Tarih Sohbetleri 1 - Yılmaz Öztuna Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Tarih Sohbetleri 1 kimin eseri? Tarih Sohbetleri 1 kitabının yazarı kimdir? Tarih Sohbetleri 1 konusu ve anafikri nedir? Tarih Sohbetleri 1 kitabı ne anlatıyor? Tarih Sohbetleri 1 PDF indirme linki var mı? Tarih Sohbetleri 1 kitabının yazarı Yılmaz Öztuna kimdir? İşte Tarih Sohbetleri 1 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Yılmaz Öztuna
Yayın Evi: Ötüken Neşriyat
İSBN: 9789754372526
Sayfa Sayısı: 410
Tarih Sohbetleri 1 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
”Biz bir cihan imparatorluğunun varisleriyiz. Geleceğimize dair görüşler ileri sürer, programlar yaparken geçmişteki bu muazzam siyasî ve medenî tecrübelerimizden sonuna kadar istifade etmek bizim en tabiî hakkımızdır. Millet ve devlet olarak misyonumuzu belirlemekte en sağlam ölçüyü de böyle bir tarih şuuru ile getirebiliriz. Bu itibarla aydınlarımızın ve gençlerimizin kendi tarihleri hakkında muhtelif cihetlerden bilgi edinebilecekleri eserlere ihtiyaç duydukları muhakkaktır.”
Tarih Sohbetleri 1 Alıntıları - Sözleri
- “Osmanlı, diğer hastaneler gibi akıl hastalıkları için hususi darüşşifa kurma geleneğini vârisi bulunduğu Selçuklular’dan aldı. Bîmâr-hane denen bu müesseselere halk türkçeleştirerek tımarhane dedi”
- "Şüphesiz mânevi değerler daha sürekli, daha kalıcıdır. Maddi nesneler ise devamlı değişir. Ve toplumların geleceğini değiştirir."
- Bugün bütün dünyada kullanılan takvimi Sezar düzenledi. Onun için Jül Sezar adından Jülyen Takvimi denir. Güneş Yılı'nı, 365 günü kabul edip bir yılı 12 aya ayırdı ve kendisinin doğduğu aya, kendi adını (Temmuz=Yulyus=Jül) verdi.
- XIX. asır başlarında Londra caddelerinde dikkatsizlikle bir lord'un veya lady'nin ayağına basan hür bir İngiliz erkeği veya kadını, kürek mahkumu olarak ve köle statüsünde Avustralya'ya gönderiliyordu, bir daha anavatana dönme hakkı yoktur. Kendi vatandaşına böyle muamele eden bir toplumun, yabancılara neler yapabileceği açıktır. Bu insanlar biz Türkler'e utanmadan "barbar" demişlerdir. Herhalde Yunanca'daki "yabancı" manasına... Yoksa bugün kullanılan manasıyla kimin barbar olduğu, yarım asır önce Almanlar'ın Yahudiler'e, Bulgarlar'ın Türkler'e, Vietnamlılar'ın ve Nikaragualılar'ın kendi vatandaşlarına uyguladıkları muameleden anlaşılır.
- Lagari Hasan Çelebi, Dördüncü Sultan Murat Han'ımızın kızı Kaya Sultan'ın doğduğu gece -ki 1633 yılındadır- yapılan şenliklerde, büyük bir hüner gösterdi: 50 okka barut macunundan 7 kollu bir fişek imal etmişti. Gerçekte ilkel bir füze karşısında olduğumuz anlaşılır ki, Fatih de İstanbul'un Fethi'nde zaten ilkel füzeler kullanmıştır. Eski Çin'de de vardı. Hassan Çelebi, belki ilkel bir uzay gemisi yapmıştı. Padişahın huzurunda Sarayburnu'nda bu füzeye bindi. Öğrencileri füzeyi ateşlediler. Çelebi, Sultan Murad'a: "Padişahım, dedi; seni Allah'a ısmarladım. Semaya Hazret-i İsa ile konuşmaya gidiyorum!" Nükteyi çok seven hakan, kahkahayla güldü. Füze gökyüzüne fırladı. Yol alırken her kademede bir fişek patlayarak düşüyor ve çevreyi aydınlatıyordu. Barutu tükenince alçalmaya başladı (belki bir balon düzeni yapılmıştır). Kartal kanadı takmış olan Hasan Çelebi, Sinan Paşa Köşkü'nün açığında denize düştü. Çıkardılar. Yarı çıplak olarak padişahın huzuruna getirdiler. Yer öptü. "Padişahım, dedi; Hazreti İsa sana selam söyledi" (İslam itikadına göre Hazret-i İsa çarmıha gerilecekken Allah onu göğe çekmiş, çarmıhta bir benzeri öldürülmüştür). Sultan Murad tebessüm buyurdu. Çelebi'ye günde 70 akça maaş bağladı. Kırım hanı Selamet Giray, bu hüner ehli adamı Kırım'a sarayına davet etti. Kırım'da öldü.
