Topkapı Sarayı - Reşad Ekrem Koçu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Topkapı Sarayı kimin eseri? Topkapı Sarayı kitabının yazarı kimdir? Topkapı Sarayı konusu ve anafikri nedir? Topkapı Sarayı kitabı ne anlatıyor? Topkapı Sarayı PDF indirme linki var mı? Topkapı Sarayı kitabının yazarı Reşad Ekrem Koçu kimdir? İşte Topkapı Sarayı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Reşad Ekrem Koçu
Yayın Evi: Doğan Kitap
İSBN: 9786050926392
Sayfa Sayısı: 272
Topkapı Sarayı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Topkapı Sarayı'ndasınız... Tarihin derinliklerinden gelen bir ses yönlendiriyor adımlarınızı. Sesin çağrısına uyup girdiğiniz her odada gizli hazineler, haşmetli rüyalar, büyülü hayatlar… Reşad Ekrem'in dilinde tarih gerçek hayattan daha canlı, daha güzel, daha büyülü…
"20. yüzyılın başında şehrin hüzünle yaraladığı ve şehrin hüzünlü ama tamamlanmamış bir imgesini yaratan o özel ruhlardan biridir Reşad Ekrem Koçu"
-Orhan Pamuk -
"Uzun yıllar öncesine dönüyorum ve Murat Reis'in Oğlu'nu okumaya başlıyorum. Büyük bir hayranlıkla okuduğum bu roman uçsuz bucaksız denizlerden geçip giderek bana Osmanlı tarihini sevdiriyor. Yazarı Reşad Ekrem Koçu, Osmanlı tarihini 'bugünde yaşatan'mucizevi, görkemli bir yazar! Reşad Ekrem'in eşsiz eseriyle dostluğum artık hep sürecek, herhalde ölünceye kadar…"
-Selim İleri-
Reşat Ekrem Koçu'nun bir mihmandar performansı sergilediği kitabında, kitap okumanın ötesine uzanan bir heyecanın içinde bulacaksınız kendinizi. Sanat, kültür tarihçisi ve sarayın magazin servisi kimliklerini kişiliğinde birleştiren Koçu'yla unutulmaz dakikalar yaşayacaksınız.
Adımlarınız bu serüvenin bittiğini haber verircesine yavaşladığında tarihin en mahrem sırlarını anlatan sesin yitip gitmesini istemeyeceksiniz hiç…
(Tanıtım Bülteninden)
Topkapı Sarayı Alıntıları - Sözleri
- İnsana, bir imparator, maşukasını kolundan tutar ve aguşuna çeker gibi geliyor!.. Hayır efendim, hakikaten seven hoyrat olamaz, aşk vuslatında cebir yoktur.
- 17. astın namlı sadrazamlarından Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, içki amilleri ve tüccarları ile meyhanecilerden büyük bir rüşvet alarak işret yasağına göz yummuştu. Düşmanları Padişah IV. Mehmed’e ihbar ettiler. Padişah veziri çağırttı. Saraydaki dostları da Merzifonlu'ya ne için davet edildiğini haber verdiler. Vezir, saraya gitmeden, hiçbir şeyden haberi olmayan masum kâhyasını boğdurttu ve sonra saraya gitti, padişahın gazaplı sualine, "Padişahım!.. Kâhyam olacak adam rüşvet almış... Ben cezasını verdim!" dedi.
- Bütün tebaasının malı ve canı iki dudağı arasında çıkacak emre bağlı padişahlar, askeri ihtilallerde öyle bir acze düşmüşlerdir ki, yüzlerine karşı pervasızca hitaptan ve hatta hakaretten çekinilmemiştir.
- Sarayın odun ambarı 16. asırda bir cinayete sahne olmuştu. 17. asır ortasında ise tarihi bir idam fermanının tatbik edildiği yer oldu. Sultan IV. Murad zamanında asrın büyük şairi, Türk hiciv edebiyatının büyük üstadı Nef'î, bu padişahın gazabına uğrayarak burada idam olundu. ... Şairin cesedi Saray-ı Hümayun'un deniz kenarındaki Balıkhane Kapısı önünden denize atıldı.
