Sivastopol - Lev Tolstoy Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Sivastopol kimin eseri? Sivastopol kitabının yazarı kimdir? Sivastopol konusu ve anafikri nedir? Sivastopol kitabı ne anlatıyor? Sivastopol kitabının yazarı Lev Tolstoy kimdir? İşte Sivastopol kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Lev Tolstoy

Çevirmen: Mazlum Beyhan

Orijinal Adı: Севастопольские рассказы

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9789944886383

Sayfa Sayısı: 184

Sivastopol Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Büyük Rus yazarı Lev Nikolayeviç Tolstoy Savaş ve Barış, Anna Karenina, Diriliş gibi büyük romanları, Kazaklar, Hacı Murat, Baskın, İvan İlyiç'in Ölümü, Çocukluk-Ergenlik-Gençlik Yılları, Sivastopol Hikâyeleri gibi büyük ve küçük hikâyeleri ile Dünya Klasikleri arasında en önde yer almıştır.

Tolstoy üç hikâyeden oluşan bu Sivastopol Hikâyeleri kitabında Sivastopol'ün Fransızlar karşısında korkunç direnişini gerçekçi bir dille anlatmaktadır. Yazar kendi sözleriyle şöyle demektedir.

"Burada savaşı; kurallı, güzel ve parlak düzeniyle, müzikli trampetli sesleriyle, dalgalanan sancaklarıyla, atlarının sırtındaki generalleriyle görmüyorsunuz. Burada savaşın gerçek ifadesi olan kan, acı ve ölüm gibi kelimelerle bile ifedesi zor olan korkunç bir olayın gerçek yüzünü görüyorsunuz."

Ayrıca hikâyelerimin, ruhumun tüm gücüyle sevdiğim, onun tüm güzelliklerini vermeye çalıştığım, her zaman güzel olan, eskiden de, şimdi de, gelecekte de güzel olan kahramanı tektir: Gerçek!"

Sivastopol Alıntıları - Sözleri

  • Savaşı bando mızıka ve dalgalanan sancaklar eşliğinde at oynatan generaller, düzgün sıralar oluşturup pırıltılı giysiler içinde geçit yapan askerler olarak değil, gerçek yüzüyle görüyorsunuz: Kan, acı ve ölüm olarak.
  • Kibir, kibir, kibir… Her yerde kibir.
  • Düşünmezsen bir şeyin yoktur. İnsanın başına her ne gelirse fazla düşünmekten gelir.
  • Benim öykümün kahramanı, hakikattir: Ruhumun bütün gücüyle sevdiğim ve olanca güzelliğiyle canlandırmaya çalıştığım, hakikat... hep en güzeldi o, her zaman da en güzel olarak kalacak.
  • Ya Rabbim sen bilirsin! Sen ne istersen, nasil istersen öyle olur!
  • Kibir, kibir, kibir... Her yerde kibir. Hatta bir mezarın ağzında, yüce amaçlar uğruna ölmeye hazır insanlar arasında bile kibir. Kibir! İçinde bulunduğumuz yüzyılın karakteristik özelliği ve özel bir hastalığı sanki bu? Neden geçmiş toplumların yaşamında bu tutkudan veba ya da kolera kadar bahsedilmiyordu?
  • “Bunca ölüm, bunca acıyla karşılaştırıldığında benim gibi bir solucanın ölmesi, acı çekmesi nedir ki?”
  • "Kibir! Çağımızın karakteristik bir işareti ve tuhaf bir hastalığı."
  • Korku bir kez yüreğe sızdı mı, artık başka duyguya yer bırakmaz.
  • “Düşünmezsen bir şeyin yoktur. İnsanın başına her ne gelirse fazla düşünmekten gelir.”
  • Benim öykümün kahramanı, hakikattir: Ruhumun bütün gücüyle sevdiğim ve olanca güzelliğiyle canlandırmaya çalıştığım, hakikat... hep en güzeldi o, her zaman da en güzel olarak kalacak. 26 Haziran 1855
  • Demek yazgımız böyleymiş. Ben elbet hemen ulaşmak isterdim varacağım yere, ama işte kısmetinden öteye gidemiyor insan.
  • “Bu dünyada var mıyım, yok muyum, kimsenin umurunda değil!”
  • Başkalarının yapıp ettiği umrunda olmaz, canı neyi nasıl yapmak istiyorsa öyle yapardı.

