Saltanat Dinciliğinin Öncüsü Firavun - Yaşar Nuri Öztürk Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Saltanat Dinciliğinin Öncüsü Firavun kimin eseri? Saltanat Dinciliğinin Öncüsü Firavun kitabının yazarı kimdir? Saltanat Dinciliğinin Öncüsü Firavun konusu ve anafikri nedir? Saltanat Dinciliğinin Öncüsü Firavun kitabı ne anlatıyor? Saltanat Dinciliğinin Öncüsü Firavun PDF indirme linki var mı? Saltanat Dinciliğinin Öncüsü Firavun kitabının yazarı Yaşar Nuri Öztürk kimdir? İşte Saltanat Dinciliğinin Öncüsü Firavun kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Yaşar Nuri Öztürk

Yayın Evi: Yeni Boyut Yayınları

İSBN: 9789756779811

Sayfa Sayısı: 228

Saltanat Dinciliğinin Öncüsü Firavun Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kur'an'da 74 kez geçen firavun sözcüğü hem özel isim hem de cins ismi olarak alınmalıdır. Özel isim olarak anıldığında, Hz. Musa'nın tebliğine zulüm ve dehşetle karşı çıkan azgın despot bir diktatörü ifade eder. Cins ismi olarak anıldığında ise bütün firavun ruhlu despot-ların ortak adı olur.

Firavun, geleneğe karşı çıkan uyarıcılara zulmeden tâ-ğutların sembol ismidir.

'Firavun' adlı bu kitap, hem bir anahtar kitaptır hem de bir tamamlayıcı kitaptır. Bu kitaptan layıkıyla yararlan-mak için 'Lanetlenen Soy' ve 'Kötülük Toplumu' kitap-larımı da el altında bulundurmakta yarar vardır.

Faili veya azmettiricisi olduğu lanetlik suçlarla bir kötülük toplumuna dönüşen ve özellikle son on yıldır bu lanetlik suçlarının cezasını ödeme sürecine giren Türk halkının, Kur'an laboratuvarından süzüp reçeteleştirerek önüne koyduğumuz bu kılavuz kitaplardan gereğince yarar-lanmasını umuyor, Ra'd suresi 11. ayete uygun olarak kesilen ceza faturasının artık ödenmiş sayılmasını te-menni ediyorum.

(Tanıtım Bülteninden)

