Türk Ahşap Konut Mimarisi - Doğan Kuban Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Türk Ahşap Konut Mimarisi kimin eseri? Türk Ahşap Konut Mimarisi kitabının yazarı kimdir? Türk Ahşap Konut Mimarisi konusu ve anafikri nedir? Türk Ahşap Konut Mimarisi kitabı ne anlatıyor? Türk Ahşap Konut Mimarisi PDF indirme linki var mı? Türk Ahşap Konut Mimarisi kitabının yazarı Doğan Kuban kimdir? İşte Türk Ahşap Konut Mimarisi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Doğan Kuban

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786052951071

Sayfa Sayısı: 296

Türk Ahşap Konut Mimarisi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Mekân ile insan arasındaki ilişkinin öncül ve en özel ürünü olan “ev”, mimarlık alanının sınırlarını çoktan aşarak geniş bir disiplinler alanının göstergesi olarak benimsenmiştir. “Türk evi” ise tüm çeşitliliğine, geniş bir tarihi ve coğrafi alanı kapsamış olmasına rağmen ancak 20. yüzyıldan itibaren araştırma konusu olmuştur.

Türk konut geleneği, temel düzenini ve öğelerin yerleşimindeki özgünlüğünü yüzyıllarca korumuştur. Oda mekânının kökeninde, göçer geleneklerinin varoluş biçimi yatar; yaşam ve form iç içe geçer. Göçer pragmatizm ve İslam soyutlamasının örtüşmesiyle zenginleşen bu konut, Anadolu-Türk toplumunun yerel özelliklerini de yansıtır. 16. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı egemenliğinin sağlamlaşmasıyla doruk noktasına ulaşarak “hayatlı ev”de özgün ifadesini bulur. Türk evi, beş yüz yıldır seyahatnamelere, gravür ve resimlere konu edilerek betimlenmiş olmasına karşın özellikle ahşap olan yapı malzemelerinin kısıtlı ömrü, bu mimariyi tüm detaylarıyla inceleyecek yeterlilikte veri bırakmamıştır.

Türk ahşap konut mimarisinin, kapsamlı bir tarih araştırması ve derinlemesine bir kuramsal yaklaşımla değerlendirilmeye çalışıldığı bu kitapla, evrensel mimarlık tarihinde hak ettiği konuma ve değere ulaşmasını diliyoruz

