Pusu - Ahmet Şık Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Pusu kimin eseri? Pusu kitabının yazarı kimdir? Pusu konusu ve anafikri nedir? Pusu kitabı ne anlatıyor? Pusu kitabının yazarı Ahmet Şık kimdir? İşte Pusu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Ahmet Şık

Yayın Evi: Postacı Yayınevi

İSBN: 9786058737723

Sayfa Sayısı: 416

Pusu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Türkiye'nin en kapsamlı davası, ülkenin üzerindeki darbe gölgesinin kaldırılması ve ülkenin demokratikleştirilmesi için bir umut olarak başlamıştı.

Bu dava ile ilgili bir kitap yazan gazeteci durumun hiç de böyle olmadığını, dalga dalga gelen operasyonların gölgesinde derin devleti ele geçirme savaşının yaşandığını farketti.

Yaşananlar, anlatıldığı gibi düne değil bugune ait bir hesaplaşmaydı. Yaratılanın sivilleşme ve demokratikleşme ilüzyonundan öte bir şey olmadığını gösterecek yeni bir kitap yazmaya karar verdi.

Bir cemaatin 12 Eylül darbesinden sonra devlet içinde nasıl örgütlendiğini, polis teşkilatını nasıl ele geçirdiğini, karşı çıkanların komplolarla nasıl tasfiye edildiğini, kapalı kapılar ardında birilerinin nasıl "delil yarattığını" yazmaya başladı.

Ama kısa süre sonra kurulan bir pusu, hayata geçirilen bir komployla kitabında anlattığı akıl almaz oyunlardan birinin içinde buluverdi kendini.

Gazeteci Ahmet Şık Silivri Cezaevi'nde yazmaya devam etti ve PUSU'yu anlattı:

"İmamın Ordusu"nu yazmaya nasıl ve neden karar verdi?

"Örgüt arkadaşları"yla emniyette ve cezaevi ring araçlarında nasıl tanıştı?

Gözaltında, Metris ve Silivri Cezaevi'nde neler yaşadı?

Özel yetkili gazeteciler nasıl ve neden saldırdı?

AKP ve cemaatin yeni medyası nasıl dizayn edildi?

Ergenekon operasyonları konusunda ne düşünüyor?

"İmamın Ordusu"nu yazarken hangi belgenin peşindeydi?

Bu belge onu neden hedef yaptı?

Onu bu belgeyi bulup yayınlamaktan vazgeçirebildiler mi?

