Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi - İsmail Cem Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi kimin eseri? Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi kitabının yazarı kimdir? Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi konusu ve anafikri nedir? Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi kitabı ne anlatıyor? Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi PDF indirme linki var mı? Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi kitabının yazarı İsmail Cem kimdir? İşte Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: İsmail Cem
Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9789944882088
Sayfa Sayısı: 476
Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Türkiye, öteki geri kalmış ülkelerle kıyaslanmayacak kadar köklü bir kültüre, tarihe, devlet geleneğine sahiptir; stratejik öneminden folklor çeşitliliğine uzanan ayrıcalıkları, bölgesel bir liderliğin potansiyel gücü, kalkınmanın insan ve kaynak şeklindeki hammaddeleri vardır. Ve bütün bu özelliklerine, 200 yıllık çabalarına rağmen Türkiye, geri kalmışlığı aşamamış bir ülkedir. Temeldeki bozukluğun, 600 yıllık tarihin ve günümüzdeki genel durumun incelenmesi sonucunda ortaya şöyle bir gerçek çıkmaktadır: Türkiye`nin asıl meselesi kalkınmayı sağlayacak birikimlerin yokluğu değil, yanlış yönde ve biçimde, kalkınmaya önder olamayacak sınıf ve zümrelerin önderliğinde kullanılmış olmasıdır. Birikimleri harekete geçirecek dinamiklerin yeterli olmayışıdır...
Türkiye`de bin yıllık bir kültürün süzgecinden geçmiş insan birikimi de vardır, hatta sermaye de. Mesele bunların yanlış kullanılmasından, ya da hiç kullanılmamasından doğuyor. Yani un da vardır, yağ da vardır, şeker de. Ancak, helvanın yapılması için uygulanan tarif hatalıdır...
Türkiye Cumhuriyeti`nin yetiştirdiği en değerli siyasetçilerden biri ve en uzun süre görev yapmış dışişleri bakanlarından olan İsmail Cem, aynı zamanda bir düşün adamıydı. Türkiye`nin yakıcı sorunlarını iyi kavramış, sahip olduğu geniş birikim sayesinde bu sorunları geçmişten bugüne, tarihten şimdiki zamana uzanan bir süreçte, neden-sonuç ilişkileri içinde ve bir model kapsamında açıklama yolunu seçmişti. Bu önemli düşünsel çabanın ilk ürünü sayılabilecek ve herkesin kolayca anlayacağı bir üslupla kâğıda dökülen Türkiye`de Geri Kalmışlığın Tarihi, son 35 yılın en çok okunan tarih eserlerinden biri olurken, en az bir veya iki kuşağın siyasal ve kültürel tercihlerini de şu veya bu ölçüde etkiledi.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İsmail Cem`in bütün eserlerinin basımına yayıncılık tarihimizin "kült kitapları"ndan biriyle başlamaktan mutluluk duyuyor.
Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi Alıntıları - Sözleri
- 1453'ten 1600'e kadar 48 Vezir-i azamın yalnızca dördü Türk soyundan gelmiştir.
- Osmanlı tarihinin 1550 yıllarına kadar süren ilk dönemini bize ileten ve yorumlayan tarihçilerin hemen hepsi bir noktada birleşiyor; Osmanlı köylüsünün çağın koşulları çerçevesinde benzerleriyle kıyaslanmayacak kadar düzenli ve güvenli bir yaşama sahip olması.
- Altın hırsının kamçıladığı keşiflerin ve sömürgelerin ilk sonucu, Avrupa'da görülmemiş çapta bir sermayenin birikmesi olacaktır. Batı tarafından ismi Barbar'a çıkarılan Osmanlıların hiç beklemedikleri bir talan ve vahşet, Türklerin üç yüzyılda sağlayamadığı zenginliği 30 yılda Avrupa'ya getirecektir.
