Sonsuz Kaçış - Joseph Roth Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Sonsuz Kaçış kimin eseri? Sonsuz Kaçış kitabının yazarı kimdir? Sonsuz Kaçış konusu ve anafikri nedir? Sonsuz Kaçış kitabı ne anlatıyor? Sonsuz Kaçış PDF indirme linki var mı? Sonsuz Kaçış kitabının yazarı Joseph Roth kimdir? İşte Sonsuz Kaçış kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Joseph Roth
Çevirmen: Ahmet Arpad
Orijinal Adı: Die Flucht Ohne Ende
Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları
İSBN: 9786053141730
Sayfa Sayısı: 155
Sonsuz Kaçış Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Joseph Roth, 1985 yılında sinemaya da uyarlanmış olan Sonsuz Kaçış adlı yapıtında, I. Dünya Savaşı yıllarında, Avusturyalı üsteğmen Franz Tunda’nın maceralarla geçen yaşamını anlatır. Soluksuz bir şekilde akan olaylar, bu olayların geçtiği değişik ülke ve kültürler; bütün olup bitenlerin arasında ise hayatta kalmak için gösterilen muazzam bir enerji:
Cephedeyken bazı belgeleriyle nişanlısının bir fotoğrafını ceket astarının içine dikmişti. Rusya’da kaldığı yıllarda ve sonra Avusturya’ya dönerken yol boyunca, kamptan kaçtığı günlerde temin ettikleri sahte belgeleri kullanmıştı. Gerçek kimliğini sınırın öteki yanına geçince, kendini güven içinde hissedeceği topraklarda astarın içinden çıkaracaktı.
Ruslara esir düşen Tunda kapatıldığı kamptan kısa süre sonra kaçar. Ancak ülkesine dönemez, aylarca Sibirya’nın uçsuz bucaksız taygalarında, bir ayı avcısının yanında yaşar, Bolşeviklerle muhalifleri arasındaki savaşa katılır. Komünistlerin yanında savaşır, tüm yaşamını Rus Devrimi’ne vermiş olan Gürcistanlı bir kadın subaya aşkla tutulur. Onunla Bakû’den Moskova’ya uzanan bir yolculuğa çıkarlar. Günün birinde Viyana’ya dönmeyi başarsa da kısa süre sonra kendini Paris’te bulur. Franz Tunda gittiği yerlerde kimseyle yakınlaşamaz, savaş sonrası Avrupası’nda oluşmaya başlayan yeni toplumun dışında kalır.
Sonsuz Kaçış Alıntıları - Sözleri
- "İnsanın bir amacının olması lazım değil mi?"
- "Ormanın derinliklerindeymiş gibi insan içinde bulunduğu anda yaşar. İnsanlarla karşılaşır ve bir ağacın yapraklarını dökmesi gibi onları kaybeder."
- "İçe akıtılan tüm gözyaşlarından en değerlisi, insanın kendisi için dökebilecekleridir."
- Yazarlarınıza gelince, onlar kör ya da yukarıdakilerden rüşvet yemiş. Yönetenlere inanıyorlar, yaşamsal konulara eğileceklerine aşktan, sevgiden yerine paradan söz edip duruyorlar. Villa duvarlarına asılı çok değerli tabloları anlatıyorlar, birilerinin banka kasalarında yatan paralarına değinmiyorlar.
- "... her şey çok boş, anlamsız."
- "...ismi olmayan bir adam ya da bedeni olmayan bir gölge gibi. İnsan kendini hayalet gibi hissediyor."
- "Biz sudaki damlalarız ya da ateşteki kıvılcımlar. Onsuz bir hiçiz."
- "Kıyıda duran bir adam için bütün sular aynıdır."
- Ben aşktan nefret eden biriyimdir. Nedir aşk denen şey?
- Sanki bu kentte kimse yaşamıyordu. Sadece pazar günleri ölüler mezarlıktan çıkıp buraya tatile geliyordu.
