Son Bölüm - Knut Hamsun Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Son Bölüm kimin eseri? Son Bölüm kitabının yazarı kimdir? Son Bölüm konusu ve anafikri nedir? Son Bölüm kitabı ne anlatıyor? Son Bölüm kitabının yazarı Knut Hamsun kimdir? İşte Son Bölüm kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Knut Hamsun

Çevirmen: Behçet Necatigil

Yayın Evi: Tur Yayınevi

İSBN:

Sayfa Sayısı: 421

Son Bölüm Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Son Bölüm Alıntıları - Sözleri

  • " Öyle, şu yeryüzünde avare kimseleriz. Yollar çöller aşar, kâh sürünür kâh yürür ve çiğner geçeriz birbirimizi. Daniel gibi, o da çiğnedi ve çiğnendi."
  • "İntihar, cinayeti rezil eder"
  • Bugün çabalasak, dönüp dolaşsak da bir gün telef olur gideriz.
  • Ölüm, hayatta bata çıka yürür çamurlu bir batakta gibi...
  • Kitaplardan öğrendiklerimize oranla, zengin değildir ruhumuz; ama işte asıl bu karşılaştırma yüzünden kitap bilgiçliğini bir yana bırakabilir, onsuz olabiliriz. Bizim içimizdekidir insan, gerçek kendimiz yani.
  • Ölüm temizliyor bizi.
  • Bir zaman yürüdükten sonra yine bir süre yürüyoruz, bir gün gidiyor, sonra bir gece gidiyoruz ve sonunda ertesi günün şafağında tatlılıkla, barış ve ciddiyet içinde ölüyoruz. Son bölümü ölüm, hayatın romanı bu.
  • Bildiğim en güzel dinlenme okumaktır.
  • Ölüm için hayat ucuz bir eşyadır.
  • Ölümü gözlerinde büyütenler zenginler ve güçlülerdir en çok. Yoksulların bir itirazı yoktur ölüme, hatta bazen kendileri çağırırlar: Gelsin ölüm, neredesin son bölüm!
  • İnsanlar hep aynı telden çalamazlar, bazı teller kopar. Ara sıra sonuncu teli tıngırdatmak gerek.
  • Ölümü gözlerinde büyütenler zenginler ve güçlülerdir en çok. Yoksulların itirazı yoktur ölüme, hatta bazen kendileri çağırırlar: Gelsin ölüm, neredesin son bölüm!
  • Şeytan bile bir kadın yüzünden vurabilir kendini. Bir kadından öç almak için kendini vuran yalnızca kendisini cezalandırmış olur.
  • Şaşırmıştır Moss, "Tanrıya dua etmek mi?" diye soruyor. Kızmıştır intiharcı, "Ne var yani? Çok mu üstünsünüz ondan!"

Son Bölüm İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Dünya edebiyatının tartışmasız en büyük dahilerinden olan Knut Hamsun bu romanında da diğer tüm romanlarında olduğu gibi ustalığıyla ve eşsiz yeteneğiyle okuru mest esiyor. Hiç yormadan ve sıkmadan akıp giden sayfalar bu günlerde unutmaya yüz tuttuğumuz saf ve yüksek edebiyatı tekrar anımsatıyor bize. Bir dağın başındaki sanatoryumun ve bu sanatoryumun eksantrik konuklarının günlük yaşamlarına, birbirleriyle ilişkilerine, kişiliklerine odaklanıyor yazar. Mutlaka okuyun derim. (Ateş Sonat)

