Sabırsız Yürek - Stefan Zweig Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Sabırsız Yürek kimin eseri? Sabırsız Yürek kitabının yazarı kimdir? Sabırsız Yürek konusu ve anafikri nedir? Sabırsız Yürek kitabı ne anlatıyor? Sabırsız Yürek kitabının yazarı Stefan Zweig kimdir? İşte Sabırsız Yürek kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Stefan Zweig
Çevirmen: Çiğdem Öztekin
Orijinal Adı: Ungeduld des Herzens
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789750732072
Sayfa Sayısı: 460
Sabırsız Yürek Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Başka Yayınevlerinden;
SABIRSIZ YÜREK (Sayfa6 Yayınları, Can Yayınları)
ACIMAK (Kutup Yıldızı Yayınları, Akvaryum Yayınları)
TEHLİKELİ MERHAMET (Babil Yayıncılık)
MERHAMET (Yordam Kitap)
şeklinde yayınlanmıştır.
Teğmen Hofmiller, süvari birliğiyle birlikte görev yapmak üzere Macar sınırı yakınlarında bulunan küçük bir köye tayin edilmiştir. Bir gün arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirirken zengin Kekesfalva’nın yeğenini görür. Bir arkadaşının aracılığıyla Kekesfalvaların evine yemeğe davet edilir. Yemekte Kekesfalva’nın kızı Edith ve yeğeni Ilona ile tanışır. Orada Ilona ile dans eder. Ardından Edith’i de dansa davet eder. Ama o anda Edith birdenbire hıçkırıklara boğulunca büyük bir gaf yaptığını anlar, çünkü felçlidir ve tekerlikli sandalyeye mahkûmdur. Kekesfalva ve Ilona, Edith’in hastalığından kaynaklanan tüm kaprislerine katlanmakta ve onun durumuna çok üzülmektedir. Yaptığı gafın üzüntüsüyle Hofmiller ertesi gün özür dilemek için Edith’e çiçek gönderir. Zamanla her gün Edith ile Ilona’yı ziyaret etmeye başlar ve her geçen gün Edith’e duyduğu acıma hissi daha da artar. Edith de her gün özlemle Hofmiller’i beklemektedir. Bu arada Kekesfalva, Hofmiller’den Edith’in doktoru Condor’a, Edith’in iyileşme umudunun olup olmadığını gizlice sormasını ister, çünkü Condor bu konuda hiçbir zaman kesin bir şey söylememektedir. Hofmiller, Condor’dan Edith’in iyileşemeyeceğini öğrenir. Ama içindeki acıma duygusunun etkisiyle, Kekesfalva ailesini üzmemek için zararsız görünen yalanlar söylemeye ve onları bu konuda umutlandırmaya başlar. Hatta bu duygular Hofmiller’in aslında Edith’i iyileştirmeyeceğini bildiği halde onlara yeni bir tedavi yöntemini müjdelemesine, sonra da artık kendisine âşık olan Edith’e onun da ilanı aşk etmesine kadar sürükler onu. Duyduğu acıma duygusu giderek Hofmiller’i ele geçirmekte ve tüm hayatını geri döndürülemez bir biçimde şekillendirmektedir. Hofmiller’in tüm bunlarla hesaplaşması ve aslında iyi niyetten besleniyormuş gibi görünen acıma duygusunun Kekesfalva ve ailesinin, ayrıca Hofmiller’in karşısına neler çıkaracağını Avusturyalı ünlü yazar Stefan Zweig mükemmel bir biçimde anlatmış, öte yandan kişiye dünyanın en büyük meseleleri gibi görünen bu türden insanca sorunların savaşın dehşeti karşısında nasıl küçücük kalabileceğini ustalıkla işlemiştir.
Sabırsız Yürek Alıntıları - Sözleri
- Bir yere mutluluk ve neşe getirdiğini bilen insanın yürüyüşü bile farklı oluyordu.
- Nietzsche: "Tedavisi olanaksız olanı tedaviye kalkışmak, boş şeydir." demişti.
- Vicdan hatırladıkça hiç bir suç unutulmaz ..
- Acımak iki yanı keskin bir bıçak gibidir, kullanmayı bilmeyen, elini ve de özellikle kalbini ondan uzak tutmalıdır. Tıpkı morfin gibi acıma duygusu da hasta için sadece başlangıçta bir nimet, bir ilaç, bir devadır. Ama dozunu ayarlamasını ve azaltmasını bilmediğiniz zaman öldürücü bir zehir olabilir.