- Sabah uyandığımda kimi şeyleri unutabileceğimden korkuyorum.
Sonsuz Kaçış İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bir Kimliğin Var Mı Tunda?: #Spoiler# Kitap, Birinci Dünya Savaşı sonrası bir dönemde Franz Tunda adlı karakterin başından geçen olayları anlatıyor. Yaklaşık 10 yıllık bir zamanda geçen hikayede bir kentten diğerine sürükleniyorsunuz. Tunda isimli karakter anlaması zor olan bir karakter. Kendisi de geçmişte önüne çıkan rastlantılara boyun eğdiği için utandığını söylüyor. Kitaba başladığınızda bir Avusturya milliyetçisi ve imparatorluğu seven üsteğmen görüyorsunuz. Daha sonra esir düştüğü Rusyada almış olduğu yeni isme bir kimlik kattığını, kendi kimliğinden uzaklaştığını görüyorsunuz. Çünkü o artık Bolşevik ihtilali sonrası savaşan bir devrimci olmuştur. Savaş bittiğinde ülkesine marşlarla bir kahraman olarak dönmek isteyen üsteğmen artık Moskova sokaklarında Enternasyoneli mırıldanmaktadır. Kitabın bu kısımlarında sevdiği kadın Nataşa üzerinden burjuvazi-proletarya ilişkisi irdeleniyor. Tam yeni kimliğine alışmışken bu hayatından da sıkılıp Avusturyadaki hayatını özlemeye, eski nişanlısını merak etmeye başlıyor. Bir anda Baküdeki hayatını ve eşini bırakıp Avrupa’ya dönüyor. Burada yaşamı üzerinde yoğun bir gözetlenme olduğunu ve insanların her an birbirini gammazlamaya hazır olduğunu da belirtir. Viyanaya döndüğünde ise hayatın artık değiştiğini ve ona farklı bir gözle bakıldığını da görmüştür. Çünkü doğduğu topraklara dönmüş bir ‘Sibiryalı’ rolünü oynamaya çalıştığını, Baranoviç isminin öldüğünü ancak Tunda’nın da doğmadığını mektuplarında dile getirmektedir. Beş parasız bir halde Viyanada muhtaç haldeyken, sevmediği abisinden gelen bir mektupla kendini Almanya’da bulur. Almanya’da bulunduğu bölümde en çok kültür üzerine yapılan tartışmalarda bulur kendini. Oluşturulması hayal olan ortak Avrupa kültürünün oluşmayacağını açıkça da dile getirir. Dönem itibariyle Avrupa’nın yeni devrimi sonrasında Sovyetlere bakış açısını, toplum içerisinde çoğunluğun oluşturduğu ‘yasa’lara bütün insanların uyma zorunluluğunu anlatır yazar. Yine bu zaman aralığında karakterimiz eski nişanlısını merak eder ve uğruna Paris’e gelir. Buradaki durumdan da bahsedilir ve beklenen karşılaşma gerçekleşir. Ama kimsenin birbirini tanımadığı ve birbirlerinin yanından öylece geçtiği bir karşılaşma. Kitabın son kısmında da belirtildiği gibi bu kadar yaşananlar sonrasında karakterimizin mesleği yoktur, kimseye aşık değildir, keyifsiz ve ümitsizdir. Ne hırslıdır ne de bencildir. Kitap anlattığı dönemle ilgili olarak güzel noktalara değiniyor fakat çok derin, detaylı aktaramıyor