Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler - Attila İlhan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler kimin eseri? Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler kitabının yazarı kimdir? Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler konusu ve anafikri nedir? Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler kitabı ne anlatıyor? Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler PDF indirme linki var mı? Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler kitabının yazarı Attila İlhan kimdir? İşte Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Attila İlhan

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Yayınları

İSBN: 9754585490

Sayfa Sayısı: 157

Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Aslında bu ne, insanın kendisini bir başkası sanması değil mi? Edim ilkesinin çerçevesi içinde belirlenmiş, deyim uygun düşerse bir 'toplumsal kimlik' var, bir de 'haz ilkesin'in insanın içinde oluşturup geliştirdiği, 'bireysel kimlik'!

Bu ikisi, ilk günden başlayarak, birbiriyle çatışıyor: hangimiz acaba bunlardan hangisiyiz? Hangimizde, hangisi, hangi dereceye kadar etkili oluyor? İşi aslına indirgerseniz, eşcinsellik de, travestilik de, transeksüellik de, bir gerçek kişiliğini arama , kendini bir başkası sanma sorunudur.Nasıl cesur kendini korkak, güçlü kendini zayıf, haksız kendini haklı, aptal kendini kurnaz sanırsa, bazı erkekler kadın, bazı kadınlar erkek sanır...Hiçbir bilimsek iddiası olmayan bu kitap, yıllar içersinden bazı gözlemler, uzun okumalardan bazı notlar içeriyor; tabii, hepinizi şaşırtacak (mı?) bazı resimler de!"

Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler Alıntıları - Sözleri

  • Mutluluk, ender rastlanır, "istisnai" bir şey...
  • Gel gör ki insanları hayattan olduğu gibi romanlara aktarmak, en sevmediğim şey.
  • "Evinde otur, güzel ol ve sus!" demezler mi hep!? Oysa, aksatmadan gerekli idman yapmayı başaran kadınların aynı görkemli ve gösterişli vücuda kavuşması işten bile değil.
  • Kadın yaşlandıkça daha bir erkekleşir mi ne, o bakımdan, kadın travestilerin yaşlılığı problemsiz; ama erkek travestilerin yaşlılığı, gerçekten facia!
  • Kişioğlu, o ilk, o en eski birliği yeniden kurmak, yeniden tam bir kaynaşma sağlamak için, kendini bütünleyecek olan "öteki yarının" peşindedir. O halde aşkın apaçık anlamı ortada: iki başka varlıktan bir tek varlık oluşturmak ve birbiri içinde erimek!
  • otoriter/patriyarkal toplumun içine düştüğü cinsel yoksulluk, onun bellibaşlı nitelikleri olan, cinsel hayatı yadsıma ve baskı altına almasının sonucudur ki, boyunduruğu altındaki bütün bireylerde sinir hastalıklarının, cinsel sapıklık ve suçların ortaya çıkmasına yol açar.
  • Tahammül mülküni yıktın Hülâgû Hân mısın kâfir Aman dünyâyı yakdın ateş - i sûzân mısın kâfir "
  • Patriyarkal otorite toplumun içine düştüğü cinsel yoksulluk, onun bellibaşlı nitelikleri olan, cinsel hayatı yadsıma ve baskı altına almasının bir sonucudur ki, boyunduruğu altındaki bütün bireylerde sinir hastalıklarının, cinsel sapıklık ve suçların ortaya çıkmasına yol açar. " WILHELM REICH
  • Nasıl bir çağdır Victoria Çağı? Kraliçe, on sekiz yaşında filandı, tahta çıktığı tarihte ( 1874 ); yumuşak başlı görünüyor, gizli bir bağnazlıkla yüklü olduğunu, kesinlikle belli etmiyordu. Giderek anlaşıldı ki onun için varsa fazilet, yoksa hicaptı, her şeyi bu iki kavram çerçevesinde, -daha kötüsü, bu iki kavrama, bağnaz kilisenin verdiği anlam çevresinde- görüyor, cinselliği ise günahların en büyüğü sayıyordu. Yumuşak başlı ya, öyle bağırıp çağırmadan, bir iki kaş çatış, birkaç parmak sallayışla, önce onu Saray'dan sürdü çıkardı; arkasından, tiyatro ve edebiyat alanından, evet! Sahne oyunları, romanlar, yaman bir sansür sayesinde, bütün cinselliklerinden arındırılıyorlar: o kadar ki, ne Shakespeare'in piyesleri yakayı kurtarabiliyor bu 'sakatlama'dan, ne Robinson Crusoe, hatta ne de İncil! Fuhuş, tabii yasak ! Kadın modası, ister istemez, bu ham sofuluğa boyun eğmiş: kadın kılıkları öyle sert bir iskelet üzerine, kat kat, yaprak yaprak indiriliyor ki, ne reveransta ayak bileği göze çarpabilir, ne de en müthiş kasırgada etekleri savrulabilir. Bağnazlık, hekimlerin kadın hastalarını muayenesinde bile etkili olmuştu; onları, ya annelerinin, ya kocalarının 'refakatinde' muayene edebileceklerdir; dahası, hasta ağrıyan yerlerini, yapma ' Çin bebekleri' üzerinde gösterebiliyor ancak, başka türlü fazilet ve hicap nasıl kurtulur?
  • Nedim-i zarı bir kafir esir etmiş işitmişdim Sen ol cellad-ı din ol düşmen-i iman mısın kafir
  • Hekimlik alanında, Victoria Çağı'nı, cinsel karanlığı paramparça edecek olan Krafft-Ebing, Havelock-Ellis, Siegmund Freud gibi uzmanların izlemesine şaşmalı mı? Krafft-Ebing'in o pek ünlü Psychopathia Sexualis adlı eseri, her türlü cinsel çelişki, kayma ve sapmaların insanı şaşırtan bir 'antoloj isidir. ' Havelock-Ellis, -kitabının 'adaba aykırı' bölümlerini Latince yazmış olan- Krafft-Ebing'in nispi tutuculuğuna mukabil; incelemelerine hareket noktası olarak kendi hayatını aldığı için, daha samimi; kesin ve kararlı olduğu için, daha cesurdur.
  • Batı 'da, insanların içinde yüzdüğü cinsel karanlığı yırtma çabası, bilmem ama, herhalde Victoria Çağı'nın akıl almaz bağnazlığına tepki olarak başlamıştır. Victoria Çağı, İngiltere'ye mahsus kalmıyor; İngiltere o dönemin en güçlü ülkesi olmakla, 'ahlakını ve prensiplerini' hem dünyanın dört bir köşesindeki sömürgelerine ihraç ediyordu, hem de öteki Batı ülkelerini etkiliyor. Zaman zaman, Tanzimat sonrasında Osmanlı kibarlığında belirginleşen 'alafranga bir muhafazakarlığın' da, Victoria Çağı'ndan aktarma olup olmadığını düşünmüşümdür. Çünkü, erken Osmanlı döneminde üzerinde bile durulmayan, bazı cinsel davranışların, şiddetle kötülenmeye başlaması Yahudi/Hıristiyan bağnazlığının Osmanlı'ya sıçramasıyla koşutluk gösterir.
  • GAZEL Tahammül mülküni yıkdın Hulagu Han mısın kafir Aman dünyayı yakdın ateş-i suzan mısın kafir Kızoğlan kız nazı nazın şeh-levend avazı avazın Belasın ben de bilmem kız mısın oğlan mısın kafir Ne ma 'na gösterir duşundaki ol ateşin atlas Ki ya'ni şu 'le-i can-suz-i hüsn ü an mısın kafir Nedir bu gizli gizli ahlar çak-i giribanlar Aceb bir şuha sen de aşık-ı nalan mısın kafir Sana kimisi canım kimi cananım deyu söyler Nesin sen doğru söyle can mısın canan mısın kafir Şarab-ı ateşinin keyfi ruyun şu'lelendirmiş Bu haletle çerag-ı meclis-i mestan mısın kafir Niçin sık sık bakarsın böyle mir'at-ı mücellaya Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayran mısın kafir Nedim-i zarı bir kafir esir etmiş işitmişdim Sen ol cellad-ı din ol düşmen-i iman mısın kafir NEDİM (? 1730)
  • Sana kimisi canım kimi cananım deyu söyler Nesin sen doğru söyle can mısın canan mısın kafir

Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Attila İlhan'ın konusu eşcinseller, biseksüeller, transseksüeller ve travestiler olan kitabı..Kendi ifadesiyle bilimsel iddiası olmayan bu kitap, yıllar içersinden bazı gözlemler, uzun okumalardan bazı notlar içeriyor...Kitapta ismi geçen kişiler tüm dünyadan tüm zamanlardan..Marlene Dietrich, jeanna d'arc, İsveç Kraliçesi Kristina ve diğerleri..Okumaya değer... . (Şule Aydoğan)

Kapaktan da anlaşılacağı üzere farklı bir kitap.Yolda görseniz kiminizin elestireceği,kiminizin acıyacağı,kiminizin allah göstermesin diyeceği insanları anlatıyor. Bu onların seçimi değildi. Onlar ya doğuştan ya aileleri sebebiyle ya da popüler toplumun bize moda olarak yerleştirdiği masculen tarz adı altında özendirici giyimler sonucu kimlik bunalımı yaşayan herkes gibi insanlar... Değişmeyi göze alıp onlarca ameliyatı kaldirabilenlerin keşke hepsi mutlu sona ulaşsa... Farklı gördüğünüz bu insanlarin neler yaşadığını hissedebilmek için okuyun... (Merdümgiriz)

Hünsa: Attila ilhan bu araştırma deneme türü eserini, gazetecilik yaptığı yıllarda kaynaklarıyla sosyolojik, fizyolojik, psikolojik gerekçeleriyle anlattığı, ilk baskısı 1985 yılında yapılmış kitabı. Kitapta; kadın erkek kimliği, kadın kılığına bürünen erkekler, erkek kılığına bürünen kadınlar, tarihte travestilik, osmanlıda benzerleri, psikolojk, sosyolojik ve ekonomik neden-sonuç ilişkilerini irdeliyor. Özellikle iyi bir tarihçi olan Reşat Ekrem Koçu' un kaynaklarını referans olarak sunduğu kitap, son derece ilgi çekici ve okunmaya değer bir kitap. (Spinozast)

Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler PDF indirme linki var mı?

Attila İlhan - Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Attila İlhan Kimdir?

Attilâ İlhan (15 Haziran 1925 - 10 Ekim 2005), Türk şair, romancı, düşünür, deneme yazarı, gazeteci, senarist ve eleştirmen. Aydın çalışmalarıyla Türk edebiyat ve düşünce dünyasına önemli katkıları olmuştur.

15 Haziran 1925'te İzmir, Menemen'de doğdu. İlk ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmir ve babasının işi dolayısıyla gittikleri farklı bölgelerde tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi'nin birinci sınıfındayken mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nazım Hikmet şiirleriyle yakalanmasıyla 1941 Şubat'ında, 16 yaşındayken tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Üç hafta gözaltında kaldı. İki ay hapiste yattı. Türkiye'nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim hayatına ara vermek zorunda kaldı. Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazandı ve İstanbul Işık Lisesi'ne yazıldı. Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanında Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle ikincilik ödülünü pek çok ünlü şairi geride bırakarak aldı. 1946'da mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Üniversite hayatının başarılı geçen yıllarında Yığın ve Gün gibi dergilerde ilk şiirleri yayımlanmaya başladı. 1948'de ilk şiir kitabı Duvar'ı kendi imkânlarıyla yayımladı.