Torahus;köyden uzak dağın eteklerinde Daniel’in emekleriyle bir çiftlik haline getirilmiştir.Biri avukat,diğeri doktor olmak üzere iki yabancının niyeti çiftliği satın alıp yerine Torahus Sanatoryumunu kurmaktır. Nitekim bu isteklerini gerçekleştirirler.Fakat satın aldıkları çiftlik yoğun ısrarları sonucu Daniel’in olmasada,yakınlarında ki bir arazi olmuştur. Birçok ilginç karakterin buluşma noktası olan bu sanatoryumda ki kişilerin ortak özellikleri kiminin bedenen,kiminin de ruhen yaşadığı hastalıklardır. Herbirine ev sahipliği yapan bu yerde çoğunu bekleyen ilginç bir son vardır... İntiharcı,Matmazel d’Espard,Bay Moss,okul müdürü ve kont Flemming gibi kişiler bunlardan sadece birkaçıdır.Hepsi geçmişiyle ilgili sıkıntılardan kaçarak birbirlerine konuk oldukları bu yerde yoldaş olurlar. Bazen çareyi oradan ayrılmakta bulsalar da bir çoğu geriye dönmeden edemez. Ölüm teması başta olmak üzere birçok konunun ele alındığı harika bir kurgunun işlendiği bir roman okumuş bulundum. Çevirisini #behçetnecatigil ‘in üstlendiği yazarın diğer kitapları okuma listeme eklendi bile. @timasyayingrubu ayrıca serinin tüm kapak tasarımları da şahane (Baharkitaplığı)

Kitabın Yazarı Knut Hamsun Kimdir?

Norveçli yazar ve 1920 yılı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi.

Knud Pedersen (sonradan Knut Hamsun adını almıştır), Norveç'in kuzeyinde Gudbrandsdal sınırları içinde Lom kasabasında doğmuştur. Bir terzi olan babası, kalabalık ailesini alarak, daha kuzeye, Hamsund, Hamaröy kasabasına göç etti. Yazarlıkta kullandığı Hamsun adını, babasının 1863’te yerleştiği Hamsund köyünden aldı. Çocukluğu ve genç­liği kır­­sal bölgede geçti. Hemen hemen hiç resmî eğitim gör­medi.

Sekiz yaşında iken dayısının isteği üzerine annesiyle babası onu bir rahibin eğitimine verdiler. On dört yaşında, doğduğu kasabaya gidip orada bir tüccar yanında tezgahtarlık yaptı. Bir yıl sonra da Tranöy`de daha büyük bir tüccar yanında kalfalığa başladı. Tüccarın kızına aşık oldu fakat tüccar iflas edince ayrılmak zorunda kaldı. Bu sıralarda "Esrarengiz Adam" adında küçük bir aşk romanı yazdı. Bu roman, gezginlik yıllarında tanıştığı bir kitapçı tarafından bastırıldı. Buradan ayrılınca bir iki arkadaşıyla birlikte ucuz eşyalar satmaya başladılar. Kibrit, mum gibi şeyler satıyorlardı. Daha sonra ayrıldılar. Arkadaşı güneye, Knut kuzeye gitti.

İş bulamayınca zanaat öğrenmek amacıyla bir ayakkabıcının yanına gitti.

Bir yıl sonra daha büyük, epik bir eser kaleme aldı. Henrik Ibsen'i okumuştu, onun etkisi altında bulunuyordu. "Bir Karşılaşma" adındaki bu kitabını da, Bodö'de bir kitapçı yayımladı. Daha sonra bir aşk hikâyesi daha yazdı.

Kitaplarını okuyan ailesi artık bir iş bulmanın zamanı geldi diyerek onu bir bucak müdürünün yanına yardımcı olarak verdi. Bu bucak müdürünün pek çok kitabı vardı. Björnson'un toplu eserlerini okumasına izin verilmişti. Knut bu heyecanla kitaplara sarıldı ve gözlerini bozana kadar okudu.

Bu kitapların etkisiyle Knut bir kitap daha yazdı fakat yayıncılar basmaya yanaşmadılar. Knut'un bu kitapları bir yayınevinin desteği olmadan basabilmesi için bir zenginin desteği gerekiyordu.

Aradığı kişiyi buldu. Erasmus Zahl adında bir tüccardı bu. Çok gence yardım etmişti. Knut ona yazar olmak istediğini söyledi. Son yazdığım hikâye diye başka bir yazarı verdi. Tüccar kâğıtlara değil yüzüne baktı Knut'un. Genç Hamsun tüccardan çıkarken cebine bin kron indirmişti bile.

"Frida" adında bir köy hikâyesi ve şiirler yazmaya başladı.