- Batı, Sultan Abdülhamid'e kızgındır, kırgındır, hınçlıdır. 30 yıl, azgın emperyalizmin yolunu kesmiştir. Kendini üstün zekalı sanan Avrupalı'yı atlatmıştır. Hem de ataları gibi asker gücüyle değil... Diplomatik deha ile... Yahudi, İsrail'in kurulmasını yarım asır geciktirdiği için diş bilemektedir. Yunan, 1897'de Atina kapılarına indiği için nefret ediyor. Ermeni, Doğu Anadolu'da Hamidiye gönüllü süvari alaylarını kurup Ermenistan projesini ebediyen tarihe gömdüğü için... İngiliz, onun hilafet politikası ile ter döktüğü için... Rus, Balkan ittifakını önlediği için... Çinli, Döngenler'in (Müslüman Çinliler) soykırımına karşı çıktığı için...
- Osmanlı Türkü, asırlarca dini motiflerle dolu Bizans mozaiklerinin karşısında ibadet etmekte hiçbir mahzur görmemiştir. Şüphesiz camide tasvir bulunması dinimizce hoş karşılanmaz. Ancak, cami, Hıristiyan mabedinden çevrilmişse, tarihi atmosferi içinde muhafazasında atalarımız dine aykırılık görmemişlerdir. Ve ehemmiyetle ilave edeyim, böyle bir hoşgörü, hiçbir Hıristiyan ve Türk'ten gayri İslam topluluğunda yoktur. Fatih Sultan Mehmed, bizzat Ayasofya'ya girdi. Yeryüzünün en büyük Hıristiyan mabedi idi. Kendiliğinden teslim olmadığı, gaza ile fethedildiği için, beldenin en büyük mabedinin camie çevrilmesi kanun'du, şeriate de uygundur. Bizzat Fatih'in kaleme aldırdığı etraflı bir vakfiye ile bütün şartları düzenlenerek cami oldu. 1453'ten 1924'de hilafetin ilgasına kadar da, Osmanlı protokolünde daima 1. cami olarak kabul edildi. (Osmanlı protokolünde selatin camileri protokol sırasına girer). Müslüman dünyasının da şüphesiz en mühim camii idi.
- "İstanbul şivesi" dediğimiz, 2500 yıldan bu yana Türkler'in coğrafyanın her mekanında konuştukları binlerce şivenin ahenklisinin en ateşli savunucuları kimlerdir? Üsküblü Yahya Kemal'dir. Urfalı Nabi'dir. Trabzonlu Nihad Sami'dir. Diyarbakırlı Gökalp'tir. Hayatında bir defa İstanbul'a şöyle bir uğrayan Kırımlı Gaspıralı İsmail'dir. İstanbul'daki parlak kültürü oluşturanların en büyük kısmı böyledir. Beldeyi şaheserleriyle donatan Sinan, Kayserili'dir. Uzun bir ihmal ve umursamazlık döneminden sonra şehrin imarını ele alan Menderes, Aydınlı'dır. İki kıt'anın yakasını birleştiren Demirel, Ispartalı'dır ve Özal, Malatyalı'dır.
- “ Kimse yedi düvelin üzerine çullandığı, imparatorluklar devrinin sona ermek üzere bulunduğu bir dönemde çöken bir düzeni küçümseyemez. Bu düzen kendini şan ve şerefle, can ve kanla savunarak yerini bizlere bırakmıştır” (Osmanlı’yı savunmak)
- İlim sahibi olmak şart değildi. İrfan sahibi olmak şart idi.
