Sen de Gitme Triyandafilis - Ayla Kutlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Sen de Gitme Triyandafilis kimin eseri? Sen de Gitme Triyandafilis kitabının yazarı kimdir? Sen de Gitme Triyandafilis konusu ve anafikri nedir? Sen de Gitme Triyandafilis kitabı ne anlatıyor? Sen de Gitme Triyandafilis PDF indirme linki var mı? Sen de Gitme Triyandafilis kitabının yazarı Ayla Kutlu kimdir? İşte Sen de Gitme Triyandafilis kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Ayla Kutlu
Tasarımcı: Fahri Karagözoğlu
Yayın Evi: Bilgi Yayınevi
İSBN: 9789754942019
Sayfa Sayısı: 216
Sen de Gitme Triyandafilis Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
''Sen de Gitme Triyandafilis'' düşsel güzelliklerle kurulmuş dokuz öyküyü içeriyor. Değişik bir doğa ve bin bir parçadan oluşan kültür mozaiğinin birleşimiyle oluşan bir çevrede; renkli, duyarlılıklarla ve masalsı coşkularla dolu bir Türkçe'yle çoğunlukla kadınları konu alan öykülerini sunuyor Ayla Kutlu, Sen de Gitme Triyandafilis,gönüller çelen, duygulandıran, gönendiren ve öte yandan gizli bir kaynak olarak yürüyüp giden hüznüyle, doyulmaz tatlar veren bir kitap. Elinize almanız yeterli, sonrasında KUTLU' nun kadınları - ki onlar dışlanmışlıklarına karşın yaşama tutunmayı başarmışlardır sizi zaten bırakmayacak.
Kitabın ilk öyküsü olan Sen de Gitme Triyandafilis, yazarına (Tunç Başaran ve Macit Koper ile birlikte) ' En İyi Senaryo' da Altın Koza Ödülü getirdiği gibi, Sen de Gitme adıyla çekilen film, 1996 Altın Portakal ve Altın Koza Film Şenlikleri'nde görülmemiş bir başarı kazanarak, toplam 14 ödülü taşıma ayrıcalığını elde etti.
Bu kitabı beğenmeyen, ondan etkilenmeyen çıkmadı.
(Arka Kapak)
Sen de Gitme Triyandafilis Alıntıları - Sözleri
- "Akıp gidiyordu dünya. İnsanlar üzülmekten vazgeçmiş, yalnızca bekliyorlardı."
- Özgürlüklerinin farkında olmayan insanların arasında kimse özgür olamıyor.
- Sevda gözü patlayan bahar gibidir, yanıltır insanları. Geldi sanırsın, gelmemiştir. Geçti sanırsın, bin koku, bin yeşil ve bin umutla önüne çıkar.
- Zaman, sen ne almış olursan ol, tüm renkleri renksizliğe boyayarak geçiyor üstümüzden.
- Biraz soluk al. İnsanları suçlamayı bırak. Onlar sana hoşgörüyle bakmak için gelmediler dünyaya. Kendilerini beğenmek için yaşarlar. Acımasızlıkları ondan...
- O kız seni mutsuz edecekti ,yaşasa da gitse de hatta olmaz ya seninle kalsa bile
- "Dünya nimetini kesti benden. Tek yandığım, senin de benim de şu başımızdaki erkekleri gömemeyişimiz. Şöyle ağız tadıyla dul dolağı dolanıp deniz kıyısına inemedik. Dıştan kederliymiş gibi görünüp, içimizden sevine sevine soğuk gazoz açtırıp yüregimize yağ bağlatamadık..."
- Gençlik dediğin nedir ki gerçekte? Yaşandığının farkına bile varılmayan bir duyarlılık. Görünüşteyse, ablak suratlılık, çizgilerin belirsizliği, anlamsız çıkışlar, ağıtlar ve sevinçler...