- İnsanın gerçekten hissettiği bir yakınlık duygusu, istediği zaman prize sokacağı yahut çıkaracağı bir elektrik kontağı değildir ve başka birinin kederiyle ilgilenmek, özgürlüğümüzün bir parçasını da elinizden alır.
- Keşke içinde bulunduğum çıkmazda elimden tutabilecek biri olsaydı!
- İnsanın vicdanı hatırladığı sürece, hiçbir hata unutulmuş değildir...”
- Kişi her şeyden kaçabilir, yalnızca kendinden asla!
- ... insanın vicdanı anımsadığı sürece, hiçbir hata unutulmuş değildir.
- İnanın bana, yalanlarınıza da iğrenç riyalarınıza da artık dayanamıyorum...
- Artık başkalarını gereğinden fazla önemsemekten vazgeçmeliyim.
- Alçak ruhlu insanlar bir prensin muazzam bir talihi olmasını hoş görürler de kendileriyle zincire vurulmuş kimselerin en ufak bir hürriyet elde etmesini hazmedemezler.
- İnsan kendinden bir şeyler verdiği zaman yükselir, başkalarının acılarına merhamet duymakla zenginleşir.
- Artık başkalarını gereğinden fazla önemsemekten vazgeçmeliyim.
- Herkesin birine ihtiyacı olacağı zamanlar gelebilir... o kadar... yalnızca bunu... bunu belirtmek istemiştim.”
Sabırsız Yürek İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kitaptaki en güzel alıntılardan biri "Kişi her şeyden kaçabilir, yalnızca kendinden asla!" ile ve acımak duygusunun yoğun bir şekilde geçtiğini de söylediğimizde kitabın genel olarak anlatmak istediğini belirtmiş olabiliriz. "Sabırsız Yürek" kitabının daha önce "Acımak" ve "Merhamet" isimleri ile yayınlanmış baskıları da bulunmaktadır. Sağ olsun can yayınları bu baskıda sayfalarında hiç boşluk bırakmadan 460 sayfayı tamamen doldurmuş. Yoğun bir şekilde karakterlerin duygu durumları aktarılıyor ve sıkılmadan merakla okunuyor. Güzel ve ilginç konusu var. Tüm karakterler ilgi çekici ve hissettiklerini, düşündüklerini yazar yine gayet iyi bir şekilde aktarmış. Tek uyarımı yapayım. Stefan Zweig'ın kitapları genelde kısa 50-100 sayfa arası ve kısa sürede okunup bitiyor. Bu kitap 460 sayfa ve sayfalarda hiç boşluk yok. Başlarken uzun bir yolculuk olacak diye kendinizi psikolojik olarak hazırlarsanız iyi olur. Sevdim, tavsiye ederim. Keyifle okuyunuz... (serkaan)
Bu kitabı Oxuyun ,oxutdurun !: • Mövzu :- Gənc leytenantın , ayaq hissəsi iflic olan bir qıza qarşı olan acıma duyğusu,mərhəmət hissi və bu hisslərin ona nələrə başa gəlməsindən bəhs edir.. __________________________________________ • Bu kitabın bir yerdə təhlilini oxumuşdum, yazılırdı ki " - əlimdə imkan olsa bu kitabı hər kəsə hədiyyə edərdim".. Həqiqətən oxuduqca gördüm ki, məndən kitab tövsiyəsi istəyənə təklif edəcəyim kitablardan biri,birincisi oldu ..Kitab insanda ele hiss buraxır ki , adam bir müddət kitab oxumaq istəmir ,çünki orada yaşananları düşünürsən,çünki orada olsan sən nələr edə biləcəyini düşünürsən.. Gündəlik həyatımızda vəya bir çoxumuz öz həyatımızda qarşılaşdığımız bir hal- kiməsə yazığımız gəlməsi, kiməsə acımaq hissimiz..Bəzən qarşında ki üzülməsin, ən azından ürəyi rahat olsun vəya ona yazığımız gəldiyi üçün bir sıra yalanlar ,bir sıra təsəlli sözləri deyə bilirik, demişik..Bu kitab isə ,bu kitabda yaşananlar isə ani acımak duygusunun nələrə gətirib çıxaracağını , mərhəmətin belə bir limiti olacağını , o limitdən kənara çıxanda nələrin ola biləcəyini elə şəkildə bizə göstərir ki , insan düşünür ki , görəsən mən o insanın yerində olsam nə edərdim? Görəsən mən də ona acıyıb eyni davranışı edə bilərdim mi?.. (Nigar)
