Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş - Mahatma Gandhi Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş kimin eseri? Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş kitabının yazarı kimdir? Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş konusu ve anafikri nedir? Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş kitabı ne anlatıyor? Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş PDF indirme linki var mı? Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş kitabının yazarı Mahatma Gandhi kimdir? İşte Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Henry David Thoreau
Yazar: Mahatma Gandhi
Çevirmen: C. Hakan Arslan
Çevirmen: Fatma Ünsal
Tasarımcı: Ömer Faruk Yıldız
Yayın Evi: Vadi Yayınları
İSBN: 9789757726524
Sayfa Sayısı: 172
Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İnsanlıktan çok ticaretle, tarımla, gündelik hayatın meşgaleleriyle uğraşarak bir iktidarın işleyiş çarkına kendini kaptırmış olanlar, kölelik düzeninin hükümranlığını sağlayan esas düşmanlardır ve bu düşmanlar uzaktan gelmemiş, yanı başımızda hatta bizzat içimizde bulunmaktadırlar. Yanı başımızdaki, içimizdeki düşman olmasa uzaktakiler hiçbir halt karıştıramaz diyor, Thoreau.
Yaşadığı dönemde siyasal iktidarın kölelikle, insan hakları ihlalleriyle, savaşla ilgili tüm icraatlarına karşı sade bir birey olarak mücadele etmenin, tepki vermenin yollarını arayan Thoreau, ödeyeceği her kuruş verginin masum insanların canına kastedecek bir kurşuna yatırılacağı gerekçesini ilan ederek vergi kaçakçılığı suçlamasına maruz kalırken içimizdeki düşmana karşı koymanın pratik bir yolunu işaret etmiş oluyordu. Thoreau, açık bir sosyal-siyasal etiğe "kula kulluğun yadsınması" idealine sımsıkı bağlıdır. Ancak bu yadsımanın toplumsal ve siyasal bir şiddet sınırına varması konusunda da oldukça duyarlıdır. Bunun için iktidarın nüfuz edemeyeceği şiddet-dışı bir pratik varoluş alanını işaret eder ve adını koyar bunun: "Yönetime boyun eğmeyiş" veya "kişinin boyun eğmezliği" veya yaygın tabiriyle Sivil İtaatsizlik. Bu alan, şiddete başvurmaya gereksinim bırakmayacak kadar iktidarları çıldırtan ve dönen tekerlerine çomak sokan yeterince geniş bir alandır.
Bu görüşleriyle Thoreau, Hindistan'dan Amerika'ya ve Afrika'ya bir çok özgürlük hareketinin düşünsel ve eylemsel çerçevesinin şekillenmesinde etkili olmuştur. Bunlardan belki de en önemlisi Mohandas Gandhi'nin Pasif Direniş kavramıyla ifadesini bulan eylem programıdır. Bir taraftan varolan sosyal ve siyasi sistemin radikal dönüşümünü öneren bir görüşe sahip olan Gandhi, aynı zamanda toplumun ve politikanın sınırları çerçevesindeki sosyal değişim ve politik eylemin devrimci tekniklerini geliştiren bir görüşe sahiptir. Geliştirdiği Satyagraha doktrini -en geniş anlamıyla şiddet dışı direniş- Gandhi'nin aşağılanmış kişilerin keskin acısını bir ahlakî müeyyideye çevirip saygı görme teşebbüsüdür. Buna göre devlet tabiatı icabı zorlayıcıdır ve insanlar verilmiş zorlayıcı gücü kullanma eğilimindedirler. Sonuçta her devlette şahsi bütünlük ve onurun zedelenme tehlikesi vardır. Devletin bu şekilde görüldüğü bir görüşte Kant'taki anlamıyla ahlakî bütünlük veya gerçeklik konusunda kendi vicdanına başvurabilir. Fakat, bu Gandhi'ye göre sadece zorlayıcı olmayan metodlarla yapıldığı sürece mümkündür. Kişi zorlayıcı vasıtaları kullandığı an kendisini devletle aynı iktidar zeminine koymuş olur.
Elinizdeki derleme Thoreau'nun Sivil İtaatsizlikte ilgili temel makalesinin yanısıra Thoreau'nun gerek Gandhi, gerekse başka bağlamlardaki muhtemel sonuçlarının ve uzanımlarının enine boyuna tartışıldığı yazıları içermektedir.
Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş Alıntıları - Sözleri
- Şeytana boyun eğerek Tanrı'ya ibadet edemem. Bu yüzden eğer biri "Ben Tanrı'ya ibadet etmek istiyorum; benim onu Şeytan vasıtasıyla yapmamın hiçbir sakıncası olmaz" derse bu cahilce bir aptallık olacaktır. Biz sadece ektiğimizi biçeriz. İngilizler 1833'te şiddet kullanarak daha büyük oy gücünü elde ettiler. Fakat şiddet kullanarak görevlerini daha iyi mi yaptılar? Onlar oy kullanma hakkı istediler ve şiddet kullanarak elde ettiler. Fakat gerçek haklar görevleri yerine getirmenin sonucudur; o yüzden bu hakları elde edememişlerdir.
- Gelgelelim yarar sağlayacak bir düzlemde konuşmak, bir yurttaş olarak söz almak gerekirse, kendilerine yönetimin tümüyle ortadan kalkması için uğraşanlar diyenlerden farklı olarak, yönetimin bir an önce ortadan kalkmasının değil, bir an önce daha iyi bir yönetimin ortaya çıkmasını istiyorum.
- Gandhi, binlerce taraftarını sınırı kasten ve büyük kitleler halinde geçmek için teşvik etti. Taraftarları kasten Güney Afrika topraklarını terkediyor ve sonra tabii izin almadan içeri giriyorlar ve bu yüzden hapse atılıyorlardı. Hapse atılan bu insanların çoluk çocuğunun perişan olmaması için, "Tolstoy Çiftliği" adı verilen, yardımlaşma kamp ve barınakları kurulmuştu. Sayısız insanın bu suretle yaptığı sınır ihlâli yüzünden, öyle bir an geldi ki, Güney Afrika hükümeti mahkumları üstüste doldurmasına rağmen, insanları hapsedecek hapishane bulamaz hale geldi. Çaresiz kalan hükümet sonunda pes ederek, sınır ihlalini hapisle cezalandırma kanununu iptal etmek zorunda kaldı.
- Sivil İtaatsizlik eylemcisi, “herkes kendi vicdanını izlerse ne olacak?" sorusunu cevaplamak zorunda değildir. Onun sorumlu olduğu şey, "herkes kendi vicdanını Sivil İtaatsizliğin gereği olan özel bir tarzda izlerse ne olacağı”dır.
- İnsanlar şimdi yanlış buldukları pek çok şeyi doğru olduğuna inanarak yapmışlardır. Hiç kimse kendisinin mutlak doğru olduğunu veya belirli bir şeyin, kendisi öyle düşündüğü için, yanlış olduğunu iddia edemez. Fakat onun fikri farklı olduğu halde aksi davranışta bulunmak kişi için yanlış bir davranış olur. Bu yüzden kişi, yanlış olarak bildiği şeyi yapmamalı ve onun sonuçlarına ne olursa olsun katlanmalıdır.
- Yasa koyucular, politikacılar, hukukçular, papazlar, memurlar gibileri, öncelikle kafalarıyla kulluk ederler devlete; bunların da ahlâki tercihlerde bulundukları pek görülmediğinden, Tanrı'ya olduğunca, farkında olmaksızın İblis'e hizmet etmeleri ihtimali epeyce yüksektir. Pek az kişi, örnekse tam anlamıyla kahramanlar, yurtseverler, amaçları uğruna nice acıya katlananlar, reformcular, gerçek insanlar devlete vicdanlarıyla da hizmet ederler, işte bu yüzden de çoğunlukla ona karşı gelirler; devlet, düşmanmış gibi davranır böylelerine. Bilge kişi ancak bir insan olarak yararlı olabilir; "toprak" olup "yel geçmesin diye bir deliği tıkamaya" gönül bağlamaz, bu görevi toza toprağa bırakır olsa olsa.
- Kendini herhangi bir haksızlığın, hatta en dayanılmaz haksızlığın ortadan kaldırılmasına adamak bir insanın ödevi değildir elbet, orası kesin. Uğraşmasını gerektirecek başka ilgileri neden olmasın? Ama bu haksızlıktan elini eteğini çekmek; artık bu işin üzerinde durmuyorsa, en azından bu duruma destek vermemek: Kişinin ödevidir bu! Kendimi başka işlere, başka düşüncelere adıyorsam, anlamam gereken ilk şey, en azından bunu başka birinin sırtına basmadan yapmaktır.
