Sadakat - İnci Aral Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Sadakat kimin eseri? Sadakat kitabının yazarı kimdir? Sadakat konusu ve anafikri nedir? Sadakat kitabı ne anlatıyor? Sadakat kitabının yazarı İnci Aral kimdir? İşte Sadakat kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: İnci Aral
Yayın Evi: Turkuvaz Kitap
İSBN: 9786055596279
Sayfa Sayısı: 280
Sadakat Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İhanetin en uğursuzunu yaşayan Azra, tutkuyla bağlandığı, saplantılı hatta bencilce bir aşkla sevdiği Ferda ve ihanet nesnesi üçüncü kişi. Bir aşk-nefret ikilemi içinde, üçlü bir ilişkinin girdabında savrulan insanlar; çözümsüzlüğün, ikiyüzlülüğün, aşka tutsaklığın yakıcı çemberine kıstırılmış üç kişi. Yaşamın kıyısında çözümsüz kalan Azra, her şey bittiğinde belleğinin ışığında şimdiyle geçmiş arasında gidip gelir ve dehşet verici bir sonla biten hikâyesini sayfalara döker. Yaşamla ölümün kesişme noktasından geçmişe bakarken ihanetin mi sadakatin mi zor olduğunu sorgulatır okura. Günümüz ilişkilerinin çıkmazlarını, yerleşik kuralların geçersizliğini, kadınla erkek arasındaki tutku bağlarını ustalıkla işleyen İnci Aral, modern zamanların aşkları üzerinde düşünmeye zorluyor hepimizi.
"Sesi olmayan bir ağzım olduğunu bilmiyordum. Sessizliğimin ne kadar yırtıcı olduğunu. Benim değildi o ses. Konuşan ben değildim. O yükselen alçalan, çözülen, fırıl fırıl dönen ve çıkış arayan haykırışlar benim olamazdı. Sözcükler yuvarlanıp yerlere düşüyordu ve ben nasıl olup da hep birlikte baş aşağı, aşağı, aşağı düştüğümüzü anlayamıyordum. Yeryüzünün neresinde bulunduğumu bilmiyordum. İçimi bulandıran nefretle kapıyı dövüyordum ve ellerimle boğmak, öldürmek istiyordum onları. Sadakatin yalnızca iyimserlik ve umuttan ibaret olduğunu böyle, kanatlarım ateşe tutularak öğrendim."
(Tanıtım Bülteninden)
Sadakat Alıntıları - Sözleri
- Mutlu olmayı beklemiyorum. Mutluluk insanı mutsuzluğa karşı savunmasız bırakan tehlikeli bir tuzak.
- Sesi olmayan bir ağzım olduğunu bilmiyordum. Sessizliğimin ne kadar yırtıcı olduğunu. Benim değildi o ses. Konuşan ben değildim........
- Çok fazla yalnızlık var, çok fazla. Herkes ağlayacak bi göğüs istiyordu ama kimse o göğüs olmayı göze alamıyordu. Gürültülü bir şamata içinde üstü örtülen ama üstesinden gelinemeyen öksüzlükler yüzünden kendine yabancılaşanlar katlanarak artıyordu.
- Sevdiğin insanı kendine yabancı hissettiğin an. Bir şeylerin yolunda gitmediğini bilmezlikten gelmeyi sürdürdüğün uzun günler ve gecelerden sonra bir akşam ansızın kesin olarak bildiğin an. Apansız şiddetli bir düzensizlik duygusu ve derin bir güceniklikle çarpılarak her şeyin bittiğini anladığın o an.
- Sevdiği erkeği kaybetmeyi göze alamayan bir kadının karşı tarafın gözünde gitgide küçüleceği doğru muydu? Kendine güvenemeyen, gerektiğinde sessiz kalmayı beceremeyen bir kadın, sevgisizliği kendi mi çağırıyordu?
- “Aşka inanıyor musun?” Diye soruyorum. “Dünyanın en yoğun işi ama iyi bir şey olduğunu söyleyemem”diyor. “Neden böyle düşünüyorsun?” “Sonunda insanın içinde elvedaların yankısından başka bir şey kalmıyor…”
- "Ne kadar inanılmazsa o kadar inandırıcı ve tuhaflığı ölçüsünde gerçek"
- İnsan tehlikeli bir hayvan gibi kafese kapatıldığında kendini önemsemenin kibirden başka bir şey olmadığını, tutkuların, hırs ve gururun boşluğunu ve beklenmedik anda nasıl yerlerde sürünebileceğini öğreniyor.
