Sputnik Sevgilim - Haruki Murakami Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Sputnik Sevgilim kimin eseri? Sputnik Sevgilim kitabının yazarı kimdir? Sputnik Sevgilim konusu ve anafikri nedir? Sputnik Sevgilim kitabı ne anlatıyor? Sputnik Sevgilim PDF indirme linki var mı? Sputnik Sevgilim kitabının yazarı Haruki Murakami kimdir? İşte Sputnik Sevgilim kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Haruki Murakami

Çevirmen: Ali Volkan Erdemir

Yayın Evi: Doğan Kitap

İSBN: 9786050935721

Sayfa Sayısı: 224

Sputnik Sevgilim Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Sen benim bir parçamsın...

Ben âşık oldum. Şüphe yok. Buz soğuktur, gül kırmızı. Ve bu aşk beni sürükleyip bir yerlere götürmeye çalışıyor; öyle güçlü bir akıntı ki ondan kendimi korumam neredeyse olanaksız. Ama artık dönüş yok.

Kendimi bu akıntıya bırakmak dışında bir şey yapamam. Yanıp kül olsam da, yok olup gitsem de. Japonya'dan bir Yunan adasına uzanan, üç kişiyi birbirine kenetleyen büyüleyici bir aşkın hikâyesi. Haruki Murakami'den düşlerinize sızacak bir roman...

Sputnik Sevgilim Alıntıları - Sözleri

  • O zaman anladım; biz harika yol arkadaşlarıydık, ancak, sonunda her birimiz kendi rotasında gidecek yalnız bir metal kütlesinden başka bir şey değildik.
  • "Her hikayenin anlatılacak bir zamanı vardır.Eğer anlatılmazsa insanın yüreği hep o sırrın hapsinde kalır."♡
  • İnsan yaşamında bir kez olsun vahşi tabiatın içine karışmalı, ne kadar sıkıcı olursa olsun sağlıklı bir tek başınalığı deneyimlemeli. Tamamıyla kendine bel bağlamak zorunda olduğunu keşfedip, sonrasında kendi içindeki gerçeği, içinde gizlenmiş gücü öğrenmeli.
  • Benim kimsem yok. Benim, kendimden başka kimsem yok. Her daim olduğu gibi.
  • Onun, gelgitleri kestirilemeyen, kasvetli ve soluk alıp verir gibi dalgalanan dünyasına kendimi bırakamamıştım.
  • Bütün güzel şeyler bir gün mutlaka biter.
  • Dünyanın bir ucundayım, sessizce oturuyorum ve beni kimse görmüyor.
  • Ancak ben “hassas” insanların başkalarını incittiklerini defalarca gördüm. “Dürüst ve açık” insanların, istediklerini almak için işlerine geldiği gibi davrandıklarını gördüm. “Karşısındakinin yüreğindekileri anlamakta becerikli” olan kişilerin hiç de içten olmayan övgülere kolayca kandıklarını gördüm. Bu durumda bizler kendimiz hakkında gerçekte ne biliyor olabiliriz ki?
  • İnsanın, hiç tanımadığı birinin hatasını eleştirmesi çok kolay bir şeydi ve de kendini iyi hissettiriyordu.
  • Ancak ne zaman kendimden söz etmeye başlasam aklım karışır: “Ben kimim?” varoluşsal sorusuyla kaçınılmaz şekilde klasik paradoksun ayaklandığını hissederim.
  • Anlamak dediğimiz, halihazırdaki yanlış anlamalarımızın bütününden başka bir şey değildir.
  • Önemli olan, başkalarının düşündüğü büyük şeylerden ziyade, küçük de olsa kendi düşündüklerindir.
  • Yarının bugünden daha iyi olacağı umudu, ne yazık ki pek yoktu.
  • Önemli olan, başkalarının düşündüğü büyük şeylerden ziyade, küçük de olsa kendi düşündüklerindir.

