Tuhaf Bir Kadın - Leyla Erbil Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Tuhaf Bir Kadın kimin eseri? Tuhaf Bir Kadın kitabının yazarı kimdir? Tuhaf Bir Kadın konusu ve anafikri nedir? Tuhaf Bir Kadın kitabı ne anlatıyor? Tuhaf Bir Kadın kitabının yazarı Leyla Erbil kimdir? İşte Tuhaf Bir Kadın kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Leyla Erbil

Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786053603269

Sayfa Sayısı: 188

Tuhaf Bir Kadın Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Leylâ Erbil'in zihinsel özgürlüğü, en başta, yapıtlarının, alışıldık edebiyat türlerinin sınırlarını zorlama sonucunu doğurmuştur. Genellikle öykücü ve romancı olarak tanınsa da, Erbil'in yaygın kabul gören bu edebi türlerle, onların klasik formlarıyla bir "sorunu" olduğu hemen her yapıtında fark edilir. Kabaca "roman", "öykü" diyebilsek de, türünü, yaslandığı geleneği ilk anda tam belirleyemediğimiz, birbirini yinelemeyen, kendine özgü yapıtlar ortaya çıkarmıştır. Yine de, belli bir tanışıklıktan sonra, bilmediğimiz bir metni elimize geçse, onun Erbil'e ait olduğunu rahatlıkla anlarız. Tuhaf Bir Kadın'ın önceleri bir öykü kitabı sanılmış olması bu bağlamda ilginçtir. Yazarın romanını "bitirmemesi" de önemlidir. Bu romanın yeni baskısında yazar, okura, Mustafa Suphi'nin kaderiyle ilgili yeni kaynaklar ulaştırır. Dikkat edilirse, tanımı gereği bitmiş, yazarından kopmuş, okura fırlatılıp orada kalakalmış bir edebi türde, romanda yapılmaktadır bu güncelleme...

Tuhaf Bir Kadın Alıntıları - Sözleri

  • Ben insanlarda sevgili olmak için değil de arkadaşlık etmek için bile mertlik ararım.
  • Bu kapıları bana Atatürk açtı softa herif anladın mı? Atatürk açtı bu kapıları bana, sen kim oluyorsun da yeniden o karanlık deliklere tıkmaya kalkıyorsun Türk kadınını ha?
  • Bu kapıları bana Atatürk açtı softa herif anladın mı, Atatürk açtı bu kapıları bana, sen kim oluyorsun da yeniden o karanlık deliklere tıkmaya kalkıyorsun Türk kadınını ha?
  • “Haksızlıklara karşı intikam duygusuna kapılmamak bir marifet midir?”
  • Hayır, ölümden korkuyorum. Çok korkuyorum. Yaşamak istiyorum ben. Yaşamak ve öcümü almak.
  • "İnsanlar, insanlar, insanlar. Şimdi salt insanlar ilgilendiriyor beni. Ne büyük bir zenginlik. Yeni bir insan tanıyınca başım dönüyor. Nasıl olduğunu, neler yapabileceğini anlayana kadar. Başımı döndürüyor gerçekten insanlar..."
  • Bu kapıları bana Atatürk açtı softa herif anladın mı, Atatürk açtı bu kapıları bana, sen kim oluyorsun da yeniden o karanlık deliklere tıkmaya kalkıyorsun Türk kadınını ha?
  • “Ben insanlarda sevgili olmak için değil de arkadaşlık etmek için bile mertlik ararım.”
  • "Kimler yeraltında yaşamaya iten bizleri gök masmaviyken kardeşlerim, sapsarı benizlerimiz"
  • “Hayır, ölümden korkuyorum. Çok korkuyorum. Yaşamak istiyorum ben. Yaşamak ve öcümü almak. Öcümü almak, kimden ama?”
  • Bazen dönüp kendime bakınca, öyle umutsuz, çaresiz acınacak durumda görüyorum ki kendimi gözlerim yaşarıyor.
  • “Hem anlamak ya da bilmek açmazlardan kurtulmak demek değildir ki!”
  • “İnsan mutsuzluğunu birileriyle paylaşarak dayanabilir bu dünyaya.”
  • "Haksızlıklara karşı intikam duygusuna kapılmamak bir marifet midir?"
  • "Yaralı doğar bütün insanlar, anlaşılmak, sevilmek, sevecenlik dilenir ömrünce."

