Türklerin İslamı Kabulü - Osman Karatay Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Türklerin İslamı Kabulü kimin eseri? Türklerin İslamı Kabulü kitabının yazarı kimdir? Türklerin İslamı Kabulü konusu ve anafikri nedir? Türklerin İslamı Kabulü kitabı ne anlatıyor? Türklerin İslamı Kabulü PDF indirme linki var mı? Türklerin İslamı Kabulü kitabının yazarı Osman Karatay kimdir? İşte Türklerin İslamı Kabulü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Osman Karatay
Yayın Evi: Kripto Yayınları
İSBN: 9786054991778
Sayfa Sayısı: 224
Türklerin İslamı Kabulü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Türklerin İslam'ı kabulü tarihteki en önemli olaylardan biridir. En az İslam'ın ortaya çıkışı kadar önemli ve etkilidir. Daha önce Araplar ve bağlılarının dini olan İslam, Türklerle birlikte evrensellik kazanmıştır. Fakat bu önemli konuya tarihçice yaklaşımı fazla bulamıyoruz. Duygu ve yargılar daima önde duruyor. Mevcut eserlerde İslamlaşma sürecinin ayrıntılı hikayesi anlatılsa da, tahlili pek yapılmamıştır. Bu kitap belki herkesi kızdıracaktır ama herkesin de onaylayacağı gerçekleri dile getiriyor.
Prof. Dr. Osman Karatay daha önce "İran ile Turan" ve "Türklerin Kökeni" adlı kitaplarıyla eski Avrasya'nın etnik yapısını hallaç etti ve "Bey ile Büyücü" adlı eseriyle İslam öncesi toplumun inanç dünyasını ayrıntıyla inceledi. "Hazarlar" ve "İlk Oğuzlar" adlı kitapları ise İslam'ın ortaya çıktığı günlerdeki en önemli iki Türk topluluğunun ayrıntılı tarihlerini içeriyor. Bu kitap işte bu temeller üzerine kurulmuştur ve Türklerin İslamlaşma sürecinin tahlilini içermektedir.
Türklerin İslamı Kabulü Alıntıları - Sözleri
- İslam kadar Hristiyanlık da devlet dinidir, sadece başlangıç aşamalarında farklılıklar vardır. Fark şu ki İslam kendi imparatorluğunu kurmuş, Hristiyanlık ise tarihin en uzun ömürlü imparatorluğunun içine sızarak dönüştürmüştür.
- Karluklar bile Talas’tan sonra Müslüman olmadılarsa bunu genelleyip bütün Türklere teşmil etmek, tarihteki gerçeklerle hiçbir şekilde bağdaşmamaktadır. Kaderin çok garip bir cilvesidir, karluklar bundan iki buçuk asır sonra Talas için Müslümanlarla iki defa savaşacaklardır.
- Konuyu genel olarak değerlendiren Vaglieri, İslam’ın tebliğine yönetimin kayıtsız kalmasını vurgular ve yerlilerin buna rağmen Müslüman oluşunu başta yeni efendilere yakın olma ve onların imtiyazlarını paylaşma isteği ile yorumlar. E. Esin ise Emevilerin çok cizye almak maksadıyla Horasan ve Türkistan halkının Müslüman olmasını önlediklerine inanır.
- Çinlilerin, kuşkusuz Talas Savaşı’yla kısıtlı olmayan Batı Türkistan ilerleyişlerinin kesilmesi dışında, bu savaşın önemli bir sonucu, esir alınıp Semerkant’a getirilen 20.000 Çinli arasındaki kağıt ustalarının burada kağıt üretimini başlatması ve kağıdın kademeli olarak Batı’ya kadar yayılması suretiyle dünyanın entelektüel çehresinin değişmesi olarak gözüküyor.