Sivastopol İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Lev Tolstoy & Sivastopol: ... Herkese iyi günler saygıdeğer okurlar. Bugün bir inceleme yazısında daha beraberiz. Bugün incelemesini yapacağımız kitap ‘’Sivastopol’’ yazarımız ise Lev Nikolayeviç Tolstoy. Umarım hepimiz için keyifli bir inceleme olur. Hepinize iyi okumalar. Lev Nikolayeviç Tolstoy 1828 yılında Rusya’nın Tula şehrinde Yasnaya Polyana adlı konakta doğmuştur. Aristokrat bir aileden gelmektedir. Lev Tolstoy’un atalarından biri Çar 1.Petro’nun bakanlarından biridir. Yeğeni Kont Aleksi Konstantinoviç Tolstoy ise ün salmış bir şair ve drama yazarıdır. Anne tarafından dedesi, Nikola Volkonski Büyük Katerina’nın ordularında başkomutandır. Kısacası varlıklı, aristokrat bir toprak sahibi ailenin çocuğudur. Hayat onu bir köşeden bir köşeye sürüklemiştir. 1851 yılından sonra Çarın ordularıyla Kafkasya’da çarpışmış, yeri gelmiş Avrupa’yı gezip sanat,eğitim ve kültür anlamında geziler yapıp bir okul bile açmıştır. Hayat beşiğinde sallanıp durmuştur. Sosyoekonomik ve sosyokültürel çevresi ona çok şey kazandırmıştır. Hayata hem bir aristokrat olarak bakmış hem de bir köylünün gözlerinden hayatı yaşayabilmiştir. Merak edenler Lev Tolstoy’un doğduğu konak olan Yasnaya Polyana’ya buradan bakabilirler: https://goo.gl/maps/VuniBXWnusSbghEM9 ... Kitap hakkında bilgiler vermek istiyorum. Ben kitap için İş Bankası Kültür Yayınları’nı tercih ettim. Kitap toplam 186 sayfadan oluşmaktadır. Kitabın çevirisi ise Mazlum Beyhan’a aittir. Kitap 3 bölümün bir araya gelmesi ile oluşmuştur ve bu kitap Tolstoy tarafından 1855 yılında yazılmıştır. Sırası ile bölümler şunlardır; ‘’Aralık’ta Sivastopol’’ , ‘’Mayıs’ta Sivastopol’’ ve ‘’1855 Ağustosu’nda Sivastopol’’. Tolstoy bu hikayeleri yazarken Sivastopol Kuşatması’nda yaşadığı deneyimlerden yararlanmıştır. Peki Tolstoy buraya nasıl geldi ? Onu da ele alalım isterseniz.Tolstoy, 1843’te Doğu Dilleri okumak için Kazan Üniversitesi’ne girdi, ama iyi bir öğrenci değildi. Kendisini tamamen içki, kumar ve kadına kaptırmıştı. Eğlenceye olan bu düşkünlüğü bir sene sınıfta kalmasına sebep oldu. 1845’te daha kolay bulduğu Hukuk Fakültesi’ne geçti. 1847’de burayı bıraktı ve kendi kendini yetiştirmeye karar verdi. İmtihanlı ve disiplinli okullarda yapamayacağını anlayan Tolstoy kendini geliştirmek için 12 maddelik bir program hazırlayarak kendini yetiştirmeye karar verdi. “İnsan, ancak başkaları yararına fedakârca çalıştığı zaman mutlu olabilir” diyerek toprak işleriyle uğraşmak, köylülerin durumunu düzeltmek düşüncesiyle çiftliğe döndü. Bir süre burada çiftçilerin ve köylülerin hayat şartlarını düzeltmek için çalıştı; topraklarını yönetti, kendini yetiştirmeye devam etti. Tolstoy’un 1847 ve 1851 yılları arasındaki süresi çiftlik ve köy işleri ile geçmiştir. 1851 yılında aldığı bir kararla Çarın ordularında subay olan kardeşi Nikola’ya katıldı. 1851’de aldığı kararla Kafkasya’ya gelmiş ve burada Kafkas Savaşı’na şahit olmuştur. Kafkasya’da 3 yıl kaldıktan sonra Sivastopol Savunması’na katıldı. Bu savaşta şahit olduklarından sonra askerliği bırakmıştır. Kitabı okuyanlar zaten Tolstoy’un savaş hakkındaki düşüncelerini bu kitapta göreceklerdir. Tolstoy’un, Sivastopol’e uzanan hikayesi bu şekildedir. Sivastopol nedir peki ? Osmanlı döneminde Akyar olarak bilinen Ukrayna’da Kırım yarımadasında Karadeniz kıyısında bulunan bir liman kentidir. Coğrafi konumu sayesinde, stratejik bir liman olmuştur. Sovyet Deniz Kuvvetleri'nin Karadeniz Filosunun deniz üssüydü. Günümüzde, Rusya Deniz Kuvvetleri tarafından kullanılmaktadır. Sivastopol Kent Konseyi 7 Mart 2014 tarihinde toplanarak Rusya'ya bağlanma kararı almıştır. Yevromaydan nedeniyle alınan bu karar referandum ile halk tarafından kabul edilmiş ve Sivastopol resmen Ukrayna'dan ayrılıp Rusya'ya bağlanmıştır. Unutmayın iki liman şehri iki büyük savaş Stalingrad ve Sivastopol… Sivastopol Kuşatması ("Sivastopol Savunması"), Kırım Savaşı sırasında 17 Ekim 1854 - 11 Eylül 1855 tarihleri arasında Birleşik Krallık ve Fransa kuvvetlerinin, Osmanlı ve Sardinya'nın da aktif desteğiyle, Sivastopol'daki Rusya İmparatorluk Kuvvetleri'ne karşı gerçekleştirdikleri muharebedir. Kuşatma 349 gün sürmüştür. Savunucuların cesareti sayesinde, altı büyük bombaya ve iki saldırıya rağmen, Müttefikler Sivastopol'un deniz kalesini ele geçirememişlerdir. Kitap hakkında kendi yorumlarıma geçmeden önce buraya çok sevdiğim bir replik bırakmak istiyorum. 