Tuhaf Bir Kadın İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Leyla Erbil....... Nobele aday gösterilen ilk kadın yazarımız... Ahmed Arif'in biriciği...Sait Faik ve Tezer Özlü'nün can dostu... Başkaldırmak için yazan, yazdıklarıyla eleştirilen, duruşu,tavrı ve savunduklarıyla kimseye eyvallah demeyen.. bambaşka bir kadın.. Tuhaf bir kadın.... Tuhaf bir kadın, Leyla Erbil'in ilk eseri... Eseri özel kılan da bu... Dili, özgünlüğü ve biyografi esintilerinin haricinde.... Leyla Erbil çok özel bir kadın. Fikirleri ve savundukları uğruna hiçbir ödülü kabul etmeyen, bunu cesurca beyan eden, edebiyatımıza bambaşka yazım teknikleri ve noktalama işaretleri kazandıran, özgün kalemiyle farklı bir okur kitlesine sahip, yazdıklarının her zaman arkasında duran, toplumun yaralarına korkusuzca parmak basabilen, yazdıklarıyla düşündüren, "aşkından prangalar eskittim" dedirten ve bu yüzden 'zalım' yaftası yemeye göğüs gerebilen çok güçlü bir kadın.... Tuhaf Bir Kadın, öykü görünümlü bir roman. Dört bölümden oluşuyor. İlk bölümde karakterin gençliği ve günlük yazıları, ikinci bölümde babası ve onun şivesiyle yazılmış anlatılar, üçüncü bölümde annesiyle olan ilişkileri, son bölümde Nermin'in aslında yazarın kendisinin olgunluk yaşlarındaki durumu ve fikirlerinin geldiği son nokta anlatılıyor. Romanda, Mustafa Suphi'nin muammalı ölümüne belgelerle yer verilmiş. Yazarın, önemli kayıplarla ilgili vurguları ve bunları unutturmak istememesi çarpıcı bir şekilde göze çarpıyor. Leyla Erbil uzun zamandır okumak istediğim bir yazardı. Kadın yazarlarımızı yoğun bir şekilde sayfasında tanıtan Samet Güzel'in, "Leyla Erbil Okuma Etkinliği" kapsamında bu muazzam kalemle tanıştım, kendisine teşekkürlerimi sunuyorum... Sevgi Soysal, Latife Tekin gibi özgün kalemlerden biri olan Leyla Erbil'le tanışmak cok keyifliydi, mutlaka okunmalı diyorum, farklarını farketmek adına... Okuyan, yazan, savundukları doğrular uğruna mücadele eden, kendi gibi olan tüm kadınlara selam olsun... Sevgiyle ❤ (Leman Altıner)

yazar/ahmed-arif ’in “seni anlatabilmek seni” dediği yerdeyim. Tam orda durmuş, nasıl anlatsam da yetse diyorum. Objektif olamayacağım kesin. Çünkü bu hatun kişi, Ahmed Arif’in sevdiği, yazar/tezer-ozlu ’nün dostu. Hısım düşüyoruz bir yerde. Sahi, “Nemsin be?” yazar/leyla-erbil ? “Hayat her yerde dolaşır” demişti bir konuşmasında. Bundan sebep, Leyla Erbil’in metinleri de her yerde dolaşır. Hem de eli belinde, ıslık çala çala dolaşır. Pervasızca dolaşır. Koluna girip hadi birlikte yürüyelim dememek mümkün değil. Bireylerinin birey olma yanlarını kuru dallar gibi kıran bir toplumda, kendine yer bulamamış, açıkta kalmış kadınlardan biri Leyla Erbil. Türkiye’de kadın olmanın çıkmaz sokaklarında, aydın bir kadın kalabilmenin direnişiyle dolaşmış, kalp yetmezliği yaşadığı yerde fütursuzca sövmüş, yollarının tıkandığı yerlerde tekmeler savurmuş bir yazar. Sadece duruşuyla, savunduklarında değil, kalemiyle de özgün biri. Yeni anlatım tekniklerini dememesiyle, bunları kullanım biçimiyle, halkın diliyle göbek bağını koruyan anlatımıyla edebiyatımıza sayısız katkısı var. Tuhaf Bir Kadın’a gelirsek..Leyla Erbil’in üçüncü kitabı, ilk romanı. Tıpkı Leyla Erbil gibi, tuhaf bir toplumun içinde normal algısının dışına düşmüş bir kadın karakterimiz var. Bu yanıyla da sıcak bir hırka gibi. Otobiyografik ipliklerden örgü hikayeler. Tuhaf Bir Kadın’da dört ayrı portre çizmiş Leyla Erbil. Kız, baba, ana ve kadın. Her birinde, Leyla Erbil’den bir şeyler bulmak mümkün. Memleketinin dağlarından kokular yollayan Halit’in Ahmed Arif’in “dağlarına bahar gelmiş memleketimin” dizelerini hatırlatması gibi. Bastırılmış, yasaklanmış cinsel yaşantının izlerini, kalemi sivri uçlu bir mızrak gibi kullanarak yazıp “çocukluğumun soğuk geceleri’yle kucaklaşması gibi. Küçük ama ona hısım düşen herkesin ilk bakışta tanıyacağı şeyler. Parçalı bir anlatım, hikayeler arasındaki zaman geçişi belirsiz bir boşlukta kalmış, bu yüzden okuma ritminin zaman zaman düştüğünü söyleyebilirim. Yine de bu romanı, aksak ritimlerle çalan çoksesli bir orkestra gibi düşünebiliriz. Ve sesler, inatçı bir duruşun, kimseye, hiçbir şeye eyvallahı olmayanlara özgü bir açıksözlülüğün, insafsız bir eleştirinin kucağında oturuyor. Kimden geldiğinden bağımsız, hırçın, kışkırtıcı, inatçı, pervasız. Bu kitabı, 2022 yılının feminist okumalar challenge listesinde yer aldığı için okuma listeme almıştım. Hem yazarı, hem onun yazınını sevdiğim için çok keyif alarak okudum. "Toprağına yıldızlar, ateşböcekleri, güneşler yağsın." Leyla Erbil. İyi okumalar.. (Emel Keleş)