Pusu Alıntıları - Sözleri

  • 12 Eylül 1980 cuntasının tüm kurumsal yapıları olduğu gibi yerinde duruyorken, tüm faşizan yasaları daha bir faşizanlaştırılarak uygulanıyorken, toplumsal muhalefetin örgütlenmesinin önündeki yasaklar hâlâ yerli yerindeyken kısacası 12 Eylül faşizminin ruhu ve zihniyeti mıh gibi duruyorken hâlâ bir özeleştiri vermemenin siyaseten hiç ahlâklı olmadığının altını çizmek gerek.
  • Ne zamanki baskı rejimlerinde güç sahipleri iktidarına ortak olmayanlar üzerinde otorite kurmak ister işte o zaman dolar cezaevleri. İşte bu yüzden Türkiye cezaevleri haber yazan, yorum yapanlara gazetecilerden, parasız eğitim talebini pankartlarında dile getiren öğrencilere, seçilmiş Kürt siyasetçilere kadar binlerce tutsakla dolu bir de bu tutsakları her fırsatta "terörist" yakıştırması yapan siyasetçiden geçilmiyor memleket.
  • Bakmayın siz üzerindeki kıyafetlerde apolet olmadığına, onların zihniyetleri üniformalı, kafaları apoletli. Uzun lafın kısası, onlar da dini teamüller çerçevesinde bir emir komuta zincirinden oluşan bir başka askerî düzen.
  • çünkü eskisini, kendisinden öncekini alaşağı eden her güç, içinde değiştirdiğinin tohumlarını barındırmaktadır. zamanla devirdiğinin devamı haline gelir bu güç. demokrasi, eşitlik, kardeşlik, sivilleşme, hoşgörü ve diyalog gibi yalanlarla zehirler herkesi. halbuki ayrıcalıklar eski ayrıcalıklardır. kimlerin bunlardan faydalanabileceği değişmiştir o kadar. en kutsal kıyafetler içinde dahi çeşitli şekiller, sıfatlar altında gizlenenlerin her birinin temsil ettiği şey aynıdır; güç ve vesayet.
  • "Kesê ku li hemberî neheqîye bêdeng be ew şeytanê bêziman e."
  • Çiçeğin bile yasak olduğu cezaevinde hayali bir papatyadan fal bakıyorum: "Bu ülkeye hukuk gelecek,gelmeyecek,gelecek,gelmeyecek..."
  • "Kim olduklarını bilmesem de ne olduklarını anlamıştım."
  • "İnsan kitap yazdı diye tutuklanır mı hiç?"
  • Ahmed Arif'in şiirinde olduğu gibi ne görüşmeciniz yeşil soğan gönderebilirdi ne de karanfil kokulu cigaralar.
  • Herkes düşüncelerini açıklama ve anlatma özgürlüğüne sahiptir.
  • Şüpheli kim olursa olsun,hangi dilden,hangi dinden,hangi siyasi görüşten,hangi ırktan olursa olsun bağımsız,tarafsız,adil ve insan vicdanına uygun bir şekilde soruşturulması ve yargılanması gerekir.
  • "Çok açık bir geriye gidiş var,sürekli bir geriye gidiş var."
  • Zamanın garip bir sihri var.
  • "Her kötülük iyilik suretinde görünür."

Pusu İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Devam eden Ergenekon davasının sonuç arifesinde okuduğum bir eser Pusu… Ahmet Şık, özellikle takip ettiğim bir gazeteci değil. Ancak kitap okuma konusundaki karar prensibim özellikle takip ettiğim yazarların kitaplarını okuma üzerine kurulu değil. Bu sebeple Pusu eserini satın alırken herhangi bir tereddüdüm olmadı. Okuyup bitirdiğimde de bir pişmanlık yaşamadım. Pusu, son yıllarda belki hepimizin duyduğu, birçoğumuzun “Hadi canım, komplo bunlar, çekemiyorlar, inanma” diye burun kıvırdığı F.Gülen cemaatinin devlet içindeki gücünü çok sesli dile getiren en önemli eserlerden biri. Ahmet Şık bu gücün nerelere kadar uzandığını okuyucuya çok net anlatıyor eserinde. Eser kesinlikle çok titiz hazırlanmış. Hazırlanış sürecinde basılmadan yazarı hakkında başlatılan soruşturma eserin yayınlanmasını engelleyememiş. Bu hali ile de değerli bir eser. Kitapta beni tatmin etmeyen tek şey F.Gülen cemaat yapılanmasını anlatırken Ahmet Şık’ın farkında olarak ya da olmayarak Ergenekon davasının avukatlığı rolünü de üstlenmiş olması. Gerçi haksız bir şekilde Ergenekon davası kapsamına sokularak içeri alınan bir yazarın bu rolü üstlenmesi de çok fazla yadırganamaz. Ama bu dava kapsamında yargılanan herkesin bir cemaat komplosunun kurbanı olduğunu da bana kimse anlatamaz. Pusu, önemli bir konuya değiniyor ve okunmaya değer. Eserde dikkatimi çeken bir hatayı da paylaşmak istiyorum. Bu hata kötü bir niyet olduğunu düşünmesem de son bölümdeki F.Gülen cemaatinin fişlemesi olarak iddia edilen listenin çokça tekrarlanmış olması. Yani aynı kişiler ve detaylar farklı sayfalarda tekrar tekrar önünüze geliyor ve ister istemez fişleme bölümü gerçeğinden daha fazla hacim kaplıyor. Bunun ilerleyen basımlarda düzeltilmesi kötü niyet olmadığını ve kerhen yapılmış bir hata olduğunu da kanıtlayacaktır diye düşünüyorum. (Gökhan Uzunoğlu)

Kitabın Yazarı Ahmet Şık Kimdir?

