Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık - Immanuel Wallerstein Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık kimin eseri? Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık kitabının yazarı kimdir? Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık konusu ve anafikri nedir? Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık kitabı ne anlatıyor? Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık PDF indirme linki var mı? Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık kitabının yazarı Immanuel Wallerstein kimdir? İşte Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Immanuel Wallerstein

Çevirmen: Necmiye Alpay

Orijinal Adı: Historical Capitalism

Yayın Evi: Metis Yayınları

İSBN: 9789753421270

Sayfa Sayısı: 152

Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Tarihsel kapitalizm daha ilk bakışta, bazı savunucularının öne sürdüğü gibi 'doğal' bir sistem olmak şöyle dursun, açıkça saçma bir sistemdir. Daha fazla sermaye üretmek için sermaye üretilmektedir. Kapitalistler ayak değirmeninde daha da hızlı koşmak için gitgide daha hızlı koşan beyaz fareye benziyor. Bu süreç içinde bazı insanlar iyi yaşıyor, ama diğerleri yoksul yaşıyor. Peki, iyi yaşayanlar ne kadar ve nereye kadar iyi yaşayacak? Hepimiz bu tarihsel sistemin moda ettiği haklılığı kendinden menkul ilerleme ideolojisiyle öylesine dolmuşuz ki bu sistemin çok sayıdaki olumsuzluklarını kabul etmekte zorlanıyoruz. Marx gibi kararlı bir suçlayıcısı bile tarihsel kapitalizmin oynadığı ilerici role büyük ağırlık vermiştir. 'İlerici' sözü tarihsel olarak daha sonra gelen anlamında kullanılmadığı sürece ben buna inanmıyorum... O zaman böyle bir sistem neden ve nasıl ortaya çıktı?" – Immanuel Wallerstein

Wallerstein ve Dünya Sistemi Analizi hakkında daha fazla şey öğrenmek, ve bu analiz biçimiyle yapılmış çalışmaları izlemek için Fernand Braudel Ekonomiler, Tarihsel Sistemler ve Uygarlıklar İncelemeleri Merkezi’ni (http://fbc.binghamton.edu) ziyaret edebilirsiniz.

Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık Alıntıları - Sözleri

  • Kapitalistler, ayak değirmeninde daha da hızlı koşmak için gitgide daha hızlı koşan beyaz fareye benziyor.
  • "Gerçekten de bu dünyanın en önemli parçasını oluşturan bir fikir varsa; o da, 'ilerleme' fikridir."
  • Tarihsel kapitalizm bu nedenle, daha önce "piyasa" dışı yollarla yürütülen süreçlerde —yalnızca değiş tokuş süreçlerinde değil, üretim, dağıtım ve yatırım süreçlerinde de— yaygın bir metalaştırma getirmiştir. Kapitalistler de, gitgide daha çok sermaye biriktirme peşinde, ekonomi yaşamının tüm alanlarında bu toplumsal süreçlerin gitgide daha çoğunu metalaştırmaya çalışmıştır.
  • Tarihsel kapitalizmin, özlemlerinde Prometeusçu olduğunu biliyoruz. Bilimsel ve teknolojik değişme insanın tarihsel etkinliğinde bir değişmez değer olduysa da, her zaman var olan Prometeus'un, David Landes'in deyişiyle "bağlarından kurtulması" ancak tarihsel kapitalizmde olmuştur.
  • "Karl Marx din için kitlelerin afyonudur, diyordu. Raymond Aron, Marksist fikirler de aydınların afyonudur, dedi."
  • Dünyanın pek çok bölgesinde geniş ölçüde kullanılan rönesans sözcüğünün bizzat kendisi kararsızlığın cisimleşmiş halidir. Yeniden doğuştan söz eden, önceki bir kültürel şan çağını öne sürmüş, ama aynı zamanda şu an itibariyle kültürel bakımdan aşağı bir konumu kabul etmiş olmaktadır.
  • İnsan haklarının ilanı, kötülüğün erdeme sunduğu ikiyüzlü saygıdan öte bir şey midir? İmanıel Wallerstein / Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık, s.115 - Metis Yayınları
  • Kapitalizm bakımından temel önemdeki akılcılaştırma süreci, yönetici, teknisyen, bilim adamı, eğitimci gibi akılcılaştırma uzmanlarını kapsayan bir ara tabakanın yaratılmasını gerektirmiştir.
  • Irkçılık, eşitsizliği haklı çıkaran bir ideoloji işlevi görmüştür. Ama bundan çok daha fazla bir şey de olmuştur. Grupların, ekonomi içindeki rollerinde toplumsallaştırılmasına yaramıştır. Aşılanan tavırlar (önyargılar, gündelik yaşamdaki açıkça ayrımcılık taşıyan davranışlar), kişinin kendisine ve kendi hane halkında ve etnik grubunda yer alan diğer kişilere uygun ve meşru gelen davranış çerçevesini yerleştirmeye yaramıştır. Tıpkı cinsiyetçilik gibi ırkçılık da, beklentileri biçimlendirip sınırlayarak, kendi kendisine baskı yapan bir ideoloji işlevi görmüştür.
  • İlerlemenin, daha sonra da "modernleşme"nin yüceltilmesi, gerçek toplumsal eylem normlarından çok, dünya üst tabakalarına selama durmanın ve aralarına katılmanın statüsimgesi işlevini gören bu fikirler dizisini özetlemektedir. Kültürlerüstü olduğu varsayılan bilimsel bilgi temelleri lehine kültürel bakımdan dar olduğu varsayılan dinsel bilgi temellerinden kopulması, özellikle zararlı bir kültür emperyalizmi biçiminin kendini haklı çıkarmasına yaramıştır. Zihinsel özgürleşme adına tahakküm kurmuş, kuşkuculuk adına, dayatmıştır.

Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Tarihsel Kapitalizm: Wallerstein'ın okuduğum ilk kitabı fakat asla son değil belli. Kitap, kapitalizm üstünde çok güzel noktalara değiniyor. Önce okuyucuya metalaştırma kavramını açıkladıktan sonra asıl konuya geçiş yapılıyor. Tarihsel kapitalizmin kökenlerine inip mekan-çevre ilişkisini kuruyoruz. Sonrasında, güçler dengesi, yapısal bunalım nedir, komünizm ütopyası, yabancılaşma kavramı ve son olarak kapitalizmin 3 çelişkisine dikkat çekerek kitabı bitiriyoruz. Tabii ki bunlar benim okurken ayırdığım alt başlıklar. Okurken sonlara doğru "Gelecekten Beklentiler" kısmına gelince kitap beni daha da etkiledi çünkü bize göre yakın bir zamandan bahsediliyordu. 2050. Yazara göre kapitalizm her sistem gibi bir gün bitecek ve yerine büyük bir olasılıkla daha kötü bir sistem gelecektir bu zaman içinde yazar, 2050 ya da 3000 yılını işaret eder... yazar/i9541 kitap/kitap--24336 (thalia)

Akademik katkısı ve içeriğinin dili bakımından oldukça ağır bir kitap sayfa sayısı olarak ne kadar az olsa dahi doyuruculuğu bir o kadar fazla. Özellikle ilk 2 bölümü, ki bu kitabın neredeyse yarısını oluşturmaktadır, dil olarak çok ağır belki de çevirinin kalitesi ile ilgili bir durum da olabilir bunu tam bilmiyorum fakat kavranması ve öğütülmesi çok zor. Lakin sonraki bölümler ve kitabın 2. kısmı, genişletilmiş kısım, akıcılığı olsun kattığı bakış açısı olsun çok iyi. Kitap hakkında okuyuculara tek uyarım yukarıda da bahsettiğim dilinin karmaşıklığı meselesidir. Bu konu haricinde kapitalizm ile sistemlerin kümülatif ilerlemesi ve sonlu olması meselelerini gayet güzel açıklıyor. (Judeau)

Çok iyi. Kapitalizme giriş için çok uygun bence. Basitçe kapitalizm tanımı, tarihsel gelişimi ve bitişi durumunda olası senaryolar konu edinilmiş. Bence çok çok iyi ve anlaşılır bir dili var. Marksizm'e güzel bir bakış sunuyor. Tavsiye edebileceğim güzel bir eser. (Beyza)

Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık PDF indirme linki var mı?