- Barthold’un dikkat çektiği tarihi tezat, Oğuz ve Karlukların Müslüman olduktan sonra İslam ülkelerini hedef almaları, Oğuzların Horasan ve İran’ı, Karlukların ise Maveraünnehr’i ele geçirmeleridir. Türkler kılıç zoruyla Müslüman olmadılar; Müslüman olduklarında kılıç onların elindeydi, onlar hakimdi. Onları zorlayan tek şey kendi iradeleriydi. Bu yüzden, gönüllü olarak, ellerinde kılıçlarıyla bu yeni dine giren Türklerin aslında en baştan “Türk İslam”ına, yani kendilerine sunulana değil, kendi kabul ettiklerine girdiklerini söylemek yanlış olmayacaktır.
- İslam’ın siyasi bir çözüm sunarak örnek bir toplum düzeni oluşturmasının diğer insanları etkilemesi ve celbetmesi beklenir. Ancak ilk asır boyunca Orta Asyalıların gözlemledikleri şey, Müslümanların kendi içinde siyasi bir düzen ve asayiş oluşturamamış olmalarıydı. Valiler ve komutanlar sürekli birbirleriyle ve Şam ile cebellişiyor, isyan ediyor, birbiri aleyhine dolap çeviriyorlardı.
- Eski Türk inancını İslam’a benzetmeye çalışma gibi bir çabamız yok; buna gerekte yok çünkü inançların benzeşmesinin kabulü hızlandıracağı önermesinin sosyolojik bir gerçekliği olmadığına inanıyoruz. İnsan kendisinde var olanı değil, olmayanı almaya meyillidir. Bizim örneğimizde hem eski savlardaki bu benzeşme ivmesi gerçekleşmemiş ve İslam, bu dönemde Türkler arasında yayılmamıştır hem de Türkler veya başka topluluklar eski inançlarına hiç benzemeyen, hatta hayat tarzlarına çok aykırı gelen inançları da benimsemişlerdir.
- Türklerin İslamlaşmasının ilk asırlarında tasavvufun etki ve katkısını tartışabiliriz ama şu son asırlardaki geri kalmışlığımızda tarikatların etki ve katkısının birinci sırada olduğunu görmek zor değildir.
- Erenlerin kerametleriyle “kafir” muhataplarını etkilemesi gibi bir şeyin de Türkler nezdinde hayranlık uyandıracak bir yol olduğunu düşünemeyiz. Türklerin kendi din adamları olan kamlar zaten derunî kimselerdi; onlar sürekli “keramet” gösteriyorlardı ve hatta yada taşı ile yağmur yağdırılması örneğinde olduğu gibi, yaptıklarıyla Arapları etkiliyor veya dehşete düşürüyorlardı.
- Fethedilen topraklardaki Arap olmayan kimseler de bu uygulamadan istifade ile Müslüman olmakla bir Arap’ın himayesini kazanmış sayılıyordu ve kendilerine “mevla” (çoğulu “mevali”) deniyordu. Emevi Dönemi’nde bunlar ikinci sınıf olarak görülüyordu. Aynı safta namaz kılmamaktan aynı sofrada yemek yememeye kadar oturmuş bir ayrımcılık vardı. Bu Arap olmayan Müslümanlar çoğu kez gayrimüslim hukukuna tabiydiler ve onlarla aynı vergiyi veriyorlardı.
