Yağmurlu Sokak - Melih Cevdet Anday Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yağmurlu Sokak kimin eseri? Yağmurlu Sokak kitabının yazarı kimdir? Yağmurlu Sokak konusu ve anafikri nedir? Yağmurlu Sokak kitabı ne anlatıyor? Yağmurlu Sokak PDF indirme linki var mı? Yağmurlu Sokak kitabının yazarı Melih Cevdet Anday kimdir? İşte Yağmurlu Sokak kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Melih Cevdet Anday
Yazar: Arif Damar
Tasarımcı: Utku Lomlu
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9789752892132
Sayfa Sayısı: 178
Yağmurlu Sokak Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İki usta yazarın birlikte kaleme aldığı Yağmurlu Sokak, aşkı edebiyatın gölgesinde yaşamayı deneyen bir delikanlının romanı. Kahramanımız, edebiyatın, sanatın ölümsüz ve el değmemiş aşklarını gerçek yaşamda bulmaya kalkışınca hayatın içinde beceriksizleşecek, gitgide gerçeküstü bir ilişkiye sürüklenecektir. Ancak hayat onun edebiyatsever duygusallığının çok dışında bir zeminde akmaktadır. Ne gerçek yaşam roman sahnelerine, ne de insanlar roman kahramanlarına benzemektedir.
Yağmurlu Sokak hayatın içinde aşkın yolunu şaşıran bir delikanlının romanı...
"Bana inanmadı, beni adam yerine koymadı, beş paralık değer vermedi bana. Çünkü ben zayıf bir adamım, kişiliğim yok benim, hiçbir şeyim yok... Benim gibi birinin bu yüzyılda yeryüzünde bulunabileceğine kimse inanmaz. Ben çağdışı bir insanım. Ya eskiden kalmayım, ya geleceğin işaretiyim. Fakat herhalde bugünün insanlarına benzemiyorum. Bundan utanıyorum, ama için için değil ha. İçin için insanın benim gibi olması gerektiğini düşünüyorum. Bana gülenler şüphesiz benden daha aptaldır. Onlar kendilerine yalan söyleyince yutamıyorlar, hileci adamı gözünden okuyorlar. Çünkü kendileri de yalancı, kendileri de hileci. Bunun övünülecek nesi var? Yenildiğini anlayan ruh, kendini haklı bulmaya çalışır, bulur da...."
Yağmurlu Sokak Alıntıları - Sözleri
- Ben bütün kabahati kitaplarda buluyorum. Gece gündüz okurdu. Konuşmasını bile sevmezdi.
- Sevilmek ve bırakılmak. Bu iki kelime böyle nasıl yan yana gelir? Doğrusu bu benim şimdiye kadar anlayışımın dışında bir düşünceydi. Seven ister değil mi? Sahip olmak ister, o ise sevdiği için istemiyor.
- Ölümdür bizi ölümsüz edecek.
- Zaten bütün kabahati kitaplarda buluyorum. Gece gündüz okurdu. Konuşmasını bile sevmezdi.
- O yumuşak ruh içinde bu kadar güç durumları yaratan nedir? Kendi üzerine niçin böylesine eğilmiş? Hayatını tecrübe tahtası mı sanıyor? Uzanıp tutuverecekleri yerde olan mutluluğu niçin kendisinden uzaklaştırıyor? Çocuk tabiatlı mı? Yoksa okuduklarını kafasında fazla mı büyütüyor?
- Serde edebiyatçılık var ya, Fuat, Pirandello'nun "Size Öyle Geliyorsa Öyledir" adlı oyununu düşündü. Bunu düşünmek, konuyu birdenbire çok çekici kıldı onun gözünde. Çünkü Fuat için hayat, edebiyata benzedikçe, ancak o zaman ciddileşir, değer kazanırdı.
- Bana inanmadı, beni adam yerine koymadı, beş paralık değer vermedi bana. Çünkü ben zayıf bir adamım, kişiliğim yok benim, hiçbir şeyim yok... Benim gibi birinin bu yüzyılda yeryüzünde bulunabileceğine kimse inanmaz. Ben çağdışı bir insanım. Ya eskiden kalmayım, ya geleceğin işaretiyim. Fakat herhalde bugünkü insanlara benzemiyorum. Bundan utanıyorum, ama için için değil ha. İçin için insanın benim gibi olması gerektiğini düşünüyorum. Bana gülenler şüphesiz benden daha aptaldırlar. Onlar kendilerine yalan söyleyince yutamıyorlar, hileci adamı gözünden okuyorlar. Çünkü kendileri de yalancı, kendileri de hileci. Bunun övünülecek neresi var? Ama enayi yerine girmiyorlarmış. Enayi yerine girmeyenlerin hepsi enayidir.