Saltanat Dinciliğinin Öncüsü Firavun Alıntıları - Sözleri

  • “Sadist kişi, açıkça egemen olduğu kişileri ‘sever’. Bu kişi karısı, çocuğu, asistanı, bir garson, sokaktaki bir dilenci olabilir, her durumda egemenlik nesnesine karşı duyulan bir ‘sevgi’ ve hatta minnet vardır. Sadist kişi, karşısındakini çok sevdiği için hayatına egemen olmak istediğini düşünebilir. Aslında, onu, ona egemen olduğu için ‘sever.’ Egemenlik kurduğu kişiyi maddi şeylerle, övgülerle, sevgi kanıtlarıyla, zeka görüntüleriyle ya da ilgi göstererek kandırabilir. Ona her şeyi verebilir, bir şey dışında: Özgür ve bağımsız olma hakkı.” (Erich Fromm, Özgürlük Korkusu, 130)
  • halkları raiyyeleştirmenin bu güne kadar keşfedilebilmiş en etkili yöntemi, Allah ile aldatmadır.
  • Zulümler altında bunalan ama Allah ile aldatılmaya her zaman müsait olan halk, ne zaman patlama noktasına gelmişse onu teskin edip susturmak için görkemli bir cami yapılmıştır.
  • Kur'an, tarihin tüm devirlerinde çöken tüm medeniyet ve ülkelerin zulüm yüzünden mahvolduğunu ısrarlı ve yoğun bir biçimde dile getirmektedir.
  • Tarih boyunca bütün kudret imparatorluklarının yaptıkları da budur. Hücceti o imparatorlukların ezip horladığı insanlar üretir, firavunlarsa hem o üreten benlikleri ezer, onlara sövüp sayarlar hem de onların yarattıkları değerleri nankörce ve namussuzca sömürüp keyif yaparlar.
  • “İşte biz, zalimlerin bir kısmını bir kısmına, kazanır oldukları şeyler yüzünden bu şekilde dost/yardımcı/yönetici/önder yaparız.” (En’am, 129) Bu beyyine göstermektedir ki, zalimlerle zalimlerin ve bu ikisine yamaklık-uşaklık edenlerin ilişkisi daima bir çıkar ilişkisidir; hiçbir iman ve gerçek kaygısına dayanmaz. Zalimleri yaratan sürüleşmiş halk yığınları da, büyük zalim zağarların yedikleri haramlardan birer kırıntı kapabiliriz diye onlara destek veren fino köpeklere benzerler. Ve bu finoluğu bir başarı, bir beceri, bir kurnazlık sayarlar. Zavallı finolar, önlerine atılan ufak kırıntılar karşılığında kendilerinin ve çocuklarının yarınlarını mahvettiklerini bir türlü anlamazlar, anlamak istemezler.
  • Çağdaş firavunlar, emirlerindeki paralel zulüm güçlerinden biri olan Hâman* yönetimindeki saltanat dinini kullanarak belirledikleri inanç standartlarına uymayanları 'zındıklık'tan ateizme kadar çeşitli ithamlarla suçlamaktalar. Bunu ustalıkla yürütecek bir din baronluğu ekibi yirmi dört saat firavunun emrindedir.
  • Emevîlerin İslam’ı yozlaştırıp kavmiyetçilik adına Mevâlî’ye zulmettikleri, tarihin tescil ettiği bir gerçektir.
  • Sihirbazlar, illüzyon yani kandırma sanatının ustalarıdır. Kur'an'ın, halkı Allah ile aldatıp kandıranlardan şikâyetini unutmayalım. Din adamları denen ‘şeytan evliyası’ her devirde en gözde sihirbazlar olmuşlardır; çünkü her devirde en gözde aldatıcılar onlardır. Şunu da kayda geçirelim: O devirde dini temsil edenler aynı zamanda ‘kâhin’ sıfatı da taşıyordu. Hatta Tevrat, Musa’nın kardeşi ve tebliğ arkadaşı olan Hz. Hârun’u da kâhin olarak anmaktadır,. (s.91-92) (bk. Ahdi Atîk, sayılar, 16/10; Yeşu, 14/1,19/1, 21/1, 24/33)
  • Kur’an’dan öğrenmiş bulunuyoruz ki, mazlum bildiğimiz birçok halk aslında pasif zalim oldukları için ezilip horlanmıştır ve horlanmakta dır. Mazlum, gerçek mazlumsa zalimin uzun süre egemen olması söz konusu değildir. Zulüm, din veya dinsizlik adı altında uzun süre devam ediyorsa bunun sebebi, zalimlere uşaklığı hüner sanan bir halkın, en azından bir satılmışlar ekibinin varlığıdır. Bu ekip, ‘pasif zalimler ekibi’dir. Pasif zalimlik; zulme başkaldırması gerekirken, küçük çıkarlar veya gizli imansızlıklar yüzünden zalimlere karşı sessiz kalan, böylece onlara dolaylı destek veren kişi veya toplumların sıfatıdır.
  • “Halkı kurtarmak için isyan edenler, Sultan İbrahim’i tahttan indirip yok edenler, şimdi halkı kendileri soymaya başlamışlardı.”
  • FİRAVUNLARI KİM ÜRETTİ? Kur'an'a göre, Firavunları üretenler, zalimlere uşaklık edenlerdir. (s.61-62)
  • Bakın Osmanlı düzenine: Baştan sona bir zulümler ve hegemonyalar düzeni olan bu düzen, raiyyeleştirip sömürdüğü ve süründürdüğü kitlelere kendisini ‘Allah’ın yeryüzündeki gölgesi’ olarak takdis ettirmiştir. Bırakın koyu raiyyelik dönemlerini, Osmanlı’nın Meşrutiyet dönemindeki anayasasında (1876 anayasası) bile padişahın sorgulanamazlığını ifade eden tabirler, Kur'an'ın Allah için kullandığı tabirlerin kelimesi kelimesine aynıdır. Allah nasıl ‘la yüs’el’ (sorgulanma ve sorumluluk üstü) ise padişah da öyledir. Neden olmasın? Padişah, ‘yeryüzünde Allah’ın gölgesi’ değil mi?
  • "Aldatan, sizi sakın Allah ile aldatmasın!" (Lukman, 33; Fatır, 5; Hadîd, 14)
  • Ruhbâniyet, (dünyaya tamamen sırt çevirmek) ruh namına, bedene; fânî ve bedenî zevklerin esiri olmak ise, beden namına, ruha zulümdür.

