Tatar Çölü - Dino Buzzati Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Tatar Çölü kimin eseri? Tatar Çölü kitabının yazarı kimdir? Tatar Çölü konusu ve anafikri nedir? Tatar Çölü kitabı ne anlatıyor? Tatar Çölü PDF indirme linki var mı? Tatar Çölü kitabının yazarı Dino Buzzati kimdir? İşte Tatar Çölü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Dino Buzzati

Çevirmen: Hülya Uğur Tanrıöver

Orijinal Adı: Il Deserto Dei Tartari

Yayın Evi: İletişim Yayınevi

İSBN: 9789754701258

Sayfa Sayısı: 232

Tatar Çölü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Tatar Çölü, 2. Dünya Savaşı sonrasında parlayan modern İtalyan edebiyatının ilk ve en usta ürünlerinden biri, çağdaş dünya edebiyatında da önemli yer edinmiş bir eser. Genç ve hevesli bir teğmenin, ilk görev yerini çevreleyen uçsuz bucaksız çölle "savaşı". Çöl, hem teğmenin muhtaç olduğu düşmanı ondan esirger hem bizzat "düşman"ın yerini tutar, hem de gizemli, tarifsiz varlığıyla genç teğmeni cezbeder. Gerçek dışı, soyut bir mekanda, zamanda, zeminde, olaysızlığın ortasında insana ilişkin en can alıcı sorular...

Tatar Çölü Alıntıları - Sözleri

  • İnsan alışıyor.
  • Bir noktada, belki de içgüdüsel olarak, insan geri döner ve arkasındaki bir kapının kapanarak dönüşü olanaksız kıldığını fark eder. İşte o zaman, bir şeylerin değişmiş olduğunun ayırdına varırız, ... zamanın geçtiğini ve günü gelince yolun zorunlu olarak son bulacağını anlarız.
  • İnsan hayatta her istediğini elde edemezdi ki.
  • "Muhakkak farklı bir şeyler olagelmeli, öyle bir şey ki, insan, 'artık sonuna gelmiş olsam bile beklemeye değmiş' diyebilmeli."
  • "Neden hiçkimse asla doğruyu söyleme cesareti göstermedi?"
  • "...bu dünyayı daha önce nerede görmüştü? Düşünde mi görmüş yoksa eski bir söylenceyi okurken mi kurmuştu? Burayı hatırlar gibiydi..."
  • "Drogo, insanların her zaman birbirlerinden uzakta olduklarını fark etti, birisi acı çektiğinde, acısı sadece kendisine ait oluyor, hiç kimse o acıyı birazcık olsun dindiremiyordu; bir insan acı çektiğinde, duydukları sevgi ne denli büyük olursa olsun, diğerlerinin bu yüzden acı çekmediklerini ve yaşamdaki yalnızlığı işte bu durumun oluşturduğunu fark etti."
  • “İnsanın, tek başına olduğu ve hiç kimseyle konuşamadığı zaman bir şeye inanması çok zordur. İşte tam da o dönemde, Drogo, insanların her zaman birbirlerinden uzakta olduklarını fark etti; birisi acı çektiğinde, acısı sadece kendisine ait oluyor, hiç kimse o acıyı dindiremiyordu; bir insan acı çektiğinde, duydukları sevgi ne denli büyük olursa olsun, diğerlerinin bu yüzden acı çekmediklerini ve yaşamdaki yalnızlığı işte bu durumun oluşturduğunu fark etti...”
  • Zaman geçmişti, o hareketsiz, herkes için aynı, durağan yani, ne mutlu olanlar için daha yavaş ne de talihsizler için daha hızlı olan ritmiyle akıp gidiyordu.
  • "...dün gibi geliyordu ama zaman geçmişti, o hareketsiz, herkes için aynı, durağan yani, ne mutlu olanlar için daha yavaş ne de talihsizler için daha hızlı olan ritmiyle akıp gidiyordu."
  • "Birisi acı çektiğinde, acısı sadece kendisine ait oluyor, hiç kimse o acıyı birazcık olsun dindiremiyordu."
  • Evet şimdi, gerçek yalnızlığın ne olduğunu anlıyordu.
  • Hani yazgının en belirleyici anları, size dokunmadan burnunuzun dibinden geçip gider ve sizi solmuş yapraklardan oluşan bir burgacın ortasında bırakır ya, işte o yiten korkunç ama dev fırsat duygusunu hissediyordu.
  • “Bir sayfa, böylece, yavaşça çevrildi ve tüketilmiş günlere eklenerek öbür tarafa geçti, şimdilik biriken sayfalar ince bir cilt oluşturmakta ama buna karşılık kalan sayfalar bitmek bilmez bir hacim sunmaktadır. Ama yine de biten bir sayfadır, teğmenim, yaşamın bir parçası...”
  • Gerçekten de, bir süredir, bir türlü tanımlayamadığı bir endişe dur durak bilmeksizin içini kemiriyordu: Bu, bir türlü zamanında yetişemeyeceği, önemli bir şeyin aniden oluverip onu hazırlıksız yakalayacağı duygusuydu.