- "Sevda gözü patlayan bahar gibidir, yanıltır insanları. Geldi sanırsın, gelmemiştir. Geçti sanırsın, bin koku, bin yeşil ve bin umutla önüne çıkar. Senin o bakışın... Demin söyledim, bahar yanıltır. Sevda gözü hayda hayda."
- Gidersen çok yalnız kalırım dayanamacağım kadar yalnız kalırım
- Gençlik dediğin nedir ki gerçekte? Yaşandığının farkına bile varılamayan bir duyarlılık. Görünüşteyse ablak suratlılık, çizgilerin belirsizliği, anlamsız çıkışlar, ağıtlar ve sevinçler... Velhasıl eblehliktir gençlik.
- "Acılar, sevinçlerle yer değiştirecek."
- Dönmemektir kararım. Çalınacak kapı değildir çünkü açacak olan haindir. Kapalı kalsın bana. Yüreğin soğuk, dilim konuşmakta isteksiz. Ağzıma mühür vurdum, yürek yıkmaya açılmaz bir daha.
- "Gençlik dediğin nedir ki gerçekte? Yaşandığının farkına bile varılmayan bir duyarlılık. Görünüşteyse, ablak suratlılık, çizgilerin belirsizliği, anlamsız çıkışlar, ağıtlar ve sevinçler ... Velhasıl eblehliktir gençlik."
Sen de Gitme Triyandafilis İncelemesi - Şahsi Yorumlar
"Güzelliği yakalayınca onunla birlikte yaşamak kadar sevinçli şey yoktur." Ah! Triyandafilis yaktın beni... Gitme diyorlar sana ama benim sana gitme diyecek yüzüm yok Triyandafilis. Git! Çünkü bu dünya masumiyetin gölgesini bile çöp kutularına atacak canavarlarla dolu. Senin canını yakan işte onlar. Senin, Suzan'ın, Fahrunisa'nın, Gülperi'nin, o garip kadının, ninenin canını bu dünyada yakanlar; masumiyetten nasibini almamış olan canavarlar. Ellerini üstlerine silerek, bir rakı bardağında aklanıp temizlendiler onlar. İki sakız aldılar eve giderken çocuklarına. Oysa az önce onlu yaşlardaki bir çocuğu kirletmişti o eller. Aynı ellerle sarıldılar yavrularına, eşlerine. Hiçbir şey hissetmeden. Onlar, hayatlarına başka birinin canını yakmaya programlanmış olarak devam ettiler. Git Triyandafilis, git. Çünkü koruyamadı Sultan seni. Savaş kurbanı güzel Triyandafilis. Aklın yedi yaşındaki bir çocuk aklı diye her türlü pisliği layık gördüler sana. Oysa dünya bir çocuğun gülüşünden patlayan kahkaha sesleri ile çiçeklenirdi. Güneş daha bir güzel ısıtırdı öyle zamanlarda, izin vermediler. Kilitli kapılar ardında huzursuzlandığın o günlerde ailenin tek amacı seni korumaktı. Bilemezdin ki çıkıp gittiğinde, bir canavarın elinde çok daha küçücük bir deliğe tıkılacağını. Dünya sana anlatılan kadar güzel bir yer değilmiş öğrendin, biz de öğrendik. Yeşilin, mavinin içinde çiçeklenmesi ne güzel değil mi? Dünyanın en güzel renkleri onlar. Bu renkleri, onlar henüz çocukken ellerinden aldıķ. Karanlık kuyulara döndü gözleri,gittikçe çukura kaçtı. Işığı söndü hepsinin. Yeşili, maviyi bırak, beyazı göremediler. Karanlıklara hapsettik koruyamadık hiçbirini. Dedenin elini bırakma Gülperi, demeye zamanımız kalmadı. Ölüm, yaşamın içine sızdığında biz onun bizden alıp götürdüklerine ağlarız sandılar. Gülperi hiç ağlamadı, zamanı yoktu ki. Özlemek ne demek bilemedi. Onu da senin gibi harcadık Triyandafilis. Kader mi kimsesizlik? Yalnızlık bir seçim mi? Henüz ağlamaktan başka bir ifade şekli olmayan bebeğin, neye dayanarak yazıldı kaderi? Yoksa bizlere "kaderi böyleymiş..." deyip yola devam etmek mi kolay geliyor? 1988-1990 yılları arasında yazılmış dokuz öykü. Bu dokuz farklı öyküde, bir kadının dahi olsun yüzü gülmez mi, bir çocuk kahkahası duyulmaz mı? Olmadı, gülmediler, güldürmediler. Şiddet ama her türlü şiddet! Canı yanmaktan ağlamayı unutmuş çoğu. Biri var, şimdi bana "Deli" diyeceksiniz diyor. Deli diyecek, işin içinden sıyrılacaksınız. Yaşadıklarıma bakmayacaksınız, işinize gelmeyecek. Çünkü deli demek, yaşadıklarımı dinlemekten de anlamaktan da kolay gelecek size. Gözlerinizi kapatacaksınız, ben oradan geçip gidene kadar. Biliyor musunuz diyor sonra, ben de kapatırdım; Frau yaklaşırken. Daha az canım yanmazdı elbette böyle yapınca ama midemin bulantısı geçsin diye sıkardım gözlerimi, o üstümdeki ellerini çekip gidene kadar. Niceleri var, hepimiz biliyoruz. Çünkü sahip çıkmadık onlara. Hiçbir kadını anlamadık. Ne anne olarak, ne sevgili, eş olarak ne de kardeş olarak. Hepsi birer obje oldu. En olmayacak sanılan sohbet ortamlarının malzemesi oldu. Hiç birine ses çıkarmadık. Adına "erkektir" dedik. Genelledik bu zihniyeti, meşrulaştırdık. Kadındı artık çocuk oldu. Eller durmadı o çocuğa dokundu. Üstelik cinsiyetin de bir önemi yoktu artık. Hep geç kaldık, hep sustuk, biz de kapattık gözlerimizi geçmesini bekledik. Adına toplum denilen biz yaptık bunu. Yıl değişti, olayların kurbanların adı değişti, durumun şekli şemali değişti. Ama azalmadı, bitmedi, artarak devam etti, ediyor. Canavarlar dışarda kol gezerken biz yine kapatıyoruz gözlerimizi ve dışarısı güvenli değil diyerek rahatlıyoruz. Git Triyandafilis. Koruyamadık hiçbirinizi. Koruyamıyoruz. Sen ki güzelliği ile güneşe kafa tutan Tiryandafilya'nın güzelliğinin yansımasıydın. Belki ondan daha güzel... Zaten o da bu güzelliğinin kurbanı olmadı mı? Keşke olmasaydı, keşke bunları yazmak zorunda kalmasaydın. Ben çocuk gülüşleri okumak isterdim senin kaleminden. Mutlu sonlu hikayeler, her biri kahkaha baloncuğu olsun isterdim. Olmadı... Olamaz mı? Yanacaksın okurken... (Melike)
Sen De Gitme Triyandafilis: 'Denizin kenarında o tahta masada otururken kuru cildine güneş vuruyor, oysa parmaklarıyla tahta masaya denizden sıçrayan damlaları dağıtıp mutlu oluyordu.' 'Bir parça karnıyarık ile bir bayat ekmeği katık edip karın doyurmak.' .. Kaç yıl oldu 1 kez okudum u kitabı sadece ama her şeyi ile kazınmış aklıma resmen.. kitap/sen-de-gitme-triyandafilis--5437 yazar/Ayla-Kutlu (Eda Çakan)