Tarih Sohbetleri 1 İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Çeşitli konular...: . Sayın Öztunanın gazete yazılarından oluşuyor kitap ve çok farklı konuları ihtiva ediyor içerisinde. Ne bileyim Osmanlıda enflasyondan, çeşitli paşaların hayatlarına, eski İstanbul tasvirlerinden, Osmanlıda çocuk yetiştirme kültürüne, Abdülhamid dönemi adliyesinden padişahların yemek kültürüne kadar bir çok farklı konu mevcut kitapta. Bu nedenle şunu anlatıyor, şunu izah ediyor diyemeyeceğim. Tek söyleyebileceğim akıcı bir kitap olduğu. Tarihi öğrenilecek temel bir kaynak değil lakin çok güzel bir destek kitabı olabilir. Tarih konusunda bilhassa Osmanlı temeliniz varsa size çok şey katacaktır, tavsiyemizdir. (Behzat Aktura)
Tarih Sohbetleri 1 PDF indirme linki var mı?
Yılmaz Öztuna - Tarih Sohbetleri 1 kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Tarih Sohbetleri 1 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Yılmaz Öztuna Kimdir?
20 Eylül 1930 İstanbul doğumludur. İstanbul'da lise tahsilinin yanında İstanbul Konservatuarına devam etti. 1950 - 1957 yıllarında Paris'te kaldı. Paris'in büyük kütüphanelerinde çalıştı. Paris Üniversitesi Siyasi İlimler Enstitüsü'nde Sorbonne'da Fransız Medeniyeti kısmında, Alliance Française'nin yüksek kısmında okudu ve Paris Konservatuarı'na devam etti. 13 yaşında ilk makalesi ve 15 yaşında ilk kitabı basıldı.
1969'da Adalet Partisinden Konya Milletvekili seçilerek Ankara'ya yerleşti. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu'nda denetleme kurulu üyesi, repertuvar kurulu üyesi, eğitim kurulu üyesi (Ocak 1966- Kasım 1981), Kültür Bakanlığı'nda bakan başmüşaviri (1974-77), İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'nda kurucu yönetim kurulu üyesi ve Türk Musıkisi Korosunda kurucu yönetim kurulu üyesi (1975'den beri) , Yay-kur (Yaygın Yüksek Öğretim) üniversitesinde Osmanlı siyasi ve medeniyet tarihi öğretim üyesi (1975-78), Milli Eğitim ve Kültür bakanlıklarında 1969'dan beri pek çok ihtisas kurulunda üye ve başkan oldu.
1974-1980 arasında Türkiye Cumhuriyetinin resmi ansiklopedisi olan ve Milli Eğitim Bakanlığınca yayınlanan Türk Ansiklopedisi'nin genel yayın müdürü olarak K harfinden T harfine kadar olan ciltleri yayınladı. 1983'te Milliyetçi Demokrasi Partisinin kurucuları arasında bulunarak merkez genel yönetim kuruluna seçildi, sonra istifa etti. 1985'de Faisal Finans Kurumu müşaviri oldu.
Pek çok radyo ve televizyon programı yaptı, bunlarda konuştu. Bazı konuşmaları A.B.D., Fransa, Avusturya gibi ülkelerin televizyonlarında yayınlandı. Bazı kitap ve yazıları çeşitli dillere tercüme edildi. Dünyada ilk defa olarak Türk Musikisi Tarihi kürsüsünü kurdu. "Büyük Türkiye", "Osmanlı Cihan Devleti", "Büyük Türk Hakanlığı" gibi son yıllarda çok kullanılan tarihi ve siyasi tabirler, Yılmaz Öztuna'nındır. Ayasofya Hunkar Mahfilinin ibadete açılması ve Topkapı Sarayında Hırka-i Saadet Dairesinde Kuran okunması, 1000 Temel Eser, Ankara Devlet Konser Salonu ve İstanbul Atatürk Kültür Merkezinin Türk Musikisine açılması gibi fikirler ve realizasyonlar Yılmaz Öztuna'nındır ve siyasi iktidara onun tarafından telkin ve kabul ettirilmiştir. Türk Kara Kuvvetlerinin ve Deniz Kuvvetlerinin evvelce yanlış olarak kutlanan yıldönümlerini bugünkü doğru başlangıç tarihleri ile kutlanmasını sağlayan da Yılmaz Öztuna'dır.
