Şafak Sancısı - Cengiz Aytmatov Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Şafak Sancısı kimin eseri? Şafak Sancısı kitabının yazarı kimdir? Şafak Sancısı konusu ve anafikri nedir? Şafak Sancısı kitabı ne anlatıyor? Şafak Sancısı kitabının yazarı Cengiz Aytmatov kimdir? İşte Şafak Sancısı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Cengiz Aytmatov
Yazar: Muhtar Şahanov
Çevirmen: Damira İbragim
Yayın Evi: Bengü Yayınları
İSBN: 9786059148023
Sayfa Sayısı: 402
Şafak Sancısı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Yüzyılın ve binyılın dönüm noktasında Türk Dünyası’nın iki seçkin aydını, kendi çocukluklarından ve atayurtlarından yola çıkarak hayata, aşka, edebiyata, tarihe, dünya politikasına ve çevre korumaya kadar pek çok meseleyi tartışmaya başlarsa sonuçta nasıl bir tablo çıkar ortaya diye düşündüğünüzde, cevap “Şafak Sancısı” dır kısaca. Gün yüzlü bir tarihten karanlık bir geceye geçildiği dönemde, kendi topraklarından kararmış gönülleri aydınlatmak üzere gökyüzüne fırlatılan bu iki sancılı gönül, Avrasya aydınlarına has köklerine bağlı tutumlarıyla bölgelerinin ve dünyanın geleceğini cesaretle ve bir sohbetin sıcaklığı içerisinde tartışıyorlar. İki kardeş ülkenin Kırgızistan ve Kazakistan’ın evlatları, ilginç hatıraları, zengin bilgi dünyaları, geniş hayal alemleri ve güçlü düşünceleriyle Avrasya ve dünyaya ses veriyorlar. İnsanlığın manevi açlığının altını çizerek inancın, sevginin, hakikat aşkının, bilginin, hikmetin insanlığı kurtaracak tutamaklar olduğunu söylüyorlar.
Şafak Sancısı, renkli ve umutlu bir dünya açıyor önünüze.
Şafak Sancısı Alıntıları - Sözleri
- Bence insanların en büyük hatası, diğer canlıların duygularını hesaba katmayıp kendi bildiklerine göre davranmaları.
- Söz kudretli bir tılsımdır, temizlik ister. İçin dışın tertemiz olmalı.
- "20. yüzyıl insanlığı iki büyük dünya savaşına ve çeşitli kanlı facialara, nükleer felaket ve zelzelelere, uzaya çıkmaya, bilimsel ve teknik gelişmelere tanıklık etmekle kalmadı. Bunun yanında nice bin yıllar süresinde insanlığın eleyip elde ettiği manevi değerlerin, en önemlisi ahlaki güzelliklerin alt üst olmasına, hayatı ayakta tutan yüce sevgi duygusunun basitleşmesine, edebe aykın davranışlann gölgesinde bu kutsallığın değer kaybetmesine yol açtı. Kanaatimce bu, nükleer savaştan sonraki en büyük tehlikedir."
- Ne kadar zor anlaşamamak Anlamayan suçlu değildir ama Anlamaya çalışmayan suçludur. Anlayışsızlık boz bulanık sis gibi Bulanık sis içinde tabii şüphe çok. Kabiliyetli bir genç kürsüye çıktığı zaman Topluluk anlayışsızlık gösterir mi diye korkarım Geliyorlar, gidiyorlar dehalar .... Kazak şair Muhtar Şahanov
- Toprağına, suyuna el koysalar neyse, tüm servetini, malını mülkünü yağmalasalar yine neyse diyorum, hatta ve hatta canına kıysalar, buna da susuyorum ... İnsanın aklına, zihnine el koymaktan daha feci zulüm olabilir mi? Allahım, insan nasıl oluyor da bu kadar zalim olabiliyor? Zaten dünya dehşetli afetlere boğulmamış mıydı?" Cengiz Aytmatov
- "Yüce yaratıcı insanoğlunu yeryüzünün halifesi yaparken; "Yeryüzündeki hayatın hepsini eline veriyorum. Al sana bozkır, dağ, taş, deniz, göl, orman. Tüm hayvanların sahibi sensin. Benden sonraki sorumluluğu üstlenen sen olacaksın. Yerdeki hayat güzel mi olacak, yoksa her şey alt üst mü olacak hepsi sana bağlı. Eninde sonunda hepsinin hesabını sana soracağım" deyip çok ağır bir görevle vazifelendirerek, hadsiz(sonsuz) hakimiyeti eline vermiş."