bu noktaları. Karakterimizin bu yolculuğunun daha detaylı, gitmiş olduğu yerlerdeki kültürel, politik ve ekonomik çevreyi daha derinlikli vermesini isterdim. Yaklaşık 130 sayfada daldan dala bir anlatım olmuş. Bir de okumuş olduğum baskıda çok fazla yazım yanlışı bulunması da okuma zevkimi düşüren bir etken oldu. Gitgeli olan bir karakteri okumak zevk verse de tam tatmin olamadım. Okumayı düşünenlere şimdiden iyi okumalar. (Ahmet Olgun)
Sonsuz Kaçış: Kitabı tercüme eden Ahmet Arpad, 'sunuş' yazısında, önce Joseph Roth hakkında bilgi veriyor. Edebiyat dünyasındaki yeri, kısa yaşamı ve Stefan Zweig'dan da bahsederek, arkadaşlıkları, mektuplaşmaları, yardımlaşmaları hakkında da bilgi veriyor. Ayrıca ikisinin de Yahudi ve 2. Dünya Savaşı yaklaşırken Avusturya'dan ayrılmalarına da değinir. Joseph Roth kitaba başlamadan önce, anlatılan konunun hayal ürünü olmadığını ve yalan içermediğini özellikle belirterek okuyucuyu uyarır. Kitap Avusturya Ordusu'nda üsteğmen olan Franz Tunda'nın 1916 yılında Ruslara esir düşmesiyle başlar. Daha sonra buradan kurtularak "sonsuz kaçış" nüvesi ortaya çıkar. Tek amacı ülkesi Avusturya'ya dönmek ve nişanlısıyla evlenmek olsa da başka bir kimlikle başka bir yerde hayata tutunmayı da başarır. Roth yaşanan zaman içinden bir anlatım sergiliyor. O yüzden merak, ilgi ve beklentiyi düşürmeden yüksek tempoda akıcı bir anlatıma sahip. Yazar, arkadaşı ve tanıdığı kişiden dinlediği ve anılarından hareket ederek bu kitabı oluşturur. Belli bir zaman dilimi içinde, başından geçenlerle o zaman dilimi içinde yaşananları beraber anlatır. Derin anlatım yerine zaman hızla ilerletilir ve geçişler anlık olur. Zamanın yaşam tarzları ve kılık kıyafeti özenle seçilerek anlatılırken, Franz Tunda'nın kendi içinde yaşadığı gelgitlere de değinir. 1. Dünya Savaşı bitmiştir. Farklı bir kimlikle yaşadığı yerden ayrılır lakin bu sefer de Kızıl Ordu'ya esir düşer. Burada Kızıl Ordu saflarında çatışmalara da katılır ve Rus Nataşa'ya aşık olur . [Not: Bu kitap Türkiye'de 1980 öncesi yayımlandı mı bilmiyorum. Bazı bölümleri "komünizm propagandası" yapılıyor diye yasaklanırdı diye düşünüyorum…Bütüne baktığımızda ise yaşamın farklı anlarında farklı düşüncelerin geçişi olarak nitelendirebiliriz…] Rusya'nın fakirliği, Nataşa'nın kadın olarak hem savaşçı hem de köylüleri, gençleri bilinçlendirme ile uğraşması, Tunda ile yollarını ayırır. Azerbaycan Bakü'ye uğrar ve oradan Avusturya'ya dönmek için uğraşır. Franz Tunda, bir yerlere ait olmaya çalışsa da, dışında yalnızlığı yaşayan, düzene uyum sağlayamayan, en önemlisi ise kendi içinde de kendine yabancılığı hisseden bir kişilik