Postmodernizm - Fredric Jameson Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Postmodernizm kimin eseri? Postmodernizm kitabının yazarı kimdir? Postmodernizm konusu ve anafikri nedir? Postmodernizm kitabı ne anlatıyor? Postmodernizm PDF indirme linki var mı? Postmodernizm kitabının yazarı Fredric Jameson kimdir? İşte Postmodernizm kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Fredric Jameson
Yazar: Jürgen Habermas
Yazar: Jean François Lyotard
Çevirmen: Necmi Zeka
Yayın Evi: Kıyı Yayınevi
İSBN:
Sayfa Sayısı: 116
Postmodernizm Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Postmodernizm son yıllarda felsefeden edebiyata, mimarlıktan resme, Batılı kültür dünyasını enine boyuna kuşatmış olan bir başlık. 70'lerde, iki yüz yıllık bir huzursuzluğu dile getirebilmenin meşru ortamını, kanallarını ve terimlerini nihayet bulabilmenin coşkusu doruk noktasında iken, kendilerini bu dalgalanmaya kaptırmayanlara basit bir dekor değişikliği gibi görünüyordu. 80'lerde ise, etkinliğinin artmasına paralel olarak, bir kabuk değiştirme süreci olarak düşünüldü. Artık olup biten her şey üzerine söz söyleyen "Postmodernizm"in de "üzerine" konuşulmaya başlandı. Kısacası "Postmodernizm", etrafa kritik gözle bakabilecek bir konum değil yalnızca; aynı zamanda da başka kritik yerlerden seyri izlenen ve yorumlanan bir gerçeklik. "Postmodernizm"i bizdeki kamuoyuna kapsamlı bir biçimde ilk kez tanıtan bu derlemeyi hazırlarken, bir yandan da söz konusu kültürel iklimi yansıtmaya çalıştık. Seçilen yazarlar farklı angajmanlara sahip. Lyotard postmodernist bir filozof olarak tanınıyor. Habermas modernist tasarıya günümüz koşullarında sahip çıkmanın yollarını arıyor. Jameson ise bir marksist olarak "geç kapitalizmin mantığı"nı, ona karşı direnç noktaları bulmak için analiz ediyor.
Postmodernizm Alıntıları - Sözleri
- Munch’un Çığlık tablosu, kuşkusuz, modernizmin büyük temaları olan yabancılaşma, anomi, yalnızlık, toplumsal parçalanma ve tecritin saygın bir ifadesi, vaktiyle kaygı çağı diye adlandırılan o dönemin neredeyse programatik amblemidir.
- Özetle, postmodern mimari, modern kentin yanılgılarından kurtulmayı, global oluşumlardan vazgeçmeyi amaçlayan, bir bakıma, kendi gölgesinden kurtulmak için, durmaksızın koşan bir mimari
- Bir gevşeme, vazgeçme dönemindeyiz. Zamanın renginden söz ediyorum. Sanatlarda ve diğer alanlarda denemeleri, deneyleri durdurmak için, dört bir taraftan sıkıştırılıyoruz.
- l8.yy’da oluşan, bilim, ahlak ve sanat alanlarının birbirlerinden ayrılması (hakikat ile ilgili soruların, adalet ve beğeni sorularından ayrılması), Kant’ın başını çektiği modernlik projesinin esasını oluşturuyor. Devlet ile toplumun, akıla doğal hukuk ile siyasal ekonominin, genelde bilme ile inanmanın birbirlerinden ayrıştırılmaları da, bu büyük projenin içinde. Kısacası, en açık biçimde Kant’ta görülebilecek, sınırlar koyma ve sınırları tanımaya yönelik bir proje modernlik. Ancak ayrıştırma kadar, (a- kıl yoluyla) bir bütünü koruma, parçacıkları birbirleriyle ilişkilendirme ihtiyacı da, modernizmin kopmaz bir parçası. Hegel’den başlayarak bilinç felsefesinin yapmaya çalıştığı da, bütünün nasıl korunacağı sorununa bir çözüm bulmak. Hegel’in "mutlak tin" çözümünü gereğinden fazla iyi ve bu yüzden de başarısız bulan Habermas, bilim, sanat ve felsefe ayrımını koruyarak, iletişimsel akıl merkezinde, kültürel ve sosyal pratikler arasında eklemlenmeyi sağlamayı, tek çözüm olarak görüyor.
