Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz - Mustafa Kemal Atatürk Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz kimin eseri? Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz kitabının yazarı kimdir? Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz konusu ve anafikri nedir? Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz kitabı ne anlatıyor? Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz PDF indirme linki var mı? Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz kitabının yazarı Mustafa Kemal Atatürk kimdir? İşte Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Mustafa Kemal Atatürk

Yayın Evi: Ka Kitap

İSBN: 9786058314986

Sayfa Sayısı: 112

Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Saygıdeğer baylar, bu söylevimle, ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım. Bugün ulaştığımız netice, yüzyıllardan bu yana çekilen ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır. Bu sonucu Türk gençliğine güvenle emanet ediyorum. Ey Turk istikbalinin evladı. İşte bu ortam ve koşullar içinde dahi ödevin, Türk istiklalini ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. -Gazi Mustafa Kemal-

Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz Alıntıları - Sözleri

  • Efendiler! Biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil; bilakis bu tip yapılar, din ve devlet düşmanı oldukları, Selçuklu ve Osmanlıyı bu yüzden batırdığı için yasakladık. Çok değil; yüz yıla kalmadan eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz ki; bazı kişiler, bazı cemaatlerle bir araya gelerek, bizlerin din düşmanı olduğunu öne sürecek, sizlerin oyunu alarak başa geçecek ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde bir birlerine düşeceklerdir. Ayrıca unutmayın ki, o gün geldiğinde, her bir taraf diğerini dinsizlikle ve vatan hainliği ile suçlamaktan geri kalmayacaktır.
  • "İçtihadım, en muvafık şeklin, şekl-i cumhuriyet olduğu merkezindedir."
  • Efendiler, bizim çehremiz, her zaman, temiz ve pâk idi ve daima temiz ve pâk kalacaktır. Çehresi çirkin, vicdanı çirkinliklere dolu olanlar, bizim vatanperverane, vicdanperverane ve namuskârane harekâtımızı hasis ve çirkin ihtirasları yüzünden, çirkin göstermeye kalkışanlardır.
  • (...) İstanbul'un payitaht kalması lüzumunu, bazı misallere istinaden, ispat etmeye çalışıyorlardı. Ankara'nın, gerek iklim, vesait-i münakale ve kabiliyet ve istidat ve gerek mevcut tesisat ve teşkilât nokta-i nazarından; hiç de münasip ve müsait olmadığını söylüyorlar ve İstanbul'un payitaht olması lazım ve mukadderdir diyorlardı. Bu ifadeye dikkat olunursa, bizim makarr-ı idare tabirinden kastettiğimiz mana ile, bu ifadelerde payitaht tabirini kullananların nokta-i nazarları arasında bir fark görmemek mümkün değildir. Binaenaleyh, bu hususta zaten mukarrer olan nokta-i nazarınızı resmen ve kanunen teyit ettirerek, payitaht tabirinin de yeni Türkiye Devleti'nde mana ve mahall-i istimali kalmadığını göstermek lazım geldi.
  • İstanbul'un bazı gazeteleri bazı zevatın fotoğrafilerini dercederek Heyet-i Vekile Risayetine intihabı muhtemel "muhterem sima"lar ihtariyle nazar-ı dikkati celbetmekte kusur etmedi. Gerçi gayretli bazı gazeteciler 28 Teşrinievvel günü erkenden, "İstanbul'un yüzünü örten sabah sisinin ördüğü gaaze henüz sıyrılırken; deniz semadan, sahillerden akseden renklerle boyanmış, hareketsiz duruyorken"; Marmara'nın sakin sinesini yararak ilerleyen Seyfisefain vapuriyle Kalamış iskelesine çıkıyor.. Yolda, Rauf Beye tesadüf ediyor.. Ondan sonra "büyük bir bahçenin içinde, güzel Kalamış köşkünün, mükemmel bir surette mefruş ve müzeyyen salonuna" dahil oluyor ve köşk mukiminin, muhtelif meseleler hakkında aldığı mütalaasını, bilhassa "hakimiyet-i milliyemizi her şeye ve her şeye(!) karşı sıyanet edelim.." nasihatini neşir ile efkârı tenvire hizmette tesâkül göstermiyor fakat, bu ihtar ve irşatlar Ankara'ya müessir olamıyordu.
  • Efendiler, her şeye ve her şeye(!) karşı hakimiyet-i milliyenin sıyanetini tavsiyesinde bulunan zat halifenin iltifatını "lûtfi-i İlâhi" telâki eden zâttır!
  • İntihapların böyle sık sık tekerrürü, memleket ve milleti fena ve müşkül bir hale sevk eder.