Türk Ahşap Konut Mimarisi Alıntıları - Sözleri

  • Ev planlarında açık galerinin anısı sürdüğü ölçüde bir süreklilikten söz edilebilir. Ancak ev planlarının içe dönüşüyle birlikte Anadolu evi en belirgin yaratıcı öğesini, "hayat"ını yitirmiştir; tam bir kentleşme ve içe dönüklük "hayatlı ev"in sonu olmuştur.
  • "Yeni bir evde bütün bir geçmiş yaşamaya gelir" Mekanın Poetikası
  • Tarihi veriler çadır ve kulübenin benzer yerleşme düzenine sahip olduklarını ve birbirleri ile yer değiştirebildiklerini göstermektedir. Çin kaynakları Türkler ve Moğolların hasırlarla kaplı kulübelerde ya da arabalar üzerine kurulmuş çadırlarda yaşadıklarını yazar. E. D. Phillips, yuvarlak çadırın steplerde kullanılmak için ortaya çıkmadığını, başlangıçta Kuzey Asya ve Kuzey Amerika'daki yerlilerin kullandığı "tipi" ya da "vigvam" türü çadırlara benzediğini belirtmektedir. Biraz yükseltmek ve sağlamlık vermek için altına duvar örüldüğünü de eklemektedir.
  • Hayatlı evin gelişme alanı Osmanlıların ilk genişleme döneminde Batı ve Kuzeybatı Anadolu ile Doğu Trakya'nın kent merkezleri çevresindeki bölgelerdi: Bursa, Manisa, Amasya, Edirne ve daha küçük kentler. Bu, İslam ve Batı dünyalarının buluşma noktalarında gelişen Batı-Türk yani Osmanlı kültürünün de gerçek ifadesiydi.
  • Savaşlar ve politik mülteciler yeni üslupların benimsenmesinde rol oynadılar. Eskişehir'de, tümüyle yerli yapı malzemesi ile yapılan fakat farklı bir fizyonomiye sahip evler grubu, Kırım'dan gelen göçmenler tarafından yapılmıştır. Yine 19. yüzyılın sonunda kuzeydoğu bölgelerinin Ruslar tarafından işgali sırasında Kars tümüyle yeniden yapılmış ve yabancı bir üslup kente empoze edilmiştir. Hıristiyan azınlıklar bu üslup değişimlerini daha kolay uyguluyorlardı. Çünkü onlar için Batı üslubunun benimsenmesi kültürel olarak o uygarlığa mensup olduklarını vurgulamaktaydı. Eğitim görmüş Türkler için de Batılı modellerin benimsenmesi çağdaşlaşma simgesi olmuştu.
  • Bir ırk ifadesi en sade şekliyle evde somutlaşır. Çünkü ev, varoluşun anlaşılması güç sürecinde şekiller.
  • Osmanlı döneminde olduğu gibi tekil bir Bizans ev geleneğinden söz edilememektedir. Ne arkeolojik kazılardan ne de yazılı kaynaklardan Bizans evlerine ilişkin yeterli bilgiye sahip olamıyoruz. E. Kirsten'in de işaret ettiği gibi "Türk evi geleneğine Bizans öncelleri bulmak, varsayımı aşamamaktadır." Kuşkusuz ele geçirilen kentlerin evleri Türkler tarafından kullanılmaktaydı. Bizans Anadolusunun hemen tüm kentleri Türk döneminde de varlıklarını sürdürdüklerine göre bunların yavaş dönüşümü eski Bizans konut geleneklerinin anısını yok etmiş olmalıdır. Yalnızca Kuzey Suriye'de, G. Tchalenko'nun çalışmaları aracılığı ile Arap egemenliği öncesi kırsal yerleşim konusunda epeyce bilgiye sahibiz. Tchalenko'nun son derece zengin verili çalışmalarında galerili ev örnekleri de bulunmaktadır.
  • Evin kadın için yapıldığı düşüncesi İslam literatüründe yazılmaz fakat toplumsal statüsü vurgulanır. Türkçede evlenmek fiili bir eve sahip olmayı anlatmaktadır.

Türk Ahşap Konut Mimarisi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Türk Ahşap Konut Mimarisi ( 17.-19.yy.) 23.01.2021 Dönemin yapılarından özellikle eve dair giriş kapısından çatısına oda oda pencere pencere anlamlarını, faydalarını, kültürel ve yaşamsal köklerini konunun uzmanı isimden okuyoruz. Maalesef elin parmaklarını geçmeyen örnekler üzerinden sahip çıkamadığımız gerçekleri üzülerek görüyoruz. (Kâri Civil)

Sanat tarihinin en baba hocalarından biri olan Doğan Kuban’ın elinden çıkmış bir eserdir kendisi. Okuyucuya sivil mimari ile ilgili noktaların ne olduğunu sebep-sonuç ilişkisi içerisinde mantıksal bir perspektif üzerinden anlatıyor. Fotoğraflar üzerinden yapılan anlatım ise dönemsel bilgi edinebilmek için büyük fırsat niteliğinde. (Leo)

