Woyzeck - Karl Georg Büchner Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Woyzeck kimin eseri? Woyzeck kitabının yazarı kimdir? Woyzeck konusu ve anafikri nedir? Woyzeck kitabı ne anlatıyor? Woyzeck PDF indirme linki var mı? Woyzeck kitabının yazarı Karl Georg Büchner kimdir? İşte Woyzeck kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Karl Georg Büchner
Çevirmen: Hasan Kuruyazıcı
Yayın Evi: Mitos Boyut Yayınları
İSBN: 9789758875405
Sayfa Sayısı: 64
Woyzeck Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
19. yüzyıl başlarında yaşamış, çok genç, 24 yaşında ölmüş olan Georg Büchner, dünya tiyatro tarihinde önemli yer tutan üç oyunu ile (Diğer ikisi: Danton'un Ölümü ve Leonce ile Lena) 20. yüzyılı belirleyen birçok düşünce ve tiyatro akımma öncülük etmiş, çağdaş tiyatronun gelişmesinde derinden etkili olmuş bir yazardır. Woyzeck'te, sert, baskıcı toplumsal koşullara ve adaletsiz toplum düzenine direnemeyen yoksul bir insan aracılığıyla, toplumsal çaresizliği, yoksulların suçluluğa mahkûm oluşlarını, gerçek bir olaydan yola çıkarak açık ve kapalı biçim birlikteliğiyle sahneye getirir.
Woyzeck Alıntıları - Sözleri
- İnsan soğudu mu bir kez hiç üşümez artık.
- Her insan bir uçurumdur; başın döner dibine baktın mı! ...
- “insan soğudu mu bir kez / hiç üşümez artık.“
- “Man is an abyss, and I turn giddy when I look down into it.” “Her insan bir uçurumdur. Başını döndürür kişinin, gidip aşağı bakınca.”
- Bakın ne güzel, kaskatı, külrengi bir gökyüzü; bir çengel çakıp kendini asacağı geliyor insanın.
- Üstelik üç kuruş alıyorsun günde, bir de yemek yardımı! Kötü bir şey bu, Woyzeck; dünya kötüye gidiyor, çok kötüye!
- Acaba evet mi hayır’da, yoksa hayır mı evet’te suçlu? Düşüneceğim bunu.
- “İnsan soğudu mu bir kez, hiç üşümez artık.“
- Woyzeck, dünyanın kendi çevresinde bir günde döndüğünü düşününce tüylerim diken diken oluyor. Ne zaman kaybı! Ne olacak bu gidiş? Artık değirmen taşlarına bakamıyorum, karamsarlığa düşüyorum yoksa, Woyzeck.
- Her insan bir uçurumdur; başın döner dibine baktın mı! ...
Woyzeck İncelemesi - Şahsi Yorumlar
"Senin kadar güzel olabilir mi en korkunç günah?" Kıskançlığın, sefaletin ve tahakküm altına alınmanın doğurduğu sonuçları kısa ama derin cümlelerle dile getiren ve sonu tamamlanmamış bir tiyatro. –bunun roman olmasını daha çok isterdim– Eserin baş kahramanı Woyzeck, bir berber aynı zamanda bir dokturun deneği. Birlikte olduğu kadının onu aldattığını öğrenince dayanamayıp kadını bıçaklar. Konusu bu kadar kısa ve pek bir sapma yok konunun dışına çıkan belki de tamamlanamadığı için de bu kadar kısa olmuştur. Her şeyden çok yazarın dili çok dikkatimi çekti ve bana kalırsa çok iyiydi. Bir yerde geçen, "Senin kadar güzel olabilir mi en korkunç günah?" bu cümle bana Voznesenski'nin Oza'sını hatırlattı. Sanki iki eseri aynı yazar yazmış gibi geldi bana. Daha sonrasında devam ediyor, "Bu kadar büyük günah ... Gökteki melekleri bile kaçırtır günahının kokusu! Günah kadar güzelsin..." ve Oza'da ise, "Ve görmek, senden ancak payını alan bir ağzı kalabalıklar sürüsünün ortasında..." ve devam ediyor Oza: "O unutulmaz göğe tabut çivileri gibi sert yıldızlar çaktım!" ve Böchner de şöyle yazıyor: "Hayır, bir şey olmalı sende! Her insan bir uçurumdur; başın döner dibine baktın mı!" bunun gibi çoğu yerinde cümleler şiirseldi ya da sadece bana öyle gelmiş olabilir sonuçta burda laf olsun diye yazıyorum Bişeyler. Aynı zamanda çoğu yerinde ise bir isyan, bir yakınma var gibiydi:" Beri yandan bir yolcu, zamanın akışına yaslamış sırtını, duruyor ya da Tanrı’nın kerametine akıl erdirmeye çalışıyor ve soruyor kendi kendine: İnsan ne içindir? İnsan ne içindir? Ama gerçekten, söylüyorum size bakın: Eğer Tanrı insanı yaratmasaydı, neyle geçinirlerdi köylüler, badanacılar, ayak kabıcılar, doktorlar? Eğer İnsanın içine utanma denen duygunun tohumunu ekmeseydi,neyle geçinirdi terziler? Ya askerler neyle geçinirdi, öldürmek denen silahı asmasaydı omzuna?" Burda ise Raymond Queneau tarzı bir yazı çarptı gözüme. Benzer bulduğum yazının bir kısmı şöyle:" 'Neden,' diyordu Gabriel , ondan yoksun kalmamız için ufacık bir şey yettikten sonra neden katlanmayalım yaşama? Bir hiç getirir, bir hiç canlandırır, bir hiç yıkar, bir hiç götürür.." Her neyse dediğim gibi biraz da laf kalabalığı olsun diye bu kadar yazdım son olarak sizi Woyzeck'in bir cümlesiyle baş başa bırakıyorum, ''Ah, ne dünya! Herkesin canı cehenneme! Erkek, dişi! (Sisyphos)
Yarım kalmasının çekiciliği: Büchner'nın erken ölümüyle bir kitap parçası olarak kalmış olan Woyzeck ağır diliyle ve sahnelerin düzensizliğiyle okuru hayli yoruyor. Fakat karakterler üzerinden verilen mesajlar ve Büchner'nın kendi dünya görüşünü okura iletme biçimi çok ilgi çekicidir. Öncelikle okur ana karakter Woyzeck'in toplumun en alt tabakasını oluşturan, fakir, zihinsel problemli ve evlilik dışı çocuğu olan ve bu yüzden hor görülen bir karakter olduğunu öğrenir. Halbuki durumu sadece kötüye gider. Buna karşın doktor gibi karakterler Woyzeck'e bir zıtlık oluştururlar. Doktor sadece kendini düşünen, Woyzeck'i bir kobay faresi olarak gören bir karakterdir ve onun zihinsel problemlerine yol açan bir diyet karşılığında para vermektedir. Ama özetten öte Büchner'nın bu karakterlerle neyi ortaya koyduğundan bahsetmek istiyorum. Kitabın asıl konusu sosyal sınıfların arasındaki çatışmadır. Burada yazarın apaçık gösterdiği durum ise her ne kadar bir fikir ayrılığı içinde bulunsalar da feodal yüzbaşı ve şehirli burjuva doktorun Woyzeck'in bulunduğu ortamda güçlerini birleştirip ona karşı duygusal saldırıya geçmeleridir. Buna müteakip Woyzeck'in zihinsel durumu fenalaşır ve kıskançlıkla da birleşerek onu bir cinayet işlemeye sürükler. Bir başka ilginç konu ise Woyzeck'in aslında Büchner'nın dünya ve toplum görüşüne en çok uyan karakter olmasıdır. Woyzeck kararlarında bir irade gösteremeyen, bastırılmış ve özgür olmayan bir kişiliktir ve bu Büchner'nın kendi mektuplarındaki fatalist, kaderci sözlerine mükemmel bir paralel oluşturmaktadır. İdealizmi tamamıyle reddeden Büchner Woyzeck üzerinden insanın tarihi değil tarihin insanı belirlediğini anlatmaya çalışmıştır ve bunu yarım kalan kitabına rağmen başarmıştır. 1834'te nişanlısına yazdığı meşhur mektuptan bir alıntıyla bitiriyorum: "Der Einzelne nur Schaum auf der Welle, die Größe ein bloßer Zufall, die Herrschaft des Genies ein Puppenspiel, ein lächerliches Ringen gegen ein ehernes Gesetz, es zu erkennen das Höchste, es zu beherrschen unmöglich." (Serhat)
Bir arkadaşımın bana “Okuduktan sonra üzerine bayağı düşüneceğin bir oyun.” diyerek önerdiği bir kitaptı Woyzeck. Gerçekten de öyle, kısacık bir sürede bitti ama kat ve kat fazlası süreyle düşüneceğim bu kitabı. Okuduktan sonra incelemeler için girdiğimde çok az okunması olması ve hiç inceleme eklenmemesi beni üzdü, ben de belki okuyacak olanlar girer de yararlanır diye bir şeyler yazmak istedim... Woyzeck çok garip bir oyun; keskin bir olay örgüsü yok, kafa dağıtmalık diyalogları hiç yok. Onun yerine ağır karakterleri, düşündürücü cümleleri var. Büchner bu kitabı tamamlayamadan ölmüş, sonu bu açıdan havada kalıyor olabilir ama bir yerlerde de tamamlanmışlık hissi veriyor gibi. Dediğim gibi garip bir oyun :) Wikipedia’da Woyzeck için şu yazılmış: Oyun, ordunun ve doktorların genç bir adam üzerinde bıraktığı, insanlıktan uzaklaştıran etkilerini konu alır. Çoğu kez bir işçi sınıfı veya çalışan kesim trajedisi olarak ele alınan Woyzeck bir başka açıdan da "İnsan doğasına dair olan çekememezliğin, hasetin uzun trajedisini" sergilemektedir. Woyzeck, yüzbaşının berberi ve aynı zamanda para karşılığı kendini doktorun deneği yapmış bir insan. Yalnızca bezelye yiyor ve buna bağlı gelişimini inceliyor doktor. Bir de birlikte yaşadığı, kendisinden çocuğu olan bir kadın var: Marie. Gerçek bir olaydan esinlenildiği söyleniyor. Kısaca özetleyeyim: Marie’nin başka biriyle birlikte olduğunu öğrenince ve bu kişiyle yüzleşip bir de tartaklanınca Woyzeck artık dayanamıyor, bir bıçak satın alıp Marie’yi tenha bir göl kıyısına götürüyor ve onu öldürüyor... 1800’lerde yazılmış, bir kadın cinayeti daha... Daha sonrasında bıçağı yok etmek için göle girdiğinde ne oluyor bilmiyoruz, bana çok fazla ilerlediği yazılmış olduğu için orada boğulmuş hissi verdi ama Büchner’in kafasındaki sonu elbette bilemeyiz. Üzerine çok düşündürücü, her düşündüğünüzde diyaloglardan farklı şeyler çıkaracağınız bir metin. Tek okuma elbette yeterli olmayacak, düşüncelerimin biraz daha geliştiğini hissettiğim zaman kesinlikle tekrar okuyacağım :) (nisa)
Woyzeck PDF indirme linki var mı?
Karl Georg Büchner - Woyzeck kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Woyzeck PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Karl Georg Büchner Kimdir?
Karl Georg Büchner, (kaʁl ˈɡeːɔʁk ˈbyːçɐ d. 17 Ekim 1813, Goddelau, Hessen Büyük Dükalığı - ö. 19 Şubat 1837,Zürih, İsviçre) Alman oyun yazarıdır. 20. yüzyıl Alman tiyatrosunun temellerini atmıştır. Alman romantizminin aksine yapıtlarında, insanları toplumsal, tarihsel ve psikolojik boyutları ile ele aldı. 1835'de yazdığı, ilk oyunu olan Danton'un Ölümü, Fransız Devrimi'ni konu alıyordu. 1836'da yazmaya başladığı fakat yarıda kalan oyunu Woyzeck sonradanAlban Berg tarafından opera olarak bestelendi. Lenz adında bir uzun öykü yazmıştır.
Darmstadt yakınlarındaki Goddelau'da Dünya'ya geldi. 1831'de Strasbourg'da tıp okumaya başladı. 1833'de Giesen Üniversitesi'ne geçti; felsefe, tarih dersleri aldı. 1834'te "Hessenli Köy Habercisi" adlı bir bildiri dağıtarak, köylülere kendi haklarını elde etmeleri ile ilgili bir çağrıda bulundu. Ancak bizzat köylüler tarafından ihbar edilip, kaçmak zorunda kaldı. 1835'te Zürich Üniversitesi'nde doğa bilimleri doktorası yaptı. Victor Hugo'dan oyunlar çevirdi. 1836 yılında Zürich Üniversitesi'nde Karşılaştırmalı Anatomi Kürsüsü'nde hoca oldu.
Çağdaş tiyatronun gelişmesinde derin bir etkisi olan Büchner, bir oyun yazarının tarihle ilgilenmesi gerektiğini savunmuş ve bireyin adaletsiz toplumsal yaşam düzeni içinde yalnızlığını ve iletişimsizliğini, toplumsal ve tarihsel koşulların elvermezliğini ortaya koymaya çalışmıştır. Fransız Devrimi ve Aydınlanma hareketinin etkilerini taşıyan yapıtlarında, tarihte halkın konumu, sıradan insanların yazgı sorunlarını (Danton'un Ölümü), monarşinin gülünçlüğü (Leonce ve Lena), insan kişiliğini ezen toplumsal baskıyı ve bu baskıya karşı bilincin uyanışını (Woyzeck) işleyen Büchner, son yıllarında içinde yaşadığı Alman romantik akımını aşmış, yeni bir gerçekçilik anlayışıyla kesin kurallara bağlı dramatik tiyatro anlayışının dışına çıkmıştır. Maddeci düşünür Ludwig Büchner onun kardeşidir.
23 yaşında tifo hastalığı yüzünden Woyzeck'i tamamlayamadan hayatını kaybetmiştir.
Karl Georg Büchner Kitapları - Eserleri
- Woyzeck
- Danton’un Ölümü
- Leonce ile Lena
- Lenz
- Bütün Oyunları
Karl Georg Büchner Alıntıları - Sözleri
- Avarelik bütün kötülüklerin başıdır… İnsanlar can sıkıntısından neler neler yapmıyorlar ki! Can sıkıntısından okula gidiyorlar, can sıkıntısından dua ediyorlar, can sıkıntısından aşık oluyorlar, evleniyorlar; ürüyorlar ve nihayet can sıkıntısından ölüyorlar… işin en gülünç tarafı… bunların hepsini yaparken en ciddi suratlarını takınıyorlar, ama neden, nasıl, hiçbirinin bildiği yok. Bütün bu kahramanlar, bu dahiler, bu aptallar, bu azizler, bu günahkarlar, bu aile babaları aslında süzme avarelerden başka bir şey değiller. (Leonce ile Lena)
- Her insan bir uçurumdur; başın döner dibine baktın mı! ... (Woyzeck)
- “Acının çok ince bir zaman ölçüsü var, anları bile böler.” (Danton’un Ölümü)
- Ama kahramanlık köpek öldüren içiyor ve ateşler içinde kıvranıyor ve teğmenler ve acemi erler olmadan hiçbir şey beceremiyor. Seni İskender ve Napolyon romantizmi yaşarken yakalıyor! (Leonce ile Lena)
- Acaba evet mi hayır’da, yoksa hayır mı evet’te suçlu? Düşüneceğim bunu. (Woyzeck)
- “insan soğudu mu bir kez / hiç üşümez artık.“ (Woyzeck)
- Eşitlik tüm kellelerin üzerinde kılıcını sallıyor, devrimin lavları akıyor. (Danton’un Ölümü)
- “İnsan soğudu mu bir kez, hiç üşümez artık.“ (Woyzeck)
- "Veda etmek çok güzel,bir tek arkamdaki kapıyı çekmek kaldı." (Danton’un Ölümü)
- Aklınızı yitirdiğiniz gün öldürüyorlar bizi.aklınız yeniden başımıza geldiğinde siz de onları öldüreceksiniz. (Danton’un Ölümü)
- Ölmekte olan bir aşk, doğmakta olan bir aşktan daha güzel. (Leonce ile Lena)
- İnsan soğudu mu bir kez hiç üşümez artık. (Woyzeck)
- Bakın ne güzel, kaskatı, külrengi bir gökyüzü; bir çengel çakıp kendini asacağı geliyor insanın. (Woyzeck)
- her damla kan vakti ölçerek geçiyor, yaşamımız sinsi bir hastalık gibi yayılıyor gövdemize. yorgun ayaklara bütün yollar uzundur... (Leonce ile Lena)
- Devletimiz temel ilkelerinde ödevin yerini hakkın,erdemin yerine refahın ve cezanın yerini meşru müdafaanın alması gerekiyor.Herkes kendini gerçekleştirebilmeli ve kendi doğasını yaşayabilmelidir. (Danton’un Ölümü)
- “Yorgun ayaklara bütün yollar uzundur.” (Leonce ile Lena)
- "Hayat benim için bir yük, beni ondan kurtarabilirsiniz, zaten sırtımdan atmaya çalışıyorum." (Danton’un Ölümü)
- Gerçi aklı başında görünüyor, insanlarla konuşuyordu; her şeyi ötekilerin yaptığı gibi yapıyordu, ama içinde iğrenç bir boşluk vardı, artık hiçbir kaygı duymuyordu, hiçbir arzu; varoluşusu zorunlu bir yüktü ona. — öylesine yaşayıp gitti. (Lenz)
- ''...acının çok daha ince bir zaman ölçüsü vardır, o bir saliseyi bile ince ince böler.'' (Danton’un Ölümü)
- "Yalnızca ölüler gelmez geri" (Danton’un Ölümü)