- postmodernizmin, ‘post-’ ekinden kaynaklanan bir sonralık, bir başkaldırı boyutu taşıdığını da unutmamak gerek. Herhangi bir tanıma indirgenemeyecek bir karmaşıklığa, düzensizliğe sahipse de, postmodernizm öncelikle modernlikle bir hesaplaşma demek: Bu yönüyle kuşkusuz içinde modernizm karşıtlığını ya da modernizm öncesini de barındırıyor. Modernlik kervanı iyi kötü yoluna devam ediyor görünürken, birden bire -çoğu birbirinden habersiz olarak- ne tutulan yolu, ne de gidiş biçimini beğenmeyenler seslerini yükseltiyorlar.
- ... kaygı ve yabancılaşma gibi kavramların (ve Çığlık’taki gibi, bunların tekabül ettiği deneyimlerin) postmodernin dünyasında artık yeri yoktur. Marilyn ya da Edie Sedgewick gibi büyük Warhol figürleri, 1960’ların sonlarındaki mahut tükenme ve kendini tahrip vakaları, o son derece egemen uyuşturucu ve şizofreni deneyimleri -artık bütün bunların ne Freud’un kendi dönemindeki isterik ve nevrotiklerle, ne de ileri modernizm dönemine egemen olan o klasikleşmiş radikal tecrit ve yalnızlık, anomi, kişisel isyan, Van Gogh tipi delilik deneyimleriyle pek bir ortak noktası kalmamıştır. Kültürel patoloji dinamiklerindeki bu kaymayı, öznenin yabancılaşmasının yerini öznenin parçalanmasına bırakması olarak ifade edebiliriz.
- Adorno’nun "Hegelci anlamda deneyim (tin’in tarih içinde kendini gerçekleştirmesi), Auschwitz ile bitti" deyişi gibi, artık modernlik projesinin de, Nazizm ve Stalinizm ile tasviye edildiği ve yıkıntılar üzerine pek bir şey inşa edilemeyeceği, yaygın olarak paylaşılan bir görüş. Özellikle Auschwitz’de (kraldan sonra) bir halk’ın öldürülmesini Lyotard, 1792’de beri modern tarihin meşruluk kaynağı olarak sunulan halk idesinin sonu olarak görüyor.
- Modernlik eğer başarısız olduysa, bu, Jürgen Habermas’a göre (sözkonusu düşünürün o olduğunu çıkarmışsındır), hayatın bütünlüğünü, uzmanların kesin yetkisine terkedilmiş uzmanlık alanlarında parçalanmaya bırakmasındandır. Bu parçalanma sürecinde, somut birey ise "yüceliğini yitirmiş anlam"ı ve "yapısızlaşmış biçim"i, bir özgürleşme olarak değil, Baudelaire’in yüzyıl önce sözünü ettiği o devasa can sıkıntısı tonunda yaşamaktadır.
- Zaman, gevşemenin ve rahatlığın zamanı. Ama bu ‘ne olursa olsun’ realizmi, gerçekte paranın realizmi...
- Bilgi televizyon oyunlarına malzeme olmuş durumda.
- Portoghesi’nin deyişiyle; "geçmişten ve onun sembollerinden bağımsız bir süreç" başlatma projesiydi modernizm; mimarlığı da, adaleti ve eşitliği sağlamak, toplumu değiştirmek, daha doğrusu düzene sokmak için bir araç olarak görüyordu. Sonuçta, mitik bir modern insan tasarımını esas alan modernizm, postmodernlere göre, ancak çirkin çağdaş kentler, beton bloklar çıkarttı ortaya. Örneğin L. Krier’ye bakılırsa, modernizm "çirkinlik, zavallılık ve kamu alanlarının yitirilmesi"ne yol açmıştı. Modern mimarlığın hâlâ en çok eleştirilen yanı, kuşkusuz "kent anlayışı".
- Baudrillard’ın, bu benzeşim zincirlerine, "hiperrealist” sisteme karşı önerdiği tek direniş yolu ise, sistemin kendi mantığını sonuna dek götürerek, radikal totolojflere dayalı, "katastrofik" bir strateji benimsemek; ölümüne oynamak...