Birçok konferans verdi. 6 kıtada pek çok ülkeyi gezdi, devlet adamları ve halkla görüşerek incelemeler yaptı. Milletlerarası birçok kuruluşa üye seçildi.
Türkiyede Osmanlı tarihinin çatışmasız bir anlayışla algılanmasında katkısı vardır. Türk Parlamenterler Birliği, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti, Ankara Aydınlar Ocağı, Anadolu Kulübü, Yahya Kemali Sevenler Cemiyeti, İstanbul Şehrini Güzelleştirme Derneği, Müsteşrikler Cemiyeti, WACL, APACL, NATO Parlamenterler Birliği, Parlamentolararası Türk - Japon ve Türk - Kore, Türk - Suudi Dostluk cemiyetleri, Avrupa Konseyi cemiyeti, Yılmaz Öztuna'nın üye, kurucu olduğu veya bulunduğu milli veya milletlerarası kuruluşlar arasındadır.
1 Eylül 1998 tarihinden itibaren Türkiye Gazetesinin başyazarlığını yaptı. 9 Şubat 2012 tarihinde Ankara'da vefat etti.
ESERLERi:
- BiR DARBENiN ANATOMiSi
Yılmaz Öztuna bu kitabında 1876 askerî darbesini, Sultan Abdülazizin tahttan indirilmesi ve ölümü olayını, bütün detayları ile anlatıyor. Bütün o dönemin şahitlerinin ifadelerini naklediyor.
-TÜRK TARİHİNDEN YAPRAKLAR
Türk Tarihinden Yapraklar, Yılmaz Öztuna'nın 1968'te İstanbul Radyosunda yaptığı konuşmalardan oluştu. Her konu, bir konuşmadır. 1969'da Millî Eğitim Bakanlığının 1000 Temel Eser serisinin 11. kitabı olarak basılıp 20.000 tiraj bir haftada satıldı. 1992'de Millî Eğitim Bakanlığınca Türk Klasikleri serisine alındı ve bu serinin 17. kitabı olarak basıldı. Şimdiye kadar 5 baskıda 58.000 tiraj yapan Türk Tarihinden Yapraklar artık klasiklerimiz arasına girmiş bulunuyor. Osmanlı ağırlıklı olmak üzere 2.200 yıllık tarihimiz içinde tam bir gezintidir.
- OSMANLI PADİŞAHLARININ HAYAT HİKAYELERİ
Osmanlı Padişahlarının Hayat Hikâyeleri, Yılmaz Öztuna'nın klasikleşmiş kitaplarından biridir. Nesiller tarafından ilgiyle okundu. Bu kitaba dayanılarak senaryolar, piyesler yazıldı, filmler çekildi. 12 Osmanlı hâkan-halîfesinin kronolojik olarak hayatlarından kesitler veren bu eser, Osmanlı tarihinin en çarpıcı taraflarını vurguladı. Konuşmalar, o çağların Türkçesi ile yazıldı. Olaylar, çok duru ve klasik bir dille tasvir edildi.
-TÜRK TARİHİNDEN PORTRELER
Biyografi, tarihçinin edebiyata yaklaşabilme yeteneği ile orantılı bir türdür. Onun için, edebiyatın bir türü şeklinde de ele alınmıştır. Kitaptaki biyografiler, hayatları ve kişilikleri anlatılan şahsiyetlerin doğum sırasına göre kronolojik şekillerde sunuldu. En yaşlıları Bumin Kağan, en gençleri Turgut Özal olmak üzere... Hayatta bulunan bir kişiyi almaktan kaçındım. Tanıttığım şahsiyetlerin hepsinin Türk büyükleri, Türk dâhileri olmadıklarını sevgili okuyucularım hemen fark edeceklerdir. Daha mütevazi çapta büyükler de, Türke çok zarar vermiş birkaç kişi de alındı. Ancak çoğunluk, tarihimizin çeşitli alanlardaki dehalarından seçildi. Hiç unutulmasın, tarihin küçükleri de, tarihin büyükleri derecesinde milletlerin hayatını ve geleceğini şiddetle etkilemişlerdir.