- Fuat, kendi kendine, "Bilir miyim? Bilmez miyim?" diye sordu. Sonra bu soruyu, "Ben hiçbir şey bilmiyorum," diye cevaplandırdı. İnsanları saran tutkulara ne kadar da uzak yaşamıştı.
- Sen benim ateşimsin Güler, üç gün üç gecelik yerden beni ısıtacak bir ateş. Orman yangınlarından daha büyük bir ateş. Sen benim suyumsun Güler. Ben senden uzak yerlerde susayacağım, susayacağım. Ama bir mektubun gelecek, pınarlar, akarsular getirecek bana.
- Ölümdür bizi ölümsüz edecek.
- Doğruluk, doğruluk... diye söylendi. Hep bu laf, her yerde, herkesin ağzında bu... Bıktım artık. Bari böyle diyenler doğru adamlar olsa canım yanmaz.
- Sonra gülenler ne derler benim için? Yuh, derler, genç olacak sözde, daha kırıştırmayı bilmiyor. Böyle derler... Canım , aşk işinde feleğin çemberinden geçmemiş olmak pek mi utanılacak bir durumdur? Asıl doğrusu, aşkta tecrübeli olanların utanılacak bir durumda bulunduklarıdır.
- Bloknotun ilk yaprağında adını okudu: Güler. Belki kırk tane Güler Güler yazılıydı. Başka hiçbir şey yoktu. En alt satırda "Sen benim için bu kadar çoksun" yazılıydı. Altında: Fuat Sait ve imzası.
- Fuat'sa ona bir kitaptan sevdiği bir parçayı arıyor, "Bak Güler Şekspir ne diyor: "Gökteki melekleri görmedim ama onlar yeryüzüne inseler şüphesiz sen onlardan daha güzelsin."
- Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı. Fuat görmezlikten geldi, ama içi yanardağ gibi kaynıyordu. Ne çabuk, ne çabuk olmuştu her şey; aşk ne çabuk bitmişti, ayrılık ne çabuk gelmişti, ne çabuk unutulmuştu. Genç adam Orhan Veli'nin "Her Şey Birdenbire Oldu" şiirini hatırladı: Aşk birdenbire, çocuk birdenbire...
Yağmurlu Sokak İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Melih Cevdet Anday’ın üslubu sade ve anlatımı etkileyici.Kitap oldukça sade anlatımla ilerlediği için kısa sürede okumanız gerçekleşiyor. Zamanın gerisinde kalmış Fuat adındaki delikanlının edebiyatın gölgesinde yaşadığı aşk anlatılmaktadır. (İlkay ağa)
Özel sebeplerden dolayı baya uzun bir zamanda bitirdiğim kitabı sindire sindire okumuş oldum. Bu kitapla, eminim ki bu sitedeki çoğu insanın tanıdığı ve sitede tek abla dediğim çoğu konuda kendime rehber edindiğim Sezen Ablam sayesinde tanıştım ve çok beğendim. Kitabı bitirdikten sonra onun incelemesini tekrar okuyup paylaştım çünkü öyle güzel bir inceleme yapabilmem için daha kırk fırın ekmek yemem gerekir :) Yer yer kızıp çoğu zaman üzüldüğüm Fuat hayatımda uzun zaman yer edindi. Okuduktan sonra keşke biraz daha sürseydi dedim.. Ben bu kitabı anlatımını, bende bıraktığı hissi çok sevdim sizlere de tavsiye ederim. (Kübra)
Okuyucuya elbette katkı sağlayacaktır ancak umduğum tadı alamadığımı söyleyebilirim.Fazla beklentiye girmeden okunursa keyifli olur diye düşünüyorum.Kurgusal anlamda iyiydi, fakat sonunda kopukluk yaşadım.Oturtamadığım bağlantılar vardı.Romanın sonu farklı olabilirdi bana göre havada kaldı.Keyifli okumalar.. (münzevi)
Yağmurlu Sokak PDF indirme linki var mı?
