Varoluşçu Psikoterapi - Irvin D. Yalom Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Varoluşçu Psikoterapi kimin eseri? Varoluşçu Psikoterapi kitabının yazarı kimdir? Varoluşçu Psikoterapi konusu ve anafikri nedir? Varoluşçu Psikoterapi kitabı ne anlatıyor? Varoluşçu Psikoterapi kitabının yazarı Irvin D. Yalom kimdir? İşte Varoluşçu Psikoterapi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Irvin D. Yalom
Çevirmen: Zeliha Babayiğit
Orijinal Adı: Existential Psychotherapy
Yayın Evi: Kabalcı Yayınevi
İSBN: 9789758240128
Sayfa Sayısı: 768
Varoluşçu Psikoterapi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Varoluşçu terapi çeşitli biçimler altında dünya çapında uygulanmaktadır. Ama Yalom'a kadar tutarlı bir bütün olarak ele alınmamış ve nasıl işe yaradığı değerlendirilmemişti. Irvin Yalom, yaşamsal dört temel kaygıyı -ölüm, özgürlük, varoluşsal yalıtım ve anlamsızlık- ele alarak bizi bunları aşmada nasıl yardımcı olacağını gösteriyor. Klinik deneyimleri, büyük felsefe ve edebiyat yapıtlarını iç içe dokuyan Varoluşçu Psikoterapi yepyeni kapılar açıyor.
"Bu mükemmel kitabın varoluşçu psikoterapiyi inceleyenler ve bütün klinikçiler için bir klasik olacağına inanıyorum. Ama onu yalnızca psikiyatrist ve psikologlarla sınırlamak bir hata olur - insanların neyi neden yaptığıyla ilgilenen herkes bu kitabı okumalıdır."
- Rollo May
Varoluşçu Psikoterapi Alıntıları - Sözleri
- Sevmek birbirinin yaşamı ve gelişimi ile aktif olarak alakadar olmaktır.
- Bireyin hayatı kendi seçimleriyle oluşur. -Sartre-
- "Mutluluk sonuç olarak ortaya çıkar, onun peşinden gidilmez. Onu aradığın anda kaybedersin."
- "İnsan kendi sıkıntısını, kendisinin yarattığını fark etmedikçe, değişmek için motivasyonu olamaz."
- Kendi ışığını taşıyan kişi karanlıktan korkmaz.
- "Kişi geçmişi gelecekte bulmaya çalışarak yaşadığı anı yok eder."
- İnsan zaten ölüyse, ölümden korkması gerekmez.
- Öfkeliyim , çünkü buradaki herkesten daha iyiyim ve kimse bunu fark etmiyor. Daha zekiyim, daha hızlıyım, daha iyiyim ve lanet olsun kimse beni takdir etmiyor.
- Bir işle meşgul olan mutlu bir moron grubunu düşünün. Açık bir alana tuğla taşıyorlar. Tuğlalann hepsini alanın bir ucuna dizer dizmez, bunları karşıtarafa taşımaya başlıyorlar. Bu hiç durmaksızın devam ediyor ve yılın her günü aynı şeyi yapmakla meşguller. Bir gün moronlardan biri kendi kendine ne yaptığını soracak kadar duraklıyor. Tuğlaları taşımanın ne gibi bir amacı olduğunu düşünüyor. 0 andan itibaren yaptığı işten daha önce olduğu kadar mutlu değildir. Ben neden tuğlaları taşıdığını merak eden moronum.
- Her evet için bir hayır olmalıdır. Bir şeye karar vermek her zaman başka bir şeyden vazgeçmek anlamına gelir.
- “İnsan, acısıyla tek başına kalmayı ve kaçma isteğinin üstesinden nasıl geleceğini öğrendiğinde, öğrenecek çok az şey kalmıştır.“
- Stresin hem bağışıklık sistemini hem de hormonal dengeyi etkileyerek hastalığa direnci azalttığına dair çok sayıda bulgu vardır.
- "Baskın olan bir başkası" için yaşamak ise kişinin koruyucu ve hayatın anlamı olarak gördüğü bir başkasıyla birleşme çabasıdır. Baskın kişi eş, anne, baba, sevgili, terapist veya bir işya da toplumsal kurumun kişileştirilmiş hali olabilir. Ideoloji pek çok nedenden ötürü çökebilir: baskın olan kişi ölebilir, terk edebilir, sevgi ve dikkatini geri çekebilir ya da bu iş için çok fazla hatalı olduğunu gösterebilir.
- "İnsan kendi sıkıntısını, kendisinin yarattığını fark etmedikçe, değişmek için motivasyonu olamaz."
Varoluşçu Psikoterapi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Neden yaşadığını bilen her durumda hemen her şeye katlanabilir: Giriş kısmı dışında ölüm, özgürlük, varoluşsal yalıtım ve anlamsızlık bölümlerinden oluşan, Varoluşçu felsefenin temel sorunları üzerinden insan bazlı değerlendirmelerin bolca yer aldığı çok güzel bir kitap. Varoluşsal problemlerle nasıl baş edileceği hususunda okura çıkış yolu sunduğu gibi istenç de yaratmaktadır. İnsan, yaşam ile ölüm arasına sıkışmış, çıkış yolu olmayan bir form içinde hem oluşsal hem de dışarıdan gelen problemlerle karşı karşıyadır her an, her yerde. Bu nedenledir ki insan hem yaşam gücü hem de mental sağlığı noktasında oldukça sarsılabilen bir canlıdır. Varoluşsal Psikoterapi de tam da bu noktada, yani yaşamın ta kendisine bağlı olarak insana yaklaşmakta. Bu anlamda başlıkta paylaşmış olduğum söz (Nietzsche’ye aittir), kitabın özeti gibidir. Yaşam için bireysel problemlerin değerli olduğunu anlattığı gibi yaşama muhakkak bir anlam kazandırılması gerektiğini anlatır bize. İnsan yaşamının büyük bir kısmı ölümü düşünmeyerek, onu yadsıyarak ve bir adım daha ileri giderek, ölümü kendisine yakıştırmayarak geçer. Bu yüzden ölüm anksiyetesinden bahseder Yalom. Ölmeden ölmek deyimini her insanın yaşaması gerektiğinin altını çizer. Çünkü ölümü anlayamadan yaşamayı anlamak insan için oldukça zor olacaktır. Bunun yanında özgürlük kavramının yaşamsal form içinde ne denli önemli olduğunun altını çizmekte ve bunu güç istenci ile ilişkilendirmektedir. Bir sorumluluğu veya işi yapamam, beceremem demek yerine yapmayacağım, istemiyorum demenin sorumluluk açısında çok değerli olduğunu özellikle vurgulamaktadır. Bu önemlidir çünkü insan bu dünyada yalnızdır. Bunu da ölmek üzereyken net bir şekilde anlayabilmektedir. Dolayısıyla yalıtılmış bir yaşam formunda kendi özgür iradesini kullanabilmesi hayatidir. Bu, anlamlı bir yaşam için yolu açan bir yaklaşımdır. Başta dinler olmak üzere tüm sistem anlamsızlık şemsiyesi altına sığınarak insanı bunun içine çekmektedir. Ancak anlamsızlık varoluşumuzla çelişen bir noktadadır. Bu hayat anlamsızdır, boştur demek yerine bir anlam katmaya çalışmak yaşamanın ta kendisi olmaktadır zaten. Dolayısıyla bu noktada terapistlere göz kırparak, hastalarına sevdiği şeyleri ve ilgilendikleri alanlara yönelmeleri noktasında yardımcı olmalarının önemini anlatmaktadır. Kitap oldukça başarılı bir şekilde varoluşçu felsefeyi özümsemiş. Bunu terapist yaklaşımı haline getirecek bir formda yeniden düşünmesi Yalom’u Yalom yapan özelliği diyebilirim. Keyifli okumalar. (Uğur De Molinari)
merhaba arkadaşlar, bu kitap yalom ‘un okuduğum dördüncü kitabıydı. Diğer kitapları daha çok okuyucuya hitap ederken bu ziyadesiyle klinisyenler, varoluşçu psikoterapistler için yazılmış gibi. psikolojiye ilgi duyan biz okuyucalara hayattaki dört büyük (nihai) kaygı olan; “ölüm, özgürlük, varoluşsal yalıtım ve anlamsızlık” ile nasıl başa çıkacağımızı mutlaka bir amacımız olması gerektiğini gösteriyor. Kitabı okurken uykularımın değiştiğini, hayatı aslında sorguladığımı ve bunun bu kadar farkında olmadığımı anladım. Kalın olması da içeriği de gözünüzü korkutsun bir zahmet. :) kitapta rollo may, viktor e. frankly, jung … gibi düşünürlerle karşılaşıyoruz. camus ve tolstoy’ dan da alıntılar bulunmakta. güzel spoiler yediğim yerler oldu, pişman değilim. keyifli okumalar. (SS)
Varoluşçu terapi insanın varoluşundan kaynaklanan kaygılara odaklanan dinamik bir yaklaşım. Bunlar daha çok, ölüm, yalnızlık, yalıtım, anlamsızlık ve nihilizme kadar uzanan; insanın kendisiyle ve ötekiyle ne yapacağını bilemediği yahut kendisinin ve ötekinin özünde degersizligi ile ilgili oluşan düşünce ve tutumların ve buna her daim eşlik eden mutlak yalnızlığının ağırlıyla yaşadığı ızdırabı kapsıyor. Modern çağda daha sık rastladığımız varoluş ile ilgili problemler bize dönemin birer artığı belkide. Esasında ihtiyaçlar hiyerarşisinde hayatta kalmak için gerekli olan ihtiyaçlarını karşılamak ile meşgul olan Insan bunları düşünecek zamanı da pek bulamaz. Öyle düşünüyorum ki varoluşla ilgili kaygılar önümüzdeki yıllarda daha da artış gösterecektir. Bunda üretim topluluğundan tüketim topluluğuna gecisimizin etkisinin büyük olduğu aşikar. Weber'in "insan hayatta kalmak için çalışmaz, çalışmak için de hayatta kalır" sözü her zaman karşımda durur. Kendini üretime, paylaşıma açmayan insan iç kaynaklarını kısa sürede tüketecek ve içine düşeceği boşluğun girdabina tutulacaktır. Freud "insan hayatin anlamını sorgulamaya başladıysa, hastadır " der. Bağzı filozoflar, analistler ise tam tersini dile getirmişlerdir. Belki de cümleyi açmak gerekiyordur. Insan hayatını anlamsız bulmaya başladığında hastalanıyor. Buna ek olarak anlamın peşinde koştuğunda da hastalanıyor. Ve her birimiz farklı farklı zamanlarda bu soruyu kendimize soruyoruz "hayatin anlamı ne?" Eğer dinsel bir bakış açısına sahipseniz buna cevap vermeniz daha kolay olabilir sizin için, dini bakış açısının dışından görmek istersek şöyle söylemek gerekiyor ki hayatin kendi özünde taşıdığı hiçbir anlam yok. Anlam kişinin kendi türettiği, yatırım yaptığı, düşlediği, hedeflediği şeyler doğrultusunda ve her birey için farklı olacak şekilde söz konusu olabilir ancak. Bütün bunlar kişinin kendi hayatının ve bu hayatı şekillendiren kararların sorumluluğunu almasını da gerektiriyor. Yoksa ne bekleyerek ne köşe bucak arayarak ulaşılacak bir anlam görünürde mevcut değil. (Gulan)
Kitabın Yazarı Irvin D. Yalom Kimdir?
Yahudi asıllı Amerikalı psikanalist, psikiyatrist, psikoterapist ve yazar.
Profesör unvanına sahip olan Yalom, Standford Üniversitesi'nden emekliye ayrılmış olup, alanında oldukça zengin bir yapıya sahip, bilimsel kitapların ve romanların sahibidir. Yalom, varoluşçu psikoterapinin en önemli yaşayan temsilcilerinden biridir. Aynı zamanda Uluslararası Sigmund Freud – Psikoterapi 2009 ödülünün de sahibidir.
Washington, DC'de dünyaya gelen Yalom'un Yahudi kökenli ailesi, I. Dünya Savaşı'nın bitmesinden kısa bir süre sonra Polonya sınırlarına yakın bir Rus kasabası olan Celtz'ten ABD'ye göç etmiştir.
ABD'nin en etkili psikanalistlerinden biri olarak kabul edilen Yalom'un, kendine akıl hocası olarak kabul ettiği kişi Jerome D. Frank'dı. Yalom, psikanalistler içinde sürekli olarak kritize edilen psikanalizin geliştirilmesinde öncülük yapmış ve aynı zamanda psikanalizdeki uzun ama etkileyici yeni rehabilitasyon yöntemleriyle insanın psikolojik rahatsızlıklarını yeniden ve daha iyi anlamayı sağlarken, uyguladığı yöntemlere has içeriklerle dolu yazdığı romanlar onun edebiyat dünyasında da yer edinmesine yardımcı olmuştur.
Irvin David Yalom, toplum bilimci ve yazar Marily Yalom ile evlidir. Bu evlilikten dört çocukları olmuştur. Kaliforniya, Palo Alto'da yaşamaktadır. Yazdıklarında kullandığı genel metafor psikanalitiktir ve felsefeyle de iç içedir. Grup terapilerinde uyguladığı varoluşçu yöntem, klasik bir yöntem olsa da Yalom, bunun günümüz psikanalizinde deforme olmasını engelleyen çok daha sonuç alıcı bulgularla devam ettirmiştir.
Irvin D. Yalom Kitapları - Eserleri
- Nietzsche Ağladığında
- Spinoza Problemi
- Divan
- Her Gün Biraz Daha Yakın
- Bağışlanan Terapi
- Aşkın Celladı ve Diğer Psikoterapi Öyküleri
- Bugünü Yaşama Arzusu
- Annem ve Hayatın Anlamı
- Güneşe Bakmak Ölümle Yüzleşmek
- Varoluşçu Psikoterapi
- Depresyon Terapisi
- Günübirlik Hayatlar
- Anksiyete Terapisi
- Okul-Çağı Çocuklarının Terapisi
- Ergen Terapisi
- Okul-Öncesi Çocuklarının Terapisi
- Evlilik Terapisi
- Yeme Bozuklukları Terapisi
- Alkolizm Terapisi
- Cinsel Terapi
- Grup Psikoterapisinin Teori ve Pratiği
- Kısa Süreli Grup Terapileri
- Ölüm Korkusunu Yenmek
- Şizofreni Terapisi
- Psikoterapi Seti
- Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu Terapisi
- Din ve Psikiyatri
- Bir Psikiyatristin Anıları
- Yalom Seçkisi
- Psixoterapiya Vergisi
- Çocuk Terapisi
- Çift Terapisi
- A Matter of Death and Life
Irvin D. Yalom Alıntıları - Sözleri
- "Bir sürü soru soruyorsun, ama tek bir cevabı var: Kendi başıma yaptım." (Ölüm Korkusunu Yenmek)
- Hepimiz aynı korkuyla, ölümlülük yarasıyla, varoluşun özündeki kurtla karşı karşıyayız. (Güneşe Bakmak Ölümle Yüzleşmek)
- “Bir şeyin korkutucu, değersiz, arzu edilesi ya da beş para etmez olduğuna karar veren zihindir, dolayısıyla değiştirilmesi gereken şey sadece ve sadece zihindir. ” (Spinoza Problemi)
- Ölmek hayatın bir parçası. Onu kaçırmak, o gerçekleşirken uyumak, hayatın büyük maceralarından birini kaçırmaktır. (Annem ve Hayatın Anlamı)
- Çocukken tanıdığı insanlara benziyorlardı. Basit ama düşünceliydiler. Birbirleriyle mutlu ve huzurluydular. (Spinoza Problemi)
- Öfkeliyim , çünkü buradaki herkesten daha iyiyim ve kimse bunu fark etmiyor. Daha zekiyim, daha hızlıyım, daha iyiyim ve lanet olsun kimse beni takdir etmiyor. (Varoluşçu Psikoterapi)
- Bir daha hiç incinmemenin yolunu bulmuştum; eğer kimsenin benim için önemli olmasına izin vermezsem bir daha asla kayıp yaşamazdım. (Annem ve Hayatın Anlamı)
- Hepimizinki günü birlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok. Hepsi geçici. Hem anılar hem de onların nesnesi. Her şeyi unutmuş olacağın günler kapıda, her şeyin seni unutacağı günler yakın. Bil ki çok geçmeden hiç kimse ve hiçbir yerde olacaksın... ______ Marcus Aurelius Düşünceler (Günübirlik Hayatlar)
- .... "Ölüm her zaman bir şok etkisi yaratır." ______ Gözünü açıp kapıyorsun ve bir bakıyorsun ki hayat bitmiş. İşte bu kadar. Saklanacak yer yok. Güvenlik diye bir şey yok. Geçicilik ... yaşam geçici ... Bunu biliyordum zaten ... Herkes bilmez mi? Ama üstüne pek düşünmemiştim. Düşünmek de istememiştim. .... Ölümün kalıcılığını düşünüyorum. Sonsuza kadar ölü olmayı düşünüyorum. Nedense bu düşünce, yani sonsuza kadar ölü olma düşüncesi, bir türlü aklımdan çıkmıyor. (Günübirlik Hayatlar)
- Stresin hem bağışıklık sistemini hem de hormonal dengeyi etkileyerek hastalığa direnci azalttığına dair çok sayıda bulgu vardır. (Varoluşçu Psikoterapi)
- Her insan kendisini diğer insanlardan daha çok sevdiği halde neden kendi fikrine diğer insanlarınkinden daha az önem verir? (Günübirlik Hayatlar)
- "ilk gençlik yıllarında," der Schopenhauer, "önümüzdeki hayat üzerine düşünürken, tiyatro salonundaki yerini perde açılmadan önce almış, oyunun başlamasını sabırsızlıkla bekleyen, heyecanlı çocuklar gibiyizdir. İleride neler olup biteceğini bilmememiz düpedüz bir lütuftur. Şayet olacakları önceden görebilsek, o çocuklar gözümüze mahkum olmuş tutuklular gibi görünürdü; ölüme değil de hayata mahkum olmuş, ama hükümlerinin ne anlama geldiğinden o ana dek tamamen bihaber tutuklular gibi." (Din ve Psikiyatri)
- Din ve kültür bazen insanları o kadar güçlü motive edebilir ki, bu, psikoterapistleri sadece şaşırtabilir. Bizler, olasılığı çok çok küçük hava felaketlerine ilişkin korkuları nedeniyle bizden yardım almaya gelenlerin en azından uçağa binmelerini sağlayacak, bu fobileri yok etme amaçlı yollar geliştirmeye çalışırken, adamlarını kesin bir ölüm için uçaklarına gönderen Kamikaze komutanlarına korkuyla karışık saygı duyarak bakıyoruz. Biz, bazı İslamcı liderlerin canlı bombalarına öldükleri anda cennete gideceklerine dair verdikleri motivasyonu, panik ataktan öleceğini düşünen agorofobikleri bir otobüse bindirmeye çalışırken sağlayamadığımız için de üzgünüz. (Anksiyete Terapisi)
- “Sözünden dönmene ya da kendine olan güvenini yitirmene neden olabilecek hiçbir şeyi avantaj sayma.” ( Marcus Aurelius|Düşünceler) (Günübirlik Hayatlar)
- 10 dakikalık içten gülüş ağrı kesici etki yapar (Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu Terapisi)
- Gen çalışmaları doğuştan gelen farklılıkların anksiyete bozuklukları geliştirmedeki etkilerini kanıtlayabilirler, ancak öyle görünüyor ki genler ana nedenler olmaktan çok yatkınlığa neden olan faktörler olarak kalacaklar. (Anksiyete Terapisi)
- Kâh dilden dökülür, kâh kalem yazar. En hazin sözler “Keşke” ile başlar. (Divan)
- Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır. (Nietzsche Ağladığında)
- Dinlemek yaratıcı bir iştir, terapist zihni ölçerken çarpıtır.. (Annem ve Hayatın Anlamı)
- 1.Kendim için yarattığım dünyayı sadece ben değiştirebilirim. 2. Değişmek tehlikeli değildir. 3. Gerçekten istediğim şeye ulaşmak için değişmek zorundayım . 4. Değişebilirim. Bunu yapabilirim. (Yalom Seçkisi)