Pusudaki Panter - Amos Oz Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Pusudaki Panter kimin eseri? Pusudaki Panter kitabının yazarı kimdir? Pusudaki Panter konusu ve anafikri nedir? Pusudaki Panter kitabı ne anlatıyor? Pusudaki Panter PDF indirme linki var mı? Pusudaki Panter kitabının yazarı Amos Oz kimdir? İşte Pusudaki Panter kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Amos Oz
Çevirmen: Elif Ayla
Orijinal Adı: Panther İn The Basement
Yayın Evi: Doğan Kitap
İSBN: 9786050911527
Sayfa Sayısı: 152
Pusudaki Panter Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Huzursuz bir şehirde büyümeye dair
renkli ve dokunaklı bir roman
Çağdaş edebiyatın en büyük isimlerinden biri olarak kabul edilen İsrailli ünlü yazar Amos Oz yeni romanı Pusudaki Panter’de, İngiliz işgali altındaki Kudüs’ü ve bir İngiliz askeriyle dostluk kuran on iki yaşındaki bir çocuğun yeraltı savaşçısı olma düşlerini anlatıyor.
Romanın son derece dokunaklı ve renkli hikâyesi, 1947 yılında, İsrail devletinin kurulmasına birkaç ay kala Kudüs’te geçiyor. İşgal altındaki kentte, İngiliz kuvvetleriyle kurulan her türlü ilişkinin ihanet olarak görüldüğü bir ortamda, tüm olumsuzluklara rağmen gelişen benzersiz bir dostluk, romanın ana eksenini oluşturuyor.
İngiliz işgali altında büyümüş olan on iki yaşındaki Profi’nin tek isteği, İngilizlerin, doğup büyüdüğü topraklardan çekilmesidir. Bu amaçla arkadaşlarıyla birlikte İngiliz birliklerini sürekli taciz eder. Böyle bir eylem sırasında Çavuş Dunlop’a yakalanırlar. Dunlop, tutuklamak yerine Profi’yi evine götürüp ailesine teslim eder ve ondan kendisine İbranice öğretmesini ister. Dunlop’un yaklaşımı Profi’yi çok etkiler ve ona İbranice öğretmeyi kabul eder. Bununla birlikte, işgalci bir İngiliz’le yakınlaşmış olmak vicdanını rahatsız etmektedir. Ancak, bir tür savunma mekanizmasıyla kendini kandırma yolunu seçer ve Dunlop’tan askeri bilgiler alabileceğini düşünür. Profi’nin bir İngiliz çavuşla yakınlaştığını fark eden arkadaşları ise, onu hain olarak görüp kendi mahkemelerinde yargılarlar. Dunlop’la yakınlaştıkça ona olan sevgisi artan Profi ile çavuş arasındaki dostluk ise giderek derinleşmektedir.
Pusudaki Panter, 2007 yılında Amerikalı yönetmen Lynn Roth tarafından The Little Traitor adıyla sinemaya uyarlandı. Filmin senaryosu da Lynn Roth ve Amos Oz tarafından kaleme alındı.
“Çağdaş edebiyatın en büyük yazarlarından biri.”Times
“Ülkelerin vicdanlarının sesi olarak yazarlara ihtiyacı vardır, ancak çok azı buna sahiptir. İsrail’in Oz’u var.” Washington Post
Pusudaki Panter Alıntıları - Sözleri
- Bugün bile bir odaya girsem, hatta gözlerim ve kulaklarım kapalı olsa, o odanın kitaplarla dolu olup olmadığını anında söyleyebilirim.
- Ya ben? Bu büyük kâinatta ben kimim?
- Her şeyin bir tür gölgesi vardır. Hatta belki bir gölgenin bile gölgesi olabilir.
- ...çünkü düşmanının diline hakim olan, onun düşünme biçimine de hakim olur.
- "Seven insan hain olmaz."
- “Bir hainin akçak olmaması mümkün müdür?....... Öyle değilse, ihanet hangi koşullar altında alçaklık sayılmaz?”
- “İnsan sevdiğine ceza verir ve yok ettiğini sever”
- Önceden de yazmıştım, şimdi de yazıyorum: Dünyayı, sanki yanlışlıkla geldikleri yabancı bir şehirdeki tuhaf bir otobüs durağı gibi gören bu kayıp insanlar beni her zaman çekmiştir. Nerede yoldan saptıkları veya nasıl çıkacakları ya da nereye gidecekleri hakkında hiçbir fikirleri olmayan bu insanlarda bana dokunaklı gelen bir şeyler vardır.
- Ne uzun bir yolculuk! İsimlerini bile ancak çözebildiğim bu kitapların arasında insanı allak bullak eden ne kadar çok sır vardır, kim bilir?
