Uykuların Doğusu - Hasan Ali Toptaş Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Uykuların Doğusu kimin eseri? Uykuların Doğusu kitabının yazarı kimdir? Uykuların Doğusu konusu ve anafikri nedir? Uykuların Doğusu kitabı ne anlatıyor? Uykuların Doğusu kitabının yazarı Hasan Ali Toptaş kimdir? İşte Uykuların Doğusu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Hasan Ali Toptaş

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9786051850016

Sayfa Sayısı: 243

Uykuların Doğusu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

2005 Orhan Kemal Roman Armağanı

"Bir bakıma, insan gördüğü şeylerin toplamı kadar uyanık, görmediği şeylerin sonsuzluğu kadar uykuda oluyor, diyordum."

İlk yayımlandığında Uykuların Doğusu, dairevî yapısıyla okurların başını döndürmüştü. Yazdığı her romanıyla "roman sanatını yeniden tanımlama"nın peşinde olan Hasan Ali Toptaş, bu kez sınırları zorluyor, alanı genişletiyor.

"Yeryüzüne haykırmak istediğim sözler peşimdeydi artık, duvarlara çarptıkça yankılanıyor, yankılandıkça da bana eskisinden daha anlamlı görünüyorlardı." Uykuların Doğusu, roman sanatının ufkuna doğru hareket ediyor; pervane gibi, döne döne, durmadan.

"Tıpkı Binbir Gece Masalları gibi bitmeyen bir anlatıdır Uykuların Doğusu. Sonsuza kadar başa dönmeye mahkûmsunuzdur."

-Ethem Baran-

(Tanıtım Bülteninden)

Uykuların Doğusu Alıntıları - Sözleri

  • "Dahası, kendisinden sıkılıp büyük bir gayretle başkası olmaya çalışmış da bunu bir türlü başaramamış, başaramayınca da orta yerde öylece kalakalmış gibi gözüküyordu."
  • "...aşkın gözü kördür derler ama aslında kulakları da sağırdır derdi."
  • Şimdi, uyanıp gözlerini açtığı zaman babamın kahvaltı bile etmeden bu kızı görebilmek için o eve doğru nasıl büyük bir heyecanla koştuğunu anlatacak değilim sana. Dedemi, babaannemi ve dükkânı unutarak, sabahtan akşama kadar tir tir titreyen bir ruhla o evin etrafında nasıl dönüp durduğunu, dönerken geleceğe dair ne tür hayaller kurduğunu ve günden güne derinleşen bu hayallerin içinde nasıl kaybolup gittiğini de anlatacak değilim.
  • "İşte böyle her şeye benzeye benzeye tıpkı bir mıknatıs gibi her şeyin ruhunu ruhunda toplarmış da, zaman zaman hiçbir şeye benzemezmiş tabii."
  • Ne yani, dedi, sen şimdi yazdığın hikâyenin neresinde olduğunu bilmiyor musun? Evet, dedim, bilmiyorum. Açıkçası, kimi zaman orta kimi zaman sonunda, kimi zaman da hâlâ başındaymış gibi hissediyorum kendimi.
  • Bir bakıma, insan gördüğü şeylerin toplamı kadar uyanık, görmediği şeylerin sonsuzluğu kadar uykuda oluyor, diyordum. Ardından da, olaya bu açıdan bakıldığında, var olan her şeyi asla aynı anda göremeyeceğimize göre, demek ki uyanmanın hiç, ama hiç mi hiç sonu yok, diyordum.
  • "O böyle her an her yerde görüldükçe, hayalindeki kuş kanatlanıp öteki insanların hayallerinde de yaşamaya başlamış sonra. Hatta bu kuş günden güne tıpkı hatıralarla dolup taşan eski bir sokak, koca bir meydan, ya da asırlar öncesinden kalmış kutsal bir emanet gibi derin duygularla anılmaya, anıldıkça da hem dillerde hem de kalplerde acayip bir hızla büyümeye başlamış."
  • "Hem konuşmaktan fenâ hâlde korkuyor, hem de hararetli bir şekilde hiç durmadan konuşuyormuş gibi susmuşlar."
  • "İçinde bulunduğum dünyanın çeşitli köşelerine, işarete benzemeyen çeşitli işaretler gönderen uzak ve esrarengiz bir dünyanın fotoğrafına bakar gibi bakıyordum."
  • "İnsanlardan iyice sıtkım sıyrıldı açıkçası. Öyle ki, onların yaptığı her şeyde bir sahtekarlık görmeye, görünce de insanın aklına gelmeyecek türden çeşitli tehlikelerle dolu karanlık bir ormanda tek başıma geziniyormuşum gibi korkmaya başladım. Sıcak bir hızla genişleyen gülümsemelerin bile aslında o an için anlaşılamayan başka türlü bir kötülük olduğunu düşünmeye başladım hatta. Bu yüzden, pek dışarı çıkmadım artık, odama kapanarak kendimi tamamen kitaplara verdim."
  • İnsan bazı şeyleri kimseye söylememeli... kendisine bile söylememeli...............
  • İşte böyle her şeye benzeye benzeye tıpkı bir mıknatıs gibi her şeyin ruhunu ruhunda toplarmış da, zaman zaman hiçbir şeye benzemezmiş tabii.
  • "Bunu sana nasıl anlatsam bilemiyorum ama, durup dururken her şeyin rengi biraz soldu sanki, durup dururken her şeyin ruhu biraz öldü ve hava da durup dururken acayip bir şekilde kararır gibi oldu."
  • Sonra, kalın bir karanlık çöküyormuş yeryüzüne.

Uykuların Doğusu İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Postmodern roman okuması ve anlaması oldukça zor bir tür. Zamanın, karakterlerin ve olayların iç içe geçmiş olması bu türü okurken dikkat gerektiriyor. Bu sebeptendir ülkemizde bu türün okuyucusu az. Hasan Ali Toptaş bu türün en iyi yazarlarından. Her ne kadar okurken zorlasa da bittikten sonra "işte roman böyle olmalı" dedirtti. Üç kahramanın iç içe geçmiş şekilde anlatılan hayatlarında yalnızlaşma, kendini arama ve kentin insanı sürüklediği kaos ortamını oldukça çarpıcı şekilde hissediyorsunuz. ilk hikayede adı olmayan "radyoevindeki adam" bürokrasi hiyerarşisi içerisinde kaybolan insanı gözümüzün önüne sermiş. Bütün çabalarına rağmen tutunamayan bu kahramanımız en sonunda adam olmaktan çıkıp yavaş yavaş oralarda gezinen “paspal bir köpeğe” benzetilir. İkinci hikayede Cebrail dedenin hikayesini okuyoruz. Köyden kente gelirken bir sel felaketinin içerisinde bulur kendini. Kent yaşamının hayatımızdan alıp götürdüklerini hissediyoruz onun hikayesinde de. Ve yazarın dayısının hikayesinin anlatıldığı son kısım. "Dünyanın şeklini almak istiyorum" der dayı. Ve hikayenin sonunda kolları ve ayakları olmayan küresel şekle benzetilir ve çocukların top oynadığı bir durumda bulur kendini. Kitabı okumaya başlarken ilk cümlenin küçük harfle başlamasına pek anlam verememiştim. Ama son cümleyi okuyunca "işte gerçek bir postmodern roman" dedim. (Hüseyin Başaran)

yazar/hasan-ali-toptas ..........Turk edebiyyatinin dunya edebiyyatina son armagani.........Ahh Hasan'ım Ali'm... Bir insanın her kitabı mı güzel olur...... Neyse.....Uykularin dogusu..... Eserin en ilginc yani yanı,ilk cümlesinin küçük harfle başlayıp son cümlesinin yarım bırakılarak olayları tekrardan başa döndürmesidir.Bu da esere dairevi bir yapı kazandırmıştır. Yani okur,son cümleyi ilk cümleye tekrar bağlayarak başa dönecek ve böylelikle bitmeyen bir son,yeniden bir başlangıç olacak.Klasik olmaya yakın bir anlatımı var, kitap/sonsuzluga-nokta--7250 ve kitap/bin-huzunlu-haz--7254 ile aynı tadı aldım mı bilemiyorum ama onlar kadar sürükleyici olduğunu söyleyebilirim.... yarım kalmış bir cümleyle başlayıp yarım kalmış bir cümleyle biten kitap. bu parçalar aynı cümleye ait, dolayısıyla elinizde başı sonu olmayan bir kitap var.......... kitap son cümlesini okuduğumda o anı yaşadım resmen, sonra hemen ilk sayfayı yeniden açtım, ilk cümleyi bir kez daha okudum ve belki de hayatımda ilk kez bir kitabı bitirdikten sonraki beş saniye içinde yeniden okuma isteği ile doldum taştım. "bir hikaye sonsuzmuş gibi göründüğünde, kendine ulaşmış demektir çünkü. bu da, az şey değildir hikaye açısından. bilirsin, ne kadar çırpınırsa çırpınsın, kendine ulaşamayan bir hikaye başka noktalara da ulaşamaz." Bi okuyun derimm..))) (Vusala121)

Sarmal yapı, basit kurgu ama değişken sorgular: Edebiyatımızda HAT sanatı adıyla ekol yaratmış yazardan postmodern iyi bir örnek daha, son cümlesi ilk cümlesine bağlanıp dairevi yapı kazanan. Hemen tüm eserlerini okumuş biri olarak, dili alışkanlığından olsa gerek uzayıp giden ve kelime olarak bağlantılı tümcelere bezeli kimi yerlerini atladım yıllar sonra ikinci kez okuyuşumda. Ancak bu durum, kelime cambazı (binlerce farklı kelime var) yazarın bu çemberli kurgusunun verdiği hazzı engellemedi doğrusu. Her nedense hikayeciliğini çokca övdüğüm Toptaş'ın yazar anlatıcılı 3 öyküsünü romana çevirme çabasını da. Kitap; anlatıcının 'iki dede bir dayı' kahramanlı 3 hikayesini barındırıyor. Ortak yönleri, akraba olmaları ve hikayelere bir yerden giren mızıka. İşlevi olmayan bir radyoevine neden atandığını bilmeyen dedenin zamanla çıldırması ve ortada dolaşan bir köpeğe benzemesi, ilk hikaye. İkincisi; diğer Cebrail dedenin köyünden kente göç ettiği gün yaşanan sel felaketi ve zamanla onun da sessizleşip bilinmeyen kuşların peşine düşmesi. Son hikaye ise, hikaye zengini kahveci dayının hayatı anlamlandırma boyutunda hep bahsettiği gibi dünyanın şekline dönüşerek ayaklarını, kolunu kaybetmesi ve çocukların oynayacağı bir topa dönüşmesi. Aralarda verilen komşu çocuğu Haydar'ın #binhüzünlühaz eserindeki Alaaddin'e benzetmesi ile son yazdığı #benikörkuyularda eserinin konusunu oluşturan hikayeden bahsetmesi (gözlerinden taş dökülen zavallı kız) güzeldi. Temel sorgular; duyarsızlık (toplumun seyirci kalması, geç ve yanlış tepkiler verebilmesi), çaresizlik (köyden kente göç ve sel felaketi) ve yalnızlık (her üç kahramanın yabancılaşması ve içlerine kapanması). 2005 Orhan Kemal armağanı sahibi bu eseriyle Toptaş, Çin'in dünyaya açılmasıyla hızlanan Postmodern anlayışın doruklarında gezdiriyor okurları. Bu gibi kitapların arka arkaya okunamayacağı gerçeğinden hareketle, düşündürten yönlerinin çokluğu ve baş döndürebilen geri dönüşlü kurgusuyla edebi bir HAZ uğruna okunmalı: Sarmal yapı, basit kurgu ama değişken sorgular... (Hayat Bu)

Uykuların Doğusu PDF indirme linki var mı?

Hasan Ali Toptaş - Uykuların Doğusu kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Uykuların Doğusu PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Hasan Ali Toptaş Kimdir?

Hasan Ali Toptaş, 1958 yılında Denizli’nin Çal ilçesinde doğdu. İlk öykü kitabı "Bir Gülüşün Kimliği" 1987’de, ikinci öykü kitabı "Yoklar Fısıltısı" 1990’da yayımlandı. "Ölü Zaman Gezginleri" adlı öykü dosyasıyla 1992 yılında Çankaya Belediyesi ile Damar edebiyat dergisinin düzenlediği yarışmada birincilik ödülü aldı. Aynı yıl "Sonsuzluğa Nokta" adlı yayımlanmamış romanıyla Kültür Bakanlığı’nın düzenlediği yarışmada mansiyon aldı ve Sonsuzluğa Nokta Kültür Bakanlığı tarafından yayımlandı. 1994’te "Gölgesizler" adlı yayımlanmamış romanıyla Yunus Nadi Roman Ödülü’nü, 2013'te ''Heba'' romanıyla Sedat Simavi Edebiyat Ödülü'nü 2016'da ''Kuşlar Yasına Gider'' Romanıyla Türkiye Yazarlar Birliği Roman Ödülü'nü aldı. "Bin Hüzünlü Haz" adlı romanı ise 1999 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’ne değer görüldü. Yazarın ayrıca "Yalnızlıklar" adlı şiirsel metinlerden oluşan bir kitabı, "Kayıp Hayaller Kitabı" adlı bir romanı, "Ben Bir Gürgen Dalıyım" adlı bir çocuk romanı vardır.

Hasan Ali Toptaş Kitapları - Eserleri

  • Harfler ve Notalar
  • Kayıp Hayaller Kitabı
  • Gölgesizler
  • Ben Bir Gürgen Dalıyım
  • Sonsuzluğa Nokta
  • Uykuların Doğusu
  • Yalnızlıklar
  • Bin Hüzünlü Haz
  • Ölü Zaman Gezginleri
  • Heba
  • Başlarken Yalnızsın, Bitirdiğinde Daha da Yalnız
  • Geçmiş Şimdi Gelecek
  • Kuşlar Yasına Gider
  • Bir Gülüşün Kimliği
  • Yoklar Fısıltısı
  • Gecenin Gecesi
  • Absürd Öyküler
  • Beni Kör Kuyularda

Hasan Ali Toptaş Alıntıları - Sözleri

  • "Hem konuşmaktan fenâ hâlde korkuyor, hem de hararetli bir şekilde hiç durmadan konuşuyormuş gibi susmuşlar." (Uykuların Doğusu)
  • ...bu akraba meselesi içinden çıkılmaz bir şeydir. Bazen için kopar dışın bağlı kalır mesela, bazen de için bağlı kalır ama dışın kopar. (Heba)
  • Ortalığı, kaybolan şeylerin varlığını hatırlatan derin bir sessizlik kapladı. (Kuşlar Yasına Gider)
  • "Sen diyorsun ki, kötüler gelip bize kötülük edinceye kadar iyidirler, başımızın üstünde yerleri vardır." (Beni Kör Kuyularda)
  • ''...içindeki öykünün içindesin,” (Ölü Zaman Gezginleri)
  • ...ağrısı sızısı gamı kasaveti olmayanlar uyudu.. içimden geçen şeyi izah etseydim şimdi.. (Beni Kör Kuyularda)

  • "Şu yeryüzünde kötüler bazen iyilerden daha iyi görünebiliyorlar Ziya Bey." (Heba)
  • Kendim giderim ben, herkes gibi! (Bir Gülüşün Kimliği)
  • "Şunu da unutma ki, yeryüzünde gecikmişliğin ilacı yoktur." (Gölgesizler)
  • İşte böyle her şeye benzeye benzeye tıpkı bir mıknatıs gibi her şeyin ruhunu ruhunda toplarmış da, zaman zaman hiçbir şeye benzemezmiş tabii. (Uykuların Doğusu)
  • Keşke insan istediği zaman başka bir yaratığa dönüşebilse... (Kayıp Hayaller Kitabı)
  • Kendimi herhangi bir yere ait hissetmiyorum. Ne bir şehre, ne bir ülkeye, ne de dünyaya. Yeryüzüne susmaya gelenler sınıfındanım. (Başlarken Yalnızsın, Bitirdiğinde Daha da Yalnız)
  • ''Kendimi herhangi bir yere ait hissetmiyorum. Ne bir şehre, ne bir ülkeye, ne de bir dünyaya. Yeryüzüne susmaya gelenler sınıfındayım.'' Hasan Ali Toptaş (Gölgesizler)

  • Kuralsızlığı örtmek için kurallardan daha kalın bir örtü bulamazsın. (Heba)
  • içim hüzünler evi. (Bir Gülüşün Kimliği)
  • "İçinde bulunduğum dünyanın çeşitli köşelerine, işarete benzemeyen çeşitli işaretler gönderen uzak ve esrarengiz bir dünyanın fotoğrafına bakar gibi bakıyordum." (Uykuların Doğusu)
  • Sesler azalıyordu artık içimde. (Bir Gülüşün Kimliği)
  • Yalnızlık alıp karşına kendini, öteki kendinlerle konuşmaktır. (Yalnızlıklar)
  • Bazı canlıları yara öldürmüyor, muhatapsız kalmak öldürüyor. (Kuşlar Yasına Gider)
  • "Bir insanı tanıyabilmenin hiç mi hiç mümkün olmadığını düşünüyorum." (Sonsuzluğa Nokta)