Ahmet Şık (d. 1970), Türk gazetecidir.rnrn1970 yılında Adanada doğdu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünden mezun oldu. Mesleğe, üniversitenin birinci sınıfında iken Milliyet gazetesinde stajyer muhabir olarak başladı. 1991 ve 2007 yılları arasında Cumhuriyet, Evrensel ve Yeni Yüzyıl gazeteleri ile Nokta dergisinde muhabir, Reuters haber ajansında da foto muhabir olarak çalıştı.rnrn2005 yılında Radikal gazetesinde çalışırken, Doğan Grubuna alacak davası açtığı için işten çıkarıldı. Sonrasında çalışmaya başladığı Aktüel dergisinden de açtığı dava gerekçe gösterilerek işine son verildi.rnrnHrant Dink suikastı sonrasında Nokta dergisinde yayımlanan "Asker İç Güvenlikten Elini Çekmeli" başlıklı röportaj ve "Hayata Dönüş" operasyonlarının yıldönümünde Bayrampaşa Cezaevinin kadın koğuşunda sağ kurtulan Münevver Köz ile yapılan "Bayrampaşada O gün" başlıklı söyleşi nedeniyle Türk Ceza Kanununun 301. maddesinden yargılandı. 8 Mart 2007’de medyanın askerler tarafından fişlendiğinin iddia edildiği “Askerin medya notları!” başlıklı habere imza attı. rnrnRadikal gazetesinden çalışma arkadaşı Ertuğrul Mavioğlu ile birlikte yazdığı Kontrgerilla ve Ergenekonu Anlama Kılavuzu ve Ergenekonda Kim Kimdir? kitaplarında "Ergenekon Soruşturmasının gizliliğini ihlal ettiği" iddiasıyla üç yıl hapis istemiyle yargılandığı davadan 13 Mayıs 2011de beraat etti.rnrn3 Mart 2011 tarihinde, Ergenekon Soruşturması kapsamında evinde ve İstanbul Bilgi Üniversitesindeki odasında yapılan arama sonrasında gözaltına alındı. Gözaltında iki gün kaldıktan sonra tutuklanma talebiyle mahkemeye sevkedildi. Avukatı Bülent Utku, Şıkın son zamanlarda hazırladığı ve İmamın Ordusu ismini vermeyi düşündüğü Fethullah Gülenin emniyetteki örgütlenmesini anlatan kitabı nedeniyle gözaltına alındığını düşündüğünü dile getirdi. 6 Mart 2011de "Ergenekon terör örgütüne üye olma" suçundan tutuklanarak gazeteci Nedim Şener ile birlikte Metris Cezaevine gönderildi. 12 Mart 2012 tarihinde Nedim Şenerle birlikte tahliye oldu. Ahmet Şık, cezaevinden ayrıldıktan sonra ilk açıklamasında Çok fazla bir şey söylemek istemiyorum. Eksik kalmış adalet, hukuk ve demokrasi getirmeyecek. Sadece benim davamda 5 tutuklu var, 100 civarında gazeteci hala içeride. İfade özgürlüğü meselesi sadece gazetecilerin sorunu değil. 600 civarında öğrenci var. Bunun mücadelesine devam edeceğiz. Bu komployu kuran, yürüten polisler, savcılar ve hakimler bu cezaevine girecek. Onlar buraya girdiğinde adalet gelecek. O cemaat bağlantılı, o çete bağlantılı adamlar buraya girecek. Bunlara sesini çıkarmadığı için siyaseten sorumlu AKP hükümetidir dedi.

