Toza Sor - John Fante Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Toza Sor kimin eseri? Toza Sor kitabının yazarı kimdir? Toza Sor konusu ve anafikri nedir? Toza Sor kitabı ne anlatıyor? Toza Sor PDF indirme linki var mı? Toza Sor kitabının yazarı John Fante kimdir? İşte Toza Sor kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: John Fante
Çevirmen: Avi Pardo
Orijinal Adı: Ask The Dust
Yayın Evi: Parantez Yayınları
İSBN: 9789758441068
Sayfa Sayısı: 160
Toza Sor Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Çölde bir toz bulutuna kapılıp giden muhteşem bir aşkın öyküsü…
Bukowski’nin “Benim Tanrımdı” dediği yazarın başyapıtı…
Charles Bukowski gençlik yıllarında kütüphanede tesadüfen kitaplarını keşfettiği Fante’yi hiç unutmamış. Tanınmış bir yazar olunca, Fante’yi keşfinden 39 yıl sonra, 80’li yıllarda, kitaplarını basan yayınevine önermiş. Fante hayattayken kitaplarının yeniden basıldığını görmüş.
Charles Bukowski, “Fante benim tanrı’mdı” diyor Toza Sor’un önsözünde. John Fante gerçekten de iyi bir yazar. Kendi yaşamından yola çıkarak yazıyor eserlerini. Toza Sor’da yazarlık yaşamının, gençliğinin ilk yıllarını anlattığı dörtlemesinin en tanınmış romanı. Çölde bir toz bulutuna kapılıp giden muhteşem bir aşkın öyküsünü anlatıyor. Toza Sor’u okuduğunuzda gerçekçi anlatımı sizleri de etkileyecek ve Bukowski’ye hak vereceksiniz.
Toza Sor Alıntıları - Sözleri
- O denli yaraladılar ki beni, kitaplara sığındım,içime kapandım.
- "Sen bir hiçsin, bense bir zamanlar biri olmuş olabilirim ve hepimize giden yol sevgidir."
- Güzelliği benim için çok fazlaydı, benden çok daha güzeldi, kökleri benim köklerimden çok daha derindeydi. Beni kendime yabancılaştırıyordu.
- Aşk her şey demek degildi. Kadınlar her şey demek değildi. Bir yazar enerjisini korumak zorundaydı.
- O denli yaralandılar ki beni, kitaplara sığındım, içime kapandım.
- Beş para etmezdim, ucuz bir taklit; ne yazar ne de aşık; ne balık ne de kuş.
- "Nefret ediyorum senden" dedi. Hissettim nefretini. Kokusunu aldım,duydum hatta, ama sırıttım yine de.
- Dünya tozdan geliyordu ve sonunda yine toz olacaktı...
- Ellerinden gelse kanımı içerler ama yaşlanmışlar artık, güneşin altında ölüyorlar, oysa ben genç ve umut doluyum.
- Prensesim beni reddetmeyecek, anlayacak, çünkü o da aşağılanmıştır.
- “O denli yaraladılar ki beni, kitaplara sığındım, içime kapandım, kasabamdan kaçtım,..”
- Dünya çok büyüktü,hakkından gelebileceğim şeylerle doluydu.
- Yaşamak yeterince zor, ölmekse büyük işti.
- Çirkin bir dünyada yaşıyoruz. Ama ben değiştim, yeni bir hayata başladım.Seni Tanrı'ya överek saatler geçiriyorum.
- Güneş ışığına ihtiyacım yoktu artık. Ne de dünyaya, ne de cenette.. Ölmeye hazırdım.