1998 yapımı ‘’The Good Will Hunting’’ filmi. Başrollerde Robin Williams ve Matt Damon var. O güzel dakikalar ile sizi yalnız bırakıyorum. (İzlemeniz önemli…) https://www.youtube.com/watch?v=aUwQ0DzzGIM ... İnceleyeceğim ve yorumlayacağım kitap bir savaş kitabı. Robin Williams’ın ifade ettiği gibi ‘’Sana savaşı sorsam bana Shakespeare’in sonelerinden biriyle karşılık verirsin. Sen bir savaş yaşamadın. En iyi arkadaşını kollarında kaybetmedin. Son nefesini verirken onu seyretmedin.’’ . Açıkçası ben bir savaş yaşamadım. Top mermilerinin çıkardığı seslerin arasında gecelerimi geçirmedim. Sabahları çalar saatin sesiyle uyanan birisi olarak , sabahları havan topu mermisinin sesiyle uyanan birini anlayamayacağım… Savaş kandır, yıkımdır, acıdır ve kayıptır. Ben bir kayıp yaşamadım, ben hiçbir yıkım görmedim. Kitabın içinde bir subayın şöyle bir sözü var ‘’İnsan bazen top mermilerini yıldızlardan ayıramıyor.’’ . Benim için yıldızlar aşkı ifade ederler. Yıldızlar, sevgiliyle paylaşılacak birer şiirdir. Romantizmin bir parçasıdır yıldızlar benim için. Bazen bir şiirin ilk dizesinde yer alır bazen ise dudaklarımdan dökülür sevgiliye karşı. Ben savaş görmemiş birisi olarak sevgiyle, aşkla paylaşırım gökyüzünü. Atom çağının çocukları ise gökyüzünü top mermileriyle paylaşır. Yıldızlara benzetir top mermilerini, her kayan top mermisi bir dilek hakkı doğurur ona. Her kayan yıldızda ağzından şunlar dökülür ‘’Tanrım, dostlarımı ve ailemi koru.’’ . Her kayan yıldızdan sonra mutluluk, para ve huzur dileyen bir neslin çocukları olarak her yıldız kaydığında ailesini ve çocuklarını kaybetmemeyi, en yakın arkadaşının cesetini bir top mermisinin altından toplamamayı dileyen bir adamı anlayamayacağız… Bu kitap o kadar anlamlı ve etkileyici bir kitap ki bazı bölümleri insan ve savaş psikolojisini bu kadar iyi yansıtamazdı. Kitabın 82. sayfasında Rus tabyaları ve Fransız siperlerinden beyaz bayraklar yükseliyordu. Beyaz bayraklar çekildikten sonra meydandaki yaralılar ve ölüler sedyelerle taşınıyordu. Bu sahnede Fransızlar ile Ruslar arasında geçen sahneler mükemmeldi. Tolstoy burada savaşın toplumsal anlamından ziyade bireylerin dünyasında neler ifade ettiğini göstermek istemiş. Savaş bireylerin gözünden anlamsızdır. Savaş bireye neler katabilir ölüm mü, kayıp mı, silinmez acıları mı ? Hiçbir şey katmaz. Bu bireysel tema o kadar işlenmiş ki bir kısımda Fransızlar ve Ruslar birbirleriyle hediyeleşiyorlardı. Kısacası savaşların bireysel dünyada bir şey ifade etmediğini ve bireysel çıkarlara dayanmadığı ifade edilmek istenmiş. Kısacası ‘’Filler çarpışır ezilen hep çimenler olur.’’ Kitapta beni en çok etkileyen şeylerden biri ise Volodya idi. Savaş görmemiş bir çocuktu daha Volodya. Kitapta sürekli hayallerinden bahsediyor. Fransız siperlerine girerek kendini kahramanlaştırıyordu. Tıpkı Truva Savaşı’nın yıldızı Peleus ve Thetis’in çocuğu Akhilleus gibi. Hayallerinden bahsediyordu, kahraman olmak istediğini anlatıyordu. Savaş görmemiş bir çocuğun zafer üzerine hayalleri işte… Cephelerde, meydanlarda, kuşatmalarda hayaller olmazdı genelde. Sadece kızıl bir renk olurdu birde silah sesleri. Hayaller kurtarmaz seni savaşta, unutma çocuk senin hayallerden oluşturduğun balonları cephede süngülerle patlatırlar. Bir Fransız atasözü şöyle der: ‘’Hayaller gökyüzündeki yıldızlara benzer. Onlara dokunamazsın ama karanlık gecelerini aydınlatan onlardan başkası değildir.’’ . Savaş görmemiş bir çocuğun hayalleri savaşta beynine düşen top mermilerine dönüşür. Çünkü savaşta gökyüzünü yıldızlarla değil mermilerle paylaşırsın. Tolstoy savaş evreninde geçirdiği acımasız yıllardan sonra savaştan nefret etmeye başlar. Ordudan ayrılarak görevine son verir. Tolstoy’un hafızasına askerlik anıları perçinleşmiş bir şekilde yapışmıştır. Savaş hakkındaki fikirleri birçok kitabına yansır. Tolstoy şu şekilde ifade eder kendini: ‘’Savaşı yaratan yurtseverlik ve milliyetçiliktir. Dolayısıyla, savaşı yok etmek için önce yurtseverliği ve milliyetçiliği yok etmek gerekmektedir.’’ . Tolstoy’un bu kitapta bize neler anlattığını anlamak için yine Tolstoy’a ait olan ‘’kitap/savas-ve-askerlik-uzerine--115670’’ üzerine kitabını okumamız gerekmektedir. Bakın Tolstoy neler ifade ediyor bu kitapta. ‘’Hükûmet ve hükûmete nüfûz eden ve elbette başkalarının emeğiyle yaşayanlar için çalışanlar üzerinde hâkimiyet kurmaya yarayan bir araç gereklidir; bu araç ordudur. Savaşseverler, yani zenginler ve hükûmetler için askerlik somun ekmek gibidir, asker ise somundan kesilmiş bir dilimdir, ölecek olan askerin ve düşmanın onlar için önemi yoktur. Dış düşmanlara karşı savunma, yalnızca bahanedir ... bu tüm hükûmetler için geçerlidir. Bu kişiler, kendi halklarını ve diğer ulusu tahrik etmekte, daha sonra da ulusun refahı ya da savunması için savaş ilânından başka bir çıkış yolu yokmuş görüntüsü vermekte ve bu savaş yine generaller, subaylar, tüccarlar ve genelde de zengin sınıflar için yararlı olmaktadır. Aslına bakılırsa savaş, askerlerin var oluşunun kaçınılmaz sonucudur. Ordu, yalnızca hükûmetlerin kendi emekçi halkı üzerinde hâkimiyet kurmaları için gereklidir.” Tolstoy burada Çarı, hükümeti ve bağlılıklarını göstermek amacıyla kölece yanıp tutuşan siyasi (asker/sivil) elit tarafından vatan haini ilan edilmiştir. Zaten Tolstoy hayatının sonuna doğru bir anarşist olarak çıkmıştır. Devlet mekanizmasını kabul etmez, kilise egemenliğini kabul etmez. Rus toplumunun ahlaki bir çöküş içinde olduğunu sürekli vurgulayarak toplumu eleştirir. Bu adamı bu yüzden seviyorum… Yazımın sonlarına gelirken buraya bir marş bırakmak istiyorum. Kitabın ismi ile alakalı olduğundan tabii ki. Kasım 1999 çıkan bir albümün 15. Sırasında yer alır. Bestecisi Rifat Bey’dir. İlk seslendiren kişi ise Hafız Yaşar Bey’dir. Hadi biraz ara verelim saygıdeğer okurlar. Sizde güzel bir marş dinleyin, süresi ise 4 dakika. İyi dinlemeler… https://www.youtube.com/watch?v=ZMuRHyPY17o ... Savaş dediğimizde herkesin aklına o meşhur film gelir. Nedir o meşhur film ? Tabii ki ‘’Saving Private Ryan’’ , Er Ryan’ı kurtarmak. Sinema tarihinin en iyi savaş ve aksiyon sahnelerine sahip olan film olarak bilinir. 6 Haziran 1944 günü. Fransa’yı ele geçirmiş Nazi Almanya'sı karşısında. Britanya ve Amerika askerlerinin Normandiya’ya yaptığı çıkarma. Bu harekat Alman cephesinin yarılmasına, Fransa’nın ortasına kadar gerilemelerine yol açtı. Savaşın çok çirkin yüzleri vardır. Bunu size birkaç fotoğraf ile anlatmak istiyorum. https://resimyukle.io/r/rba5Lqn6XE https://resimyukle.io/r/cnslYSQKRE ... Bu gördükleriniz Fransız kadınlarıdır. Normandiya Çıkarması sonrası Nazi Almanya’sı kuvvetleri geri çekilince. Kısacası Fransızlar bağımsızlıklarını kazanınca. Alman askerleri ile ilişki yaşamış ya da yaşamak zorunda kalmış Fransız kadınlarının saçlarını zorla kazıdılar. Fransız kadınlarının göğsüne gamalı haç damgası bastıktan sonra bu kadınları Paris sokaklarında yürüttüler. Bütün Fransızlar sokakta yürüyen bu kadınlara tükürüyor ve onları aşağılıyordu. Savaş işte budur. Bir kadının gözyaşlarıdır savaş… Savaşın acımasız yüzünden, kandan, nefretten bahsetmişken savaşın o çirkinliğine rağmen onu güzelleştiren insanlardan bahsetmek istiyorum. Onun ismi Desmond Thomas Doss. İkinci Dünya Savaşı’nda bir piyade bölüğünde muharebe doktoru olarak görev yapan bir onbaşıydı. Bu adamın hayatı kitaplara, Vicdani Ret Belgeseline ve 2016 yapımı bir film olan ‘’Hacksaw Ridge’’ yani Savaş Vadisi filmine konuk oldu. Desmond Doss bir vicdani retçiydi. Kısacası eline silah almayı kabul etmiyordu. Bir insanın hayatına son vermek tartışmasız en büyük acımasızlıktı onun için. Desmond Doss, Okinawa Savaşı’nda 75 kişiyi kurtararak eylemlerinden dolayı Onur madalyası alan tek vicdanı retçi olmuştur. Sadece gözünüze savaş meydanına silahsız girip bombaların altında 75 askerin hayatını kurtarırken aynı zamanda 3 defa yaralanan bu askeri getirmenizi istiyorum. Filmini izleyen biri olarak çok duygulanmıştım. İzlemek isteyenler için link bırakıyorum. Buradan inceleyebilirler. https://www.beyazperde.com/filmler/film-208104/ ... Bir incelemenin daha sonuna geldik. Umarım incelememi beğenmişsinizdir. Bir sonraki incelemede görüşmek üzere, sağlıcakla kalın… (Emircan Çanak)