Saltanat Dinciliğinin Öncüsü Firavun İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Tarihin Diyalektiğinde Hüccetin Kudrete Karşı Üstünlüğü: Yaşar Nuri Öztürk’ün “Allah ile Aldatmak” kitabı da dâhil olmak üzere ondan sonra çıkardığı kitapların hemen hemen hepsi tabir caizse tokat gibi çalışmalar. Hepsi birbirinden değerli, çeşitli konulara parmak basan, üslup olarak sertlikleriyle göze çarpan kitaplar. Çizdiğim çizgiden önceki eserleri hafif konulara eğilirken sonraki kitapları daha derin, daha kapsayıcı ve meselelerin özüne daha çok nüfuz eden nitelikte. Gerçi baştan sona kadar bütün kitaplarını okumadım, ancak az çok bilgi sahibi olduğumdan böyle bir kanıya vardım. Belli ki öğrendikçe daha çok geliştirdi kendini ve Kur’an ile birlikte yaşadığı dünyayı daha geniş açıdan ele aldı. Örneğin bu yazıda temel aldığım “Firavun” kitabındaki şu sonuca kaç kişi ulaşabilmiştir: “Ne yazık ki, peygamberlerin o hüccet dini, tarih içinde kudretin dini haline getirildi. Kudretin galipleri, görünürdeki mağlupları olan mustaripleri tarih boyunca küçümsedi, kenara ittiler. Zaman içinde o bir kenara itip küçümsedikleri hüccet sahipleri onları öyle bir vurdu ki, toparlanamaz hale geldiler, dünyanın önünde rezil, hüccet sahiplerinin önünde mahkûm ve tutsak oldular. Büyük fetihlerin sahipliğiyle övünen Müslüman imparatorluk çocuklarının bugün, Batı’nın hüccet çocukları önünde düştükleri yürekler acısı durum bunun tarih diyalektiği tarafından önümüze konan tartışılmaz belgeleridir.” (5. baskı, s. 139) Hüccetten birazdan bahsedeceğim. Görüldüğü gibi yazar öyle bir sonuç veya yorum ortaya koymuştur ki sırf bu yorumun eşsizliği ve tam isabet tesbiti için bile “Firavun” kitabı okunabilir. Hüccet; bilim ve akıl değerleri, üretkenlik, değer üretmek, insanlığa katkıda bulunmak anlamlarına gelmekte. Demek oluyor ki hüccet, yıkıcılığı dışlayan, yapıcılığı içeren bir kavram. Tarih kanıtlamaktadır ki bugünkü “hüccet”in efendileri dünün “kudret” sahibi efendilerine boyun eğdirmiştir. Sürekli genişleyen, fetheden ve toprak işgalini ana amaç olarak belirleyen hiçbir imparatorluk kalıcı olmamış; hepsi de hüccetin karşısından mağlup olmuştur. (Yaşar Nuri bu kitapta ağırlıklı olarak hüccet-kudret karşıtlığı üzerinde durmuştur. Bu kitabı diğer kitaplarından farklı kılan en önemli özellik budur.) Kitapta adı hiç anılmayan, ama aklıma gelen bir örnekten bahsetmenin tam sırası. Söz gelimi Moğollar... Bir dönemin en yıkıcı toplumu, hiçbir yapıcı değer üretmeyen firavuni saltanat, kütüphanelere bile saygı göstermeyen vahşet ordusu, insanlığın Nazilerden önceki en büyük düşmanı... Moğolistan’ın şimdiki durumuna bakar mısınız? Haritada kaç kişi yerini biliyor acaba? Peki, ne oldu? Yaktınız, yıktınız, ocaklara incir ağacı diktiniz de ne oldu? Hüccet üreten medeniyetlerin karşısında bir “hiç”ten farkınız yok. Bir dönem dünyanın neredeyse yarısını ele geçirmiştiniz, ancak şimdi yüzölçümünüz birçok devletten büyük olsa da dünya sahnesinde esaminiz okunmuyor. Roma ve Osmanlı imparatorlukları da Moğol İmparatorluğu’nun düştüğü duruma düştü. Gerçi ABD günümüzde zulüm imparatorluğunun başını çekse de hüccete verdiği değer sayesinde dünya siyasetinin hâlen en önemli aktörüdür. Bir yandan bilimsel çalışmalara hızla devam etmekte, dünyanın hâlâ tartışmasız süper gücü olarak konumlanmakta, ama bir yandan da hizaya getirmeye çalıştığı ülkelerin iç işlerine burnunu sokmaya, Müslüman’ı Müslüman’a kırdırmaya, kendisine biat etmeyen Orta Doğu ülkelerini hallaç pamuğu gibi atmaya tam gaz devam etmektedir. ABD ne zaman ki şefkatli (!) elini mazlumun omuzundan çekecek, sağ gösterip sol vurmaktan vazgeçecektir, işte o zaman kudretin temsilcileri hüccetin parmakla gösterilen temsilcilerine dönüşecektir. Gelgelelim bunun büyük, sarsıcı bir zihniyet değişikliğine bağlı olduğu muhakkaktır. Bakalım ömrümüz ABD’nin kudretten hüccete geçişini görmeye vefa edecek mi? Yaşar Nuri ABD’nin hüccet üreten bir ülke olduğunu kabul etmekle birlikte zulüm ve kudret imparatorluğu olduğunun da altını çiziyor. Aynı zamanda ABD’yi “yaratılmış hüccetleri gasp eden bir ülke” olarak niteleyip ABD’yi “tarihin en büyük gaspçısı” olarak tanımlıyor. Einstein’dan Paul Tillich’e kadar birçok düşünür ve dâhinin yarattığı hüccet değerlerinin ABD’nin zalim kodamanları tarafından gasp edildiğini vurguluyor. Ayrıca ABD’nin zulüm ve kudret imparatorluğu olarak çökeceğini ve bu çöküşün tarihin en adil çöküşü olacağını da sözlerine ekliyor. Peki, nasıl oldu da Kur’an’ı benimseyen kitleler, ülkeler zayıf kaldı Batılılar karşısında? Kur’an’ın mesajları iyi anlaşılmadı mı? Öztürk’e göre bu kırılma Emevilerle başladı. Bir hadise göre “Halifelik benden otuz yıl sonra kudurgan saltanata dönüşecektir.” demiştir İslam peygamberi. Öyle de olmuştur halifelik Emevilerin eline geçince. Emeviler Mevali anlayışıyla Arap olmayan Müslümanları hor görmüşler, kudreti hüccete tercih etmişlerdir. Hüccet üretenlere zulmeden Emeviler Müslüman tarihinde kara bir lekedir. Emevileri yıkarak tarih sahnesine çıkan Abbasilerde de bu hüccete karşı duruş zihniyeti kısmen de olsa egemenlik kurmuştur. Sonra halifelik Osmanlı’ya geçmiş, sürekli fetihçi bir politika izleyen Osmanlı rönesans ve reform hareketleriyle bilimsel ve düşünsel bir ilerleme kaydeden Batı’ya karşı üstünlüğünü zamanla kaybetmiş, hayatı sırf fetih olarak görenler yeni icatlarla ve yeni düşüncelerle bilimin yolunu açanlara boyun eğmiştir. Ancak Osmanlı geç de olsa Batı’nın üstünlüğünü kabul etmek zorunda kalmıştır. Ancak atı alan Üsküdar’ı geçtiğinden getirilen yenilikler Osmanlı’nın hastalığına çare olamamış, olsa olsa imparatorluğun batış süresini uzatmıştır. Ne var ki Atatürk sayesinde Türk milleti Batı’dan kalır yanı olmadığını göstermiş, haysiyetini Batılılara ezdirmemiştir. Türkiye halifeliği kaldırıp kendine seküler bir yol çizerken diğer Müslüman Orta Doğu ülkeleri ne yapmıştır? Bilimde çok mu ileri gitmişler, Türkiye’ye fark mı atmışlardır? Topraklarından o kadar petrol fışkırmasına rağmen Arap toplumlarının hâli ortadadır. Petrolün bile Araplara hüccet üretmeye bir katkısı olmamıştır. Demek ki Araplarda zihniyet kökünden değişmelidir. Tabii ABD’nin, İngiltere’nin, İsrail’in dümen suyundan giderlerse bu zihniyetin değişmeyeceği muhakkaktır. O kadar petrole rağmen insanlığa bilimsel bir katkı sunamamak, yeni fikirlerle adından söz ettirememek ne büyük bir ahmaklık, ne büyük bir körlüktür! Yaşar Nuri’ye göre petrol, uzun vadede Araplar için bir nimetten çok bir bela olmuştur. Buna iki sebep ileri sürmüştür. Birincisi, petrol yüzünden “emperyalist sırtlanlar”ın (Tabir yazara aittir.) gözlerini o ülkelere dikmesi; ikincisi ise Arapların petrol sayesinde yiyip içip yan yatarak hüccete geçiş yollarına tevessül etmemesidir. Yine yazara göre eğer Araplar petrolün getirdiği rahatlık ve uyuşukluktan kurtulamazlarsa ve de övündükleri maziyi “dibine kadar” (Tabir yazara aittir.) eleştiremezlerse aydınlığa kavuşamazlar. Yazarın şu sözünü çerçeveleyip duvara asmak gerekir: “Petrole rağmen hallerine bakın, petrol olmasaydı ne durumda olabileceklerini tasavvur edin!” (s. 168) İki sayfa sonraki sözleri ise ayrı bir öneme sahip: “Tanrı Türk toplumuna petrol vermedi diye yakınmayın. Petrol verdiklerinin hali ortada. Türk toplumuna, uyku ve uyuşukluğa yenik düşürmeyen bir nimet getirdi; Tanrı onu verdi. O nimet, Atatürk Cumhuriyeti’dir. Bedava bulanlar kıymetini bilmeseler de bu cumhuriyet, bu yüzyılda İslam dünyasına verilmiş nimetlerin en büyüğüdür.” “Firavun” a’dan z’ye tokat gibi bir kitap. Bazı konular tekrar tekrar ifade edilse de Yaşar Nuri’nin eşsiz üslubuyla hiç de sıkıcı olmayan bir edayla akıp gidiyor. Baştaki heyecan ve ilgi son sayfaya kadar korunuyor. Bu arada Türkçeyi bu kadar güzel kullanan başka bir ilahiyatçı var mı merak ediyorum doğrusu. Merhumun kıymetini bilelim. (Aziz Özkan)

Saltanat Dinciliğinin Öncüsü Firavun PDF indirme linki var mı?

Yaşar Nuri Öztürk - Saltanat Dinciliğinin Öncüsü Firavun kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Saltanat Dinciliğinin Öncüsü Firavun PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Yaşar Nuri Öztürk Kimdir?

Yaşar Nuri Öztürk, Bayburtlu bir anne ile Sürmeneli bir babanın çocuğu olarak 5 Şubat 1951 Pazartesi günü Bayburt'ta doğdu. Trabzon'un Sürmene ilçesinin Fındıcak köyünde büyüdü. Çoğu Çaykara'da bulunan Niyazoğlu sülalesindendir. İlk eğitimini babasından Kur'an okuyarak aldı ve dokuz yaşında hâfız oldu. On yıllık klâsik medrese eğitiminden sonra İstanbul Üniversitesi'nde hukuk ve ilahiyat tahsilini tamamladı. 12 yıl imamlık ve vaizlik yaptıktan sonra üniversiteye tekrar dönerek 1980 yılında "İslâm Felsefesi" konulu doktorasını tamamladı ve 1986 yılında aynı dalda doçent oldu. Orta Doğu, Balkanlar, Avrupa ve Afrika ülkeleri, ABD, Güney Kore ve Japonya'da kendi alanı ile ilgili akademik araştırmalar yapan Öztürk, ayrıca Fransa'da Grenoble Üniversitesinde çalıştı. New York'ta "İslâm Düşüncesi ve Çağdaş Sûfî Düşünce" dersleri okuttu.

