Taşlamalar Hicivler 1 - Ümit Yaşar Oğuzcan Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Taşlamalar Hicivler 1 kimin eseri? Taşlamalar Hicivler 1 kitabının yazarı kimdir? Taşlamalar Hicivler 1 konusu ve anafikri nedir? Taşlamalar Hicivler 1 kitabı ne anlatıyor? Taşlamalar Hicivler 1 PDF indirme linki var mı? Taşlamalar Hicivler 1 kitabının yazarı Ümit Yaşar Oğuzcan kimdir? İşte Taşlamalar Hicivler 1 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Ümit Yaşar Oğuzcan
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9789752895157
Sayfa Sayısı: 420
Taşlamalar Hicivler 1 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Benim yergiciliğimin en önemli özelliği, körü körüne bir partiyi ya da bir ideolojiyi tutmayışım ve bu nedenle hiciv oklarımı özgürce atışımdır. Sözlerimi bitirmeden önce Önemli bir gerçeği daha belirtmek isterim: 28 yıllık yergicilik yaşamımda ne polis ne de yargıç karşısına çıktım... Ve tüm yazdıklarımı günü gününe, sıcağı sıcağına yayımladım, çeşitli gazetelerde, dergilerde ve kitaplarımda."
-Ümit Yaşar Oğuzcan
Taşlamalar Hicivler 1 Alıntıları - Sözleri
- Birkaç ünüversite bitiren aç geziyor.
- Huzurun kapısını çalıyoruz, Evde yok diyorlar.
- Çocukluğunun kıymetini bil Bir gün dünkü çocuk olacaksın Gençliğinin kıymetini bil Bir gün giden gençlik olacaksın Olgunluğunun kıymetini bil Bir gün delik deşik olacaksın Yaşlılığının kıymetini bil Bir gün rahmetli olacaksın
- Hele herkesi Adam yerine koymak ne zor.
- Yaşarken Öyle güldük Öyle güldük ki Güle güle öldük
- Aslında Bütün aynalar çirkin Fakat sen Her aynada ayrı güzelsin
- İnsanlığın üç devri Taş devri Tunç devri Utanç devri
- Görünüşe aldanma, meziyetler sahtedir Bugün iyi sandığın vaziyetler sahtedir Gösterişten ibaret bizde hayırseverlik Gördüğün şaşaalı hamiyetler sahtedir Güvenme bu dünyada kendinden başkasına Tedbirler kafi değil, emniyetler sahtedir Kapladı memleketi her türlü sahtekarlık Sadece fertler değil, cemiyetler sahtedir Her kalpte gizli niyet, her yüzde bir maske var Samimiyetler yalan, resmiyetler sahtedir Arama, hiç kalmadı sahte olmayan bir şey Kemiyetler sahtedir, keyfiyetler sahtedir Sen paradan haber ver, her belgeyi alırsın Diplomalar, pasolar, ehliyetler sahtedir
- İnsanların kimi doğum günü güzel Kimi ölüm günü Ve o insansız şehirler Sayım günü güzel
- İnsan insana Eşşekoğlu derse Hakaret olur Eşşek eşeğe İnsanoğlu derse Ağır hakaret
- Sizin geçmişiniz Sizin geleceğiniz Beni ilgilendirmez Ben sizin halinizi beğenmiyorum Ulan pay edemediğiniz ne Şunun şurasında İki paralık bir ömrümüz var Bırakın rahat yaşayalım Yok copmuş, yok süngüymüş Yok tabancaymış Daha neler Kulağımızdan tutarsaymış Hak ile yeksan olurmuşuz Çüşş
- Sevgim sana da yeter bana da Beni sevme ki Denge bozulmasın
- Burası Türkiye Sultanım Rahat vermezler sevişenlere Burada Kadınların koynuna Bıçak tehdidiyle girilir Burada Âşıklara kelepçe vurulur İnsanlarımız yoksun yaşarlar aşktan Ve şaşarlar sevişenlere Kadına değer verene erkek demezler Burada Sevenleri ve sevişenleri Sevmezler Sultanım, sevmezler
- -Şu millet var ya şu millet -Şu millet elbette var Bu millet için Yaşamak da var Saadette var Hürriyette var
Taşlamalar Hicivler 1 İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Oğuzcan, yaşadığı çağı objektif olarak yansıtmaya çalışmış. Bir bakıma, Türkiyemizin siyasal ve toplumsal aynasıdır bu kitap. Zor iştir şairlik, hele hiciv şairliği. Hatalı bir devlet adamını ya da ünlü ve güçlü bir politikacıyı en açık, en vurucu bir biçime hicvedebilmek için şairliğin, hazırcevaplığın ve zekanın yanı sıra yürek ister her şeyden önce. Kolay değildir; kişilerin kusurlarını yüzüne vurmak, sırasında yerin dibine batırmak ve belki de zaman içinde unutulup gidecek bir yanlış ya da gelişigüzel söylenen saçma bir sözü dile düşürmek ... Nerden bakarsanız bakın; şaka, alay, gırgır, takaza, aşağılama ve hatta küfür yerginin temel unsurları olmuşlardır. Bu yüzden; edebiyat tarihimize baktığımız zaman idam edilen, derisi yüzülen ve en azından diyardan diyara sürülen birçok hiciv şairine rastlıyoruz. Figani, Nesimi, Pir Sultan Abdal, Nef-i ve Mantiki'nin ölümleri; yaşadıkları çağın ve onların ölümlerine neden olan devlet adamlarının silinmez utancıdır elbette. (red john)