- TARİH SOHBETLERİ I, II, III
Biz bir cihan imparatorluğunun varisleriyiz. Geleceğimize dair görüşler ileri sürer, programlar yaparken geçmişteki bu muazzam siyasî ve medenî tecrübelerimizden sonuna kadar istifade etmek bizim en tabiî hakkımızdır. Millet ve devlet olarak misyonumuzu belirlemekte en sağlam ölçüyü de böyle bir tarih şuuru ile getirebiliriz. Bu itibarla aydınlarımızın ve gençlerimizin kendi tarihleri hakkında muhtelif cihetlerden bilgi edinebilecekleri eserlere ihtiyaç duydukları muhakkaktır. Ötüken, işte bu mülahazalarla, Türk tarih ve mûsıkîsine yaptığı değerli hizmetler ve verdiği kıymetli eserlerle haklı bir şöhret kazanan değerli yazar Yılmaz Öztunanın "Tarih Sohbetleri"ni üç cilt halinde sunmaktan şeref duyar.
Yılmaz Öztuna Kitapları - Eserleri
- Bir Darbenin Anatomisi
- Türk Tarihinden Yapraklar
- Yavuz Sultan Selim
- Sultan 2. Mahmud
- Türkler
- Kanuni Sultan Süleyman
- Osmanlı Padişahlarının Hayat Hikayeleri
- Osmanlı Hareminde Üç Haseki Sultan
- 2. Abdülhamid
- Türk Tarihinden Portreler
- Osmanlı Devleti Tarihi 1
- 93 ve Balkan Savaṣları: Avrupa Türkiye'sini Kaybımız
- Kısa Osmanlı Tarihi
- Sultan Genç Osman ve Sultan IV. Murad
- Kuruluş
- Tarih Sohbetleri 1
- Barbaros Hayrettin Paşa'nın Hatıraları
- Büyük Türkiye Tarihi (14 Cilt)
- Osmanlı Devleti Tarihi 2
- Tarihçi Gözüyle
- Fatih - Büyük Kartal'ın Gölgesi
- Osmanlıya Veda
- Avrupa Türkiyesi'ni Kaybımız
- Tarih Sohbetleri 2
- Tarih Sohbetleri 3
- Genç Osman ve IV. Murad
- Türk Tarihinde Ordu Faktörü
- Tanzimat Paşaları: Ali ve Fuad Paşalar
- Osmanlı Devleti Tarihi
- Büyük Osmanlı Tarihi (10 Cilt)
- Itri
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi Cilt 1
- Türkler Araplar Yahudiler
- Keçecizade Fuat Paşa
- Devletler ve Hanedanlar
- Resimlerle 93 Harbi
- Abdülkaadir Meraği
- Hacı Ârif Bey
- Türk Bestecileri Ansiklopedisi
- Türkiye'de Askerî Müdahaleler
- Türk Mûsikîsi 2 Cilt
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 9
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 2
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 4
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 7
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 5
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 6
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 3
- Tarih ve Politika Ansiklopedisi
Yılmaz Öztuna Alıntıları - Sözleri
- Uzun Hasan savaş sonrası Osmanlı şevket ve kudretini kavrayarak bir daha hayatının sonuna kadar Osmanlılara sataşmamak için azamî gayret göstermiştir.Bu husus ölürken oğullarına:"Osmanoğulları ile asla muharebe etmeyesiz!" şeklinde vasiyeti ile sabittir. (Fatih - Büyük Kartal'ın Gölgesi)
- Haleb Büyük Câmii'ndeki Cuma namazında hatîb, hutbeyi Yavuz'un adına okumuş, Yavuz'u "Hâkimü'l-Haremeyni'ş-Şerîfeyn = Mekke ile Medîne'nin Hâkimi" diye anmıştır. Yavuz müdahale edip, "Hâkim" kelimesini "hâdim = hizmetkâr" şeklinde düzeltmiştir. (Yavuz Sultan Selim)