Acımak, ama nasıl?: Stefan Zweig, daha hayattayken eserleri Almanca’dan İngilizce’ye, Fransızca’ya, İspanyolca'ya, Rusca'ya, Portekizce’ye, Bulgarca’ya, Çince’ye kadar pek çok dünya diline çevrilmiş, özellikle de kısa hikâyeleri ve novellaları milyonlarca basılarak elden elde dolaşmış sayılı yazarlardan biri. O yakaladığı bu başarısının nedenini, kendi yaşamını anlattığı “Dünün Dünyası”nda, “Kesinlikle önemli olanla sınırlı kalarak kısa biçimi tercih etmem konusundaki katı disiplinimdir” şeklinde açıklıyor. • • • Gerçekten de Zweig’in bu tercihi nedeniyle, sayısız biyografi, hikâye ve novellalarının yanında roman olarak yalnızca “Sabırsız Yürek”i kaleme aldığını görüyoruz. Doğrusu Sabırsız Yürek de en az hikâyeleri ve novellaları kadar etkileyici. Her bir hikâyesinde insana ait sevgi, korku, öfke, nefret, kin, hırs, şefkat gibi duygulara yer veren yazar, bu tek romanında da “acımak” duygusunu bütün boyutlarıyla gözler önüne seriyor. • • • Bu duyguyu Avusturya’da küçük bir kasabada atlı süvari birliğinde görevli Teğmen Anton Hofmiller’in ağzından anlatan yazar, aslında bu duyguyu yalnızca anlatmakla kalmıyor adeta yaşatıyor. Teğmen Hofmiller’in kasabanın zengin ailelerinden birinin davetinde ev sahibinin engelli kızı Edith’e yaptığı bir gafı telafi etmek amacıyla içine girdiği “acıma girdabı”nda neler yaşadığını öyle muhteşem bir şekilde anlatıyor ki, “Acımak iki yanı keskin bir bıçak gibidir; kullanmayı bilmeyen, elini ve özellikle de kalbini ondan uzak tutmalıdır” sözünü daha iyi anlıyor insan. • • • Yazarın bu sözünde acıma duygusunun iki yanı keskin bir bıçağa benzetilmesinin nedeni ise bir “gösteren” bir de “gösterilen” olmak üzere iki tarafının olmasında yatıyor. Teğmen Hofmiller ve Edith’in hikâyesinde de görüldüğü gibi bu duyguyu gösteren, dengeyi ayarlayamadığında içinden çıkılmaz bir girdaba kendini kaptırırken; bu duygunun gösterildiği taraf da bunu istismar ederek muhatabını acımasızca isteklerine boyun eğmeye zorlayabiliyor. Bu yönüyle, “Sabırsız Yürek”i okurken diğer duygularda olduğu gibi acıma duygusunun da ayarında ve dengede kullanılmadığında insanı nasıl bir çıkmaza sokabileceğini, içten içe çürütebileceğini ve büyük bir yıkıma sürükleyebileceğini iliklerinize kadar hissediyorsunuz. • • • Ne zaman Stefan Zweig’in bir hikâyesini okusam hep şu soru aklıma geliyor: İnsanın kaderini daha çok düşünceleri mi yönlendirir yoksa duyguları mı? Doğrusu “Sabırsız Yürek”i okurken de bu soru zihnimde döndü durdu. Kitabı bitirmeme rağmen bu sorunun cevabını kendime hala net olarak verebilmiş değilim. Ama bu eserde de anlatıldığı gibi duygularımızın en az düşüncelerimiz kadar kaderimizi belirlemede çok önemli bir işleve sahip olduğunu bir kez daha anladığımı belirtmeliyim. • • • Zweig’in acıma duygusunu bütün yönleriyle ortaya koyan, en az hikâyeleri kadar etkileyici bir dile ve anlatıma sahip bu muhteşem eserini tüm okurlara mutlaka okumalarını tavsiye ederim. Özellikle de Teğmen Hofmiller gibi henüz yaşamın başında, yeterli deneyime ve tecrübeye sahip olmayanlara… “Vicdan anımsadıkça, hiçbir suç unutulmaz!” (gonderi/117129946) sözünün ne anlama geldiğini merak eden okurlara… Keyifli okumalar dilerim! (nalkan)
Kitabın Yazarı Stefan Zweig Kimdir?
