Posta Kutusundaki Mızıka - A. Ali Ural Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Posta Kutusundaki Mızıka kimin eseri? Posta Kutusundaki Mızıka kitabının yazarı kimdir? Posta Kutusundaki Mızıka konusu ve anafikri nedir? Posta Kutusundaki Mızıka kitabı ne anlatıyor? Posta Kutusundaki Mızıka kitabının yazarı A. Ali Ural kimdir? İşte Posta Kutusundaki Mızıka kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: A. Ali Ural

Editör: Mehmet Öğütçü

Tasarımcı: Yasin Çetin

Yayın Evi: Şule Yayınları

İSBN: 9799756841357

Sayfa Sayısı: 206

Posta Kutusundaki Mızıka Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Sevgili Dost!

Bu sabah kuş sesleriyle uyandım. Ne güzel değil mi? Hayır, güzel değil! Açık penceremden ok gibi dalıp yastığıma saplanan karga sesleriydi.

Kuş sesleri dediğimde aklına asla karganın gelmediğini biliyorum. Bu, karganın da bir kuş türü olduğunu bilmeyişinden değil, karganın türünün en önemli özelliği olan güzel bir ötüşten mahrum oluşundan elbette. Yüzümü yıkarken acaba diyordum; acaba türümüzün en önemli özelliklerini taşıyor muyuz? Hareketlerimiz ve sözlerimiz nerelere saplanıyor? Acaba 'insan' denince hatırlanıyor muyuz?

Posta Kutusundaki Mızıka Alıntıları - Sözleri

  • "İnsanı mutlu eden şeyler aynı zamanda onun felaketinin de kaynağı olabiliyor."
  • ~"Hayat, bilgi istediği gibi bedel de istiyor."~
  • “Bana öyle bir kelime söyle ki hiç eksilmesin.”
  • Sevgili dost... Geçen sabah üzüntülü olduğunu söylediler. Dokunsalar ağlayacakmışsın. Dokunmamışlar yine de ağlamışsın…
  • Sevgili Dost, Ne zaman açacaksın “Kitab”ı?
  • Sevgili dost Bana öyle bir kelime söyle ki hiç eksilmesin...
  • Bir kilimi üzerinde sevgiliniz gezinecekmiş, bir kaşkolu çocuğunuz boynuna dolayacakmış gibi dokur, bir binayı içinde anneniz oturacakmış gibi yaparsanız; ne o kilim eskir, ne o kaşkol solar, ne o bina yıkılır.
  • Fotoğrafçılar deklanşöre basmadan önce, "Gülümseyin!" diyorlar. Gülümseyin ve örtün yaşadıklarınızı.
  • Çok şey bilip de susmanın ağırlığını taşır sözcükler.
  • Ne güzel, "Allah en büyüktür," sözü.
  • “Sevgili Dost, Allah her şeyi bilir.”