Paris yılları

1948 yılında, üniversite ikinci sınıftayken Nâzım Hikmet'i kurtarma hareketine katılmak üzere ilk kez Paris'e gitti. Bu harekette faal olarak yer aldı. Fransız toplumu ve orada bulunduğu çevreye ilişkin gözlemleri daha sonraki eserlerinde yer alan birçok karakter ve olaya temel oluşturmuştur. Türkiye'ye geri dönüşünde başı sık sık polisle derde girdi. Sansaryan Han'daki sorgulamalar ölüm, tehlike, gerilim temalarının işlendiği eserlerinde önemli rol oynamıştır. Şair bu gerilim havasını ilk şiirlerinde olmasa da özellikle Bela Çiçeği gibi kitaplarında eski günlerini yâd ettiği ya da eleştirdiği şiirlerini yayımladı. Birkaç kez gözaltına alındı.

Attilâ İlhan, "Kaptan" lakabının kendisine Paris yıllarında bir dönem sakal bırakması üzerine arkadaşları tarafından yakıştırıldığını belirtmiştir. Lakabın yayılmasında beş bölümden oluşan Kaptan şiiri etkili olmuştur.

İstanbul-İzmir-Paris üçgeni

1951 yılında Gerçek gazetesinde bir yazısından dolayı soruşturmaya uğrayınca Paris'e tekrar gitti. Fransa'daki bu dönem, Attilâ İlhan'ın Fransızcayı ve Marksizmi öğrendiği yıllardır. 1950'li yılları İstanbul-İzmir-Paris üçgeni içerisinde geçiren Attilâ İlhan, bu dönemde ismini yavaş yavaş Türkiye çapında duyurmaya başladı. Yurda döndükten sonra, Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Ancak son sınıfta gazeteciliğe başlamasıyla beraber öğrenimini yarıda bıraktı. Sinemayla olan ilişkisi, yine bu dönemde, 1953'te Vatan gazetesinde sinema eleştirileri yazmasıyla başlamıştır.

Sanatta Çok Yönlülük

1957'de gittiği Erzincan'da askerliğini yaptıktan sonra İstanbul'a dönüş yapan Attilâ İlhan, sinema çalışmalarına ağırlık verdi. On beşe yakın senaryoya Ali Kaptanoğlu adıyla imza attı. Sinemada aradığını bulamayınca, 1960'ta Paris'e geri döndü. Sosyalizmin geldiği aşamaları ve televizyonculuğu incelediği bu dönem, babasının ölmesiyle birlikte yazarın İzmir dönemini başlattı. Sekiz yıl İzmir'de kaldığı dönemde, Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda, şiir kitabı olarak Yasak Sevişmek ve Aynanın İçindekiler dizisinden Bıçağın Ucu yayımlandı. 1968'de Biket İlhan ile evlendi, 15 yıl evli kaldı.

İstanbul'a dönüş

1973'te Bilgi Yayınevi'nin danışmanlığını üstlenerek Ankara'ya taşındı. Sırtlan Payı ve Yaraya Tuz Basmak'ı Ankara'da yazdı. 1981'e kadar Ankara'da kalan yazar Fena Halde Leman adlı romanını tamamladıktan sonra İstanbul'a yerleşti. İstanbul'da gazetecilik serüveni Milliyet (2 Mart 1982 - 15 Kasım 1987) ve Gelişim Yayınları ile devam etti. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Attilâ İlhan, 1993-1996 yılları arasında Meydan gazetesinde yazmaya devam etti. 1996 yılından 2005 yılına kadar köşe yazılarını Cumhuriyet gazetesinde sürdürdü. 1970'lerde Türkiye'de televizyon yayınlarının başlaması ve geniş kitlelere ulaşmasıyla beraber Attilâ İlhan da senaryo yazmaya geri döndü.

Sekiz Sütuna Manşet, Kartallar Yüksek Uçar ve Yarın Artık Bugündür halk tarafından beğeniyle izlenilen diziler oldu.

İlk romanı Sokaktaki Adam yayımlandığında 10 roman yazmıştı. Bunlar hiç gün ışığına çıkmadı. Attilâ İlhan bunun sebebini bir söyleşide şöyle açıklıyor: "... birçok roman yazdım daha önceden. Ama neden yayınlamadım? Çok akıllıca bir sebebi vardı. Çünkü biliyorum ki yazarlar ilk romanlarında kendilerini anlatırlar. O da romancılık değildir. Günlük tutmaktır." (Düşün, Haziran 1996).