Tatar Çölü İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Tatar Çölü, yalnızlığın, yanlış tercihlerin, alışmanın, vazgeçememenin, beklemenin, umut etmenin, acı çekmenin, özlemenin, yaşamın, ölümün kitabı... Kısacası insan hayatı içerisinde yer alan en gerçek duyguların kitabı. Yalnızlık ömür boyudur. İnsan ne kadar büyük kalabalıklar içerisinde bulunursa bulunsun yalnızdır. Ne yaparsa yapsın bu uçsuz bucaksız yalnızlık hissini, yüreğindeki o kocaman boşluğu söküp atamaz. Bir yakınımız öldüğünde, en yakın arkadaşımızla kavga ettiğimizde, sevgilimizden ayrıldığımızda o yalnızlık hissini en derin şekilde yaşarız. Çünkü beklemediğimiz ve hiç ummadığımız bir durumla karşı karşıya kalmışızdır. İşte o an yüreğimizin sesini dinlediğimizde ne kadar yalnız olduğumuzun farkına varırız. Ve hiç kimse bu yalnızlık hissimize gelip de çare olamaz. Çünkü acı çektiğimizde o acımız sadece kendimize aittir. Bize özeldir. O acıyı birazcık olsun dindirmemiz, acımızdan bir parça olsun alıp başkasına vermemiz mümkün değildir. Kurulacak hiçbir cümle veya söylenecek söz acımızı dindirmeye, yaralarımıza merhem olmaya yetmez. İşte o zaman anlarız ki, yalnızızdır, hem de yapayalnız... Yalnızlığımızın içerisinde hep bir bekleyiş, hep bir umut ediş vardır. Bir gün, yıllar boyunca beklediğimiz ve olmasını hayal ettiğimiz şeyler olacak diye bekleriz. O kutlu günü iple çekeriz. Geleceğin bizim için çok daha güzel bir hayat hazırladığını umut ederiz. Hatta bütün hayatımızı belki de o beklediğimiz gaye uğrunda gözümüzü kırpmadan harcarız. Yıllarımızı, senelerimizi o kutlu gün için feda ederiz. O gün geldiğinde bütün çabalarımızın ve emeklerimizin karşılığını bulacağını ve o günden sonra çok daha güzel bir hayata sahip olacağımızı umut ederiz. Peki ya o beklediğimiz kutlu gün hiç gelmezse? Daha doğrusu kitaptaki soruyu direkt sorayım: "Ya, gayet sıradan bir yazgıya sahip sıradan biri olarak yaratılmışsak?” İşte Tatar Çölü, böyle yoğun ve gerçekçi bir şekilde yalnızlık hissi ile bekleme hissini okura geçirebilen bir kitap. Yazarın oldukça hüzünlü ve efsunlu bir dili var. Sanki en basit cümleleri bile kurarken arka fonda hüzünlü bir müzik çalıyormuş gibi hissediyorsunuz. İnsanın yalnızlığını ve hayal kırıklıklarını anlatırken yalnızlığı ve hayal kırıklığını tam yüreğinizde hissediyorsunuz. Bir anda hüzünleniyorsunuz. Yüreğiniz daralıyor. Kitabın kahramanı olan Giovanni Drogo'ya elinizi uzatıp kitaptan çıkarmak istiyorsunuz. İşte bu kitap, yukarıda da yazdığım gibi, hayatı, yalnızlığınızı, alışkanlıklarınızı, beklentilerinizi, değerlerinizi, her şeyinizi sorgulatıyor. Tatar Çölü Giovanni Drogo'nun otuz yılını anlatan bir roman. Romandaki mekanlar, şehir ve Bastiani Kalesi. Kalenin kuzeyi çöl, Tatar çölü. Issızlığın ortasında yıllarını harcayan ve umutla bir şeylerin olmasını bekleyen binlerce asker... Sadece bu paragraf bile kitabın konusunu tasvir etmeye yeterli aslında. Ama biraz daha derinleştirmekte fayda var. Giovanni Drogo, askeriyeden ilk görev yeri olarak kuzeyinde ıssız Tatar çölü bulunan Bastiani Kalesi'ne atanan bir subaydır. Drogo'nun Bastiani Kalesi’ne gidişi ile roman başlar. Kahramanımız, burada kalmak istemese bile zamanla alışkanlıkların ve rahatlığının etkisi ile kalede yıllarca kalmaya karar verir. Bu karar onun hayatındaki en önemli ve bütün hayatını etkileyen karar niteliğindedir. Aslında Drogo başlangıçta hemen geri dönmek ister ancak hastalık gerekçesiyle gitmenin mesleğine zarar vermesinden çekinerek dört ay kaldıktan sonra gitmesinin uygun olduğuna karar verir. Bu karardan sonra, kale bir takıntı, beklenen serüvenin gerçekleşeceğine inanılan yer, umut, kahramanca bir yazgının beklentisini körükleyen yer haline gelir. Bastiani kalesi artık Drogo'nun gitme gücünü elinden almıştır. Nasıl mı? Drogo zamanla kaleye alışır ve buradaki rahatlığından vazgeçemez. Zamanla Tatar çölüne olan tutkusu ve çölün derinliklerinden geleceğine inandığı kahraman yazgısı onu şehir yaşantısından daha çok cezbetmeye başlar. Kısacası kaleye alışır ve bu alışkanlık Drogo'nun yaşamında birçok şeyden vazgeçmesine sebep olur. Sonuçta tercih Drogo'nun tercihidir ve kalede kalma tercihi Drogo'yu hayallerinden oldukça uzak bir yere götürür ve arkasından kapıyı kilitler. Artık Drogo alışkanlıklarının ve umutlarının kölesi olmuştur. Aslında Drogo'nun Bastiani Kalesi'ne ilk gittiği zamanlarda kale ile ilgili kurduğu şu cümle her şeyi açıklıyor: "Burada her şey bir feragati andırıyordu; ama ne uğruna, hangi gizemli şey uğruna bir feragatti bu?" Yine kitabın içerisinde yer alan ve Drogo'nun tercihini en iyi özetleyen cümlelerden birisi de şu cümledir: "Belirli bir zamanda, arkamızda bir kapı kapanır ve bir şimşek hızıyla kilitlenir; geri dönecek zaman kalmamıştır." Son olarak, hayatımızda değişiklik yapmaktan ve alışkanlıklarımızdan vazgeçmekten korkmamalıyız. Bu hayat bizim hayatımız ve alışkanlıklarımızın veya kararlarımızın kölesi olmamalıyız.Çünkü alışkanlıklarımız ve geri dönemediğimiz kararlarımız, biz fark etmeden öylesine büyür ve vazgeçilmez olur ki, bir gün bir bakmışız hayatımızın sonuna gelmişiz ve elimizde hiçbir şey yok... "Bir sayfa, böylece, yavaşça çevrildi ve tüketilmiş günlere eklenerek öbür tarafa geçti, şimdilik biriken sayfalar ince bir cilt oluşturmakta ama buna karşılık kalan sayfalar bitmek bilmez bir hacim sunmaktadır. Ama yine de biten bir sayfadır, teğmenim, yani yaşamın bir parçası." (Semih Doğan)