Hikayesini tamamlayınca bir vapur bileti alarak Kopenhaga gitti. Bir kitapçıya, sonra da Norveçli bir şaire eserlerini kabul ettirme çabaları boşa çıkınca Oslo'ya döndü. Sonra göçebe olarak uzun bir yolculuğa çıktı.

Parası tükenen Hamsun tekrar aynı tüccarın yolunu tuttu. Tüccar yardımını esirgemedi. Makaleler, hikâyeler yazıyor bunları satmaya çalışıyordu. Parası tekrar tükenince aç kaldı ve bunu romanlaştırdı. Açlık romanı şöhretinin ilk basamağı oldu.

Bu sıkıntılar içerisindeyken, yol yapımında iş buldu. Kum ocağında kâtiplik edecek, çekilen kumların hesabını tutacaktı. Zor değildi bu iş. Çalışma ve dinlenme saatlerinde bol bol kitap okuyordu. Müsveddelere şiirler, makaleler karalıyordu. Zamanla bir hatip gibi konuşabildiğini keşfetti işçilerle sohbet ederken. Tanıştığı bir rahip ona konferans vermesini tavsiye etti. Bunun üzerine Gjövik şehrinde bir salon kiralandı. Konferans edebiyat alanında olacaktı.

Konferansı dinlemeye sadece altı kişi geldi. Altı kişiden biri olan bir yazı işleri müdürü konferansı beğendi. Çevreye konferansı övdü. Bir sonraki konferansına da sayıları artmıştı. Bu sefer yedi kişiydiler. Anlaşılan bu yörenin edebiyatla ilgilendiği yoktu. Knut evine geri döndü.

Yirmi bir yaşındaydı ama çalışmaktan ziyade yazmak istiyordu. Noelde bir arkadaşı onu çiftliğine davet etti. Arkadaşının annesi Knut'u çok sevdi ve ona bir rahip olmasını öğütledi. Ama Knut'un Amerika'ya gitmek istediğini öğrenince bu aile, Knut'a yol parası dört yüz kron ödünç verdi. O da, hemen İngilizce öğrenmeye koyuldu. Ünlü yazar Björnson'a gidip ondan bir tavsiye mektubu aldı. 1882'de Knut Amerika'ya gitmişti.

Amerika'da Björson'un mektubu bir işe yaramamıştı. Burada kimse onu tanımıyordu. Henry Johnson adında bir öğretmenle ahbap olup ondan İngilizce dersleri aldı. Onun kütüphanesini taradı. Özellikle Mark Twain onu etkilemişti.

Önce Norveççe daha sonra da, İngilizce konferanslar hazırladı. Geceli gündüzlü çalışmalardan sonra Minesota'ya geçti ve orada muhasebe işine başladı.

Arkadaşı Johnson karısıyla bir Avrupa gezisine çıkınca işler Knut'a kaldı. 1884 yazı ile güzü bu şekilde geçti. Bir açık arttırmada yüksek sesle konuşurken göğsünde bir sancı duydu. Öksürük nöbetiyle yere yığıldı. Doktor hızlı ilerleyen verem teşhisi koydu ve ona birkaç aylık ömrü kaldığını söyledi.

Knut birkaç ay hasta yattı. Ölürsem Norveç'te gömüleyim diyerek Norveç'e doğru yolculuğa çıktı. Ne kendisinin ne de dostlarının anlayamadıkları bir şekilde yol süresince kendiliğinden iyileşti. Deniz havası iyi gelmişti.

Norveç'e döndüğünde bir gazete ile anlaştı. Oraya makaleler yollayacak hiç değilse böylece dinlenecekti. Çalışıyor ve yazıyordu. 1885'de Mark Twain ile ilgili bir yazısında imzası Knut Hamsund, bir matbaa hatası yüzünden Knut Hamsun şeklinde basıldı. O da düzeltmeye yanaşmadı. O tarihten itibaren ismi böyle kaldı.

Norveç'te işinden ayrılınca tekrar aç kaldı. Bu açlığa bir yıl katlandı. Daha sonra bir zenginin yardımıyla tekrar Amerika'ya döndü.

Amerika'da tramvaylarda biletçilik yaptı. Biletçilik işini becerememişti. Çünkü durakları aklında tutamıyordu. Kitap okumaya daldığı için yolculara haber vermiyordu. Bu yüzden işinden ayrılıp Kuzey Dakota'ya gidip tarlalarda çalıştı.