Tuhaf Bir Kadın: Eserde konu, içerik,üslup, kullanılan teknikler, hedeflenen amaç ve satır aralarındaki ince nüanslar şahane. Arayı çok uzatmadan muhakkak tekrar gözden geçireceğim bir eser oldu benim için. Öncelikle Leyla Erbil'in hayatına göz attığımızda, bu eserde yaratmış olduğu karakter ile kendisi arasında ciddi düzeyde paralellikler var, bu nedenle, eserin otobiyografik özellikler taşıdığını söylemek yanlış olmaz. Tuhaf Bir Kadın, öyle sıkılınca sizi rahatlatacak, keyiflendirecek, huzura erdirecek bir eser asla değil, bilakis sizi yoran, düşünmeye ve sorgulamaya sevkedecek bir eser. Eserin konusu, 1950 li yıllarda, İstanbul Edebiyat Fakültesinde okuyan(bölüm adı verilmiyor ancak, derslerine giren hocaların Tanpınar ve Sabri Esat olmasından bunu anlıyoruz) Nermin'in, bir kadın olarak edebiyat dünyasında ve gerçek dünyada kendine yer edinme mücadelesi... Muhafazakar anası ile mücadelesi... Cinsellik ile mücadelesi... Toplum ile mücadelesi... Komünizm ile mücadelesi... Toplamda 188 sayfadan oluşan romanımız ; Kız, Ana, Baba ve Kadın isimli 4 ana bölümden oluşuyor. Kız isimli ilk bölüm Nermin'in öğrencilik yıllarını anlatıyor. Dönemin sanat ve edebiyat camiasına bir hayli ışık tutan bu bölümde, yazar döneminin aydın geçinen insanlarını eleştirmeyi de ihmal etmiyor. Nermin, edebiyatla uğraşan kişilerin bulunduğu mekanlara gidiyor, onlara edebi rüştünü ispat etmeye çalışıyor. Bu bölümde sıklıkla bahsi geçen "O" kişisi de kuvvetle muhtemel Sait Faik'ten başkası olamaz zannımca... Baba isimli 2.bölümde , 29 Ocak 1921 tarihinde, 14 arkadaşı ile beraber Trabzon'dan Sovyetler'e gönderilmek için bindirildikleri teknede Kayıkçılar Kahyası Yahya Kahya tarafından öldürülen Türkiye Komünist Partisinin kurucularından Mustafa Suphi üzerinde yoğun bir şekilde durulmuş.Bence Leyla Erbil'in bundaki amacı, bu ve bunun gibi faili meçhulleri unutturmamak, unutulmasına da izin vermemek... Bu bölümde bilinç akışı ve iç monolog tekniklerinin başarı ile kullanıldığına şahit oluyoruz. Nermin'in babası Hasan Bey'in ölüm döşeğinde iken kızı ile yüzleşmesini, işinden dolayı kızıyla hiç ilgilenmediği için yaşadığı pişmanlığını, kızına olan sevgisini ve ayrıca kardeşi ile olan diyaloglarını okuduğumuz bu bölüm benim en sevdiğim bölüm oldu. 3.bölüm olan Ana'da ise karşımıza yer yer üstkurmaca unsurları çıkıyor. Babanın cenaze töreni ve sonrasında yaşananlar rüyasal bir anlatım ile bize sunulmuş. Nermin'in ağzından dinlediğimiz, Kadın adlı bölümde ise olaylar nihayet buluyor. Gençlikten orta yaşa uzanan bir dönemine tanıklık ettiğimiz Nermin, o eski Nermin değildir artık. Klasik toplumsal tabuların ve ataerkil düşünce yapısının karşısında göğsünü gere gere feminist bir duruş sergileyen Nermin gerçekten yürekten bir alkışı hakediyor. Leyla Erbil'in asi ruhu, direnci ve kalıplaşmış rutinleri reddeden görüşlerine de hayran kalmamak olanaksız. Sosyal içeriği oldukça yüksek olan bu kitapta , Erbil akıl gücünün sınırsızlığını, biraz ironik biraz agresif ama yine de keyifli bir anlatımla aktarmış bize. Nobele aday gösterilen ilk kadın yazarımız olan Leyla Erbil'i, bu eserinden sonra nevi şahsına münhasır yazarlar kategorisine yerleştirdim. Eserde tek hoşuma gitmeyen detay, Bedri ile kız kardeşi Meral arasındaki normalleştirilen ilişkiydi. Bu eserden sonra tekrar anladım ki, sol ideoloji ülkemizde, gerek o dönemlerde gerekse günümüzde sadece teori bazında öğrenilmiş ve benimsenmiştir. Kimse de dememiş ki "Gel yoldaş, şu meselenin derinine inelim de özünü bir kavrayalım hele!"... Işıklar içinde uyu cesur ve aydın kadın Leyla Erbil, kalemine sağlık. (Seda Bera)