Tolstoy okumayı seviyorum. Dili öyle akıcı ki kendinizi kitaba ilk sayfadan kaptırıveriyorsunuz. Onun eserlerini okurken adeta okumuyor da izliyormuşum gibi hissediyorum. İlk kitaplarından biri olan Sivastopol, savaşın tüm o çirkin yüzünü, Fransız-Rus çarpışmalarını en şiddetli haliyle aktarıyor. Savaşın insanlar üzerindeki ruhsal yıkımlarını okumak her daim acı veriyor. Şu alıntıya, anlatıma bir bakın: "Hemen oracıkta bir sedye üzerindeki bir başka yaralının, silah arkadaşının ameliyatını izlerken nasıl kıvrandığını ve fiziksel bir acıdan çok, başına gelecekleri beklemenin ruhsal acısıyla inleyişine tanık oluyorsunuz; ruhunuzu allak bullak eden bir görüntüye tanık oluyorsunuz: Savaşı bando mızıka ve dalgalanan sancaklar eşliğinde at oynatan generaller, düzgün sıralar oluşturup pırıltılı giysiler içinde geçit yapan askerler olarak değil, gerçek yüzüyle görüyorsunuz: Kan, acı ve ölüm olarak." (Özlem Kesim)

Savaşı ve savaşın yaşattıklarını her yönüyle ele alan ve çok başarılı bir şekilde işlenen bir kitaptı. Özellikle askerlerin duygu ve durumlarını bu denli iyi anlatması kimi yerde biraz durup olayları algılamak için kendime zaman tanımamı sağladı. Çok güzel ve hüzünlüydü, bence herkes şans vermeli. (Ş.)