TATAR ÇÖLÜ; Bastiani Kalesinde geçen 30 yılın hikayesi...: kitap/tatar-colu--8558 ; İtalyan yazar yazar/Dino-Buzzati’nin hayat, umut, yanılgılar, seçimlerimiz ve teslim oluş üzerine yazdığı düşündüren bir kitaptır. Genç bir teğmen olan Giovanni Drogo’nun, Bastiani Kalesine atanması ile başlayan, orada geçirdiği 30 yıllık dönemi anlatır.. Şehrin oldukça dışında zorlu bir şekilde ulaşılan bu kale, insanı büyüleyen bir gizeme sahip. Drogo hemen şehre geri dönme hayali ile bu kaleye gelir ve albay’ın kendisini ikna etmesiyle önce bir 4 ay kalır. Bu 4 ay göz açıp kapayıncaya kadar hızlı geçer ve Drogo içindeki duyguyu atamadığı için kalmaya devam etmek istediğini söyler. Ve böylece kaderine teslim olur.. Düzenin içinde sıkışıp kalan ama bir süre sonra bu düzeni sevmeye başlayan insanların hikayesi. İçinde bulunduğunuz döngülerde gerçekten mutlu musunuz, yoksa bu sıkışıp kalmışlığınızı seviyor musunuz, diye sorduruyor insana. Ve soru sorduran kitapların her zaman daha iyi olduğuna inanırım.. Oldukça popüler bir kitap olduğunu duymuştum. Ama bir kaleye umutla sıkışıp kalan bir insanın hikayesinin bu kadar harika şekilde yazılabileceğini düşünmemiştim.. Felsefi romanlara ve düşüncelere ilgi duyanlara öncelikle öneriyorum bu romanı. İyi ki okumuşum dediğim kitaplardan biri oldu Tatar Çölü... (Funda Usta)

Tatar Çölü PDF indirme linki var mı?

Dino Buzzati - Tatar Çölü kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Tatar Çölü PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Dino Buzzati Kimdir?

Dino Buzatti, 16 Ekim 1906 tarihinde İtalya'da San Pellegrino'da doğdu. Ailesi sonradan Milano'ya yerleşti. Buzzati, hukuk fakültesini bitirdikten sonra, Corriera della sera gazetesinde çalışmaya başladı. Onu sonraki yazarlık yaşamına hazırlayan üç tutkusu vardı: Dağ, resim, şiir. İlk romanı olan Barnabo delle Montagne'yi 1935'te yazdı. Başyapıtı sayılan Tatar Çölü'nü 1940'da yayınladı. 1939'da Corriera della sera adıans avaş muhabiri olarak Addis Ababa'ya gitti ve gözlemci olarak da olsa, katıldığı çarpışmaları yazdı. Buzzatı'nin ayrıca Il Segreto del Bosco, Vecchio, I sette messaggeri, Paula alla Scala, Il gtande ritratto, Sessanta racconti Il Colombre gibi yapıtları yanında tiyatroya uyarlanmış çalışmaları ve resimleri de vardır.

Üslubu, birçok bakımdan Kafka'ya benzetilen Buzzati değeri geç anlaşılmış bir yazardır. Hatta önce kendi memleketi olan İtalya'da değil, Fransa'da ilgi görmüştür.