Kitabın Yazarı Leyla Erbil Kimdir?

Orta sınıf ailenin üç kız kardeşten ortancası. İlk, orta ve liseyi İstanbul okullarında okudu. İstanbul Üniversitesi'nde İngiliz Edebiyatı bölümünde eğitim gördü. Son sınıfta ayrıldı. Çeşitli işlerde çalıştı. Evlenerek bir süre Ankara ve İzmir'de oturdu. 1961 de İstanbul'a döndü. Evli ve bir kızı var (Fatoş Erbil-Pınar).

Yazarlığa hikâyeyle başladı. İlk yayınlanan hikâyesi Uğraşsız'dır; (Seçilmiş Hikayeler Dergisi, 1956 Ankara) Giderek Dost, Yeni Ufuklar, Yeditepe,Ataç, Papirus, Yelken vb Edebiyat Dergilerinde yazı ve hikâyeleri göründü. Erbil, kendinden önce yerleşmiş olan yazın akımlarına bağlı kalmadı; roman, hikâye ve düz yazı metinlerinde ortodoks Marxçıların karşısında yer almasıyla tanındı. Psikanilizin özgürleştirici yöntemlerinden yararlanarak, dinin, ailenin, okulun, toplumsalın ürettiği tabularla dolu ideolojilere karşı 1956'da başlayan mücadelesini dilin oturmuş kelime hazinesi ve söz dizimi kuralarını değiştirme çabasıyla sürdürdü. Yeni bir biçim ve biçem geliştirdi. Başlıca düşünce kaynakları Marx ve Freud olarak belirtildi.

Leyla Erbil, 1970 Türkiye Sanatçılar Birliği, 1974 Türkiye Yazarlar Sendikası kurucularından olup, PEN Yazarlar Derneği üyesidir. 1961'lerde Türkiye İşçi Partisi üyesi olan Erbil, Türkiye İşçi Partisi'in Sanat ve Kültür Bürosu'nda görev almıştır. 1979'da çağrılı olarak gittiği ABD'de kendisine, Iowa Üniversitesi Onur üyeliği verilmiştir. Edebiyat Ödüllerine katılmayan Erbil, 2000- 2001 yılı Ankara Edebiyatçılar Derneği Onur Ödüllerini kabul etmiş, 2002 yılında ise, PEN Yazarlar Derneği tarafından Nobel Edebiyat Ödülü'ne ülkemizden ilk kadın yazar adayı olarak gösterilirken, "Türk dili ve edebiyata egemenliği, aynı zamanda insana, hayata ve dünyaya karşı sorumlu aydın tavrı" vurgulanmıştır. 82 yaşında vefat eden Leyla Erbil,Zincirlikuyu Mezarlığı 'nda defnedildi.