- Tüm dünyada, nerede adaletsizlik varsa, orada Sivil İtaatsizliğe ihtiyaç vardır yoksa adaletsizliği yok edemeyiz.
- Yönetim, insanların birbirlerine aldırmamaya pek hevesli olacakları kestirmeci bir araçtır, hem, söylendiği gibi, en kestirmeci olduğu durumlarda en az umursadığı öbek yönetilenlerdir.
- Dünyayı harika bir yer yapmak için değil, burada yaşamak için geldim ben.
Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Amerikalı yazar Hanry David Thoreu'nun, 1848 de Concorde Lisesi'nde ilk müsveddelerini okuduğu manifestosu. Eser, bir makale değil aslında bir nutuk. Thoreau'nun bu eseri siyasi tarih açışından önemli. Yaşadığı dönemde siyasal iktidarın kölelikle, insan hakları ihlalleriyle, savaşla ilgili tum icraatlarına karşı sade bir birey olarak mücadele etmenin yollarını arayan Thoreau, ödeyeceği her kuruş verginin masum insanların canına kastedecek bir kurşuna yatırılacağı gerekçesini ilan ederek vergi vermeyip, vergi kaçakçılığı suçlamasına maruz kalırken, içimizdeki düşmana karşı şiddet icermeyen pratik bir yolun önünü açmıştır. Yine bu kitapta sivil itaatsiliğin ve pasif direnişin peygamberi Mohanda K. Gandhi'nin yazılarını ve bir kısım yazar, hukukçu ve filozofun sivil itaatsizlik üzerine görüş ve analizlerini de iceriyor. (Murat)
Konuya siyaset denir hatta felsefe, tarih birlikte. Aslında hepsini barındırıyor kitap. Benim için okuması zordu. Kitap 2 bölümden oluşmuş diyebiliriz. Birinci kısım Thoreau'nun görüşleri, 2.kısım da Gandhi'nin felsefesi. Çevirmenin ön sözü ne kadar yalın, anlaşılır ve sürükleyici ise diğer kısımlar bunun tam tersiydi. Karmaşık cümleler, insanı yorucu paragraflar ve bir türlü bölüm sonuna gelinemeyişler. Gandhi kısmına biraz aşina olunca okuması daha keyifli oldu benim için ama Thoreau yeni bir keşifti. Tarihteki özgürlük hareketlerinin şekillenmesinde etkili olmuş fikirler. Her ne kadar bu tür konularda okumayı sevsem de beni gerçekten zorladı. (Gizem Hasdemir)
'İdraki olmayan doğru bilmez; vicdanı olmayan güzel eylemez.' demiş Fazlıoğlu. Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere, konu biraz çetrefilli bir konu. Yüzyıllar önce Henry David Thoreau diye bir birey varmış. Günün birinde vergi memurluğu kisvesi altında, birtakım paragözler, insan eti ile beslenen devletgiller bu arkadaşın kapısına dayanır, para ver der bize, tabi bizim delikanlı parasının gideceği düşüncesinden değil, ama yine de can havliyle atılır ve amiyane bir tabirle 'hayırdır oğlum ne parası, siz kime iş koyesiz' der. Alıyorlar bunu nezarete ve o asırları büyüleyecek olan meşhur hikayeye ortam hazırlanmış oluyor. Hikaye çok bilindik ama, ben yine de bilmeyenler için şuraya bırakacağım; Bizim delikanlı Thoreau, ABD ve Meksika savaşları sırasında kelle başına konan vergiyi ödemeyi reddiyor ve nezarete alınıyor. Gerekçe olarak da ödeyeceği para bir adam öldürmek için, başka bir adam veya tüfek satın almaya yaramasını istememesi. Yani şunu demeye getiriyor; sizler benden para alır, kurşun alırsınız. Onlar da kendi müridlerinden para toplar kurşun alırlar. E geriye İskender Büyük deyişiyle, ahmağın çok olduğu yerde kurşun havada gezer. Daha doğrusu