Kitabın Yazarı Lev Tolstoy Kimdir?

Lev Tolstoy 28 Ağustos 1828 tarihinde Moskova'da doğdu. Babası Kont Nikolay İlyiç Tolstoy, 1812 Napolyon Savaşlarına katılmış emekli bir yarbaydı.

Tolstoy romanlarında, insanoğlunun ne kadar değişik karakterli olduğunu vurgular. ''Savaş ve Barış'', ''Anna Karanina'' insan tahlileri ve canlı tasvirler bakımından birer baş eserdir.

Lev Tolstoy'un kendini arayış serüveni ölünceye kadar sürdü. Karısı bile onu anlamadı. Tolstoy, bir çocuk gibi hayata küstü ve kaçtı. Seksen iki yaşındaki karanlık ve yağışlı bir Ekim gecesinde köyünden ayrıldı. Yolda hastalandı 7 Kasım 1910'da küçük bir tren istasyonunda hayata veda etti.

Lev Tolstoy zengin bir ailenin çocuğu olarak Rusya'nın Tula şehrindeki Yasnaya Polyana adlı konakta doğdu. Çok küçük yaşlarında önce annesini, sonra babasını kaybetti, yakınlarının elinde büyüdü. Çocukluğundan beri gerçekleri incelemeye karşı büyük bir ilgisi vardı. Öğrenimini tamamlamak için Moskova'ya gitti. Çalışkan zeki bir öğrenci olarak başarı ve sevgi kazandı. Fransızcasını ilerletmiş, Voltaire'i ve J. J. Rousseau'yu okumuş, bu iki yazarın kuvvetli etkisinde kalmıştı. Yasnaya-Polyana'ya döndü, yoksul köylüler arasına katıldı. İlk eseri olan "Çocukluk"u bu sıralarda yazdı.

Lev Tolstoy Bir süre sonra orduya girdi; Kafkasya'ya gitti. Kafkas halkının yoksulluk dolu yaşayışlarını ele aldığı izlenimlerle ilk gerçekçi hikâyelerini yazdı. 1854'te Kırım savaşı'na subay olarak katıldı. Sonra askerlikten ayrılıp Petersburg'a gitti. Bir kısım eserlerini oldukça sakin geçirdiği o yıllarda yazdı. Gene de içinde, aradığını bulamayan bir ruh çalkalanıyordu. Batı Avrupa ülkelerinde uzun bir gezintiye çıktı. Almanya, Fransa, İsviçre'de dolaştı. Yurduna dönüşünde gene Yasnaya-Polyana'ya yerleşti. Asalet ünvanlarından, lüksten sıkılıyordu. Köyünde bir okul kurdu. Bu okul, öğrenim, eğitim bakımından yepyeni bir kurumdu. Huzura kavuştuğuna kanaat getirdikten sonra, 1862'de evlendi.

Lev Tolstoy evlendiğinde karısı Sophie Behrs kendisinden 16 yaş küçük olup henüz 18 yaşındaydı. Bu evlilik onun düzenli bir hayat özlemini giderecekti. Bu evlilikten 13 çocukları oldu; bu çocukların 3'ü bebek iken, biri 5 diğeri de henüz 7 yaşında iken öldü. Eserlerinden en kuvvetli olan iki romanı "Savaş ve Barış" ile "Anna Karenina'yı" bu dönemde yazdı. Karısı, eserlerini yazmasında en büyük yardımcısıydı. Hatta "Savaş ve Barış"ın düzeltmelerini 12 kez yapıp yazmıştır. Aradan bir süre geçince yeniden, bu sefer eskilerden daha şiddetli bir moral çöküntüsüne uğradı. Geniş halk yığınlarının, özelikle Rus köylüsünün yoksul, perişan durumu onu çok üzüyordu. Bütün servetini köylülere dağıttı, her haliyle onlar gibi yaşamaya başladı. Kaba saba giyiniyor, giydiği her elbiseyi kendisi dikiyordu. Değişmeyen tek tarafı bıkıp usanmadan yazmasıydı. "Kroyçer Sonat", "Efendi ile Uşak", "Karanlıkların Gücü", "İman nedir", "İnciler", "Kilise ve Devlet", "İtiraflarım" hep bu yılların ürünleridir.

Lev Tolstoy Eserlerinde insanlığın çeşitli meselelerine değinen Tolstoy'un dünya ölçüsünde bir sanat ve fikir değeri vardır. Kendi ülkesinin toplumsal siyasal çalkantılarını, halkının yaradılışını, yaşayışını büyük bir ustalıkla yansıtmıştır. Gerçekçi edebiyatın en büyük temsilcilerinden olduğu kadar, bir filozof ve bir eğitimci olarak da ün kazanmıştı. Yukarıda sayılanların dışında "Diriliş", "Gençliğim", "Çocukluk", "Hacı Murat", "Ayaklanış", "Sergi Baba", "Tanrı Bizim İçimizdedir", "Kazaklar", "Tesadüf", "İki Süvari" gibi eserleri vardır.

Lev Tolstoy 82 yaşındayken, 1910 yılında öldü. Kış ortasında evini terk ettiğinde hasta düştükten sonra, Astapovo'da tren istasyonunda zatürre'den öldü. Polis, cenazesine katılmak isteyenlere ulaşımı sınırlandırmak için çalıştı, ama binlerce köylü cenazesinde sokakları doldurdular.