“Türk evi” ise tüm çeşitliliğine, geniş bir tarihi ve coğrafi alanı kapsamış olmasına rağmen ancak 20. yüzyıldan itibaren araştırma konusu olmuştur. Türk konut geleneği, temel düzenini ve öğelerin yerleşimindeki özgünlüğünü yüzyıllarca korumuştur. Oda mekânının kökeninde, göçer geleneklerinin varoluş biçimi yatar; yaşam ve form iç içe geçer. Göçer pragmatizm ve İslam soyutlamasının örtüşmesiyle zenginleşen bu konut, Anadolu-Türk toplumunun yerel özelliklerini de yansıtır. 16. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı egemenliğinin sağlamlaşmasıyla doruk noktasına ulaşarak “hayatlı ev”de özgün ifadesini bulur. Türk evi, beş yüz yıldır seyahatnamelere, gravür ve resimlere konu edilerek betimlenmiş olmasına karşın özellikle ahşap olan yapı malzemelerinin kısıtlı ömrü, bu mimariyi tüm detaylarıyla inceleyecek yeterlilikte veri bırakmamıştır. Türk ahşap konut mimarisinin, kapsamlı bir tarih araştırması ve derinlemesine bir kuramsal yaklaşımla değerlendirilmeye çalışıldığı bu kitapla, evrensel mimarlık tarihinde hak ettiği konuma ve değere ulaşmasını diliyoruz (biraz kitap konuşalım)

Türk Ahşap Konut Mimarisi PDF indirme linki var mı?

Doğan Kuban - Türk Ahşap Konut Mimarisi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Türk Ahşap Konut Mimarisi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Doğan Kuban Kimdir?

Doğan Kuban 1926 yılında Paris'te doğdu. 1949 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'ni bitirdikten sonra fakültenin Mimarlık Tarihi Kürsüsü'ne asistan oldu. 1950'lerde İtalya'ya giderek Rönesans mimarlığı üzerinde çalışan Kuban, 1962'de Fullbright bursuyla konuk öğretim görevlisi olarak ABD'deki Michigan Üniversitesi'nde bulundu. Kuban, 1960'lar ve 70'lerde belli süreler boyunca Harvard Üniversitesi'nin bursuyla Washington D.C.'deki Dumbarton Oaks Araştırma Kütüphanesi ve Koleksiyonu'nda çalıştı. 1965'te Anadolu Türk Mimarlığının Kaynak ve Sorunları adlı çalışmasıyla profesör olan Doğan Kuban, 1973-76 yılları arasında İTÜ Mimarlık Fakültesi'nde dekanlık yaptı. İTÜ Mimarlık Fakültesi'nde Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Enstitüsü'nün kurulması için çalışan Kuban, 1974'te kuruluşu tamamlanan enstitünün başkanlığını yürüttü. Halen Ağa Han Mimarlık Ödülü Yürütme Komitesi üyesi olan ve Türk, İslam, Anadolu mimarlığı ve sanatını konu alan kitaplar ve makaleler yayımlayan Doğan Kuban, çalışmalarında, Türk sanat ve mimarlığının özgün bir yaratı alanı olarak görülmesi gerektiğini öne sürdü.

Doğan Kuban Kitapları - Eserleri

  • Mimarlık Kavramları
  • Türk Ahşap Konut Mimarisi
  • Batıya Göçün Sanatsal Evreleri
  • Lao Tzu Tao Yolu Öğretisi
  • Cehaletten Kavramlara Kavramlardan Kurumlara Çağdaşlaşma Sancıları
  • Umutsuzluk Yakışmaz
  • Osmanlı Mimarisi
  • 100 Soruda Türkiye Sanat Tarihi
  • Çağlar Boyunca Türkiye Sanatının Anahtarları
  • Gelecek
  • Mimar Doğanlar...
  • Türk ve İslam Sanatı Üzerine Denemeler
  • Istanbul an Urban History
  • Doğan Kuban Yazıları Antolojisi 1.Cilt
  • İstanbul - Bir Kent Tarihi
  • Divriği Mucizesi
  • Doğan Kuban Yazıları Antolojisi 2.Cilt
  • Sinan'ın Sanatı ve Selimiye
  • İstanbul 1600 Yıllık Bir Müzedir
  • Ahşap Saraylar: Kaybolan Kent Hayalleri
  • Türkiye'nin Bağımsızlık Savaşı
  • İstanbul Yazıları
  • Osmanlı'nın İstanbul'u
  • Cennetin Kapıları - Gates of Paradise
  • Anadolu Gezilerinden İzlenimler Bir Batı Anadolu Gezisi
  • Türk Barok Mimarisi Hakkında Bir Deneme
  • Osmanlı Sarayları Kaybolan Kent Hayalleri
  • Türk Hayatlı Evi
  • Kendini Öğrenemeyen Toplum
  • Selçuklu Çağında Anadolu Sanatı
  • 100 Soruda Türkiye Sanat Tarihi
  • Tarihi Çevre Korumanın Mimarlık Boyutu: Kuram ve Uygulama
  • Yarını Baştan Tanımlamak

