Sağlığın Gaspı - Ivan Illich Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Sağlığın Gaspı kimin eseri? Sağlığın Gaspı kitabının yazarı kimdir? Sağlığın Gaspı konusu ve anafikri nedir? Sağlığın Gaspı kitabı ne anlatıyor? Sağlığın Gaspı PDF indirme linki var mı? Sağlığın Gaspı kitabının yazarı Ivan Illich kimdir? İşte Sağlığın Gaspı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Ivan Illich
Çevirmen: Süha Sertabiboğlu
Orijinal Adı: Limits to Medicine Medical Nemesis: The Exproprtion of Health
Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları
İSBN: 9789755390659
Sayfa Sayısı: 304
Sağlığın Gaspı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Muhalif söylemin en radikal yazarlarından Illich, daha çok kurumlara yönelttiği eleştirilerle tanınıyor. Eğitim, politika, tıp gibi insan hayatının en önemli alanlarının kurumlaştığını, eskiden insanların daha dolaysız karşıladıkları temel gereksinimlerin, çağdaş toplumda "bilimsel olarak" üretilmiş hizmetlerin "tüketilmesine" indirgendiğini, böylece bireysel özelliklerin ve yaratıcılığın yok edildiğini söylüyor.
Sağlığın Gaspı'nda ise tıp kurumunun denetlenemeyen bir otorite olarak, neyin hastalık, kimin hasta olduğunu ve hastalara ne yapmak gerektiğini belirlediğinde sağlığımız için büyük bir tehdit oluşturduğunu; bedenlerimiz üzerindeki hakkımıza tecavüz ettiğini; ilaç tüketimini teşvik ederek toplumun hastalıklı yapısını güçlendirdiğini; sağlığa bir "mühendislik modeli" olarak yaklaştığı için insanların kendi insani zaafları, incinebilirlikleri ve biriciklikleriyle, kişisel ve özerk bir biçimde baş etme potansiyellerini yok ettiğini anlatıyor.
Illich'e göre sanayi toplumları hastalık yapıcıdır; çünkü insanları ortamlarıyla, kendi özerk gerçekleriyle başa çıkamaz hale getirir. Önce hasta ederek çürüttüğü hayatlara, sonra protez çözümler önerir. Beyaz üniformalı doktorlar ise hastaların anlamadığı bir dil konuşarak onları savunmasız bırakır; hastaların kendilerine olan bağımlılıklarını artırır; verdikleri ilaçlarla onları hissizleştirir ve böylece acı çekme haklarını ellerinden alırken, diğer taraftan hayattan zevk almalarını da engeller. Böylece, hayata ve kendilerine karşı "edilgen" kalan insanlar, doyumu daha güçlü uyarıcılarda aramaya başlarlar: Öteki insanlar üzerinde iktidar arama isteğinin yaygınlaşması, çalışanların sürekli artan stresi, medyada suç ve şiddetin bir cazibe aracı olarak teşhiri... gibi örnekler hep bu edilgenleştirmenin sonuçlarıdır.
Sağlığın Gaspı okura, tıbbın üzerinde çok durulan yararlarının yanı sıra, kötü yanlarını da tartışmakta kullanacağı kavramsal bir çerçeve sunuyor. Sanayi toplumlarının çok yönlü bir eleştirisinin gerekliliğini vurgularken, bir iktidar/otorite olarak hayatımızı işgal eden tıp kurumuna eleştirel bir gözle bakmamızı sağlıyor.
Sağlığın Gaspı Alıntıları - Sözleri
- Sanayi toplumları hastalık yapıcıdır;çünkü insanları ortamlarıyla kendi özerk gerçekleriyle başa çıkamaz hale getirir önce hasta ederek çürüttüğü hayatlara sonra protez çözümler önerir.
- Upuzun bir ömrün sonunda gücümüz tükenince ölmeyi ummak ve daha kısa bir yaşam kontratını kendimize uygun görmemek ne boş bir kibir.
- Geniş kitlelere uygulanan erken teşhis testleri, hastalara yararlı, rehabilite edici ya da rahatlatıcı olsun ya da olmasın, tıp, bilim adamı için var olan tedavi olanaklarına en uygun ya da araştırma hedefleri için en yararlı vakaları seçeceği geniş bir tabanın garantisidir. Bu süreçte, insanlara, sağlam kalmaları bakım servisine yapacakları ziyaretlere bağlı makineler oldukları inancı aşılanır ve böylece, tıbbi yaptirimın pazar araştırmalarının ve satış etkinliklerinin faturasını ödemek zorunda bırakılmalarının yanı sıra bir de bunun için baskı görürler.
- Hastanın ölme niyetinde olmaması kendisini acıklı bir biçimde bağımlı kılmıştır. O artık ölümü, yani sağlığın alabileceği son biçimi karşılayabileceği inancını yitirmiş ve başkalarının elinde profesyonel bir biçimde öldürülme hakkını kazanmıştır.
- Kritik sınırların ötesinde büyümüş, profesyonel ve doktora dayalı bir sağlık koruma sistemi üç nedenden dolayı hasta edicidir: Potansiyel yararlarından daha ağır basan klinik zararlar verir; toplumu sağlıksız kılan koşulların üstünü örtse de onları arttırmaktan başka bir şey yapamaz; bireyin kendi kendini iyileştirme ve çevresini biçimlendirme gücünü saptırma ve elinden alma eğilimindedir. Çağdaş tıp sistemi katlanılabilir sınırları aşmıştır. Toplum sağlığı metodolojisindeki medikal ve paramedikal tekel, bilimsel başarının insanın değil, sanayinin gelişimini güçlendirecek biçimde yanlış kullanımına net bir örnektir. Böyle bir tıp, toplumdan rahatsız ve bıkkın insanları hasta, güçsüz ve teknik onarım gerektiren kişiler olduklarına ikna etmeye yarayan bir araçtır yalnızca.
- Tek bir ambulansın sireni Şili'deki bir kasabanın hastalara yardım tutumunu yok edebilir.
- İnsanlar, olabilecekleri kadar çok tedavi olmak uğruna kendi yaşamlarından olmaktadırlar.
- Toplum çapında iatrojenik hastalıklardan (insan eliyle, sağlıkçılardan) kurtulunması profesyonel ya da mesleki değil, politik bir iştir. Bunun sağlıklı olma özgürlüğü ile adil bir sağlık hizmeti elde etme hakkı arasındaki denge kavramından oluşmuş temellerin üzerine oturması gerekir. Son kuşaklarda, sağlık hizmeti üzerindeki tekel kontrolsüz bir şekilde genişledi ve kendî bedenlerimizle ilgili özgürlüğümüze tecavüz etti. Toplum, hastalığı olduğunu, kimin hasta olduğunu ya da olabileceğini ve bu kişilere ne yapılabileceğini belirleme şeklindeki ayrıcalıklı hakkını hekimlere devretti. Sapmalar, artık yalnızca, tibbi yorumun uygun gördüğü ve haklı bulduğu ölçüde “meşru’dur. Tüm yurttaşlara tıp sisteminden hemen hemen sınırsız yarar sağlama vaadi, sürekli kendi kendini sağlığa kavuşturan bir yaşam sürmek isteyen halkın gereksindiği çevresel ve kültürel koşulları yok etme tehdidindedir. Bu gidiş açığa çıkarılmalı ve tersine döndürülmelidir.
- Teşhise ne denli ikna olunursa, gelecek tedavinin değeri o ölçüde büyük olur; insanları ikisine birden gereksinim duyduklarına ikna etmek ne denli kolay olursa, endüstriyel büyümeye karşı isyan etme olasılıkları da o denli az olur.
- Öteki büyük endüstriler gibi, sağlık sistemi de ürünlerini talebin sınırsız olduğu yere yöneltir: Ölüme karşı direnmeye.
- Doktorlar yaşam kurtarıcı olarak endüstrinin gerektirdiği biçimde donandığına göre, öldürücü bir ortamda yaşamaktan ötürü endişelenmeye ne gerek var !
- Sözde, hastanın bedeninde oluşmuş, gerçek bir hastalığın varlığının tıbbi teşhisi, kurbanı suçlamanın sinsice ve ahlak dışı bir yoludur. Kendisi de egemen sınıfın bir üyesi olan hekim, insan organizmasına uygun olmayan ortamlar yarattıkları için sınıf ortaklarını suçlamak yerine bireyin, mühendisler tarafından yapılmış ve öteki profesyoneller tarafından yönetilen bir ortama uymadığına karar verir. Böylece, esasen var olan hastalık, insan bedeni endüstri toplumunun kendi üzerindeki istemlerine isyan ettiğinde o bedende maddi varlığa dönüşen elverişli bir politik mitin maddeleşmesi olarak yorumlanabilir
- İlaç tedavisi, etkisinin az, fiyatının pahalı ve acılı olduğu durumlara gittikçe daha çok yoğunlaşırken, tıp, pazarını korumaya başladı. Morbidite kavramı, ileride ortaya çıkacağı söylenen riskleri de kapsayacak şekilde genişledi. Hasta bakımının yanı sıra sağlığın korunması da bir metaya, kişinin gerçekleştirmekten çok parasını ödediği bir şeye dönüştü. Şirketin verdiği maaş ne denli kabarık, bir aparatchikin* rütbesi ne denli yüksekse, çarkı iyi yağlanmış bir halde için de o ölçüde yüksek para ödenmesi gerekiyordu. Aşırı kapitalize olmuş insangücünün bakım masrafı, üst basamaklardakiler için yeni bir statü ölçütüydü. İnsanlar üstlerinden geri kalmamak için onların “check- up"larıyla yarışıyorlardı; bu İngilizce sözcük Fransızca, Sırpça, İspanyolca, Malay diline ve Macarca sözlüklere de girmiști. İnsanlar, rahatsızlanmadığı halde hastaya dönüştürülmüştü. Böylece, sağlığı korumanın tıplaştırılması sosyal iatrojenezin bir başka büyük belirtisi haline geldi. Bu, benim geleceğim konusundaki sorumluluğumu, benim bazı kurumlar tarafından yönetilmeme dönüştürmekti.
- İnsanlar, tıp endüstrisine bağımlılıklarının farkına vardıklarında, bu bağımlılıktan kurtulma umutlarının olmadığına inanma eğilimi içine girerler. Doktorsuz, hastalıklı bir yaşamdan korkmaları, bir otomobil ya da otobüs olmaksızın bir yerden bir yere gidemeyeceklerini zannetmelerine benzer. Bu ruh haliyle, tüketicilerin korunması için örgütlenmeye ve tıp üreticilerinin tahakkümünü kontrol altına alacak politikacılarda teselli aramaya hazırdırlar. Böylesi bir kendini koruma gereksinimi apaçık, ima edilen tehlikeler ise muğlaktır. Tüketiciyi savunan kişiler için acı bir gerçek de ne fiyat kontrolünün ne de kalite denetiminin, tıbbın bugünkü tıbbi standartlara uygun bir şekilde sağlığa hizmet edeceğini garantileyebileceği olgusudur.
- Kitlesel sağlık riski avı, bunun için gerekli özel proflaksileri yakalamak üzere tasarımlanmış bir ağ ile başlar: Doğum öncesi tıbbi muayeneler; bebekler için çocuk sağlığı klinikleri; okul ve kamp check-up'ları, parası önceden ödenmiş tibbi planlar.' Bunlara son olarak genetik ve kan basıncıyla ilgili "danışma" servisleri de eklenmiştir. Birleşik Devletler tüm dünyayı gururla, hastalık avı organize etmeye ve bunun yararını sorgulamaya yöneltiyor.
Sağlığın Gaspı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Sağlığın Gaspı’nda tıp kurumunun denetlenemeyen bir otorite olarak, neyin hastalık olduğunu, kimin hasta olduğunu ve hastalara ne yapmak gerektiğini belirlediğinde sağlığımız için büyük bir tehdit oluşturduğunu; bedenlerimiz üzerindeki hakkımıza tecavüz ettiğini; ilaç tüketimini teşvik ederek toplumun hastalıklı yapısını güçlendirdiğini; sağlığa bir “mühendislik modeli” olarak yaklaştığı için insanların kendi insani zaafları, incinebilirlikleri ve biriciklikleriyle, kişisel ve özerk bir biçimde baş etme potansiyellerini yok ettiğini anlatıyor. Illich’e göre, sanayi toplumları hastalık yapıcıdır; çünkü insanları ortamlarıyla, kendi özerk gerçekleriyle başa çıkamaz hale getirir; önce hasta ederek çürüttüğü hayatlara, sonra protez çözümler önerir. Beyaz üniformalı doktorlar ise hastaların anlamadığı bir dil konuşarak onları savunmasız bırakır; hastaların kendilerine olan bağımlılıklarını artırır; verdikleri ilaçlarla onları hissizleştirir, acı çekme haklarını ellerinden alarak aynı zamanda hayatın neşe ve zevkini yaşama yeteneğini azaltır. Böylece, hayata ve kendilerine karşı “edilgen” kalan insanlar, doyumu daha güçlü uyarıcılarda aramaya başlar: Öteki insanlar üzerinde iktidar arama isteğinin yaygınlaşması, çalışanların sürekli artan stresi, medyada suç ve şiddetin bir cazibe aracı olarak teşhiri... gibi örnekler hep bu edilgenleştirmenin sonuçlarıdır. Sağlığın Gaspı okura, tıbbın üzerinde çok durulan yararlarının yanı sıra, kötü yanlarını da tartışmakta kullanacağı kavramsal bir çerçeve sunuyor. Sanayi toplumlarının sert bir eleştirisinin gerekliliğini gösterirken, bir iktidar/otorite olarak hayatımızı işgal eden tıp kurumuna eleştirel bir gözle bakmamızı sağlıyor. (Büşra Şen)
Sağlığın Gaspı’nı ilk kez bir tv programında bir sosyoloğun kitaptan esinlenerek anlattığı ‘hekim/hasta rolleri’ anlatımıyla tanıyıp okumaya karar vermiştim. Bir hekim olarak oynayabileceğim tek rolün elleriyle hasta insanların şifa bulmasına aracılık etmek,hastaların rolünün ise yaşadıkları sağlıksız durumdan çıkmak için bir başkasına muhtaç olmaktan öteye gidemeyeceğine inanmış olduğumu, her biçimine her ürününe az çok itirazlarımın olduğu kapitalizmin profesyonel meslek hayatımı da bu kadar etkilemiş olabileceğini hiç farketmediğimi sayfalar ilerledikçe daha büyük hayretle karşılamıştım. Yazarın sivri dili, alternatifi kabul etmemeye alışmış zihnimi sürekli dürtüp dururken bakış açımı da genişlemeye hatta ufaktan değişmeye zorladı. Özellikle modern tıbbın ,kendi bedeni üzerinde son kararı verme özgürlüğünü insanın elinden alan mutlak tavrını sorguladığı bölümler ciddi düşünce fırtınalarına yol açmıştı zihnimde. Duvarları yıkmaya niyetlenen protest tavrına rağmen henüz biz hekimlerin zihnilerinde bir paradigma kayması yaşanmasını sağlayacağından şüpheliyim kitabın (bkz. kitaptan iş arkadaşlarıma bahsettiğim zaman verdikleri aşırı tepkiler). Yine de tüm hekimlerin okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitap olarak öneriyorum. (Mevlüt Kayabaşı)
Ivan amcanın modern tıbba karşı kalemiyle adeta tek kişilik orduyla yaptığı savaşın kitabı. Ehli olsa benden daha fazla istifade edecek olsa da olmayan da az çok faydalanabileceği bir kitap. Düşünüyorum şimdi böyle bir kitap olsa daha bir infiale sebep olabilecek kadar argümanı var. Hiçbir şey olmasa bile şu corona meselesine mercek tutsa yeterli sesi getirirdi. Çünkü bilimden tutun da sağlık olaylarına kadar ne çok put var dünyada! Ne diyelim; "bu kitabı Mevla ehil olanların eline düşüre de biraz uyanış nasip ola" (külbei ahzân)
Sağlığın Gaspı PDF indirme linki var mı?
Ivan Illich - Sağlığın Gaspı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sağlığın Gaspı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ivan Illich Kimdir?
Ivan Illich, (1926-2002) Avusturyalı filozof ve toplum eleştirmeni. Çağdaş batı kültürü, kurumları ve eğitim, çalışma hayatı, enerjinin kullanımı, ekonomik gelişme, sağlık vb. alanlardaki etkileri üzerine eleştirel incelemeler kaleme almıştır.
Hayatı
1926 yılında Viyana'da Hırvat bir baba ve Seferat-Yahudi bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi. Babasının gelir durumu sebebiyle pek çok ülkeyi gezip görme imkânına kavuştu. İtalyanca, Fransızca ve Almancayı ana dilleri gibi bilirken, daha sonra bu dillere Sırpça-Hırvatça, Antik Yunan ve Latin dilleri, İspanyolca, Portekizce, Hindi vs. de ekledi. İtalya'da Florence Üniversitesi'nde Histoloji ve Kristalografi, Vatikan'da Pontifical Gregorian Üniversitesi'nde teoloji ve felsefe, Salzburg'da Ortaçağ Tarihi eğitimi gördü. Porto Riko Katolik Üniversitesi başkan yardımcılığına getirildi. 1961'de Meksika Cuernavaca'da Centro Intercultural de Documentación (CIDOC, International Documentation of Center) kurdu. Merkezin araştırmaları Vatikan ve CIA ile çatışmasına sebep oldu.
Illich 1970'lerde Fransa'daki sol entelektüel çevrede popüler olmasına karşın François Mitterrand'ın 1981'deki seçiminden sonra Fransız solunun hükümete gelmesiyle birlikte görüşleri fazla kötümser bulunduğundan bu çevrelerdeki etkisi gün geçtikçe azalmıştır.
Hayatının sonraki yıllarında kansere yakalandı ve eleştirdiği kurumsallaşmış tıp yerine geleneksel metotlara başvurdu. Hastalığının ilk aşamalarında tümör ile ilgili bir doktora danışmış ancak kendisine konuşma yeteneğinin kaybolma ihtimalinin çok yüksek olduğu söylenmişti. "Ölümlülüğüm" diye adlandırdığı tümör ile hayatının sonuna kadar yaşadı.
Eserlerinden
(Şenlikli Toplum adlı eserinden)
Araçların aşırı ölçüde gelişmesi, insanları çok yeni biçimlerde tehdit etmektedir. Bu tehditler geleneksel angarya ve haksız muameleye benzemekle birlikte, yeni bir kategori oluştururlar. Çünkü bunları yaratanlar da, kurbanları da aynı kişilerdir: Yıkıcılıkta sınır tanımayan araçları hem yöneten hem de talep eden kişiler. Bu oyunda, başlangıçta bazıları kazansa da, sonuçta herkes her şeyini kaybeder...
Araçların insanlara yönelik taleplerinin maliyeti gittikçe artmaktadır. İnsanı araçlarının hizmetine girecek duruma getirmenin maliyetindeki artış, bütün üretimde ağırlığın mallardan hizmetlere doğru kaymasıyla kendini göstermektedir. Hayat dengesinin, büyüyen endüstrilerin dinamiğine gösterdiği direnci kırmak için, insanın gittikçe daha çok yönlendirilip denetlenmesi gerekmektedir. Bu yönlendirme, eğitsel, tıbbi ve yönetsel tedavi biçimini alır. Eğitim, rekabetçi tüketiciler yaratır; tıp, bunların artık ihtiyaç duymağa başladığı yönlendirilmiş çevrede varlıklarını sürdürmelerini sağlar; bürokrasi ise, insanların anlamsız işleri yerine getirebilmesi için toplumsal denetim uygulamanın gerekliliğini yansıtır. Buna paralel olarak, yeni ayrıcalık düzeylerinin ordu, polis ve güvenlik önlemleriyle korunmasının maliyetinde görülen artış da, tüketim toplumunda kaçınılmaz olarak iki tür köle bulunduğunu gösterir: Vazgeçilmez alışkanlıkların kölesi olanlarla kıskançlığın kölesi olanlar.
(Okulsuz Toplum adlı eserinden)
Günümüzde okul sistemi tarih boyunca güçlü kiliseler için geçerli olan üç işlevi yerine getirmektedir. Okul hem toplum mitinin kaynağı, hem bu mitin tezatlarının kurumsallaştırılması ve hem de mit ile gerçeklik arasında uyumsuzluğu tekrar üretecek ve gizleyecek olan ritüel mekanıdır...Özgür bir toplumun, modern bir okulda oluşturulabileceği görüşü paradoksal bir iddiadır. Bireysel özgürlüğü garanti altına alma, bir öğretmenin öğrencileriyle meşguliyetinde tamamiyle gözardı edilmektedir. Öğretmen sahip olduğu kişiliğini yargı, ideoloji ve doktor işlevleriyle birleştirdiğinde, toplumun temel yapısı, yaşam için hazırlanması gereken süreçle amacından saptırılmaktadır. Bu üç gücü birleştiren bir öğretmen, öğrencinin yasal veya ekonomik reşit olmama durumunu meydana getiren ya da özgür toplanma hakkını kısıtlayan yasalara göre öğrencinin haklarını daha fazla kısıtlar. Ağaçları yaşken eğip bükmek sevgili öğretmenlerin içtenlikle yerine getirdikleri kutsal ve benzersiz bir vazifedir.
(Sağlığın Gaspı adlı eserinden)
Maalesef, yararı olmamasının yanı sıra zararı da olmayan tıp hizmeti, gittikçe büyüyen tıp kurumunun günümüz toplumuna verdiği zararların yanında çok önemsiz kalır. Teknik tıbbi müdahalelerden kaynaklanan ağrı, fonksiyon bozukluğu, sakatlık ve acı günümüzde trafik ve iş kazalarıyla ve hatta savaşla ilgili etkinliklerle bile yarışır duruma gelmiş ve tıbbın zararlarını günümüzün en hızlı yayılan salgınlarından biri haline getirmiştir...Gücünü yasa ve dinden ayrı tutmakta hep diretmiş olan Batı tıbbı şimdi tersine, onların da ötesine geçmiştir. Bazı endüstri toplumlarında sosyal etiketleme, her sapkınlığın tıbbi bir etiket taşıdığı noktaya dek tıplaşmıştır. Böylece, tıbbi teşhisin ahlâki ögesinin karanlıkta kalması, Asklepios otoritesini totaliter bir güçle donatmıştır...