- ... Bu kanlı sahneler bakımından Bab-ı Hümayun önünde rekor, Hicri 1069, Miladi 1658-1659 yıllarında kırılmıştır. Köprülü Mehmed Paşa'nın sadaretine rastlar. Anadolu'da isyan etmiş olan Abaza Hasan Paşa ile yâranı Halep'te pusuya düşürülüp tenkil edilmiş ve o yıl içinde 10.000 kişi idam olunmuştu. ...
- "Topkapı Sarayı'nın temelini, 15. asır ortasında Fatih Sultan Mehmed atmıştı, son binayı 19. asrın ortasında Abdülmecid ilave etmiştir. Bu saray, her parçası muhtelif devirlerin ve çeşitli zevklerin eseri bir mimari mozaiktir.
- Padişahın sonsuz kuvvet ve salahiyetinden bahsetmiştim. Unutmamalıdır ki, yer yüzünde her zaman ve her yerde son söz daima kuvvetin ve elindeki silahındır. Bir askeri ihtilal, yeniçerilerin veya sipahilerin İstanbul'da silahlı ayaklanması, Osmanlı padişahları için daima büyük bir tehlike teşkil etmiş ve eğer tahttan indirilmesi isteniyorsa, istisnasız tahttan indirilmişlerdir.
- Yine Evliya Çelebi, alayın geçeceği yolda, halk nizamı bozacak olursa, yolun intizamını temine memur tulumbacıların, halkın üzerine türlü şaklabanlıklarla ve türlü tatlı latifelerle su dökerek, onları geri çekilmeye mecbur ettiklerini söylüyor. Sopa yerine su, alayın neşe ve şetaretini bozmamak için ne güzel inzibati tedbirdir.
- Padişah Genç Osman'ı Yedikule Zindanı'nda boğup öldürenler, Yeniçeri Ocağı'nın 65. Orta'sındandılar. İhtilalden sonra bu orta lağvedilmişti. Bu vakadan ocağın lağvına kadar geçen asırlar boyunca, her ulufe tevziinde 65. Orta'nın sırası gelince, adı üç defa okunur, ses verilmez, üçüncü okunuşunda yeniçeri başçavuşu, “Yoktur!..” diye seslenir, bunun üzerine İkinci Avlu'yu doldurmuş olan yeniçeriler bir ağızdan, "Yok olsun!.." diye bağırırlardı.
Topkapı Sarayı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Topkapıyı Kitap Üzerinde Gezmek: . Tarih kitapları okurken sarayda geçen mevzuları anlayamıyordum. Mesela IV. Murat ayak divanına çağırılıyordu. Bu ayak divanı neresiydi? Peki tahta nerede çıkılıyordu? Topkapı gezimde ise sarayın odaları bana hiç bir şey ifade etmemişti. Kitabı bu yüzden okumaya karar verdim. Kitapta Ekrem Koçu bizlere sarayı oda oda gezdirerek kitabın hakkını teslim ediyor. Ayrıca bu gezi esnasında tarihten anekdotlar aktarmayı ihmal etmiyor. Özellikle Kösem ile ilgili kısımları roman tadında okudum. Nebinin boğdurulduğu odunluğu okurken şaşırdım. Cellat çeşmesi kısmında ise kanım dondu. Velhasıl Topkapı'yı merak edenler için mükemmel bir kitap. Artık Babüssaade önüne gelince orayı farklı bir gözle inceleyecek ardındaki kırmızı taşın önünde ise hüzün dolacağım. Ayak divanı deyince padişahın herkesten yukarıda durduğu bir oda düşünmeyecek ve elçi kabul odasına başka bir havayla gireceğim. (Behzat Aktura)
Topkapı Sarayı'nı Birun, Enderun ve Harem-i Humayun başlıkları altında incelemiş. Fakat mimari yanında, sanat tarihi ve tarih açısından da oldukça ayrıntılı bilgi vermiş. Sarayın çeşitli mekanlarını anlatırken o mekanlar da yaşanmış önemli tarihi olaylardan ve kişilerden de bahsetmiş. Ayrıca tafsilatlı bir saray teşkilatı bilgisi de kitapta mevcut. (feyza bütün)
Sanırım Reşad Ekrem Koçu’nun tüm kitaplarını okuyacağım. Okuduğum ilk kitabı oldu. Öncelikle anlatım bakımından tartışmasız okuduğum en keyifli tarih kitabıydı. Yazar Topkapı sarayını, mimarisini, odalarını, hamamlarını, kütüphanelerini ve tarihini kendi tabiriyle iğneyle kuyu kazar gibi ilmek ilmek işleyerek ( bu tabir sonradan Orhan Pamuk tarafından da kullanılmıştır. Hatta kitabı okuduktan sonra Orhan Pamuk’un birçok kitabında Reşad Ekrem Koçu’dan esinlenmeler ve referanslar olduğunu farkettim )tanıtırken; sarayın bu bölümlerinde yaşanmış ilgi çekici ve tarihi öneme sahip olayları tarihi belgelere dayandırarak aktarmış. Bir tarih kitabı okuyup Topkapı sarayı ve Osmanlı tarihi hakkında bilgi sahibi olurken, Borges öykülerinden, Binbir Gece Masallarından aldığım keyfi almak gerçekten ekstra oldu.. (Yasin)
Topkapı Sarayı PDF indirme linki var mı?
Reşad Ekrem Koçu - Topkapı Sarayı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Topkapı Sarayı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Reşad Ekrem Koçu Kimdir?
Tarihi konularda yazdığı fıkra, roman, hikâye ve incelemeleriyle ve en önemli yapıtı İstanbul Ansiklopedisi'yle tanınmaktadır. 1905'te İstanbul'da doğan Koçu, Bursa Erkek Lisesi'ni ve İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü'nü 1931 tarihinde bitirdi. Aynı fakültede asistan oldu, ancak, 1933 Üniversite Reformunda hocası Ahmet Refik Altınay'la beraber üniversiteden ayrıldı. Alman, Kuleli, Pertevniyal ve Vefa liselerinde tarih öğretmenliği yaptı. Reşad Ekrem Koçu 6 Temmuz 1975'te İstanbul'da öldü.
Öğretmenliği sırasında Tarihten Sesler gibi çeşitli dergi ve gazetelerde şiir, hikâye ve çocuk romanları, Osmanlı döneminin ilginç olaylarını ve kişilerini öyküleştirdiği Forsa Halil (1962), Patrona Halil (1967), Erkek Kızlar (1962) ve Haşmetli Yosmalar (1962) gibi kitaplar yazdı. Evliya Çelebi Seyahatnamesinin (1943-1967, 6 cilt) bazı bölümlerini bugünkü dile aktardı. Türk Giyim, Kuşam ve Süsleme Sözlüğü (1967) ise alanında yapılmış ilk önemli çalışmadır. Reşad Ekrem Koçu'nun en önemli ve büyük yapıtı, İstanbul'u her yönüyle ayrıntılı biçimde anlatan İstanbul Ansiklopedisi olarak kabul edilir. Bu ansiklopedinin ilk baskısı 1944-1951 Aba-Bahadir Sokağı maddeleri ve ikinci baskısı 1958-1971 yayımlandı ve 11'inci ciltte 7076 sayfaya ulaşarak "Gökçınar" makalesinde yarım kaldı. Koçu'nun diğer kitapları arasında Osmanlı Padişahları (1960) ile Eski İstanbul'da Meyhaneler ve Meyhane Köçekleri (1947) ve 2 ciltlik Kösem Sultan sayılabilir.