Pusudaki Panter İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Nefret zehirdir: Tüm dünyanın size karşı olduğu ve sizden nefret ettiği kabulü ile kurulan bir devletten ne hayır gelir? Amos Oz’un “Pusudaki Panter” romanında, on iki yaşındaki bir kahramanın gözünden, İsrail’in kuruluş arifesini gözlemliyoruz. Ve bu sorunun cevabını bulmaya çalışıyoruz. Aslında, Yahudiler, özellikle ikinci dünya savaşının öncesi ve sonrası zamanları için, tüm dünyanın kendilerinden nefret ettiklerini düşünmekte haklılardı. Öyle bir tarihi yaşayan her halk buna benzer şeyler düşünür. Ama yine de bir devlerin köklerini nefret tohumları ile beslerseniz, ancak bugünkü İsrail Devletine ulaşabilirsiniz. Amos Oz’un başkarakteri “Profi” lakablı çocuk (aslında adı Boged Şafel ama galiba kitap boyunca sadece lakabı ile anılıyor) Yahudilerin, Kudüs’ün İngiliz işgali dönemlerindeki ruh halini aktarıyor. Hatta kitabın ilk sayfalarında anlıyoruz ki, bu bilgeç çocuk, İngiliz bir askerle yaptığı sohbetler nedeni ile, kendi kurduğu üç çocuktan oluşan bir uydurma yeraltı örgütü tarafından hain ilan ediliyor. Romanın hemen hemen tamamında, Yahudilerin İngilizler ve diğer Avrupa devletleri ile sorunları gözlemliyoruz. O dönemler için, Yahudilerin Araplar ve Müslümanlarla sorunları çok arka planda kalmış durumda. Bu durum bizler için oldukça şaşırtıcı olsa gerek. Çünkü, Müslüman coğrafyasında, Yahudilerin, Müslüman ve Araplara karşı Hıristiyan Avrupa tarafından kollandığına dair genel bir yargı vardır. Bu yargı günümüz için az çok doğru olsa da, İkinci Dünya Savaşı dönemlerinde geçerliliği olan bir yargı değil. Benim bunu ilk fark etmem, Zülfü Livaneli’nin Seranad romanında aktardığı Struma gemisi vakası ile olmuştu. O güne kadar Yahudilerin 2. Dünya Savaşı öncesi Kudüs’e akın etmelerinin Avrupalılar eli ile yürütülmüş bir operasyon olduğunu düşünürken, Seranad romanı, bunun tam tersi bir durum olduğunu göstermişti bana. İngilizler o geminin Filistin’e ulaşmaması için elinden geleni yapmış ve İngiliz, Alman, Sovyet Rusya ve Türk hükümetlerinin çabası ile o gemi bine yakın kişiye mezar olmuştu. Amos Os’un başkarakteri Profi de, gerek anne ve babasından dinlediği Yahudilerin Avrupadaki yaşamlarına öyküler, gerek günlük yaşamdan edindiği kendi gözlemleri ile İngilizlerden nefret eden bir isim. O kadar ki, bu nefret İngiliz Kraliyet Sarayını bombalama planlarına kadar uzanıyor. Ancak yaşamın detayları, zihinsel kurguları çoğu kez tarumar ediyor. Profi’nin istemeden de olsa tanıştığı İngiliz bir görevli ondaki bazı yargıları sarsıyor. Bu nedenle kendi kurmuş olduğu uyduruk yeraltı örgütü ile bile çelişkiye düşüyor. Bu tip tarihi dönüm noktalarına denk gelen ve gerçek yaşam kesitleri üzerinden ilerleyen kurgular, bu tarihi dönemleri oldukça köşeli anlatan resmi tarihi metinlerden farklı bir algıya kavuşmamıza neden olabilir. Bu nedenle Amos Oz’un bu romanını büyük bir dikkatle, heyecanla ve keyifle okudum. Bence kitabın en çarpıcı noktası, çocuk karakter Profi’nin annesi ve babasına sorduğu “Sonunda düşmanlarımızı affedecek miyiz, affetmeyecek miyiz?” sorusuydu. Romanda yer alan karakterlerin bugünün dünyasındaki belli toplumsal kesimleri simgelediğine inanıyorum. Örneğin, baba