- Borges deyince, bir çırpıda şunlar sıralanıyor hemen: Labirentler, aynalar, alegoriler, şaşırtmacalar, bilmeceler, mitolojiler, parodiler; bir yandan da, kimilerine göre, aşırı incelik, züppelik, bilgiçlik, sahtelik vs. Borges’e duyulan hayranlık ya da nefreti göstermek için sıralanan her şey, üç aşağı beş yukarı, postmodernizm için de kullanılıyor.
- Kabaca, Beat’ler ile Punk’lar, Sartre ile Foucault arasına çekilecek bir çizginin öte yanı -bütün sınır anlaşmazlıklarına rağmen- postmodernizmin toprakları sayılabilir.
- 1980’de ressamların ve sinemacıların peşinden, mimarlar da Venedik Bienniali’ne kabul edildiler. Bu ilk Mimarlık Bienniali’ne hakim olan; düş kırıklığı havasıydı. Venedik’teki sergiye katılanların, tersine çevrilmiş avangard cepheler oluşturduğunu söyleyerek tanımlayabilirim bu havayı. Onların yeni bir tarihselciliğe yer açmak için modernlik geleneğini kurban ettiklerini söylemek istiyorum. Bu olay üzerine, Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin bir eleştirmeni bu özel olayın boyutlarını aşan, çağımızın teşhisi niteliğine bürünen şöyle bir tez geliştirdi: "Postmodernlik kendisini açıkça Karşı-Modernlik olarak sunuyor". Bu cümle entellektüel hayatın bütün alanlarına sızan, çağımıza özgü, duygusal bir akımı anlatıyor. Bu akım, aydınlanma sonrası, postmodern ve hattâ tarih sonrasına (post-his- tory) ilişkin teorilerin kapsamı içinde.
Postmodernizm İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Postmodernizm isimli bu kitap, farklı bakış açılarına sahip filozofların -modernist Habermas, postmodernist Lyotard ve Marksist Jameson'ın- mimariden edebiyata, resimden felsefeye ve de topluma ve siyasete dek uzanan postmodernizmi pek çok yönüyle irdeledikleri metinlerinin derlemesi. Kitapta bu üç filozofun birer metninin yanı sıra Necmi Zekâ'nın yazmış olduğu bir önsöz de bulunuyor. Bu kitabın postmodernizmin ne olduğunu öğrenmek isteyenlerden çok bu konuda temel düzeyde bilgisi olan ve tartışmacı, eleştirel incelemeler okumak isteyenler için uygun olduğunu düşünüyorum. Bir de sanat tarihi konusunda bir altyapınız yoksa, kavramların yabancılığının da etkisiyle, sizi zorlayabilecek bir kitap. Yani en azından beni zorladığını söyleyebilirim. Onun haricinde felsefi bir metin okumanın zorluğunu ve keyfini taşıyan bir kitap, çevirisi de fena değil, ilgilenenlere tavsiye ederim. Kitapta Habermas'ın postmodern aşırılığı ve irrasyonalizmi eleştirdiği, postmodernizmin varacağı nihai sonucun muhafazakarlık olduğunu ifade ederek bu sebeple onu küçümsediği bir konuşmasının metni yer alıyor. Bu metinde Habermas; modernizmi tecrübe ettiğimiz kusurlarından -mesela totaliter karakterinden- arındırarak yaşatmayı ve rasyonalizmi "iletişim ideolojisi" ile yeniden hayatımıza yerleştirmeyi savunuyor. Lyotard'ın metni ise bir mektubundan alınmış ve Habermas'ın mevzubahis eleştirilerine cevap olarak yazılmış. Lyotard; postmodernizm savunusunu bilindik argümanları temelinde yürütüyor: Dil oyunları ve söylemler çokluğunu savunarak anlatı türleri arasındaki hiyerarşiyi ve bilimsel bilginin mutlak üstünlüğü biçimindeki modernist dogmayı eleştiriyor. Postmodern sanat eserinin beğeni konsensusunu reddeden, gösterilemezi (yüceyi) daha iyi hissettiren, sezdiren özelliklerini çeşitli sanat eserleri üzerinden karşılaştırmalarla ortaya koyuyor. Son olarak yazısını alaycı ve oldukça sert bir eleştiri ile noktalıyor. Kitaptaki en uzun metin Jameson'a ait olan "Postmodernizm ya da Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı" başlıklı inceleme. En detaylı eleştiri onunki. Resimden tutun da mimari, şiir, sinema, müzik, romana kadar pek çok alandan örnekler üzerinden postmodernin sığlığını ve onun geç kapitalizmle ilişkisini sergiliyor. İçinde bulunduğumuz dönemi post-endüstriyel diye değil çok uluslu kapitalizm ya da tüketim kapitalizmi diye adlandırmanın daha doğru olduğunu ve bunun da kapitalizmin en saf biçimi olduğunu iddia ediyor. Postmodernizmi de "Amerikan hakimiyeti akımının içsel ve üstyapısal ifadesi" olarak tanımlıyor. Jameson postmodernizmin; estetik popülizm, meta fetişizmi, sinik eklektisizm, şizofrenik bağlantısızlık gibi özelliklerini postmodern eserleri ileri modernist eserlerle karşılaştırarak yeriyor. Mesela Van Gogh'un "Ayakkabılı Natürmort" tablosu ile Andy Warhol'un "Elmas Tozu Pabuçlar" tablosu karşılaştırılıyor bir bölümde. Bir başka bölümdeyse eleştiri, Edvard Munch'un "Çığlık" tablosu üzerinden sürdürülüyor. Jameson'ın ifade ettiği başlıca görüşler; postmodern dönemde öznenin parçalanması ve buna bağlı olarak ifade estetiğinin, üslupçu ve öznelci sanatın yitimi, metinlerarasılık ve yüzeysellik, içi boşaltılmış parodi olarak pastiş, modernizmin trajik ve destansı temalarının yerini hissizleşme ve bunun tezahürü olan histerik ve sanrısal aşırı neşenin alması, modern sanatta öne çıkarılan zamanın geri plana itilmesi ve mekansallığın öne çıkması olarak sıralanabilir. Son bölümde kapitalizmin -Marx'ın da ifade ettiği- ikili yapısına dikkat çeken Jameson, yazısı boyunca Marx'ın niçin haklı olduğunu kanıtlama çabası içerisinde de denebilir. (Azra)
Postmodernizm PDF indirme linki var mı?
Fredric Jameson - Postmodernizm kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Postmodernizm PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Fredric Jameson Kimdir?
Fredric Jameson 1934 yılında Cleveland, Ohio'da doğdu. Marxist edebiyat kuramcısı, edebiyat eleştirmeni ve teorisyeni.
Jameson, Münih'de ve Berlin'de okudu. Yale Üniversitesinde, Jean-Paul Sartre üzerine doktorasını yaptı.
Jameson'ın, toplumsal ve tarihsel Bütünlük ("Bütünsellik") temelli Yeni-Marxizmi, Marksist politik ve teorik düşünce içinde, Hegel'in İçkin eleştiri (Immanennte Kritik) kavramının etkisinde ortaya konulmuştur. Bunun yanı sıra, Georg Lukács'ın, Ernst Bloch'un, Theodor W. Adorno'nun, Walter Benjamin'in, Herbert Marcuse'un ve Sartre'ın belirgin bir etkisi vardır. Jameson, 20.yüzyılın sonundaki koşulların tanımlanması olarak postmodernizmin çok tanınmış teorisyenlerinden biridir, ancak hicbir surette bir postmodern teorisyen degildir. Onun çalışmaları daha çok postmodern düşüncenin yadsınmasına yöneliktir.
1950'li yıllarda Amerika'da o zamana kadar cok taninmayan Bati marksizminin dogmatik olmayan bir yorumunun taninmasini sagladi. Böylece, Birlesik devletlerde Yeni Sol'un gelismesine katkida bulundu.
Jameson'ın "Marksizm ve Biçim" (Marxism and Form), Postmodernizm:Gec Kapitalizmin Kültürel Mantigi" (Postmodernism: The Cultural Logic of Late Capitalism) gibi kitaplarıyla bilinmektedir. Jameson, bir Marksist olarak geç dönem kapitalizm koşullarında Marksizmi eleştirel olarak yeniden kullanıma sokmaya yönelmiştir. Politika, Kültür ve Edebiyat üzerine kitapları yayınlamıştır. 2004 yılında ayrıca, almancada "Modernitenin Mitleri" adlı çalışması yayınlandı.