https://www.youtube.com/watch?v=TXzO1FT6OVs kitabı okumaya karar verdiğimde, okurken ve hatta bittikten sonra ben de başladım mırıldanmaya: triyandafilis gitme; sen de gitme triyandafilis ... Sonra da dilimden düşmedi bu şarkı. ''Sen de başını alıp gitme ne olur Ne olur tut ellerimi Hayatta hiç bir şeyim az olmadı senin kadar Ve hiçbir şeyi istemedim Seni istediğim kadar Sende başını alıp gitme ne olur Ne olur tut ellerimi'' Çoğunlukla iyi bir dert ortağı, iyi bir dinleyici oldum. Bu sebepten omzumda çok dostum arkadaşım yakınım ağladı. Hayata ve yaşadığım ilişkilere dair öğrendiklerimde büyük payı var her birinin. Bazı şeyleri derinden öğrenmek için sadece bir defa yaşamanız yeterli olur. Çoğu insan kendini ifade edemez. Şanslı bir azınlık bunu yapabilir. Fakat ifade ettiğinizle, karşınızdakine gerçekten anlattıklarınız çoğunlukla eşit olmaz. Katiyyen soru sormam. Sabırla beklerim. Kendisi anlatmak istediği zaman zaten anlatacak. Bunu anlatmayacağı biri olsaydı beni aramazdı ve o anda benimle olmazdı zaten değil mi? Gidenleri, gitmek zorunda kalanları, kalanları, terk edilenleri dinledim. Dinledikçe öğrendim ki: Onu gördüğün ilk anda. İşte tam da o zaman kanına bulaşıp, damarlarında yol alarak, vücuduna yayılır ya İşte o anda aşık olursun. Fark edip etmemesi önemli olmaz , işin gücün onu seyretmek olur.Her haliyle sevmeyi öğrenmek istersin. Çünkü aşk tek bir solukta yaşanmaz ki. Her şeyine birer birer aşık olursun. Duruşuna bakışına hatta bir adım atışına bile.. Bir insan bir başka insanı herhangi bir halinden ötürü değil, sadece varolduğu için sevebilir mi? Evet sevebilir. Tıpkı Triyandafilis'in sevdiği ve sevildiği gibi. Triyandafilis zihinsel olarak yedi yaş beyninde yaşıyor olsa da kalbinin ne kadar gelişmiş olduğunun her durumda aşkın yaşanabileceğinin en güzel kahramanı bence. Sadece Triyandafilis 'in değil, vefanın , sabrın en güzel örneği Sultan, tutkunun dile getirilemeyen hazzını yaşayan Nine, aşkını bir ömür boyu içinde besleyen Şadiye Hala, evliliğin anlamını yitirdiği alışkanlıklardan devam etmek zorunda kaldığını anlatan Sariye, ahlak namus kavramının kadınlarda ve erkeklerde nasıl değişiklik arz ettiğinin temsili Gülperi, tek kişilik aşkın yeterli olduğuna inanmaya çalışan Saime, Fafrünisa ve terk edilen tüm kadınların değişik kültürlerde yaşadıklarını yaşayamadıklarını , sevinçlerini ve hüzünlerinin öykülerini sunuyor Ayla Kutlu. Hangi duyguları hissederek okursunuz bilmiyorum ama fırsatınız olursa okuyun derim. Okuyun ve gelen, giden, kalan hiç bir şey için üzülmeyin. Keyifli okumalar... (Ferah)
Sen de Gitme Triyandafilis PDF indirme linki var mı?
Ayla Kutlu - Sen de Gitme Triyandafilis kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sen de Gitme Triyandafilis PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ayla Kutlu Kimdir?
Ayla Kutlu (d. 14 Ağustos 1938), Türk yazar. Türk edebiyatı'nda 1990'larda yerini alan kadın edebiyatının öncülerindendir. Yapıtlarında, öznel psikolojik olayları anlatırken Türk toplumundaki tarihsel ve toplumsal gelişmeleri aktarmıştır. Türk edebiyatının önemli ödüllerini kazanan Ayla Kutlu'nun bazı yapıtları senaryolaştırılmış ve filme alınmıştır.
Yaşamı
Ayla Kutlu, 14 Ağustos 1938 günü Antakya'da dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu ve tek kızı olarak dünyaya geldi. Babası cumhuriyetin ilk kuşak öğretmenlerinden Selahattin Kutlu, annesi Sabriye Kutlu idi.