Immanuel Wallerstein - Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Immanuel Wallerstein Kimdir?

Immanuel Maurice Wallerstein, ABD’li sosyolog, tarihsel sosyoloji alanında bilim adamı ve dünya sistemler analistidir.

New York'ta doğan Wallerstein’ın dünya sorunlarına ilgisi henüz küçük yaşlarda başladı, özellikle Hindistan'da sömürge karşıtı harekete merak duydu. Columbia Üniversitesi’nde eğitimini sürdüren Wallerstein, bu üniversiteden, 1951’de B.A., 1954’te M.A. ve 1959’da Ph.D. derecelerini aldı. 1971 yılında McGill Üniversitesi’nde sosyoloji profesörü oluncaya dek burada ders verdi. 1976’da Binghamton Üniversitesi’nde (SUNY) sosyoloji alanında önde gelen öğretim üyelerin biri olarak, 1999’daki emekliliğine kadar görev aldı, ayrıca 2005 yılında emekliliğine dek Fernand Braudel Merkezi’nin başkanlığını sürdürdü. Konuk profesör olarak dünya çapında çeşitli üniversitelerde görev alan Wallerstein çeşitli ödüllerle onurlandırıldı. Aralıklarla Directeur d’études associé titri ile Paris’te École des Hautes Études en Sciences Sociales'de görev aldı. 1994 ve 1998 yılları arasında Uluslararası Sosyoloji Birliği’ne başkanlık yaptı. 2000 yılında Yale Sosyoloji bölümüne kıdemli araştırmacı olarak katıldı. Ayrıca Social Evolution & History adlı derginin danışma kurulunda bulundu.

Wallerstein akademik kariyerine post-kolonyal Afrika uzmanı olarak başladı. Bu alanı, 1951'de gerçekleştirilen bir uluslararası gençlik konferansı sonrasında seçti ve 1970’lere kadar çalışmalarını sadece bu alanda gerçekleştirdi. Bu tarihten itibaren kendini bir tarihçi ve makro düzeyde küresel kapitalist ekonomi teorisyeni olarak tanımlamaya başladı.[Küresel kapitalizme erken dönem eleştirileri ve "sistem karşıtı” hareketlere desteği son dönemde onun, küreselleşme karşıtı hareket içinde bulunan akademik ve diğer muhalif çevrelerde- Naom Chomsky ve Pierre Bourdieu ile birlikte- önemli bir yer edinmesini sağladı.

Immanuel Wallerstein Kitapları - Eserleri

  • Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık
  • Dünya Sistemleri Analizi
  • Bildiğimiz Dünyanın Sonu
  • Liberalizmden Sonra
  • Sistem Karşıtı Hareketler
  • Irk Ulus Sınıf
  • Modern Dünya Sistemi 1. Cilt
  • Avrupa Evrenselciliği
  • Kaos ve Belirsizlik
  • Ütopistik ya da 21. Yüzyılın Tarihsel Seçimleri
  • Jeopolitik ve Jeokültür
  • Avrupa Evrenselciliği
  • Tarihsel Kapitalizm
  • 21. YY'da Siyaset
  • Modern Dünya Sistemi 2
  • Amerikan Gücünün Gerileyişi : Kaotik Bir Dünyada ABD
  • Sosyal Bilimleri Düşünmemek
  • Modern Küresel Sistem
  • Modern Dünya Sistemi- 3
  • Geçiş Çağı - Dünya Sisteminin Yörüngesi (1945-2025)
  • Modern Dünya Sistemi - 4
  • Yeni Bir Sosyal Bilim İçin
  • Bilginin Belirsizlikleri
  • İki Kültürü Aşmak
  • Güncel Yorumlar
  • Dünya Sistemi ve Afrika
  • Chaotic Uncertainty
  • Soğuk Savaş Üniversite