Melih Cevdet Anday - Yağmurlu Sokak kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yağmurlu Sokak PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Melih Cevdet Anday Kimdir?
Melih Cevdet Anday (13 Mart 1915, İstanbul - 28 Kasım 2002, İstanbul), şair, tiyatro oyunu, roman, deneme, makale yazarı.
Lise arkadaşları Orhan Veli ve Oktay Rifat'la birlikte ortaya çıkardıkları Garip Akımı ile Türk şiirindeki yenilenmeyi başlatmıştır. Kolları Bağlı Odysseus ile kendine özgü felsefi şiir akımını başlatmış, Garip Akımı`ndan ayrılmıştır. UNESCO'nun Courrier dergisi, 1971 yılında onu Cervantes, Dante, Tolstoy, Unamuno, Seferis ve Kawabata düzeyinde bir edebiyat adamı olarak gördüğünü açıklamıştır.
İstanbul'da doğan Melih Cevdet Anday'ın çocukluğu Kadıköy Bahariye'de geçti. Ortaokula kadar İstanbul'da eğitim gördü. Liseyi ise Ankara'da, Gazi Lisesi'nde tamamladı. Lisede okuduğu sırada, Orhan Veli ve Oktay Rifat ile tanıştı.
Liseyi bitirdikten sonra bir süre Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Daha sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ne kaydoldu. Ancak Devlet Demiryolları'nda memur olarak çalıştığı için öğrenimine devam edemedi. Çalıştığı kuruluş tarafından sosyoloji öğrenimi görmek için Belçika'ya gönderildi.
Ukde isimli şiiri 1936'da Varlık Dergisi'nde yayımlandı. Bunun ardından şiirleri Ses, Yaprak, Yeditepe, Papirüs, Yeni Ufuklar, Yeni Dergi, Soyut, Ataç, Dönem, Yön gibi dergilerde yayınlandı. Orhan Veli ve Oktay Rifat ile birlikte 1941 yılında Garip isimli şiir kitabını çıkardı.
Hasan Âli Yücel'in tavsiyesi ile Milli Eğitim Bakanlığı Neşriyat Müdürlüğü'ne memur olarak atandı. 1946 seçimleriyle birlikte bakanlığın el değiştirmesi sonrasında önce yeniden askere alındı, sonra Konya'ya atandı. Ancak bu atama daha sonra geri alındı. Anday, bir süre sonra bu görevinden ayrılarak İstanbul'a döndü.
1953-1954 yılları arasında Akşam Gazetesi'nin edebiyat ve sanat sayfasını hazırladı. Fikirleri sebebiyle işten çıkarıldı. Doğan Kardeş Yayınları'na geçti ve çeviriler yaptı. Buradaki görevinden de aynı sebeple ayrılmak zorunda kaldı.
1958'den itibaren Tercüman, Büyük Gazete, Yeni Tanin ve İkdam'da kendi adıyla ve çeşitli takma adlarla denemeler ve makaleler yazdı, tefrika romanlar yayınladı. 1960'ta Nadir Nadi'nin desteğiyle Cumhuriyet'te köşe yazıları yazmaya başladı. Bu gazetedeki yazılarını 1997'ye kadar sürdürdü.
1956'da yayınladığı Yanyana isimli şiir kitabı, 142. maddeye aykırı olduğu gerekçesiyle 1964'te yasaklandı. Anday gerek şiir kitaplarıyla, gerekse daha sonraları yöneldiği roman ve tiyatro alanlarındaki yapıtlarıyla birçok ödül aldı.
Anday, İstanbul Belediye Konservatuarı Tiyatro Bölümü'nde diksiyon, özel bir tiyatro okulunda mitoloji dersleri verdi. 1964-1969 yılları arasında TRT'de yönetim kurulu üyeliği, 1979-1980 yıllarında da Paris'te eğitim müşavirliği görevlerinde bulundu.
Solunum ve böbrek yetmezliği tanısıyla Marmara Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi'ne kaldırılan Melih Cevdet Anday, 28 Kasım 2002'de 87 yaşındayken vefat etti. Büyükada mezarlığında toprağa verildi.
Takma Adları
Anday, eserlerinde kendi adı haricinde şu takma adları da kullanmıştır: Yaşar Tellidede, Niyaz Niyazoğlu, A. Mecdi Velet, M. C. A., H. Mecdi Velet, Yaşar Tellidere, Gani Girgin, Zater, Yaşar Tellioğlu.