Türklerin İslamı Kabulü İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Yıllardır ülkemizde hatta zaman zaman dünyada tartışma konusu olan Türk milletinin İslamı kabulü ve ona uyum sağlama süreci hem kronolojik hem de sosyolojik olarak ele alınmış. Türk milletinin Müslüman olma süreciyle ilgili iki baskın görüş var: birincisi Türklerin İslamı kılıç zoruyla kabul edip Arap emperyalizmine maruz kaldığı, ikincisi ise İslam dininin Türk töresine çok benzediği için kabul gördüğü. Bu kitap bu iki baskın görüşü de yerle yeksan ediyor. Keyifli okumalar dilerim. (Raci)
Türkler nasıl Müslüman oldu ???: Kitap kısa ve öz olarak Türklerin İslam'a geçişini dönemin şartları ve sosyolojik gerçekler ışığında değerlendirmiştir. Yapılan değerlendirmeler hem akla hem dönemin kaynaklarına hem de tarih metodolojisine ve bilimsel bilgi üretimine uygundur. Keyifle okunabilecek bir kitap diyebilirim. Türkler, kimine göre Kuteybe bin Müslim'in kılıç zoruyla kimine göre ise güle oynaya Müslüman oldu. Tartışma bir çok platform ve yayında bu doğrultuda tartışılıyor. Oysa gerçek tüm bunlardan çok farklı. İslamın 640'lı yıllar itibariyle Arabistan coğrafyasından çıkıp İran, Kafkaslar ve Türkistan coğrafyasına dayanmıştır. İran'da tam manasıyla hakimiyeti sağlayan İslam-Arap orduları Emeviler Dönemi ile birlikte Kafkasya ve Türkistan kapılarına ulaşmıştı. Bu dönemde kuzeyde Kafkaslarda Hazarlar, doğuda Horasan'da ise Göktürk hakimiyetine tabi Türgişler hakim güçtü. Emevilerin buraya gelmesi ilk evrede akın boyutunda oldu. Bölgeye akımlar düzenleyen Emeviler kalıcı olmadı. Ancak 705 tarihi itibariyle bölgeye vali olarak atanan Kuteybe bin Müslim, Emevilerin otoritesini Horasan'da hissettirmeye başladı. Kuteybe bin Müslim savaş ve çatışmalarla bölgede hakimiyet kurmaya çalıştı. Bu durum halkın tepkisine neden olurken dönem dönem ciddi karşı durmalar yaşandı. Neticede 715 yılında Emevi Halifesi karşı başlattığı isyanda Kuteybe öldürüldü. 715 yılı sonrasında ise bölgede güçlü hale gelen Türgişler, Emevilerle büyük mücadalelere girişti. Kafkaslarda da durum Horasan'dan farklı değildi. Kafkaslarda güçlü bir devlet konumunda bulunan Hazarlar ile istilacı Emeviler arasında büyük savaşlar yaşandı. 740'lı yıllarda Emeviler çökmeye başladığında, Emevilerin yürüttüğü çatışma ve savaş yolu ile İslamî yayma politikası bir neticeye ulaşmamıştı. Emevilere yenilen Türkler şekli olarak müslüman olsa da bunlar ilk fırsatta asıl inanışlarını ortaya koyuyorlardı. 640-740 yılları arasındaki dönem Emevilerin kılıç zoru ile İslamî yaymaya kalktığı ancak kitlesel bir başarı elde edemediği bir dönem oldu. Üstelik yaşanan çatışmalardan dolayı Türkler Emevilere oldukça kinlenmişti. Bu dönemde Türklerin İslam'a kitlesel geçiş yaptığına dair bilgi yoktur. Gerek Hazarlar gerekse Türgişler, Emevilere karşı direnmiştir. 750 yılı itibariyle islam dünyasında Abbasilerin yönetime gelmesi de Türklerle Arapların arasını hemen düzeltmemiştir. Türklerin, İslam'a geçişleri tam anlamıyla Abbasilerin yönetime geldiği 750 yılından yaklaşık 100 yıl sonraya tekabül eder. 840'lı yıllar itibariyle Abbasilerin ılımlı politikası Türklerin İslamî ve Arapların olumlu manada tanımasına imkan vermiştir. Emevilerin takip ettiği mevali politikası, Arap olmayan Müslümanları sadece ikinci sınıf vatandaş olarak görmekle kalmıyor, mevali anlayışı birlikte oturmak, sohbet etmek, alışveriş yapmak namaz kılmak gibi tüm toplumsal kaynaşma noktalarını etkiliyordu. Abbasilerin bu politikayı terk etmesiyle Emeviler döneminde yapılamayan tanışma sağlıklı bir şekilde sağlanırken aynı zamanda Araplar ile Türklerin kaynaşması da sağlanmış oldu. Bu kaynaşmanın neticesi olsa gerek ki İslam'a bireysel geçişler arttı. Ancak kitle olarak İslam'a geçişler 911 yılı itibariyle Volga Bulgarları, 920 veya 945 yılı itibariyle Karahanlılar 965 yılı itibariyle ise Selçuklu Devletini oluşturan Oğuz Türkleri kitlesel olarak İslam'a geçmiştir. Görüldüğü üzere Türklerin İslam'a geçişi Emevilerin sert ve kanlı 80-90 yıllık dönemlerinde değil onlara nispetle ılımlı bir siyaset güden Abbasiler döneminde olmuştur. Türkler ılımlı siyasete rağmen Abbasiler iktidara geldikten ancak 150 yıl sonra kitlesel olarak İslam'a geçmişlerdir. Emeviler dönemi Türkler ile Araplar arasında çatışma ve tanışma dönemi olmuştur. Ancak bu tanışma olumsuz bir etki bırakmıştır. Abbasiler dönemi ise tanışma ve kaynaşma dönemi olmuştur. Türkler, Emevilerin üzerlerinde bıraktığı etkiyi kolay kolay atamamış olsa gerek ki Abbasilerin iktidara gelişinden ancak 150 yıl sonra İslamà girmiştir. kitap/kitap--125215 yazar/i13694 (Mustafa BAKIRHAN)
Türklerin İslamı Kabulü PDF indirme linki var mı?