- Geri kalmışlığın temel nedeni olan toprak mülkiyetinin amaç ve biçim değiştirmesi konusunda buraya kadar izlenen gelişmeler şöyle sıralanabilir: 1) Osmanlılarda toprak mülkiyeti kaide olarak devlete aittir. Dev let, bu toprakların sağladığı vergi gelirini, görevleri karşılığında memur-askerlere bırakmıştır. 2) Geleneksel Osmanlı düzeni, çağın koşulları çerçevesindeki üstün durumuna rağmen bazı hassas noktaları bünyesinde barındırmaktadır: Düzenin temeline karşıt olan iltizam uygulaması, kaçakçı liğin önlenememesi, esneklikten yoksun kanunlar gibi. 3) Batı'nın geçirdiği köklü değişim ona teknik bir ilerleme sağlamiş; biriken sermaye denizaşırı maceraları ve tekniği zorlamıştı. Bu gelişmenin sonucunda Avrupa'nın giriştiği dünya çapındaki talan, de ğerli madenlerin kıtaya akmasını sağlamıştı. Altın bolluğu ve büyüyen sanayinin ihtiyaçlarındaki artış, hammadde fiyatlarında çok hızlı bir yükselmeye neden olmuştu. 4) Deniz ticaretindeki ilerleme ve yeni denizyollarının keyfi Batı'dan Osmanlı memleketine yönelen ilk darbe olmuş, bunun sonucunda Asya'yla Avrupa'yı bağlayan kara ticareti yolları önemden dü şerek Osmanlıları büyük bir gelir kaynağından yoksun birakmıştı. 5) Parali Avrupa tüccarinin ucuz hammadde kaynağı olarak Osmanlı toprağına yönelmesi ve çok yüksek fiyat verebilmesi geniş ölçüde kaçakçılığa yol açmış, görülmedik bir hububat ve hammadde darliği Osmanlı ülkesini sarmıştı. 6) Bu darbeler, askeri harcamaların artması, gelir kaynaklarının kuruması, fethedilmiş yerlerin korunması gibi zorluklar içinde bunalan devletin büyük bir mali krizin içine düşmesine neden olmuştu. Artik devlet, ne yapıp edip para bulmak zorundadır. 7) Devletin bu durum karşısında yöneldiği kaynak, toprak geliri olmuş; geleneksel düzen bozularak toprak gelirinin memur askerlere bırakılması sisteminden vazgeçilmişti. Memur-askerler yerine, toprak gelirinin "mültezimlere ihale edilmesine başlanmıştı. Mültezimler, bu gelir karşılığında belirli bir parayı devlete ödemeyi taahhüt etmekteydi. Devlet, bütçesindeki açığı bu şekilde kapamak ümidindeydi. 8) Toprak rejimindeki değişim Osmanlı düzeninde bir ihtilal niteligindeydi. Toprak mülkiyeti hukuken devlette kalmakla beraber fiiliyatta özel mülkiyete doğru hızlı bir gidiş başlamıştı. Çağın bu büyük üretim aracı devletin kontrolünden çıkarak bireyci ekonomik güçlerin eline düşmüştü. 9) Düzenin yıkılması için, mülkiyetin hukuken el değiştirmesi şöyle dursun, kullanılış amacının değişmesi bile yetmiştir. Prof. Barkan'ın deyişiyle, "Timarli Sipahinin bu suretle yavaş yavaş tasfiyeye mahkum olması Osmanlı Imparatorluğu'nun klasik idare ve toprak rejiminin temellerinin büsbütün sarsılarak yeni doğan iktisadi kuvvetlerin eline müdafaasiz ve teşkilatsız terk edilmesi demekti." 10) Topraktaki değişimin kısa süreli ekonomik sonucu üretimin azalması, tarlaların meraya dönüşmesi ve görülmemiş bir kitliğim Anadolu'da belirmesi olmuştu. Uzun süreli sonuç ise, geri kalmışlık durumudur. Ana üretim aracında mülkiyet biçiminin değişmesi toplumun öteki temellerini ve kurumlarını da sarsmış: Türkiye, günümüze dek sürecek yoksul yolculuğuna koyulmuştu.
- Sayda Kralı, "Ellerim bana kâfi; hiçbir şeyi arzu etmediğim için hiçbir eksiğim olmadı."
- Daima din ile düşünce karşı karşıya getirilmiştir. Halbuki din,inanç alanına ait bir şeydir. İleri ve geri ise düşünce alanına aittir.
- Yunus Emre: Dervişlik baştadır, taçta değil. Hırkada değildir, saçta değildir; Allah'ı ararsan kalbinde ara: Kudüs'te, Mekke'de, Hac'da değildir.
- Daha iyisini tanımayan ve kıyaslama yapamayan bir insanın kendi yaşama şekliyle yetinip memnun olması olağandır. Bundan ötürü Eski Denge'deki bir toplum kendisini geri kalmış ve yoksul olarak görmez.
- 1787 yılında Rusya’ya yeniden savaş ilân edildiğin- de, devlet iflâsın eşiğine gelmiştir. Önceleri olduğu gibi bazı zenginlerin, görevden uzaklaştırılan vezirlerin malına yahut mirasına el koyarak ordu açığının kapatılmasına artık imkân kalmamıştır. Padişah, malî bunalım karşısın- da, devlet büyüklerinden iane toplanmasını, bir çeşit iç borçlanmaya gidilmesini düşünmektedir. Ancak bu yolda da başarı sağlanamayınca, Osmanlı zenginlerinden ümidikesen I. Abdülhamid «Cenab-ı hak lâyiklermi versin)) di- yerek Şeyh-ül îslâmdan fetva alacak ve «Dış borçlanmaayı tarihimizde ilk olarak deneyecektir
- Varolan insan gücünün yahut doğal kaynağın bir yeniliğe, yeni işe ayrılması bütün toplumun güvenliğini ve yaşantısını tehlikeye sokabilir. Günübirlik yaşamak zorunluğu ve. yatırımlara kaynak ayrılmaması eski dengedeki bir toplumun gelişmesine başlıca engeldir;
- "Haris budalalıktan sanır ki, fakir kendi tembelliği yüzünden fakir olmuş, zengin de çok çalışmasından dolayı nimete ermiştir."