- Belki de yazmak dünyadan, olduğun yerden uzaklaşmanın en kestirme yolu...
- Umut da bir dikendir yürekte kimi zaman. Kendi gözleriyle karşılaşmaktan korur insanı, kandırır.
- "Aşık olduğumun farkında değildim henüz ama tatlı bir hüzünle karışık ışıltılı bir neşe vardı içimde. Onu sevmek ve dünyadan saklamak istiyordum"
- "Hiç kimse yeni bir şey anlatmıyor bana bu yüzden anlatıyorum kendi kendime"
Sadakat İncelemesi - Şahsi Yorumlar
İcinde aşkın ve sadakatin olmadığı bir kitapti bana göre. Bir birine benzemeyen ve asla birlikte olamayacak, yapamayacak iki kişinin zor ilerleyen bir ilişki içerisinde nasıl yıprandıklarini okuyoruz. Kitap beni biraz sıksa da güzel yazılmış. (Ellada Mikailova)
Beni bulan kitaplardan biriydi, bir kadın sırf yanlız kalmamak ve sırf sevilmek için zihninde aşk diye nitelendirdiği takıntıyı çok güzel anlatmış yazar. Aşkın karanlık yüzü yoktur, aşkın takıntı, bağımlılık yüzü vardır. Bir kadın kendini nasıl yok eder öğrenmek isterseniz mutlaka okuyun derim. Şahsen ben çok beğendim ve çok akıcı bir kitaptı benim için. (kayaaa0464)
İNCİ ARAL ’IN SADAKAT KİTABI ÜZERİNE BİR İNCELEME: “Benim sorunum ne istediğini bilmeyen bir adamı kafamdaki modele uydurmaya çalışırken onun istediği kadın olamamaktı.” (Aral, 159) Hepimiz hayatımızda en azından bir kez düşmedik mi bu yanılgıya? Karşımızdaki insanın ne düşündüğünü, neyi arzuladığını, neyi beklediğini anlamadan, anlamaya çalışmadan ya da anlasak da göz ardı ederek, zihnimizde beliren pürüzlerin, şüphelerin, sonunu düşünmeye çekindiğimiz yolların önüne duvarlar örmeye çalışmadık mı? Sonunun nasıl olacağını içten içe bildiğimiz, hissettiğimiz halde bir “acaba” uğruna tüketmedik mi ruhumuzu, kişiliğimizi, gücümüzü, varoluşumuzu? İşte, içine düşülen bu ikilemlerin, öğrenilmiş çaresizlikleri ve hissettikleri arasında gidip gelirken yolunu kaybedenlerin, kaybolanların kitabı Sadakat. Olay örgülerinin iç içe geçtiği, eyleme dayalı bir hikâye beklentisi içerisinde olanlar, bu noktada kitabı okuma yönündeki isteklerini tekrar gözden geçirebilirler. Zira, İnci Aral, olayların kendisinden çok, bireyler üzerindeki etkilerini ve bu etkilerin kişilerin iç dünyasına yansımalarını okuyucuya aktaran, titiz ve estetik bir dil kullanımıyla yazılmış, birey ve insan ilişkilerini derinlemesine inceleyen, kimi zaman da düşündüren bir romanla karşımıza çıkar. Kadın – erkek ilişkileri, evlilik, aşk konuları üzerinden kendi davranışlarını, duygularını ve bu konuları ona sorgulatan insanların onlara nasıl baktığını anlamaya ve çözümlemeye çalışan Azra’nın iç dünyasında bir gezintiye çıkarız yaşadıklarını öğrenirken. Başta Ferda olmak üzere, hayatındaki diğer insanlarla, annesiyle, babasıyla, kardeşiyle ilgili hissettiklerini, sorguladıklarını sorgularız onunla. Toplum baskının insan üzerinde yarattığı etkileri, oturmuş düşünce kalıplarını aşabilmek ve aşamamak arasında gidip gelen kararlılık ve kararsızlık hallerini ve en önemlisi de iletişim kuramamanın doğurduğu sonuçları deneyimleriz. Sadakat ’in hikâye bazında özgün bir kitap olduğunu söyleyemem, alışılagelmemiş olay örgüleriyle bizi bilmediğimiz dünyalara götürmez. Aksine, bizi bildiğimiz dünyada bildiklerimizi bir kez daha düşünmeye, belki de yapılan yanlışlardan ders çıkarmak için bize ayna tutmaya çalışır. Yer yer neden bu şekilde hissettiğini ve davrandığını anlamadığım, hatta sinirlendiğim Azra karakterinin bu şekilde aktarılmasının da bir sebebi olduğunu anladığımda affettim bu kitabı. Gün geçtikçe kendine daha çok güvenen, ne istediğini bilen, kendi ayakları üzerinde durabilen ve iletişim kurmaktan çekinmeyen kadınların, insanların sayısının arttığını görmek dileğiyle… (Aslıhan Genç)
Kitabın Yazarı İnci Aral Kimdir?
1944 yılında Denizli'de doğdu. Ankara'da Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nü bitirdi.
Altı öykü kitabı, altı romanı yayımlanmıştır. Yazar, 1992 yılında Ölü Erkek Kuşlar adlı romanı ile Yunus Nadi Ödülü'nü kazandı, 2002 yılında yayınlanan romanı Mor ile de Orhan Kemal Roman Armağanı'nı aldı.
1994'te yayımladığı Yeni Yalan Zamanlar, 2002'de yayımlanan Mor ve 2007'de yayımlanan Safran Sarı romanını Yeni Yalan Zamanlar başlıklı bir üçleme haline getirdi.
Eserlerinde, bireylerin ekonomik, kültürel olgu ve değişimlerin etkisiyle biçimlenen ruh hallerini, toplumsal savrulma ve çözülmeleri, kadın erkek sorunlarını, iletişimsizliği, aşkın imkansızlığını anlatıyor ve sancılı varoluş durumlarını irdeliyor. Öykü ve Romanları; Fransa, Makedonya, Yunanistan ve Bulgaristan gibi ülkelerde yayımlandı.
İnci Aral Kitapları - Eserleri
- Mor
- Şarkını Söylediğin Zaman
- Sevgili
- Ölü Erkek Kuşlar
- Safran Sarı
- Sadakat
- İçimden Kuşlar Göçüyor
- Kendi Gecesinde
- Yeşil
- Taş ve Ten
- Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm
- Kıran Resimleri
- Ruhumu Öpmeyi Unuttun
- Ağda Zamanı
- Gölgede Kırk Derece
- Unutmak
- Sevginin Eşsiz Kışı
- Uykusuzlar
- Yazma Büyüsü
- Anlar İzler Tutkular
- Yeni Yalan Zamanlar
- Aşkın Güzelliği
- Kan Günleri ve Nar Ağrısı
- Yukarlarda En Uzaklarda
- Toplu Öyküler 1 - Sevginin Eşsiz Kışı / Uykusuzlar / Gölgede Kırk Derece
- Zahit Büyükişleyen
- Mozaik
- İnci Aral Küçükken Ne Olmak İstiyordu?
İnci Aral Alıntıları - Sözleri
- Yaşamak, şimdi var şimdi yok bir hiçlik, bir karşı koyuş, bir büyük direnmeydi. (Kıran Resimleri)
- İyi biliyorum, dünyaya duyduğu korkuyu bastırmaya çalışan, çözemediği her şeyi hafife alan yanı bu onun. (Uykusuzlar)
- Bütün trafik lambalarını parçalıyorum. Kırmızı, yeşil, sarı boyalar dolduruyorum kovalarıma. Sonra fırçamı batırıp batırıp kentin tüm duvarlarını çiçekliyorum. Tüm kaldırımlarını tüm vitrinlerini. (Yeşil)
- yanlış programlanmış bir bilgisayar gibi çalışıyor senin kafan, her şeye karşın sevildiğine inandırmak olanaksız artık seni. hiçbir zaman anlayamadın benim için bir hazine değerinde olduğunu. (Sevginin Eşsiz Kışı)
- Kişi ne geçmişini silmeyi ne de olası geleceğine isyan etmeyi becerebiliyor. (Kendi Gecesinde)
- Araya ayrılık girince de her şey bitecekti. Tabi bazen de ayrılık sevgiyi güçlendiriyordu. Şimdiden bilemezdim nereye varacağımızı. (Yukarlarda En Uzaklarda)
- Belki de zaman bütün acılarıyla ve bıraktığı izlerle uzun, güzel bir mevsimdir. (Anlar İzler Tutkular)
- Yüzüme yansımış iç yorgunluklar, zor aşklar, ayrılıklar, kederler. (İçimden Kuşlar Göçüyor)
- Bir yığın insan yorgunluklar, acılar içinde yaşıyor. Binlerce insan doğuyor, ölüyor. Pazarlıklar yapılıyor. (Ölü Erkek Kuşlar)
- Ben yaşamıma karışmış bütün erkekleri sevdim.Sevgiler yordu beni. Bir yaz yağmurunun altında gökyüzüyle yıkanan ağaçları sevdim. Kelebek kanatlarındaki benekleri. Güne açılan pencereleri. Bütün hayvanları ve en çok kedileri. (Şarkını Söylediğin Zaman)
- Yazdığı bir cümleyi anımsadı: Bazen kötü, çok kötü yollara sapmayı düşünüyorum! Bu yolların neler olabileceğini kestiremiyordu şimdiden. Kötülük görece bir kavramdı çünkü. Bazen aşın uysallık, bazen asilik olarak adlandırılabilirdi. Önemli olan bilinmez yollarda kimliğini yitirirse insanın kendini yeniden nerde bulacağını biliyor olmasıydı.. (Safran Sarı)
- Bakışlarındaki soğuk iklimlere dayanamıyorum. Gitmek istiyorum... Özlediğim bir geçmiş, istediğim bir gelecek; artık yok. Yalnızca gitmek istiyorum. Kendim olabileceğim bir yere ve zamana gitmek istiyorum.. (Anlar İzler Tutkular)
- Bu ülkenin bir yerlerinde sinemaya giden kızlar kasaba meydanlarında boğazlanıyorsa hâlâ, dayak yiyen kadınlar çocuklarıyla birlikte ölmeyi seçiyorsa, öğretmensiz, okulsuz binlerce köydeki kız çocukları parayla alınıp satılıyorsa, insan nasıl olup da çağın gereklerinden ve gerçeklerinden payına düşeni almayı bu biçimde savunabilir? Ben hâlâ bunlara şaşıyorum işte. Bir yerlerde takılıp kalmışım anlaşılan. (İçimden Kuşlar Göçüyor)
- Umuttan uzak ama gerçeğe yakın. (Ağda Zamanı)
- Eş, insanın güvenli bir limanda, olasılıkla candan bir hayat arkadaşıyla ve çocuklarla, çoğalarak, huzur içinde, sorumlulukları bölüşerek yaşadığı kişidir. Ya da böyle olması arzu edilir. Bu arzu, doğaldır, açıktır. Ama aşk başka bir şeydir. (Aşkın Güzelliği)
- Öyle darmadağın oldum ki kimse toplayamaz kırıklarımı artık... (Ölü Erkek Kuşlar)
- Gideceğin yerin önemi yok, gitmek önemli yalnızca... (Gölgede Kırk Derece)
- Yok hayır, ölümü düşünmüyorum, yaşamayı beceremeyenlerin intiharları da bir işe yaramaz.. (Toplu Öyküler 1 - Sevginin Eşsiz Kışı / Uykusuzlar / Gölgede Kırk Derece)
- "Ülkenin bütün aklı başında yazarları aynı duygular içinde.Yazmanın açıkça ve resmi biçimde suç sayıldığı bir yerde,hele son seçimlerden bu yana,yani açıkçası başımıza gelen bunca şeyden sonra...." (Yeni Yalan Zamanlar)
- Birbirimizin hayatından çıktık, beni içinden kovdu ve hâlâ güvenmiyor. Kimseye güveni yok aslında. Böyle uzakta oluşumuz ikimiz için de daha iyi. (Yukarlarda En Uzaklarda)