karakteri bugünkü İsrail’in resmi politikalarına denk gelen söylemlere sahip. Bu nedenle, oğluna verdiği cevaplarda net bir şekilde affetmekten, barışmaktan bahsetmediği gibi, her zaman güçlü olmak zorunda olduklarına dair vurgular var. Anne ise, bugünkü İsrail solunun söylemlerine denk gelen bir cevap veriyor; “Evet, affedeceğiz, Affetmemek zehre benzer”. Oysa İsrail de sağ cenah her zaman iktidar ve her zaman güçlü olmaktan bahsedip, barış kelimesini ağızlarına bile almıyorlar. Karakterlerin bugünün dünyasında belirli kesimleri temsil ettiğini iddia etmişken, İngiliz görevlinin (Çavuş Dunlop) bugünün ABD’sinde en güçlü inanç akımı olan Evangelizmi simgelediğini söylemem gerekiyor. Hıristiyanlığı ve Yahudiliği bir potada eriten söylemlere sahip. Her romanda okurlar bazı karakterleri kendine yakın hisseder. Bu romanda benim karakterlerim anne ve komşu kız Yardena oldu. Roman boyunca en bilgece sözler onların ağızlarından çıktı. Farklı karakterlere de sahip olsalar, kendi rollerinin oturaklı temsilcileriydiler. Yazar hakkında, kitabın arka kapağında yazan bilgiler yeterince açıklayıcı. Roman, yazarın yaşamdaki duruşuyla fazlasıyla uyumlu. Yazarın, Kudüs’te İsrailliler ile Filistinlilerin birlikte barış içinde yaşayabilmesi için çaba gösteren birisi olduğunu anlıyoruz. 1977’den beri “Barış, Hemen Şimdi” hareketinin önderlerinden birisiymiş. Bu nedenle, İsrail’de sağcı geniş bir kesim tarafından hain olarak anıldığına ve fişlendiğine şüphe yok. Barış isteyen insanların çoğunluğu, kendi ülkelerinde bu kaderi paylaşıyor ne yazık ki. Kitaba dair eleştirilerim ise, romanın adı ve kapak fotoğrafı olabilir. Daha iyi tercihler olabilirdi bence. (Sinan Tütüncüler)
Sıkmayan, mesajı net olan güzel bir kısa roman. Amos Oz İsrail'in en iyi yazarlarından gerçekten. Savaş karşıtı kişiliği ve yazılarındaki bu doğrultuda mesajlar oldukça hoş. Kitapta İngiliz işgalindeki Kudüs'te yahudi bir çocuğun gözünden yaşananlar verilmiş. Vaadedilmiş topraklarına Hitler zulmünden kaçıp gelen bu insanlar ve oradaki Arap halk arasındaki durum bence çok doğru yansıtılmamış fakat bir çocuğun gözünden olaylara baktığımız için mazur görebilirim. Akıcı bir kitap. Mutlaka okuyun diyemem ama fena değildi. (Burak Kuşcu)
İsrail devletinin kuruluşunu bir çocuk kahraman. seçerek anlatan. değerli metin. Yavaş akan bir metin olmasına. rağman anlattığı dönem kitabı önemli. bir yere taşıyor (vedat alıci)
Pusudaki Panter PDF indirme linki var mı?
Amos Oz - Pusudaki Panter kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Pusudaki Panter PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Amos Oz Kimdir?
1939’da Kudüs’te dünyaya geldi. 15 yaşındayken bir Kibutz'da yaşamaya başladı. İlk kısa hikâyeleri 20 yaşındayken yayımlandı. Oz, İbrani Üniversitesi’nde felsefe ve edebiyat okudu. Çağdaş İsrail edebiyatının önde gelen temsilcilerinden. Barış yanlısı tutumu ve eylemleriyle bütün dünyada itibar gören, çağımızın en büyük yazarlarından biridir. 1977’den bu yana İsrail’in "Barış, Hemen Şimdi" hareketinin önderlerinden biri olarak çalıştı, İsraillilerin ve Filistinlilerin birlikte var olmaları için kampanyalar yürüttü. Çocuklar ve yetişkinler için yazdığı birçok kitap sayısız dile çevrildi.