Melih Cevdet Anday Kitapları - Eserleri
- İsa'nın Güncesi
- Gökyüzü Haritası
- Balerina'nın Ölümü
- Bakır Çağı
- Akan Zaman Duran Zaman
- Açık Pencere
- Raziye
- Aylaklar
- Gizli Emir
- Bütün Şiirleri - Sözcükler
- Yağmurlu Sokak
- İçerdekiler
- Toplu Oyunlar I - Ölümsüzler
- Toplu Oyunlar II - İçerdekiler
- Tanıdık Dünya
- Yağmurun Altında
- Konuşarak
- Şiir Yaşantısı - Şiir Yazıları
- Mikado'nun Çöpleri
- Seçme Şiirler
- Kalabalığın Şiiri
- Yanyana
- Teknenin Ölümü
- Seçmeler
- Rahatı Kaçan Ağaç
- Yasak
- Bir Gecede Üç Erkek
- Telgrafhane
- Güneşte
- Suçumuz Edebiyat
- Bir Defterden
- Ölümsüzlük Ardında Gılgamış
- Dilimiz Üstüne Konuşmalar
- Aldanma ki...
- Sevişmenin Güdüklüğü ve Yüceliği
- Açıklığa Doğru
- Birbirimizi Anlayamayız
- Bütün Yüzyılları Yaşadım
- Sovyet Rusya Azerbaycan Özbekistan Bulgaristan Macaristan
- Bir Sis Çanı Gecenin İçinde
- İçerdekiler
- Annabell Lee
- Paris Yazıları
- Gelişen Komedya
- Dünyada Geçirdim Çocukluğumu
- Dakika Atlamadan
- İmge Ormanları
- Kolları Bağlı Odysseus
- Geçmişin Geleceği
- Ölümsüzlük Ardında Gılgamış
- Yeni Tanrılar
- Yeni Tanrılar - Yasak
- Felsefesiz Yaşamak
- Zifaftan Önce
- Çok Sesli Toplum
- Göçebe Denizin Üstünde
- Doğu-Batı
- Anadoluda ve Sosyalist Ülkelerde
- Meryem Gibi
- Geleceği Yaşamak
Melih Cevdet Anday Alıntıları - Sözleri
- Gözlerine bakıyorum Denizden çıkarılmış bir tabaktaki kuş resmi Dağınık köy evleri gibi orda burda Sepetteki sümbül soğanı gibi gölgeli Yüreğimiz öylesine aşmış ki düşüncemizi Yarışı başlatan tabanca sesi gibi geç Duyuyoruz söylediklerimizi (Göçebe Denizin Üstünde)
- Şiir, bilinen sözcüklerle bilinmeyen sözler yazmaktır. (Şiir Yaşantısı - Şiir Yazıları)
- Oktay Akbal: Bizde neden bu kadar çok ozan var. ... Melih Cevdet Anday: Geri kalmış ülke olmamızdan geliyor bu. Bizde düzyazı çok geç oluştu. Tanzimatta bile düşüncelerimizi nazımla anlatıyorduk. Ziya Gökalp ki yabacı dil bilir, şiirle anlatıyordu fikirlerini, ona alışıktı, Türk halkı düzyazıyı kolay anlayamıyor. Oktay Akbal: Şiir olunca anlatıyor mu? Melih Cevdet Anday: Ona alışık, düzyazıyı anlamıyor. Düzyazı için Descartes'tan geçmek lazım. Fikret, şiirin düzyazıdan kolay olduğunu söyler. Oktay Akbal: Hâlâ mı öyle? Melih Cevdet Anday: Bizde yüz bin mi ne şair varmış, geriliğimizden, modern çağa giremediğimizden. Tümceyi kuramıyoruz bir türlü. Oktay Akbal: Dünyada şiirin etkisi azalıyor mu? Melih Cevdet Anday: Azalıyor. Mesela Nermin Hanım İngiltere'den geldi, yeni şairler var mı dedim. İki üç kişi var dedi. (Dünyada Geçirdim Çocukluğumu)
- Bu yolu bulup geçeceğim; Ama ne denli güç olursa olsun Bilerek varmak istiyorum şimdi Sirenlerin ezgilerini dinleyeceğim Dedim ve büyük bir mum peteğini Tunç hançer ucu ile ezdim çabucak Tıkadım kürekçilerin kulaklarını bir bir Orta direğe bağlattım kendimi. (Kolları Bağlı Odysseus)
- Kadınlara haklarını bağışlayacak olanlar erkekler değildir. Kadının toplumsal durumunda yapılacak düzeltmeleri erkeğin insafına bırakmak hiçbir sonuç vermez. Bütün iş, yaşamı kadın için de erkek için de yaşanılır hale getirmektir. (Konuşarak)
- Kimlikler saptanırken komiser, toplantıda başka kimsenin bulunup bulunmadığını sormuş. "Ankara'dan gelen bir arkadaş da vardı," demişler. "Adı ne onun?" "Melih Cevdet Anday." "Necidir bu Melih Cevdet Anday?" "Şair." "Ünlü bir şair mi?" "Hayır." Komiser, ifadeleri makinede yazan polise dönmüş: "Yaz oğlum, "demiş," meşhur olmayan şair Melih Cevdet Anday'ın da bulunduğu bu toplantıda her ne kadar Figaro diye bağrıldıysa da bunun General Figaro olmayıp.." İşte benim ünlü bir ozan olmadığım böylece devlet kayıtlarına geçmiş bulundu. (Akan Zaman Duran Zaman)
- Evlilik bilimle yürümez, anlaşma ister... (İsa'nın Güncesi)
- Halk biraz da eğlenmek istiyor canım. (Gizli Emir)
- PAVEL PETROVİÇ: Nihilistler... Eskiden Hegelciler vardı! Demek şimdi bir de Nihilistler türedi. Bakalım boşlukta, kuralsız bir boşlukta nasıl yaşayacaksınız. (Bazarov görünür) işte Bay nihilist geliyor. (İçerdekiler)
- Hele yarı uygar olan kişi, ilkel insanın yüceliğinden uzağa düşmüştür. Amerika'ya giden ilk beyazlar, orada karşılaştıkları beyazlardan daha mı uyardılar sanki! (Aldanma ki...)
- "İnsanın başına gelen değildir önemli olan, başına gelenlere karşı ne yaptığıdır." (Mikado'nun Çöpleri)
- Turgenyev'in şu güzel sözü: "Gençliğinde genç olabilenlere ne mutlu!" (Gökyüzü Haritası)
- Melih Cevdet ile tanışmam garip olmuştur. 1947'de kendisini dairesinde ziyaret etmiş, Özel El Yazıları Defterime bir şeyler yazmasını rica etmiştim. İlk anda, Melih Cevdet, Defterime yazmak istememiş, istersem bir kağıda yazabileceğini [söylemiş], Defterim'e kendi el yazısı ile yazmak istememişti. Israrım üzerine bir şiir ile -tuhaf olarak- biyografisini yazmıştı. Biyografisi şöyle idi Melih Cevdet Anday'ın: "Peki iki satır daha yazayım. Evliyim, daha çocuğum yok. Ama tabii hep böyle kalınmaz. Elbet bir çocuğum olur. İsterse şair olsun, karşı gelmem. Ama iyi okuturum. Şairliğin en ciddi işler kadar ciddi bir iş olduğunu öğretirim. Konuşmayı severim. Onun için tiyatro eserleri de yazacağım. Bu kadar yetmez mi?" (Dakika Atlamadan)
- Aklımı dinlendirmek istiyorum. İçimden öyle geliyor ki, bundan sonra hiçbir şeyi dert edinmeyeceğim kendime, her işi oluruna bırakacağım. Bedbahtsam, bedbahtlığımı benimseyeceğim. (Birbirimizi Anlayamayız)
- “Kız evlat büyütmek zor…” diye düşünüyordu, “hele bizim gibi cahil insanlar için…” (Balerina'nın Ölümü)
- Ölürken anlarmış insan dünyada mutlu olmanın yolunu. (Mikado'nun Çöpleri)
- (Kalbim yaralı, paramparça) Sevda çırçıplak bir gölgedir Budaklı, çıplak bir ağaçta. (Annabell Lee)
- farkında değiliz. taşın sesi insan sesine benziyor. (Göçebe Denizin Üstünde)
- Yaşamaktan soğumamak için tek çare, daha güzel bir dünya düşünmektir. O dünyayı özlemek ve o dünya için savaşmaktır. (Aylaklar)
- Masamız çıtırtılar içindeydi Ağacın eski yaşamından... (Dakika Atlamadan)