Roman serüvenine başladığında döneminin diğer yazarları daha çok yerel ve kırsal olayları, kişileri işlerken Attilâ İlhan şehir insanını Türkiye'nin yakın dönem tarihini siyasal, ekonomik ve sosyal yanlarıyla ele alan bir yapı içerisinde işliyordu. Sadece İstanbul ve İzmir gibi Türkiye'nin büyük şehirlerini, işlediği dönemin yaşam tarzını, ekonomik ve sosyal sorunlarını kahramanlarının gözüyle yansıtmakla yetinmiyor; aynı zamanda, batı kültürünün Türkiye'ye ne şekilde yansıdığını, olumlu ve olumsuz etkilerini, çizdiği karakterlerle ve Avrupa'daki şehirlerle örtüşen bir yapı içerisinde inceleniyordu.

Hazırlık ve arayış dönemi

Romanda "hazırlık ve arayış dönemi" diye nitelendirilebilecek dönemde, yayımladığı Sokaktaki Adam ve Zenciler Birbirine Benzemez'de yazarın Paris'te yaşadığı yıllara ait deneyimlerinin ve gözlemlerinin karakterlere yansıdığı görülür. Yazıldığı yıllarda Türkiye'deki Batılılaşma uğruna toplumdan kopan kişilerin bocalamaları Sokaktaki Adam'da ele alınırken, Zenciler Birbirine Benzemez'de Avrupa'da komünist ve antikomünist mültecilerle karşılaşan, hayal kırıklığına uğramış bir devrimci anlatılır. Her bölümün farklı bir karakterin ağzından aktarıldığı Sokaktaki Adam, Attilâ İlhan'ın edebiyatımıza getirdiği yeni bir söylem olarak alınabilir. Daha sonraki romanlarında da görüleceği gibi, diyalektik bir yaklaşımla işlenen olaylarda kahramanlar güçlü ve zayıf yanlarıyla okura ulaşır; birbirlerini suçlamaz ve okuyucuda ön yargı oluşturmazlar. Attilâ İlhan, Zenciler Birbirine Benzemez için şunları söylemiştir: "Kitap 'soğuk savaş'ın en belalı döneminde yazıldı, yayınlandı. Çok ikircikli bir sorunu tartışıyordum. Romanın kahramanı, İstanbul'daki ve Paris'teki 'solcu' çevrelerle düşüp kalkıyor, bunlarla ilişkilerini ve tartışmalarını anlatıyordu, her şeyi olduğu gibi yazmak, romanın yayımlanmasından vazgeçmekle eşitti. Bu bakımdan, içeriğine hafif flu bir hava verdim."

Romanın dilinin farklılığını ise yazıldığı dönem içerisinde yoğun Fransızca çalışmasına bağlayan yazar, bazı cümleleri Fransızca düşünüp Türkçe yazmıştır.

Olgunluk dönemi

Yazarın "olgunluk dönemi" diye tanımlanabilecek edebiyat süreci Kurtlar Sofrası ile başlar. Sokaktaki Adam'da ne istediğini değil, ne istemediğini bilen biri anlatılırken; Zenciler Birbirine Benzemez'de Mehmed-Ali istedikleri ile istemedikleri arasında mütereddit bir karakteri yansıtmaktadır. Oysa Kurtlar Sofrası'nda Mahmud ne istediğini çok iyi bilen bir karakteri çizer. Bu üç romanıyla Attilâ İlhan Türk aydınına farklı açılardan bakar, fikirlerini diyalektik-materyalist bir sentez içinde derleyerek Türkiye için bir sentez önerir – ki sonradan yazdığı yedi kitaplık Aynanın İçindekiler serisi de bu zemine oturmaktadır. Bıçağın Ucu, Sırtlan Payı, Yaraya Tuz Basmak, Dersaadet'te Sabah Ezanları, O Karanlıkta Biz, Allah'ın Süngüleri: Reis Paşa ve Gazi Paşa bu seriyi oluşturan romanlardır. Her romanda yer alan karakterler, Türkiye'nin tarihinde köşe başlarını oluşturmuş dönemlere ayna tutan aydınlardır. Tarihi olaylar, politik ve sosyal dengelerle ele alınır. Birbirleriyle bağlantısı olan karakterlerden her biri bir romanda ön plana çıkar ve olaylar onun gözlemleriyle aktarılır. Bu serinin bütünü irdelendiğinde yine, yazarın Türk aydınına yakın tarihimize bir bakma şansı tanıdığını ve kendi toplumcu-gerçekçi bakış açısıyla önergeler sunduğu görülür.

Ölümü

Attilâ İlhan ilk kalp krizini 1985 yılında geçirdi. Bu tarihten sonra kardiyolojik sorunları devam eden İlhan'ın 2004'ten itibaren sağlık durumu daha da bozuldu. 10 Ekim 2005'te İstanbul'daki evinde geçirdiği ikinci kalp krizi sonucu hayata veda ettiğinde 80 yaşındaydı. Tiyatro ve sinema sanatçıları Çolpan İlhan'ın ağabeyi ve Kerem Alışık'ın dayısıdır.

2003 Sertel Demokrasi Ödülü'ne layık görülmüştür. 1946 CHP Şiir Yarışması İkinciliği, 1974 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü Tutuklunun Günlüğü ile, 1974 Yunus Nadi Roman Armağanı Sırtlan Payı ile, vefatından sonra 2007 yılında kurulan Attilâ İlhan Bilim Sanat Kültür Vakfı çalışmalarına devam etmektedir.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Attilâ_İlhan

Attila İlhan Kitapları - Eserleri

  • Ben Sana Mecburum
  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Sisler Bulvarı
  • Kimi Sevsem Sensin
  • Elde Var Hüzün
  • Yağmur Kaçağı
  • Böyle Bir Sevmek
  • Yasak Sevişmek
  • Duvar
  • Hangi Atatürk
  • Belâ Çiçeği
  • Tutuklunun Günlüğü
  • Sokaktaki Adam
  • Korkunun Krallığı
  • Bir Avuç Kıvılcım
  • Hangi Batı
  • Fena Halde Leman
  • Kurtlar Sofrası
  • Gazi Paşa
  • O Sarışın Kurt
  • Hangi Sol
  • Bıçağın Ucu
  • Hangi Laiklik
  • Zenciler Birbirine Benzemez
  • Allahın Süngüleri
  • Hangi Edebiyat
  • Sırtlan Payı
  • Batı'nın Deli Gömleği
  • Hangi Sağ
  • Dersaadet'te Sabah Ezanları
  • Abbas Yolcu
  • Yaraya Tuz Basmak
  • Hangi Seks
  • Hangi Küreselleşme
  • O Karanlıkta Biz
  • Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler
  • Kadınlar Savaşı
  • Haco Hanım Vay
  • Aydınlar Savaşı
  • Bir Sap Kırmızı Karanfil
  • Bir Millet Uyanıyor! 1
  • Faşizmin Ayak Sesleri
  • Yengecin Kıskacı
  • Sağım Solum Sobe
  • Sosyalizm Asıl Şimdi
  • Ulusal Kültür Savaşı
  • Yıldız, Hilâl ve Kalpak
  • Sultan Galiyef - Avrasya'da Dolaşan Hayalet
  • İkinci Yeni Savaşı
  • Gerçekçilik Savaşı
  • Sisler Bulvarı - Yağmur Kaçağı
  • Ufkun Arkasını Görebilmek
  • İntibah Başladı
  • Dönek Bereketi
  • Denemeler