İlk ve orta öğrenimini İskenderun'da tamamladıktan sonra lise öğrenimi için Gaziantep'e gitti. Liseyi bitirdikten sonra İçişleri Bakanlığı'ndan burs alarak Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde okudu, 1960 yılında mezun oldu. Mezuniyetin ardından İçişleri Bakanlığı'nda zorunlu hizmet nedeniyle görev yaptı. Personel eğitimi, yöntem ve organizasyon gibi çeşitli uzmanlık alanlarında çalıştı. Yazar, 1964 yılında evlendi, 1965 yılında bir oğlu dünyaya geldi.
Ayla Kutlu, yazarlığa 35 yaşında iken başladı. İlk öykü ve yazıları Özgür İnsan dergisinde Aygen Berel adıyla yayımlandı. İlk romanı Kaçış'ı 1977'de tamamladı. 1980'de 20 yıllık hizmet süresi dolduktan sonra kamudaki görevinden ayrıldı, tamamen yazarlığa yöneldi ve ardı ardına romanlar yayımladı. Romanlarındaki karakterleri toplumsal ve tarihi gelişmelerle içiçe anlattı.
1985 yılında Bir Göçmen Kuştu O adlı romanıyla Madaralı Roman Ödülü'nü kazanan Ayla Kutlu, artık eşinden ayrılmış, yaşamını sanata endekslemiştir. Bu romanında bir Osmanlı aydının yaşam öyküsünü daha çok kadınlara yansıyan bölümüyle anlattı. Bir Göçmen Kuştu O romanının devamı niteliğindeki Emir Bey'in Kızları romanını 1999 yılında yayımladı.
1990 yılında Sen de Gitme Triyandafilis adlı yapıtıyla Sait Faik Hikâye Ödülü'nü aldı. Bu öykü senaryolaştırılmış , yazara En İyi Senaryo dalında Altın Koza ödülünü getirmiş; Sen de Gitme adıyla film yapılmış, 1996'da Altın Portakal ve Altın Koza Film Şenliklerinde toplam 14 ödül toplayarak büyük bir başarı kazanmıştır. Hoşçakal Umut ve Solgun Sarı Bir Gül yazarın filme çekilen diğer yapıtlarındandır.
Ayla Kutlu, 1990'larda çocuk kitaplarına yöneldi ve yirmiye yakın çocuk kitabı yazdı. Aynı dönemde, kadın sorunlarına eğilen yapıtlar verdi. Kadın sorunlarını açıkça ortayan koyan yapıtlarından Kadın Destanı adlı manzumesini klasik destan yapısı ve koşuk biçiminde kaleme aldı. Bu yapıt, Gılgamış Destanı 'na bir gönderme idi; Kutlu, Kadın Destanı'nda kadının mitolojik (Söylencebilim) çağlardaki öyküsünü bugünkü öyküsüne bağlamıştı.
1992 yılında Türkistan'da resmi bir görevde bulundu, 1995'te Kadın Kurultayında üye olarak bulundu.
1995 yılında yazdığı 'Mekruh Kadınlar Mezarlığı' Yunus Nadi Roman Armağanına değer bulundu.
Ayla Kutlu, yaşamının ilk 22 yılını Zaman da Eskir adlı yapıtında anlatmıştır. Yaşamını Ankara'da profesyonel yazar olarak sürdürmektedir.
Ayla Kutlu Kitapları - Eserleri
- Sen de Gitme Triyandafilis
- Bir Göçmen Kuştu O
- Mekruh Kadınlar Mezarlığı
- Emir Bey'in Kızları (Bir Göçmen Kuştu O 2)
- Hoşça Kal Umut
- Cadı Ağacı
- Yedinci Bayrak
- Kaçış
- Başı Kuşlu Çocuk
- Kadın Destanı
- Zehir Zıkkım Hikayeler
- Merhaba Sevgi
- Islak Güneş
- Asi... Asi
- Hüsnüyusuf Güzellemesi
- Zaman da Eskir
- Tutsaklar
- Eyvah Kardeşimi Sevmeye Başladım
- İkizlerin Sırrı
- Küçük Mavi Tren
- Zavallı Mideler
- Mavi Saçlar Pembe Gözler
- Yıldız Yavrusu Ramram'ın Dünya Serüvenleri
- Artık Çok Oldunuz
- Minik Sultan ile Denizkızı
- Huvava İlk Çevre Koruyucusu
- Beceriksizler Sirki
- Kendini Köpek Sanan Ayakkabılar
- Melek ve Dostları
- Akıllı Çocukla Yaramaz Kedi
- Balina Aydın'ın Türk Dostları
- Minik Sultan Sihirbaz
- Minik Sultan Beceriksiz Palyaço
- Çiçek Elli Robot
- Gezgin Kertenkele İle Kutup Ayısı
- Ateş Üstünde Yürümek
- Ayla Kutlu Edebiyatı
Ayla Kutlu Alıntıları - Sözleri
- İnsan aptallıklarını zaman içinde zeka gösterisine çeviremezse unutmayı seçer. (Zaman da Eskir)
- Yoksulluğun derinliği vardır. Dışarıdan bakan göz onun enini boyunu görür yalnızca. Asıl olan onun derinliğidir. Bir mecidiye büyüklüğünde kalmış sabun parçasını bile hane halkına kullandırmayıp, gelebilir olduğu düşünülen konuğa saklamak yoksulluk demektir. (Yedinci Bayrak)
- Hayvanlar birbirini incitmezler.Karın doyurmak dışında birbirlerine kötülükleri dokunmaz. (Merhaba Sevgi)
- «Ah benim saf kızım,» demişti. «Bütün bunlar, bu tabanı toprak dükkân, bu pis pencereler, dahası, benim şu pis kılığım bile müşteriyi artıran şeyler. Benim fiyatlarımı Kızılay'ın en lüks stüdyosuyla karşılaştır, daha ucuz olmadığını görürsün. Aynı fiyata yaparım ben işi. Ankara'nın köylüsü buraya gelir. Ona göre Ankara hâlâ babasından, dedesinden duyduğu eski Ankara'dır. Yenişehir onun yeri değildir. O buralara gelir. Benim dükkânımı görünce, böyle bir yerde hele yaşlı başlı bir adamın kendisine kazık atmayacağına inanır. Buraya, kovulmayacağından emin, rahat rahat girer. Beş on kuruş tenzilat yapmamı isterse hatırını kırmayacağımı, "peki, şimdi öyle olsun da ayağın alışsın.' diyeceğimi bilir. Hiç boş kalmaz bu dükkân. Çünkü, köylü gelir, gece konduda oturan gelir. Çokturlar onlar be kızım. Üstelik öyle ince eleyip sık dokumazlar. Ne verirsen ellerine, sevinir giderler. Benim büyük oğlum, buralara burun kıvırdı, gitti, Kızılay'ın göbeğinde bir stüdyo açtı. Benim yarım kadar bile kazanamaz. Halbuki benim dükkanımın adı bile yok. FOTO... (Cadı Ağacı)
- Zaman, sen ne almış olursan ol, tüm renkleri renksizliğe boyayarak geçiyor üstümüzden. (Sen de Gitme Triyandafilis)
- Nice yıldan beri kadınlar akıyor kente. Kimi pazara geliyor, kimi pazarlanıyor. (Kadın Destanı)