- 1800 yıllarının Osmanlı toplumunu, halkın yoksulluğunu ve yalnizliğini, alacaklının ve memurun gaddarlığını, devletin umursamazlığını, o dönemin ünlü gazetecisi Ali Suavi, başından geçen bir küçük olayı naklederken, belki ciltler dolusu yazının başaramayacağı bir kesinlikle çiziyor. Ali Suavi, 1875'te Simav'da bulunduğu sırada nahiye müdür vekili olan arkasında kürkü; başında yeşil sarık, elinde tes bib, dudakları müsebbik ve mühellil, boynunda en'am kesesi asili Ha cı Hafizoğlu'nun makamında, şu hadiseye şahit olur: "Içeriye bir zaptiye bir köylü karı getirdi. Kari davam var dedi. Bi zim sofu Hacı Hafızoğlu kayıt ve tescili şer'an lazımdır deyup sağ eli ne bir kalem, sol eline bir kağıt aldı ve gözlerini süzerek... söyle dedi. Köylü karı köyünde dahi kimsesiz, evsiz barksız hizmetçi olduğu takririnden zahir oldu. Ta kadin ninesinden kalma olmak üzere cüm lesi yirmi kuruş eder etmez toprak tencere, keser sapı gibi birtakım eşyanın köylüsünden birinin zaptında olduğundan bahisle bunların ahiz ve tahsilini ciğer paralar niyazlarla rica etti. Müdür vekili müfredatı egyayı zincirleme kaydettikten sonra herif celbolunduğu halde inkir ederse isbat edebilip edemeyeceğine dair bazı sual ve cevap ile ademi isbat canibini bittercih herifi celp ve müdafaa lazım gelmeyeceği cevabiyesini verdi. Kadın ağlayarak kapıdan dışarı çıkmak istedi. Amma Hacı Hafizoğlu, kaşlarını çatup gözlerini belertüp kalın ses ile haykırdi ki kayıt ve tescil parasını ver de oyle gir. Fakir köylü para lafını duyunca dönüp aman ağa, merhamet et, benden para isteme dedi Hacı Hafızoğlu dedi ki: Müdür senin hizmetkärin mi Kaç saattir sen soyledin, işte ben yazdım (elindeki kağidi da gösteriyor) parami ver. Köylü şer an denince ne yapsun (şeriatin kestiği parmak acımaz), kaç para olduğunu sual eyledi... Hacı Hafızoğlu Şer'an altmuş kuruş dedi. Karı altmişi duyunca 'Aman ağa, Padişah başı için evladın başı için ben köyde hizmetçiyim, aman..." diye ağlamaya başladık ta müdür gerdanında delaili hâmil ve mühellil olduğu halde zaptiye ye tevcih hitap edup 'Al bu kadıncağızı, Kara müftüye götür ve de ki Hacı Hafızoğlu bu kadıncağızın yazdırdığı şeyler zahmeti için altmış kuruş resim istiyor... Kitaba baksın haber versin' dedi. Zaptiye karıyı odadan çıkardı. Biraz müddet sonra kadın ağlayarak zaptiye ile odaya girdi ve Kara müftünün kara kaplı kocaman kitaba bakıp öyledir altmiş kuruş lazım gelir dediğini ikrar eyledi. Lakin kendinin bunu vermeye kudreti olmadığından çocuğunu (yanında bir küçük oğlan çocuğu var idi) kasabada birine beslemelige vererek para tedarik et mesi zimminda zaptiyenin kendisi ile beraber dolaşmasına müsaade niyaz etti. Ol vechile de müsaade edildi. Gittiler. Iki saat sonra çocuksuz döndüler. Ağacı esnafından birine çocuğu yıllığı kırk kuruşa vermişler ve yirmi kuruşunu peşin almışlar. Bu yirmiyi Hacı Hafizoğlu'na verdiler... Yerimden firladim çıktım. Bu ne halet, bu ne itfa, bu ne şe riat... Ne hiyanet, ne isaet, bu ne devlet... diye düşüne düşüne müte essiren hasta oldum.
- Tabiatla yapılan mücadele öyle güçsüz silâhlarla yü- rütülmelidir ki, insan «savaşın bir tarafı değil, tabiatın bir parçasıdır.»
Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Geri kalmışligimizin nedenini neredeyse sadece toprak vergisi sistemindeki değişikliğe bağlayarak bende büyük hayal kırıklığı uyandıran kitap. Cesur ve dürüst önermeler yok. Bir gecede cahil kaldıkçıların tezine benzer biçimde, tek bir nedenden geri kaldik anlamı çıkmış adeta. Osmanli'nin soran, sorgulayan düşünür, filozof, sanatçi, siyasetçi ve halk kitlesinin çok kısıtlı olmasi peki? Bizde Rönesans'in, sanayi devriminin olmayışı? Dini itikatlarin topluma etkileri? Bunlar birçok muhtemel sebepten sadece birkaçı olarak ortaya konamaz mıydı? Ne diyim, sebep meğer tımar sisteminden iltizam sistemine gecilmesiymis. Peki. (kivanc ozsahin)
Çözüm aramak için öncelikle ortada bir sorun olduğunu kabul etmek gerekir. İktidarını yalanlar üzerine kuran güçler daima sorunların üzerini örter dolayısıyla hiçbir çözüm üretmeden toplumların hem bugününü hem yarınını çalar. Bu kitabı öncelikle dert edindiği konu açısından tebrik ve takdir etmek gerekir. Türkiye'de geri kalmışlığı esasında Osmanlı'nın çağdaşlaşma süreci ile başlatan yazar daha en baştan sahip olduğumdan başka bir bakış açısı ortaya koydu. Batının liberal ekonomisinin Türk toplumuna uygun olmadığı uzunca anlatılmış. Tarihsel veriler ile desteklenmiş. Türk burjuvazisinin istenen seviyeye bir türlü gelemediğine ben de kaniyim lakin Türkiye'de (ve Osmanlı'da) liberal politikaların yeterince layıkıyla pratik edilmediğini düşünüyorum. Toplumumuzun geçmişteki yaşayışı sosyalist ideale yakınlığı ile değerlendirilerek övülmüş ve daha sonraki liberal ekonomiye ayak uyduramamamız buna bağlanmış. Türkiye'de burjuvazi olma imkanı zaten belli bir güce sahip olanların elindeydi. Başlangıçta Avrupa'da da böyle oldu muhakkak ancak kıyıda köşede kalmış bireysel yetenekleri keşfedip parlatmak konusunda çok ilerlediler. Buna imkan veren kurumlar inşa ettiler. İnsanların cesaretini perçinleyen adalet mekanizmasını kurdular. Çağdaşlaşma sadece ekonomik yapıyı ve günlük yaşayış pratiklerini kopyalamak ile olamazdı, olmadı. Kitapta bakış açımı zenginleştiren çok fazla şey var. Örneğin Batılılaşma hareketine karşı verilen dini tepkinin ekonomik temellere dayandığı temellendirilerek anlatılmış. Değerli çok güzel fikirler edindim. (Emre Köse)
Türkiyenin tarihi ve neden geri kaldığına dair cidden çok kapsamlı bir çalışma , yazarın kendi hayatını ve kariyerini incelemenizide öneririm eski dış işleri bakanıdır Sinan Cem en uzun görevde kalan 4 cü dış işleri bakanı aynı zamanda kitapta bulucaklarınız Osmanlı imparatorluğu toprak yapısı ve ekonomisi Osmanlıda ilk bozulmalar Tc nin ilk yılları ve bozulmaları Dp dönemi borçlanmalar ve yozlaşmalar benım için kitabın tek eksisi çook uzun olmasıydı cidden mahfoldum bitirene kadar cok cok uzadı ve sıkıldım zaman zaman onun dısında tez yazmak istiyenler ve konu hakkında cidden kapsamlı araştırmak istiyenler okumalı biraz akademik bir kitap başlangıç ayarında diyemem iyi okumalar ... (Kemal Gündoğdu)
Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi PDF indirme linki var mı?
İsmail Cem - Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı İsmail Cem Kimdir?
İsmail Cem İpekçi (d. 15 Şubat 1940, İstanbul - ö. 24 Ocak 2007, İstanbul), Türk siyasetçi ve gazeteci. 1997 ile 2002 yılları arasında Türkiye Dışişleri Bakanı.
1959 yılında Robert Lisesi'nden, 1962 yılında Lozan Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Ertesi yıl Milliyet'te gazeteciliğe başladı. 1964'ten 1969'a değin Cumhuriyet gazetesinde çeşitli konularda incelemeleri yayımlandı, 1964-66 yılları arasında bu gazetenin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 1971-1974 arasında Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İstanbul Şubesi Başkanlığını yürüttü.
CHP-MSP koalisyon hükümeti döneminde TRT Genel Müdürlüğü görevinde bulundu (1974-1975). I. Milliyetçi Cephe hükümetince genel müdürlükten alınması ve Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararına karşın görevine iade edilmemesi iktidarla muhalefet arasında uzun süren tartışmalara yol açtı. 1975'te Ercan Arıklı ve Kadri Kayabal ile birlikte Politika gazetesini kurdu ve bu gazetenin hem başyazarlığını hem yayın yönetmenliğini yaptı. 1991'de Paris Siyasal Bilgiler Enstitüsü'nde siyaset sosyolojisi dalında yüksek lisans yaptı.