Doğan Kuban Alıntıları - Sözleri

  • 'Mega Kent' dedikleri İstanbul aslında bir 'Azman Kent' oldu. (Mimar Doğanlar...)
  • Türk toplumunun güncel sıkıntısı, cehaletin çürüttüğü çağdaş toplumsal söylemin üniversiteye kadar ulaşmış olmasıdır. Akla dayalı bilimsel düşünce zamanı izleyen, yenilenen, hiçbir dogmaya dönüşmeyen bir sürekli bilgilenmedir. Atatürk 1933'te "Benim gerçek mirasçılarım akıl ve bilim peşinde olanlardır," dediği zaman, hiç donmayacak, hiç durmayacak bir yenilenmeden söz ediyordu. (Cehaletten Kavramlara Kavramlardan Kurumlara Çağdaşlaşma Sancıları)
  • "Osmanlı'nın en büyük ve etkili mirası bu cehalettir. Biz cehaleti örgütlemekte devam ediyoruz. Osmanlı tarihi yeni zamanda yaşayan bir ortaçağdır. Bilimsel yetersizliği ve toplumun cehaleti ise matbaa karşıtlığı ile damgalanmıştır." (Gelecek)
  • Türkiye'nin bugünkü kültürel yapısı güzel yapıya olanak vermez çünkü güzelden anlayan bir toplum yok. Ancak kültürle güzele ulaşılabilir. Kültürle güzel alınabilir, parayla alınmaz! (Mimar Doğanlar...)
  • Hürem şahın bu cennet ağacı ya da yaprağı tasarımı dünya sanat tarihinde yoktur. (Cennetin Kapıları - Gates of Paradise)
  • Bugün Türkiye’nin kültürel intihara teşebbüs etmesinin kanıtı felsefe, sanat, müzik ve sporun okul programlarından çıkarılmış olmasıdır. Bunlarsız bilim-teknoloji de olamadığını idare eder gözükenler anlayamıyorlar. Felsefe ve sanat olmazsa bilimin, dolayısıyla teknolojinin de olması söz konusu değildir. (Cehaletten Kavramlara Kavramlardan Kurumlara Çağdaşlaşma Sancıları)
  • 21. yüzyılın başında İslamında yaşamsal sorun dünyaya katılmaktan başka bir şey yapılamayacağının anlaşılması ve evrensel çağdaşlık paradigmalarının uygulamaya konulmasıdır. Fakat bilim-teknoloji ile inanç arasında ilk ikisinin çalışmasına engel olmayan bir uygarlık pratiği gerekir ve bu kaçınılmazdır. Bu insanlık tarihinin temel mekanizmasıdır. Bundan kaçmak, kaçmayanların el ulağı olmak demektir. (Cehaletten Kavramlara Kavramlardan Kurumlara Çağdaşlaşma Sancıları)
  • Çok yaşlandığım halde, toplumun ne tür bilgisizlik aşamasında olduğunu daha anlayamadım. (Mimar Doğanlar...)
  • "Acaba Türkler mi klâsik İslâm uygarlığını ortadan kaldırdılar, yoksa klâsik İslâm uygarlığı hayatiyetini yitirdiği için mi, İslâm dünyası Türklerin elinde yeniden şekillendi?" (Doğan Kuban Yazıları Antolojisi 1.Cilt)
  • Eğer Osmanlı kültürünün sentetik niteliğini temsil edecek maddi bir örnek aranırsa bunu Selimiye'den daha iyi temsil edecek hiçbir nesne yoktur. (Osmanlı Mimarisi)