Sputnik Sevgilim İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kendini arayış: Sputnik' Sevgilim 1999 yılında Haruki Murakami tarafından yazılmış çevirisini Ali Volkan Erdemir' in yaptığı 224 sayfalık Doğan Kitap' ın yayınladığı bir romandır. Kitaptaki olaylar, K. adlı bir öğretmen tarafından anlatılmaktadır. Sumire(ana karakter) ve Myu ise hikayedeki diğer kişilerdir. Yalın, sade, akıcı bir dilin kullanıldığı, benzetmeleri ve betimlemeleriyle (özellikle zaman konusundaki) kitap üzerindeki ilginizi canlı tutan bir anlatımı mevcut. Ayrıca kitaptan güzel şarap üretilen yerlerden ve güzel müziklerden bahsediliyor. Kitapta varoluşçuluk, yokluk,yalnızlık paralel evren, rüyalar gibi temalar işlenmekte. !!Buradan sonrası spoiler içerir. Yazar, kitabın ilk sayfalarında Sumire' in çok sevdiği Kerouac' in "Yalnız Gezginler" adlı kitabından alınan şu alıntı ile aslında işleyeceği konu hakkında bize küçük bir kıvılcım veriyor: "İnsan yaşamında bir kez olsun vahşi tabiatın içine karışmalı, ne kadar sıkıcı olursa olsun sağlıklı bir tek başınalığı deneyimlemeli. Tamamıyla kendine bel bağlamak zorunda olduğunu keşfedip, sonrasında kendi içindeki gerçeği, içinde gizlenmiş gücü öğrenmeli." Sonuçta insanın kendini bulabilmesi için öncelikle bir dönüşüme uğraması lazım (Tıpkı bizim cennetten sonra anne rahmine cenin olarak düşüp geçirdiğimiz dönüşüm gibi). Sumire in kaybolmadan önceki gece ter içinde cenin pozisyonunda Myu nun odasında bir köşede beklemesi, Sumire' in eski kıyafetlerini çıkarıp Myu nun hiç giyilmemiş yeni yeşil kıyafetini giyinirken onun bakire olduğunu düşünmesi, sonrasında karnına sarılması, onun hala bir çocuk olduğunu düşünmesi Sumire 'in dönüşümünün evreleridir. Bir de Myu nun pijamasının beyaz olması saflığı, Sumire' e verdiği pijamanın yeşil olması ise kutsal bir renk olmasından dolayı dini rituelleri çağrıştırdı bana. "Birisi vurulunca kan akar." dosyasındaki K. min hikayesindeki gibi köpek kesme ve kanını akıtma olayı ise bu görüşümü güçlendirdi (sonuçta kurban kesmeye benziyor). Ayrıca kitapta Myu için: "Boş kabuk; onu gördüğümde aklıma gelen ilk sözcükler bunlar olmuştu. Myu' nun görüntüsü bana, içinde tek bir kişinin bile kalmadığı bomboş bir odayı düşündürdü. Şüphe yok ki çok önemli bir şey (bu şey, bir kasırga gibi Sumire'yi kaçınılmaz olarak çekip almış, feribotun güvertesindeyken benim yüreğim sarsılmıştı.) onun içinden ebediyen silinip gitmişti. Geriye kalan birinci derecede önemli anlam ise varlık değil, yokluktu. Yaşamın sıcaklığı değil, belleğin soğukluğuydu." diyor. Bence burada boş kabuk derken Sumire' nin dönüşüm geçirene kadar onu örten bir kalkan olmasına vurgu yapmakta; tıpkı cenini örten rahim gibi. Kendini bulmak için ikinci aşama ise kaybolmamaktır. Sumire