Ivan Illich Kitapları - Eserleri
- Okulsuz Toplum
- Sağlığın Gaspı
- Şenlikli Toplum
- Tüketim Köleliği
- Geçmişin Aynasında
- İşsizlik Hakkı
- Enerji ve Eşitlik
- Gölge İş
- H2O ve Unutmanın Suları
- Gender
Ivan Illich Alıntıları - Sözleri
- Bize iletilen bir haberin iyi mi, kötü mü olduğuna karar verebilmemiz, düşüncemizin derinliği ve ufkumuzun genişliğiyle bağlantılıdır. (Okulsuz Toplum)
- Bilim ve teknoloji nerede bir sorun yaratsa, bunların ancak daha fazla bilimsel kavrayış ve daha iyi teknolojiyle aşılabileceğini söylemek moda oldu. Kötü yönetimin çaresi daha fazla yönetimdir. Uzmanlaşmış araştırmanın çaresi, disiplinler arası daha pahalı araştırmalardır; tıpkı ırmaklardaki kirlenmelerin çaresinin, çevreyi kirletmeyen daha pahalı deterjanlar olması gibi. (Şenlikli Toplum)
- On ikinci yüzyıl sonlarına dek yoksulluk tabiri dünyevi şeylerden el etek çekme anlamı taşıyordu. (Gölge İş)
- Vücudun sıcaklığını arttırıp erotik rüyalara sebep olduğu için ağır yorganlar yasaklandı. (Geçmişin Aynasında)
- Özgürlük, paketlenmiş mallar arasında dilediğini seçebilmeye indirgenmiştir. (Okulsuz Toplum)
- Meskûn, meskeni için çok çaba harcar. Bir çatı altında uyuma ihtiyacı, kültürel olarak kendisinden beklenen bir ihtiyaca dönüşmüştür artık. Barınma serbestliği artık onun için önemsizdir. Önceden inşa edilmiş binalarda belirli bir metrekare talep etme hakkına sahiptir. Sunulan hizmetleri kullanma hakkına ve becerisine son derece önem verir. Yaşama sanatı onun için bir cezadır; yaşama sanatına ihtiyacı yoktur çünkü onun ihtiyacı bir apartman dairesidir; tıpkı tibbî cihazlara güvendiği ve ölme sanatını hiç aklına getirmediği için acı çekme sanatına ihtiyacı olmadığı gibi. Meskûn, onun için yapılmış bir dünyada yaşar. Artık otoyollarda yürümeye izni olmadığı gibi duvarında delik dahi açamaz. Ardında bıraktıkları, çöp adı altında toplanır ve atılır. Çevre, müşterek yaşam alanından çıkıp insanlar için garaj, ticari mal ve arabaların yapımı için bir kaynak durumuna dönüştürülmüştür. Toplu konutlar meskûnlar için odacıklar sağlar. Bu tür toplu konutlar onlar için planlanmış, inşa edilmiş ve donatılmıştır. Insanın kendi evinde yaşamasının birtakım avantajları vardır elbette. Sadece zenginler kapının yerini değiştirip duvara çivi çakabilir. Insanın kendine özgü yaşam alanlarının yerini birbirine benzer garajlar almıştır. Tayvan'dan Ohio'ya, Lima'dan Pekin'e konutların hepsi birbirine benzer. Gittiğiniz her yerde insanlar için insa edilmiş aynı garajları görebilirsiniz; iş gücünü gece boyunca yerleştirebileceğiniz, ulaşım imkânları açısından elverişli raflara benzerler. Kira sözleşmesi ya da kredi başvurusu ile usulüne uygun olarak kayıt altına alınmış, kendileri için üretilmiş barınaklarda yaşayan meskûnlar, yaşayanların zevkine göre insa edilen evlerde yaşayanların yerini almıştır. (Geçmişin Aynasında)
- Toplumsal anlamda yeniden yapılanma, vatandaşlar arasında yayılan bir şüphe ile başlar. (Tüketim Köleliği)
- Örneğin eskiden sokaklar öncelikle insanlar içindi. İnsanlar sokaklarda yetişiyor ve çoğu burada öğrendiklerini kullanarak hayatını sürdürme yeteneğine sahip oluyorlardı. (Gölge İş)
- Dil, bütün zorluğuna rağmen yeniden diriltilmelidir. (Tüketim Köleliği)
- Planlanmış ve yönlendirilmiş ihtiyaçların bu tahakkümü şehrin silüetine de yansır: Profesyonel binaları, kalabalıklara yukarıdan bakmaktadır, sağlık, eğitim ve refahın yeni katedrallarine doğru bitip tükenmez bir hac yolculuğu içinde, aralarında mekik dokuyan, şu kalabalıklara. (Tüketim Köleliği)