1887 sonbaharını kapsayan bu çalışmalarda cebinde biraz parayla Amerika'ya ilk geldiğinde kaldığı yerlere döndü. Artık yazmaya başlayabilirdi.

Bu sürede Danimarka'ya gitti. Yazmaya azimle başladı.

"Yumruğunu yemedikçe kimsenin bırakıp gitmediği o garip şehir, Kristiania'da aç gezdiğim günlerdeydi. Tavan arasında uyanık yatıyordum. Alt katta bir saatin altıya vurduğunu duydum. Hafif aydınlanmıştı ortalık; insanlar merdivenleri inip çıkmaya başlamışlardı..." diyordu büyülenmişliğiyle.

Kağıtları üst üste yığıyor sürekli yazıyordu. Ne yazdığını iyi biliyordu. Açlık romanıydı bunlar. Yazdığı kısımları Politiken gazetesi yazı işleri müdürlerinden Edvard Brandes'e götürdü. Brandes bu karşılamayı daha sonra şöyle anlatıyordu: "Ondan daha düşkün bir başka insan pek az görmüşümdür. Düşkünlüğü elbisesinin yırtık pırtık olduğundan değildi. Ya o yüzü!. Çok uzundu müsveddeler. Kendisine geri veriyordum ki, birdenbire kelebek gözlüğü gerisinde gözlerindeki ifadeyi gördüm."

Behçet Necatigil tarafından dilimize çevrilen "Göçebe" adlı kitabını ise elli yaşlarında tamamlamıştır. Üç bölümlük büyük romana yazarın verdiği genel isimdir. İlk kitap "Sonbahar Yıldızları" altında 1906'da, "Hüzünlü Havalar" 1909'da, "Son Mutluluk" 1912'de Göçebe'de toplanmıştır ve yazarın ağzından anlatılmıştır. Bu defa kitabında evliliğin zor temasını işlemeye yönelir.

Hamsun, Göçebe adlı romanıyla 1920’de No­bel Edebiyat Ödülü'nü aldı. 1930’larda ülkesindeki faşist partiye katıldı. İkinci Dünya Sava­­şı’nda Norveç’in işgali sırasında Almanları destek­ledi. Ülkesi Norveç'in işgalinden önce başladığı Nazi taraftarlığını ülkesinin işgali sırasında da devam ettirmesiyle ünü ciddi şekilde lekelenmiştir. 1943 yılında aldığı Nobel ödülünü Goebbels'e göndermiştir. Sa­­­­­­vaştan sonra Nazi taraftarlığı nedeniyle tutuklandı, ancak ileri yaşı do­­layısıyla yalnızca para cezasına çarptırıldı.

Hamsun’un yalın ve çocuksu üslubu incelikle örülmüş bir düzyazı şiirini andırır. Ya­pıtlarında Rus yazarlarının, özel­lik­le de Dostoyevski’nin ruh­­sal yaklaşımı ile Amerikan ede­­biyatının etkilerini taşıyan kara mizahı birleştirmiştir. Ro­­­manlarındaki neşeli hava, in­­­­­sanın çevresini saran boşlu­ğu gizlemekten uzaktır. 20. yüz­­­­yıl ba­şında gelişen yeni-romantizmin edebiyattaki öncüsü olmuş ve romanı aşırı bir doğalcılığa kaymaktan kurtarmıştır. Ya­­­­­­­pıtları ancak ölümünden sonra ilgi görmüştür. Göçebe, Vik­­­­­tor­ya, Pan, Hüzünlü Ha­valar, İstanbul’da İki İskandinav Sey­­yah, Son Mutluluk başlıca yapıtlarıdır.

19 Şubat 1952 yılında doksan iki yaşında banyoda ölü bulundu. Cenazesi yakılmıştır.