in öğretmeni araması, Myu'nun hala boş bir kabuk olarak devam etmesi(o dönüşümünü lunaparkta tamamlamıştı) bu konuda başarılı olduklarını gösteriyor. Burada bence tek dönüşümünü tamamlayamayan "Ben kimim?" diye kendini sorgulayan öğretmen. Çünkü ona gönderilen küçük kıvılcıma direndi: "Zaman ilerledi, kendi üstüne katlandı, öylece yığılıverdi, sonra yeniden düzenlendi. Dünya sınırsızca genişlerken aynı zamanda sınırlandı. Birkaç belirgin görüntü -sadece görüntü- kendi karanlık koridorlarından sessiz sedasız geçip gitti. Denizanaları gibi, sürüklenen ruhlar gibi. Ama başımı çevirip bakmadım onlara. Onları farkettiğimi birazcık da olsa belli etseydim, her biri hiç vakit kaybetmeden bir anlam yüklemeye başlayacaktı şüphesiz. Anlam, olduğu haliyle zamansallığa bağlanacak, zamansallık ise beni istesem de istemesem de yüzeye itecekti. Zihnimi onlara sımsıkı kapattım ve geçip gitmelerini bekledim." şeklinde anlatıyor. Hatta bunu şu sözlerle anlatıyor tekrar bir yerde : "Her insanın hayatının özel bir zamanında elde etme şansına sahip olduğu birtakım özel şeyler vardır. Bunlar birer kıvılcım gibidirler. Dikkatli ve şanslı olanlar, bunları özenle korur, büyütür, meşale olarak kullanır. Ancak bur kez kaybedince o kıvılcım bir daha geri gelmez." Ama kitabın sonunda umudunu hiç yitirmiyor: "Başımı çıkarıp karanlık gökyüzüne doğru baktım. Gerçekten de oradaydı küf rengi yarımay. İyi. Biz aynı dünyada aynı aya bakıyoruz. Biz kesinlikle aynı bağla aynı gerçekliğe bağlıyız. Tek yapmam gerekn onu usulca kendime doğru çekmek." Bir de sonunda hikayesini anlatıyor Havuç a çünkü: "Her hikayenin anlatılacak bir zamanı vardır. Eğer anlatılmazsa insanın yüreği hep o sırrın hapsinde kalır." Kitabı asıl anlatan kısım ise bence şu kısımdı: "Gözlerimi kapattım, kulak kesildim: Sputnik' in, dünyayla tek bağları yerkürenin çekim gücü olan, gökyüzünde dolaşmaya devam eden torunlarını düşündüm.Bu yapayalnız metal kütleler uzayın dipsiz karanlığında birbirleriyle birdenbire karşılaşıyor, birbirlerinin yanından geçip gidiyorlardı, bir daha asla karşılaşmamak üzere ayrılarak. Birbirlerine ne söyleyecekleri bir şey vardı, ne de yerine getirmek üzere verecekleri bir söz." Kitapta beni en çok rahatsız eden şey Türkler hakkında geçen cümlelerdi. Onun dışında ele aldığı konuyu bence çok başarılı bir şekilde dile getirmişti. Sonuç kısmı havada kalmamıştı. Yazarın betimlemeleri Sumire'i aratmayacak kadar gerçekçiydi. Bence aslında Sumire kendisiydi Ayrıca kitap bence Pan'ın labirentiyle birebir örtüşüyor. İzlemediyseniz kitabı okuduktan sonra tavsiye ederim. Aslında belki filmin sonunda Sumire' in nereye gittiğini siz de görebilirsiniz. Umarım bize gönderilen kıvılcımları farkedecek kadar şanslı oluruz. (Özlem)

- Ben bu kadına aşık oldum. Şüphe yok. Ve bu aşk beni sürükleyip bir yerlere götürmeye çalışıyor; öyle güçlü bir akıntı ki kendimi korumam neredeyse olanaksız. Şimdi sahip olduğum her şey elimden çıkıp gidebilir. Ama artık dönüş yok. Kendimi bu akıntıya bırakmak dışında bir şey yapamam. Yanıp kül olsam da, yok olup gitsem de. SPOİLER İÇERİR !!! - Sumire, hayatının baharında, içi yazma arzusuyla dolu genç bir kız. Bu arzusuyla arasına hiçbir şey giremezdi. Tutkusunun yanında başka hiçbir yeteneği yoktu. Ne yön bulma, ne ev işi ne de başka bir beceriye sahip değil aksine; dağınık bir odası ve düzensiz hayatı olan bir kız. Bu güzel çağda aşık olacağı aklına gelir miydi hiç? Gelse de her şeyden vazgeçebilecek gücü var mı? Özellikle de yazma arzusundan.. - Öğretmen, ilkokul öğretmeni, oldukça bilgili, kültürlü, görmüş geçirmiş birisi ve hemen hemen her konuda bir fikre sahip. Aslında bu özelliği ona kazandıran şey öğrencileri de denebilir. 10 yaşında çocukların soracağı soruları hangimiz hayal edebiliriz ki? Onlarla başedebilmek için doğal olarak onlar gibi kıvrak düşünmek gerek. Bu öğretmenimizin bazı kötü özellikleri var. Sadece öğrencilerle değil velileriyle de aşırı ilgileniyor.. Ama ne olursa olsun aşkını kalbinde yaşatmaya devam ediyor. Ne yaman çelişki ama. - Myu, 30'lu yaşlarının sonunda, güzel, alımlı ve çekici bir patroniçe(kitap öyle diyor :) Babasından miras kalan işleri başarılı bir şekilde yönetmeye ve bu uğurda seyyah gibi dolaşarak, ekmeğini taştan değil de uçak seferleriyle gittiği anlaşmalardan kazanan ablamız. Sayesinde kaliteli üzüm bağları nerede var öğreniyoruz bununla kalmayıp güzelinden şarap markalarını ve tadını damağımızda hissediyoruz.. Çok farklı ve gizli bir karakteri olan Myu geçmişini sır gibi saklıyor. Yaşadığı olay onda çok büyük travmalara sebep olmuş ve bunu kimseye anlatmamış. Biz öğreniyoruz. - Simure "Sputnik Sevgilisi" ile karşılaştığında üniversiteyi bırakalı iki yıldan fazla olmuştu. Müzik zevkleri ortak olan sevgilisiyle kuzi in düşünde tanışacak ve bu çıkmaz aşka düşecekti. Bu uğurda, kendini elinden geldiğince fazla zorlayıp, sevgilisi uğruna en başta sigaradan vazgeçerek nelet yapabileceğini kanıtlamaya çalıştı. Onunla olmak ona ayrı bir haz ve mutluluk veriyordu. Dolaştıkları yerlerin güzelliğinden çok sevdiğine odaklanmış ve tam anlamıyla zilzurna aşık olmuştu. Gözü hiçbir şey görecek gibi değil. Tek arzusu yanyana olmak ama elbette o gün geldi ve hiç olmayacak şeyler oldu. Yazma arzusu tükenir gibi oldu, içine düştüğü ruhsal durumla kabuslar gördü. Her zaman yanında olup sohbet etmekten farklı keyif aldığı arkadaşına, mektuplar yazdı, telefon etti ve hep değerli olduğunu hissettirdi. - Bir gün hiç beklenmedik bir şey oldu. Kahramanlarımızdan birisi kayboldu ve diğerleri deliye döndü resmen. İşler bundan sonrası karışık. Bu olaylar da bizim hemen yakınımızdaki Yunan adalarında oldu. İçimden gidip yardım etmek geldiyse de elimden bişey gelmedi. Kitabı okumaya devam etmek daha faydalı oldu. - Kitabın en güzel yanı betimlemeleri. O anın duygusunu içimize işletecek güzel örneklerle pekiştirmiş yazar. Ama gelgelelim konuyu toparlamamış ve dağınık bırakmış. Kitabın başı farklı, ortası farklı, sonu farklı olaylar zinciriyle kurulu 3 halka var. Hepsinin konusu güzel ama ben bağlamakta zorlandım. Yazar neden böyle bir yola başvurmuş anlamış değilim. - Murakami diliyle ve hikayenin özgünlüğüyle güzel bir eser ortaya çıkarmış ama bütünlüğü sağlayamamış bence. Yine de okunabilecek güzel bir eser. - İncelememi okuyan herkese teşekkürler. (Ayhan GÜVEN)

Okuduğum en muazzam kitaplardan biri. Genelde bir kitap bitsin diye okurum ama bu bitmeseydi keşke dediğim ilk kitap oldu. İçine girdiğimi hissettiğim de ilk kitap sanırım. Şu an aşırı derecede murakami fanı olmam lazım. Cano okumamış olsam bile senden almak istiyorum o diğer aldığımızı bunu veririm sana. Aşko bunu oku bak reading slump felan kalmaz neydi bu ya. Ben mi abartıyorum bilmiyorum ama. Aşırı aşırı güzeldi. Bilmiyorum ya böyle seninle beraber okumak istedim. Biri bize okusun biz de sabaha kadar dinleyelim. Hatta içinde yaşayalım hikayenin. Hatta belki okurken içindeydim zaten. Ya ama çok iyiydi. Oha dur kitap 1999da yazılmış zaten. Noluyorrr. Ben şok. Cano bir yerlerde denk gelirse en sevdiğim yazar murakami tamam mı tek bi kitapla jdjsjs (Salih Eren Karalar)

Sputnik Sevgilim PDF indirme linki var mı?

Haruki Murakami - Sputnik Sevgilim kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sputnik Sevgilim PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Haruki Murakami Kimdir?

1949 yılında dünyaya geldi, 1975'te Tokyo'daki Vaseda Üniversitesi'nden mezun oldu. 1986-1995 yılları arasında Avrupa ve ABD'de yaşadı. Yazarın ilk ve Gunzou Edebiyat Ödülü'nü alan romanı "Kaze no oto vo kike"dir (1979). Onu "Hitsuci vo meguru Bohken" (1982) isimli romanı izledi. Yazar bu eseriyle Yeni Yazarlar Noma Edebiyat Ödülü'nü aldı. Ardından "Sekai no ovari to hahdo bohrudo" (1985) geldi ve bu kitap da yazara Tanizaki Ödülü'nü kazandırdı. Ama ona asıl ününü kazandıran 16 dile çevrilen "İmkânsızın Şarkısı" (1987) oldu. 1995'te yayımlanan "Zemberekkuşu'nun Güncesi"yle 1996 yılında Yomiuri Edebiyat Ödülü'nü de kazanan Murakami, daha sonra baştan çıkarıcı bir aşk hikâyesi olan "Supuhtoniku no Koibito"yu (2001) yazdı. Yazar ayrıca, "Zoh no şohşitsu" (1993) ve "Kami no Kodomotaçi-va mina adoru" (2002) adı altında öykülerini de kitaplaştırmıştır. Japonya'nın XX. yüzyıldaki en büyük edebiyatçılarından biri olarak kabul edilmesine rağmen, Amerikan kültürünün etkisi altında kaldığı ve aşırı Batıcı olduğu eleştirilerine maruz kalan yazarın edebiyat dışı tek kitabı "Andahguraundo"dur (2001). Murakami'nin son eserleri ise "Kokky no minami, taiyou no nişi" (2003) ve "Dansu dansu dansu"dur (2003).

Ödülleri :

- 1996 Yomiuri Edebiyat Ödülü ("Zemberekkuşu'nun Güncesi"yle

- 1985 Tanizaki Ödülü ("Sekai no ovari to hahdo bohrudo"yla)

- 1982 Yeni Yazarlar Noma Edebiyat Ödülü ("Hitsuci vo meguru Bohken"le)

- 1979 Gunzou Edebiyat Ödülü ("Kaze no oto vo kike"yle)

Haruki Murakami Kitapları - Eserleri

  • 1Q84 (Tek Cilt)
  • Sahilde Kafka
  • Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu
  • Zemberekkuşu'nun Güncesi
  • İmkansızın Şarkısı
  • Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında
  • Yaban Koyununun İzinde
  • Koşmasaydım Yazamazdım
  • Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları
  • Uyku
  • Kadınsız Erkekler
  • Sputnik Sevgilim
  • Tuhaf Kütüphane
  • 1Q84 - 2. Kitap
  • 1Q84 - 3. Kitap
  • Underground: The Tokyo Gas Attack and the Japanese Psyche
  • Wind/Pinball
  • Blind Willow, Sleeping Woman
  • Karanlıktan Sonra
  • Fırın Saldırısı
  • Rüzgarın Şarkısını Dinle
  • Dance, Dance, Dance
  • Kumandanı Öldürmek
  • Doğum Günü Kızı
  • Mesleğim Yazarlık
  • Efter Skælvet
  • The Elephant Vanishes
  • Pinball 1973
  • First Person Singular
  • Sadece Müzik
  • After Dark
  • Birinci Tekil Şahıs
  • Desire

Haruki Murakami Alıntıları - Sözleri

  • İnsanın yaşamı nasıl oluyor da böylesine değişip, tam tersi bir hal alabiliyor.. (Uyku)
  • Yaş almak ya da alamamak değil konu; doğum günü senin için yılda sadece bir gün, gerçekten de özel bir gün o; ona gereken önemi vermelisin. Ve bu biricik eşitliği kutlamalısın (Doğum Günü Kızı)
  • Ben çok sıradan bir insanım. Ben sadece kitap okumayı seviyorum (1Q84 (Tek Cilt))
  • Ben aslında insanlarla iletişimi iyi olan birisi değilim. Bir yerlerde kendi özüme dönmem gerekiyordu. (Koşmasaydım Yazamazdım)
  • İnsanlar erken, pek erken yaşlanmaya başlarlar. Yaşlılık silinmeyen bir leke gibi, bedenlerinin her yanına yavaş yavaş yayılır. (Yaban Koyununun İzinde)
  • "Ama aralarında belirli bir mesafe bırakarak da insanlar birbirlerine yakın olabilirler, öyle değil mi?" (Karanlıktan Sonra)
  • . Bazen insanların kalbinin derin kuyular gibi olduğunu düşünüyorum. Altta ne olduğunu kimse bilmiyor. Yapabileceğiniz tek şey, arada sırada yüzeye çıkan şeyleri hayal etmek. ... (Blind Willow, Sleeping Woman)
  • Bekleyen hep ben oluyordum (Yaban Koyununun İzinde)
  • Anılar ne kadar canlı olursa olsunlar zamanın gücüne karşı koyamazlar. (Birinci Tekil Şahıs)
  • Fakat ilerleyemiyorum işte. Kayıkta ırmağın akıntısına karşı kürek çekiyormuşum gibi. Bir süre küreklere asıldıktan sonra dinlenip bir şeyler düşünürken, bir de bakıyorum, kayık tekrar eski yerine dönmüş. (1Q84 - 3. Kitap)
  • . Bugünlerde ne demek istediğimi söyleyemiyorum. Yapamam... Ne zaman bir şey söylemeye çalışsam, asıl noktayı kaçırıyor. Ya öyle ya da ben demek istediğimin tersini söylerim. Ne kadar doğru yapmaya çalışırsam, o kadar karışık hale geliyor. Bazen ilk başta ne söylemeye çalıştığımı bile hatırlayamıyorum. Sanki vücudum ikiye bölünmüş ve birim diğerini büyük bir sütunun etrafında kovalıyor. Çevresinde daireler çiziyoruz. Diğer bende doğru sözler var ama onu asla yakalayamam. . (Blind Willow, Sleeping Woman)
  • • Kendimi bazen bir hiç gibi hissediyorum (Kumandanı Öldürmek)
  • Herkesin kendine göre bir savaş alanı vardır. (Karanlıktan Sonra)
  • "Fakat yine de ölene kadar bir şekilde yaşamımı sürdürmekten başka yolum olmadığı gibi, yaşarken de kendimce yöntemlerle yaşamaktan başka yapacak bir şey yok. Pek övünülecek bir şey olmasa bile, benim bundan başka bir yaşam biçimim yok." (1Q84 - 3. Kitap)
  • İki benden birbirinin içinde erimiş, tek beden olmuş gibi, çok güçlü bir sarılmaydı. Bir an bile gevşetmedi kollarını. Bir kez ayrılırsak bu dünyada bir daha asla bir araya gelemezmişiz gibi. (Karanlıktan Sonra)
  • Herkes bir gün ölür. Ama ölene kadar bir şekilde elli yıl falan yaşamak zorundasındır ve bir sürü şeyi düşünerek elli yıl geçirmek, açık konuşayım, hiçbir şey düşünmeden geçireceğin beş bin yıldan çok daha yorucudur. (Rüzgarın Şarkısını Dinle)
  • Güzel olan güzeldir, bu yeterli değil mi? (Uyku)
  • "Hayal dediğin kuş gibi özgür, deniz gibi geniştir. Kimse buna engel olamaz." (Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu)
  • Bir bakıma, benim için son durak olacak yere ulaştım. Kendimi, varmam gereken yere gelmişim gibi hissediyorum. (Yaban Koyununun İzinde)
  • "Şarkı bitti. Ama melodisi havada asılı kaldı." (Yaban Koyununun İzinde)