Toza Sor İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Öneri üzerine okudum bu güzel kitabı ve tanıdım John Fante’ yi aynı zamanda kitabın kahramanı Arturo’yu, Arturo Bandini. Kitap, Charles Bukowski’nin önsözüyle başlıyor ve Fante’ye olan hayranlığıyla tanışıyoruz. Okurken bu hayranlığa hak veriyorsunuz. Sade ve basit bir dille yazılmış aynı zamanda samimiyeti iliklerinize kadar hissediyoruzsunuz. Beni en çok etkileyen bu oldu. Samimiydi, okunma güdüsüyle yazılmamış, olduğu gibi olayları aktarmış. Arturo Bandini, fakir bir ailede büyümüş, ailesinin yanından ayrılmış, bir otel odasında hayat savaşı verip, yazar olmanın peşinde koşuyor. Bir hikaye arıyor kendine ve buluyor da, biz de onun hikayesini okuyoruz, anbean. Beni en çok etkileyen Arturo’nun karakteri oldu, pes etmeyen biri, aşkta da işinde de, hayatında da. Bazen sinir bozucu haylaz bir çocuk bazense inanılmaz nahif. Hatta nahifliği her daim baskın geliyor, kendinizi ona yakın hissetmeden edemiyorsunuz böylelikle. Duygularını öyle güzel aktarıyor ki bize, bazen kızıyor bazen de hak vermeden edemiyorsunuz. Uzun uzun yazmaya gerek yok, tanıyın Arturo’yu, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Ben çok sevdim, yazmazsam kendisine ayıp edecekmişim gibi hissettim. İyi ki tanıştık, diyorum. İyi okumalar… (Fatma YILDIZ)
Yarım Kalmışlık: Bundan 6-7 sene önce, mezun ettiğim öğrencim bazenoyleolur -öğrenciden ötedir dostluğumuz- bana 4 yazardan 5 kitap önermişti. Bu 5 kitaptan Toza Sor’u tanıtırken “Charles Bukowski bu kitabın yazarı için ‘Benim Tanrım’ ifadesini kullanıyor.” demişti. Kendisine o zaman söylememiştim ama nedense Bukowski, bende hep olumsuz bir ön yargı bıraktığı için kitaba da sıcak bakamadım. Diğer 4 kitabı alıp okudum ama Toza Sor hep aklımın bir kenarında kaldı. Yakın zamanda -birkaç ay önce- değerli _alceste_ da birkaç kez önerince “tamam, dedim kendi kendime, bu ön yargıyı kırma zamanım geldi, kitap beni çağırıyor sanırım.” Böyle başladı Toza Sor yolculuğum. (İyi ki önerdiniz ve iyi ki bu önerilerinizi dikkate aldım) Filmini de izleyince inceleme yazmanın daha verimli olacağını düşünerek incelemeyi bugüne bıraktım. Kitapla film arasında paralel giden ve ayrılan yönler var. Filmde ve kitapta farklı sonlar var, ağırlık verilen yönler farklı. Kitap bir yazarın yazarlık yolculuğunu ön planda anlatırken filmde ağır basan nokta “Amerika’da Amerikalı olmamak”. Filmi beğendim, kitapta gözümde canlanan birçok şeyi filmde gördüm. Fakat ana ögemiz kitap olduğu için ağırlıklı olarak onun üzerinde ilerlemeyi tercih ediyorum. Açlık, sefillik, yalnızlık karşısında azim, umut ve aşkın yer aldığı bir roman Toza Sor. Kitap, bu duyguları ve daha fazlasını iç içe yaşatıyor bizlere. Olaydan çok kahramanların öne çıktığı bir eser Toza Sor. Arturo Bandini; yazar olma çabası taşıyan, azimli, hayalperest ve gururlu bir genç. Hayatının aşkını bulup yazarlığına bu deneyimi de eklemek gibi bir hayal onunki. Yazdığı hikayelerin okunması en büyük mutluluk kaynağı. Camilla