bizler kendi ellerimizle imkan sağlayıp, alan açıyoruz bu tür şeylere. Buna benzer düşünceler aşılıyorlar kitap boyunca. Tabi kendisiyle fikirdaş ve arkadaşı ağabey Waldo bunu duyunca -Thoreau'nun nezareti boyladığını- davranır ve Thoreau'nun hücresine varır. Aralarında şöyle bir diyalog geçtiği söylenir; - Henry, neden buradasın? - Waldo, sen neden burada değilsin? Bu temel düşünce üzerine Thoreau 1840'lı yıllarda görev yaptığı bir okulda bir manifesto okur. Her şeyin başlangıcı olarak alınır manifestosu. Şimdi, o lafız nam salmış yürümüş, çok işler görmüş, toplum üzerinde baya cahillik zedelemesi üzerine yönetimler tarafından yasaklanmış, çeşitli şekillerde yayınlanması engellenmiş, bulundurulması bile yönetime rahatsızlık vermiştir. Bir çok yazara ilham kaynağı olmuş, hemen hemen okuyan her kişinin başucu kitabı olarak görülmüş, üzerine pek çok defa yazılmış. Evet evet Özel'in; kitap/waldo-sen-neden-burada-degilsin--4608 kitabı da burdan gebe. Bu kitabımız bu düşüncenin sonuçları, uzanımları ve temas ettiği noktaları, aralarında Gandhi'nin de bulunduğu bir kaç isim tarafından, bu düşünce üzerine görüşler sunulan derleme bir kitap. Kitabın tabiri caizse kalbinin bir odacağı bence bu dizelerle doluyordu; "Haksız yasalar varlığını koruyor: Bunlara boyun eğmekle mi yetinelim? Onları düzeltmeye uğraşıp başarana kadar da boyun eğmeyi sürdürelim mi? Yoksa bir an önce çiğneyelim mi onları? Bizimki türünden bir yönetim altında, insanlar genellikle çoğunluğu bu yasaları değiştirmeye kandırana kadar beklemek gerektiğini düşünürler. Karşı koymaları gerekirse peşine düşecekleri çarenin varolan kötülükten daha berbat sonuçlar doğurabileceği kaygısı taşırlar." Sayfa:62 Lafın kısası her ne kadar kör kurşunlara gelmeyi istediğim günler içerisinde okumuş olduğum bir kitap olsa da, güzel bir kitap okudum, bana değil ama buna inanabilirsiniz. Benim dönüp dönüp okuyacağım bir kitap oldu, incelemesi de kitap sonunda sunulan farklı görüşlerden sonra o kadar kolay olmuyor, epey bir süre üzerine düşünmek gerekiyor. Belki tanımak istersiniz diye şeettimm. Ekstra Düşünceler İnceleme adı altında günlükler karaladığımız şu günlerde, bir kaç gün önce başımdan geçen ilintili bir olayı da şuraya bırakayım, bundan sonrasını sadece merak edenler okusun. Şehiriçi çalışan minibüslerin birine bindim geçenlerde, bir kaç durak ötede ortalama 9-10 yaşlarında elinde elma poşetleri ile bir kız çocuğu da benim olduğum arabaya bindi. Az bir yol aldıktan sonra yer olmadığı için ayakta olanlardan o çocuk bir iki sallandı, düşecek gibi oldu. Elimde bu kitap ve kulaklığımda Gasparyandan içimi dağlayan bir senfoni de benimle beraber. Tabii çocuğu tuttum, düşmesine mani oldum. Ama niyeyse dağılmasın veya ezilmesin diye elma poşetlerini yere bırakmak istemeyen kıza poşetlerini bana vermesini, benim taşıyabileceğimi söylemek istemedim. Konumumu biraz daha değiştirip bir ayağımı büyük poşetinin altına koydum, fark etmeyecek şekilde poşetin ağırlığını hafiflettim onun için. Pencereden dışarı bakıyorum, arabanın hız ortalaması 50-60, dağlar, binalar, ağaçlar, marketler ve camiler geçiyoruz, kimsenin veya hiçbir