Immanuel Wallerstein Alıntıları - Sözleri

  • “…(Said) bir insanın İranlı olabilmesinin hiç bir yolunun olmadığını, çünkü doğaya aykırı kavramlaştırmanın, özcü tikelciliğin, Batılı küstah gözlemcinin icadı olduğunu dile getiriyordu.” (Avrupa Evrenselciliği)
  • “…Açıkça görüldüğü üzere, modern dünya "uygarlarının", "uygar olmayan" bölgelere ardısıra yaptığı müdahaleler, dört temel meşrulaştırıcı gerekçe üzerine kurulmaktadır: ötekilerin barbarlığı, evrensel değerleri çiğneyen uygulamalara son verme, öteki zalimler arasında kalan masumları koruma ve son olarak evrensel değerlerin yayılmasının olanaklarını yaratma.” (Avrupa Evrenselciliği)
  • “Küresel evrensel değerler bize verilmez, bizler tarafından yaratılır. İnsanoğlunun bu tür değerleri yaratma girişimi, insanlığın büyük bir ahlaki girişimidir. Bu girişimin gerçekleşmesinden umutlu olmak, yalnızca güçlülerin ideolojik perspektifinin ötesine geçebilip, iyinin gerçekten ortak bir değerlendirmesini (ve küresel olmaya en yakın olanı) yapmakla mümkün olacaktır.” (Avrupa Evrenselciliği)
  • Avrupa ortaçağında bilgi üretimi genellikle Hippolu Aziz Augustinus tarafından oluşturulan modele uygundu. Augustinus'a göre, "diller, tarih, gramer, hatta mantık konusunda bilgi sahibi olmanın faydası", edinilen bilginin "Kutsal Kitap üzerine çalışmalara yardımcı olma" kapasitesinde yatıyordu (Southern 1953:171). On ikinci ve on üçüncü yüzyıllarda bu temel üzerinde yükselen Skolastisizme "tamamen mantıklı", "aşın rasyonel" gibi tanımlar getirilmiş; Skolastisizm, kronik kitap eksikliğinin yaşandığı bir dönemde "münazara ve belagatın önemi"nin vurgulandığı "rutin Latin dili incelemeleri" olarak tarif edilmiştir (Bowie 1970: 151-2). Yöntemlerinin yetersizliğine karşın "evrensel önemi haiz sorunlan incelemeyi” amaçlayan Skolastisizm geniş çaplı bir merak sonucu ortaya çıkmıştır (Southern 1953: 170). Ne var ki Skolastisizmin otoritesi, tek ve sorgulanmamış bir değerler kümesine sıkı sıkıya bağlı kalmıştı. (İki Kültürü Aşmak)
  • Öğretilerin yeniliği ile bu öğretilere vesile olan toplumsal dönüşümlerin, siyasal durumların yeniliği arasındaki bağı bulmakla pek az ilgilenilmiştir. (Irk Ulus Sınıf)
  • Ben karanlık bir ormanın tam ortasında olduğumuza ve ne yöne gitmemiz gerektiği konusunda yeterli netliğe sahip olmadığımıza inanıyorum. Bunu acilen hep birlikte tartışmamız gerektiğine ve bu tartışmaya gerçekten dünya çapında katılınması gerektiğine inanıyorum. Ayrıca bu tartışmanın, bilgi, ahlak ve siyasetin her birini ayrı köşelere ayırabileceğimiz bir tartışma olmadığına da inanıyorum. "Belirsizlik ve Yaratıcılık" adlı giriş yazısında bu savı kısaca dile getirmeye çalıştım. Görülmemiş nitelikte çetin bir tartışma içine girmiş durumdayız. Ama meseleleri, onlardan uzak durarak çözemeyeceğimiz de bir gerçek. (Bildiğimiz Dünyanın Sonu)
  • Devletler başkaldırıları ezmek için de işlev görecek mekanizmalar şeklinde bürokratize edilmiş ve uygun biçimde örgütlenmiştir. (Sistem Karşıtı Hareketler)
  • İki kültür derken ne kastediliyor? Hatta bunların isimleri nedir? Bunun cevabı o kadar basit değil. Bu kültürlerden biri genellikle bilim kültürü olarak adlandırılır. Diğerinin ise pek çok ismi vardır: edebi, felsefi, beşeri kültür. Bu kültürlerden birinin "bilim" kültürü olarak adlandırılmasında hemen herkes hemfikirken diğerine bu kadar çeşitli ad verilmesinin bütünüyle tesadüfi olmadığını göreceğiz. Diğer pek çok kişi gibi Snow'a göre de bu iki kültür simetrik değildir: Önem vc/vcya liyakat açısından bir hiyerarşi içinde var olurlar, ama hangisinin daha yukarıda olduğu hâlâ tartışmalı bir konudur. İki kültürün yaşam süreleri de farklıdır: Beşeri kültür "geleneksel" ve iki kültürün daha eski olanı sayılırken bilim kültürünün genellikle daha yeni, daha "modern" olduğu söylenir. (İki Kültürü Aşmak)
  • İngiltere'de 1750-1850 döneminde üretimde "sermaye derinleşmesine" karşı “sermaye genislemesi” olduğunu söylediğinde kas tettigi şey gibi görünmektedir. Bu sermaye genişlemesini sağlayan nedir, toplam üretimdeki kazançlar mı? Landes'in buna bir cevabı vardır: "Girdilerin kalitesi yani “yeni teknolojinin yüksek kalitesi ve hem girişimcilerin hem de işçilerin yüksek nitelikleri ve bilgisi."' (Modern Dünya Sistemi- 3)
  • Hepimiz şimdi bir bekleme oyunundayız. (Kaos ve Belirsizlik)
  • 1.Teknolojinin çeşitli alanlarındaki tekel. Ki ancak (büyük ve zengin) bir devletin üstlenmeyi göze alabileceği devasa harcama talepleri vardır. Liberal söylemin asla bahsetmediği bu destek olmaksızın -özellikle de askeri harcama desteği olmaksızın- bu alanlardaki tekelin devamlılığı sağlanamaz. (Modern Küresel Sistem)
  • Baskı kurmak, yalnızca ilişki içinde olmanın tersine, herhangi bir kültürel denkliğe tahammül etmez. Baskın olanlar, kendilerini ahlaki ve tarihi olarak haklı görmeye ve sistem içinde üretilen iktisadi artığın esas sahibi olarak hissetmeye ihtiyaç duyarlar. (Avrupa Evrenselciliği)
  • Ama nerede devlet daha az güçlü hale gelse, dinsel yapılar, etnik örgütlenmeler ve benzeri gruplar hanehalklarının önceliği üzerinde ısrar eden en güçlü seslere dönüşebilir. (Dünya Sistemleri Analizi)
  • Bir sistem olarak kapitalizmin bu kadar akıl almaz ölçüde biyosferi tahrip etmesinin başlıca nedeni, çoğunlukla, tahribattan kâr sağlayan üreticilerin bunu bir üretim maliyeti olarak kaydetmeleri değil, tam aksine maliyetleri azaltmanın bir yolu olarak görmeleridir. (Ütopistik ya da 21. Yüzyılın Tarihsel Seçimleri)
  • ... Batının kültürel hakimiyetine karşı çıkan isyanlar bile, temelde Batılı kültürel üretim tarzlarını, özellikle de üniversite yapısını kullanarak organize edilmiştir. Üniversiteler baskı ve sınırlamalara maruz kaldıkları yerlerde bile, kolektif örgütlenmelerini ve özerk yaşam felsefelerini Muhafaza etmişlerdir; böylece üniversitelerin dünyada yayılması, milliyetçilik, komünizm ve hatta dini köktencilik hareketlerini seferber edecek merkezlerin oluşmasına ön ayak olmuştur. Entelektüel içerikler değişir fakat harekete geçiren paket çoğunlukla aynıdır. (Modern Küresel Sistem)