Duke Universitesi
Fredric Jameson Kitapları - Eserleri
- Postmodernizm
- Hegel Varyasyonları
- Ütopya Denen Arzu
- Siyasal Bilinçdışı
- Postmodernizm
- Dil Hapishanesi
- Zamanın Tohumları
- Kapital'i Sahnelemek
- Gerçekçiliğin Çelişkileri
- Modernizm İdeolojisi
- Brecht ve Yöntem
- Diyalektiğin Birleştirici Güçleri
- Marksizm Ve Biçim
- Biricik Modernite
- Kültürel Dönemeç
Fredric Jameson Alıntıları - Sözleri
- Kapital bir tarihsel toplum betimlemesi değildir;soyut kapitalizm kavramın yorumlanmasıdır. (Siyasal Bilinçdışı)
- Portoghesi’nin deyişiyle; "geçmişten ve onun sembollerinden bağımsız bir süreç" başlatma projesiydi modernizm; mimarlığı da, adaleti ve eşitliği sağlamak, toplumu değiştirmek, daha doğrusu düzene sokmak için bir araç olarak görüyordu. Sonuçta, mitik bir modern insan tasarımını esas alan modernizm, postmodernlere göre, ancak çirkin çağdaş kentler, beton bloklar çıkarttı ortaya. Örneğin L. Krier’ye bakılırsa, modernizm "çirkinlik, zavallılık ve kamu alanlarının yitirilmesi"ne yol açmıştı. Modern mimarlığın hâlâ en çok eleştirilen yanı, kuşkusuz "kent anlayışı". (Postmodernizm)
- ... insanlar tarihle ve toplumsal bütünlükle , güçleri fark edilemeyen şaşırtıcı bir kaos olarak karşılaşırlar. (Ütopya Denen Arzu)
- Bloch yaşamda ve kültürdeki geleceğe yönelik her şeyi yöneten ve oyunlardan patentli ilaçlara, mitlerden kitle eğlencelerine, ikonografiden teknolojiye, mimariden eros'a, turizmden şakalara, ve bilinçaltına kadar her şeyi kapsayan Ütopyacı bir dürtü olduğunu varsayar. (Ütopya Denen Arzu)
- öyle ki günümüzde... tez'i ilk başta ortaya çıkaranın antitez olduğunu doğrulama eğilimdeyiz (Hegel Varyasyonları)
- ... Sartre için gelecek, praksis ve tasarıyken, Heidegger için bir fanilik ve sahici ölüm vaadidir. (Ütopya Denen Arzu)
- Dilin ya katı olguyu yada görünüşün ötesini ifade etmesini isterler ama dil ancak bu iki karşıtlık arasındaki diyalektik ilişkiyi aktarabilir (Hegel Varyasyonları)
- ...modernite tüm tanıdık Nietzsche'ci ve Varoluşcu niteliklerle -Tanrı'nın ölümü, değerlerin sonu, Yabancılaşma vs- donandigi zaman Hegel'in bir düşünür olarak özgünlülğü de buharlaşır (Hegel Varyasyonları)
- Roman,nesli tükendikten çok sonra bile ideolojik mesajını vermeye devam eder. (Siyasal Bilinçdışı)
- Arzunun daima zamanın dışında,anlatımın dışında olmasıdır (Siyasal Bilinçdışı)
- Hegel'in bütün felsefi üretimi her türlü muhtemel Dolaysızlık kavramlarının öncelikle çürütülmesidir (Hegel Varyasyonları)
- Zaman, gevşemenin ve rahatlığın zamanı. Ama bu ‘ne olursa olsun’ realizmi, gerçekte paranın realizmi... (Postmodernizm)
- Olan şudur ki, bugün estetik üretim genelde meta üretimi ile bütünleşmiş durumdadır: Daha geniş ciro sağlayacak şekilde (giysiden uçağa kadar) sürekli daha yeni görünen ürünlerin imal edilmesine yönelik çılgın ekonomik zorunluluk, bugün estetik ilerleme ve deneyselciliğe giderek daha önem kazanan yapısal bir işlev ve konum atfetmektedir. (Postmodernizm)
- Hollywood sadece para kazanılan bir işin adı değildir,aynı zamanda geç-kapitalist kültürel devrimin,eski yaşam tarzının bozulup yerine yenilerinin geçmesinin adıdır. (Diyalektiğin Birleştirici Güçleri)