Babası varlıklı bir sanayici olan Stefan Zweig, küçük yaşlardan itibaren kültür ve edebiyat alanında eğitim görmeye başladı. İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Latince ve Yunanca öğrendi. Viyana ve Berlin üniversitelerinde felsefe öğrenimi gördü. İlk şiirlerini lisedeyken, Hugo von Hofmannsthal'ın ve Rainer Maria Rilke'nin eserlerinin etkisiyle yazdı. 1901'den sonra Fransızca yazan Paul Verlaine ve Baudelaire'in şiirlerini Almanca'ya çevirdi. 1907-1909 yılları arasında Seylan, Gwaliar, Kalküta, Benores, Rangun ve Kuzey Hindistan'ı gezdi, bunu, 1911'deki New York, Kanada, Panama, Küba ve Porto Riko'yu kapsayan Amerika yolculuğu izledi. 1914 yılında Belçika'ya Émile Verhaeren'in yanına gitti.
I. Dünya Savaşı'nda (1914-1917) gönüllü olarak Viyana'da savaş karargâhında "Savaş Arşivi"nde memur olarak çalıştı. Savaştan sonra Avusturya'ya dönerek Salzburg'a yerleşti. 1920 yılında, Frederike Von Winternit ile evlendi. Stefan Zweig Salzburg'da yaklaşık 20 yıl yaşadı. Kapuzinerberg'in yamacındaki villasında geçirdiği yıllar, Zweig'ın en verimli yıllarıdır. Kapuziner yokuşu, 5 numaradaki villayı, Friderike ile evli olduğu yıllarda satın aldı. Salzburg'da geçirdiği yıllar Zweig'ı edebiyatta doruğa tırmandırdı, en güzel eserlerini, kente ve Salzach’a yukardan bakan iki katlı, ağaçlar arasına gizlenmiş villada yazdı. Kısa sürede ünlü insanlarla dostluk kurdu, onları sık sık Salzburg'da konuk etti. Romain Rolland, Thomas Mann, H.G. Wells, Hugo von Hofmannstahl, James Joyce, Franz Werfel, Paul Valery, Arthur Schnitzler, Ravel, Toscanini ve Richard Strauss, Zweig'in konuğu oldu. Salzburg'da geçen yıllarında Zweig, Avrupa'nın düşünsel birliği için ağırlığını koydu; makaleleriyle ve konferanslarıyla aşırılıklara karşı uyarılarda bulundu; diplomatik çevrelere, akıl ve sabır çağrısı yaptı. 1927'de Almanya'nın Münih şehrinde "Duygu Karmaşası", "Yıldızın Parladığı Anlar" ve "Tarihsel Baş Minyatür" adlı kitapları yayımlandı, yine 1927'nin 20 Şubat tarihinde "Rilke'ye Veda" başlıklı konuşmasını yaptı. 1928'de Leo Tolstoy'un 100. Doğum Yıldönümü Kutlamaları'na katılmak üzere, Sovyetler Birliği'ne gitti. 1933'de, Nazilerin yakmaya başladıkları kitaplar arasında Yahudi kökenli Zweig'ın eserleri de yer alıyordu. 1934'te Gestapo'nun villasını basıp, silah araması üzerine Zweig ülkesini terk etmek zorunda kaldı ve İngiltere'ye, Londra'ya yerleşti. Ancak, kendini burada da rahat hissedemedi ve taşındı.
Zweig, 1937'de ilk karısı Frederike'den ayrıldı ve bir yıl sonra Portekiz'e yanında Lotte Altman adında bir kadınla gitti. O sıralarda Avusturya, Alman Reich'ına katılmıştı ve Zweig da İngiliz vatandaşlığına geçmek için müracaat etti. 1939'da "Kalbin Sabırsızlığı" adlı romanı yayımlandı ve Zweig da, Portekiz seyahatine birlikte çıktığı Lotte Altman ile evlendi. 1940'ta İngiliz tabiiyetine girdi, II. Dünya Savaşı sırasında New York'a, Arjantin'e, Paraguay'a ve Brezilya'ya gitti. Zweig konferanslar için gittiği Brezilya'ya yerleşmeye karar verdi. Orada ünlü "Bir Satranç Öyküsü"nü kaleme aldı. Stefan Zweig, 1941'de Montaigne üzerine çalışmaya başladı ve "Dünün Dünyası - Avrupa Anıları" adlı otobiyografisini kaleme aldı. "Dünün Dünyası" kitabı, 1900’lerin başında gençliğini yaşamış bir yazarın yaşadığı dünyanın asla eskisi gibi olmayacağını farkettiğinde eski günlere düzdüğü bir övgüdür.
Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942'de Rio de Janeiro'da, karısı Lotte ile birlikte intihar etti. Buna Hitler’in dünya düzenini kalıcı sanmasının verdiği karamsarlığın yanı sıra, kendi dünyasının asla bir daha varolmayacağı düşüncesi neden oldu.
Üretken bir yazar olan Zweig, birçok konuda denemeler yaptı. Lirik şiirler yazdı, trajedi ve dram türünde sahne eserleri denedi, özellikle biyografi alanında önemli eserler ortaya koydu. Freud ve psikolojiye olan ilgisi onu bu alana yöneltti. Biyografi alanındaki çalışmaları, dönemin birçok ünlü kişisinin hayatlarını gözler önüne serdi. Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski; Kendi İçindeki Şeytanla Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche; Romain Rolland; Marie Antoinette; Magellan, Stendhal, Erasmus, Fouche eserleri bu biyografilerden birkaçıdır.
Stefan Zweig Kitapları - Eserleri
- Satranç
- Amok Koşucusu
- İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar
- Sabırsız Yürek
- Dünün Dünyası
- Değişim Rüzgarı
- Geleceğe Güven
- Yolculuklar
- Unutulmuş Düşler
- Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
- Balzac
- Montaigne
- Clarissa
- Macellan
- Rotterdamlı Erasmus
- Amerigo
- Günlükler
- Joseph Fouche
- Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
- Kendileriyle Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche
- Marie Antoinette
- Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castello Calvin'e
- Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski
- Ay Işığı Sokağı
- Avrupa'nın Vicdanı
- Amok - Usta İşi
- Ruh Yoluyla Tedavi
- Korku
- Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar: Casanova, Stendhal, Tolstoy
- Yarının Tarihi
- Yakıcı Sır
- Mektuplaşmalar
- Sahaf Mendel - Bir Kadının Yirmi Dört Saati
- Olağanüstü Bir Gece
- Gömülü Şamdan
- Dostlarla Mektuplaşmalar
- Freud - Cinselliğin Yeryüzü
- Mürebbiye
- Mary Stuart
- Korku Ruhu Kemirir
- Buluşmalar
- Karmaşık Duygular
- Alacakaranlıkta Bir Öykü
- Kurşun Mühürlü Tren
- Mecburiyet
- Bir Çöküşün Öyküsü
- Seçilmiş Öyküler
- Hikayeler
- Geçmişe Yolculuk
- Freud - Mutluluğun Mimarı
- Kuş Kapanı ve Dönüşüm
- Kaçak ve Sahaf Mendel
- Dadı ve Leporella
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri
- Geç Ödenen Bedel
- Sanatta Yaratıcılığın Sırrı
- Virata ya da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri
- Rilke'ye Veda
- Görünmez Koleksiyon - Unutulmuş Düşler - Karda
- Cenevre Gölü'ndeki Olay
- Kadın ve Manzara
- Nietzsche
- Kızıl
- O muydu?