Leyla Erbil Kitapları - Eserleri

  • Cüce
  • Tuhaf Bir Erkek
  • Mektup Aşkları
  • Üç Başlı Ejderha
  • Kalan
  • Tuhaf Bir Kadın

  • Gecede
  • Zihin Kuşları
  • Eski Sevgili
  • Karanlığın Günü
  • Hallaç
  • Cinsel Öyküler
  • Eski Sevgili

Leyla Erbil Alıntıları - Sözleri

  • Mustafa Kemal'e o dönemde, "Bu da bizim Hitler" diyenler çıkmış yarı şaka yarı ciddi. (...) Onu eleştirebilmemiz bile bir damla da olsa geldiğimiz demokratik yer yüzündendir. Hele bugün burun buruna geldiğimiz şeriatın dalavereci, hunhar yüzüne tanıkken! (Zihin Kuşları)
  • …yaşam, genç kızlığının kitap sayfaları arasında saklayıp kuruttuğu, arada bir açıp baktığı, o ince yerlerinden çoktan beri eriyip dökülmüş ak yasemin değildi, kirlenmeyi, pislenmeyi göze alarak, ayıpları, yasakları sevinç ve acıları üstlenerek götürülmesi gerekiyordu yaşamın. (Eski Sevgili)
  • Ah dostum, kitaplar da olmasa ben ne yapardım! Bü­tün gecelerimde onlar var şimdi. Onlar benim dostum ve her şeyim. (Mektup Aşkları)
  • "Haksızlıklara karşı intikam duygusuna kapılmamak bir marifet midir?" (Tuhaf Bir Kadın)
  • Her fırsatta azar işitiyorum densizden (Tuhaf Bir Erkek)
  • (...) konuşulmak, dostlanmak, gülmek gereksinmesindeydim alabildiğine. (Hallaç)

  • Aslında bastırma kaçışla ret arasında bir aşamadır. (Tuhaf Bir Erkek)
  • Bu kapıları bana Atatürk açtı softa herif anladın mı? Atatürk açtı bu kapıları bana, sen kim oluyorsun da yeniden o karanlık deliklere tıkmaya kalkıyorsun Türk kadınını ha? (Tuhaf Bir Kadın)
  • Gelenek bütün şiddetiyle omuzlarına ve bileklerine çökmüş Ortaçağ Türkiyesi'nin! (Kalan)
  • Türk sinemasına can suyu veren Yılmaz Güney 'i "katil" olarak göstermekten öte düşünceşer üretemiyorlarsa yazınımızın işi gerçekten de zor demektir. (Zihin Kuşları)
  • Şimdi ona gitsem sevinir, severim onu, nasıl iğreniyorum ondan... (Gecede)
  • sen hiçbir yere ait değilsin, aitsiz kimliksin sen... (Cüce)
  • «İyi dinle anacığım: öyle güzel şeyler oldu ki, sana haber vermeye geldim; dünyadan para kalktı, biliyor musun? Artık kimse kimseye para vermiyor, istediğini alıyorsun istedi­ğin yere gidiyorsun, her şey bedava! Hastahaneler bedava! Doktor bedava! Yemek içmek bedava! Otobüs bedava! Ver­giler kaldırıldı! Gaz bedava!..» (Karanlığın Günü)

  • Kadın katilliği aldı başını gitti Karısını öldüresiye Dövenler Öldürenler Ve tüm katiller Zengin oldu (Tuhaf Bir Erkek)
  • «Kahve de kalmamış ki sana bir fincan kahve ikram ede­yim! Bari çay koyayım demlensin.» (Karanlığın Günü)
  • “Hem anlamak ya da bilmek açmazlardan kurtulmak demek değildir ki!” (Tuhaf Bir Kadın)
  • " Bugün yaşamın anlamı dediğin şey, yarın bir taş parçasından daha anlamsız olabiliyor. Bu kadar ince bekleyişler gerekir mi acaba? " (Mektup Aşkları)
  • F. Kafka'nın babası hepimizin babasıdır: sakatlayan, hadım eden, alt edilmek korkusuyla delice geberten baba. (Zihin Kuşları)
  • Sonra ben de televizyonu kapadım, lanet ettim kendime, Amerikalarda onca yıl, "İslam'da hümanizma" anlatmıştım!.. Televizyonu kapadım günlerce açmadım. (Cüce)
  • Devrimciler ölür, devrimler yaşar. (Eski Sevgili)