- “Amipe benziyorsun. Önüne çıkan her şeyi yutuyorsun. Parçalara bölüyorsun kendini. Yeni parçalar da önüne gelen her şeyi yutuyor. Ama sen artmıyorsun. Bin parçasın, hiçbiri bir arada değil. Boyuna dağılıyor, yayılıyor, özünden uzaklaşıyorsun. Gerçekte, özün var mı senin, bir yoğunluk oluşur mu sende, bilmiyorum. Yazık sana. Acıyorum ama, acınmaya değer bir yanın var mı, bundan kuşkuluyum. Sen hep böyle miydin, yoksa sonradan mı değiştin, onu da bilmiyorum. Hep böyle idiysen, nasıl saklayabildin kendini? Senin varlığın bile kuşku verici, kaypak, ele geçmez bir şey sanki...” (Cadı Ağacı)
- Biraz soluk al. İnsanları suçlamayı bırak. Onlar sana hoşgörüyle bakmak için gelmediler dünyaya. Kendilerini beğenmek için yaşarlar. Acımasızlıkları ondan... (Sen de Gitme Triyandafilis)
- "Ya bu işığı herkese saç yada bırak dünya karanlık kalsın" (Mekruh Kadınlar Mezarlığı)
- Önce ateş vardı. Sonra hava oldu. Ateş yandı, yandı ve söndü. Toprak oldu. Topraktan su çıktı. Ateş suyu yaktı, buhar oldu. Buhar toprağa değdi, yağmur oldu. Toprak ağacı verdi. Ağaç doğurdu, orman oldu. İçinde hayvan oldu. Sonra insan geldi, ormanı bitirdi. Yine toprak oldu. Toprağı ekti, ekin oldu. Ekini yedi, arttı. Daha çok ekti, daha çok arttı. Çok olan şeyi sattı, zengin oldu. Toprağı ev yaptı, arttı. Yine ev yaptı, yine arttı. Yine ev yaptı... Toprak yetmez oldu, evleri yıktı... (Islak Güneş)
- Her insanın içinde çiğlik vardır. (Emir Bey'in Kızları (Bir Göçmen Kuştu O 2))
- Başlarını kaldırmadan ve kımıldatmadan dudaklarını, Bütün Tanrılara küfrettiler. Onlar da aşağılıktı, onlar da adiydi en az yarattıkları kadar. (Kadın Destanı)
- bütün dünyayı unutup, mızıka yorumlana, yavaş bir iç çekişle kapanana kadar onun karşısında dönüp duranlar; Batu'nun omuzlarından gerili açık kollarının altından nazlı bir kaynak suyu gibi süzülerek akan, gözleri parlak, yanakları pembe, adımları serçe kızlar. (Bir Göçmen Kuştu O)
- "Gençlik dediğin nedir ki gerçekte? Yaşandığının farkına bile varılmayan bir duyarlılık. Görünüşteyse, ablak suratlılık, çizgilerin belirsizliği, anlamsız çıkışlar, ağıtlar ve sevinçler ... Velhasıl eblehliktir gençlik." (Sen de Gitme Triyandafilis)
- Duygularımız, en büyük zenginliğimizdi. (Mekruh Kadınlar Mezarlığı)
- Bütün insanlar yalnız galiba. Kendini düşünmekle, irdelemekle başlıyor yalnızlık. Bunu yapmadığın sürece yalnızlık duymazsın. (Hoşça Kal Umut)
- O kız seni mutsuz edecekti ,yaşasa da gitse de hatta olmaz ya seninle kalsa bile (Sen de Gitme Triyandafilis)
- Kan öfkeyi artırır. (Emir Bey'in Kızları (Bir Göçmen Kuştu O 2))
- "İnsanlara sevgiyi öğretmek de bir gülünç düş aslında. Belki, öfkenin değil sevginin egemen olacağı bir düzenin koşullarını hazırlamaktır sorun; insanlara, savaşmanın değil, barış içinde, birinin ağzındaki lokmayı kapmak yerine, daha çok lokma üretmenin doğru olduğunu öğretecek bir düzen içinde yaşamanın güzelliğini anlatabilmekti asıl mesele." (Kaçış)
- İnsanlar birinin ardına takıldıklarında, başkalarının oyunlarına geldiklerinde, sürüye dönüşüyorlar.Tek insana tek kahramana kinim ondan.İnsanları insan olarak yaşamaya çağırmaya kimsenin gücü yetmez. Çevresi kirletir onu. (Bir Göçmen Kuştu O)