Siyasi yaşamı
1985'te Halkçı Parti (HP) ile Sosyal Demokrasi Partisi'nin (SODEP) birleşmesiyle kurulan Sosyaldemokrat Halkçı Parti'nin (SHP) Merkez Karar ve Yönetim Kurulu'nda görev aldı. Partinin Haziran 1987'de yapılan 3. Olağanüstü Kongresi'nde de Parti Meclisi'ne ve Merkez Yürütme Kurulu üyeliğine seçildi. 1987 genel seçimleri'nde SHP listesinden İstanbul milletvekili seçildi. Parti içinde Deniz Baykal'la birlikte "Yeni Sol" denen grupta yer aldı, bu dönemde yazdıklarıyla Anadolu Solu'nun teorisyeni olarak öne çıkarıldı. 25-26 Haziran 1988'de yapılan SHP II. Kurultayı'nda genel başkanlık yarışına girdiği Erdal İnönü'ye karşı yenildi. 1991 genel seçimleri yine SHP listesinden İstanbul milletvekili seçildi.
1992’de Baykal'la birlikte SHP'den ayrılarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) yeniden oluşumunda önemli rol oynayan Cem, 1993 cumhurbaşkanlığı seçimine CHP adayı olarak katıldı. 7 Temmuz 1995’te 50. Hükümet'te Ercan Karakaş’tan boşalan Kültür Bakanlığı görevini üstlendi.
Zamanla Deniz Baykal'ın çekirdek kadrosundan uzaklaşan Cem, 1995 genel seçimleri öncesinde beklenmedik bir kararla CHP'den istifa ederek Demokratik Sol Parti'ye (DSP) geçti; bu partiden Kayseri milletvekili seçildi. DSP TBMM Grup Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi (1996). 30 Haziran 1997 tarihinde kurulan 55. Hükümette Dışişleri Bakanlığı görevine atandı, bakanlık görevini 56. ve 57. hükümetlerde de sürdürdü. Bakanlığı döneminde özellikle Avrupa Birliği (AB)-Türkiye ilişkilerine yoğunlaşan Cem, Türkiye'nin Aralık 1999'da AB adayı olmasında ve Yunanistan ile ilişkilerin düzeltilmesinde etkili rol oynadı.
11 Temmuz 2002'de, Başbakan ve DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in bozulan sağlığı ve buna bağlı olarak hem hükümetin hem de hükümetin en büyük ortağı olan DSP'nin kan kaybettiğini düşünerek, hükümet ve Demokratik Sol Parti'nin artık işlevini yitirdiği gerekçesiyle dışişleri bakanlığı görevinden ve DSP'den istifa etti.[2] Kısa süre sonra Yeni Türkiye Partisi'nin (YTP) kuruluşuna katıldı ve bu partinin genel başkanlığına getirildi (22 Temmuz 2002). YTP'nin beklenen ilgiyi görememesi üzerine, Deniz Baykal'ın çağrısıyla 2004 yılının ekim ayında YTP'nin Cumhuriyet Halk Partisi'ne katılma kararı alındı. Bu karar üzerine genel başkanlık görevi de sona eren Cem, CHP’nin 24 Ocak 2005’te yapılan 13. olağanüstü kurultayında Parti Meclisi üyeliğine seçildi. Bu görevi dışında Bilim ve Kültür Platformu Başkanı ve genel başkan başdanışmanı olarak görev yaptı.
İsmail Cem, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en uzun süre görev yapan 4. dışişleri bakanıdır. 18 ve 19. dönem İstanbul, 20 ve 21. dönem Kayseri milletvekilliği yaptı. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) ve Batı Avrupa Birliği (BAB) Asamblesi üyeliklerine seçildi (1987-1996). AKPM Sosyalist Gurubu Başkanvekilliğine seçildi (1989-91), (1993-95). AKPM ve BAB Asamblesi Türk Parlementer Gurubu Başkanlığına seçildi (1996). Avrupa Medya Enstitüsü Danışma Kurulu üyeliği yaptı.
Elçin Cem ile evli olan İsmail Cem, İpek ve Kerim adlarında iki çocuk babasıydı.
Vefatı
İsmail Cem, 26 Aralık 2006'da akciğer kanseri tedavisi için yatırıldığı İstanbul Cerrahi Hastanesi'nde 15 Ocak'tan itibaren enfeksiyon nedeniyle yoğun bakıma alınarak antibiyotik tedavisi görmeye başlamıştı. İsmail Cem, 24 Ocak 2007 saat 09:50'de vefat etti. Cenazesine aynı dönem çalıştığı meslektaşı Yunanistan eski Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu da katılmış, Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabrine çiçek ve toprak atmıştır. Yorgo Papandreu 9 Ekim 2009 tarihli Türkiye ziyareti kapsamında iki ülke (Türkiye-Yunanıstan) arasında dostluğu başlattığı için İsmail Cem 'in mezarına zeytin dalı getirdi.
2010 yılında Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı (AKSAV) tarafından İsmail Cem Televizyon Ödülleri düzenlenmeye başlandı.
