Rüşvetin Alamancası - Rıfat Ilgaz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Rüşvetin Alamancası kimin eseri? Rüşvetin Alamancası kitabının yazarı kimdir? Rüşvetin Alamancası konusu ve anafikri nedir? Rüşvetin Alamancası kitabı ne anlatıyor? Rüşvetin Alamancası kitabının yazarı Rıfat Ilgaz kimdir? İşte Rüşvetin Alamancası kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Rıfat Ilgaz

Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786053602354

Sayfa Sayısı: 164

Rüşvetin Alamancası Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Rıfat Ilgaz Rüşvetin Alamancası'nda, halkın içinden halka dair öyküleriyle sınırları aşıyor. Almanya'dan Türkiye'ye geçiş yapabilmek için gümrük memurlarını türlü kurnazlıklarla ikna etmeye çalışan bir grup işçinin hikâyesinde olduğu gibi kitaptaki diğer öykülerinde de toplumsal aksaklıkları mizahla yoğuruyor. Görmek istemediğimiz, unutmaya ve unutturmaya çalıştığımız ne varsa, Rıfat Ilgaz'ın bu öyküleriyle belleğimize kazınıyor.

Ilgaz, hayatın içinden olaylar ve mekânlarda yer bulan öykü kahramanlarının çatışmalı hallerini, küçük hayallerini, umutlarını bütün renkliliği ve içtenliğiyle yansıtarak bizi bize anlatıyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Rüşvetin Alamancası Alıntıları - Sözleri