- "İstanbul şivesi" dediğimiz, 2500 yıldan bu yana Türkler'in coğrafyanın her mekanında konuştukları binlerce şivenin ahenklisinin en ateşli savunucuları kimlerdir? Üsküblü Yahya Kemal'dir. Urfalı Nabi'dir. Trabzonlu Nihad Sami'dir. Diyarbakırlı Gökalp'tir. Hayatında bir defa İstanbul'a şöyle bir uğrayan Kırımlı Gaspıralı İsmail'dir. İstanbul'daki parlak kültürü oluşturanların en büyük kısmı böyledir. Beldeyi şaheserleriyle donatan Sinan, Kayserili'dir. Uzun bir ihmal ve umursamazlık döneminden sonra şehrin imarını ele alan Menderes, Aydınlı'dır. İki kıt'anın yakasını birleştiren Demirel, Ispartalı'dır ve Özal, Malatyalı'dır. (Tarih Sohbetleri 1)
- Mısır’daki Memlûk beylerini Kahire kalesinde bir tuzağa düşürerek imhâ eden Mehmed Ali,bunların, Mısır’ın zenginliğinin büyük kısmını teşkil eden milyarlar değerindeki servetine el koymuş, bu para ile büyük işler yapmıştı. Kavalalılar’ın günümüze kadar gelen büyük servetinin menşei budur. (Sultan 2. Mahmud)
- Ortodoks ve Katolik mezheplerinin birleşmesi, Ortodokslar'ın da Papa'nın ruhani şemsiyesi altına girmesi isteniyordu.Çaresiz kalan son "Kayser-i Zaman",bunu kabul etti. 1452 yılının 12 Aralık gününde Ayasofya'da Papa'nın gönderdiği Kardinal İzidor, Katolik ayiniyaptırdı.Bizans halkı, bu ayini nefretle seyretti. Elbette Türk hakimiyeti altında dini ve vicdanı hürriyetlerini muhafaza ederek yaşamak, çok daha hayırlı ve şerefli olacaktı. Bizanslılar'ın bu görüşünü, Başbakan Büyük-Duka Lukas Notaras da paylaşlaşıyordu: İstanbul'da Türk sarığını görmek, Latin şapkasını görmekten evladır, demişti. (Osmanlı Padişahlarının Hayat Hikayeleri)
- Sitvatorok Muahedesi'ne rağmen Türkiye'nin, imparator'u hala sadrazamla eşit saydığına, yani Kanuni devrindeki protokole uyduğuna dair elimizde birçok vesika vardır. Bunlardan biri, Sadrazam Damat Nasuh Paşa'nın imparator Mathias'a yazdığı 26 Ekim 1612 tarihli mektuptur ki, imparatora "dostum" diye hitap etmektedir. (Sultan Genç Osman ve Sultan IV. Murad)
- Fransa eyalet sistemini de 1790 larda kaldırdı. Eyaletleri illere parçaladı. Bizim Cumhuriyet döneminde yaptığımızın aynıdır. Fransa örnek alınmıştır. (Tarih Sohbetleri 3)
- Bugün Türkiye devletinin kuruluşu, 900 yılı geçmiştir. Bu hadise, Türk milletinin tarih boyunca yarattığı en büyük eserdir. Anadolu'nun fethi için yüzyıllarca hazırlanan Türkler, 1074'te Türkiye devletini kurduktan sonra da yeni anayurtlarını savunmak, geliştirmek, ayakta tutmak ve büyük bir devlet hâline getirmek için akıl almaz çileler çekmişler ve en büyük fedakarlıklara katlanmışlardır. Üzerinde yaşadığımız topraklar, atalarımızın bizim hesabınıza yaptıkları sonsuz mücadelelerin eseridir. (Türk Tarihinden Yapraklar)
- Mâhpeyker Kösem Haseki’nin üvey oğlu bir ateş parçasıydı. Genç bir arslandı. Fevkalâde yetişmişti. Arabça, Farsça, hattâ bir rivâyete göre Batı dillerini öğrenmişti. “Fâris” ve “Fârisî” mahlasıyle olgun şiirler yazıyordu. Silâhşörlük ve pehlivanlıkta, babasından da üstündü. Korku nedir bilmiyordu. (Osmanlı Hareminde Üç Haseki Sultan)
- "Değerleri solcu ve solcu olmayan diye kesin çizgiyle ikiye ayıran zihniyet yıkılmadıkça, Türkiye iflâh olmayacaktır." (Türk Tarihinden Portreler)