Yayımlanmış Eserleri
Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi, 512 sayfa, Can, ISBN 975-510-791-6
Türkiye Üzerine Yazılar
12 Mart (1674-1977, 2 cilt)
TRT'de 500 Gün (1975)
Siyaset Yazıları (1980)
Geçiş Dönemi Türkiye'si 1981-1984 (1984)
Sosyal Demokrasi ya da Demokratik Sosyalizm Nedir, Ne Değildir ve Uygulanabilirliği, 311 sayfa, Can, (1984) ISBN 975-510-801-7
Mevsim (1985)
21. Yüzyılda Türkiye
Türkiye'de Sosyal Demokrasi
Engeller ve Çözümler (1987)
Yeni Sol, Sol'daki Arayış, 340 sayfa, Can, ISBN 975-8440-16-0
Gelecek İçin Denemeler, 344 sayfa, Can, ISBN 975-8440-18-7
Türkiye, Avrupa, Avrasya I, Strateji-Yunanistan-Kıbrıs, 298 sayfa, İstanbul Bilgi Universitesi (2004), ISBN 975-6857-88-9
Avrupa'nın Birliği ve Türkiye, 364 sayfa, İstanbul Bilgi Universitesi (2005), ISBN 975-6176-27-X
Hakkında Yayımlanmış Eserler
Can Dündar (2010), Ben Böyle Veda Etmeliyim & İsmail Cem Kitabı, 297 sayfa, Türkiye İş Bankası Yayınları, ISBN 994-4882-53-8
Ozan Örmeci (2011), Bir Türk Sosyal Demokratı: İsmail Cem, 320 sayfa, AKY Yayınları, ISBN 605-6157-04-2
Ozan Örmeci (2011), Portrait of a Turkish Social Democrat: İsmail Cem, 356 sayfa, Lambert Academic Publishing, ISBN 384-4328-51-3
Ödülleri
İsmail Cem, Türk-Yunan dostluğuna yaptıkları katkıdan ötürü, Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu ile birlikte 2000 yılında, merkezi New York'ta bulunan Doğu-Batı Enstitüsü'nce "Yılın Devlet Adamı Ödülü"ne layık görüldü.
Ekovitrin Dergisi'nce verilen 'Yılın Starları' ödülleri kapsamında, 2002 yılında "Yılın Bakanı" seçildi.
Türkiye'ye yaptığı başarılı hizmetlerden ötürü Türk Kalp Vakfı tarafından "Sakıp Sabancı İyi Kalp Ödülü" ne layık görüldü.
Merkezi İsviçre'de bulunan Dünya Ekonomi Forumu'nca hazırlanan "Rüya Hükümeti"nde İsmail Cem de "en başarılı 4 dış politikacıdan biri" sıfatıyla yer aldı.
Türkiye ve Yunanistan arasındaki barışa katkılarından dolayı İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nce 1999 Şehit Gazeteci Hasan Tahsin Gazetecilik Altın Heykel Yarışması, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı Büyük Jüri Özel Ödülü'ne layk görüldü.
İsmail Cem Kitapları - Eserleri
- Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi
- Sosyal Demokrasi ya da Demokratik Sosyalizm Nedir, Ne Değildir
- Tarih Açısından 12 Mart
- Gelecek İçin Denemeler
- Soldaki Arayış
- Türkiye Üzerine Araştırmalar
- TRT'de 500 Gün
- Türkiye, Avrupa, Avrasya - 1.Cilt
- Yeni Sol
- Geçiş Dönemi Türkiyesi
- Engeller ve Çözümler
- Türkiye, Avrupa, Avrasya - 2.Cilt
- Siyaset Yazıları
İsmail Cem Alıntıları - Sözleri
- Sosyal demokrat niteliğindeki CHP bile, sola ciddi şekilde niyetlendiği 1972 sonrasında bir kimlik bunalımından pek kurtulamamıştır. (Sosyal Demokrasi ya da Demokratik Sosyalizm Nedir, Ne Değildir)
- "Haris budalalıktan sanır ki, fakir kendi tembelliği yüzünden fakir olmuş, zengin de çok çalışmasından dolayı nimete ermiştir." (Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi)
- << Kimlik >>, bir insanın, bir topluluğun ya da bir toplumun kendi ifadesini bulduğu kendini özdeş gördüğü ortak değer yargılarının bütünüdür... İnsanın kendini öncelikle nasıl gördüğüyle, hangi niteliklerle özdeşleştirdiğiyle, başkalarıyla paylaşılmış hangi ortak özelliklerde kendini bulduğuyla, <
>, yakından bağlantılıdır... (Sosyal Demokrasi ya da Demokratik Sosyalizm Nedir, Ne Değildir) - Osmanlı tarihinin 1550 yıllarına kadar süren ilk dönemini bize ileten ve yorumlayan tarihçilerin hemen hepsi bir noktada birleşiyor; Osmanlı köylüsünün çağın koşulları çerçevesinde benzerleriyle kıyaslanmayacak kadar düzenli ve güvenli bir yaşama sahip olması. (Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi)
- Geçmişiyle hesaplaşmaktan korkan siyasetlerin ortak zaafı, geleceği dünde aramalarıdır. Çünkü, hesaplaşılmayan geçmiş, kutsallaştırılır. Ardından, eski reçetelerin zaman ötesi bir geçerlilik taşıdığı sanılır. Sonra, tozlu raflardan indirilmiş bu reçetelerle, günümüzün hastalıklarına şifa aranır. (Soldaki Arayış)
- Sayda Kralı, "Ellerim bana kâfi; hiçbir şeyi arzu etmediğim için hiçbir eksiğim olmadı." (Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi)
- Geri kalmışlığın temel nedeni olan toprak mülkiyetinin amaç ve biçim değiştirmesi konusunda buraya kadar izlenen gelişmeler şöyle sıralanabilir: 1) Osmanlılarda toprak mülkiyeti kaide olarak devlete aittir. Dev let, bu toprakların sağladığı vergi gelirini, görevleri karşılığında memur-askerlere bırakmıştır. 2) Geleneksel Osmanlı düzeni, çağın koşulları çerçevesindeki üstün durumuna rağmen bazı hassas noktaları bünyesinde barındırmaktadır: Düzenin temeline karşıt olan iltizam uygulaması, kaçakçı liğin önlenememesi, esneklikten yoksun kanunlar gibi. 3) Batı'nın geçirdiği köklü değişim ona teknik bir ilerleme sağlamiş; biriken sermaye denizaşırı maceraları ve tekniği zorlamıştı. Bu gelişmenin sonucunda Avrupa'nın giriştiği dünya çapındaki talan, de ğerli madenlerin kıtaya akmasını sağlamıştı. Altın bolluğu ve büyüyen sanayinin ihtiyaçlarındaki artış, hammadde fiyatlarında çok hızlı bir yükselmeye neden olmuştu. 4) Deniz ticaretindeki ilerleme ve yeni denizyollarının keyfi Batı'dan Osmanlı memleketine yönelen ilk darbe olmuş, bunun sonucunda Asya'yla Avrupa'yı bağlayan kara ticareti yolları önemden dü şerek Osmanlıları büyük bir gelir kaynağından yoksun birakmıştı. 5) Parali Avrupa tüccarinin ucuz hammadde kaynağı olarak Osmanlı toprağına yönelmesi ve çok yüksek fiyat verebilmesi geniş ölçüde kaçakçılığa yol açmış, görülmedik bir hububat ve hammadde darliği Osmanlı ülkesini sarmıştı. 6) Bu darbeler, askeri harcamaların artması, gelir kaynaklarının kuruması, fethedilmiş yerlerin korunması gibi zorluklar içinde bunalan devletin büyük bir mali krizin içine düşmesine neden olmuştu. Artik devlet, ne yapıp edip para bulmak zorundadır. 7) Devletin bu durum karşısında yöneldiği kaynak, toprak geliri olmuş; geleneksel düzen bozularak toprak gelirinin memur askerlere bırakılması sisteminden vazgeçilmişti. Memur-askerler yerine, toprak gelirinin "mültezimlere ihale edilmesine başlanmıştı. Mültezimler, bu gelir karşılığında belirli bir parayı devlete ödemeyi taahhüt etmekteydi. Devlet, bütçesindeki açığı bu şekilde kapamak ümidindeydi. 8) Toprak rejimindeki değişim Osmanlı düzeninde bir ihtilal niteligindeydi. Toprak mülkiyeti hukuken devlette kalmakla beraber fiiliyatta özel mülkiyete doğru hızlı bir gidiş başlamıştı. Çağın bu büyük üretim aracı devletin kontrolünden çıkarak bireyci ekonomik güçlerin eline düşmüştü. 9) Düzenin yıkılması için, mülkiyetin hukuken el değiştirmesi şöyle dursun, kullanılış amacının değişmesi bile yetmiştir. Prof. Barkan'ın deyişiyle, "Timarli Sipahinin bu suretle yavaş yavaş tasfiyeye mahkum olması Osmanlı Imparatorluğu'nun klasik idare ve toprak rejiminin temellerinin büsbütün sarsılarak yeni doğan iktisadi kuvvetlerin eline müdafaasiz ve teşkilatsız terk edilmesi demekti." 10) Topraktaki değişimin kısa süreli ekonomik sonucu üretimin azalması, tarlaların meraya dönüşmesi ve görülmemiş bir kitliğim Anadolu'da belirmesi olmuştu. Uzun süreli sonuç ise, geri kalmışlık durumudur. Ana üretim aracında mülkiyet biçiminin değişmesi toplumun öteki temellerini ve kurumlarını da sarsmış: Türkiye, günümüze dek sürecek yoksul yolculuğuna koyulmuştu. (Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi)
- TRT'nin görevi iktidarların sesi olmak değildir. Bütün Türkiye'nin tek sesi olmak gibi, bir yayın aracı için ölçüsüz bir iddiayla ortaya çıkmak da değildir. TRT'nin görevi, bütün Türkiye için çok önemli bir haber ve kültür aracı olmaktır. (TRT'de 500 Gün)
- 1453'ten 1600'e kadar 48 Vezir-i azamın yalnızca dördü Türk soyundan gelmiştir. (Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi)