Posta Kutusundaki Mızıka İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Sevgili Dost'um Ali Ural. Önce kitabını, sonra bendeki tesirini anlatacağım, müsaadenle.. Kitap 61 mektuptan oluşuyor. Neden 61? Birinci Mektuptan önceki sayfada şu açıklamayı görüyorsunuz. "Posta Kutusundaki Mızıka, unutulan mektubun kefaretidir." Altmış birinci mektuptaki son cümle ise "altmış birinci mektup kefareti ödüyor." Orucu kasten bozanın kefareti 60+1 gün oruç tutmaktır. +1 olan son oruç, asıl orucun kendisidir. Diğer 60 gün, belki bir özür dileyiş, belki ceza, belki de sevap eşitliği yakalama çabasıdır. (Bu tahmin, yazar tarafından onaylandı) İşte Ali Ural, ilk 60 mektupla dostunun gönlünü alırken, 61. Mektupla unuttuğu vazifesini yerine getiriyor. Borçlandığı mektubu ödüyor. Mektubun önemiyle devam ediyor kitabına. Sanki burada dostuna "Mektuplar bu kadar önemliyken, ben nasıl oldu da mektup yazmayı unuttum?" diyor.. Sevgili Dost'umuz. Mektuplarında dostlarına nasihatler veriyor. Durup düşündürecek sorular soruyor. Sohbet ediyor.. Ve son mektup şöyle başlıyor: "Sevgili Dost, Son dikişi atan cerrah, son oku fırlatan savaşçı, son bakraç suyu çeken bahçıvan, son sandalyeyi tekmeleyen cellat, son haberi okuyan spiker, son duayı yapan mahkûm, son düğümü çözen balıkçı, son gemiyi yakan fatih, son elbiseyi deneyen müşteri, son provayı yapan terzi, son kağıdı çeken kumarbaz, son ağacı kesen odun, son köleyi parçalayan aslan, son yapboz parçasını yerine koyan çocuk, son yaprağı yere bırakan ağaç, ellerini omzuma koydu: bu altmış birinci mektubun fotoğrafıydı. Kalbi ipe değen koşucuyla, topukları yere değen paraşütçü bu fotoğrafa giremediler çünkü bitirmenin sevincini yaşamışlardı. Oysa bitiş çizgisinde koca bir gölge, oysa iniş noktasından uzağa atmış rüzgâr, sevinç hangi akla hizmet etmede, en üst dalda yanıp dururken, koparmışlar ayı dün gece." Sevgili Yazar, sona yaklaşmışlığı öyle güzel vurguluyor ki insanın kalbine kalbine. Bitişin sevinci, yerini hüzne bırakıyor.. Sevgili Ali'cim Ural, Daha önce bir yazara "Sevgili" hitabını kullandığımı hatırlamıyorum ama kullanmışsam bile bil ki, hiçbiri şu an ki kadar gerçek değilmiş .. Sevgili Ural, O kadar çok "Sevgili dost" dedin ki, kendimi gerçekten senin dostun zanneder oldum, hemde "sevgili" dostun. Ve bunu, yaşın arkadaş olmamıza uygun değilken yaptın. Arkadaş bile olamayacağın birisiyle dost oldun. Hemde "Sevgili Dost".. Sevgili Ural, O kadar çok "Sevgili Dost" dedin ki, sana yabancıymışsın gibi sadece "Yazar" ya da "Ali Ural" hitabıyla seslenemiyorum. Sevgili Ural, "gönül evimin yazarları" arasına hoşgeldin. İçeri buyurmaz mısın? Sevgili Ural, Ne güzel nasihatler veriyorsun insana. Neler anlattın bana öyle.. Ah! Ne güzelsin. Her şey için sonsuz teşekkür ederim sana. "İyikilerim"e dahil oldun. İyiki dahil oldun.. Sevgili Ural, Bana bir şey yaptın. Ne yaptın bilmiyorum. Tarif edemiyorum. Ama her ne yaptıysan, iyi yaptın. İyiki yaptın. İşte böyle bir his, Sevgili Ali Ural'ı okumak.. "ilk kez okudum" bile dedirtmeyen bir sıcaklık, bir güzellik var sözlerinde. Anlattığı konular çok güzel. Ama biliyor musunuz, üslubu, anlattığı şeylerden bile güzel.. KİTABA SİTE SAKİNLERİNİN BAKIŞI: 2.739 kişi kitabı okurken yaklaşık 30 bin kişi kazanmış. 30 bin insan, merak edip bakmış kitaba. Beğenen 1.075 kişinin yaklaşık 45'iyle takipleşiyoruz. Zevklerimiz aynı demek ki. 2.739 kişiden 249'u "bu kitap için bir şeyler söylemeliyim." demiş ve başlamış incelemeye. 250. de ben olacağım nasipse.. Ve neredeyse kitabı okuyan okur başına bir alıntı (1.380) düşecek kadar alıntı yapılmış. Kitaba oy veren 961 kişinin 422'si tam puan vermişken, Sadece 3 kişi 1 puan vermiş. Yani Dostlarım. 1000Kitap, bu kitabı cok sevmiş. Ben nasıl sevmeyebilirim ki? (Ahizer / Ebru Kırılmaz)

Posta Kutusundaki Cringe: YouTube kitap kanalımda Posta Kutusundaki Mızıka kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim: https://youtu.be/cZco9tl4rBs Sevgili Dost, BİM'deki reyonlarda nasıl da cesur duruyorsun öyle. Maske takan insanların alışveriş telaşı arasında insana nasıl bir kalsiyum güveni veriyorsun öyle. Bize diğer pastörize sütlerle arandaki terörize duygularını söyle... Binlerce kişi tarafından okunmuş ve yüzlerce kişi tarafından 10 puan verilmiş bu kitabın içinde neler yazıyor ve Ali Ural nasıl bir yazar kimliğine sahipmiş hadi hep beraber bakalım... İncelemeyi okurken yanınızda kastığınız duyarları, Mevlana alıntılarını ve dostlarınızı bulundurmayı unutmayın lütfen. Bence ölmeden önce okumanız gereken değil okumadan önce ölmeniz gereken bu kitapta, öncelikle bir bilgisayarın yoğun bir DDoS siber saldırısı yemesi gibi ben de DDoSt bir saldırı yedim. Her sayfada nükseden "Sevgili Dost" kısımlarından bir bölümün nasıl olduğuna hep beraber bakalım... https://eksiup.com/p/xo369321oqzx Diğer kısımların da edebi içeriğinin farklı olduğunu söyleyemem ama en bombastik olanlardan iki tanesini şöyle sizin için ayırdım: "Sevgili Dost, Tabii olan her şey etkili ve kalıcıdır. Suni heyecanlar, pastanın üzerine dökülen krema, makarnanın üzerine dökülen sos gibi geçici lezzetler tattırır bize. Aslolan bu sosun altında neyi yediğimizdir." (s. 60) Anlatılmaya çalışılan şey ne kadar güzel olsa da yapılan benzetme ve kullanılan kelimeler bence o kadar gereksiz ve anlamsız ki, bu alıntıyı Vedat Milor'e atıp onun ne düşündüğünü de bir sormak isterdim açıkçası. Zira Ali Ural'ın gastronomi hakkında bir uzmanlığı olmadığı için kalıcı lezzet bırakıp o suni heyecanların doğal olabilmesini sağlayan soslardan da haberi yok bence. "Sevgili Dost, Bugün yeni bir şey yap; bir iyilik kendine. Gazete bayisine uğrama, işe gitme, okula da. Bugün evin elektriklerini kes, ekrana düşmemek için." (s. 131) Değil mi abi ya? Niye işe gidiyorsun ki boşuna? Sen de otur evde dostuna bir mektup yaz, aç kalsan da çok önemli değil zaten. Ne bileyim mektup haşlama, mektup kızartma falan yaparsın. Okulun varsa okula da gitme, yazacak o kadar "Sevgili Dost" başlıklı mektubun var nasılsa. Neden işe gidiyorsun yazılacak mektuplar varken manyak mısın? diye sorarlar sana sonra. Ayrıca bu kısmın da Hikmet Anıl Öztekin'in özlü sözü olan "Dünyada sevgimi anlatacak kadar çay yoktu" minvalinde bir "Dünyada sevgimi anlatacak kadar mektup yoktu" yoluna çıktığını söylemem gerek. Kitabın içerisinde her 3-4 satırda bir bu tür bölümlerin yapaylığını görmekten, bu dönemde en çok kazandıran şey olan Mevlana, Yunus Emre ve tasavvuf alıntılarının üstüme bir bir atılıp muhafazakar edebiyatı icra edilmesinden, gerekli gereksiz her konuda duyar kasılıp Pollyannacılık yapılmasından, yoksulluğun ve fakirliğin iyi bir şeymiş gibi gösterilmesinden sonra kocaman bir "BRUHH" dedim. Yani tam olarak şöyle: https://www.youtube.com/watch?v=2ZIpFytCSVc Bir kitap düşünün, kitabın "Sevgili Dost" bölümlerini ve her sayfasında başka yazarlara ait olan alıntıları attığımızda geriye elimizde 5-10 sayfalık bir kısım kalıyor. Açıkçası böyle bir mektup bana yazılmış olsaydı benim içim şişerdi, karşımdakine "Yahu sen kendi düşüncelerinden çok başkalarının düşüncelerine yer vermişsin, hani senin düşüncelerin nerede?" gibisinden bir sitem edip o mektuptan uçak yapardım. Bak şimdi Ali Ural, ben de Müslümanım. Fakat kitabında manevi ya da maddi yoksulluğu yüceltmeyi, bir lokma bir hırka olup tamamen maneviyata yönelmeyi, dostluk, arkadaşlık minvalinde kelimelerle bize nasıl davranmamız gerektiğini öğütlüyorsun. Yoksulluk ya da bir lokma bir hırka gezip maddi, manevi aç kalmak hiçbir zaman için özenilecek bir durum değildir. Böyle edebi değeri yerlerde bir kitap yazmış adamın bir de yaratıcı yazarlık atölyesi var, kafayı yemek üzereyim abi. E o zaman öğütlediğin gibi sen de maddi ve manevi yokluğu önermişken insanlara da bedava yazarlık eğitimi vereydin ya? Güray Süngü'nün çok sevdiğim bir sözü vardır, onu da buraya bırakıp ana sayfanızdaki büyük resmi görme kursunuzdan çıkayım: “Yazarlık atölyesine gidilerek yazar olunmaz!” -Elf gözlerin neler görüyor Legolas? +Kendi sevdiği kitabın ve yazarın eleştirilmesine katlanamayan duygusal okurlar geliyor ustam. (Oğuz Aktürk)