- “Kaderini soysuzluk derdinden koru! Her insanın kendi annesinden başka, Gıyabında her an onu koruyan ve kollayan Olmalıdır dört anası, asıl takdire şayan: Anayurdu: asıl dayanağı , heybeti. Ana dili: satılmayan serveti Esas direk: örf, destur, geleneği, adeti Adımına ışık saçan an be an. Olsa dahi hatırası çok hüzünlü ve ağır Dördüncüsü: milli tarih, bunu bilmeyen mağdur. Bu manevi dört anayı korumayan milletin , Derdi eksik olmamıştır, bulunamamış derman. Kutsal olan bu dört ana hayatın öz manası Bu uğurda mücadele, çabaların alası!”
- Herkes kendine düşeni dürüstlükle yapmaya gayret etsin. Hükümdar ülke idaresini, işçi işini, baba babalığını, çocuk çocukluğunu bilsin. Hayatın basit dediğimiz bu kuralı çiğnenirse, devlet içten içe çökecektir. Hayatın tadı diye, saygı diye bir şey kalmayacaktır. Haset, yalan ve dedikodu yaygınlaşacaktır. Yangına küçük bir kıvılcımın sebep olacağı hiç unutulmamalı." Konfüçyüs
- Maddiyatı maneviyattan üstün tutan halkın geleceğinden şüphelenmeliyiz.
- Eğer on ikiden üçü eksiltsek Hiçbir şey kalmayacaktır. Aylar, yılın birer parçası Bizim her yılımız On iki aydan oluşur. On iki ayın üç ayı ilkbahardır. Bahar ise tabiatın kahramanlık çağıdır Kahramanlığın önemini kimse yok edemez. Gençlik ise insanlığın baharı İşte bu bahar besleyici olmazsa Her bir canlı gereğince besinini almazsa Anlamı mı kalırdı hayatın? Ümit diye bir şey de kalmazdı. Baharda eğer çiçek açmazsa elmalar ve erikler Kalan dokuz ay boyunca Meyve isteyen nafile bekler. Bu böyledir hiç değişmez Gam yemeye gerek yok. Dokuz ayın kaderi Bu üç aya bağlıdır. Muhtar Şahanov
- İdareci, etrafına dalkavukları topladı mı işi bitmiş demektir. Çünkü dalkavuklar yağcılık yapmadan duramaz. Geçmişini geleceğini sağlam düşünmeye fırsat bırakmaz. Övgü ise zehir gibidir, sürekli duyunca nasıl etkilendiğinin farkına da varamazsın. Alışmış ise kudurmuştan beterdir, her an övülmek isteği duyarsın.
- "Kurda, tilkiye, dokunmayın; ayıyı öldürmeyin; sincapları koruyun," diye binlerce defa tekrarlamakla neticeye varamayız. Önemli olan kuru laf değil, gerçekten bir şeyler yapmaktır. Lüksemburg'daki; "Huzurunuzu bozduğumuz, alanınızı daralttığımız için özür dileriz. İşte size geçit" mahiyetindeki, hayvanları koruma adına yapılanlar nevinden bir şeylerin olması gerek."
- Korkma Hasta Değilsin, Yaşadıkların Uyanış Belirtileri Olabilir.. “İyiliğin önünü kapattığın anda zulüm başkaldırır.”
- Stalin bu işte Çarlık Rusya'nın varisi gibi hareket ediyordu. Türkleri baş düşmanı olarak gören "lider", Türkiye Türkleri ile Sovyet Türklerinin aynı yazıyı kullanmasını büyük tehlike sayıyordu. Kardeş halkların görüşmesine ve ne şekilde olursa olsun yakınlaşmasına engel olmadığı takdirde Pan-Türkizmin kuvvetleneceğinden korkuyordu. Fakat Arap alfabesi yerine hemen Kiril harflerini getirmeyip, 1930 yılından itibaren bir süre Latin yazısını kabul ettirmişti. Arap harfleriyle yazılmış edebi, tarihi, İlmi eserlerin hepsi toplatılıp, bunların dini-gerici kitaplar olduğu ileri sürülerek yakılmıştı.
- Tarihin bir tek harfi yanlış yazıldığı takdirde sadece şu andaki hayatın değil, geleceğin de hıyanete uğrayacağını unutmamalıyız.
Şafak Sancısı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
"Biz mankurt değiliz" İki türk aydınının Türk adetleri, rus mezalimi, dünya ahvali ve orta asya türk yurdunun önce araplar sonra ruslar tarafından asimilasyonu üzerine sohbetleri gerçekten ilgi çekici. Sadece Şafak sancısı özelinde değil Cengiz Aytmatov üstüne daha detaylı incelemeler için HarunCelikManas in videolarını tavsiye edebilirim: https://www.youtube.com/watch?v=NFRTPhW8_Js&ab_channel=Harun%C3%87elik HarunCelikManas (A.KIL)
Cengiz Aytmatov ve Muhtar Şahanov'un Kırgız ve Kazak kültürü, kendi hayatları, Sovyet işgali altında Türk dünyası hakkında söyleşilerine dayanan kitap, bizleri uzun bir yolculuğa çıkartıyor. Bu yolculuğun bazen bir ilerleme göstermeden sıkan anları olsa da genel olarak keyifli olduğunu söyleyebilirim. Özellikle Cengiz Aytmatov'un hayatı ve fikir dünyasını anlamak açısından yararlı bir kaynak olduğunu belirtmek isterim. (Sibel Akkoç)
BEYİN SANCISI ÇEKEN İKİ AYDININ ŞAFAĞA KADAR SÜREN SOHBETLERİ: Şafak Sancısı; Türk Dünyasının en büyük Romancısı Kırgızistanlı Cengiz Aytmatov ile Kazakistanlı Şair- Fikir Adamı Muhtar Şahanov'un sohbetlerinin kitaplaşması ile meydana çıkmış bir kitap... Türk Dünyasına ilgi duyan herkesin okuması gereken bir başucu kitabı... Bu iki aydın; ağırlıklı olarak Edebiyat, Tarih, Sosyoloji, Çevre, Kültür ve Siyaset üzerine konuşmuşlar... Aslında hemen her konuda konuşmuşlar... Kitap içerik olarak çok güzel.... Keşke yazım ve dizgi hataları da olmasaydı... (Fazlı KÖKSAL)
Kitabın Yazarı Cengiz Aytmatov Kimdir?
Cengiz Aytmatov, (Kırgızca: Чыңгыз Айтматов (Çıňğız Aytmatov), Rusça: Чингиз Торекулович Айтматов) (d. 12 Aralık 1928, Kırgızistan - ö. 10 Haziran 2008, Almanya).
Ünlü Kırgız Türkü edebiyatçı, gazeteci, çevirmen ve siyasetçi. 12 Aralık 1928 tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan'daki Talas eyaletinin Şeker köyünde doğdu. Babası Torekul Aytmatov, Sovyet Kırgızistanı'nda seçkin devlet adamı idi, ancak 1937'de tutuklandı ve 1938'de kurşuna dizildi. Tatar kızı olan annesi Nagima Hamziyevna Abdulvaliyeva tiyatro aktrisiydi. Adı, Cengiz Han'dan esinlenerek konulmuştur.
Gençliği sıkıntılı bir döneme denk gelmişti. O dönemde zaten yeni yerleşmeye başlayan siyasî sistemle, bir de savaşla mücadele etmek zorundaydı. Çok genç yaşta çalışmaya başladı; çünkü II. Dünya Savaşının SSCB üzerindeki etkileri gençleri de etkiliyordu, yetişkinler savaşta olduklarından, gençlere büyük iş düşüyordu. On dört yaşında köyündeki sekreterliğe girdi. Burada tarım makinelerinin sayımı, vergi tahsildarlığı gibi işlerde çalıştı. Köyünden, Kazakistan'a giderek Cambul Veterinerlik Teknik Okulu'nda okudu. Daha sonra şimdiki Kırgızistan'ın başkenti olan Bişkek'e giderek burada Frunze Tarım Enstitüsü'nde öğrenimine devam etti. Ardından Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü'ne geçti ve 1956 ile 1958 yılları arasında Moskova'da okudu. Yazmaya bu yıllarda Pravda gazetesinde başladı. Yazdığı eserleriyle üne kavuştu ve 1957 yılında Sovyet Yazarlar Birliği'ne üye kabul edildi. 1963'te Lenin Ödülü'nü aldı. Eserleri yüz elliyi aşkın dile tercüme edildi. 1990-1994 yıllarında Sovyetler Birliği'ni ve Rusya Federasyonu'nu, sonra ise 2008 yılına kadar Kırgızistan Cumhuriyeti'ni büyükelçi olarak temsil etti.
Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel romanının film çekimleri için gittiği Rusya'nın Tataristan Cumhuriyeti'nin başkenti Kazan'da 16 Mayıs 2008'de rahatsızlandı ve böbrek yetmezliği teşhisiyle tedavi için Almanya'ya getirildi. Almanya'nın Nürnberg kentindeki Klinikum Nord'da tedavi gören Cengiz Aytmatov, komaya girdi.10 Haziran 2008 tarihinde Nürnberg'de hayatını yitirdi.
Cengiz Aytmatov Kitapları - Eserleri
- Beyaz Gemi
- Toprak Ana
- Gün Olur Asra Bedel
- Cemile
- İlk Öğretmenim
- Cemile - Sultanmurat
- Elveda Gülsarı
- Yıldırım Sesli Manasçı - Yüzyüze - Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
- Dişi Kurdun Rüyaları
- Çocukluğum
- Ebedi Gelin
- Kızıl Elma - Oğulla Buluşma - Beyaz Yağmur - Asker Çocuğu - Deve Gözü
- Cengiz Han'a Küsen Bulut
- Sultanmurat
- Selvi Boylum Al Yazmalım
- Kassandra Damgası
- Elveda Gülsarı / Yüzyüze / Cemile / Oğulla Görüşme / Askerin Oğlu
- Şafak Sancısı
- Sokrat'ı Anma Gecesi
- Al Yazmalım, Selvi Boylum - Erken Gelen Turnalar - Fuji Yama - Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
- Beyaz Gemi - Toprak Ana - Deve Gözü - İlk Öğretmenim
- Kızıl Elma - Oğulla Buluşma - Beyaz Yağmur - Asker Çocuğu
- Yüz Yüze / Oğulla Görüşme / Deve Gözü / Askerin Oğlu
- Fuji-Yama
- Yıldırım Sesli Manasçı - Kızıl Elma - Beyaz Yağmur - Baydamtal Irmağı’nda
- İlk Turnalar - Fuji Yama
- Kader Ağı (Kıyamat)
- Cemile - Deve Gözü - Selvi Boylum
- Deve Gözü
- Yüzyüze
- Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
- Kızıl Elma - Oğulla Buluşma
- Yıldırım Sesli Manasçı - Asker Çocuğu - Beyaz Yağmur
- Cemile - Öğretmen Duyşen
- Hekayələr
- Kuz Başındaki Avcının Çığlığı
- Bütün Eserleri: 2
- Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni Bildirileri
- Time to Speak
- Seçilmiş Əsərləri
- Yüz Yüze - Oğulla Görüşme
- Gülsarı / Yüz Yüze
Cengiz Aytmatov Alıntıları - Sözleri
- Bir erkek, bir adam ol oğlum.Nerede olursan ol, erkek ol, mert bir erkek olarak kal! (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma - Beyaz Yağmur - Asker Çocuğu)
- İnsana korku veren bazı sözler vardır. "Artık hiçbir zaman!" gibi. Böyle sözlerden sonra söyleyecek bir şey kalmaz. (Elveda Gülsarı / Yüzyüze / Cemile / Oğulla Görüşme / Askerin Oğlu)
- Biraz daha; birkaç dakika daha yaşatmak istiyordu onu gönlünde. (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma)
- Gün gelir, ağacın kendisi değil, gövdesi bile işe yarar. (Yüz Yüze / Oğulla Görüşme / Deve Gözü / Askerin Oğlu)
- Gözünün bütün yaşlarını dökerek ağlamak istiyordu, ağlayamıyordu. (Yıldırım Sesli Manasçı - Yüzyüze - Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek)
- “Yalnız çalışmak için mi yaşar insan?” (İlk Turnalar - Fuji Yama)
- 20. yüzyıl insanlığın iki büyük dünya savaşına ve türlü kan döküşlere, nükleer felaket ve depremlere, uzayı ele geçirme ve bilimsel teknik uçuşlara tanıklık etmekle kalmadı. Bununla birlikte nice bin yılların, nesillerinin eleğinden geçip seçilmiş manevi zenginliğin, en önemlisi inanç değerlerinin düşmesine; hayatı çürümekten, bozulmaktan koruyangelen yüce sevgi duygusunun basitleşmesine, yok edici edep dışı davranışların mizahı haline gelip zayıf düşmesine yol açtı. Bence bu, insanlık için nükleer savaştan sonra en tehlikeli beladır. (Kuz Başındaki Avcının Çığlığı)
- "Seviyordu ama özlemiyordu , yanındayım diyordu ama uzaktaydı ; sadece sözler vardı , kendisi yoktu." (Selvi Boylum Al Yazmalım)
- Talih vardır güldürür, talih vardır öldürür. (Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek)
- Hayatım boyunca hep seni özledim, seni düşündüm ben. Bu kadar çok beklettiğim için özür dilerim. (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma)
- Demek ki, düşünmemek unutmak demek değilmiş. (Elveda Gülsarı)
- İnsanoğlu ömründe bir kerecik olsun vicdanıyla baş başa kalmak, yaşamın hay-huyundan uzak durmak istiyor, … (Al Yazmalım, Selvi Boylum - Erken Gelen Turnalar - Fuji Yama - Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek)
- "Uzun zamandan beri seviyorum seni.. Bilmediğim zamanlardan beri seni sevmiş, seni beklemişim ben. Ve işte geldin, seni beklediğimi biliyormuş gibi geldin! (Cemile)
- İnsan kalbi böyledir: Onu kolayca dondurabilirsiniz ama çok zor eritir, çok zor ısıtırsınız. (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma)
- Sanki sevginden utanç duyuyor gibisin! (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma)
- İnsanın kahpeliği sınır tanımaz. (Ebedi Gelin)
- Aşk, yaratılışın hediyesi, sonsuzluğun gizli enerjisidir. (Ebedi Gelin)
- İnsanlar ne diye böyle yaparlar, bilmem ki! İyiliğe karşılık hep kötülük, hep kötülük. Sonra yaptıklarından utansalar, pişman olsalar bari! O da yok.... (Beyaz Gemi - Toprak Ana - Deve Gözü - İlk Öğretmenim)
- İnsanın sağlığı yerindeyse, eli kolu tutuyorsa çalışmaktan daha iyi ne var yeryüzünde? (Beyaz Gemi - Toprak Ana - Deve Gözü - İlk Öğretmenim)
- “Öyle bir bakıyordu ki sanki hem acı çekiyor hem de hayranlık duyuyordu Cemile’ye ve mutlulukla acıyı aynı anda yaşıyordu bakışlarında.” (Cemile - Öğretmen Duyşen)