- Daha sonra, elbette bu tür çağdaş sanatta fotografinin ve fotografik negatifin rolü üzerinde bir anlayış geliştirmek zorundayız; elbette ki, izleyicinin şeyleşmiş gözünü içerik düzeyinde ölümle ya da ölüm saplantılarıyla ya da ölüm kaygısıyla arasında hiç bir şey yokmuş gibi küçük düşüren Warhol'un görüntülerine ölümcül niteliğini kazandıran, bu donuk -X - ışını zerafetidir.Gerçekten de burada, Van Gogh'un ütopik jesti tersine çevriliyor: Önceki yapıtta talihsiz bir dünya, Nietzscheci bir irade ve istencin bir edimi ile ütopik bir renk çeşitliliğine dönüşür. (Postmodernizm)
- 1980’de ressamların ve sinemacıların peşinden, mimarlar da Venedik Bienniali’ne kabul edildiler. Bu ilk Mimarlık Bienniali’ne hakim olan; düş kırıklığı havasıydı. Venedik’teki sergiye katılanların, tersine çevrilmiş avangard cepheler oluşturduğunu söyleyerek tanımlayabilirim bu havayı. Onların yeni bir tarihselciliğe yer açmak için modernlik geleneğini kurban ettiklerini söylemek istiyorum. Bu olay üzerine, Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin bir eleştirmeni bu özel olayın boyutlarını aşan, çağımızın teşhisi niteliğine bürünen şöyle bir tez geliştirdi: "Postmodernlik kendisini açıkça Karşı-Modernlik olarak sunuyor". Bu cümle entellektüel hayatın bütün alanlarına sızan, çağımıza özgü, duygusal bir akımı anlatıyor. Bu akım, aydınlanma sonrası, postmodern ve hattâ tarih sonrasına (post-his- tory) ilişkin teorilerin kapsamı içinde. (Postmodernizm)
- Dünyadaki her şey,bir kitaba varmak için vardır. Mallarme (Modernizm İdeolojisi)
- Roland Barthes'ın "gerçeklik efekti/etkisi" kavramıyla kastettiği de buydu; Barthes'ın formülasyonu gerçekçiliğin her türlü tözsel kavranışının (özellikle de içeriğe dayalı olanların) yerine,"gerçekçiliğin" eldeki metnin üretebileceği bir dizi muhtemel gösterge ve sinyallerden sadece bir tanesi olduğu bir semiyotik kavrayış öneriyordu. (Gerçekçiliğin Çelişkileri)
- İnsan dili bizim özgün ilişkimizi anlatacak doğru sözcüklere sahip değildir. Bireyselliğimizi kaybettiğimizi ya da komünal bir bireysellik içinde erittiğimizi söylemek de hepimizin ayrı bireyler olduğunu söylemek kadar yanlıştır. "Ben" zamiri şu anda kolektif olarak hepimizi ifade ediyor olsa da, "biz" zamiri de bir o kadar bizi anlatıyor. Bir açıdan, yani bilincin bütünlüğü bakımından, bizler gerçekten de tek bir bireydik; ama aynı zamanda birbirimizden çok farklıydık ve bu da keyif vericiydi. Yalnızca tek, komünal bir "ben" var olmasına karşın, aynı zamanda deyim yerindeyse çok çeşitli ve rengârenk bir biz de vardı: çok farklı kişiliklerden oluşan, her bir kişinin kozmik keşif girişimine yaratıcı bir şekilde kendi eşsiz katkısını sunduğu, ama herkesin ince bir kişisel ilişkiler ağı içerisinde birbirine bağlı olduğu bir grup. (Ütopya Denen Arzu)
- Baudrillard’ın, bu benzeşim zincirlerine, "hiperrealist” sisteme karşı önerdiği tek direniş yolu ise, sistemin kendi mantığını sonuna dek götürerek, radikal totolojflere dayalı, "katastrofik" bir strateji benimsemek; ölümüne oynamak... (Postmodernizm)