Lopez; asıl kız, kaba, sert, belki biraz da cahil. Ama doğal, samimi, cesur ve çılgın. En azından bizim Bandini’den daha net. Kitap boyunca birbirini zaman zaman iten, zaman zaman çeken iki mıknatıs gibi kahramanlarımız. Böyle garip bir fizik yasası içinde buluşan, “seviyor mu, sevmiyor mu” sorusunu sürekli sorduran; hatta bu soruyu birbirlerine soran iki kahraman. Ve kahramanların hissettirdikleri: Kimsesizlik, seni ancak seninle aynı yaraya sahip olanların anlayabileceği sonsuz bir kalabalık. Ve yaralı kişinin, sevdiğine aynı yaralardan saldırması. Öteki olmak; kendini ailesine, kasabasına, doğduğu topluma ait hissetmeyen biri olmak, kitaplara ve tozlu otel odalarına sığınmak. Kaçmak tüm tanıdıklardan, gerilikten, geri kalmışlıktan… Yine de çareyi geçmişin şarkılarında, filmlerinde, kitaplarında ve doğasında bulmak; hatıralarda yaşamak, “an”dan uzaklaşmak… Kendini emanet hissetmek her şeye, her yere; yeni elbisenin sana oturmaması, “bunlar ödünç” huzursuzluğu… Kendini özgür hissetmediği yerde ödünç bir yaşam taşımak hissi… Ve kıskançlık… Ve intikam… Ve yarım kalmış sevinçler… Ve çöküş… Ve suçluluk… Ve dua… Bilmiyorum belki de bu üç noktalı yarım kalmışlıkları sadece bana hissettirdi kitap. Velhasılıkelam… (Sıfır Virgül Beş)
" Ne yazar, ne âşık, ne balık, ne de kuş..." Tanrı'ya inancını yitirdiği için Tanrı'dan özür dileyen Arturo Bandini... Vera' nın peşinden gidecek kadar cesur, yaşananlardan sonra kendi gölgesinden bile korkup kaçacak, tövbe isteyecek kadar günahkar Arturo Bandini... Minik Köpek Güldü'nün büyük yazarı, paralar saçan ama açlıktan süt çalan Arturo Bandini... Camilla'ya ondan nefret ettiğini söyleyecek kadar nefret dolu ama 'kıyamete kadar, Tanrı canını alana dek' Camilla'yı bekleyecek olan Arturo Bandini... Küçük öyküler yazan, çok büyük yazar olma düşleri kuran, kendi huzursuzluğunun çıkmazına saplanmış kalmış, portakallarla açlığını bastıran Arturo Bandini... ️Kitap 160 sayfaydı ve ben son 100 sayfasını bir solukta okudum. Charles Bukowski'nin "Cümleler sayfada yuvalanıyordı, kayıyorlardı. Her cümlenin kendine özgü bir enerjisi vardı." tespitine kitabı okuduktan sonra ben de katıldım. Arturo Bandini'nin kendine acıyan hem de kendini acımasızca yargılayan iç sesi hayranlık uyandırıcıydı. Uzun zamandır böyle etkileyici, farklı bir anlatıma sahip, iç içe geçmiş duyguları barındıran bir kitap okumamıştım. ️ Ayrıca kitabı okuduktan sonra kitabın uyarlaması olan başrollerini Colin Farrell ve Salma Hayek 'in paylaştığı 2006 yapımı Ask the Dust (Aşka Sor) filmini izlemenizi de öneririm. kitap/toza-sor--3288 yazar/John-Fante «Bu yüzden Toza Sor koydum adını kitabın, çünkü Doğu ve Ortabatı'nın tozu var bu sokaklarda, ve hiçbir şeyin yetişmeyeceği bir toz bu, kökleri olmayan bir kültür, asla onlara ait olmayacak topraklara ulaşmaya çalışan umutsuz insanların anlamsız öfkesi. Ve onların mutlu olduklarını sanan, onlar gibi olmaya çalışan bir kız.» (syf. 42) #büyükaçlık #johnfante (The Misanthrope)
Toza Sor PDF indirme linki var mı?