Sevgili Dost, "Her defasında bu iki kelime ile başlıyorum mektubuma.Çünkü bu iki kelimeden, her biri gücünü diğerlerinden alıyor.Sevgili olunmadan dost,Dost olunmadan sevgili olunmuyor."(syf, 37) Şimdi seni dinleme sırası bitti Sevgili Dost'um.Yeniden bir şeyler anlatmaya ben başlamak istiyorum. Her zaman senin yaptığın gibi bende: Sevgili Dost, diye başlayarak mütevaziliğimi sana sunuyorum. Daha ilk giriş bölümünde, ilk mekubun başındaki cümleyi hatırlıyorsun değil mi, hatırlamaz olur muyum Sevgili Dost'um ben yazdım dediğini duyar gibiyim, beraber tekrar hatırlayalım öyleyse: "Posta kutusundaki mızıka, unutulan mektubun kefaretidir."sen yazdın,senin cümlen. Peki ya bitişindeki vurucu cümle, onu da hatırlıyorsun öyle değil mi ? "Altmış birinci mektup, kefareti öldürüyor." Mektuplarınla, sen ve ben uzun bir yolculukta uzun bir konuşmanın içerisindeydik.Ben susarak anlattım sen ise konuşarak. Sen anlattın ben dinledim, darıldığımı sanma Sevgili Dost, Seni dinlerken "Kıtalar arası yolculuk mu desem, İnsanlar arası içsellik mi desem"ne desem bilmiyorum, kelimeler kifayetsiz kalıyor, bu senin samimiyetinin kanıtı... Sevgili Dost, Mektubunun her birini, Usul usul açarak, yavaş yavaş, içime işleye işleye okudum. Şimdi sana yazdıklarımında içine işlemesini istiyorum, heyecanım hep bundan.Önemli değil...sen yeter ki yaz dediğini duyar gibiyim... Sevgili Dost, Mektubun sonuna doğru geliyorum...İşte mektup bitti. Kimse bilsin, kimse görsün istemiyorum.Yalnız sen bil, yalnız sen gör istiyorum. Bundan dolayı, "Yüreğinin tam ortasına bırakıyorum, oradan çıkar ve oku sakince usul usul." Güneşe tut mektubumu, ışık alsın.Kelimeler daha anlamlı görünsün gözüne, cümleleri daha çok sev mesela. Okuduktan sonra cevap yazmayı ve mektubu posta kutusuna bırakmayı unutma... Sevgili Dost, "Seni Bekleyeceğim, inan" (Leylâ ليلى⸙)

Kitabın Yazarı A. Ali Ural Kimdir?

1959'da Samsun Ladik'te doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Ankara'da tamamladı. İlk şiiri Mavera Dergisi'nde çıktı. (1982) Yükseköğreniminin ardından bir süre editörlük yaptıktan sonra Şûle Yayınları'nı kurdu. 1989'da Merdiven Sanat isimli aylık bir sanat dergisi çıkardı. 24 sayı çıkan bu derginin yanı sıra Kitaphaber isimli iki aylık bir kitap-kültür dergisi yayınladı. Yayın yönetmenliğini de yaptığı bu dergilerde şiir, öykü ve makalelerini yayınladı. Ural'ın yayınladığı dergiler arasında bir şiir ve poetika dergisi olan Merdivenşiir de bulunuyor. (2005-2007)

2006-2012 yılları arasında Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul şube başkanlığını yapmış olan A. Ali Ural, bir dönem de Şehir Tiyatroları Repertuar Kurulu üyeliğinde bulundu. İstanbul Uluslararası Şiir Festivali Yürütme Kurulu üyesi olan Ural, Ejderha ve Kelebek adlı eseriyle, Türkiye Yazarlar Birliği'nin 2010 Deneme Ödülü'nü aldı. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi'nde "Yaratıcı Yazarlık" ve "Yazılı ve Sözlü Anlatım", Süleyman Şah Üniversitesi'nde "Türk Dili" dersleri veren A. Ali Ural, 2012 yılının Şubat ayında birinci sayısı çıkan ve edebiyat ağırlıklı bir sanat dergisi olan Karabatak' ın yayın yönetmenliğini yapıyor.