  • "Oryantalizm esas itibariyle, Doğu'nun Batı'dan daha zayıf olmasından dolayı Doğu'ya dayatılmak üzere oluşturulmuş bir siyasi doktrindir. Ayrıca Said'e göre Oryantalizm, kendi içinde sınırları olan ve entelektüel sorgulamaya kapalı olan bir düşünme tarzıydı.” (Avrupa Evrenselciliği)
  • ..belirsizliğin harika bir şey olduğu ve kesinliğin, gerçek olsaydı, ahlaken ölmek demek olacağıdır. gelecek hakkında kesin bilgiye sahip olsaydık, herhangi bir şey yapmaya yönelik ahlaki bir zorlama olmazdı. bütün eylemler tayin edilmiş olan kesinlik içine düşeceği için, her türlü ihtirasın bağımlısı olmakta ve her türlü bencilliği yapmakta serbest olurduk. eğer her şey belirsizse, o zaman gelecek yaratıcılığa, hem de sadece insanın değil, bütün doğanın yaratıcılığına açıktır. olasılıklara, dolayısıyla daha iyi bir dünyaya açıktır. (Bildiğimiz Dünyanın Sonu)
  • Son olarak, insanların toplumsal ilişkilerinin yaşandığı gerçek dünyada meydana gelen ve gerek bilimsel gerekse beşeri alandaki baskın kavrayış modellerine meydan okuyan gelişmelere tepki olarak on dokuzuncu yüzyılın son yarısında üçüncü bir kurumsal arena, yani sosyal bilimler arenası ortaya çıkmaya başladı; biz bu arenanın o zamana dek iyice yerleşmiş olan bu iki kültürün iki taraftan çekiştirmesi yüzünden hep arada kaldığını ileri süreceğiz. Bu arena üzerindeki baskılar o kadar çoktu ki. sonuçta bilgi etkinliğinin bu alanında belki de o zamana kadar yaşanmış en büyük karışıklık ve muğlaklık ortaya çıktı. (İki Kültürü Aşmak)
  • Kişinin bildiği nedir? Üç tür şey: doğru olan, iyi olan, güzel olan. Bu soyut kavramların her birinin tanımı medeniyetle kastettiğimiz şeyin ta kendisidir. Elbette bu tanımların ayrıntıları, her mahut medeniyetin genel çerçevesi içinde, üstelik bazen hayli hararetli bir biçimde tartışılmaktadır. Ama tarihsel medeniyetleri bütünleştiren unsurlardan biri de, hepsinin doğru, iyi, güzel olan hakkın­ da bilgi toplayabildiğine ve bunları tanımlayabildiğine inanması olmuştur. Aynca modem dünyaya gelene kadar hiç kimse bilginin bu üç hedefinin parçalara ayrılmış, birbirinden aynlabilir etkinlikler olduğunu da düşünmemiş gibi görünüyor. Keats'in şiirindeki "Doğru olan güzelliktir, güzellikse doğru" dizesi tarihsel medeniyetlerin tümünde kulağa hoş gelebilirdi; oysa günümüzde romantik ve tuhaf kaçıyor, hatta yazıldığı dönem olan on dokuzuncu yüzyıl Avrupası’nda da aynı etkiyi uyandırmıştı. (İki Kültürü Aşmak)
  • Kapitalistler, ayak değirmeninde daha da hızlı koşmak için gitgide daha hızlı koşan beyaz fareye benziyor. (Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık)