The Crown of Gilded Bones - Jennifer L. Armentrout Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

The Crown of Gilded Bones kimin eseri? The Crown of Gilded Bones kitabının yazarı kimdir? The Crown of Gilded Bones konusu ve anafikri nedir? The Crown of Gilded Bones kitabı ne anlatıyor? The Crown of Gilded Bones PDF indirme linki var mı? The Crown of Gilded Bones kitabının yazarı Jennifer L. Armentrout kimdir? İşte The Crown of Gilded Bones kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Jennifer L. Armentrout

Yayın Evi: Blue Box Press

İSBN: 9781952457258

Sayfa Sayısı: 645

The Crown of Gilded Bones Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

She's been the victim and the survivor…

Poppy never dreamed she would find the love she’s found with Prince Casteel. She wants to revel in her happiness but first they must free his brother and find hers. It’s a dangerous mission and one with far-reaching consequences neither dreamed of. Because Poppy is the Chosen, the Blessed. The true ruler of Atlantia. She carries the blood of the King of Gods within her. By right the crown and the kingdom are hers.

The enemy and the warrior…

Poppy has only ever wanted to control her own life, not the lives of others, but now she must choose to either forsake her birthright or seize the gilded crown and become the Queen of Flesh and Fire. But as the kingdoms’ dark sins and blood-drenched secrets finally unravel, a long-forgotten power rises to pose a genuine threat. And they will stop at nothing to ensure that the crown never sits upon Poppy’s head.

A lover and heartmate…

But the greatest threat to them and to Atlantia is what awaits in the far west, where the Queen of Blood and Ash has her own plans, ones she has waited hundreds of years to carry out. Poppy and Casteel must consider the impossible—travel to the Lands of the Gods and wake the King himself. And as shocking secrets and the harshest betrayals come to light, and enemies emerge to threaten everything Poppy and Casteel have fought for, they will discover just how far they are willing to go for their people—and each other.

And now she will become Queen.

The Crown of Gilded Bones Alıntıları - Sözleri

  • Aios'un altın ağaçlarının hepsi kan ağacına dönüşmüştü.
  • “I love you, Penellaphe. You. Your fierce heart, your intelligence and strength. I love your endless capacity for kindness. I love your acceptance of me. Your understanding. I’m in love with you, and I will be in love with you when I take my last breath and then beyond in the Vale.” Casteel lowered his head, pressing his lips against mine. Something wet glanced off my cheek. “But I have no plans to enter the Vale anytime soon. And I will not lose you. Ever. I love you, Princess, and even if you hate me for what I’m about to do, I will spend the rest of our lives making up for it.”
  • I would kill any and all who stood between Casteel and me because we deserved to be together. We deserved a future, a chance to explore each other’s secrets. To love one another. We deserved to simply…live. I would do anything to ensure that.
  • “Şu anda sana vurmak istemiyorum," diye düzelttim. Casteel bir an sessiz kaldı ve sonra Kieran ve Naill'e döndü. "Size Poppy'yi göğsüne bir kitap sıkıştırmış, bir pencere kenarında tünemiş halde bulduğum zamandan bahsetmiş miydim?" Gözlerim kısılırken Naill, "Hayır, ama bir sürü sorum var," dedi. "Cas," diye başladım. Bana yavaş bir uyarı gülümsemesi gönderdi. "Bir kitabı vardı - en sevdiği kitap. Masadonia'dan ayrılırken bile onu yanında getirdi.” "Yapmadım," dedim.
  • “It is a great honor that I introduce He who is born of the First Kingdom, created from the blood and ash of those who fell before him, the second son of the former King Valyn and Queen Eloana—Casteel Hawkthrone Da’Neer, the King of Blood and Ash.”
  • His lips twisted into a half-smile. “Look at us, agreeing on who to kill and who not to.” I shook my head. “Which is a conversation I truly never expected to take part in.” “But you’re so good at it,” Casteel murmured. I snorted as I toyed with the stem of my glass. “Well, hopefully, it won’t come to that.” “I hope the same.”
  • “You will bow before your Queen.” Casteel eyed the Atlantian coolly. “Or you will bleed before her. It is your choice.”
  • Alnım kırıştı. "Neden sana vurmamı istiyorsun?" Naill kollarını eyerin kabzasının üzerinde kavuşturdu. "Bu iyi bir soru." "Vur bana," diye ısrar etti Casteel. "Sana vurmak istemiyorum." "Bu bir ilk olabilir.”
  • “Lanet olsun, Poppy." Elime, tenime baktım ve korkunç bir şey olmasını bekledim. "Hiçbir şey olmuyor." "Tanrılara şükür," diye hırladı, beni sıkıca sararak. "Ama kalp krizi geçiriyor olabilirim." Kaşlarım çatıldı. "Atlantisliler kalp krizi geçirebilir mi?" "Hayır."
  • “I need you,” he groaned against my lips. “I need you, Poppy.”“You have me,” I told him, echoing the words I’d said to him once before. Now, they felt like an unbreakable vow. “Always.” “Always,” he repeated.

The Crown of Gilded Bones İncelemesi - Şahsi Yorumlar

From Blood and Ash'den buralara geldiğimize üzülerek inanamıyorum. Gerçi şu an FB&A de boşluğuma mı geldi ne diye düşünüyorum istemsizce. Neticede bu kitapta hoşuma gitmeyen her şey ilk iki kitapta da vardı. Ki zaten daha önceki incelemelerimde, özellikle AKoFaF incelemem de bunların bir kısmından bahsetmiştim. Bu kitap gelişme göstereceğine geriye gitti. ÇOK SIKICIYDI. Kitabın ilk 400 sayfası sevgi böcüğü Cas ve Poppy'nın yatıp kalkıp öpüşüp koklaşmasından ibaretti. Ara ara da coşkun hormanlara sahip okurların içi gıcıklansın diye Kieran hem izleyici hem izlenen konumunda teşhir unsuru olarak kullanıldı. Bunlardan arta kalan kısımlarda da herkesin işi gücü Poppy'nin soyu sopu kime dayanıyor tahmin edelim oyunu oynamaktı. Boş bilgiyle defalarca tahmin yürütüldü, tam heh bu denilmişken yok şu denildi ve bu belirsizlik sürdükçe sürdü. En sonunda üç kitabın temeline oturtulan bu büyük gizem ortaya çıktığında esneyip okumaya devam ettim. Şok etkisi, heyecan yok. Bu tahmin edelim oyunu esnasında Poppy yakında evrenin güç kaynağı da çıkar dedirterek güçlendikçe güçlendi. Beni tanıyanlar fantastik kitaplarda bu birden aşırı güçlenme olayını sevmediğimi bilir. Karakter güçleniyorsa bunun nedenleri olmalı KRAL VE KRALİÇE OLMAYI HAK ETMİYORLAR. Poppy ve Cas'ın sevgisi zıvanadan çıktı. Cas, Poppy için kendi halkını feda etmeye, Atlantia'yı yakıp yıkmaya hazırdı. Poppy için de bu çok romantik. Tahtı sadece zorla, güç kullanarak değil de ülke ve halkı korumayı istedikleri için, hak ettikleri için aldıklarını görmeyi isterdim. Sadece konuşmaları değil; DÜNYA OLUŞUMU BİLE KENDİNİ TEKRAR EDİYOR. Dünyada işler nasıl yürüyor onu anlayamasam da her şeyin birbirini tekrar ettiği bu dünyada dış mekana çıktıklarında belli ki bir savaş/dövüş yaşanacak diyorsunuz. Gerçi savaş/dövüş oluyor da ne oluyor sanki? AKoFaF olaylar olaylar dedirterek bitti. TCoGB'un heyecanla başlaması gerekirken tam tersi oldu işte. Bu sebeplerle seri bende uyandırdığı tüm umudu, hevesi harcadı. (Nur D.)

Kitap, 2.kitabın tam olarak bittiği yerden devam ediyor.İlk 7-8 bölüm inanılmaz aksiyonlu ve hızlı ilerliyor.Böyle bir başlangıçtan sonra biraz duruluyor ve yaklaşık olarak son 100 sayfasında olaylar patlıyor. 2.kitabı bitirdikten sonra kafamda bir sürü teori oluşturmuştum ve çoğu ya çıktı ya da benzerleri gerçekleşti ama bunların dışında hiç beklemediğim şeyler de oldu. Kitabın sevdiğim yönlerinden bahsedecek olursam Casteel ile başlamak isterim.Sonunda karakteri tam oturmuş bir şekilde görüyoruz onu.Yazarın Lux serisinden Daemon ve Melez Sözleşmeleri serisinden Aiden’ın karışımı gibi ; bir yandan Daemon’ın kendini beğenmişliği ve muzipliği varken diğer yandan Aiden’ın sevimli ve aşık hallerine sahip.Tam olarak mükemmel bir karakter olmuş.Ve Kieran...2.kitapta ön plana çıkarken artık bu kitapta en etkin halinde ve onu sevmemek elde değil.Wolvenlar zaten çok iyi. Sevmediğim yönüyse bazı şeylerin çok akla yatkın olmamasıydı bence.Kötü karakterlerin yaptıklarının çok makul ve çok mantıklı sebeplere dayanmadığını düşünüyorum.Yazar sanki o kısımları aceleyle yazmış gibi, hani kötü karakterlerimiz olsun ve onların yaptıkları ana karakterlerin başını derde soksun ama davranışlarının altında yatan sebep ve düşünce tarzları üzerine çok düşünmeye gerek yok; maksat aksiyon olsun gibiydi.Bu benim için büyük bir olumsuzluk olmasına rağmen yine de kitabı oldukça sevdim.Goodreads’te bu kitabın serinin en güzel kitabı olduğunu düşünen bazı yorumlar gördüm ama ben buna katılmıyorum maalesef. Kitap elbette güzeldi ama 2.kitabı o kadar çok sevmiştim ki onun yerini tutmaz benim için.O yüzden puanım 8/10. Yazarın bu kitaptaki bazı karakterlerle ilgili bir yan kitabı bu sene içinde çıkacak ve artık onu heyecanla bekliyorum.Blood and Ash’ten öncesini anlatacak o yüzden ana karakterler olmayacak maalesef. Umarım seri en kısa zamanda Türkiye’de de çıkar, JLA sevenlerinin beğeneceğini düşünüyorum. (Sude Yılmaz)

Şu kadın kendi erotik hayalleri ile fantezi hikayeleri bir araya sokmaya bırakmazsa okuyucularını kaybetmiş olur (en azından beni!). Hikaye akışı çok güzel giderken, romanın kahramanları fazla saçma sapan düşüncelere dalıyorlar, birbirine hani şu taaa 1.kitaptan kalma şakaları yapıyorlar. O espirilerin üstünde küflenme gerçekleşip yeni galaksi doğdu resmen. Saçma vakalar okuyucunun dikkatini çok dağıtıyor ve hikayenin akışını kaybetmek çok kolay. Rus klasikleri daha eğlenceli. (Surchikk)

The Crown of Gilded Bones PDF indirme linki var mı?

Jennifer L. Armentrout - The Crown of Gilded Bones kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de The Crown of Gilded Bones PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Jennifer L. Armentrout Kimdir?

Jennifer Batı Virgina’da, Martindburg şehrinde yaşıyor. Onun hakkında duyduğunuz her söylenti doğru değildir. Yazım işiyle yoğun olarak ilgilenmediği zamanlarda kitap okuyarak, egzersiz yaparak, berbat zombi filmleri izleyerek, yazıyormuş gibi yaparak, kocası ve Jack Russel köpeği Loki ile vakit geçiriyor.

Yazar olma hayali, vaktinin büyük bir kısmını kısa hikâyeler yazarak geçirdiği matematik derslerinde başladı. Bu, matematikten kötü notlar almasının da en büyük sebebidir. Jennifer genç okurlar için paranormal, bilim-kurgu, fantezi ve modern aşk hikâyeleri yazıyor. Ayrıca J. Lynn takma adıyla yetişkinler için aşk romanları da yazıyor.

Jennifer L. Armentrout Kitapları - Eserleri

  • Obsidiyen
  • Oniks
  • Opal
  • Köken
  • Direniş
  • Melez
  • Safkan
  • Tanrı
  • Apollyon
  • Avcı
  • Kimi Öptüğüne Dikkat Et!
  • Hep Seni Bekledim
  • Sağdıç
  • Saplantı
  • Kime Dokunduğuna Dikkat Et!
  • Kış Güneşi
  • Kan ve Külden
  • Kimi Seçtiğine Dikkat Et
  • Bodyguard
  • Oyuncu
  • Unutuluş
  • Lanetli
  • Geri Dönüş
  • Hep Seni İstedim
  • Güç
  • Paramparça
  • Mücadele
  • Sonsuzluğun Sonuna Dek
  • Ölene Dek Beraberiz
  • En Karanlık Yıldız
  • Cesur
  • A Kingdom of Flesh and Fire
  • Kehanet
  • The Crown of Gilded Bones
  • Ya Yarın Yoksa
  • En Aydınlık Gölge
  • The War of Two Queens
  • Elixir
  • A Shadow in the Ember
  • Hold Om Mig
  • Trust İn Me
  • Scorched -
  • The Dead List
  • Forever with You
  • Fall With Me
  • Fire In You
  • Stay with Me: A Novel
  • The Queen: A Wicked Novella
  • The Prince: A Wicked Novella
  • The King: A Wicked Novella

Jennifer L. Armentrout Alıntıları - Sözleri

  • "Orada dikilip duracak mısın yoksa gerçekten bir işe yarayacak mısın?” diye söylendi Tink, Ren’e. “Benim için kutuları yerden alır mısın?” “Tink,” diye çemkirdim. “Kutuları ben alırsam, onları bahçeye fırlatıveririm,” dedi Ren. Tink ellerini yanaklarına vurarak aniden geriye sıçradı. “Buna cesaret edemezsin.” “Hem de öyle bir ederim ki.” “Ah, Tanrım,” diye homurdandım, Ren’in etrafından dolaşarak. Kutuları yerden alıp içeri taşıdım, sonra da kanepeye fırlattım. “Dikkat et!” diye ciyakladı Tink. “İçlerinde paha biçilemez, kırılacak şeyler olabilir.” Ren arkasından kapıyı kapatırken, havada süzüldü. “Ve sen! Sen kutuları bir hanıma taşıttın.” Gözlerimi devirdim. Ren gürültülü bir nefes verdi. “Tanrım; çok sinir bozucusun.” “Ne olmuş?” Tink kanatları hararetle havayı döverek, kanepeye doğru uçtu. “Ben lastiğim, sen yapışkan!” Ren ufaklığa doğru döndü. “Ne?” “Ne söylersen söyle benden sekip gelir sana yapışır!” (Paramparça)
  • “Beni kalbimden bıçaklayacak mısın? Tekrar?" "Neden bileğimi bırakıp öğrenmiyorsun?" "Bu kulağa evet gibi geliyor.” (A Kingdom of Flesh and Fire)
  • "Alexandria'nın Apollyon olması beklense de sizin kaderinizde hep çok daha fazlası olmak vardı." Karina bana baktı. "Kabullenmesi güç olabilir fakat bunu kabullenmeniz gerekiyor." "Yoda gibi konuşuyorsun," diye mırıldandım. "Anlamadım?" "Önemli değil." (Mücadele)
  • Kendimi nasıl hissetiğimle ilgili konuşmak konusunda hiç iyi değildim. Kahretsin, kendimi nasıl hissettiğim hakkında düşünmekte bile iyi değildim. (Melez)
  • “Nasıl cadaloz bir şeysin sen böyle,” (Hep Seni Bekledim)
  • “Öyle güzelsin ki, Layla. Sonsuzluğun geri kalanında bakabileceğim bir şey seçme imkanım olsaydı seni seçer­dim.” (Kimi Seçtiğine Dikkat Et)
  • "Aptal aptallık yapandır..." (Hep Seni İstedim)
  • “I’m not afraid of her,” I whispered to my reflection. “I’m a Queen. I’m a god. I’m not afraid of her.” (The War of Two Queens)
  • “Aşktı bu; aşk değiştirebilirdi insanları.” (Kimi Seçtiğine Dikkat Et)
  • Kitaplar. Kitaplar her yerdeydi. Beş adet kitap düzgünce kanepenin köşesine dizilmişti. iki tane de sehpanın üstünde duruyordu. Bir tanesinin içinde parlak bir ayraç vardı. Diğer sehpada üç kitap daha. Bir tane de televizyon sehpasının üstünde. O kitaba da bir ayraç konmuştu. İki kitap birden mi okuyordu acaba? Yoksa daha da mı fazla? Ben bir taneyi zar zor okurken... (Unutuluş)
  • Yıldızlar... ne kadar güzel olsalar da, çok uzaktaydılar (Hep Seni Bekledim)
  • “Seninleyken kendimi bir canavar gibi hissetmiyorum. Öyle olduğumu unutuyorum. Bana bunu hak ettirmeyen şeyleri yaptığımı unutuyorum.” (Geri Dönüş)
  • Bazen… bazen sanki bir tuzak kurulmuş da hepimiz dörtnala koşup tuzakla düşmüşüz gibi geliyordu. (Opal)
  • She was hugging me, and I didn’t know how to respond to that for several seconds. My senses were overloaded as I lifted my arms and wrapped them around her, returning the gesture stiffly. The hug felt awkward and strange…but then it felt like something wonderful. Ezra embraced me—squeezed me tightly—and then let go. “I love you, Sera.” Overwhelmed, I watched her step back and smile shakily. I stood there as she turned and made her way back to the carriage. I didn’t breathe until she was inside. I swallowed thickly, briefly closing my eyes. “I love you, too,” I whispered. (A Shadow in the Ember)
  • I loved him. I was in love with him, even though that love had been built on a foundation of lies. I loved him even though there was so much I didn’t know about him. I loved him even though I knew I was a willing pawn to him. (A Kingdom of Flesh and Fire)
  • Korku zayıflık değildir. Sadece üstesinden gelmen gereken bir durumun işaretidir. (Tanrı)
  • Herkes rahat olabilir. Buraya kargaşa çıkarmaya ya da çatıyı başınıza yıkmaya gelmedim." "Nasıl?" diye mırıldandı Deacon. "Sen nasıl..." "Uzun hikâye ve içimden açıklama yapmak gelmiyor hiç." (Mücadele)
  • "Biliyor musun?" Aiden'a meydan okuyan bir bakış fırlattım. "Gidelim. Hadi, Seth. Âşık kavgamıza devam edelim biz." Duvardan ayrılan Seth tek kaşını kaldırdı. "Evet, aşkım, bu kulağa çok hoş geliyor. Hançeri unutma da gözümü oyabilesin" (Safkan)
  • Aiden boğuk bir kahkaha atıp Alex'e baktı. Alex ona güven telkin eden bir gülümsemeyle karşılık verdi. İkisinin hemfikir oldukları belliydi. Zihinleri ve ruhları birbirine bağlıymış gibi. (Güç)
  • “I need you,” he groaned against my lips. “I need you, Poppy.”“You have me,” I told him, echoing the words I’d said to him once before. Now, they felt like an unbreakable vow. “Always.” “Always,” he repeated. (The Crown of Gilded Bones)