  • Boşluğa yakın ol, çok sakin ol. Bütün varlıklar gelişir, sonra eski hallerine dönerler. Bitkiler büyür, sonra köklerine dönerler. Bu dönüşe sükûnet denir. Bu sükûnet varlığın amacıdır ve değişmeyen bir ilkedir. Bu gerçeği anlamak aydınlanmaktır. (Lao Tzu Tao Yolu Öğretisi)
  • M.Ö 6. Yüzyılda Lao Tzu "bir yapının gerçeği döşeme ve duvarlarında değil, içindeki boşluklardadır" diyordu. (Mimarlık Kavramları)
  • Sanattır fakat Türkiye'de değil! (Mimar Doğanlar...)
  • Biz Batılılığı İngiliz sicimi, İsveç çeliği, Mercedes ve Alman bombasıyla eşdeşleştirmekten vazgeçip, bunları üreten bilgi ve teknolojiyle eşdeşleştirmeyi daha beceremedik, ne yazık ki! (Cehaletten Kavramlara Kavramlardan Kurumlara Çağdaşlaşma Sancıları)
  • Ayasofya sadece o zamana kadar görülmemiş bir teknik cesaret ve iç mekân güzelliği açısından değil, o çağ sanatının bütün yaratma olanaklarını göstermesi açısından da önemli bir sanat ürünüdür. (100 Soruda Türkiye Sanat Tarihi)
  • Ev planlarında açık galerinin anısı sürdüğü ölçüde bir süreklilikten söz edilebilir. Ancak ev planlarının içe dönüşüyle birlikte Anadolu evi en belirgin yaratıcı öğesini, "hayat"ını yitirmiştir; tam bir kentleşme ve içe dönüklük "hayatlı ev"in sonu olmuştur. (Türk Ahşap Konut Mimarisi)
  • "Mimari içinde yaşadığımız üç boyutlu mekanı veriyor. İşte bu mimarlık sanatının gerçeği. Sanatların işlevleri bazen üst üste gelir: Mimarlığın heykelle ve özellikle müzikle ortak nitelikleri var. Fakat onun sadece kendine özgü ve zevk veren bir yanı var. Mimarlığın mekan üzerinde monopolü var. Sanatlar içinde sadece o mekana gerçek değerini verir. Bizim çevremizi saran mekandan aldığımız bu zevk mimarlığın işidir. Resim mekanı görüntüler; şiir Shelley'inki gibi, o imgeyi anlatabilir; musiki onun bir benzeridir. Fakat mimari mekanla doğrudan ilgilidir. Mekanı malzeme olarak kullanır ve bizi ortasına yerleştirir." (Mimarlık Kavramları)
  • "Yeni bir evde bütün bir geçmiş yaşamaya gelir" Mekanın Poetikası (Türk Ahşap Konut Mimarisi)
  • I. Mahmut'un saltanatından itibaren, mimari dekorasyon bütün geleneksel görünüşünü yitirmiş, 18. yüzyılın ikinci yarısından sonra da minyatür ortadan kalkmıştır. (100 Soruda Türkiye Sanat Tarihi)
  • Herkes başa gelen bir durumun bir daha geri dönemeyeceğini söyleyip, bir daha eski günleri bulamayacağımızı yineleyip duruyor. Bunlarla birlikte suçlamalar başlıyor; gök suçlu, yer suçlu, sistem suçlu, insan suçlu, şu suçlu, bu suçlu. Kimse o andaki suçluların dışında, toplumsal kültürün altyapı noksanı, tutarlılık, bilgi, kurgu, tarihi birikim, yüzlerce yıl sürmüş politik yanlışlar, sahtekarlık, namussuzluk, adam kayırma, cahillik gibi tek bir kişiye bağlanamayacak genel nedenleri dile getirmiyor. (Cehaletten Kavramlara Kavramlardan Kurumlara Çağdaşlaşma Sancıları)