John Fante - Toza Sor kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Toza Sor PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı John Fante Kimdir?
John Fante (d. 8 Nisan 1909 - ö. 8 Mayıs 1983) İtalyan asıllı ABD'li romancı, kısa hikâye yazarı, senarist.
Yaşamı
John Fante`nin babası duvar işçisi Nick Fante bir İtalyandı. Yüzyılın başında ABD`ye göç etti. 8 yıl sonra da oğul John dünyaya geldi. Boulder`da yetişti, Colorado Üniversitesi`ne kayıt yaptırdıysa da eğitimini tamamlayamadı, 20 yaşındayken okuldan ayrıldı. 1918`de ABD vatandaşı olan baba Nick Fante, 1929 yılında ailesini terk etti. Babanın da ayrılmasıyla aile gittikçe fakirleşti. John da Kaliforniya`ya gitti, bir balık fabrikasında çalışmaya başladı, kısa bir sonra da annesini de yanına aldırdı.
Balık fabrikasında çalışmaya başlayınca hayatı bir düzene girdi. Boş zamanlarında sürekli okuyan Fante, işçilikten arta kalan zamanlarda sürekli hikâyeler yazmaya başladı. 1933`te ilk romanıLos Angeles Yolunu bitirdi, bu kitapla birlikte aynı zamanda hep başkahraman olarak kalacak Arturo Bandini de doğuyordu. İlk kitabı yayınevlerince provokatif olduğu gerekçesiyle reddedildi. 1938yılında ilk romanı yayımlanabildi, Bahara Dek Bekle, Bandini. 1939 yılında da Charles Bukowski`nin öve öve bitiremediği Toza Sor yayımlandı.
Daha sonra Hollywood`a doğru kaymaya başlayan Bandini, ünlü yönetmenlerle (Orson Welles, Francis Ford Coppola) ahbap oldu. Yazın dünyasından yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı, evlendi. Edebiyat dünyasına Hayat Dolu`yla geri döndü fakat eski hırçın hali biraz geride kalmış gibi görünüyordu. Hayat Dolu`nun senaryosuyla Oscar`a aday oldu. 1955`te şeker hastası olduğunu öğrendi, giderek sağlığı bozuldu, kör oldu ve iki bacağı kesildi. Son romanını karısına söyledi o yazdı : Bunker Tepesi Düşleri (1982). Ertesi yıl da öldü.
Ömrünün son yıllarında Bukowski hep Fante`nin yanında oldu. Black Sparrow Press`e baskı yaparak Fante ölmeden kitaplarının tekrar basılmasını sağladı. Ona adeta tapan Bukowski, zamanında fazla ilgi gösterilmeyen Toza Sor`un en sevdiği kitap olduğunu yineleyip durdu. Arturo Bandini serisinin tekrar popüler olmasını sağladı. 2000`de John Fante biyografisi "Full of Life: The Biography of John Fante" piyasaya çıktı. 2003`de The Fante Reader takip etti, bu kitapta da bazı öyküleri ve mektupları yer alır.
John Fante Kitapları - Eserleri
- Toza Sor
- Bahara Kadar Bekle, Bandini
- Los Angeles Yolu
- 1933 Berbat Bir Yıldı
- Gençliğin Şarabı
- Bunker Tepesi Düşleri
- Üzümün Kardeşliği
- Büyük Açlık
- Roma'nın Batısı
- Hayat Dolu
John Fante Alıntıları - Sözleri
- Yoksul bir adamdı, üç çocuğu vardı; ne makarnanın parası ödenmişti, ne de üç çocuğunun ve makarnanın içinde bulunduğu evin parası. Tanrı köpektir. (Bahara Kadar Bekle, Bandini)
- Ben kavga edemiyorum,” diye hıçkırdı. “Hiçbir zaman edemedim, insanlara vurmayı sevmiyorum (Roma'nın Batısı)
- İnancını yitirince herşeyi yitiriyordun. (Bunker Tepesi Düşleri)
- Büyük yazar, tozlu kitapçıların müdavimi, tozlu dergileri kaldırıp o güzel öyküsünün tozunu üflerdi, satın alırdı dergiyi, kendi öyküsünü, tozlanmasın diye. (Büyük Açlık)
- “O denli yaraladılar ki beni, kitaplara sığındım, içime kapandım, kasabamdan kaçtım,..” (Toza Sor)
- Neydi o kitap? Bilmiyordum, ama onun gözlerinin izlediği satırları izleyebilmek için mutlaka edinmeliydim o kitabı. (Los Angeles Yolu)
- Çünkü Nietzsche’nin kitap kapaklarındaki fotoğrafları geliyordu aklıma. O salak bıyığıyla bir bira içicisine benziyordu ve ben biracılardan nefret ederim. (Los Angeles Yolu)
- Zayıflıkların gücün olduğunda, ağlarsın. (Üzümün Kardeşliği)
- Tuzak bu. Yaparsam yanlış, yapmazsam yine yanlış. (1933 Berbat Bir Yıldı)
- Dünyadaki en büyük sorun ne biliyor musun, Dino? Aile hayatı kalmadı. (Gençliğin Şarabı)
- Cahiller, budalalar ve gerizekalılarla konuşmanın yararı yok. Zeki insan dinleyicilerinin seçimini özenle yapar. (Los Angeles Yolu)
- Genç değillerdi artık, geleceğe dair umutlarını tüketmişlerdi. (Üzümün Kardeşliği)
- Beklentim çok büyüktü belki de; tüyleri ürperten coşkulu bir idrak, yeniden doğuşun baş döndürücü ihtişamı. (Hayat Dolu)
- Ne işim var burada, diye sordum kendime. Nefret ediyorum buradan, bu yalnız kentten nefret ediyorum. Neden beni istenmeyen bir öksüz gibi kendinden uzaklaştırıyordu? Yeterince acı çekmemiş miydim? Canımı dişime takıp çalışmamış mıydım? Neydi benimle alıp veremediği? O fasılasız taşralılık duygusu, başından beri taşıdığım ait olmama inancı mı? (Bunker Tepesi Düşleri)
- Tanrım... Bir işaret ver bana. Hayat yaşamaya değer mi? Her şey yoluna girecek mi? (1933 Berbat Bir Yıldı)
- "Nefret ediyorum senden" dedi. Hissettim nefretini. Kokusunu aldım,duydum hatta, ama sırıttım yine de. (Toza Sor)
- Camilla Lopez adında bir kıza âşık oldum. Bir gece çalıştığı yere gittim ve karşımdaydı ve o günden beri o kızın güzelliğini her düşündüğümde boğulacak gibi olurum, şimdi yazarken bile. (Büyük Açlık)
- Öte hayat hipotezi varsılların yoksulları uyutmak için uydurdukları bir martavaldan ibaret. Ruhun ebediyetine itiraz ediyorum. (Los Angeles Yolu)
- Bu kadar basitti. Her şey için teşekkürler. İzni olmadan onu dünyaya getirdiğim için. Onu savaş, nefret ve bağnazlıkla dolu bir dünyaya zorladığım için. Ona sahtekarlığı, yalanı, önyargıyı ve acımasızlığı öğreten okullara gönderdiğim için. Sırtına hiçbir zaman inanmadığı bir Tanrı yüklediğim için. Bir gün mahvına sebep olabilecek araba tutkusunu aşıladığım için. Çocuk kızla tanışır ve iyi adamlar sonunda hep kazanır türünden korkakça senaryolar yazan bir baba için. Her şey için. "Güle güle, evlat. Arada sırada ara." (Roma'nın Batısı)
- Aşk her şey demek degildi. Kadınlar her şey demek değildi. Bir yazar enerjisini korumak zorundaydı. (Toza Sor)