82 yaşında vefat eden Lev Tolstoy birçok kez büyük sıkıntılar yaşamıştır. Marksizm'den etkilenerek oluşturduğu mülkiyet konusundaki radikal fikirleri nedeniyle bütün servetini köylülere dağıttı, her haliyle onlar gibi yaşamaya başladı. Bu sebeple ailesiyle arası açıldı. Hıristiyan anarşizmini geliştirmeye çalıştığı kitabı "tanrının egemenliği içimizdedir" kitabıyla yeni bir hristiyanlık akımı tanımlaması, Ortodoks Kilisesi tarafından aforoz edilmesine sebep oldu. Tolstoy, ömrünün son yıllarını büsbütün derbeder bir şekilde geçirdikten sonra, bir küskünlük sonucunda, evini bırakıp yollara düştü. Astapovo tren istasyonunda ölü olarak bulundu. Ölümüne zatürrenin sebep olduğu bilinmektedir. Hayatı boyunca yaşamın nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalıştı. Eserlerinde bunu eksiksiz olarak yansıtmayı hedef edinmiş en büyük Rus yazarlarından birisi olarak edebiyat ve dünya tarihindeki yerini aldı.

Lev Tolstoy Kitapları - Eserleri

  • Hacı Murat
  • İnsan Neyle Yaşar?
  • Kazaklar
  • Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)
  • Anna Karenina
  • Aile Mutluluğu

  • Aslan ile Köpek Yavrusu
  • Hazreti Muhammed
  • Çocukluk
  • Çocukluk, İlkgençlik, Gençlik
  • Sivastopol
  • İvan İlyiç'in Ölümü
  • Kreutzer Sonat

  • Diriliş
  • Sergi Baba ve İki Hafif Süvari
  • Efendi ile Uşağı
  • Erik Çekirdeği
  • İtiraflarım
  • Ateşi Kıvılcımken Söndürmeli
  • Aşkın Yasası - Şiddetin Yasası

  • Sevgi Neredeyse Tanrı Oradadır
  • Üç Ölüm
  • Şeytan
  • Tanrı'nın Egemenliği İçinizdedir
  • Hayatın Anlamı
  • Masallar
  • Bir Gencin Dramı

  • Gençlik
  • Her Şeye Rağmen Sevgi
  • Sanat Nedir?
  • Din Nedir?
  • Vahşi Zevkler
  • Ve Işık Karanlıkta Parlıyor
  • Kafkas Tutsağı

  • İçimizdeki Şeytan
  • Hayat Üzerine Düşünceler
  • İnsana Ne Kadar Toprak Lazım
  • Hayatı Sorgulamak
  • Bilgelik Kitabı
  • Hikayeler
  • Günlükler

  • Tipi
  • Bütün Mutluluklar Birbirine Benzer
  • Fil ile Tilkiler
  • Baskın
  • Halk İçin Hikayeler
  • Öyküler
  • Ölüm Manifestosu

  • Karanlığın Kudreti
  • Canlı Ceset
  • Yaşlı Kavak
  • İlkgençlik
  • İhtiyar Adam ve Torunu
  • Tanrı Her Şeyi Bilir
  • Zamanımızın Köleliği

  • Dekabristler
  • İncil'in Kısa Bir Özeti
  • Tolstoy'un Risaleleri - 2. Cilt
  • Tolstoy'un Risaleleri - 1. Cilt
  • Davulun Sesi
  • Katya
  • Yunan Öğretmen Sokrates

  • Çocuk Gibi Olun
  • Şahin İle Horoz
  • Küçük Şeytan
  • Sahte Kupon
  • Savaş ve Askerlik Üzerine
  • Yurtseverlik, Askerlik ve İtaatsizlik Üzerine
  • Kralın Hediyesi

  • İnancım Neden İbarettir?
  • Dua
  • Savaşa Karşı Yazılar
  • Çömlek Alyoşa
  • Anna Karenina - 3. Cilt
  • Tolstoy'dan Seçme Öyküler
  • Yaşayan Ölü

  • Anna Karenina - 2. Cilt
  • Hikmetli Sözler
  • Savaş ve Barış - 2. Cilt
  • Savaş ve Barış - 3. Cilt
  • Savaş ve Barış - 4. Cilt
  • Hiddet
  • Tolstoy Gandhi Mektuplaşmaları

  • Ruh
  • Bethink Yourselves
  • Polikuşka
  • Tolstoy Bütün Eserleri 3
  • Balodan Sonra
  • Gri Tavşan
  • Seçilmiş əsərləri - 1. Cilt

  • Ruh ve Ölüm
  • Gençlik - 2. Cilt
  • Vatanseverliğe Karşı
  • Anna Karenina - 4. Cilt
  • Felsefe-i Hayat
  • İman ve İtikad
  • Aşk ve Öfke

  • Корней Васильев (Korney Vasiliev)
  • Gizli Notlar
  • Bütün Eserleri 10
  • Bütün Eserleri 11
  • Bütün Eserleri 12
  • Ölümden Sonra Dirilme - Cilt: 3
  • Çilekler

  • Tövbe Edin
  • Kuğular
  • İki Qusar
  • İman Vicdan Ve Dua
  • Halk İçin Hikayeler - 1. Cilt
  • Halk İçin Hikayeler - 2. Cilt
  • Halk İçin Hikayeler - 3. Cilt