Osman Karatay - Türklerin İslamı Kabulü kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Türklerin İslamı Kabulü PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Osman Karatay Kimdir?
1971 yılında Çorum'da doğdu. Çorum İnönü İlkokulu, Çorum Atatürk Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü (1995) mezunu. Yüksek lisansını Gazi Üniversitesi SBE Ortaçağ Tarihi dalında 'Bosna Krallığı: Bağımsızlıktan Osmanlı Fethine Kadar Bosna' adlı çalışmasıyla (2002) yaptı. Doktorasını yine aynı bölümde 'Maveraünnehir Bulgarları Hakkındaki Rivayetlerin Tahlili' konulu çalışmasıyla yaptı. Üniversite yıllarında iken 1993-1995 arasında Yeni Hafta ve onu takip eden Gündüz gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Sosyo-ekonomik konularda fikir yazıları yazdı. 1995 yılında CHA temsilcisi olarak Saraybosna’ya gitti ve üç yıl orada kaldı. Bu arada Sırbistan, Hırvatistan, Sancak ve Kosova gibi yerlere araştırma gezileri yaptı. Dönüşünde Türk Tarih Kurumu’nun Türkiye’nin Sosyal ve Kültürel Tarihi (TÜSOKTAR) projesinde çalıştı. Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin kuruluşunda yer aldı ve 1999 -2000 yıllarında burada Balkan Araştırmaları Masası başkanlığı yaptı. Daha sonra Yeni Türkiye Yayın Merkezi tarafından yürütülen Türkler adlı projeyi yönetti. Dünyada Türkler hakkındaki en büyük çalışma olan toplam 37 ciltlik aynı adlı eserin ortaya çıkışında en fazla katkıyı yapanlardan biri oldu. Ayrıca bu esere iki bölüm yazdı. 2002 sonlarında Ankara’da KaraM yayınevini kurdu ve kısa bir süre sonra Çorum’a taşındı. Yayınevini bir Karadeniz Araştırmaları Merkezi hüviyeti kazanacak şekilde geliştirerek, 2004 yılı başında Karadeniz Araştırmaları adlı üç aylık akademik bir dergi yayınlamaya başladı. 2005 yılında ise Dr. Bilgehan A. Gökdağ ile birlikte 'Balkanlar El Kitabı' adlı büyük bir yayın projesine girdi. Halen KaraM’da bağımsız araştırma çalışmalarını sürdürmektedir.