  • Teşkilât-ı Esasiye Kanunu öyle ceffelkalem tadil edilemez.
  • Merhum Abdurrahman Şeref Bey'in beyanatında şu sözler vardı: (...) Hâkimiyet bilâkaydüşart milletindir; dedikten sonra kime sorarsanız sorunuz bu, cumhuriyettir. Doğan çocuğun adıdır. Ama, bu ad, bazılarına hoş gelmezmiş, varsın gelmesin."
  • İstanbul halkı mümessilleri bu tebşir ve tebliği büyük meserretlerle ve alkışlarla karşıladılar ve derhal bütün İstanbul halkı namına Kumandan Paşa'yı ve birbirlerini tebrik ettiler. Binaenaleyh İstanbul'un muhterem ahalisi namına İstanbul hissiyat-ı hakikiyesini tağyir ederek beyanat ve tezahüratta bulunmanın ne kadar küstahane olduğu meydandadır. Rauf Bey, "bence, meseleyi cumhuriyet kelimesi üzerinde mütalea etmek doğru değildir." sözleriyle cumhuriyetten bahis dahi etmek istemiyor.
  • 10 Teşrinisani(Kasım) 1923 günkü, Tanin gazetesinde, halifeye yazılan bir açık mektup takip etti. Lûtfi Fikri Bey'in olan bu mektupta, halifenin istifasına dair haberlerden, milletin ne kadar müellim ve bedbaht kalmakta olduğunu ispat etmek için bir vapur hikayesi uydurmuştu. Vapurda oturanların, halifenin istifası haberine muttali olunca çehrelerine hüzün ve endişe çökmüş... Birbirlerini tanımayanlar samimi görüşmeye ve çok görüşmeye başlamışlardır.. Müşterek endişe bunları bir dakikada dost etmiş.. Lûtfi Fikri Bey "gönül istiyor ki bu istifa sözü ebediyen gömülsün kalsın." diyor, çünkü "dünya için bir musibet olur"muş. Lûtfi Fikri Bey, millete şunu da telkin ediyordu: "Hayretle ve teessürle görülmelidir ki bugün şu hazine-i maneviyeye(yani halifeye) taarruz etmek isteyenler, hariçten kimseler, milel-i islâmiyeden Türk'ü çekemeyenler değildir. Bizzat, biz, Türkler kendi elimizle bu hazinenin elimizden ebediyen çıkarılmasını intaç edebilecek teşebbüsatta bulunuyoruz!" Efendiler, ecnebiler, hilafete taarruz etmiyorlardı. Fakat, Türk milleti taarruzdan kurtulmuyordu. Hilâfete taarruz edenler, milel-i islâmiyeden, Türk'ü çekemeyenler değildi. Fakat, Çanakkale'de, Suriye'de, Irak'ta, İngiliz ve Fransız bayrakları altında Türklerle uğraşan(savaşan demek istiyor) milel-i islâmiye idi.
  • Büyük Millet Meclisinden daha büyük makam olmadığını telkinde ısrar ederek saltanat ve hilâfet makamları olmaksızın, devleti idare etmek mümkün olduğunu ispat etmek lüzümlu idi.
  • "Halifeyi ziyaret meselesi, halife meselesidir." "Devlet adamı olarak, hiçbir zaman hatırımızdan çıkarmayız ki hilâfet orduları bu memleketi baştanbaşa harabeye çevirmişlerdir. Hilâfet orduları vücuda getirmek ihtimalini daima nazardan dur tutmıyacağız. Türk milleti en elim ıstıraplarını halife ordusundan çekmiştir. Bir daha çekmeyecektir." "Bir hilâfet fetvasının, Harb-i Umumî badiresine, bizi attığını hiçbir vakit unutmıyacağız. Bir hilâfet fetvasının millet ayağa kalkmak istediği zaman, ona düşmanlardan daha eşna bir surette hücum ettiğini unutmıyacağız." "Tarihinin herhangi bir devrinde, bir halife, zihninden bu memleketin mukadderatına karışmak arzusunu geçirirse o kafayı behemehal koparacağız!" İsmet Paşa, bravo sesleri ve alkışlarla karşılanan bu sözlerine, şunları da ilave etti. "Herhangi bir halife, an'aneten, fikren ve şekren, usulen, zımnen ve sarahaten, Türkiye mukadderatına alâkadarmış gibi vaziyet almak isterse, Türkiye ricalini taltif edermiş, iltifat edermiş gibi bir zihniyet ile düşünürse, bunları memleketin hayatiyetiyle ve mevcudiyetiyle zıdd-ı tam addedeceğiz; hareketlerini hıyanet-i vataniye addedeceğiz."
  • Feridun Fikri Bey(Dersim Meb'usu) ilk olarak ortaya atıldı. Vehbi Bey(Karesi Meb'usu): "Meclise iltihak eden bir arkadaşı, bir azayı müzakereye iştirakten herhengi bir kuvvet alıkoyabilir mi? Böyle bir şey olur mu?" diye hitap ve itaba başladı. Muhterem meb'us, fikir arkadaşını bir an evvel Meclis'te faaliyete geçirebilmek için, kanun kuvvetini, onun kahhar kuvvetini ve o kuvvet ve kudreti istimal için, Meclis-i âlinin ve milletin emniyet ve itimadına mahzar olmuş insanların azim ve kararlarında ne derece kat'i olduklarını unutmuş görünüyordu.
  • Dahiliye Vekili ve Mübadele İmar ve İskân Vekâleti Vekili Recep Bey: "Memleketin iphama, iğlaka, vuzuhsuzluğa, tereddüde tahammülü yoktur."

Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İsmine en çok bayıldığım kitaptır. Efendiler, şeklinde başlar. Diken diken olur, gururlanırım. Cumhuriyet’e teşekkürler. Hem yönetim olarak hem gazete olarak. Bize çok değerli bir eseri ulaştırdılar. Oldukça değerli. Yine Nutuk üzerinden alınan bir metin olduğunu belirtmeden geçmeyelim. Yine Cumhuriyet yayınlarının Nutuk için harika kırmızı kapaklı muazzam bir baskısı vardı. Okumak istediğim, ulaşamadığım ve ulaştıklarımın da epey fiyatlı sundukları bir eser. Belki bir gün kavuşuruz o kitapla da. Muhteşem bir resim ile başlıyor kitap. Asil bir poz diyelim. Yarım bırakanlar olmuş bu eseri ama bunu kötülemek için söylemiyorum. Nutuk ne yazıyorsa onu yazmışlar ve bu nedenle aynı şeyleri okuyamayan olabilir. Bakış açısı. Dileğim bırakmamaları yönünde olurdu ama kimin bırakmasını istemediysek, neyse. Verilen mücadele anlatılırken aynı zamanda içeriden yapılanlar da aktarılıyor. Yani bir Cumhuriyet planı var ve buna karşı olanlar da açıklanıyor. Güzel olan ise diğer insanların görüşlerine yer verilirken bunlar net ifade edilmiş. Neden karşı çıktıkları, gizli niyetleri. Bunların tamamının o kişilerin veya temsilcilerinin yüzlerine söylenmesi de ayrı bir olay. Olmak istediğim bir yerdir ilk meclis aslında. 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında yapılan meclis konuşmasının kağıda aktarılması diyebiliriz bu kitap için. Faydalı bir eser olduğunu düşünüyor, iyi okumalar diliyorum.. (Sadık Kocak)

Türkiye kurtuluş savaşında verdiği mücadeleden sonra devletin yönetim şekli tartışılırken en kullanışlı yönetim şekli olan cumhuriyeti kabul etmeyen sözde vatansever insanların cumhuriyete karşı mecliste cumhuriyeti savunan mebuslara karşı hakaret ve oyunları ile mecliste cumhuriyeti kabul edildiğini anlatan çok güzel bir kitap. Bize bu kitabı daha doğrusu bu devleti hediye eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere tüm silah ve mebus arkadaşlarına canı gönülden teşekkür ederim. (Fatih Baskan)

Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz PDF indirme linki var mı?

Mustafa Kemal Atatürk - Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Mustafa Kemal Atatürk Kimdir?

Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır. Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Atatürk'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı.

Küçük Mustafa öğrenim çağına gelince Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti. Bu sırada babasını kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftliği'nde dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik'e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu. Kısa bir süre sonra 1893 yılında Askeri Rüştiye'ye girdi. Bu okulda Matematik öğretmeni Mustafa Bey adına "Kemal" i ilave etti. 1896-1899 yıllarında Manastır Askeri İdâdi'sini bitirip, İstanbul'da Harp Okulunda öğrenime başladı. 1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu., Harp Akademisi'ne devam etti. 11 Ocak 1905'te yüzbaşı rütbesiyle Akademi'yi tamamladı. 1905-1907 yılları arasında Şam'da 5. Ordu emrinde görev yaptı. 1907'de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu. Manastır'a III. Ordu'ya atandı. 19 Nisan 1909'da İstanbul'a giren Hareket Ordusu'nda Kurmay Başkanı olarak görev aldı. 1910 yılında Fransa'ya gönderildi. Picardie Manevraları'na katıldı. 1911 yılında İstanbul'da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı.