Ahmet Şık Kitapları - Eserleri

  • İmamın Ordusu
  • 000 Kitap 'Dokunan Yanar'
  • Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda
  • İtham Ediyorum
  • Pusu
  • Ergenekon’da Kim Kimdir?

  • Kontrgerilla ve Ergenekon’u Anlama Kılavuzu
  • Kırk Katır Kırk Satır 1 - Kontrgerilla ve Ergenekon’u Anlama Kılavuzu

Ahmet Şık Alıntıları - Sözleri

  • 12 Eylül 1980 cuntasının tüm kurumsal yapıları olduğu gibi yerinde duruyorken, tüm faşizan yasaları daha bir faşizanlaştırılarak uygulanıyorken, toplumsal muhalefetin örgütlenmesinin önündeki yasaklar hâlâ yerli yerindeyken kısacası 12 Eylül faşizminin ruhu ve zihniyeti mıh gibi duruyorken hâlâ bir özeleştiri vermemenin siyaseten hiç ahlâklı olmadığının altını çizmek gerek. (Pusu)
  • Türkiye'nin yeni derin devleti olmaya çalışan cemaatin, devletin kendisi de olmaya çalışan bir güç olduğu bu kadar açık anlatılmayacaktı. (Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda)
  • Ne zamanki baskı rejimlerinde güç sahipleri iktidarına ortak olmayanlar üzerinde otorite kurmak ister işte o zaman dolar cezaevleri. İşte bu yüzden Türkiye cezaevleri haber yazan, yorum yapanlara gazetecilerden, parasız eğitim talebini pankartlarında dile getiren öğrencilere, seçilmiş Kürt siyasetçilere kadar binlerce tutsakla dolu bir de bu tutsakları her fırsatta "terörist" yakıştırması yapan siyasetçiden geçilmiyor memleket. (Pusu)
  • Demokrasi yoluyla iktidarı ele geçirip demokratik meşruiyetini yitiren güç odakları nedeniyle, toplumla devlet/rejim arasındaki ilişki giderek birbirinden koptu. (Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda)
  • "Bilmelisin ki bir sahibim olsaydı Sezgin Baran Korkmaz’dan istenilen 10 milyon Euro rüşvet için beni de aracı kılmak isterlerdi. Bir sahibim olsaydı ben de Silivri Hapishanesinde değil mafya yöntemleriyle gasp edilmiş Paramount otelde kalırdım." Ahmet şık (İtham Ediyorum)
  • Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel de Gülen hakkında 1 yıldır yürüttüğü soruşturmanın sonuna gelmişti. Savcı Yüksel 3 Ağustos 2000’de, Gülen’in tutuklanması talebiyle nöbetçi Ankara 2 No’lu DGM yedek hâkimliğine başvursa da birkaç gün sonra mahkeme bu talebi reddetti. Bunun üzerine Ankara 2 Nolu DGM Fethullah Gülen hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkardı. Gülen’in firari kaçak durumu çok sürmedi ve 28 Ağustos 2000 günü gıyabi tutuklama kararı kaldırıldı. Askerin öfkesini çeken bu kararın ardından Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, adını vererek Gülen’i hedef gösterdi ve gıyabi tutuklama kararının iptal edilmesini cemaatin yargıya sızması olarak değerlendirdi. Her fırsatta hiç bir illegal yapılanma ve örgütlenme içinde olmadığını dile getiren Gülen hakkında düzenlenen iddianame Ankara DGM Başsavcılığı’nca 22 Ağustos 2000’de kabul edildi. 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/1. maddesi uyarınca, “Anayasal sistemi değiştirerek yerine İslamî esaslara dayalı devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu” iddiasıyla Gülen hakkında 10 yıla kadar hapis cezası isteniyordu. (000 Kitap 'Dokunan Yanar')