Bir Heccav Olarak Ümit Yaşar Oğuzcan: Dikkat: Tatkaçıran/oyunbozan içerir. Bir Heccav Olarak Ümit Yaşar Oğuzcan Ümit Yaşar Oğuzcan daha çok bir aşk şairi olarak bilinir. Ergenlerin gözdesidir. Kimi şiirlerinde ayrılık gibi evrensel izlekler oldukça başarılı bir biçimde işlenir. Hicivci ya da heccav yönü ise, belki bu başarısı nedeniyle geri planda kalmıştır. Akıllarda iki hicvi kalmıştır; bu, çeşitli seçkilerde bu ikiliye yer verilmesiyle doğrudan ilişkilidir. Bu ikili, hamama giden siyasetçilerle ve sadrazamın kavuğuyla ilgilidir. Özellikle ilki söyleyiş güzelliği açısından olmasa da ana düşünce açısından dikkat çekicidir: Hamama giden siyasetçiler, kendilerine öyle bir kese atılır ki sonunda yok olup giderler. Demek ki, tümüyle kirden oluşmaktadırlar. Peki bir aşk şairini hicve yönelten ne olmuş olabilir? Bu sorunun yanıtını şairin yayına kendi hazırladığı bütün yapıtları içindeki ‘Taşlamalar ve Hicivler’ kitabının girişinde görüyoruz. 1926 yılında doğan Oğuzcan’ın ilk şiiri 15 yaşındayken yayınlanır. Demokrat Parti iktidarının başlangıcı olan 1950 onu bir siyasallaşma sürecine sokacaktır. Kendisinden dinleyelim: “(...) hiciv şiirlerini yazmaya çok sonraları, 1955'te başladım. 1950 yılında halkın dileği ve oyları doğrultusunda tek parti dönemi sona ermiş, DP büyük bir çoğunlukla iktidar olmuştu. 4 yıl sonra, 1954'te yapılan seçimlerde de DP daha büyük bir zafer elde ediyor, CHP ve MP muhalefetlerini bir silindir gibi ezip geçiyordu adeta. Tüm muhalefetin TBMM'de elde ettiği sandalye sayısı, 25/30 kadardı. Geri kalan tüm milletvekilliklerini DP kazanmıştı. Ama ne var ki; Kırşehir MP lideri Osman Bölükbaşı ve arkadaşlarına oy vermiş, Malatya ise CHP lideri ve eski milli şef İnönü'yü seçmişti yeniden. Olacak iş miydi bu? Kırşehir de, Malatya da cezalandırılmalıydı! Nitekim öyle de oldu. Birincisi il'likten ilçeliğe düşürülürken, ikincisi de ikiye bölünüyordu, DP liderlerinin dileği DP milletvekillerinin oyları doğrultusunda. Böylece DP'nin 1960 ihtilaline değin sürecek hatalar zinciri de başlamış oluyordu. Giderek söz ve basın özgürlükleri kısıtlandı, muhalefet ve basına akıl almaz baskı, şiddet yöntemleri uygulanmaya başlandı. Derken üniversite olayları, vatan cephesi rezaleti, tahkikat komisyonu kepazeliği, kara cüppeliler edebiyatı ve "odunu aday göstersem, mebus olur" vecizeleriyle bir de baktık ki; 27 Mayıs 1960'a gelivermişiz.” (Oğuzcan, 2004, s.7) Oğuzcan’ın heccav yönüne girmeden önce nasıl bir hiciv ortamına doğduğuna dikkat çekelim: Ferit Öngören, ‘Cumhuriyetimizin 75. Yılında Türk Mizahı ve Hicvi’ adlı mizah ve hiciv seçmesinde Türkiye’de mizahın tarihçesini oldukça kapsamlı bir giriş yazısıyla ele alıyor. Antik Anadolu’dan başlayarak Selçuklu ve Osmanlı mizahından ve onun kuzeni olan hicivden cumhuriyet dönemine geliyor. Ona göre mizah, kapsamlı toplumsal değişimlerin olduğu dönemlerde can suyu buluyor. Keloğlan’ı saraylılara karşı bir göçebe Türkmen mizahı olarak değerlendiriyor. Nasreddin Hoca ise, Timur Anadolusu’ndan doğuyor. Osmanlı dönemi için Karagöz-Hacivat’ın çeşitli açılardan incelendiği kitapta Meşrutiyet’in ve İstibdat’ın mizahı ve karikatürü doruğa çıkartması süreci anlatılıyor. İşte Oğuzcan’ın 20’li yaşlarının sonlarına denk gelen süreç, yeni bir İstibdat’a karşılık geliyor. Bu yıllarda hem dönemin iktidarı yanlısı ve hem de karşıtı çok sayıda hicivci ve mizahçı ortaya çıkıyor. Bu dönemden örnekler için, Neyzen Tevfik’le ilgili kitabıyla tanınan Hilmi Yücebaş’ın 1961 tarihli ‘Hiciv Edebiyatı Antolojisi’[ Yazar bu kitabı 1976’da dönemine göre güncelleyip genişleterek onun 3. basımını yapıyor. Ancak önceki baskıyla ilgili yorumlarımız bu baskı için de geçerli. Bkz. Yücebaş (1976). ] önde gelen bir kaynak. Bu kitapta yer alanların çok çok azının günümüze kaldığını, diğer bir deyişle günümüz için de anlamlı olduğunu görüyoruz. Neden böyle? Çünkü dönem mizahının ve hicvinin çoğu, geçici güncel konulara odaklanıyor. Bunu bugünkü çeşitli mizah dergilerinde de görüyoruz. Ayrıca, hicvi kafiyeli küfür olarak gören gelenek de geleceğe kalamıyor ve neyse ki öyle. Böyle bir tarihsel arka plandan sonra Oğuzcan’ın hicviyelerini[ Hiciv şiirlerine, ilgili araştırmalarda ‘hicviye’ deniyor.] daha yakından bir biçimde gözden geçirebiliriz. Oğuzcan’ın hicviyeleri dönemsel olarak dörde ayrılıyor: 50’ler, 60’lar, 70’ler ve 12 Eylül dönemi. 50’lerde hiciv okları Demokrat Parti’nin ikinci beş yılına yöneliktir. 60’larda Milli Birlik Komitesi’nin umut verici ilk günleri yerini hayal kırıklığına bırakır. Bu ruh hali bize, tam da istibdata karşı savaş açmış olan Şair Eşref’in İttihat ve Terakki rejimiyle yağmurdan kaçarken doluya tutuluşunu anımsatır; “gelenler gidenlere rahmet okutmuştur” (Oğuzcan, 2004, s.116):[ Şair Eşref’in hayal kırıklıkları için bkz. Yücebaş (1978). ] “Tüm ulusun desteğini kazanan 27 Mayıs ihtilali de yeni yeni konular getirdi bana. Yassıada komedisi ve dramı, köpek-bebek davaları, mahkeme salonunda teşhir edilen donlar, cımbızlar, öte yandan ihtilalcilerin birbirlerini tutmayan safça beyanatları, toyca davranışları ve sonuçta kendi içlerinde bölünmeleri... Derken; demokrasiye dönüş, eski milli şefin başbakanlık dönemi, ardından ilk koalisyonlar ve Süleyman beyin sahne-i siyasete alayı vala ile adım atışı...” (Oğuzcan, 2004, s.8) 70’lerde şair, hicv edecek çok şey bulur, çünkü Öngören’in kitabındaki giriş yazısında ileri sürüldüğü gibi, toplumsal değişim, mizahı ve hicvi besleyecektir. Özellikle de Süleyman Demirel esinleyecektir şairi. Esinler, ancak mizahı ve hicvi de hoş görür. Bunun için şairin kitabın girişinde kendisine teşekkür ettiğini görürüz. Dördüncü bölüm 12 Eylül’e ayrılır. Bu yıllar Oğuzcan’ın bu dünyadaki son yıllarıdır.[ ‘Taşlamalar, Hicivler 1’ kitabının başında yer alan, şairin kendi yazdığı önsöze 7.11.1984 tarihi düşülmüştür (s.11). Oysa şair bu dünyadan 4 Kasım 1984’te göçmüştür. Atılan tarih ya hatalıdır ya da ileri bir tarih atılmıştır. ] Hicivleri siyasetten çok ekonomiye yönelir; çünkü yazdırmazlar. Eşref’in yaşadıklarına benzer bir biçimde, her gelen, gideni aratacaktır. Oğuzcan hicviyelerinin partizan olmaması not edilmelidir. Hiciv oklarından hiç bir parti muaf değildir. Bu da belki daha etkili olmasını sağlamıştır diyebiliriz. Öte yandan, kimi hicviyelerini oldukça soyut tutması (örneğin, başbakan yerine padişahlarla, sultanlarla, sadrazamlarla, vezirlerle vb. ilgili hicivler yazması), belki de onu tarihteki diğer heccavların kötü sonundan kurtarmıştır da diyebiliriz. Kimi zaman, hicv ederken, muhatabı anlaşılmaz. “Dağ dağa küsmüş, dağın haberi olmamış” gibi. Örneğin, KARDAN ADAM “Öldüğün zaman Eski sıcaklığın kalmayacak Er geç sen de anlayacaksın Kardan bir adam olduğunu” (s.46) Fakat başka şiirlerinde, hedef, ismiyle verilecek biçimde bellidir ve aşk şairi, kimi hakaretamiz dörtlüklerinde küfürbazlaşır. 50’ler Hicvi 50’li yıllardan Nazım Hikmet’in “vatan çiftliklerinizse sizin” dizesiyle ilişkilendirilebilecek şu dörtlük akıllarda kalacaktır: “ÇİFTLİK Sevdikçe şımardınız, yedikçe semirdiniz Mukaddes bildiğimiz her şeyi devirdiniz Kendi keseleriniz iyice dolsun diye Bu yurdu baştan başa çiftliğe çevirdiniz” (s.56) Oğuzcan’ın hicviyelerinin bir bölümü değerli olmakla birlikte, ezen-ezilen diyalektiğini anlayamadığı ya da anlamamayı tercih ettiği ölçüde eleştirilerinin sığ olduğu anlaşılır. Bu kadar çok hiciv yazmış bir şairden kallavi bir kapitalizm eleştirisi bekleriz. Ancak o buna yanaşmayacaktır. Kapitalizmin sistemik sorunları, kimi şiirlerinde kişilere indirgenir. Şairin Kemalist olduğu bilinir; bu bilgi, hicivleri arasında yer verdiği ‘Atatürk’e Mektup’ta da görülecektir. Bu şiirde, şair, gericileri Atatürk’e şikayet edecektir. Koalisyon hükümetlerini eleştiren bir şiir yazar; ancak bunun alternatifinin ne olacağını söylemez. Tek adam rejimi mi olmalıdır bunun yerine?! Öte yandan, yalan haber yayan ve sansasyonel haberler basan boyalı basını yere yere yerin dibine batırır. Şair derin eleştiri yapmasa da şiirlerinde aydınların yanında yer alır her zaman: “AYDINLIKTAN KORKANLAR Aydınlara "komünist" demek bir moda oldu Düşmanlarımız bunu duyup bayram etmez mi Neden bu saldırışlar aydına, aydınlığa Kaç yüzyıl karanlıkta kaldığımız yetmez mi” (s.88) Ayrıca, oklarını doğrudan yönelttiği hicviyeleri de vardır: “HAŞERELER Meclisi haşereler istila etmiş, duyduk İmha edilecekmiş yakında biçareler Oysa; korumalıdır bu küçük cinslerini Partileri dolduran o büyük haşereler” (s.90) Bunun dışında kimi hicviyelerinde siyasetçilerin ismini bizzat anar (örneğin, İnönü, Bölükbaşı, Türkeş, Aybar, devlet bakanı Ali Fuat Alişan, Hasan Dinçer, İhsan Sabri Çağlayangil, Adnan Öztrak vd.). Bunların dava konusu olmaması, bugünkü durumla karşılaştırdığımızda dikkate değer. Oğuzcan’ın eleştiri okları siyasilerin