Osman Karatay Kitapları - Eserleri
- Türklerin Kökeni
- Mürdüm
- Türklerin İslamı Kabulü
- İlk Oğuzlar Köken, Türeyiş ve Erken Tarihleri Üzerine Çalışmalar
- İran ile Turan
- Doğu Avrupa Türk Tarihi
- Hazarlar
- Bulgarlar
- Macarlar-Kökler ve Türkler
- Ural-Altay Kuramı
- Bey ile Büyücü
- Hırvat Ulusunun Oluşumu
- İlk Oğuzlar
- Kosova, Kanlı Ova
- Ba'de Harabi'l Bosna
- Bey ile Büyücü
- Bosna-Hersek Barış Süreci
Osman Karatay Alıntıları - Sözleri
- Karluklar bile Talas’tan sonra Müslüman olmadılarsa bunu genelleyip bütün Türklere teşmil etmek, tarihteki gerçeklerle hiçbir şekilde bağdaşmamaktadır. Kaderin çok garip bir cilvesidir, karluklar bundan iki buçuk asır sonra Talas için Müslümanlarla iki defa savaşacaklardır. (Türklerin İslamı Kabulü)
- Hun devleti yıkılsa da, zamanında güçlü German kabilelerini hallaç pamuğu gibi savurduğundan, ondan sonra Orta Avrupa'daki meydan ilkel Slav kabilelerine kaldı. (Bulgarlar)
- Elegeş yazıtında şöyle geçer: "Kürt el kan alp urungu altunlıg keşiğin batılım.." (Kürt eli hanı Alp Urungu altın okluğumu bağladım...). Orkun, Eski Türk yazıtları, s.590-591. (İran ile Turan)
- Timur'un Altın Orda üzerine gerçekleştirdiği ikinci seferden önce Toktamış'ın Osmanlı ve Memlüklerle ittifak kurmaya çalıştığı bilinmektedir. Nitekim Ağustos 1394'te adı geçen ülkelerin elçileri Dımaşk'da bir görüşme yapmışlardır. Timur karşıtı koalisyonun mevcudiyetinden, Arap kaynaklan ile Altın Orda hanlarının Osmanlı sultanlarına yazdıkları mektuplar bahsetmektedir. Ancak Timur'un diplomatik başarısı, tarafların Timur tehlikesini yeterince ciddiye almamaları, müttefikler arasındaki güvensizlik gibi hususlar, başta Toktamış'ın ardından da ittifakın diğer üyelerin Timur'a yenilmelerinin başlıca sebepleriydi. (Doğu Avrupa Türk Tarihi)
- Kağanın tahta çıkışıyla ilgili merasim aynen Göktürklerdeki gibidir. Yukarıdaki kaynaklar ve diğer birkaçı bunu ayrıntıyla anlatır. Biz içlerinden İstahri'nin tasvirini nakledelim: "Hakanı tahta çıkarmak istedikleri zaman onu getirip iplikle boynunu sıkarlar. Canı çıkmaya yaklaşınca "Ne kadar müddet hakanlık yapmak istersin?" diye sorarlar. O da "Şu kadar sene." der. Bu müddet dolmadan ölürse ne âlâ. Aksi halde söylediği seneye varınca öldürürler. (Hazarlar)
- Bugün Türklük yedi bağımsız devlet ile temsil ediliyor: Türkiye, Kıbrıs, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan. Bunun dışında 11 özerk cumhuriyet Türk nüfus adına kurulu olduğu gibi ( Karakalpakistan, Tataristan, Çuvaşistan, Başkırdistan, Karaçay-Çerkes, Kabardin-Balkar, Tıva, Altay, Hakas, Saha/Yakutistan, Doğu Türkistan/Sincan),özerk bölgeler ve özerkliği bulunmayan ama belli bölgelerde yoğunlaşmış olarak yaşayan irili ufaklı çok sayıda Türk topluluğu da vardır. (Türklerin Kökeni)
- Hazar devleti aslında Göktürk devletinden başka bir şey değil. Onun devamı niteliğindeki kendisi. (Hazarlar)
- Türkiye dünyadaki Türk nüfusunun yaklaşık üçte birini barındırmaktadır. (Türklerin Kökeni)
- Vazgeçebilir ol hepsinden, her şeyden, kendinden. İnsanı bazen bir kere hatırlamak değiştirir, bazen on kere unutmak. (Mürdüm)