olarak karşımıza çıkarılır. Franz Tunda hayata tutunarak, kendinin var olma mücadelesini de ortaya koyar. Bu var olma mücadelesini ise kendi ayakları üzerinde durarak gerçekleştirmek ister. Rusya'nın fakirliğine karşılık Avrupa'da gördüğü o bohem hayatta ona göre olmaz. Zaten onlara aitte olmak istemez. Bir tarafta fakirlik, yoksulluk ve açlık diğer yanda ise burjuva hayatını dibine kadar yaşayanlar. Rusya'da başlayan (savaş dolaysıyla) ve Avusturya'ya dönüşün içinde yaşanan siyasi, kültürel, ekonomik farklılıklar da anlatılır. Dönem romanı da diyebiliriz. Yaşananlar olumlu ve olumsuz bir şekilde tarihin sayfalarına kazınmış. Okuması kolay. Bugün kitabı okuduğumuzda, dünle bugün kıyaslaması yaparken bazı şeylerin sadece takvim yapraklarında değiştiğini göstermesi bakımından da önemli. Franz Tunda ve Joseph Roth, yaşanan şehirlerdeki bir çeşit "memleketimden insan manzaraları"nın fotoğrafını da çekmiş diyebilirim. Sonsuz Kaçış'la gidilen yer neresi? Bu kaçış, onu ileri de aydınlığa mı yoksa bir yerlere mi bağlayacak? Tavsiye ederim. Bu kitabı 24 Ağustos 2020 tarihinde okudum ve yine aynı tarihte bu kısa yazıyı yazarak 1000Kitap Sitesine 25/8/2020 tarihinde ekledim. (S. Ali)
Josep Roth ; arkadaşı Franz Tunda 'nın hayat hikayesi ve gözlemlerinden yararlanarak anlatı halinde bir romana dönüştürdüğü bu eserde , savaşın ardından esir düştüğü Rusya 'dan kaçan Tunda' nın , eski hayatına ve ardında bıraktığı nişanlısına dönüş sürecinde yaşadığı kayboluşu , yalnızlığı , yoksulluğu ve yokoluşu derin bir gözlem yeteneği ile ortaya çıkarıyor. kitap/sonsuz-kacis--198994 (Aydın Kırklar)
Sonsuz Kaçış PDF indirme linki var mı?
Joseph Roth - Sonsuz Kaçış kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sonsuz Kaçış PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Joseph Roth Kimdir?
Joseph Roth, Avusturya-Macaristan Monarşisine bağlı ve nüfusunun ağırlığı Yahudi olan Galiçya'da Lemberg yakınlarındaki Brody kasabasında doğdu.
Viyana ve Lemberg'de edebiyat ve felsefe öğrenimi gördü.
I. Dünya Savaşı'na katıldı. Avusturya-Macaristan'ın çöküşü Roth'un hayatında belirleyici bir rol oynadı.
1918 yılından itibaren Viyana'da, sonra Berlin'de muhabirlik yaptı. Neue Berliner Zeitung, Berliner Börsen-Courier Frankfurter Zeitung gibi gazetelerde çalıştı. 1928'de karısı şizofreniye yakalandı ve hem maddi hem psikolojik bir kriz yaşadı.
Joseph Roth, önce Viyana'ya gitti, sonra bütün Avrupa'yı dolaştı. 1933 yılında Fransa'ya yerleşti. 1936-1938 arasında yine yazar olan Irmgard Keun ile birlikte yaşadı. 1939'da Paris'te yoksulluk ve borç içinde öldü.
Mezarı Güney Fransa'da Delirium Tremens'dedir.
Joseph Roth Kitapları - Eserleri
- Aziz Ayyaşın Efsanesi
- İsyan
- Bir Katilin İtirafları
- Savoy Otel
- Örümcek Ağı
- Eyüp
- Sonsuz Kaçış
- Radetzky Marşı
- Hileli Tartı
- İmparator Mezarlığı
- 1002. Gece Öyküsü
- Hayat Bir Bekleme Salonu
- Yahudiler Yollarda
- Kör Ayna
- Toplu Hikayeler
Joseph Roth Alıntıları - Sözleri
- insanlar öyle bir yapıya sahiptir ki kendilerine tesadüfen ve geçici bir şansın kazandırdığı şeylere sürekli sahip olmazlarsa her şeye öfke duyarlar .. (Aziz Ayyaşın Efsanesi)
- ...insanoğlu hiç1şeye mucizeye alıştığı kadar kolay alışmaz, hele ki 1, 2, 3 kez başına geldiyse. Evet! İnsanlar öyle 1mizaca sahiptir ki, kendilerine rastlantısal ve geçici 1talibin vaat ettiği şeylere sürekli sahip olamazlarsa öfke duyarlar... (Aziz Ayyaşın Efsanesi)
- Bir dünyanın batmakta olduğunu görüyordu ve bu onun dünyasıydı. (Radetzky Marşı)
- Şüphesiz yazarın malzemesi ‘hayat’, fakat dilde tomurcuklanan ve filizlenen hayat. (Hayat Bir Bekleme Salonu)
- ... son yıllarda aynalardan neden korktuğunu anladı. ~Çünkü, insanın perişanlığını kendi gözleriyle görmesi hoş 1şey değildi.~ Ve yüzüne bakmak zorunda olmadığı sürece, ya yüzü yokmuş ya da eskisine, sefalete düşmeden öncekine sahipmiş gibiydi... (Aziz Ayyaşın Efsanesi)
- Yahudiler Rusya'da da bir 'ulusal azınlık'tı, ancak kendilerine kötü davranılan, yaşamları zorlaştırılan bir azınlık. (Yahudiler Yollarda)
- İnsanların durumu hiç de iyi değil. Tanrı yazgısı, diye düşünüyorlar. Fakat bu durumlarından onlar da sorumlu. Yüzlerce yılın gelenekleriyle yaşadılar bugüne dek. Çevrelerini saran örümcek ağını elleriyle kendileri ördü. (Savoy Otel)
- ‘…gençliğin kız kardeşi, hazzın habercisi merak.’ (Eyüp)
- İnsanlar unutur. Korkuyu ve endişeyi unuturlar; yaşamak isterler, her şeye alışırlar, yaşamak isterler! Çok basit! Muhteşem olan şeyleri de unuturlar, olağanüstü şeyleri de sıradan şeyleri de unuttukları kadar hızlı unuturlar! (Hayat Bir Bekleme Salonu)
- ...Özel 1eyleme imza atması için seçmişti onu kader... (Radetzky Marşı)
- Ulus düşü Avrupa'nın doğusunda yaşayan Yahudiler arasında çok yaygındır. Atalarının diline ve kültürüne olan bağlılıkları çok güçlü olmasa da kan bağlantıları ve irade güçleri onların 'Yahudi ulusu' düşünün peşinden gitmeleri için yeterlidir. (Yahudiler Yollarda)
- Gazeteler nankördür. Unuturlar.Unuttururlar. (Örümcek Ağı)
- İstasyondaysan dünyanın hiçbir yeri artık uzak değildir. (Hayat Bir Bekleme Salonu)
- "Normal geri zekâlıların yaşadığı bir dünyadan ziyade akıl hastalarının yaşadığı bir dünyayı yeğlerim ben." (s.52) (Hayat Bir Bekleme Salonu)
- ...Hayat düşüncelerden daha hızlı gelip geçiyor gibiydi. Henüz 1karar veremeden, yaşlı 1adam olmuştu... (Radetzky Marşı)
- Hümanizm kelimesi hâlâ mevcut. Şu anlama geliyor: ‘İnsaniyet’. Ama sadece ansiklopedide mevcut. (Hayat Bir Bekleme Salonu)
- İyileştirilmeyecek insanları tedavi edemezsiniz. Kendi kendini mutlaka öldürmek isteyen birini de kurtaramazsınız. (Kör Ayna)
- "İnsanın bir amacının olması lazım değil mi?" (Sonsuz Kaçış)
- Bir belediyeye dilekçe yazmak ona acı veriyordu. (Hileli Tartı)
- Kimileri kendilerindeki ufacık bir hakikati fark etmeden ölüp gidiyor. Belki öteki dünyada fark edecekler bu hakikati. Bazılarına ise aslında ne olduklarını kavramak bu dünyada henüz bahşedilmiş bir şey. Birdenbire farkına varıyorlar ve şiddetle irkiliyorlar. (Hayat Bir Bekleme Salonu)