  • Ne insancıldır şu uyku. Ne özgürü ayırt eder, ne tutsağı. Giriverir hemen koynuna. Şunu da söyleyebilirim biraz daha ileri giderek... Zengine karşı daha nazlıdır da, yoksula hemen veriverir kendini. Ne altındaki ot yataktan iğrenir, ne üstündeki çuldan çaputtan tiksinir.
  • "Sen ağzındaki kemiği, bile bile kaptırır mısın başkasına!" "Sizin kemiğiniz için biz canımızdan mı olacağız be!''
  • "Yalan!" diye bağırdı. "Hepsi yalan bu yazdıklarının! Bu sefalet nerde var? Hangi memlekette?" Suçlama eleştiri sınırlarını aşıyor, kişiliğime kadar uzanıyordu. Ben mi yalancıydım? "Ben gördüklerimi yazdım!" dedim. "Bunların sefalet anlamına geldiğini siz söylüyorsunuz?" "Biz mi söylüyoruz, sen mi yazıyorsun?" "Hiç hoşuma gitmez bu sözcük, bir şair olarak... Hiçbir yazımda kullanmadım bu sözcüğü!" "Ama bütün çizdiklerin sefalet tablosu! Aç çocuklar... Çöp tenekelerinden ekmek arayanlar... Fırın önlerinde kuyruğa girenler..." "Ben gerçekçi bir yazarım. Gördüklerimi yazıyorum, uydurmuyorum!" "Sefalet var mı memlekette, yok mu; onu söyle!" "Siz bilmiyor musunuz efendim?" "Ben sana soruyorum!" "Gördüklerimi olduğu gibi yazdım. Var mı yok mu gerisini siz bulup çıkarın!" "Diyelim ki, gördüğünü yazdın... Ne halt etmeye yazarsın bunları?" "Görmeyenlere göstermek için!" "Hıı! Demek öyle! Göstermek için haaa! Göstereceksin de ne olacak?" "Sadece göstermiş olacağım, bir sanatçı olarak... " "Göstermekte iş biter mi? Söyle, göstereceksin de ne olacak, diyorum?" "Bunu da gösterdiklerim söylesin." "Milleti ayaklandırmak için öyle mi? Senin yaptığın, düpedüz kışkırtıcılık ı" "Aydın olarak, sanatçı olarak bana düşen iş, gerçekleri göstermek." "Öyle demek! Uyarmak, kışkırtmak, ayaklandırmak! Alın götürün bunu! Atın içeri! Görsün çöp tenekelerini karıştırmayı içerde!"
  • Biliyorum, suçun hepsi berberlerin değil... Birazı da kafamın!
  • Memur aylıklarının yetersizliğinden, geçim koşullarının dayanılmazlığından hemen her gün baş köşede yana yakıla söz eden başyazarımızın, patronluğuna sığındım bir gün: "Aldığım parayla geçinemiyorum!" dedim.
  • Yıl 1 944... İkinci Dünya Savaşı yılları... Biz savaşa girmedik. Bu yüzden savaşa giren uluslar gibi, sıçanları yakalayıp yemedik. Savaşın dışında kaldığımız için, bizi savaşa sokmayanlara, üzerimize çullanmayanlara kendi ekmeğimizi verdik... Biz, bu ulusun şairleri de, sıçanların önünden artan ekmeklerle yüz yüze geldik, böyle, hapishanelerin pireli odalarında. Az şey mi böyle bir sorunla karşılaşmak, adam olana! Az şey mi, sıçan artığı ekmeği ele alıp da düşünmek, yenir mi, yenmez mi diye... Yemenin de, ele alıp düşünmenin de suç olmadığını bilmek! Yalnız çocukların çöp tenekelerinden ekmek artığı aradıklarını yazmanın suç olduğunu öğrenmek, böyle hapishanelerin pireli odalarında!
  • "Dükkanım yok, tezgahım yok, tarlam tapum yok, param pulum da yok, ama ünüm var benim, ünüm! Benden iyisini mi bulacaksınız belediye meclisine aday gösterecek! Ulan bir kel çakalla adı­ nı yedi memlekete duyuran kim var, benden başka!" 20 Yalnız çocukların çöp tenekelerinden ekmek artığı aradıklarını yazmanın suç olduğunu öğrenmek, 137
  • "Neden yapamazmışım!" "Yapamazsın! Ağır gelir sana!" "Anlayamadım, nesi ağır gelir? Taşıdığım kağıt topu mu?" "İşin adı ağır gelir! Yapacağın iş düpedüz hamallık! Hamallık ağır gelir!"
  • Saatim yok. Olsaydı onu da bırakmazlardı belki... Bilginin her çeşidi yasak olduğuna göre, zaman bilgisi verecek saati de yasak ederlerdi.