ötesine geçer, çeşitli toplumsal olgulara yönelir: Ödül törenlerini (‘Salkımlı Kanarya’, s.43), kalkınma modelini (‘Kalkınma’, s.69), futbolcuların transfer ücretlerinin astronomik rakamlara ulaşmasını (s.90), turistlere kazık atılmasını (‘Turist Beklerken’, s.91) hicveder. Doğrudan hiciv üstüne yazdığı hicviyeler de dikkate değer: “TABİİ ZENGİNLİKLERİMİZ Hiciv yazanlar için çok zengin Türkiye'miz Baksanıza ne tipler doldurmuş sokakları İmkan olsa da biraz ihraç edebilseydik İktisadi bönleri, siyasi salakları” (s.93) Oğuzcan hicviyelerinde yaygın olarak işlenen bir konunun özgürlük olduğu görülür: “KELEPÇELİ HÜRİYET ''Türlü türlü hürriyet var" diyor ilham perisi Limonlusu, nanelisi, şallısı, peçelisi Bizim aşçıbaşıya sorarsanız; en iyisi Zeytinyağlısıyla, kelepçelisi” (s.97) 60’lar Hicvi Oğuzcan’ın 1960’lardaki hicviyelerinde Demirel eleştirisi öne çıkar. ‘Süleyman’a Gazel’ (s.122), ‘Gazele Sığamayanlar’ (s.135), ‘Süleyman Bey Neylesin?’ (s.136), ‘Mühür Süleyman Otu’ (s.137), ‘AP İktidara Gelirse’ (s.168), ‘Atı Alan’ (s.170), ‘Devr-i Süleyman’ (s.250), ‘Allah Vergisi’ (s.283), ‘Demirel’in Dedikleri’ (s.316) gibi örnekler bu bağlamda anılabilir. Başka şiirlerinde Demirel’in şivesinin ve konuşma izleklerinin taklit edildiği görülür (örneğin, ‘Vâ mı Bunun İzah Tarzı’, s.123). Bu dönemde bir diğer öne çıkan konu, koltuk kavgasıdır: “Bütün istedikleri tam maaşla yolluktur Oturanlar kalkmıyor yarab bu ne koltuktur” (‘Koltukname’, s.124). ‘CHP’nin Ağır Topları’ (s.125), ‘CHP İktidara Gelirse’ (s.168), ‘CHP İçin’ (s.173) gibi şiirlerde hedef tahtasına CHP’yi ve CHP’lileri oturtur. Bu dönemde şairin İnönü hicivleri de sürecektir (örneğin, ‘Allah Gecinden Versin’, s.136; ‘İnönü’, s.174; ‘Ortanın Solu Destanı’, s.379-380). ‘Ortanın Solunda Bir Aday İçin’ (s.126) ve ‘Ortanın Sağında Bir Aday İçin’ (s.127) adlı şiirlerinde partilerin ötesine geçilerek seçim vaatleri eleştirilir. İnönü hükümetinin Kıbrıs’a bir askeri müdahale hazırlığında olduğu bir dönemde, ABD başkanınca kaleme alınmış ve sömürge valisini azarlar bir tonda yazılan, “böyle birşey yaparsanız size verdiğimiz silahları kullanamazsınız” tarzı ifadeler içeren Johnson mektubu da Oğuzcan şiirinde ti’ye alınacaktır (‘Johnson’un Mektubu’, s.130). Bu bağlamda Kıbrıs’ta yaşanan çatışmalar da hicivlerine konu olacaktır (‘Kıbrıs İşi’, s.131; ‘Makarios’, s.132). Demirel ve İnönü’ye ek olarak bu dönemde Türkeş, Bölükbaşı ve Aybar ve dönemin partilerine ilişkin hicviyeleri de görülür (s.175, s.179). Ancak TİP ve Aybar’la ilgili hicvi eleştirel değil, sanki el altından destekleyici bir niteliktedir. CHP’ye yönelttiği keskin okları TİP’ten esirgeyecektir. Bir başka uzun ve eğlenceli şiirinde ülkenin az gelişmişlik hallerini ortaya döker: “Palavramız bol bizim, en uzun diller bizde Köyden fakir ilçeler, okulsuz iller bizde Cahil aydınlar bizde, kara cahiller bizde Bir çağdaş uygarlığa ulaşmaktır gayemiz Fakat elden ne gelir az gelişmiş ülkemiz (...) Bir kazanç hırsı sarmış herkesin yüreğini Düşünen yok yurtsever olmanın gereğini Yağmacılar paylaşmış Hasanın böreğini Çoğumuz sıska amma bir kısmımız pek semiz Kimsede kabahat yok az gelişmiş ülkemiz” (‘Az Gelişmiş Ülkemiz’, s.133-134). Bu az gelişmişlik halleri ve nüfus sayımı bu dönemde kendine yer bulacaktır: “SAYIM GÜNÜ Yıllardır her sayım günü Sayıyoruz sayıyoruz Sonuç hiç değişmiyor Yıllardır Yerimizde sayıyoruz” (s.146). Bir diğer izlek, İstanbul, İstanbul yaşantısı ve idaresi olacaktır: “İSTANBUL'DA OLANLAR İnsan bu şehirde her şey olur Örneğin aşık olur önceleri Bir bakış için, bir gülüş için Deli olur, divane olur Kahrından içip içip sarhoş olur her gece Fakir gelip, zengin olanlar başka Kimi de zengin gelir, fakir olur Yek ekmeğe muhtaç olur Bir gün bakarsın terbiyesiz olur en terbiyelisi Hür düşüneni softa olur Hasta gelen iyi İyi gelen hasta olur Böyledir bu şehrin havası Yazı kışa benzer Kışın yaz olur Milyonlarla olur olmaz yaşarken Olmaz olur Velhasıl İstanbul' da Her şeyin kötüsü olur iyisi olur Kimi de avantadan Belediye reisi olur” (s.150) Yine bu dönemde çeşitli meslek gruplarını (‘Bir Politikacı İçin’, ‘Bir Doktor İçin’, ‘Bir Avukat İçin’, s.163; ‘Bir Müteahhit İçin’, ‘Bir Kapıcı İçin’, s.164; ‘Bir Büyük Tüccar İçin’, ‘Bir Sporcu İçin’ s.165) hedef alır ve öğretmenlere, küçük memurlara ve küçük çiftçilere hürmet eder (‘Bir Öğretmen İçin’, s.164; ‘Bir Küçük Memur İçin’, s.165; ‘Bir Küçük Çiftçi İçin’, s.166): “Bazan akıl durdurur senin kâr hesapların Nerde ihale varsa atlarsın balıklama Malzeme çürük olsun, yeter ki ucuz olsun Dinin göz boyamadır, imanın kazıklama” (‘Bir Müteahhit İçin’, s.164). “Çifte çifte araba, apartman, yazlık köşk Anlaşıldı bunları yoktan var ediyorsun Vatanseverliğine bir diyecek yok amma Vergi beyannamende hep zarar ediyorsun” (‘Bir Büyük Tüccar İçin’, s.165). Bu dönem hicviyeleri, başka şairlerin şiirlerinden (Yahya Kemal, Orhan Veli, Köroğlu, Bekir Sıtkı Erdoğan) ve türkülerden (Genç Osman türküsü) yaptığı hiciv uyarlamalarıyla şenlenir (s.187- 195). Sonrasında Oğuzcan’ın ‘Dostlara Taşlar’ adıyla Çetin Altan, Yaşar Kemal, İlhan Selçuk, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Haldun Taner ve Ahmet Muhip Dranas gibi dostlarını alaya aldığını görürüz (s.196-206), ancak bunların çok azı başarılı örnekler olarak anılabilir: “Dr. FARUK BAYÜLKEM'E (B.Köy Akıl Hast. Baş Tab.) Bu gidişle artacak işleri Faruk Beyin Her akıllı bilinen bir divaneye döndü İçerdekini geçti dışardaki deliler Memleket baştan başa tımarhaneye döndü” (s.205) Yine bu dönemde Ecevit’i de dostları arasında anmasını not edebiliriz (s.407). Ve burada da durmayacaktır Oğuzcan. Kendisiyle barışık bir şair olarak kendisini de taşlayacaktır (s.207- 209): “(...) Hatası affedilmez valideyle pederin Dünyaya getirirken fikrimi sormadılar” (s.207) “İNTİHARA DAİR Biraz insaf ederek söyleyin, bir insanı Öldürmez de ne yapar bunca kahır, bu cefa İntihara teşebbüs ettim, elbet doğrudur Ama çok fazla değil topu kırk defa” (s.209) Daha sonra şair 27 Mayıs’ı ve sonrasındaki başarısız darbe girişimlerini hicvetmeye yönelecektir (‘İhtilali Nasıl Yaptık’, s.214-216, ‘Gizli Kalmış Mektuplar’, s.221-225). Bu bize Levent Kırca’nın darbecilerle ilgili parodisiyle Aziz Nesin’in konuyla ilgili kitabını anımsatır. Adnan Menderes’in asılmasıyla ilgili hicviye ise başarısız olmanın ötesinde ne komik ne nezaketlidir (‘Ayhan Beyi Kim Astırdı’, s.217-220). Aslında onu asanların yaptıklarının arkasında durmamalarını, suçu başkalarına atmalarını eleştirir, ancak yine de daha iyi bir ifade gerekliydi. Darbecilerle ilgili hicviyeleri genel olarak zayıf görünmektedir ve gülünç değillerdir. Ayrıca hicviyelerinde sosyete eleştirisi (s.278-279, s.377-378), orta sınıf yaşantısı eleştirisi (s.254-257), ABD’deki ırkçı uygulamaların eleştirisi (s.251-253), Amerikan emperyalizminin eleştirisi (‘Amerika, Ay Lav Yu’, s.294-295), savaş eleştirisi (s.298-299), film taşlamaları (s.342-344), trafik (s.169, s.351-354), gericilerin eleştirisi (s.365-366), 50’lerde olduğu gibi kalkınma modeli eleştirisi (s.370) gibi öğelerle karşılaşırız. ‘Ninni’ adlı görece uzun bir şiirde her kötülüğü solculara yükleyenleri hicvediyor (s.274-276). Sonuç Bu yazıda çıkarabileceğimiz sonuçlar şunlar: Birincisi, şairin hicivlerinde niceliğin niteliğin önüne geçtiği görülüyor. Çok başarılı hicviyeleri olduğu gibi çok başarısızları da var. Bu, Oğuzcan’ın editoryal destek konusunda eksik olduğunu gösteriyor. Hicviyelerinin yaklaşık yarısının kitapları içinde yer almaması daha doğru olurdu. İkincisi, dostlarıyla ilgili yazdıklarının neredeyse tümünün başarısız olduğunu görüyoruz. Şair, ağır olmamakla birlikte kimi zaman küfürbazlaşabiliyor. Eleştirileri, siyasal bilinç eksikliği nedeniyle yüzeysel kaçıyor. Yine de günümüze kalan başarılı hicviyeleriyle bugün anımsanmayı hak ediyor.[ Bu yazıda yalnızca 50’ler ve 60’lara odaklandık. 70’ler ve 80’lerde yazdığı hicviyeler ayrı bir inceleme gerektiriyor. ] Kaynakça Oğuzcan, Ü.Y. (2004). Taşlamalar Hicivler 1. İstanbul: Özgür Yayınları. Öngören F. (1998). Cumhuriyetimizin 75. Yılında Türk Mizahı ve Hicvi. İstanbul. Türkiye İş Bankası Yayınları. Yücebaş, H. (der.). (1978). Şair Eşref Bütün Şiirleri ve 80 Yıllık Hatıraları. İstanbul: Gül Matbaası. Yücebaş, H. (1976). Hiciv ve Mizah Edebiyatı Antolojisi (genişletilmiş 3. baskı). İstanbul. Yücebaş, H. (1961). Hiciv Edebiyatı Antolojisi (2. baskı). İstanbul: Aka Kitabevi. Kaynak: Gezgin, U. B. (2017). Anlatıbilim Açısından Roman, Öykü ve Masal İncelemeleri (2000-2017) [Novel, Story and Fairy Tale Analyses through Narratology]. ANLATIBİLİM AÇISINDAN ROMAN, ÖYKÜ VE MASAL İNCELEMELERİ (2000-2017) Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin Yazında Ezilenler ve Ezilenlerin Yazını 1. Marksist Açıdan Türk Romanı. 