Time Dergisi’nin gerçekleştirdiği ‘20. Yüzyılın En Önemli Kişileri’ (The Most Important People of the 20th. Century) anketinin ‘En Önemli Bilim Adamları ve Islahatçılar’ (The Most Important Scientists and Healers) listesinde, dünya kamuoyunca belirlenmiş yüz ismin ilk onu arasında yer aldı. Yaşar Nuri Öztürk

Türkçe, Arapça, Farsça, İngilizce ve Fransızca dillerinde çeşitli çalışmaları bulunan Yaşar Nuri Öztürk, 1978 ve 1982'de "Türkiye Millî Kültür Vakfı" ödülünü kazandı.

Yaşar Nuri Öztürk, 3 Kasım 2002 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’nden İstanbul milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi. Daha sonra CHP’den istifa etti. CHP’den istifasının ardından 16 Şubat 2005’te Halkın Yükselişi Partisi’ni kurdu ve bu partinin genel başkanlığını dört yıl boyunca sürdürdükten sonra 19 Ekim 2009 tarihinde üniversite ile çok ilgilenemediği gerekçesiyle genel başkanlıktan istifa ederek aktif siyasî hayatını son verdi.

2011 yılından beri mide kanseri ile mücadele eden Yaşar Nuri Öztürk, 22 Haziran 2016 Çarşamba günü İstanbul'daki evinde hayatını kaybetti. Cenaze namazı Üsküdar Şakirin Camii'nde kılınan Öztürk, Kanlıca Mezarlığı'na defnedilmiştir.

Yaşar Nuri Öztürk Kitapları - Eserleri

  • Allah ile Aldatmak
  • Anadilde İbadet Meselesi
  • İslam Nasıl Yozlaştırıldı?
  • Maun Suresi Böyle Buyurdu
  • Kur'an-ı Kerim'de Lanetlenen Soy
  • Kur'an Penceresinden Kurtuluş Savaşı'na Bir Bakış
  • Hallac'ı Mansur 1. Cilt
  • Hallac'ı Mansur 2. Cilt
  • Yeniden Yapılanmak
  • Kur'an'ın Temel Buyrukları
  • Kur'an-ı Kerim Meali
  • Batı Sömürgeciliği ve İslam Dünyası
  • Türkiye'ye Mektuplar
  • Kur'an Verileri Açısından Laiklik
  • Tanrı'dan Başka İnsanüstü Tanımayan İnanç: Deizm
  • İmamı Âzam Ebu Hânife
  • Kur'an'ın Temel Kavramları
  • Cevap Veriyorum
  • Cevap Veriyorum 2
  • Saltanat Dinciliğinin Öncüsü Firavun
  • Mevlana Celaleddin Rumi ve İnsan
  • Kur'an Penceresinden Özgürlük ve İsyan
  • Hz. Fatıma
  • 400 Soruda İslam
  • Depremin Gösterdikleri
  • Kur'an'ı Tanıyor Musunuz?
  • Atatürk'ten Sonraki CHP
  • İnsanlığı Kemiren İhanet Dincilik
  • Ebu Zer : Emevi Dinciliğine Karşı Mücadelenin Öncüsü
  • Fatiha Suresi Tefsiri
  • Ses Birgün Yankılanır
  • Kur'an'daki İslam
  • İmam-ı Azam Savunması
  • Kur'an Verilerine Göre Kötülük Toplumu
  • Kur'an'ın Yarattığı Mucize Devrimler
  • İslam Gerçeği
  • İslam Dünyasında Akıl ve Kur'an Nasıl Dışlandı?
  • Din Maskeli Allah Düşmanlığı Şirk
  • Kur'an Açısından Şeytancılık
  • İslam'da Büyük Günahlar
  • İslami Kavramlar Ansiklopedisi (1. Cilt)
  • Kur’an Verileri Işığında Tasavvuf ve Tarikatlar (2 Kitap Takım)
  • Merak Edilen Yönleriyle İslam
  • Çıplak Uyarı
  • Halkın Yükseliş Hareketi
  • Tarihi Boyunca Bektaşilik
  • Kur'an Açısından Küresel Afetler
  • Kur'an'ı Anlamaya Doğru
  • Kuran'ın Öğrettiği Dualar
  • Enel Hak İsyanı Hallac-ı Mansur - Darağacında Miraç
  • Tasavvufun Ruhu ve Tarikatlar
  • Kur’an Ve Sünnete Göre Tasavvuf
  • Hallacı Mansur Ve Eserleri - Kitabüt Tavasin
  • Kuşadalı İbrahim Halveti
  • Kur’an Uyarıyor
  • Sevgiliye Mektuplar
  • Asrı Saadet Şehitleri
  • Din Ve Fıtrat
  • Dinde Reform Değil İslam’da Tecdit
  • Halkın Diliyle Yaşar Nuri
  • Konferanslarım: (Bir İmanın Destanlaşması)
  • Kendi Dilinden Hz. Muhammed
  • Asrısaadet'in Büyük Kadınları
  • Müslümana Mektuplar
  • Der Verfälschte Islam
  • Son Devir Türk Tasavvufu ve Bosnalı Muhammed Tevfik Halveti

Yaşar Nuri Öztürk Alıntıları - Sözleri

  • Tarih boyunca bütün kudret imparatorluklarının yaptıkları da budur. Hücceti o imparatorlukların ezip horladığı insanlar üretir, firavunlarsa hem o üreten benlikleri ezer, onlara sövüp sayarlar hem de onların yarattıkları değerleri nankörce ve namussuzca sömürüp keyif yaparlar. (Saltanat Dinciliğinin Öncüsü Firavun)
  • ....bir deizm anlayışına Türk Kurtuluş ve Aydınlanma Savaşı'nın önderi ve komutanı, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'te rastlıyoruz. Büyük Gazi, Allah'a Hz.Muhammed'e Kur'an'a inanmakta, onlara saygı ve tazminini sürekli ifade etmektedir ama dinci kadroların çok rezil perdelerden temsil ederek hayata sokmak istedikleri 'din' patentli dayatmaları dışlamakta, onlara karşı çıkmakta, hatta onlarla mücadele etmektedir. Ve bu mücadeleyi, insan olmanın onuru saydığını da defalarca ifadeye koymaktadır. (Tanrı'dan Başka İnsanüstü Tanımayan İnanç: Deizm)
  • İslam dünyası denen coğrafyaların "İslam" adı altında yaşadıkları dinin, uzun bir zamandan beri "Rahman’ın dini" olmaktan çıkıp şeytanın dini haline geldiğini ortaya koyucu niteliktedir. (Kur'an Açısından Şeytancılık)
  • Alışkanlık ve gelenek, yaratıcı gücün afyonudur. (Kur'an'ın Yarattığı Mucize Devrimler)
  • Hem firavunu hem Allah'ı memnun etmek mümkün değildir. Kur'an bunu ölümsüz bir ilkeye bağlarken şöyle demektedir: Allah, bir adamın göğüs boşluğunda iki kalp yaratmamıştır. (Ahzab, 4) (Kur'an Verilerine Göre Kötülük Toplumu)
  • İyiliğe iyilik her kişinin, iyiliğe kötülük şer kişinin, kötülüğe iyilik ise er kişinin işidir. (Kur'an'ın Temel Buyrukları)
  • İnsan, tekamül etmeye sadece memur değil, aynı zamanda mahkumdur. Yaratıcı Kudret onu bu aleme, tekamülünü tamamlasın diye göndermiştir. Tekamül bu alemde tamamlanmazsa ölüm sonrası alemde tamamlanacaktır. İslam düşünürlerinin, özellikle sufi düşünürlerin bu noktadaki tutumları nettir. Tekamül veya Allah'a doğru seyr veya sefer mutlaka tamamlanacaktır. Ama bu dünyada ama ölüm sonrasında. (Tasavvufun Ruhu ve Tarikatlar)
  • Kalp bozukluğunun insan hayatındaki en tehlikeli görünümü, insanın kalbiyle dilinin farklılığıdır. (İslam Dünyasında Akıl ve Kur'an Nasıl Dışlandı?)
  • Vahye dayali katiksiz dln ile insanoglunun ‘din’ adi altindan kumelendirdigi ve bizim ‘diyanet’ veya ‘seriat’ dedigimiz genis ve degisken alani birbirinden ayirmak gerekir. (İnsanlığı Kemiren İhanet Dincilik)
  • Hasan Sabbah tarikatının, haşhaşla uyutup teröre sürme gibi bir uygulamasının olmadığı tespit edilmiştir. (Ebu Zer : Emevi Dinciliğine Karşı Mücadelenin Öncüsü)
  • Mevcuda isyan etmeyen benlik varoluş sırrını yakalayamaz. (Kur'an'ı Tanıyor Musunuz?)
  • Hz. Ömer bir gözü görmeyen Muğire Bin Şu'be' ye diyorki "Ey Muğire! Kazaya uğradığın günden beri, şu sakat gözünle hiç görebildin mi" Muğire, " Hayır hiç görmüyorum" cevabını verince Ömer şöyle konuşur: "Allaha yemin ederim ki, Ümeyye oğulları'nın İslam'a bakışları tıpkı şu senin kör gözünün baktığı gibidir. Onlar bu çarpık bakışlarıyla İslam'ı da kendilerini de çarpıttılar. Bu çarpık bakışları yüzünden nereye gideceklerini, nereden çıkacaklarını bir türlü bilemediler. Allah, yüzkırk veya yüz otuz yıl sonra Hicaz ve Irak'tan bir ekip çıkaracak ve onlar doğru bakış gücünü İslam'a yeniden kazandıracaklar." Ömer'in bu muhteşem sevgisi, İmam-ı Azam dehası in tarihteki yerini ve önemini göstermesi bakımından da son derece önemlidir (İmam-ı Azam Savunması)
  • Evet, ârif görendir; fakat ma'rifet görünenden sonra gelendir! (Hallacı Mansur Ve Eserleri - Kitabüt Tavasin)
  • Örtülü şirkin dini istila etmesinde en çok işleyen yol, din temsilcisi sayılan kişilerin (haham, rahip, sahabe, imam, şeyh, efendi vs.) rabler haline getirilmesidir. Müşriklerin yaptığı, Allah’ı inkâr ve ret değil, Allah’ın yanına yöresine birtakım yedek ilahlar koymaktır. Müşrikler Allah’ı asla inkâr etmediler. Yaptıkları Allah’ı tepeye oturtup O’nun altına yedek ilahlar yerleştirmekti. Şirkin zulüm ve yıkımı buradan kaynaklanmaktadır. İnsanları rab edinmek, din adamlarının sözlerini Allah’ın sözleri gibi kabul etmekle vücut bulur. Kim Rahman’ın Zikri’ni/Kur’an’ı görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa biz ona bir şeytanı musallat ederiz de ona can yoldaşı olur. Bunlar onları yoldan tamamen saptırırlar. Onlarsa kendilerinin hala hidayet üzere olduklarını sanırlar. Sonunda bize geldiğinde, şeytan, yoldaşına şöyle der: ‘‘Keşke aramızda iki doğu arası kadar uzaklık olsaydı. Ne kötü yoldaşmışsın sen!’’ (Zühruf, 36-38) (Kur'an'ı Tanıyor Musunuz?)
  • Nefsine dikkat et. Eğer sen onu meşgul etmezsen, o seni meşgul eder. (Hallacı Mansur Ve Eserleri - Kitabüt Tavasin)
  • 10- Onların söylediklerine sabret! Ve güzelce ayrı kal onlardan. (Kur'an-ı Kerim Meali)
  • Dinde baskı/zorlama/tiksindirme yoktur (Kur'an, 2/256) (Allah ile Aldatmak)
  • İnsan hayatının en önemli meselesi yön bulmaktır. İman, yönü bulduran kuvvettir. (İslam Dünyasında Akıl ve Kur'an Nasıl Dışlandı?)
  • Budizm'de Nirvana'ya varmak, benliğin kendi kendini yok etmesiyle gerçekleşir. Bu anlayış sûfi geleneğe de geçmiş ve şöyle ifade edilmiştir: "Sen çıkarsan aradan, kalır seni Yaratan." Bu söylem, Kur'an'a tamamen aykırıdır. Kur'an, insan benliğinin aradan çıkmasını değil, varlığını koruyarak Yaratan'a teslim olmasını istemektedir. (Din Maskeli Allah Düşmanlığı Şirk)
  • Şeytan, insanları nasıl saptıracağını, hem de Allah’ın huzurunda ifadeye koyarken şöyle konuşuyor: "Yemin olsun, onları mutlaka saptıracağım, kuruntulara/hurafelere/anlamını bilmeden okumaya iteceğim..." (Nisa, 119) (Anadilde İbadet Meselesi)