  • "Heeeyt! Çekil şöyle bakayım! Tanıtayım size, üni­ versitedeki kardeşim Manuel!" Bizim arkadaş: "Gerçekten kardeşin mi?" dedi, ortaklaşa bildiğimiz bir dille. "Kardeşim!" dedi. "Ne olmuş?" "Şaşılacak şey doğrusu!" "Ne var bunda şaşacak, anlayamadım!" "Demek, elden düşme olmayan bir Manuel var öyle mi? Özbeöz senin olan?" Anlamıştı ne demek istediğimi: "Yok canım!" dedi. "Babam ölünce annem evlenmiş bir Bavyeralı'yla... Kardeşim o babadan işte!" "Demek, Manuel de elden düşme haaa!" Gülüyorduk, Corciyo da katılmıştı gülüşlerimize ... Manuel bile ...
  • Sormamı hoş gör, bir diplaman var mı? Vardı, kayboldu! Ya! Nerden almıştın? Verdilerdi, Ankara'da bir yüksekokuldan! Kayboldu demek diploman ... Pek işime yaramadığı için olacak, bırakmışım bir yerde. Lazım olursa çıkartayım yenisini.
  • "Yaşa Nazmiciğim!" dedim. "Sevdirmişsin kendini! Köylerde, bucaklarda seni tanımayan yok! Ne yaptın da sevdirdin böyle?" "Ne yapacağım, ev yaptım, yol yaptım, okul yap­tım ... " "Çok para döktün demek bu işlere?" "Ne parası be! Her şey parayla mı olur? Sen halka iş gösterdin de, çalışmadı mı? Almanya'ya izinsiz giren iş­çiye, vur emri çıktı da ne oldu? Halkımız yine akın akın giriyor sınırdan. Kurşunun üzerine gözünü kırpmadan yürüyor. Sen iş göster millete! İster paralı, ister para­sız... Gönlünü alıp çalıştırmasını bil! İlerisi için bir umut kapısı arala, çekil bi yana!"
  • "Demek bu halk sevmiyormuş Nazmi'yi!" "Onu nerden çıkardın?" "Ortada işte! Halk sevseydi, mebus yapar, Ankara'ya gönderirdi." Zarfı kapadıktan sonra: "Ne dedin?" dedi. "Anlamadım!" "Yani halk sevseydi dedim ... " Sinsi sinsi güldü: "Yani... " dedi. "Halk sevdiği adamı, işine yarayan adamı tutup Ankara'ya gönderecek, öyle mi?" "Değil mi?" dedim. "Halkı sen ne sanıyorsun be!" dedi. "Halk bu kadar aptal mı, işine yarayan adamı memleketten uzaklaştır­sin! Halkın gözü çoktan açıldı azizimi Şimdiye kadar yolladıklarından hiç hayır gelmedi. Nazmi'yi de millet­vekili yapıp gönderecek de, köyler okulsuz, çeşmesiz, yolsuz mu kalacak? Hele bir iki seçim daha geçsin ara­dan, yaşlansın biraz, atlayıp sıçrayacak hali kalmasın, onu da yollarız!"
  • Biliyorum, suçun hepsi berberlerin değil... Birazı da kafamın! Yuvarlak desem, yuvarlak değil... Yumurta gi­bi hiç değil... İki kiloluk yağ kutusu biçiminde, armuda benzer bir kafa... Yerelması görünüşünde de, malta eriği biçimine benzer... Şu yeryüzünde her varlığın bir biçimi vardır da, kafamın yoktur. Belki bu yüzden ne biçime girer, ne de bir düzene... Saç tıraşına gelmeyişi de bun­dan olacak!
  • +"Demek bu halk sevmiyormuş Nazmi'yi!" -"Onu nerden çıkardın?" +"Ortada işte! Halk sevseydi, mebus yapar, Ankara'ya gönderirdi." Zarfı kapadıktan sonra: "Ne dedin?" dedi. -"Anlamadım!" +"Yani halk sevseydi dedim ... " Sinsi sinsi güldü: "Yani... " dedi. -"Halk sevdiği adamı, işine yarayan adamı tutup Ankara'ya gönderecek, öyle mi?" +"Değil mi?" dedim. -"Halkı sen ne sanıyorsun be!" dedi. "Halk bu kadar aptal mı, işine yarayan adamı memleketten uzaklaştır­sın! Halkın gözü çoktan açıldı azizim. Şimdiye kadar yolladıklarından hiç hayır gelmedi. Nazmi'yi de millet­vekili yapıp gönderecek de, köyler okulsuz, çeşmesiz, yolsuz mu kalacak? Hele bir iki seçim daha geçsin ara­dan, yaşlansın biraz, atlayıp sıçrayacak hali kalmasın, onu da yollarız!"