2. Sovyet Türkologlarının Gözüyle Türk Yazını. 3. Yaşar Kemal’i Yaşar Kemal Yapan 6 Özellik. 4. ‘Boynu Bükük Öldüler’: İlk Yılmaz Güney Romanı. 5. Yıllar Sonra Yeniden Genç Gorki ve Arabesk. 6. İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu? 7. Bulgaristan Hatırası Bir Marksist Türkolog: İbrahim Tatarlı Sabahattin Ali Yazını 8. Anlatıbilim Açısından Kürk Mantolu Madonna. 9. Merhum Marko Paşa’nın Size Çok Selamı Var. 10. ‘Değirmen’de Sabahattin Ali Öykücülüğü. 11. ‘Kağnı’da Sabahattin Ali Öykücülüğü. 12. ‘Yeni Dünya’da Sabahattin Ali Öykücülüğü. 13. ‘Sırça Köşk’te Sabahattin Ali Öykücülüğü. 14. ‘Ses’te ve ‘Esirler’de Sabahattin Ali Öykücülüğü. Gülmece ve Hiciv Anlatıları 15. Muzaffer İzgü Öykücülüğü: Azrail’den Bir Namussuz’a. 16. Gülmece yazarı olarak Hasan Hüseyin: ‘Made in Turkey’. 17. ‘Bay Düdük’ (1958). 18. Bir Heccav Olarak Ümit Yaşar Oğuzcan. Çokkültürlü Yazın Çokkültürlü Toplum 19. Türk Yazınında ‘Etnik Öteki’ İmgesinin Açımlanmasına Giriş Olarak Hüseyin Rahmi Yazını ve “Yankesiciler” Adlı Öykü. 20. Çokkültürlü Toplum Çokkültürlü Öykü: Sait Faik Öykücülüğünde Ermeni İmgesi. 21. Saroyan Öykücülüğü ve Yetmiş Bin Süryani. Masallar ve Efsaneler 22. Eskimeyen Bir Yazın Evreni: 30 Yıl Sonra Yeniden Behrengi. 23. Ferçler ve Zebler: ‘Binbir Gece Masalları’ Üstüne Bir İçerik Çözümlemesi Denemesi 24. ‘Masalın Aslı’. 25. ‘Vietnam Efsaneleri/ Vietnam Söylenceleri’. 26. Tibet Masalları. Vietnam ve Tayland Yazını 27. ‘Direnme Savaşı’: Direnenlerin Tarafından Vietnam-Amerikan Savaşı. 28. ‘Şafakta Kazandık Zaferi’. 29. Bir Vietnam-Amerikan Savaşı Romanı: Gök Cephesi 30. Siyam Romancılığı Bağlamında Romanda Gerçeklik Sorunu. 31. Siyamlı Romancı Siburapha’nın Yaşamı. 32. Siyamlı Şair Sunthorn Phu’nun 'Phra Abhai Mani' Adlı Yapıtındaki Anlatının Özeti ve Değiniler. Türkiye Yazını, Türkçe Yazın 33. Öykücü Yönüyle Ahmet Cemal’i Anarak. 34. Torik Akını: Az, Öz, Akıcı, Okunası 35. İstanbul Öyküleri. 36. Onyıllar Sonra ‘Vatandaş’ı Yeniden Okumak 37. Ölü Çiçekler Müzesi’nde Gezinti. 38. ‘Uzaklara Mektuplar’. 39. Ali Rıza Arıcan Öykücülüğü 40. Puslu Kentin Mavisi: Modern Çin’den Öyküler. Taylan Kara Yazını 41. Poe’nun Kuzgunu: Derinden ve Uzun... 42. ‘Böyle de Buyurabilirdi Zerdüşt’: Hiççi Bir Başarı Öyküsü. 43.‘Vasatlığa Giriş Dersleri’: Yine de İnsana Dair. 44. Vasat Edebiyatı 101: Mizahla Polemik Arasında. Ütopya Anlatıları 45. Uzaklaşan Ütopya ve Distopyalaşan Dünya. 46. Devrim Öncesi Edebiyatında Ütopya: Kızıl Yıldız (1908) Örneği. İranlı Öykücüler 47. İranlı Öykücüler: Hem Yakın Hem Yakın (1-4). 48. Çağdaş İran Yazınının Öncüsü Sâdık Hidâyet (1-4). Avrupa Yazını 49. Fransız Yazınında Bir ‘Muhalif Yazar Miti’ni Sorgulamak: Marguerite Duras. 50. (Ölüm Yıldönümünde) Jose Saramago’yu Anarak... 51. Bilişsel Bilimlere İlişkin Bir Roman: ‘Düşünce Balonları’ Diğer Yazılar 52. Darüşşafaka ve İmkansız Hayatlar. 53. Endonezya’dan Bir Öykü: ‘Kral, Cadı ve Papaz’. 54. Azerbaycan’dan Bir Öykücü: Anar. 55. ‘En-Dor’a Giden Yol’. 56. İki Çocuk Öyküsü: ‘Başka Karıncalar Diyarı’ ve ‘Yerle Gök Arasında’ 57. Defterde Kalan Borges (1899-1986) Dipçeleri. 58. Latin Amerika’nın Çatık Kaşları: Bir Cehennem Ağacı Olarak Muz Ağacı. 59. Başka Dünyalar Açısından Nobel Yazın Ödülü’ne İlişkin Değiniler. Gezgin Yazını 60. Ulaş Başar Gezgin’le Yeni Romanı Üzerine (Söyleşi). 61. Babasız Bir Roman Kişiliği Yaratmak (Söyleşi). (Ulaş Başar Gezgin)
Sevelim ya da sevmeyelim ama Ümit Yaşar'ın iyi bir şair olduğu muhakkak özellikle de taşlamalarının olduğu bu kitabı oldukça başarılı ve komik.Şairin kaleminden herkes nasibini almış.politik taşlamalardan tutun da doktorundan öğretmenine,müteahhitinden kapıcısına,sporcusuna,avukatından,çiftçisine öyle geniş bir yelpazede iğnesini batırmış ki bir yandan gülüyor bir yandan da hak veriyorsunuz şaire.Sezen Aksu'dan dinlediğimiz Namus şarkısının da şairi kendisidir ayrıca.Yine kitap da İntihara Yergi gibi,Kebuter Hanım gibi,İstanbul'un Kızları gibi,Bir Politikacı Konuşuyor gibi,Sadrazam gibi komik ve düşündürücü şiirleri bolca mevcut.taşlama türünü sevenlere fikri ne olursa olsun tavsiye edilebilir çünkü kaleminin ucunun değmediği,iğnesini batırmadığı hiçbir şey kalmamış denilebilir. (Sefa Akgül)
Taşlamalar Hicivler 1 PDF indirme linki var mı?
Ümit Yaşar Oğuzcan - Taşlamalar Hicivler 1 kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Taşlamalar Hicivler 1 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ümit Yaşar Oğuzcan Kimdir?
Ümit Yaşar Oğuzcan, (22 Ağustos 1926, Tarsus - 4 Kasım 1984), Türk şair.
22 Ağustos 1926 tarihinde Tarsus’ta doğdu. Eskişehir Ticaret Lisesi’ni bitirdi (1946). Türkiye İş Bankası’na girerek Adana, Ankara ve İstanbul’da çalıştı. Halkla İlişkiler Müdür Yardımcısı görevinde iken, hizmette otuz yılını doldurunca kendi isteğiyle emekliye ayrıldı (Haziran 1977). İstanbul’da kendi adını taşıyan bir sanat galerisi kurdu.
Şiire 1940’da Yedigün şairleri arasında başlayan; 1975’te 33 şiir, 4 düzyazı kitabı, 13 antoloji ve biyografik eser, toplam 50 kitap çıkarmış bulunan, şiir plakları, şarkı sözleri ve yergileriyle tanınan Oğuzcan, günümüzün en popüler şairlerinden biridir. Genellikle Faruk Nafiz Çamlıbel duyarlılığında ve aşk, ayrılık, özlem temaları ekseninde çoğalttığı şiirini, 1973’te büyük oğlu Vedat’ın ölmesi üzerine, hayatın boşluğu, ölüm ve acı gibi derinliklere, öz ve biçim yoğunlaştırmalarına yöneltti. Şairlik başarısını, daha etkili, aruzla yazdığı rubailerinde gösterdi.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Ümit_Yaşar_Oğuzcan
Ümit Yaşar Oğuzcan Kitapları - Eserleri
- Şiir Denizi 1
- Şiir Denizi 2
- Aşka Dair Nesirler
- Anılar Düşünceler
- Taşlamalar Hicivler 1
- Taşlamalar Hicivler 2
- Rubailer Dörtlükler
- Beni Unutma
- Acılar Denizi
- Garip Şiirler Antolojisi
- Bir Gün Anlarsın
- Sevenler Ölmez
- Çigan Gözler
- İki Kişiye Bir Dunya Sahibini Arıyan Mektuplar
- Yüz Yıl Yanarım Yanmayı Öğrendimse
- Göbek Davası
- Karanlığın Gözleri
- Sözüm Meclisten Dışarı Yergiler
- Şiirimizde İstanbul
- Şairlerin Seçtikleri
- Yeni Dünya Rekoru
- Akıllı Maymunlar
- Deniz Musikisi
- Aşkmıydı O
- Seninle Ölmek İstiyorum
- Üstüme Varma İstanbul
- Halktan Yana
- Toprak Olana Kadar
- Sahibini Arayan Mektuplar
- Avrupa Görmüş Adam
- En Eski Yalnızlığımdır Aşk Benim
- Şiirimizde Ayrılık
- Biraz Kül Biraz Duman
- Aşık Veysel
- Mihriban'a Şiirler, Mektuplar
- Yalan Bitti
- Taşlar ve Başlar Yeni Aşk Şiirleri İle
- Hüzün Şarkıları
- Sen Aşk Nedir Bilmezdin
- Aşkımızın Son Çarşambası
- Sadrazamın Sol Kulağı
- Önce Sen Sonra Sen
- Ben Seni Sevdim Mi
- Şiirle 40 Yıl
- Şiirimizde Aşk ve Kadın
- Ötesi Yok - Rubailer
Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntıları - Sözleri
- Umman arayıp, damlayı bulmak ne acı (Rubailer Dörtlükler)
- SU GAZELİ Köylüsü, taşralısı, eski İstanbullusu İnim inim inliyor bütün İstanbullu su Muslukların ağzını bıçak açmıyor şimdi Bir damla suya hasret çeşmelerin borusu Aylar var ki evlerde hayal oldu yıkanmak Herkesin yüreğinde murdar ölmek korkusu Su pompası bozulmuş, yedeği de yokmuş, ya Duyan diyor: - Allahım bu ne gaflet uykusu Sular İdaresi mi? Yoksa Belediye mi? Söyleyin de bilelim kim bunun sorumlusu Pislikten geçilmiyor bu güzel kentte gayrı Hastalığın her biri kurmuş bir yere pusu Çanları tehlikenin çalıyor ya, duyan yok Her evde saldırmaya hazır mikrop ordusu Yağmurlar yeterince yağmazsa; bu gidişle Olacağız cümlemiz bir ahret yolcusu Köylüsü, taşralısı, eski İstanbullusu İnim inim inliyor bütün İstanbullu su BURASI İSTANBUL ŞEHRİ Burası İstanbul şehri Koca Fatih'in yüzyıllar önce fetheyleyip Türklüğe armağan ettiği şehir O yüzden bir çağı değiştiren Avrupa'yla Asya'yı birleştiren İlk görenin başını döndüren Kanını tutuşturan Ve bağrından nice şairler yetiştiren Bi mislü baha İstanbul'u Nedim'in Fikret'in bin kocadan arta kalan bakiresi Yahya Kemal'in hayal şehri, Aziz İstanbul'u Sait Faik' in ömür boyu yazdığı O güzelim insanlar beldesi Orhan Veli'nin gözleri kapalı dinlediği şehir Şimdi bir yığın çaresiz ve fakir İnsanın doldurduğu Dinmeyen gürültülerin Başlara sürekli bir çekiç gibi vurduğu Tüm insanları sinir hastası Yaşanmaz şehir, unutulmuş şehir Her semtinde gecekonduların mantar gibi bittiği İnsanlarının birbirine savaş ilan ettiği Hor görülmüş şehir, yorulmuş şehir Hoyrat ellerce Ta canevinden vurulmuş şehir BU ŞEHRİ STAMBUL Kİ... Yüzyıllar önce "Bu şehr-i Stambul ki bi mislü bahadır Demiş Şair Nedim Efendi Üstelik "Bir sengine yekpare Acem mülkünü feda eylemiş Şimdi gel gör bakalım Neresi bi mislü bahadır Artık bu şehirde yaşamak Dayanılmaz bir ezadır Delik deşik caddeleriyle Çamur deryası sokaklarıyla Bu şehirde yürümek bile İnsanoğluna bir cezadır Kuyruklar ki uzayıp gider Dükkanların önünde Seyri dahi akıllara sezadır Arama o eski İstanbul efendisini Bulamazsın O, yüzyıllar öncesi görülmüş bir rüyadır Şimdi, şöyle bir çıkıp dolaşırsan En çok duyacağın sözcük Ya "çüştür, ya "ohadır Yanmaz elektrikler günde on saat Musluk akmaz Sorarsın: "Bu ne biçim su Bu nasıl ziyadır? Sis' i Tevfik Fikret' e göre "Bir zulmeti beyzadır Ama, sen bir de İstanbullulara sor O nasıl bir beladır (Şiirimizde İstanbul)
- dinmeyen gürültülerin başlara sürekli bir çekiç gibi vurduğu tüm insanları sinir hastası yaşanmaz şehir (Sözüm Meclisten Dışarı Yergiler)
- Birkaç ünüversite bitiren aç geziyor. (Taşlamalar Hicivler 1)
- Hani o iki kişilik dünyalar bizimdi Hani sen iyiydin Halden anlardın Hani sen git demeyecektin bana Ve ben her şeye rağmen gelecektim.. (Aşka Dair Nesirler)
- Şair, her yerde her zaman şiiri yaşayan kişidir. Bir bakıma yaşamıyla şiiri birbirine karıştırmıştır, ayrılamaz. Öyle ki yürürken, çalışırken, dinlenirken, düşünürken, soluk alırken öncelikle şiirdir yaşadığı şairin. (Anılar Düşünceler)
- Durup durup sebepsiz yere ağladığın oluyor mu Gözyaşların bir sel misali boşanıyor mu gözlerinden (Toprak Olana Kadar)
- Bir kez kimi sevdiyse unutmaz bu yürek Devran kiri, nisyan pası tutmaz bu yürek Birgün o muhabbetten eser kalmazsa Ancak o zaman bir daha atmaz bu yürek. (Yüz Yıl Yanarım Yanmayı Öğrendimse)
- Deli eden insanı zaman değil, Zamanı unutmamak kahrıdır! (Beni Unutma)
- her türlü rezalet yoktur işsizlik, sefalet yoktur bu yurtta cehalet yoktur diyenler yalan söylüyor (Sözüm Meclisten Dışarı Yergiler)
- İŞSİZ GEMİ - Yahya Kemal'in Sessiz Gemisine benzetme - Artık demir almak günü gelmişse iktidardan Onlar ki ne serden geçerler ne de yardan Sallanır bu kalkışta tekmeler ve tokatlar Hiçbiri bilmez her seçim millete neye patlar Yoklamada kaybeden bu sonuçtan elemli Günlerce genel Merkeze gider gözleri nemli Biçare adaylar üzülmeyin ne son seçimdir bu Nice üyelikler var, ne de son geçimdir bu Zavallı seçmenler yolunuzu nafile bekler Bilmez ki dört seneden önce gelmeyecekler Seçilenler memnun ki maaşıyla işinden Birçok seneler geçse ayrılamaz peşinden (Taşlar ve Başlar Yeni Aşk Şiirleri İle)
- Gözlerimiz kapalı doğduğumuzdan başka Ömür boyu işimiz körebelik değil mi? Şimdi fazla üzmüyor beni kekemeliğim Yaşamak da bir çeşit kekemelik değil mi? (Taşlar ve Başlar Yeni Aşk Şiirleri İle)
- Gözlerine baktığım zaman susmanın bir sebebi olmalı. Bana kendini anlat. (İki Kişiye Bir Dunya Sahibini Arıyan Mektuplar)
- Gözlerine baktığım zaman susmanın bir sebebi olmalı. Bana kendini anlat. Korkularını, dileklerini söyle bana. Aşktan ne bekliyorsun? Dostluk mu? Al, istediğin kadar..Yüreğimi apaçık önüne seriyorum işte! Orada sevdiğin, istediğin ne varsa al, senin olsun. Sana arzularımın ötesinden sesleniyorum. (Sahibini Arayan Mektuplar)
- Korkma! Yalnız geldin, yalnız gideceksin... Hüzün şarkıları yalnızlığında başladı, yalnızlığında bitecek. (Hüzün Şarkıları)
- ".. Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var ! Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin....!"(^^).. (Şiir Denizi 2)
- Pederin bir gafleti Ebenin marifeti Verdiler emaneti Çıka geldik dünyaya. Nerde şekermiş, balmış Acılar bize kalmış Var'ları eller almış Yoka geldik dünyaya. Bugün yarın kaygısı Yarın ölmek korkusu Galiba en doğrusu Şaka geldik dünyaya. (Taşlar ve Başlar Yeni Aşk Şiirleri İle)
- "Bütün ışıkları kaldırıp attım bir yana Anlamıyor musun Gökyüzü güneş olsa Sensiz karanlıktayım.." (Aşka Dair Nesirler)
- Görünüşe aldanma, meziyetler sahtedir Bugün iyi sandığın vaziyetler sahtedir Gösterişten ibaret bizde hayırseverlik Gördüğün şaşaalı hamiyetler sahtedir Güvenme bu dünyada kendinden başkasına Tedbirler kafi değil, emniyetler sahtedir Kapladı memleketi her türlü sahtekarlık Sadece fertler değil, cemiyetler sahtedir Her kalpte gizli niyet, her yüzde bir maske var Samimiyetler yalan, resmiyetler sahtedir Arama, hiç kalmadı sahte olmayan bir şey Kemiyetler sahtedir, keyfiyetler sahtedir Sen paradan haber ver, her belgeyi alırsın Diplomalar, pasolar, ehliyetler sahtedir (Taşlamalar Hicivler 1)
- "Anlamıyor musun?!.. Gökyüzü güneş olsa, sensiz karanlıktayım." (Karanlığın Gözleri)