- Tarih yapmaktan yazmaya vakit bulamadığımız kesinlikle doğru değil; doğru olan şey bulduğumuz vakitlerde tarih yazmadığımız. (Bulgarlar)
- "Bir dönem Orta Asya'da Bulgarcanın konuşulduğunu söyleyen Togan, çeşitli kaynaklarda bunun izlerinin kaldığını söyler, ancak açıklama yapmaz." (Bulgarlar)
- Kürt kelimesine açık bir telaffuzla Yenisey yazıtlarında rastlanmaktadır. İç Asya'da bir Türk budunun ismi Kürt'tür. (İran ile Turan)
- "O yıl Türgişlere doğru Altay dağlarını aşarak (ve) İrtiş Irmağı'nı geçerek yürüdüm. Türgiş halkını uykuda bastım. Türgiş kağanının ordusu ateş (ve) bora gibi (üzerimize) geldi. Bolçu'da savaştık. (Türgişlerin) kağanını, yabgusunu (ve) şadını orada öldürdüm, devletini orada zapt ettim." (İlk Oğuzlar Köken, Türeyiş ve Erken Tarihleri Üzerine Çalışmalar)
- Erenlerin kerametleriyle “kafir” muhataplarını etkilemesi gibi bir şeyin de Türkler nezdinde hayranlık uyandıracak bir yol olduğunu düşünemeyiz. Türklerin kendi din adamları olan kamlar zaten derunî kimselerdi; onlar sürekli “keramet” gösteriyorlardı ve hatta yada taşı ile yağmur yağdırılması örneğinde olduğu gibi, yaptıklarıyla Arapları etkiliyor veya dehşete düşürüyorlardı. (Türklerin İslamı Kabulü)
- "Medeniyetin Mezopotamya'dan, son yirmi yıldır Amerikalılar tarafından sürekli bombalanan topraklardan başlayan ve Kaliforniya sahillerine ulaşan yolculuğunda bugün itibariyle sona gelinmiştir. Sadece yolculuğun tarihi bitmiştir, tarihin kendisi değil." İran ile Turan. (İran ile Turan)
- Türklerde kağanlık için bilgelik bir şart olarak sun ulur ve kağanların iftiharla kullandıkları lakaplar ve sanlar arasında 'bilge' kelimesi en öndedir. (Hazarlar)
- "On-Ok oğullarına ve yabancılara kadar (herkes) bunları görüp öğrenin." "On-Ok oğullarına ve (onlara tabi) yabancılara kadar (herkes) bunu görün (ve) öğrenin. Tabi halklar " bizim ötekilerimiz'dir, ancak kendisinden Türgiş birliğinin çıktığı On Ok halkı "bizimkiler" dir, çünkü "Türgiş hakanı (kendi) Türk'ümüz, (kendi) halkımız idi." (İlk Oğuzlar Köken, Türeyiş ve Erken Tarihleri Üzerine Çalışmalar)
- Niebuhr'un ileri sürmüş olduğu nazariye gitgide daha çok taraftar bularak, mesele çok yönlü olarak incelenmiştir. Bu araştırmacılar arasında yer alan pek çok meşhur tarihçi, filolog ve arkeolog yaptığı çalışmalarda görüşlerini değişik şekillerde açıklamışlardır. Bunlar arasında meşhur çivi yazısı mütehassısı Mordtmann, Saka tigrakhauda ve Saka haumavarga'nın Türklüğünü çivi yazılı metinlere dayanarak ispatlamaya çalışmıştır". Filolojik malzemeleri Türkçe kelimelerle karşılaştıran Kuun da, "Artık belgelerin bolluğu İskitlerin kolektif adının farklı Türk soylarını içerdiğini açıkça gösteriyor demekle İskitlerin Türklüğünü kabul etmektedir" (Doğu Avrupa Türk Tarihi)
- Verimli topraklarda nüfus daima kalabalık olur; verimsiz yerlerde tarihin hiçbir döneminde belli bir seviyeyi aşmaz. (İran ile Turan)
- Bilimsel ilerlemeler dünyada kimsenin bilmediği şeyleri söyleyenlerin eliyle gerçekleşir. Öbür türlüsü skolastik bilgi ve yaklaşımdır. Bir görüşü bilim dışılıkla suçlamak değil, bilim dışılığını göstermek gerekir. (Macarlar-Kökler ve Türkler)