Rüşvetin Alamancası İncelemesi - Şahsi Yorumlar

19 hikaye 2 masaldan oluşan Rofat Ilgaz'ın mizah barındıran klasik hikayeleri. "Hem şair, hem mizah yazarı olarak Rıfat Ilgaz'a edebiyatımızda gerektiği yerin verilmediği kanısındayım. Değerbilir eleştirmenlerin Ilgaz'ın sanatı üzerinde bir gün değerince duracaklarını sanıyorum." "Mizah yazarı olduğuna göre, Ilgaz'ın mizahı üzerinde yargıda bulunmam belki de yadırganacaktır. Ben Rıfat Ilgaz'ın şiirleriyle mizahı arasıda yakınlık buluyorum. Onun mizahı da şiirleri gibi ince, duygulu ve halktan yana... Dahası, mizahında da şiirin ağır bastığını söyleyebilirim." - Aziz Nesin (Yeni Tanin) (red john)

Kitabın Yazarı Rıfat Ilgaz Kimdir?

1911 yılında Kastamonu’nun Cide ilçesinde doğdu.7 Temmuz 1993 tarihinde öldü.Rıfat Ilgaz 1940’ların toplumcu-gerçekçi şairlerindendir. 1911 yılında Cide’de doğdu. Şiir yazmaya ortaokul öğrencilik yıllarında başladı. İlk şiiri 27 Temmuz 1927 ‘de, günlük Nazikter gazetesinde yayınlandı. Ayrıca; Açıkgöz(Kastamonu), Güzel İnebolu ve Güzel Tosya gazetelerinde şiirleri ve yazıları yayınlanmaya başladı. Lise yıllarında babasının ölümü sebebiyle buradan ayrıldı. Yatılı olarak Kastamonu Muallim Mektebi’nde öğrenim gördü. 1930 yılında mezun oldu.

Altı yıl süreyle Gerede, Akçakoca, Hendek ile Düzce arasında Gümüşova’da ilkokul öğretmenliği yaptı. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünü 1938 ‘de bitirdi ve Adapazarı Ortaokulu Türkçe Öğretmenliğine atandı. 1939’da İstanbul Karagümrük Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmenliğine başlayan Ilgaz’ın, yazı ve şiirleri dergilerde yayınlanmaya başladı. 1940 ‘da Çığır, Oluş, Ulus, Güneş, Yücel, Varlık, Hamle ve Yeni İnsanlık dergilerinde şiirleri çıktı ve aynı yıl Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne girdi. Ömer Faruk Toprak ile 9 Eylül 1942’de Yürüyüş Dergisi’ni çıkardılar. Bu dergide Orhan Kemal, Sait Faik, Cahit Irgat, A.Kadir, Nazım Hikmet (İbrahim Sabri) ile birlikte çalıştılar. 1943’te ilk kitabı "Yarenlik"i yayınladı. Şiirleri olağanüstü bir ilgi gördü. Ocak 1944’de "Sınıf" adlı şiir kitabı çıktı. Sıkıyönetim kararı ile toplatıldı. 1945’te Gün Dergisi çıktı. Bu dergide yazıları yayınlandı. Aziz Nesin’in Cumartesi Dergisine ortak oldu. Seçici kurulda çalıştı. 1946’da Esat Adil, Sabahattin Ali ve Aziz Nesin ile birlikte Gerçek Gazetesini çıkardılar. 1946 Ekim ayında Yığın Dergisi’ni Esat Adil ve Adil Yağcı ile birlikte çıkardılar. Öğretmenliğe yeniden döndükten sonra Boğazlayan-Yozgat’a tayini çıktı. Hastalığı nedeniyle Validebağ Sanatoryumunda yattı. Şubat 1947’de Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Mim Uykusuz’un çıkardığı Marko Paşa kadrosuna girdi. Sık sık kapatılan bu derginin daha sonraları sorumlu müdürlüğünü üstlendi. Malum Paşa, Merhum Paşa, Hür Marko Paşa gibi dergilerin adı sık sık değişiyordu. 1950’li yıllarda Ilgaz, gazetecilik yapmaya başladı. Sakıncalı olduğundan gazeteler ve dergiler imzalarına pek yer vermediler.