Reşad Ekrem Koçu Kitapları - Eserleri
- Tarihimizde Garip Vakalar
- Yeniçeriler
- Kızlarağasının Piçi
- Kösem Sultan
- Fatih Sultan Mehmed
- Osmanlı Padişahları
- Aşk Yolunda İstanbul'da Neler Olmuş
- Eski İstanbul'da Meyhaneler ve Meyhane Köçekleri
- Tarihimizde Kahramanlar
- Topkapı Sarayı
- Patrona Halil
- Kabakçı Mustafa
- Forsa Halil
- Erkek Kızlar
- Osmanlı Tarihinin Panoraması
- Haşmetli Yosmalar Osmanlı Tarihinde Yasaklar
- Esircibaşı
- Kafes Arkası Günahkarları
- Cevahirli Hanım Sultan
- Aşık Şair ve Padişahlar
- Tarihte İstanbul Esnafı
- Dağ Padişahları
- Hatice Sultan ile Ressam Melling
- Haydut Aşkları
- Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü
- Türk Zaferleri
- İstanbul Tulumbacıları
- Taçlı Fahişeler
- Selçuk Tarihi
- Ahmed Rasim - Ahmed Refik
Reşad Ekrem Koçu Alıntıları - Sözleri
- Bir kere bir akıl çelindi mi üst yanı kolaydır. (Kafes Arkası Günahkarları)
- Alemdar Mustafa Paşa'nın İstanbul'a girdikten sonra yaptığı işler Vaka-yi Selimiye denilen 1807 Mayıs İhtilali'ne kuvvetle bağlıdır. (Kabakçı Mustafa)
- Bir gün yeni harp hazırlığının nereye karşı olduğunu soran bir ordu kadısına; "Efendi! Eğer sakalımın tellerinden bir tanesi tasavvurlarımı bilseydi onu koparır ve yakardır!" demişti.. (Fatih Sultan Mehmed)
- Mayaları aynı çamurdan insanlar çabuk anlaşırlar, ilk tanıştıkları gün kırk yıllık dost kadar yaklaşırlar. (Cevahirli Hanım Sultan)
- Bütün tebaasının malı ve canı iki dudağı arasında çıkacak emre bağlı padişahlar, askeri ihtilallerde öyle bir acze düşmüşlerdir ki, yüzlerine karşı pervasızca hitaptan ve hatta hakaretten çekinilmemiştir. (Topkapı Sarayı)
- Abdülaziz'in horoz ve koç dövüştürme merakı ve galip gelen hayvanların boyunlarına elmas nişanlar taktığı rivayetleri saltanatının bu sonuncu devrine yakıştırılan şeylerdir. (Osmanlı Padişahları)
- Gidenler devlet hazinesini soymuştu, gelenler hazinede bir şey bulamadıkları için gidenlerin terekesini yağmaladılar. (Yeniçeriler)
- Eski berberler aynı zamanda sünnetçi, dişçi ve hacamatçıydı;kellik, uyuz, sıraca, egzama gibi cilt hastalıklarına da ilaçlar, merhemler yapardı,çeşitli ihtisas sahibi mütetabbiptiler. (Tarihte İstanbul Esnafı)
- “Bir yeniçeriye de bir gün, - Nizamıcedid olur musun? diye sormuşlar. - Vallah billah Moskof olurum, Nizamıcedid olmam!.. demiş.” (Yeniçeriler)
- "Şimâlden, cenuptan, şarktan ve garptan, İstanbul'a esen bütün rüzgârlar, fitne ve fesat tohumları saçıyordu." (Esircibaşı)
- Sarayın odun ambarı 16. asırda bir cinayete sahne olmuştu. 17. asır ortasında ise tarihi bir idam fermanının tatbik edildiği yer oldu. Sultan IV. Murad zamanında asrın büyük şairi, Türk hiciv edebiyatının büyük üstadı Nef'î, bu padişahın gazabına uğrayarak burada idam olundu. ... Şairin cesedi Saray-ı Hümayun'un deniz kenarındaki Balıkhane Kapısı önünden denize atıldı. (Topkapı Sarayı)
- Bütün bu suları, merhemleri, tozları hazırlamak için bazen 14 yaşında bir erkek çocuğu beyni, bir küçük kızcağızın kalbi lazım geliyordu. Evinin fırınında ve bahçesinin muhtelif yerlerinde, 2.000'den fazla yakılarak öldürülmüş çocuk iskeleti buldular!.. (Haşmetli Yosmalar Osmanlı Tarihinde Yasaklar)
- Büyük İtalyan edibi Edmondo de Amicis de (1846-1908) İstanbul Seyahatnamesi'nde İstanbul esnafından bahsederken şunları yazıyor : Türklerle pazarlık etmeyin "Rum, müşteriyi seslenip çağırır, eliyle koluyla işaretler yaparak davet eder ;Ermeni, biraz daha temkinlidir;Yahudi, malının fiyatını kulağa fısıldayarak arz eder;Türk'e gelince, sessiz, müşterisini sadece bakışlarıyla çağırır. Bir Türk'e söylediği fiyat için, sakın, 'Biraz aşağı olmaz mı?' diye pazarlığa girişmeyin, bunu kendisine bir hakaret sayar ve 'Ben hırsız mıyım ki önce sizden hakkım olmayan fahiş bir para isteyeyim ve sonra pazarlığa girişeyim!..' der. " (Tarihte İstanbul Esnafı)
- Halk denilen esrarengiz kitlenin içinde kulakların asla duyamayacağı ve gözlerin hiç göremeyeceği kim bilir ne garip ve acayip şeyler oluyordu? (Erkek Kızlar)
- Sultan İbrahim'in devrinde hakikat olan yolsuzluk, makam temini için rüşvet toplama, hısım ve akrabayı bir mansıpa kaydırmada dalkavuk kadınların devlet işlerine karışmasıdır; sancakbeyleri, valiler ve kadılar dama taşları gibi durmadan değiştirilmiş, herkes makamından emin olmadığı için verdiği rüşveti gittiği yerde halktan fazlasıyla çıkarmaya çalışmış, bu suretle memleketi zulüm kaplamıştır. (Osmanlı Padişahları)
- "Şu dünyada garip kaldım. " (Kafes Arkası Günahkarları)
- "Bencillik gütme, *müstebit olma. Adalet tarlasını bilgi sapanı ile sür ve **meşveret tohumunu ek. Bir an evvel bitip yeşermesi içinde durmadan gözyaşlarınla sula" *zorba, baskıcı **danışma, istişare, görüş paylaşımı (Dağ Padişahları)
- Abbasi halifelerinden Filozof Memun, "İnsan üç çeşittir" diyor, "Bir kısmı gıda gibi her zaman ve her yerde lazımdır. Bir kısmı deva gibidir, yerinde ve zamamnda lazımdır, bir kısmı da illet gibidir, Allah bizi onlardan korusun!.." (Patrona Halil)
- Bu hezele guruhunun (Patrona Halil ve peşinden giden ayaktaşlar) kıyamını, Lale Devri'nde İbrahim Paşa ve yâranının sefahat ve lüksüne karşı toplum ıstırabından doğmuş bir hareket gibi göstermek, bizce çok hatalıdır. Patrona ile ayaktaşlarının acı hayat hikâyesini yazar ve onların hakiki simalarını göstermeye çalışırken yukarıdaki satırları, işte bunun için yazdık Halkın ve esnafın bin türlü şikâyeti, vergiler, para ayarsızlığı, toplumu kızdıran himayeler de, lale merakı ve helva sohbeti gibi, Lale Devri'nden evvel de vardı, sonra da devam etti. Kaldı ki, karşısında hırslı muhalifleri ve düşmanları bulunamayan bir iktidar, Türkiye tarihinde değil, cihan tarihinde görülmez. (Patrona Halil)
- Oğullar ataya yürek yağıdır. Oğulun iyisi gamı dağıtır, Oğlu kim atanın hemsazı olsa Safalı bağı, bostan bağıdır. Oğlu kim dua alup makbul olsa Atanın devleti, yüzü akıdır. (Fatih Sultan Mehmed)