- Bütün Orta Çağ'ın (476-1453) bütün yeryüzünde geçen en büyük meydan muharebesi olan, her iki tarafta başkumandan olarak oğulları ile beraber tarihin en büyük asker hükümdarlarından ikisinin bulunduğu, Çin ile Adriyatik arasındaki ülkeleri paylaşan iki Müslüman ve Türk hakanının zaferi ölesiye çekiştiği Ankara muharebesi, Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinden biridir. Osmanlı gelişmesini ve fütuhattını yarım asır geciktirmiş, Bizans'ın ve Orta Çağ'ın hayatını 50 yıl uzatmış, Anadolu birliğini ise 70 yıl geciktirmiştir. Yıldırım devrinde Osmanlı toprakları olan bazı yerler ancak 115 yıl sonra Yavuz Sultan Selim tarafından yeniden Türkiye'ye katılabilmiştir. (Osmanlı Devleti Tarihi 1)
- Nâmık Kemâl ise daha Magosa’dadır. Orada söylenegeldiği gibi zindana falan atılmış değildir. Son yıllarda Türk Tarih Kurumu’nun 4 büyük cilt hâlinde yayınladığı mektuplarında açıklandığına göre zevk, sefa ve keyif içinde yaşamakta, güzel şiirler yazmaktadır. (Bir Darbenin Anatomisi)
- Yıldırım Sultan Bayezid'in esirliği 7 ay 12 gün sürdü. 3 Mart 1403'te Akşehir'de vefat etti. 43 yaşındaydı. (Kuruluş)
- Ebrûlerinin zahmı nihandır ciğerimde Gül-ruhlerinin handelerî çeşm-i terimde Eşkim yerinê kan dökülür dîdelerimde Sevdây-ı muhabbet, esiyor şimdi serimde Takdîre ne hâcet, bu da varmış kaderimde Adlî (İkinci Mahmûd) (1785-1839) (Sultan 2. Mahmud)
- "2.500 km'lik uzun bir yolu aşıp zafere ulaşılan bu başarılı seferin, hemen aynı şartlar altında 1812'de Napoléon'un, 1941'de Hitler'in Moskova'ya yaptıkları başarısız seferler göz önünde tutulursa, ne derece değer taşıdığı anlaşılır" (Yavuz Sultan Selim)
- XVI. asırda da Türk kültürünün seviyesi, Avrupadan ilerideydi. Ilköğretim ve okuyup yazma, Avrupaya nazaran pek çok gelişmişti. Aydın tabaka ve kitap okuyanlar da önemli sayıdaydı. Avrupada bin yazma eseri bir araya getiren hükümdarlar parmakla gösterilirken, Doğuda onbinlerce yazmadan müteşekkil pek çok kitaplık vardı. XVI. asırda Avrupada basılan kitapların tirajı çok düşüktü. Bu tirajın çok fazlasını Türkiyede hattatlar ortaya koyabiliyordu. (Türk Tarihinden Yapraklar)
- Türk denizciliğinin, Türk ordusu kadar kıdemi yoktur. Hatta Türkler, Anadolu'ya gelinceye , 11.asra kadar, denizci bir millet değillerdi denilirse mübalağa edilmiş olmaz. Gerçi milattan önceki asırlarda denizlere ulaşmışlardır. Fakat bir donanmaya ihtiyaç duymamışlardır. Türkler, Avrasya'yı seven bir kavimdir. Bir boğazı ve bir çölü atlayıp Afrika'ya bile geç tarihte intikal etmişlerdir. Açık denizden, hiç olmazsa 11.asra kadar hoşlanmamışlardır. (Kısa Osmanlı Tarihi)
- Sultan Abdülhamîd'in düşürülmesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanmasının ilk gerçek adımı olmuştur. Adı bile düşmanı ürkütecek, mazlûm Müslüman milletlere ümit verecek bir senboldü. Onun düşmesiyle yalnız Avrupa ve Balkan devletleri değil, Ermeniler, Yahûdiler gibi devlet sâhibi olmayan topluluklar da hedeflerine çok yaklaştıklarını hissetmişlerdir. (2. Abdülhamid)
- Ordu yaptığın rezaleti gör diye Sadrazamın aleyhinde gösteri yaptıysa da seksenlik ihtiyar buna da aldırmadı. (Türkler)
- Deismann göre: " Fâtih dünya tarihinde bir dönüm noktası yarattıktan sonra Doğu ve Batı'nın kapısında durarak bu iki alemin kültürünü nefsinde toplayan bir insandır." (Fatih - Büyük Kartal'ın Gölgesi)