  • Ainsi Meurt L'amour
  • Budala İvan
  • Yaban Çilekleri
  • Tanrı Gerçeği Görür Ama Bekler
  • Tolstoy Bütün Eserleri 14 (Ciltli)
  • Aforizmalar
  • Yolcu ve Köylü

  • Risaleler - İnsanın Dokuz Hali
  • Muhabbet
  • Kelam
  • Masallar
  • Basübadelmevt
  • Father Sergius
  • Söz ve Eşitsizlik

  • Bir İzdivacın Romanı
  • Çocukluk ve Gençlik Yılları
  • Susa Bilmirəm

Lev Tolstoy Alıntıları - Sözleri

  • Biz de böyleyiz işte... (İnsana Ne Kadar Toprak Lazım)
  • İnsan eğer çok yaşasaydı o nispette çok değişimlere uğrardı. İnsan başlangıçta bir bebekken sonra küçük çocuk, sonra yetişkin ve daha sonra da ihtiyar olurdu. Fakat insan ne kadar değişim geçirirse geçirsin kendisine daima "ben" demiştir. Bu "ben" bebeklikte, yetişkinlikte ve ihtiyarlıkta her zaman kişinin yanındadır. İşte değişmeyen bu "ben" ruh adını verdiğimiz şeydir. (Ruh ve Ölüm)
  • "İnsan kazanayım derken kendim kayboldum." (Tanrı Her Şeyi Bilir)
  • "Böyle anlarda bir felakete ne kadar yakın olduğumu bilseydin, kendimden ne kadar korktuğumu!" (Anna Karenina - 3. Cilt)
  • Bu da yaşamak mı sanki! İnsan ya tam öl­meli ya da tam yaşamalı. Tövbe, tövbe! (Çocukluk, İlkgençlik, Gençlik)
  • Insana öyle geliyordu ki yeni bir şeyi anlamak için büyük bir hevesle atılıyor ancak amacına erdikten sonra o şeyden nefret etmeye de hak kazandığını düşünüyordu. (Gençlik - 2. Cilt)

  • Kalben sakin ve uysal olun, hayatınızda mutluluğu bulursunuz. (İncil'in Kısa Bir Özeti)
  • Sağlığı ile övünenin değil hasta olanın hekime ihtiyacı vardır. (İncil'in Kısa Bir Özeti)
  • -Çünkü sen kendin için, mutluluğun için yaşamak istiyorsun. +Bu dünyada başka ne için yaşanır ki? -Tanrı için yaşamak gerekir Martin. (Hikayeler)
  • ''Kabahatlerin en korkuncu, nankörlüktür...'' (Çocukluk)
  • Bu acıyla da aynı şey olacak, zaman geçecek ve umurumda olmayacak. (Anna Karenina)
  • Ben, hayattan hiçbir beklentisi olmayan, mahvolmuş bir adamım artık... (Hikayeler)
  • Ölmek için referansa ihtiyaç yok (Anna Karenina - 3. Cilt)

  • Bence her insan bencildir,ve bütün yaptiklari da bu yüzdendir. -Bencillik,insanin kendisini en iyi ve en akilli olduğuna inanmiş olmasidir.. (Çocukluk, İlkgençlik, Gençlik)
  • Ve insanlar, kurtuluşu, her insan için zorunlu olan, tüm dinsel öğretilerde ve her bir insanın yüre­ğinde yazılan, 'kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma ve yakınlarını öldürme' yasasını yerine getirmekte arama­lıdırlar. (Yurtseverlik, Askerlik ve İtaatsizlik Üzerine)
  • İndi ki,bu dünya günahla doludur və ondan imtina etmək lazımdır,onda nəyə gərəkdir onun gözəllikləri? Bu işrəti niyə yaratmısan? (Sergi Baba ve İki Hafif Süvari)
  • 'Öldün mü toprağa gömerler, sonra da me­zarında ot biter, o kadar işte. Başka hiçbir şey yok' (Kazaklar)
  • Ben, niçin bütün dünyanın dâhiyane bulduğu Shakespeare'in yapıtlarını beğenmemekle kalmıyor, bunları bir de iğrenç buluyordum? (Sanat Nedir?)
  • Tarihsel olarak dekabristler,1825 Aralık ayında çarlığa karşı (Dekabr, Rusçada "Aralık" demek)meydan okumaya cüret etmiş ilk devrimcilerdi.hemen hepsi de Rus aristokrat ailelerinden geliyordu ve büyük bir çoğunluğu ise 1812'de Napoleon ordularına karşı savaşmışlar, kahramanlıklarıyla öne çıkmışlardı. (Dekabristler)
  • erkekler böyle düşünürsünüz.. Kendinize özgürlük tanıdınız, kadını ise kuleye tıkmak niyetindesiniz. Kendinize gelince her şeye izin verirsiniz.. (Kreutzer Sonat)