Amos Oz Kitapları - Eserleri
- Pusudaki Panter
- Aşk ve Karanlık
- Yaşam ve Ölüm Kafiyeleri
- Dostlar Arasında
- Fima
- Bir Kadını Tanımak
- Yahuda'ya Göre İncil
- Michael ile Hannah
- Kara Kutu
- Köy Hayatından Sahneler
Amos Oz Alıntıları - Sözleri
- Binlerce yıldır kitapların, duaların, emirlerin, alimlerin, dini adanmışlığın ve uzlaşmanın gücüne inanan insanları bir noktaya kadar anlamak mümkün ama gücün insanı sırtından bıçakladığını bilmiyorlar. Birden kendilerini ağır bir silah taşırken buluyorlar. Tanklar, tüfekler, jetler. Böyle insanların güç sarhoşluğuna kapılıp gücün ne isterse yapabileceğine inanmaları normal. (Yahuda'ya Göre İncil)
- Geçimlerini yaşamdan sağlayacaklarına Kitabı Mukaddes ten, siyasetten, konuşmalardan, tartışmalardan sağlıyorlar... (Kara Kutu)
- Günün birinde güneş sönüp her şey karanlığa gömülecek diyorlar. O halde neden tarih boyunca insanlar birbirini boğazladı? Keşmir’i kimin yönettiği ya da Hebron’daki büyüklerin mezarları neden bu kadar önemli? (Aşk ve Karanlık)
- "İnsanlar sahip olmadıkları ve de hiçbir zaman kendilerine verilmeyecek olanı isterler. Ulaşabileceklerini ise dikkate almazlar." (Bir Kadını Tanımak)
- "Sadece yemek içmek için yaşamanın bir insana yakışmadığına sen de katılırsın. İnsanın biraz da maneviyata ihtiyacı vardır. Musevilikte de dediğimiz gibi 'fazladan bir ruh.'" (Yaşam ve Ölüm Kafiyeleri)
- "Aşkın, acımasızca felakete yol açtığı, aşksız ilişkilerin ise utanç ve acı verdiği sonucuna vardı." (Fima)
- ... mutluluk nadir rastlanan, güzel 1vazo gibidir, 1tür Çin vazosudur, ..., mutlulukların hiç1i diğerine benzemez... (Kara Kutu)
- "Neden başkalarının şanssızlıkları kendimizi iyi hissetmemize yol açıyor? Neden bizi kahkahalarla güldürüyor? Bize bu tuhaf tatmin duygusunu sağlıyor? İnsan çelişkilerle dolu, canım. Gerçekten anlaşılmaz bir yaratık. Çok tuhaf. Ağlaması gereken yerde gülüyor. Gülmesi gereken yerde ağlıyor. Anlamsızca yaşıyor ve isteksizce ölüyor. Göz açıp kapatıncaya kadar yok oluyor, günleri otlarınkinden farksız." (Fima)
- “Bir hainin akçak olmaması mümkün müdür?....... Öyle değilse, ihanet hangi koşullar altında alçaklık sayılmaz?” (Pusudaki Panter)
- "Deşmek yoluyla, moloz yığınlarının altında gömülü kalmış iyiliği kurtarmanın olası olduğuna inanmak için çabalamalıyız. Hala birkaç kişinin düşüncesini değiştirmek ve burada yeni bir sayfa açmak için umudumuz var. Ne olursa olsun, elimizden geleni yapmak bizim görevimiz. Pes etmemeliyiz." (Fima)
- ... her zaman eli boş dönmediğiniz tek yolculuk, kendi içinizdeki yolculuktur. (Aşk ve Karanlık)
- "En iyisi gözlerini kapat, uyumaya çalış: Ne olacaksa zaten olacaktır." (Bir Kadını Tanımak)
- Tam hayatında bir şey başardığın sırada hayat bitiyor. (Yaşam ve Ölüm Kafiyeleri)
- "insan doğası gereği iyi ve cömerttir.Onu bencilliğin ve zalimligin kollarına iten toplumun adaletsizlikleridir sadece " (Dostlar Arasında)
- Her maymun annesine ceylan görünür.Ben hariç . (Aşk ve Karanlık)
- Zenginlik suçtur ve yoksulluk cezadır, ama ceza günah işleyene değil, cezadan kaçacak parası olmayana verilir. (Aşk ve Karanlık)
- Buyukbabamin çekiciliğinin sırrı neydi? Bunu ancak yillar sonra anlamaya başladım. Erkeklerde pek bulunmayan ve pek çok kadın için erkekte çok çekici olan bir özelliği vardi: DİNLİYORDU Yalnızca kadın söyleyeceğini söyleyip de sussun diye sabirsizca beklerken kibarca dinlermiş gibi yapmıyordu. (Aşk ve Karanlık)
- Sence sıradan insanlar o kadar harika mı? Hiç de değil! Onlar da yöneticileri kadar aptal ve zalim. (Aşk ve Karanlık)
- "Hiç olmamaktansa, geç olsun." (Bir Kadını Tanımak)
- "Kurtlar gibi davranmayı sürdürürsek, aydın dünya bizi cezalandırır. Fakat hiç kuşkusuz, gerçek şu ki, tüm ezici rejimler sonunda çöküyor ve yok oluyor, ancak insancıl ahlak değerlerini geliştiren toplumlar ve milletler varlıklarını sürdürüyorlar. Tarih açısından bakıldığında, sizin erdemi korumanızdan çok, erdem sizi koruyor, erdemin olmadığı yerde, en yırtıcı kurtların sivri dişlerinin bile bozulup çürümesi kaçınılmazdır." (Fima)