  • Nihayet 12 Ocak 1986 günü Burdur’da, gözaltına alındı. Bunun üzerine dönemin Başbakanı Turgut Özal devreye girdi. Özal’ın, ‘Memlekette hala sıkıyönetim mi var. Bir suçu varsa mahkemeye sevk edilsin, suçu yoksa serbest bırakılsın' demesi üzerine bir gece Burdur Emniyeti'nde gözaltına alınan Gülen ertesi gün İzmir'e götürülüp serbest bırakıldı. (İmamın Ordusu)
  • En nihayetinde esiri olduğu kibir ve sarsılmaz sanılan güç, en az kendisi kadar kibir ve güç budalası olan bir lideri ve iktidarını hedef alınca da yıllardır düşmanlarına yaşattıklarını kendileri yaşamaya başladılar. (Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda)
  • Gülen inkilapçı ruhlardan bahsederken hiç şüphesiz, ‘Altın Nesil’ diye adlandırdığı, kendisinin yetiştirdiği gençliği kastetmektedir. Bu konuda netlik olmamakla beraber, ‘İşte böyle bir dönemde Bediüzzaman gibi inkılâpçı bir ruh çıkıyor’ demekle Atatürk ilke ve inkılâplarına karşı alternatif bir inkılâpçılığı, Bediüzzaman Saidi Nursi’nin söylemleriyle gündeme getirme cesareti gösteriyor... (İmamın Ordusu)
  • Yalanlarla sürdürülmeye çalışılan kötülüğe; adaletsizlik, eşitlik, haksızlık karşısında gözümüzün, kulağımızın, ağzımızın kapatılmak istemesine; yağma ve talan düzenine tartışmasız bir itaatle razı olmamız istenmesinedir itirazımız. Ve yanlış olana itiraz ediyor olmamız suçlu olduğumuzun değil insan olduğumuzun kanıtıdır. Bizlere yönelik nefretin nedeni de budur (İtham Ediyorum)
  • Gülen'in bu kitapta, “Seyyid misiniz?” sorusuna, “Olabilir, öyle diyorlar. Kesin bir şey söyleyemem” karşılığını verdiği anımsatılan raporda... (İmamın Ordusu)
  • Kim çizebilir senden başka , senin yaşamını. " (İmamın Ordusu)
  • "Kim olduklarını bilmesem de ne olduklarını anlamıştım." (Pusu)

  • Dini hassasiyetleri kullanıp, “Çocuklarınızı bedava ve millî değerlerinize bağlı olarak okutmak istiyorsanız bize verin” ajitasyonuyla alıp şimdi her biri Türkiye’yi yönetenlerin arasında olan kadrolarının yetişmesini sağlar. Çünkü Gülen’in her daim gözyaşları içinde dile getirdiği “Altın Nesil” yaratma ülküsüdür. (000 Kitap 'Dokunan Yanar')
  • Herkes düşüncelerini açıklama ve anlatma özgürlüğüne sahiptir. (Pusu)
  • Tüm düşmanlar siyasal kimliğine bakılarak ya terörist, örgüt üyesi, vatan haini ya da soygun, rüşvet ve yolsuzluk düzeni içinde yer alan hırsızlar oldu. (Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda)
  • Bakmayın siz üzerindeki kıyafetlerde apolet olmadığına, onların zihniyetleri üniformalı, kafaları apoletli. Uzun lafın kısası, onlar da dini teamüller çerçevesinde bir emir komuta zincirinden oluşan bir başka askerî düzen. (Pusu)
  • Hal böyle olunca ülkenin geniş yığınları aklını, vicdanını ve ahlakını kaybetti. (Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda)
  • Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim.Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim.Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim.Benim için geldiklerinde, sesini çıkartacak kimse kalmamıştı. (İmamın Ordusu)
  • Hocaefendi'nin Turgut Özal'la başlayıp Çiller'le devam eden siyasi düzlemdeki yolculuğuna sosyalistler hariç yelpazenin her yanında bulunan diğer politikacılar da eşlik edince medyada Gülen adının politik şahsiyetlerle birlikte anılmasıyla daha sık karşılaşılır oldu. (Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda)