Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati - Üstün Dökmen Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati kimin eseri? Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati kitabının yazarı kimdir? Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati konusu ve anafikri nedir? Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati kitabı ne anlatıyor? Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati kitabının yazarı Üstün Dökmen kimdir? İşte Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Üstün Dökmen

Editör: Ayşe Başçı

Yayın Evi: Remzi Kitabevi

İSBN: 9789751413215

Sayfa Sayısı: 391

Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Prof. Dökmen'in çok satan kitabı yeniden kitapçılarda...

Bu kitapta öncelikle kişilerarası iletişimle ilgili bazı bilgiler veriliyor. Bu bilgiler, hem çocukların eğitiminde yararlı olabilir, hem de ailede, işyerinde ve benzeri ortamlarda görülen çatışmaların çözümüne ışık tutabilir.

Ayrıca, geleneksel kültürümüze ve bugünkü yaşam biçimimize yeni bir bakış açısıyla bakılarak bir iddia ortaya atılıyor. Bu iddiayı test etmek amacıyla çeşitli kültür ürünlerimiz, özellikle edebiyatımıza ve sanat tarihimize ilişkin ürünler psikolojik açıdan inceleniyor. Öte yandan Prof. Dökmen iletişim çatışmaları ve empati ile ilgili yeni kuramsal modeller ve sınıflamalar geliştiriyor.

Tüm bu yönleriyle kitap, hem psikolojiye ilgi duyanlara hem de edebiyata ve sanat tarihine farklı bir bakış açısıyla yaklaşmak isteyenlere ilginç bilgiler sunuyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati Alıntıları - Sözleri

  • TANIŞMA Eğer bir gün, yüzünün renginden ötürü çıkarsan mahkemeye, 'vallahi kalıtımdan oldu' diye korkma, ben sana tanıklık ederim. İnsanların, yüzlerinin ve gözlerinin rengi başka başka da olsa, gözyaşlarının rengi hep aynıdır. Ne bir kelimede anlaştılar, ne aynı avuçtan su paylaştılar. Yalnızca gözyaşında, bir de kahkahada buluştular. Yer tanık olsun, gök tanık olsun, Bütün doğmuşlarla ve doğacaklarla tanışmak mümkün. Akıllarda ve yüreklerde göz göze geldik bugün. Bin yıl önceden bana selam söylediler; Bin yıl önceki anneler, annemden az mı sevdiler? #17 Ağustos 1989/ Üstün Dökmen
  • Doğayı severiz; insanları severiz. (En azından bir kısmımız...) Ama sevmek yeterli değil. Anlamak da gerekli. Anlayarak sevmek, büyük bir erdem olsa gerek. Hiçbir şeyi sevmiyormuş gibi gözükenler de, herhalde birilerini ya da bir şeyleri kendilerince seviyorlardır. Onları da anlamak gerekli.
  • Eğer ilişkide bir sorun varsa, bu sorundan söz etmemek, ileride daha önemli çatışmalara yol açabilir.
  • "Eğer birgün çoğunluğu empati davranışlı kişilerden oluşan bir toplum olursak ki bence bu imkansız değildir. O zaman akılçı olmak ile birbirimize bağlı olmayı (bağımlı değil) bağdaştırabileceğiz. O gün geldiğinde ne kendi aklımızı sergelemekten korkacağız ne de yanlızlık çekeceğiz.."
  • Çevremizdekiler bize sempati duyduklarında, bir gruba ait olduğumuzu, bizimle empati kurduklarında ise bizi anladıklarını hissederiz.
  • İnsanların, yüzlerinin ve gözlerinin rengi başka başka da olsa, gözyaşlarının rengi hep aynıdır.
  • "Kalp sesinin cinsiyeti, gözyaşının milliyeti yoktur."
  • Öyle olmalıyız ki, “Başkaları ne der?” sorusu yerine “Onlardan birisi olarak ben ne diyorum?” sorusunu sormalıyız.
  • Hacettepe Üniversitesi Psikiyatri Bölümü'nün duvarında güzel bir söz vardı. Şöyle diyordu: " Herkes dünyayı değiştirmeye çalışıyor, fakat hiç kimse kendisini değiştirmek istemiyor." Bu sözde de belirtildiği üzere, insanlara, değiştirmenin değişmekten daha cazip geldiği bir gerçek.
  • Çocukken büyükler tarafından “çocuk” yerine koyulanlar, hayatları boyunca büyüklere kuşkuyla bakarlar.
  • Bir şeyi kötüye kullananlar var diye o şeyi zararlı kabul edemeyiz.
  • Eğer bir gün, yüzünün renginden ötürü Çıkarsan mahkemeye, " Vallahi kalıtımdan oldu" diye Korkma, ben sana tanıklık ederim.
  • "Ne bir kelimede anlaştılar, Ne aynı avuçtan su paylaştılar. Yalnızca göz yaşında, Bir de kahkahada buluştular.. Yer tanık olsun, gök tanık olsun,Bütün doğmuşlarla ve doğacaklarla tanışmak mümkün. Akıllarda ve yüreklerde göz göze geldik bu gün.. Bin yıl önceden bana selam söylediler; Bin yıl önceki anneler, annemden az mı sevdiler? "
  • "Yemeğin kabı değişince, tadı da değişir." deyişinde de ifade edildiği üzere, farklı ortamlarda olayları farklı algılar, farklı tepkilerde bulunuruz.
  • “Kalp sesinin cinsiyeti, gözyaşının milliyeti yoktur.”

Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bence herkesin okuması gereken bir kitap. Sürekli iletişim halinde olan varlıklarız. Etkili iletişim tekniklerini öğrenmemiz bizim için önemli. Kitapta iletişim kurarken üç tip benlik durumu kullandığımız anlatılıyor. Bunlar; anne-baba, yetişkin ve çocuk. Anne baba kendi içinde ikiye ayrılıyor: eleştirel anne baba ve koruyucu anne baba. Eleştirel anne baba yargılayıcı, bunu neden böyle yaptıncı yaklaşımımız. Koruyucu ise üstünü ört, dikkat et gibi. Yetişkin ise akılcılıkla söylenenleri sorgulayarak düşündüğümüz, karşımızdaki kişiyi yaşı kaç olursa olsun yetişkin olarak gördüğümüz iletişim şekli. Çocuk ise ikiye ayrılıyor: doğal ve uyarlanmış. Doğal çocuk hangi şartta olursak olalım istediğimiz gibi davranmak. Uyarlanmış ise asi ve uslu çocuk olarak ikiye ayrılıyor. Asi otoriteye karşı çıkan, verilen emri uygulamadığımız benliğimiz. Uslu ise sorgulamadan her şeyi onaylayan yerine getiren benliğimiz. Sağlıklı bir iletişim bu üç benliği de doğru zamanda doğru şekilde kullanarak gerçekleştiriliyor. Empati yapmayı, iletişimdeki çatışmaların nedenlerini ve nasıl çözülmesi gerektiğini, etkili iletişimin nasıl yapıldığını, çocuklarla nasıl iletişim kurmamız gerektiğini bu kitapla öğrendim. Kitabın son bölümünde sanattaki örneklerle öğrendiğim bilgileri pekiştirdim. İletişimimde de öğrendiklerimi uygulamaya ve insanları gözlemlemeye başladım. Benlik şekillerini öğrendiğim için günlük hayatta ben hangi benliğimi kullanıyorum diye düşünerek farkında olarak iletişim kurmaya başladım. Göz temasına, insanları anlayarak dinlemeye başladım. Çocuklarla daha çok iletişim kurmaya, onları yetişkin olarak görmeye başladım. Terminolojinin çok olduğu bir kitap. Ama bu terimler tek tek açıklanmış. Kolayca anlayabileceğimiz bir dille, uslupla yazılmış. Okurken sıkılmayacağınız bir kitap. Herkese tavsiye ediyorum. (Senanur Kul)

Ruh sağlığı alanında çalışan ve özellikle iletişimle ilgilenen akademisyenlerin okuması gerektiğini düşündüğüm bir çalışma. Tezim için çok faydalandım. Psikoloji terimlerine hakim değilseniz biraz sıkılmanız mümkün, psikolojiye meraklı iseniz okuyabilirsiniz. (Dilara Ergün)

Kitabın temel amacı, kültürümüzü kişilerarası iletişim ve empati açısından incelemektir. Kişilerarası çatışmaların ne ölçüde ortaya çıktığı, nasıl bir çatışma ortamı olduğu (pasif çatışma, aktif çatışma, varoluşsal çatışma), kişilerin sadece karşı taraftaki kişinin ilettiği mesaj nedeniyle çatışma çıkmasının yanı sıra kişinin kendi iç çatışmasından kaynaklı olabileceğinin üstünde durulmaktadır. Her bir bireyin üç benlik durumundan söz edilmekte ve bu benlik durumlarının kişilerde farklı olmasıyla çatışma çıkabileceği, aynı zamanda benlik durumlarıyla yaşamdaki rollerimizin oluşturmuş olduğu problemlerin, rollerimizin katılığı, rol uyumsuzluğu gibi nedenlerden kaynaklı olacağı vurgulanmaktadır.. Empatik bir toplum olma yolunda ilerlendiği taktirde eşzamanlı olarak iletişimde de gelişmeler meydana gelecek ve kişilerarası çatışmalar azalacaktır. Vurgulanmak istenen nokta öğretmene ayağa kalkan toplum öğretmeni anlamalı da. Empatik bir toplum olma yolunda ilerlerken sahip olduğumuz toplumsal değerlerden de uzaklaşmadan yürütülmelidir. Kitap akademik gibi görünse de çoğu kişinin kendinden bir çok şey bulacağı bir kitap aynı zamanda akıcı. (Sueda)

Kitabın Yazarı Üstün Dökmen Kimdir?

Üstün Dökmen, (d. 1954, İstanbul). Türk akademisyen, psikolog, yazar ve televizyon programcısı. Hâlen Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi'nde profesördür.

1971 yılında Ankara'da Cumhuriyet Lisesi'ni, daha sonra Hacettepe Üniversitesi Psikoloji bölümü'nü bitirdi. 1986 yılında doktorasını Psikolojik Danışma ve Rehberlik alanında bitirdi. 1988'de doçentlik, 1995'de profesörlük derecesini aldı.

Sosyal bilimlere ilgi duyuyordu, ancak öncelikle Hacettepe Üniversitesi Fizik Bölümü'ne kaydoldu. Üçüncü sınıfa gelince fiziğin kişiliğine uygun olmadığını fark etti. Yeniden üniversite sınavlarına girerek Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü'ne geçti. Bu bölümden mezun oldu ve aynı bölümde Uygulamalı Psikoloji (Klinik Psikoloji) alanında master yaptı. Psikolojik danışma ve rehberlik alanında 1986 yılında doktora, 1988 yılında doçentlik, 1995’te ise profesörlük derecesi aldı. Hâlen Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde öğretim üyesidir.

TRT'de Küçük Şeyler adlı bir programı hazırlıyor ve sunuyordu.

Dökmen’in çeşitli bilimsel dergilerde yayımlanan makalelerinin yanı sıra dört bilimsel, bir de şiir kitabı vardır. Bu kitaplar sırasıyla; “Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi: Kuruluşu, Gelişmesi, Çalışmaları” , “Okuma Becerisi İlgisi ve Alışkanlığı Üzerine Psiko-Sosyal Bir Araştırma” , “İletişim Çatışmaları ve Empati” , “Sosyometri ve Psikodrama” adlarını taşımaktadır. Şiir kitabının adı “Selam” dır. Meslektaşı Doç. Dr. Zehra Yaşın Dökmen’le evlidir; iki kızı bulunmaktadır.

Üstün Dökmen Kitapları - Eserleri

  • Küçük Şeyler 1
  • Küçük Şeyler 2
  • Ladesçi
  • Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati
  • Kelebekler ve İnsanlar
  • Küçük Şeyler 3

  • Küçük Şeyler 4
  • Varolmak, Gelişmek, Uzlaşmak
  • Miyase'nin Kuzuları
  • Mektup
  • Direksiyon
  • Çocuklara ve Büyüklere Masallar
  • Kuzular Vadisi

  • Ay Kapanı
  • Menderes Irmağın Gölgesi
  • Yorgun Heykel
  • Metrestepe
  • Komşu Köyün Delisi
  • Deriden Kültüre
  • Sağdıç - Cümlemiz Bir Cümleyiz

  • Komşu Köyün Delisi - Nokta Nokta Hanım'ın Hayatı
  • Anne - Babayı İstismar
  • Uzaktaki Köyden Biri
  • Sosyometri ve Psikodrama
  • Selam
  • Mevsimler
  • Oyuncak Şehir

  • Otoyolda Piknik, Padişah-ı Hali Osman, Uluğ Bey
  • Küçük Gezginler
  • Mimari
  • Ankara Destanı
  • Çocuk ve Gençlik Oyunları
  • Piknikte...
  • Depremzadeler Mahallesi - Pusulamı Ayarlar Mısınız?