28 Ocak 1972'de Milano'da ölmüştür.

Dino Buzzati Kitapları - Eserleri

  • Tatar Çölü
  • Tanrı'yı Gören Köpek
  • Bir Aşk
  • Yaşlı Ormanın Gizemi
  • Dağların Adamı Barnabo
  • Colombre
  • Yedi Ulak
  • Tam O Anda
  • Ayıların Meşhur Sicilya Baskını
  • K. Balığı
  • Büyülü Öyküler
  • Fırçanın Ucundaki Hikayeler
  • Büyücü
  • Catastrophe

Dino Buzzati Alıntıları - Sözleri

  • N'aparsın? Böyleyiz biz işte, günahkârız Tanrı'nın bağışlamasına gereksinme duyan zavallı günahkâr böcekleriz. (Büyülü Öyküler)
  • Her şey eskisi gibi. Gerçekten hiçbir şey olmadı. (Dağların Adamı Barnabo)
  • Ama bir başka aydınlık pencereden bildik bir tıkırtı geliyor. Daktilo. Sanki soluklanmak için verdiği küçük esler dışında coşkuyla tıkırdıyor, hiç durmuyor, tereddüt etmiyor... Hangi acıya doğru koşuyor? Bana bazı geceleri anımsatıyor, ah yıllar önceydi, ne çok zaman geçti. (Tam O Anda)
  • "O yaşlı görünümüyle çekişen hafif, hızlı adımlarla, sadece yirmi yaşlarındaki mutlu insanlara özgü bir neşeyle yürüyordu." (Yedi Ulak)
  • Tanrı aşkına umuyorum bize bu avuntu bırakılır. Sonunda elimizde kalacak somut şey, yapmayı başardıklarımızdır. (Tam O Anda)
  • Fazlasıyla bir öncekine benzeyen günler artık birbirine karışıyordu. (Yedi Ulak)
  • Büyük bir engeldir büyümek. Genellikle insanın başına uykusunda gelir. (Yaşlı Ormanın Gizemi)
  • Yitirdiğin savaşların madalyalarıyla süslüsün; yarınki savaşta talih senden yana olacaktı ama tam o gün ölüverdin. (Colombre)
  • "Doğanın yüce bir gösterisi karşısında bizim ruhsal coşkumuz sadece kendimizi ilgilendirse ve başka bir varlığa doğru yayılamasa ne kadar acıklı olurdu." (Bir Aşk)
  • Ruhların ve nesnelerin birbirine benzeyen sesleri ve ışıkları arasındaki çöküşte apartmanların kasvetli gölgesinde, beton ve kireç duvarlar arasında, dizginlenemeyen yalnızlık içinde bir tür çiçekti o. (Bir Aşk)
  • Sadece yalanın uydurulmaya ihtiyacı vardır. (Yaşlı Ormanın Gizemi)
  • intikam alma ihtiyacını gerçekten hissetmiyor. O alçaklık anı artık uzaklarda kalan bir olay. (Dağların Adamı Barnabo)
  • Her sabah uyandığımda kendime şunu sorarım: bugün, o gün olacak mı? Her akşam yatağa yeni bir hayal kırıklığı ile girerim. Ve hayat gelip geçer. Güneşten mahrumiyet nedeniyle solan yüzlerimizde derin çizgiler belirir. (Tam O Anda)
  • “İkindi vaktiydi daha, oldukça güneşliydi hava. Sokakta biriyle karşılaştım. “Günaydın” dedim. Baktı bana ve “İyi akşamlar” cevabını verdi.” (Tanrı'yı Gören Köpek)
  • “Sıkmayın canınızı. Artık çok geç. Umut ışığı kalmadı bizim için.” (Büyülü Öyküler)
  • "Senin gibiler cehennemi çocukluklarından beri içlerinde taşır." (Colombre)
  • "Sen başkalarının kederlerini ödünç aldın." (Colombre)
  • Gene de içimde her şeyin yeniden başlayabileceğine ilişkin hiç dinmeyen bir duygu var. (Tam O Anda)
  • Elbette, doğan güneşten ya da görkemli dolunaydan farklı olarak cömert ve dokunaklı yıldızlar, insanı dünyanın mutluluklarını değil, tam aksine nadir görülen şeylerini sevmeye teşvik ediyorlar ve aslında ihtiyaçlarımıza daha çok karşılık veriyor gibi görünüyorlardı. (Yedi Ulak)
  • "Henüz dibe vurmadım; küçük bir pay daha kaldı oraya ve umarım onun tadını alabilirim." (Colombre)