- Bizim işçimizin çok büyük bölümü tarım kökenlidir. Kendisi değilse bile, çoğu durumda babası tarımdan gelmiştir... << Birinci Kuşak İşçileri >> ülkemizde büyük çoğunluktur. Türk Sosyal Demokrasi 'sinin temeli olması gereken kitle, çevre ve aile olarak, toplumsal köken olarak, birey düzeyindeki bir işçi geleneğinden çoklukla yoksundur... (Sosyal Demokrasi ya da Demokratik Sosyalizm Nedir, Ne Değildir)
- Daima din ile düşünce karşı karşıya getirilmiştir. Halbuki din,inanç alanına ait bir şeydir. İleri ve geri ise düşünce alanına aittir. (Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi)
- Tabiatla yapılan mücadele öyle güçsüz silâhlarla yü- rütülmelidir ki, insan «savaşın bir tarafı değil, tabiatın bir parçasıdır.» (Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi)
- Özgürlük, insanları daha eşit kıldığı zaman en değerli konumuna gelir; eşitlik, herkesin paylaştığı özgürlükleri en yüksek düzeyine çıkardığında, en olgun biçime ulaşır. Demokratik sosyalizmin gücü, eşitlik ve özgürlük arasında kurduğu bütündür. (Sosyal Demokrasi ya da Demokratik Sosyalizm Nedir, Ne Değildir)
- Eşitsizlik, seçkincilik, güçlülere daha fazla özgürlük... Ve bunların topluma daha faydalı olduğu iddiaları... Daha da önemlisi, bu iddiaların toplum tarafından büyük ölçüde kabulü... Bir tür tevekkülle karşılanıp, kadere rıza gösterilmesi... (Sosyal Demokrasi ya da Demokratik Sosyalizm Nedir, Ne Değildir)
- Toplumun “akil” takımı, toplumun “yönetici” kesimi, toplumun “tuzu kuru” olanları, gözlerinin önündeki bu sessiz ve yavaş ölümü, bir bakıma sessiz ve yavaş intiharı, kayıtsız seyrediyor (Gelecek İçin Denemeler)
- “Hak sahibi” olarak görülen, “hakkı tanınan,” hakkının “gereği yerine getirilen” insan ya da birey yoktur. Ekonominin sahibi devlet olduğunda da yoktur, sermaye olduğunda da yoktur. Ya ne vardır? Yaptıklarına “göz yumulan;” vatandaş olarak değil, “tebaa” gibi görülen; hak sahibi olmaya değil, destekleme fiyata lâyık bulunan bir “insan” vardır. Onun ekonomiye katılımı, kararlarda yer alması, işyerinde etkin olması günümüzün ekonomi anlayışında bile vardır. (Gelecek İçin Denemeler)
- İsveç'in özgürlükçü alışkanlıkları, 1766'nın anayasa hareketinden başlayarak olmuştur. Yayın özgürlüğü ve devletin bütün işlemlerinin kamuya açıklanması gibi özellikler, daha bu dönemde edinilmiştir... Öte yandan İsveç, çok erken tarihlerden başlayarak, etkin ve akılcı bir bürokrasiye sahip olmuştur... Bürokrasinin bu nitelikleri, İsveç vatandaşında kurallara ve yasalara uyum gösterme alışkanlığının gelişmesini kolaylaştırmıştır... Öte yandan İsveç'in tarihinde ihtilal yoktur, son iç savaş örnekleri, 16 yüzyılın köylü isyanlarında yaşanmıştır... Tek hükümet darbesi girişimi 1809'dadır. Ülkenin geçirdiği hukuksal yapı değişimleri de genel oy' un ve parlementerizmin gerçekleşmesi de, barışçı bir mücadele ortamında ve kurumsal-anayasal süreklilik içinde gerçekleşmiştir... (Sosyal Demokrasi ya da Demokratik Sosyalizm Nedir, Ne Değildir)
- 1787 yılında Rusya’ya yeniden savaş ilân edildiğin- de, devlet iflâsın eşiğine gelmiştir. Önceleri olduğu gibi bazı zenginlerin, görevden uzaklaştırılan vezirlerin malına yahut mirasına el koyarak ordu açığının kapatılmasına artık imkân kalmamıştır. Padişah, malî bunalım karşısın- da, devlet büyüklerinden iane toplanmasını, bir çeşit iç borçlanmaya gidilmesini düşünmektedir. Ancak bu yolda da başarı sağlanamayınca, Osmanlı zenginlerinden ümidikesen I. Abdülhamid «Cenab-ı hak lâyiklermi versin)) di- yerek Şeyh-ül îslâmdan fetva alacak ve «Dış borçlanmaayı tarihimizde ilk olarak deneyecektir (Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi)
- Bizatihi sol, bir değişimdir; değişim solun karakteridir. (Sosyal Demokrasi ya da Demokratik Sosyalizm Nedir, Ne Değildir)
- Yurttaşın yüreği ağzında, şu siyasetçiler bakalım bu kez bize ne oyun oynayacak diye bekliyor. (Gelecek İçin Denemeler)