- Bir Kalbin Çöküşü
- Bizans'ın Fethi
- Gölge Kadınlar
- Zalimce Bir Oyun
- Dürüst Aptal Efsanesi Verlaine
- Satranç
- Lyon'da Düğün
- Satranç Ustası - Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
- Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor
- Stefan Zweig'ın Mektupları
- Erika Ewald'ın Aşkı
- Efsaneler
- Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi
- Toplu Öyküler 1
- Toplu Öyküler 3
- Toplu Öyküler 2
- Unutulmaz Bir İnsan
- İki Yalnız
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri 2
- Ormanın Üzerindeki Yıldız
- Leporella
- Aylak
- Emile Verhaeren
- Hayatın Mucizeleri
- Brezilya
- Kitapçı Mendel
- Birbirine Benze(me)yen Kız Kardeşler
- Stefan Zweig Kutulu Set
- Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma
- Leman Gölü Kıyısındaki Olay
- Benimle Dostluk Zordur
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri
- Seçme Eserler
- Hikayeler 2
- Bir Hayat
- Öz Nəğməsini Oxuyanlar
- Novellalar
- Seçilmiş Əsərləri
- Tolstoy - Û ronahî di tarîye de dibirike
- Oradan Uzakta
- Twenty-Four Hours in the Life of a Woman and The Royal Game
- Wondrak. Der Zwang. Zwei Erzählungen gegen den Krieg
- Stefan Zweig Seti
Stefan Zweig Alıntıları - Sözleri
- Verdiği kararın uygulanmasını engelleyecek her şeyi önlemek istiyordu... (Stefan Zweig - Seçme Eserleri)
- Ancak herkes de bilir ki, yardım çağrısında bulunmayan bir insana yardım etmekten daha zor bir şey yoktur, çünkü yardım dilenmiyorsa mutlaka son bir şey daha vardır: Israr edip incitmememiz gereken gururudur bu. (Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma)
- Karakteri gereği kendini hiçbir şeyden yoksun bırakmaz, insan arasına karışmaktan hoşlanan biri olarak her yerde aranırdı. Arkadaşları, onun yalnızlığa hiç alışık olmadığını bilirdi. (Stefan Zweig - Seçme Eserleri 2)
- Sana yardım edemem Boris. İnsanlar artık birbirine yardım etmiyor. (Kaçak ve Sahaf Mendel)
- Unutuldu ve öyle de kaldı. (O muydu?)
- Doğanın cömert davranarak engin topraklar, sonsuz zenginlikler bahşettiği, güzellikle ve akla hayale gelebilecek her türlü potansiyel güçle kutsanmış bu ülkenin kuruluşundan beri görevi hep aynıdır: Kalabalık bölgelerden aldığı insanlara geniş topraklarında kök saldırmak, eskiyle yeniyi birleştirerek yeni bir medeniyet kurmak. (Brezilya)
- Ancak gerçeklik tüm düşlerden daha güçlü ve daha sağlamdır. (Aylak)
- "...bu adam konuşmak istiyordu, konuşmalıydı. Ve biliyordum ki ona ancak sessiz kalarak yardım edebilirdim." (Toplu Öyküler 3)
- ... eski acısını iki kat daha fazla duyuyordu. (Hayatın Mucizeleri)
- "...darbeyi yiyen ancak bilir onun ne olduğunu, darbeyi vuran değil ve acı çekmeyi sadece acı çekenler bilir." (Virata ya da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri)
- Ruhlarının kapısını kapattıkları için kimse onlara ulaşamıyordu ve bu belki de yıllarca sürecekti. Herkesle savaş halindeydiler. Bir günde, kısacık bir günde büyümüşlerdi! (Dadı ve Leporella)
- Buralardan çekip gittiğimizde tozun üzerindeki ayak izlerimizi bir rüzgar süpürüp götürecekse yaşamanın ne anlamı var ki? (Kaçak ve Sahaf Mendel)
- Yoksun kalınan şey öylesine kaybedilmiştir ki, artık sadece bir ağrı gibi hissedilir ve acı verir. (Alacakaranlıkta Bir Öykü)
- Bir Rus için tek bir şey vardır: ya hep, ya hiç! Rus insanı varoluşun o kozmik gücünü hissetmek ister. (Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi)
- "İyilikle gülümseyebilen insanlar vardı hâlâ.." . (Satranç)
- Ne de olsa, güzellik kadınlardan kaçıp gittiğinde ondan boşalan yere bilgelik yerleşirmiş. (Birbirine Benze(me)yen Kız Kardeşler)
- Derimin altında akışını hissettiğim kan gibi bu karanlık yaşamın etrafımı yavaş yavaş kapladığını hissediyordum. Sanki hiçbir şey bana göre değildi, ama hepsi benim içindi. (Zalimce Bir Oyun)
- Sevgili bay Zweig, Okumam için ödünç vermis olduğunuz kitaplari geri yollamadigim icin affiniza rica ediyorum... R.M. Rilke (Dostlarla Mektuplaşmalar)
- Yalnız yaşayan biri yalnızca kendine ders verebilir. (Efsaneler)
- İki hafta boyunca kitap okumak , yürüyüşe çıkmak , hayal kurmak , rahatsız edilmeden uzun uzun okumak , iki hafta boyunca telefonsuz ve radyosuz yaşamak, konuşmak zorunda olmamak , bir anlamda rahatsız edilmeden kendim olmak istiyordum ... (O muydu?)