A. Ali Ural Kitapları - Eserleri

  • Makyaj Yapan Ölüler
  • Posta Kutusundaki Mızıka
  • Tek Kelimelik Sözlük
  • Ejderha ve Kelebek
  • Körün Parmak Uçları
  • Kuduz Aşısı

  • Güneşimin Önünden Çekil
  • Satranç Oynayan Derviş
  • Yangın Merdiveni
  • Gizli Buzlanma
  • Resimde Görünmeyen
  • Fener Bekçisinin Rüyaları
  • Bostancı Bahane

  • Peygamber'in Aynaları
  • Mara ve Öteki Şiirler
  • Bisiklet Dersleri
  • Ay Tiradı
  • Raf Ömrü
  • Bisiklet Dersleri

A. Ali Ural Alıntıları - Sözleri

  • seni sevmem kendime saygısızlıktı.. (Yangın Merdiveni)
  • "Bu dünyada ne yaptım, diye soruyordum kendi kendime. Yaşamak için yaratılmıştım, yaşamadan ölüyordum." (Ejderha ve Kelebek)
  • Denemediği bir şey kalmayan insan, acaba bir gün insan olmayı deneyecek mi ? (Makyaj Yapan Ölüler)
  • "Yaralıyım. Bir demir para gibi yuvarlanıyorum ağacın altına." (Fener Bekçisinin Rüyaları)
  • Ben pencereyi açamam pencere sen aç beni. (Kuduz Aşısı)
  • Not et; not etsen de unutacaksın çünkü. (Kuduz Aşısı)

  • hikâye olunur ki kızgın yağları şerbet sanarmış resimli bir kutu taşırmış adam kalbinde (Körün Parmak Uçları)
  • ".. Tanrım kötülere yardım et !! " (Ejderha ve Kelebek)
  • Kalemin gölgesi kağıda düştü. Sana ne yazmalıyım? Ne yazmalıyım ki kara gözlerinin kapısını vurunca ruhunun ışığı yansın. (Resimde Görünmeyen)
  • “Yaralar uçuruma dönüşmemeli.” (Ay Tiradı)
  • Bir de ölüm var karşımıza çıkan. Her şeyi anlamsızlaştıran ve her şeye anlam veren. (Tek Kelimelik Sözlük)
  • Her şey çok güzel, neden miteşekkir değiller? (Fener Bekçisinin Rüyaları)
  • Hz. Fâtıma'nın gönlü uzun bir ayrılığa razı olmadı. (Peygamber'in Aynaları)

  • Ne kaldı toprak olmaktan başka yapılacak şey! (Bisiklet Dersleri)
  • "Allah'ım senin sevgini istiyorum! Seni seveni sevmek istiyorum!" (Peygamber'in Aynaları)
  • “İnsan dilinin arkasında gizlidir, dil mızraktan daha derin yaralar.” (Satranç Oynayan Derviş)
  • Düştüm, nefesimi mihengine taşıyacak ölüm kaç kırat ? (Gizli Buzlanma)
  • Gideceği yolları seçebilen insanın elinden bir gün bu hakkı alınır ve üzerinde " Tercihli Yol" yazan tabelâ yerini başka bir tabelâya bırakır: Mecburî İstikâmet... (Peygamber'in Aynaları)
  • Uçuruma itilmişti madem, tutunacak bir dal yok diye bırakmayacaktı kendini boşluğa, tutunacak bir dal hayal edecekti.. (Raf Ömrü)
  • 1200 sene önce bir derviş aşkın yağdığı bir sahrada soruyor Rabbine: “Nasıl ulaşırım sana!” Cevap bir mızrak gibi saplanıyor göğsüne: “Nefsini bırak!”. (Satranç Oynayan Derviş)