kurumun bu kız çocuğundan haberleri olduklarını zannetmiyorum. Bir ben varım o çocuğa el uzatabilecek, bir de bizim o an yaşadıklarımıza tanık ve seyre dalan arka koltuk seyircisi vardır belki de. Yolculuk bana çok şey düşündürttü, aklıma çocuk istismarcıları geldi bir ara, gözlerimi yumdum, dişlerimi sıktım, burnumdan bir boğadan farksız soluyordum. Tüm bu pislikleri, haksızlıkları, ortadan bir anda kaldıramayacağımın bilincinden ötürü, kafamı pencerenin arasına sıkıştırıp giyotin işlevi görür düşüncesiyle kafamı koparma hissine kapıldım. Aklıma Hidayet geliyor, Allahsız diyorum hep senin yüzünden bu haller. Proust geliyor, Camus geliyor ve haznemde hepsine yetecek kadar küfürler var, biliyorum. Neredeseniz diyorum, hay ben sizin ansiklopedinizi diyorum. Çocuk var diyorum, güçsüz diyorum, poşetler ağır geliyor ufacık kollarına. Kim bilir nicesi var bunların, bu sadece gözüme ilişenlerden. İnşallah onlara yardımdasınız diyorum... Şöför de beyinsiz, anca kız kessin aynalardan. Demiyor ki bunca insan ayakta ve birçoğu da desteksiz, hani fermuarı açık biri olsan, bunu farketmiş bile olsan tutunduğum yeri bırakırsam düşerim diyerekten çekmeye korkar insan. Bir başka çocuk daha var, belki bir belki de iki yaş büyük bir diğerinden. Elinde boyunca bir tablet, afedersiniz ama, neyse, başka bir deyişle hiçbir şey umrunda değil. Tabi çocuğu idraksız diye yaka paça arabadan atmayı düşünmüyordum. Ama ne bileyim, nasıl ki kendini gerçekleştiremeyen, mevcut otomatın sınırlarını aşamayan beşerlere insan diyemiyorsam, ona da çocuk demek gelmiyordu içimden. Kiminiz tüm bu anlatılanları ahlak felsefesi olarak da algılayabilir. Büsbütün yanlışlayamasam da, maksadım bu tür acı örneklerin -çoğaltılabilir- var olduğu gerçekliğini gözler önünde tutmak. Yukarıda söz ettiğim şeyler üzerine biraz düşünmenizi istiyorum. Çünkü Thoreau öyle temel bir düşünceyi gözler önüne getiriyor ki, belki o kız çocuğu orada oturup ağlasa, Thoreau'nun manifestosuna yakın nedenlerden ötürü olacaktı bu... İyi bir anlatıcı olamadığımı biliyorum, ama mühim bir konu ve üzerine düşünmek gerekiyor. Bizler, en azından bir çoğumuz, nasihat yaşlarımızı çok arkada bıraktığımızı düşünürüz, ama ben bugün değerli bir ablamın buyurduğu gibi, fikri anlamda çıplak hissediyorum kendimi. Ve o kadar çok susmamız gereken şey varken, neden bu kadar çok konuşuruz onu da anlamış değilim henüz. Ama yine de bir kaç soru sormaktan alıkoyamıyorum kendimi. Kaç hayatımız var ki bizim? Bize bu hayatta hangi kılıflar, ne sebeple meşru? Biz kimiz ya da kim olduğumuzu zannediyoruz? Çok mu değerli varlıklarız? Bu nasıl bir topluluk, bu yaşananlar ne tür bir izdiham? Daha ne kadar başkalaşacak, ne kadar değişeceğiz? Nasıl bir çözüm bulunacaktır? Bu belirsizlikleri giderecek olan nedir? Ve son olarak Baudrillard'ın sorduğu şu soru; Bir çok şey olması gerekirken, neden hala hiçbir şey olmuyor? Bu lanet edilesi girdap da neyin nesi, kim soktu ulan beni buraya? (Kyrios & Maldoror)
Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş PDF indirme linki var mı?
Mahatma Gandhi - Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Mahatma Gandhi Kimdir?
Mohandas Karamçand Gandi (2 Ekim 1869 – 30 Ocak 1948), Hindistan ve Hindistan Bağımsızlık Hareketi'nin siyasi ve ruhani lideri. Gerçek ve kötülüğe karşı aktif ama şiddet unsuru içermeyen direniş ile ilgili olan Satyagraha felsefesinin öncüsüdür. Bu felsefe Hindistan'ı bağımsızlığına kavuşturmuş ve dünya üzerinde vatandaşlık hakları ve özgürlük savunucularına ilham kaynağı olmuştur. Gandi Hindistan'da ve dünyada, Tagore tarafından verilen ve yüce ruh anlamına gelen mahatma ve baba anlamına gelen bapu adlarıyla anılır. Hindistan'da resmî olarak Ulus'un Babası ilan edilmiştir ve doğum günü olan 2 Ekim Gandhi Jayanti adıyla ulusal tatil olarak kutlanır. 15 Haziran 2007'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu oybirliği ile 2 Ekim gününü "Dünya Şiddete Hayır Günü" olarak ilan etmiştir
Gandi ilk olarak Güney Afrika'da Hint topluluğunun vatandaşlık hakları için barışçı başkaldırı uyguladı. Afrika'dan Hindistan'a döndükten sonra yoksul çiftçi ve emekçileri baskıcı vergilendirme politikasına ve yaygın ayrımcılığa karşı protesto etmeleri için örgütledi. Hindistan Ulusal Kongresi'nin liderliğini üstlenerek ülke çapında yoksulluğun azaltılması, kadınların serbestisi, farklı din ve etnik gruplar arasında kardeşlik, kast ve dokunulmazlık ayrımcılığına son, ülkenin ekonomik yeterliliğine kavuşması ve en önemlisi olan Swaraj yani Hindistan'ın yabancı hâkimiyetinden kurtulması konularında ülke çapında kampanyalar yürüttü. Gandi Hindistan'da alınan Britanya tuz vergisine karşı 1930'da yaptığı 400 kilometrelik Gandi Tuz Yürüyüşü ile ülkesinin Britanya'ya karşı başkaldırmasına öncülük etti. 1942'de Britanyalılara açık çağrıda bulunarak Hindistan'ı terketmelerini istedi. Hem Güney Afrika hem de Hindistan'da birçok kere hapsedildi.
Gandi her durumda pasifizm ve gerçeği savunarak bu görüşlerini uyguladı. Kendi kendine yeterli olan bir aşram kurarak basit bir yaşam geçirdi. Çıkrık ile örülen geleneksel dhoti ve örtü gibi giysilerini kendisi yaptı. Önceleri vejetaryen iken sonraları yalnızca meyve ile beslenmeye başladı. Hem kişisel arınma hem de protesto amacıyla bazen bir ayı aşan oruçlar tuttu.
Mohandas Karamçand Gandi 2 Ekim 1869 günü Porbandar'da bir Hindu Modh ailesinin oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Babası Karamçand Gandi, Porbandar'ın diwanı yani başveziriydi. Annesi Putlibai, babasının dördüncü eşi ve Pranami Vaişnava mezhebinden bir Hinduydu. Karamçand'ın ilk iki eşi birer kız çocuk doğurduktan sonra bilinmeyen bir nedenle ölmüşlerdir. Dindar bir anne ile geçirdiği çocukluk döneminde çevresinde Gucarat'ın Caynu etkileriyle Gandi canlılara zarar vermeme, etyemezlik, kişisel arınma için oruç tutma ve farklı inanç ve kast üyeleri arasında karşılıklı tolerans gibi öğretileri öğrenmiştir. Doğuştan vaişya ya da çalışanlar kastına mensuptur.
Gandi ve eşi Kasturba (1902)
Mayıs 1883'de, 13 yaşındayken, ailesinin isteğiyle yine 13 yaşındaki Kasturba Makhanji ile evlendi. İlki bebekken ölen beş çocukları oldu; Harilal 1888'de, Manilal 1892'de, Ramdas 1897'de ve Devdas 1900'de doğdu. Gandi gençliğinde Porbandar ve Rajkot'ta ortalama bir öğrenciydi. Bhavnagar'da bulunan Samaldas Kolejine giriş sınavını kılpayı kazandı. Ailesi avukat olmasını istediği için kolejde de mutsuzdu.