Knut Hamsun Kitapları - Eserleri

  • Açlık
  • Dünya Nimeti
  • Pan
  • Rosa
  • Uçarı
  • Victoria

  • Göçebe
  • Hüzünlü Havalar
  • Son Mutluluk
  • Sonbahar Yıldızları Altında
  • İstanbul'da İki İskandinav Seyyah
  • Benoni
  • Gizemler

  • Son Bölüm
  • Nağıllar Diyarında
  • Oğlum Oğlum & Victoria
  • Dünya Nimeti 2. Cilt

Knut Hamsun Alıntıları - Sözleri

  • Böyledir bu: Yaşamak bile başlı başına bir nimettir; hayatın ayrı ayrı bütün mahrumiyetlerini karşılayan, peşin ve bol bir ödemedir yaşamak nimeti. (Göçebe)
  • Üff çekingen insanlar ne zor! Onların yanında her şeyi bizim yapmamız, bizim söylememiz gerek; hiç de yardım etmezler bize. (Açlık)
  • Hakikatı bilmek güç. Bunun nedeni belki de bize hakikatı anlatacak olan Avrupa basınının tek sesliliğidir. İnsan biraz şüpheleniyor doğrusu. Sesini duyurması lazım gelen taraf ta­mamiyle dilsiz. (İstanbul'da İki İskandinav Seyyah)
  • Tatlı sarhoşluğum hala devam ediyordu, dünyanın en kıymetli mektubunu almıştım, onu şuracıkta iç cebimde taşıyordum , o bana yazılmışa. Yazmayınız. Hayır, yazmam, pekala, ama kalkıp gelebilirim. Ve cümlenin sonunda üç nokta bulunuyordu. (Sonbahar Yıldızları Altında)
  • Hayat zevk almaktır! (İstanbul'da İki İskandinav Seyyah)
  • "Mesele ne harflerde, ne de kelimelerde!" "Ya neyde?" "Manasında!" (Benoni)

  • Hayatından hep memnun olabilmesi; üstelik yeni yeni mutluluklar besleyebilmesi için, insanın az çok basit olması gerekir. (Göçebe)
  • " Öyle, şu yeryüzünde avare kimseleriz. Yollar çöller aşar, kâh sürünür kâh yürür ve çiğner geçeriz birbirimizi. Daniel gibi, o da çiğnedi ve çiğnendi." (Son Bölüm)
  • İnsanlar hep aynı telden çalamazlar, bazı teller kopar. Ara sıra sonuncu teli tıngırdatmak gerek. (Son Bölüm)
  • Buğdaysa ekmek demekti; buğday veya buğdaysızlık, hayat veya ölüm demekti. (Dünya Nimeti)
  • Ölüm, hayatta bata çıka yürür çamurlu bir batakta gibi... (Son Bölüm)
  • Bu yeryüzünde tek başıma ve meçhul dolaşıyorum. Benim kaderim de böyleymiş. İçimde neler olduğundan kimsenin haberi yok; benim de bir şeyler mırıldandığımı kimse duymadı. (Victoria)
  • Dünyalığa gelince, her çeşit dünyalıktan nefret etmen gerekir. (Açlık)

  • "Aşk bir insanı yere yıkabilir, onu tekrar ayağa kaldırabilir, onu yeniden rezil edebilirdi... Ve aşk; dünyanın kaynağı, dünyanın sultanı oldu ama aşkın yolları çiçek ve kanla doldu, çiçek ve kanla." (Victoria)
  • Gün bitti. Her şey iyiydi, canımı sıkacak hiçbir şey olmadı.Çevremdeki büyük sessizlikte. yetişkin, göçebe tek insanım ben. Bununla büyüyor, daha bir önem kazanıyor, gittikçe yaklaşıyorum Allah’a. İçimde tavlanan demirlerin de rahatı, sanırım iyidir; çünkü Tanrı, kendine yakın olanlara inayetini ihsan eder. (Son Mutluluk)
  • Tanrı insanın gönlüne göre verir. (Pan)
  • Gençlikten kalma bir sevginin böyle yer etmesi, arada bir kendini göstermesi tuhaf. (Gizemler)
  • Aşk akıllıyı aptal eder... (Dünya Nimeti)
  • Ölüm için hayat ucuz bir eşyadır. (Son Bölüm)
  • Sevda da cinayet kadar tehlikelidir. (Göçebe)