  • Nokta Nokta Hanımın Hayatı
  • Yağmurda Yangın
  • Bir Yumurtanın Tarihçesi veya Bir Yumurta Pişirme Tarifi
  • Okuma Becerisi, İlgisi ve Alışkanlığı Üzerine Psiko-Sosyal Bir Araştırma

Üstün Dökmen Alıntıları - Sözleri

  • "Çocuğa sınır koymak onu sevmemek anlamına gelmez." (Anne - Babayı İstismar)
  • Çatışmak, kavga etmek, kısa vadede kârlı olabilir; ancak uzun vadede taraflara ve ilişkiye zarar verir. (Varolmak, Gelişmek, Uzlaşmak)
  • Oysa canı olan her canlının canı yanar canına kastedildiğinde... (Miyase'nin Kuzuları)
  • Geç fark etti insanoğlu, sönmüş bir güneşin üzerinde oturduğunu. (Yağmurda Yangın)
  • İletişimde mimiklere dikkat etmek, bazı canlı türlerinde, özellikle insanlarda ilginç özellikler ortaya çıkarıyor. Örneğin, yapılan araştırmalar genelde kadınlarda empatik becerinin erkeklere oranla daha yüksek olduğunu gösteriyor. (Küçük Şeyler 1)
  • İnsanların yüzlerinin ve gözlerinin rengi başka başka da olsa gözyaşlarının rengi hep aynıdır. (Küçük Şeyler 3)

  • Yol yorar seni ama belki bir gün hedefe ulaşırsın. (Ladesçi)
  • "Bazı anababalar çocuklarını bugün için bir ekonomik me­ta, bazıları ise geleceğe bir yatırım olarak görüyor. İkinci grup, çocuğunu duygusal açıdan bağımlı kılarak, 'Yaşlılığımızda bi­ze bakar, aman iyi yetiştirelim,' düşüncesini taşıyor. Çocuğu bu şekilde geleceğe yatırım olarak görmek de, onu bir tür me­ta konumuna indiriyor. Bu yüzden bu tavır, en azından bir duygusal istismar, bir tür kullaştırma sayılabilir. (Küçük Şeyler 4)
  • İnsanın bencilliğine sınır yok. (Direksiyon)
  • Hayatınızın başlangıcından sorumlu değilsiniz ancak finalinden sorumlu olacaksınız. (Küçük Şeyler 2)
  • Sanırım Ezop masallarından birinde okumuştum bu acı dolu rivayeti "Kartalın kemiğinden Ok yapmış Avcı'nın biri, ve bu Avcı başka Kartalı vurmuş. Vurulan Kartal ölmeden önce demiş ki; öldüğüme yanmıyorum da, bir Kartal kemiğiyle vurulduğuma yanıyorum" bu masal bizim için de geçerli. (Metrestepe)
  • Özünde, empati ve saygı olan her şey insanlığın yüzünü ağartır. (Kelebekler ve İnsanlar)
  • Felsefede her tanımlama bir yadsıma (ötekilerden/diğerlerinden ayırma) anlamı taşır. (Deriden Kültüre)

  • Gerçek kölelik , köleliği kanıksamakdır. Köleliği içine sindiremeyen, gerçek köle değildir. (Küçük Şeyler 4)
  • "... döverdi, hep böyleydi Karagöz Hacivat'ı, sevdiği korumaya çalıştığı soydaşları Don Kişot'u, Gestapo üstün ırklı kardeşini, Sovyet polisi yoldaşını, ... vatandaş doktoru döverdi. Huzursuz insanların dünyası huzursuzdu yani," (Sağdıç - Cümlemiz Bir Cümleyiz)
  • Bozkırın ve onun onurlu insanlarının, birilerini beğenmek ve onlar tarafından beğenilmek gibi bir telaşları yoktu. (Direksiyon)
  • "Bazen küçük çiçekler büyük işler görürler." (Anne - Babayı İstismar)
  • Anasından doğduğu gibi durmuyor insanlık. günbegün uyuyor tüfeklerin ve arzuların menzilleri. Freud haklı, varsa yoksa cinsellik ve saldırganlık. İnanmayan umumi tuvaletlerin arka kapılarına baksın yada gazetelerin ön yüzlerine. Mart kedisi gibi insan oğlu. Hem doğurur, hem doğurduğunu yer. Sen benden delisi Jung Baba: ortak bir bilinci yok ki insanlığın, ortak bir bilinç dışı bulunsun. (Komşu Köyün Delisi - Nokta Nokta Hanım'ın Hayatı)
  • Bebeğiniz ile müdürünüz arasındaki benzerlikler: 1. Her ikisine de sahip olduğunuzda, başlangıçta çok sevinirsiniz, ancak ileride başınıza neler açabilecekleri­ni düşünemezsiniz. 2. İkisi de çok sabırsızdır, isteklerinin hemen yerine getirilmesini isterler. İstekleri hemen olmazsa bağırıp çağırmaya, ortalığı birbirine katmaya başlarlar. 3. İkisinin de belleği zayıftır; bir gün önce onlar için yaptığınız onca şeyin önemi yoktur. 4. Her ikisinin de arada gazını almalısınız. 5. İkisi de size teşekkür etmez. 6. Siz ikisine de çok şey verdiğinizi düşünürsünüz. On­lar ise size açıkça bir şey vermemektedir. Siz "seviyor ama belli etmiyor" diye kendinizi rahatlatırsınız. 7. İkisi de size kötü davranır, tırmalarlar, hatta fırsat verirseniz sizi ısırırlar. Siz çocuğunuza bakıp "Büyüyün­ce geçer", amirinize bakıp "Bir gün değerimi anlayacak" dersiniz. Ama o gün hiç gelmez; çocuk büyür ergen olur, yüzünüze kapıyı çarpar, amiriniz yaşlanır, yüzünüze dosyaları fırlatır. 8. Bebeğiniz de amiriniz de sizin empatik becerinizi geliştirir. Bebeğinizin ağlamasının gaz ağlaması mı, yoksa acıkma ağlaması mı olduğunu kısa sürede kavrarsı­nız. Amirinizin hoşnutsuzluğunun işten mi, yoksa ken­dinden mi kaynaklandığını da kısa sürede öğrenirsiniz. 9. Her ikisinin de yüzünde tebessüm belirtisi ararsınız. Bebeğiniz yüz kaslarını hafifçe oynattığında "Bana gü­lümsüyor!" diye bağırırsınız. Benzer şekilde amirinizin de yüzüne bakıp "Bugün bana hafifçe gülümsedi galiba" dersiniz. 10. · İkisinin de kelimelerinden anlam çıkarmaya çalışırsınız. Bebeğiniz ·A..." dediğinde 'Anne dedi", "B..." dediğinde "Baba dedi" diye heyecanlanırsınız. Müdü­rünüz ise ''T..." dediğinde teşekkür ettiğini düşünürsü­nüz . 11 . Bazen her ikisinden de bıktığınız düşüncesi geçer aklınızdan ama hemen suçluluk duyar, günah işlediği­nizi düşünürsünüz, 'Allah eksikliklerini göstermesin" dersiniz. 12. Her ikiside ben merkezcidir(ego-santriktir);sizin tek işinizin kendisi olduğunu düşünür. Her ikisi de si­zin kendinize ait bir özel yaşamınız olduğundan haber­sizdir. Gecenin bir yarısında bebeğiniz pıtır pıtır gelip eşinizle aranıza girer, müdürünüz ise cep telefonunuzu sürekli açık tutmanızı ister, böylece o da "gecedir, özel­dir" demeden yatak odanıza girmiş olur. (Küçük Şeyler 2)
  • Ey gidi gocu benli nine eeeyyyy, Az galsın ölüveecekti. (Komşu Köyün Delisi)