18 yaşında 4 Eylül 1888'de Gandi avukat olmak için hukuk okumak üzere University College London'a girdi. İmparatorluk başkenti Londra'da geçirdiği zaman içinde, etten, alkolden ve seksten uzak durma gibi Hindu kurallarına uyacağına dair, Caynu keşiş Becharji'nin önünde annesine verdiği sözün etkisinde kalmıştır. Her ne kadar örneğin dans dersleri alarak İngiliz geleneklerini denemeye çalıştıysa da evsahibinin koyun etinden yaptığı yemekleri yiyemiyor, yine evsahibinin gösterdiği Londra'nın birkaç etyemez lokantasından birinde yemek yiyordu. Yalnızca annesinin isteklerine körükörüne uymak yerine, etyemezlik üzerine yazılar okuyarak, entelektüel olarak da bu felsefeyi benimsedi. Etyemezler Derneği'ne katıldı, yönetim kuruluna seçildi ve bir şubesini kurdu. Daha sonra, dernek örgütleme deneyimini burada kazandığını söylemiştir. Karşılaştığı etyemezlerin bazıları, 1875 yılında evrensel kardeşliğin tesisi için kurulmuş olan ve kendilerini Budist ve Hindu edebiyatını araştırmaya adamış olan Teosofi Derneği'ne üyeydi. Bunlar Gandi'yi Bhagavadgita 'yı okuması için teşvik etti. Daha önce din konularına özel bir ilgi göstermemiş olan Gandi Hinduizm, Hıristiyanlık, Budizm, İslam ve diğer dinlerin kutsal metinleriyle bunlar hakkında yazılan eserleri okudu. İngiltere ve Galler barosuna girdikten sonra Hindistan'a döndü ama Bombay'da avukatlık yaparken çok başarılı olamadı. Daha sonra lise öğretmeni olarak işe başvurup başarılı olamayınca Rajkot'a geri döndü ve arzuhalcilik yapmaya başladı ancak bir Britanya subayı ile düştüğü anlaşmazlık sonucu bu işi de kapatmak zorunda kaldı. Otobiyografisinde bu olaydan ağabeyinin yararına yaptığı başarısız bir lobicilik girişimi olarak sözeder. O zamanlar Britanya İmparatorluğu'nun bir parçası olan Güney Afrika'da Natal eyaletinde bir Hindistan firmasının önerdiği bir yıllık işi 1893'te bu şartlar altındayken kabul etti.
Gandi 1895 yılında Londra'ya döndüğünde radikal görüşlü Sömürgeler Bakanı Joseph Chamberlain ile tanıştı. Daha sonraları bu bakanın oğlu Neville Chamberlain 1930'larda Büyük Britanya Başbakanı olacak ve Gandi'yi durdurmaya çalışacaktı. Joseph Chamberlain Hintlere barbarca yaklaşıldığını kabul etmesine rağmen bu durumu düzeltecek herhangi bir yasa değişikliğine gitmeye pek istekli değildi.
Mahatma Gandhi Kitapları - Eserleri
- Gandhi
- Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş
- Bütün İnsanlar Kardeştir
- Mahatma Gandhi Otobiyografi
- Ghandhi'ye Göre Bhagavad Gita
- Mahatma Gandi Sevgi, Dünyadaki En İncelikli Güçtür
- Bhagavad Gita
- Hakikat Tecrübelerim
- Liderlik Fəlsəfəsi
Mahatma Gandhi Alıntıları - Sözleri
- Dünyayı harika bir yer yapmak için değil, burada yaşamak için geldim ben. (Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş)
- Kimseye kirli ayaklarıyla , beyninizde gezme fırsatı vermeyin. (Hakikat Tecrübelerim)
- "Varlığa ayrım yapmadan bakanlar, gerçeğin ötesine geçmişlerdir." (Ghandhi'ye Göre Bhagavad Gita)
- Bagışlamaq qisasdan da üstündür.Çünki intiqam bir cür zəiflikdir. (Bütün İnsanlar Kardeştir)
- Kıskançlığın mantığı yoktur. (Mahatma Gandhi Otobiyografi)
- "Kalabalıklardan uzak durmak , özünde gerçeği sabırla aramak , gerçek iç görüye bilgiyle ulaşmak . İste olgunlaştıran bilgiler bunlardır. " (Ghandhi'ye Göre Bhagavad Gita)
- Bu evrende hiç kimse üstün ya da değersiz değildir. Bu nedenle üstün bir sınıfa ait olduğunu iddia eden hiç kimse üstün değildir ve kendisinin değersiz olduğuna inanan kimse de cehaletinin kurbanıdır. Efendileri tarafından ona değersiz olduğu öğretilmiştir. (Mahatma Gandhi Otobiyografi)