1952-1960’da Tan Gazetesi’nde dizgici-musahhih ve röportaj yazarı olarak çalıştı. Turhan ve İlhan Selçuk’un çıkardığı Dolmuş Dergisi’ne "Stepne" takma adıyla yazılar yazdı. Hababam Sınıfı, Pijamalar(Bizim Koğuş), Don Kişot İstanbul’da bu dergide dizi olarak yayınlandı. Hababam Sınıfı’nı da isminin sakıncalı olması nedeniyle "Stepne" (Yedek Lastik) takma adıyla yazdı. Ocak 1953’te Devam adlı şiir kitabını çıkardı ve bu kitap da toplatıldı. Rıfat Ilgaz Demokrat İzmir, Akbaba, Vatan, Yeni Gün, Yeni Ulus gibi yayın organlarında ve kimi edebiyat dergilerinde yazı yazdı. Sınıf Yayınları’nı kurdu ve kendi kitaplarını yayınlayabildi. 1970’te Basın Şeref Kartı’nı aldı. 1974’te emekli oldu. Doğum yeri olan Cide’ye yerleşti. 12 Eylül 1980 döneminde gözaltına alındı. 70 yaşında gerekçesiz sorguya çekildi ve gözaltında kaldı. Tutukluluğu sona erince İstanbul’da oğlu Aydın Ilgaz ile birlikte ölümüne kadar yaşadı. Bu olaylar "Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra" adlı kitabında anlatılır. Onu hepimiz Hababam Sınıfı’nın yazarı olarak bildik. Altmış kitabı olmasına rağmen onun şairliğini, romancılığını ve öykü yazarlığını unutmamamız gerekir. Rıfat Ilgaz 7 Temmuz 1993 günü öldü.

Rıfat Ilgaz Kitapları - Eserleri

  • Karartma Geceleri
  • Halime Kaptan
  • Hababam Sınıfı
  • Sarı Yazma
  • Hababam Sınıfı Uyanıyor
  • Apartıman Çocukları

  • Şeker Kutusu
  • Nerde O Eski Usturalar
  • Meşrutiyet Kıraathanesi
  • Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı
  • Pijamalılar
  • Hababam Sınıfı İcraatın İçinde
  • Garibin Horozu

  • Hababam Sınıfı Baskında
  • Karadeniz'in Kıyıcığında
  • Don Kişot İstanbul'da
  • Yıldız Karayel
  • Bacaksız Okulda
  • Sınıf
  • Bacaksız Paralı Atlet

  • Bacaksız Kamyon Sürücüsü
  • Bütün Şiirleri 1927-1991
  • Dördüncü Bölük
  • Yokuş Yukarı
  • Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra
  • Bacaksız Tatil Köyünde
  • Sosyal Kadınlar Partisi

  • Bacaksız Sigara Kaçakçısı
  • Kumdan Betona
  • Yaşadıkça
  • Hoca Nasrettin ve Çömezleri
  • Çalış Osman Çiftlik Senin
  • Radarın Anahtarı
  • Öksüz Civciv

  • Yarenlik
  • Rüşvetin Alamancası
  • Nerede Kalmıştık
  • Cankurtaran Yılmaz
  • Devam - Şiirler 1953
  • Cart Curt
  • Rıfat Ilgaz - Seçme Şiirler

  • Satılmışlar
  • Ocak Katırı Alagöz
  • Soluk Soluğa/ Karakılçık/ Uzak Değil
  • Kulağımız Kirişte
  • Güvercinim Uyur mu
  • Üsküdar’da Sabah Oldu
  • Küçükçekmece Okyanusu

  • Haydi Yolunuz Açık Olsun
  • Uzak Değil
  • Durmak Yok
  • Bunadı Bu Adam
  • Fedailer Mangası
  • Krallar ve Kurallar
  • Şevket Ustanın Kedisi

  • Çocuk Bahçesi
  • Altın Ekicisi
  • Bütün Şiirleri 1937-1983
  • Çok Küçüğüm Daha Ben
  • Kesmeli Bunları