- Teşhise ne denli ikna olunursa, gelecek tedavinin değeri o ölçüde büyük olur; insanları ikisine birden gereksinim duyduklarına ikna etmek ne denli kolay olursa, endüstriyel büyümeye karşı isyan etme olasılıkları da o denli az olur. (Sağlığın Gaspı)
- Hükümetler kamu hizmetlerinin çöküşünü eğitim sisteminin bozulmasını,tahammül edilemez hale gelen ulaşımı,adli süreçteki kargaşayı ve gençlerdeki korkunç hoşnutsuzluğu halledebileceklerini sanıyor. (Şenlikli Toplum)
- Okul, ya insanları yaşama bağlamakta ya da bazı kurumlarda çalışmalarının uygun olacağına onları inandırmaktadır. (Okulsuz Toplum)
- Kritik sınırların ötesinde büyümüş, profesyonel ve doktora dayalı bir sağlık koruma sistemi üç nedenden dolayı hasta edicidir: Potansiyel yararlarından daha ağır basan klinik zararlar verir; toplumu sağlıksız kılan koşulların üstünü örtse de onları arttırmaktan başka bir şey yapamaz; bireyin kendi kendini iyileştirme ve çevresini biçimlendirme gücünü saptırma ve elinden alma eğilimindedir. Çağdaş tıp sistemi katlanılabilir sınırları aşmıştır. Toplum sağlığı metodolojisindeki medikal ve paramedikal tekel, bilimsel başarının insanın değil, sanayinin gelişimini güçlendirecek biçimde yanlış kullanımına net bir örnektir. Böyle bir tıp, toplumdan rahatsız ve bıkkın insanları hasta, güçsüz ve teknik onarım gerektiren kişiler olduklarına ikna etmeye yarayan bir araçtır yalnızca. (Sağlığın Gaspı)
- . .und sie schaufeln ein Grab in den Lüften... ein Grab in den Wolken, da liegt man nicht eng”’ (Gölge İş)
- Öteki büyük endüstriler gibi, sağlık sistemi de ürünlerini talebin sınırsız olduğu yere yöneltir: Ölüme karşı direnmeye. (Sağlığın Gaspı)
- Toplum çapında iatrojenik hastalıklardan (insan eliyle, sağlıkçılardan) kurtulunması profesyonel ya da mesleki değil, politik bir iştir. Bunun sağlıklı olma özgürlüğü ile adil bir sağlık hizmeti elde etme hakkı arasındaki denge kavramından oluşmuş temellerin üzerine oturması gerekir. Son kuşaklarda, sağlık hizmeti üzerindeki tekel kontrolsüz bir şekilde genişledi ve kendî bedenlerimizle ilgili özgürlüğümüze tecavüz etti. Toplum, hastalığı olduğunu, kimin hasta olduğunu ya da olabileceğini ve bu kişilere ne yapılabileceğini belirleme şeklindeki ayrıcalıklı hakkını hekimlere devretti. Sapmalar, artık yalnızca, tibbi yorumun uygun gördüğü ve haklı bulduğu ölçüde “meşru’dur. Tüm yurttaşlara tıp sisteminden hemen hemen sınırsız yarar sağlama vaadi, sürekli kendi kendini sağlığa kavuşturan bir yaşam sürmek isteyen halkın gereksindiği çevresel ve kültürel koşulları yok etme tehdidindedir. Bu gidiş açığa çıkarılmalı ve tersine döndürülmelidir. (Sağlığın Gaspı)
- Şimdi azınlık oluşturanlar, bir yolunu bulup bir tek veya bütün hasta rollerinden kaçan şu toplum düzenine aykırı kimselerdir. (Tüketim Köleliği)
- Ulaşımın tekelinde bir dünyada yaşamayı kabullenen bir yolcu, uzunluk ve şeklini artık kontrol edemediği mesafelerin taciz edilen ve taşıyabileceğinden fazlasını yüklenmiş bir tüketicisi haline gelir. (Enerji ve Eşitlik)
- Bisiklet, insanın kendiliğinden hareketini teorik olarak daha fazla ilerlemenin mümkün olmadığı yeni bir düzene yükseltmiştir. Bunun aksine gittikçe hızlanan araba, toplumları gittikçe felce uğratan bir hız ayiniyle meşgul etmiştir. (Enerji ve Eşitlik)