- Gandhi, binlerce taraftarını sınırı kasten ve büyük kitleler halinde geçmek için teşvik etti. Taraftarları kasten Güney Afrika topraklarını terkediyor ve sonra tabii izin almadan içeri giriyorlar ve bu yüzden hapse atılıyorlardı. Hapse atılan bu insanların çoluk çocuğunun perişan olmaması için, "Tolstoy Çiftliği" adı verilen, yardımlaşma kamp ve barınakları kurulmuştu. Sayısız insanın bu suretle yaptığı sınır ihlâli yüzünden, öyle bir an geldi ki, Güney Afrika hükümeti mahkumları üstüste doldurmasına rağmen, insanları hapsedecek hapishane bulamaz hale geldi. Çaresiz kalan hükümet sonunda pes ederek, sınır ihlalini hapisle cezalandırma kanununu iptal etmek zorunda kaldı. (Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş)
- Tüm dünyada, nerede adaletsizlik varsa, orada Sivil İtaatsizliğe ihtiyaç vardır yoksa adaletsizliği yok edemeyiz. (Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş)
- "Eğer Bir Şahıs, Tanrı Dediğimiz Yüce Hakikat'i akl-ü fehmi'yle algılamışsa, eğer bunun yanısıra vazifesini anlamış da Tanrı'nın ipine sıkı sıkıya sarılmışsa, eğer ataleti silkeleyerek adını Tanrı Katında hizmet edenler listesine yardırmışsa, böyle bir şahıs hiçbir zaman hedefinden uzaklaştırılamaz..." (Bhagavad Gita)
- Yürekten gelen, içten ve temiz istekler her zaman gerçekleşir. (Gandhi)
- Sonunda en iyisi şu: insan İyi görünüyor diye, ilgisi olmayan Şeyleri almaktansa, başarmasa bile kendi işini yapmalı. Görevini yaparken ölmek bir erdemdir Başka yollarda dolaşan, sonsuza dek dolaşır durur. Bhagavad Gita (Gandhi)
- "Gerçeği kendi özünde bulan, kendi kendisiyle barışır. Gerçeğe daha ermemiş olan kendi kendisiyle savaşır. " (Ghandhi'ye Göre Bhagavad Gita)
- “Bazı anlar vardır, hayatımızın akışını değiştirir. Ve bazı sözler vardır, çok düşünmeden çıkar ağzımızdan ama etkisi tüm hayatımıza yayılır.“ (Mahatma Gandi Sevgi, Dünyadaki En İncelikli Güçtür)
- "Gerçeği kendi özünde bulan, kendi kendisiyle barışır. Gerçeğe daha ermemiş olan kendi kendisiyle savaşır." (Ghandhi'ye Göre Bhagavad Gita)
- Gerçeğin yüzü, mayanın yaldızlı tülü arkasında saklıdır. Upanişad (Gandhi)
- İnsanlar şimdi yanlış buldukları pek çok şeyi doğru olduğuna inanarak yapmışlardır. Hiç kimse kendisinin mutlak doğru olduğunu veya belirli bir şeyin, kendisi öyle düşündüğü için, yanlış olduğunu iddia edemez. Fakat onun fikri farklı olduğu halde aksi davranışta bulunmak kişi için yanlış bir davranış olur. Bu yüzden kişi, yanlış olarak bildiği şeyi yapmamalı ve onun sonuçlarına ne olursa olsun katlanmalıdır. (Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş)
- Gururun olduğu yerde, ilim irfan yoktur. (Ghandhi'ye Göre Bhagavad Gita)
- "Hiçbir tiksintisi ve beğenisi olmayandır ki; insan onu her daim feragat eden şahıs olarak bilmelidir. Zirâ zıtlıkların teşkil ettiği kutuplaşmalardan arınmış kişi, esaretten kolayca kurtulur..." (Bhagavad Gita)
- Yasa koyucular, politikacılar, hukukçular, papazlar, memurlar gibileri, öncelikle kafalarıyla kulluk ederler devlete; bunların da ahlâki tercihlerde bulundukları pek görülmediğinden, Tanrı'ya olduğunca, farkında olmaksızın İblis'e hizmet etmeleri ihtimali epeyce yüksektir. Pek az kişi, örnekse tam anlamıyla kahramanlar, yurtseverler, amaçları uğruna nice acıya katlananlar, reformcular, gerçek insanlar devlete vicdanlarıyla da hizmet ederler, işte bu yüzden de çoğunlukla ona karşı gelirler; devlet, düşmanmış gibi davranır böylelerine. Bilge kişi ancak bir insan olarak yararlı olabilir; "toprak" olup "yel geçmesin diye bir deliği tıkamaya" gönül bağlamaz, bu görevi toza toprağa bırakır olsa olsa. (Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş)