Sudaki İz - Ahmet Altan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Sudaki İz kimin eseri? Sudaki İz kitabının yazarı kimdir? Sudaki İz konusu ve anafikri nedir? Sudaki İz kitabı ne anlatıyor? Sudaki İz kitabının yazarı Ahmet Altan kimdir? İşte Sudaki İz kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Ahmet Altan

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9786051416175

Sayfa Sayısı: 256

Sudaki İz Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Bu çağrıyı bir kez daha reddetmek, Bülent'in Fazıla'yı bir militan olarak değil de bir kadın gibi gördüğünü ortaya koyacağı için, Bülent daha fazla direnemeyerek elinde battaniyesiyle gelip yatağının bi ucuna yattı. Battaniyeyi de yatağın üstüne serdiler.

"İkisi de aynı isteği paylaşıyorlardı aslında ama hem birbirlerinden hem de kendilerinden korktukları için, işi uzatıyorlar, kaçınılmaz sona ulaştıklarında kendilerini suçlu bulmamak için bahanelerini hazırlıyorlardı. İkisi de yatağın iki ucunda hiç kımıldamadan yatıyorlardı.

"Yatağın ortası eskilikten çukurlaştığından, ortaya devrilmemek için kendilerini sürekli denetliyorlardı. Fazıla'nın huzursuzluğu sürüyor, ayaklarını birbirine sürtmek istiyor ama kıpırdayamıyordu. İçindeki sıkışmaya daha fazla dayanamadı, ayaklarını birbirine sürtmeye başladı.

"İkisi de sık sık derin soluk alıyorlar, kıpırdamamak için büyük bir güç harcıyorlardı. Fazıla, yatağın öbür ucunda yatan erkeğin bedeninden çıkan sıcaklığı hissediyor, elleri bu sıcaklığa dokunmak istiyordu.

"O anda, gerçekten tek isteği o etin sıcaklığına dokunmaktı, o sıcaklığa dokunduğu anda ferahlayacağını, rahatça uyuyabileceğini sanıyordu. Yatağın ortasına doğru yavaşça kaydı."

Sudaki İz Alıntıları - Sözleri

  • Başkaları bizim için tehlikeyse, biz de başkaları için tehlikeyiz.
  • "Kapanmamış, altına çizgi çekilmemiş Hesaplaşmalarla dolu yaşamımız..."
  • Günahlarını bağışlatmak için inzivaya çekilmiş bir münzevi kadar rahat ve mutluydu.
  • Başına her şeyin gelebileceğini kabul eden bir insan, istediği her şeyi yapmakta da özgür olurdu.
  • İnsan çocukluk aşkının hep çocuk kalacağını sanıyor.
  • İyi bir öneri aslında, ama üşenirim ben, mutluluğu dolaşarak arayamam. Yazmaya alışmışım, gerçi yazarken de mutlu olmuyorum ama, hiç değilse mutsuzluğuma bir çerçeve yapıyorum, yazı yazmazsam çerçevemi de kaybederim. Oysa tek parlak ve güzel şey de o çerçeve…
  • Hem bir şey olmasından korkuyor, hem de bir şeyler olmasını istiyordu...
  • Terkedilmiş inançların intikamı korkunç oluyor
  • "- Düşmanlarımızı öldürdük, dedi. Niye düşman olduğumuzu Tanrı bilir. - Düşmanlarımız değildi, dedi Ömer, ama bize ateş ediyorlardı. Biz de onları öldürdük. - Biz de onlara ateş ediyorduk. - Eh, gelecek sefer de onlar bizi öldürürler, ödeşiriz."
  • Bana kendini göster Tanrım, beni isyankâr etme! Göster kendini, yoksa sana inanmayacağım!…
  • "İnandığı bir dava uğruna hapse girmek, acılar çekmek, onu mutlu ediyor, inançlarına olan bağlılığını artırıyordu. Çektiği acılar, inançlarının üzerinde en küçük bir çizik bile oluşturmuyordu. Çektiği acılardan dolayı inançlarından vazgeçmesi olanaksızdı, kişiliği bu inançlarla bütünleşmişti. İnançlarından vazgeçmek; kendinden vazgeçmek, yok olmak anlamına gelecekti. Var olabilmek için kutsal birşeylere gereksinimi olan insanlardandı o."
  • "Ey yaşam, güzelsin ve güzelliğini ölüme borçlusun."
  • Yeryüzünde iki tür insan vardır Anibal, dedi. Biri bildiğimiz normal insanlar birisi de kadınlar. Kendinle kıyaslayarak anlayamazsın onları.
  • Sessizlik bir işkence halinde büyüyor, yaşamın gerçekliğini parçalayıp, her şeyi anlamsızlaştırıyordu.

Sudaki İz İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İşkence sahneleri ile dolu filmleri bile zorla izlerim. Evet itiraf ediyorum Testere serisini izlemedim hiç! İzleyemedim. İzleyemem. Kitabı okurken de ayni hislerle zorla okudum bazı sayfalarını. Karnımda garip bir karıncalanma hissi yaratacak derece canlı bir anlatımı vardı Altan'ın. "Siz gençsiniz, bilmezsiniz bir dönemler sağcılar solcular birbirlerini döverdi sebepsiz yere." minvalinde çok cümleler duymuşuzdur hepimiz. Evet bilmeyiz o günleri. Ama okuyoruz. Sudaki İz de o günleri çok güzel bir şekilde okuyucuya yansıtan bir hikayeye sahip. O garip günlerin içinde kahramanların kendi serüvenleri içinde kaybolup gidiyorsunuz adeta. Üzüntüler ve şaşkınlıklar içinde... Sağ-sol. Rengi ve kokusu bol memleketimizin birbirini en geç tanıyan (belki hala tanıyamayan) iki kolu, iki düşüncesi, iki dünya bakışı ve nihayet iki düşmanı. "Bu insanları birbirine düşman eden şey neydi?" diye uzun uzun düşündüm. Açıkçası bir cevap bulamadım. Bulan gelsin beri! Sağ-sol dedik. Neden insanlar karşısındaki kardeşini solcu/sağcı diye işkenceye maruz bırakır. Fiziksel ve ruhsal her türlü işkenceye. Mesela neden bıyıklı abiler kızıl saçlı, makyajlı kızların yurdunu basıp döverler kızları. Neden ilerici, açık görüşlü ve duygusal olduklarını iddia eden solcu abiler mahallenin kedisini karşı taraftakilere kendini okşattığı için boynundan asar? Anlamak zor. Zor değil imkansız. O günlerin ruhunu yaşamayan bizler sanırım bilemeyeceğiz. Gerçi şu günlerde de pek aşşağı kalır bir Türkiye'de yaşamıyoruz ya neyse. Gün gelir bu puslu boğuk günleri de çocuklarımız torunlarımız okuduğunda "vah be ne ahmaklıklar yaşanmış" derler, kim bilir? **** Hikayeden çok fazla bahsetmeyeceğim. Okunmasını tavsiye ediyorum. Akış ve edebi yön olarak bakacak olursak zaman zaman hikayeler arası geçişler yordu beni. Karakterlerin hepsinin ayrı bir hikayesi var ve Altan bu hikayeler arasında geçiş yaparken okuyucusunu sürprizlere boğmayı seçmiş. Şöyle ki Necip'in hikayesini takip ederken uzun bir kaç paragraftan sonra kendinizi bir anda Fazıla ile birlikte buluyorsunuz. Ne zaman Fazıla'ya geçiş yaptık ki diyerek şaşkınlık yaşadığım çok oldu. Aslında güzel bir tat veriyor bu his ama sürekli olması az biraz canımı sıktı sanırım. **** Kitabın bazı sayfaları müstehcenlik içerdiği için üçüncü basımından sonra "zoralım ve imha" kararı ile toplatılmış. İki yıl boyunca bitkisel hayata mahkum bırakılan eser Can Yayınları'nın biraz dolambaçlı bir yöntemi ile tekrar okuyucusu ile buluşturulmuş. Yayınevi, suç teşkil eden sayfalara siyah bant çekmiş ancak kitabın başında mahkeme kararını yayınlamış. Bu karar metninde yasaklı olan sayfalar sansürsüz biçimde yer alıyor. Çünkü mahkeme kararlarını yayınlamak suç teşkil etmiyor. (Yüceyurt)

Lise yıllarımda merak edip aldığım bir kitaptı. Kitabın dışı jelatinle kaplanmıştı ve sadece arka kapak yazısını okuyarak almıştım. Dikkatimi çeken de yazarın bu kitap yüzünden yargılandığı ve kitabın yasaklandığı, ancak böyle güzel bir kitabın yok olmasına göz yumamadıkları için o sahneleri utanç bantlarıyla kapatarak, tekrar okurlara sundukları yönünde yazılan yazıydı. Ancak kitabı alıp, açtıktan sonra, tüm sayfaların olduğu gibi durduğunu ve hatta kitabın ilk sayfalarında da mahkemenin celse celse açıklaması yapılırken, aynı sayfaların da yargılanmaya neden olan sayfalar olarak tekrar sunulduğunu gördüm. Kitabı büyük bir merakla okudum ve pişman olmadım. Gençlerin hayatlarının üzerine oynadıkları kumarlar diyebilirim ve en çok etkilendiğim yer de, Ömer"in ananesi yaşındaki Mrs. Perkin"le olan ilişkisi. Mrs. Perkin"in sesi birden kesilmişti. Çünkü ölmüştü.. (Kapalı Mavi)

Ben beğenmedim doğrusu. Bölümler arasında bağlantı çok başarısız. Konu bütünlüğü yok. Bir hanyadan, bir Konya'dan derler ya hani. İşte onun gibi bir şey. Fazıla, bir öğrenci, bir militan, bir anne. Ama, hangisi ne zaman belli değil. İsyan Günlerinde Aşk kitabını okumuştum. Onunla bunun arasında çok fark var. Beni açmadı, sifi bilmem... (Aziz DEMİR)

Kitabın Yazarı Ahmet Altan Kimdir?

Ahmet Hüsrev Altan (d. 1950; Ankara), yazar ve gazeteci.

Gazetecilik kariyeri

Hürriyet, Güneş, Milliyet ve Yeni Yüzyıl gazetelerinde uzun yıllar köşe yazarlığı yaptı. Milliyet'te çalıştığı dönemde, gazetede Kürtlerin çoğunluğu oluşturduğu kurgusal bir "Kürdiye" ülkesinden bahseden yazısı nedeniyle işinden çıkarıldı.

Taraf gazetesinin kurucusudur. 2007 yılında yayın hayatına başlayan Taraf gazetesinin Alev Er ile birlikte genel yayın yönetmenliğini üstlenmiş, daha sonra Alev Er'in ayrılmasıyla genel yayın yönetmenliği görevini tek başına yürütmeye devam etmiştir. Ayrıca aynı gazetenin Kum Saati adlı köşesinde, köşe yazarı olarak yazılar yazmıştır. Eylül 2008'de Ermeni Kırımı’nın kurbanlarına adadığı bir köşe yazısı nedeniyle Türklüğe hakaretle suçlandı. Genel Yayın Yönetmenliğini üstlendiği Taraf gazetesi 2009 yılında Leipzig Bankası Medya Vakfı tarafından verilen dünyanın prestijli basın ödüllerinden biri olan “Özgürlük ve Medyanın Geleceği" Ödülü'ne layık görülmüştür Ahmet Altan ayrıca 2011 yılında üçüncüsü düzenlenen ve Ulusulararası Hrant Dink vakfı tarafından özgür ve adil bir dünya için çalışan, ilham ve umut ışığı kişilere layık görülen "Hrant Dink Barış Ödülü"nün de sahibidir. Aralık 2012'de, Yasemin Çongar ile birlikte Taraf gazetesindeki görevinden istifa etmiştir.

TV programcılığı

Bunun yanında, doksanlı yılların ortalarında Neşe Düzel ile birlikte Star TV'de Kırmızı Koltuk isimli tartışma programını hazırlamış ve sunmuştur.

Özel hayatı

Yazar ve eski milletvekili Çetin Altan'ın oğlu, İstanbul Üniversitesi İktisat profesörü ve yazar Mehmet Altan'ın ağabeyidir. İki çocuk babasıdır.

Ahmet Altan Kitapları - Eserleri

  • Aldatmak
  • En Uzun Gece
  • İçimizde Bir Yer
  • İsyan Günlerinde Aşk
  • Kılıç Yarası Gibi
  • Kristal Denizaltı

  • Tehlikeli Masallar
  • Son Oyun
  • Ölmek Kolaydır Sevmekten
  • Sudaki İz
  • Karanlıkta Sabah Kuşları
  • Gece Yarısı Şarkıları
  • Ve Kırar Göğsüne Bastırırken

  • Bir Hayat Bir Hayata Değer
  • Hayat Hanım
  • Dört Mevsim Sonbahar
  • Yalnızlığın Özel Tarihi
  • Yabani Manolyalar
  • Berfin
  • I Will Never See the World Again

  • Dört Mevsim Sonbahar-Tehlikeli Masallar

Ahmet Altan Alıntıları - Sözleri

  • "O gitmez" dediğin kaç kişi gitti? Asla kopamayacağını sandığın kaç kişiden koptun? Hafızanda birer soluk hayalet şimdi onlar ve sen onların hafızasında soluk bir hayaletsin! Gelecek, hayatından kimleri soluk hayaletlere çevirecek?" (İçimizde Bir Yer)
  • Ama bazıları çok şaşırtıcıydı. Onların hastalıklarını yüzlerinden okuyamıyordunuz. (İçimizde Bir Yer)
  • "- Düşmanlarımızı öldürdük, dedi. Niye düşman olduğumuzu Tanrı bilir. - Düşmanlarımız değildi, dedi Ömer, ama bize ateş ediyorlardı. Biz de onları öldürdük. - Biz de onlara ateş ediyorduk. - Eh, gelecek sefer de onlar bizi öldürürler, ödeşiriz." (Sudaki İz)
  • "Yazarken bildiklerini yaşarken bilmediğine" karar vermişti. (İçimizde Bir Yer)
  • Ulusal onuru’ bu kadar değerli, ‘ulusal parası’ bu kadar değersiz başka bir ülke bulmak çok zordur. (Ve Kırar Göğsüne Bastırırken)
  • Erkeklerin dünyasında başarılı olmak için erkeklerden daha vahşi olmak zorundaydılar.. (Aldatmak)

  • Yıllarca ıssız adada kalmış birinin, kendi yüzünün ne hale geldiğini görmek için ayna araması gibi bir telaşı vardı, (Tehlikeli Masallar)
  • Bu şehrin her tarafından ihanet, cinayet, kan sızıyor. (Kılıç Yarası Gibi)
  • Aslında biz hiç yaşamamalıydık… (Yalnızlığın Özel Tarihi)
  • “Bazen bir insanın yokluğu bütün dünyayı bomboş yapıyordu..” (En Uzun Gece)
  • 'gelecek, insanların içinden bir ışık fışkıracağını bekledikleri bir karanlıktı faniler için.' (Kılıç Yarası Gibi)
  • Heyecanı macerada değil başarıda buluyordu.. (Aldatmak)
  • Yalanımız, gerçeğimizden daha yakındır bize. (Gece Yarısı Şarkıları)

  • Yeryüzünde iki tür insan vardır Anibal, dedi. Biri bildiğimiz normal insanlar birisi de kadınlar. Kendinle kıyaslayarak anlayamazsın onları. (Sudaki İz)
  • Like Borges, you can answer the mugger who demands, 'Your money or your life,' with, 'My life.' The power you will gain is limitless. (I Will Never See the World Again)
  • Hayatı yaşamak üzüntü verici bir şey. Ben de hayatımı, hayat üzerine düşünerek geçirmeye karar verdim. (Bir Hayat Bir Hayata Değer)
  • "İyi" sözcüğü neredeyse anlam değiştirmişti hayatımda. (Son Oyun)
  • __Eğer birgün hayatıma ihtiyacın olursa gel ve al onu... (İçimizde Bir Yer)
  • — Sen iyi bir çocuksun Nizam güldü : — Benim iyi bir çocuk olduğumu sizden başka kimse bilmiyor, siz nereden biliyorsunuz? — Acı çekiyorsun oğlum... Acı çektiğini görüyorum... Oradan biliyorum (Ölmek Kolaydır Sevmekten)
  • "Ve acaba kaçımız gelecek korkusu yüzünden geleceğimizi kaybettik?" (Kristal Denizaltı)