Attila İlhan Alıntıları - Sözleri

  • Yolunda yürüyen bir yolcunun, yalnız ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lâzımdır. (Hangi Atatürk)
  • Âdeta ilk temâşasında hayret ve dehşete düştüğü bir cinematoraphe filmini, tekrardan, bambaşka şerait altında seyretmekte, lâkin eski heyecanı bulamamaktadır. (Dersaadet'te Sabah Ezanları)
  • İster öyle gezer, ister böyle! Diyeceksiniz ki ama bu bir ‘imanın’ belirtisidir; iyi de, o ‘iman’ o genç kızla Tanrı’sı arasında bir şey biz ona karışamayız, çünkü laiklik aslında bu demektir. (Ulusal Kültür Savaşı)
  • 'Hatıra defteri'nin başka bir sayfası, başka bir günü uyandıracaktır. (Dersaadet'te Sabah Ezanları)
  • kalbin neden durmuş rüzgarı kesilmiş değirmen gibi (Sisler Bulvarı - Yağmur Kaçağı)
  • Yalnızlık bana dokunuyordu (Bir Avuç Kıvılcım)
  • Yorgun kadınlar içtik yalnızlıktan uğuldayan tuzlu kan gibi. (Elde Var Hüzün)
  • ben hiç böylesini görmemiştim vurdun kanıma girdin itirazım var sımsıcak bir merhaba diyecektim başımı usulca dizine koyacaktım dört gün dört gece susacaktım (Sisler Bulvarı)
  • Ne diye Azrailde mantık arıyoruz? Ölmek, bir sıra işi olmaktan ziyade, bir tesadüf işi. Fakat ölüm, ölenden fazla kalanın... (Kurtlar Sofrası)
  • "... Türk aydınları 'akılcı kuşku' nedir bilmezler, kör değneğini bellemiş gibi bir adamın ya da saplantının ardına takılırlar taa gerçeklerin acımasız dürtüsü onları eşekten düşürünceye kadar..." (Aydınlar Savaşı)
  • Ne solculuğumuz solculuktu ne sağcılığımız Karanlık bir kapı olup üstümüze kapandılar Kimse bizi sevmedi / ağır kan kaybıyız. (Korkunun Krallığı)
  • (...)doğa kendisi değişiyor, bu değişme toplumu değiştiriyor, toplum doğayı değiştiriyor, bu değişme sırasında kendi değişiyor, insanlar toplumu değiştiriyor,tarihi yapıyorlar, bu arada kendileri de değişiyor. (İkinci Yeni Savaşı)
  • Cebimizde metelik yokmuş. Terk edilmiş bir köpek yavrusu gibi açmışız. Herkes bi­zi hor görmüştür: — Adam sen de, diye düşünürüz, adam sen de! Ya­rın elbette huzur-u mahşerde...(!) (Zenciler Birbirine Benzemez)
  • sanki ölüm yoktur zulüm yoktur dünyada sanki bir rüzgar gibi ferah yaşamaktayız sema tertemiz henüz yıkanmış caddeler batan güneşe karşı seninle baş başayız. (Duvar)
  • “Millet, kadın ve erkek denilen iki cinsten mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de, kütlenin yarısı zincirlerle toprağa bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?” (Ulusal Kültür Savaşı)
  • ...her ferdin hayatına bir şey hükmeder, bazımıza kudret, bazımıza servet hırsı, bazımıza ilim irfan! Bana, aziz mösyö, ölüm hükmediyor. (Dersaadet'te Sabah Ezanları)
  • Yüreği delik deşik Yaşlanmış ama uslanmamış (Ayrılık Sevdaya Dahil)
  • eksilmeyecek dedi bugünden yarına bir hiçliğin koynunda istifham gibi büyüyeceksin sual sorduğun herşey senden sual soracak bitirdim sandığın vakit başladığını göreceksin (Sisler Bulvarı - Yağmur Kaçağı)
  • "Bizimkisi yaşamak değil, boşa çıkmış bir intiharın utanılacak koması..." (Bıçağın Ucu)
  • "...memleket bir kurtlar sofrasına döndü mü, isyan haktır." (Kurtlar Sofrası)