Rıfat Ilgaz Alıntıları - Sözleri

  • Bizim memlekette zeytin o kadar boldur ki... Ama arayınca tanesini bulamazsınız! Yağını dostlarımıza satarlar, çekirdeğini de bize yuttururlar. (Sosyal Kadınlar Partisi)
  • Topladığımız gönül çiçekleri Kucağımızda sararıp solar Utanır da veremeyiz Sunamayız dilimiz dolaşır Oysa neler düşlemişizdir geceden. (Ocak Katırı Alagöz)
  • "Bakın şu miskinlere, Hababam Sınıfı değil, Hababam Taburu be !" (Hababam Sınıfı)
  • Sait ne zaman Haluk’la ikimizi bir arada görse süzerdi onu: "İşte benim ustam!" derdi. "Bana gazeteciliği öğreten ilk adam!" (Yokuş Yukarı)
  • Annem kahve! Emrini alinca, hemen sürerdi cezve yi kahve gelince bos zamanlarinda sardığı sigaralardan birini çıkarır hanım ateş.. Emrini verirdi. Ben kibriti kapıp koşarsam beni terslerdi. Annem karşısında süzüm süzüldukce keyiften bayilirdi. Zevk sahibiydi babam Sandalcı Hamit. (Nerde O Eski Usturalar)
  • Ben ölmedim Beni öldürmediler de Yaşıyorum yaşıyorum işte At kıçında sinek gibi Tööbe töbe (Uzak Değil)

  • Neyimize gerek bizim siyaset.! (Haydi Yolunuz Açık Olsun)
  • Doğru! Dünyanın parası var İsviç­re'de. Bizimkilerin paraları bile orda! (Hababam Sınıfı Baskında)
  • "...Ben bugüne kadar tavuk bile kesmedim. Hep bizim büyük hanım keser tavukları." "Tavuğu kadına mı kestiriyorsun?" "Kime kestireyim ya?" "Yenmez kadının kestiği tavuk." "Pişirdiği pilav yenir de kestiği tavuk mu yenmez,haaa?" "Asla yenmez." "Ben yedim oldu Muhzır Efendi. Sana buyur edersem yeme!" (Hoca Nasrettin ve Çömezleri)
  • Ben kaçıyorum anladın mı, resmen kaçıyorum insanlardan. (Şeker Kutusu)
  • Poker denilen oyun da particilik gibi… Cebin dolu oldu mu, salla sallayabildiğin kadar. Bu oyunun aslı esası palavra! (Şeker Kutusu)
  • Gel, değmeden birbirine ellerimiz, sen günlük işlerinden konuş, ben sana masallar anlatayım gelecek günlere dair. (Yarenlik)
  • "-Sanat gösterisi yapmıyormuşuz da biz ne yapıyormuşuz? -Gövde gösterisi..." (Dördüncü Bölük)

  • Açlık ,ekmeğin katığıydı … (Karadeniz'in Kıyıcığında)
  • Ne demiş en büyük ozanımız Neden kulak vermiyorsunuz sesine Bir ağaç gibi hür yaşayın dememiş mi, Ve bir orman gibi kardeşçesine? (Rıfat Ilgaz - Seçme Şiirler)
  • "Okuyamadığım kitaplardan kitaplıklar düzdüm." (Sosyal Kadınlar Partisi)
  • ...Aynı bunalımlı günleri birlikte yaşadığımız halde adımı ancak kaşıntılı günlerinde anımsayan dostlara inat! (Yokuş Yukarı)
  • ..Yağlı güreşteki dinç güreşçilere benziyordu balık.Ele,avuca sığmıyordu... (Küçükçekmece Okyanusu)
  • Allah, bir kapıyı kaparsa bir kapıyı açar. (Apartıman Çocukları)
  • ... değişen hiçbir şey yoktu eğitim, öğretim alanında. Her şey olduğu gibi, bütün düzensizliğiyle sürüp gidiyordu. (Hababam Sınıfı Baskında)