1911 yılında İtalyanların Trablusgarp'a hücumu ile başlayan savaşta, Mustafa Kemal bir grup arkadaşıyla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev aldı. 22 Aralık 1911'de İtalyanlara karşı Tobruk Savaşını kazandı. 6 Mart 1912'de Derne Komutanlığına getirildi.

Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlayınca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayır'daki birliklerle savaşa katıldı. Dimetoka ve Edirne'nin geri alınışında büyük hizmetleri görüldü. 1913 yılında Sofya Ateşemiliterliğine atandı. Bu görevde iken 1914 yılında yarbaylığa yükseldi. Ateşemiliterlik görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sırada I. Dünya Savaşı başlamış, Osmanlı İmparatorluğu savaşa girmek zorunda kalmıştı. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirdağ'da görevlendirildi.

1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı'nda, Mustafa Kemal Çanakkale'de bir kahramanlık destanı yazıp İtilaf Devletlerine "Çanakkale geçilmez! " dedirtti. 18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazını geçmeye kalkan İngiliz ve Fransız donanması ağır kayıplar verince Gelibolu Yarımadası'na asker çıkarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915'te Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen Conkbayırı'nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7 Ağustos 1915'te Arıburnu'nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferini kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe, 21 Ağustos'ta II. Anafartalar zaferleri takip etti. Çanakkale Savaşlarında yaklaşık 253.000 şehit veren Türk ulusu onurunu İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir. Mustafa Kemal'in askerlerine "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!" emri cephenin kaderini değiştirmiştir.

Mustafa Kemal Çanakkale Savaşları'dan sonra 1916'da Edirne ve Diyarbakır'da görev aldı. 1 Nisan 1916'da tümgeneralliğe yükseldi. Rus kuvvetleriyle savaşarak Muş ve Bitlis'in geri alınmasını sağladı. Şam ve Halep'teki kısa süreli görevlerinden sonra 1917'de İstanbul'a geldi. Velihat Vahidettin Efendi'yle Almanya'ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyehatten sonra hastalandı. Viyana ve Karisbad'a giderek tedavi oldu. 15 Ağustos 1918'de Halep'e 7. Ordu Komutanı olarak döndü. Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı savunma savaşları yaptı. Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918'de Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirildi. Bu ordunun kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918'de İstanbul'a gelip Harbiye Nezâreti'nde (Bakanlığında) göreve başladı.

Mondros Mütarekesi'nden sonra İtilaf Devletleri'nin Osmanlı ordularını işgale başlamaları üzerine; Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. 22 Haziran 1919'da Amasya'da yayımladığı genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını " ilan edip Sivas Kongresi'ni toplantıya çağırdı. 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum, 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresi'ni toplayarak vatanın kurtuluşu için izlenecek yolun belirlenmesini sağladı. 27 Aralık 1919'da Ankara'da heyecanla karşılandı. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması yolunda önemli bir adım atılmış oldu. Meclis ve Hükümet Başkanlığına Mustafa Kemal seçildi Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanması için gerekli yasaları kabul edip uygulamaya başladı.

Türk Kurtuluş Savaşı 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'I işgali sırasında düşmana ilk kurşunun atılmasıyla başladı. 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması'nı imzalayarak aralarında Osmanlı İmparatorluğu'nu paylaşan I. Dünya Savaşı'nın galip devletlerine karşı önce Kuvâ-yi Milliye adı verilen milis kuvvetleriyle savaşıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi Milliye - ordu bütünleşmesini sağlayarak savaşı zaferle sonuçlandırdı.

Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtuluş Savaşının önemli aşamaları şunlardır:

Sarıkamış (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü'nün (7 Kasım 1920) kurtarılışı.

Çukurova, Gazi Antep, Kahraman Maraş Şanlı Urfa savunmaları (1919- 1921)

I. İnönü Zaferi (6 -10 Ocak 1921)

II. İnönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921)

Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921)

Büyük Taarruz, Başkomutan Meydan Muhaberesi ve Büyük Zafer (26 Ağustos 9 Eylül 1922)

Sakarya Zaferinden sonra 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ve Gazi unvanını verdi. Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı. Böylece Sevr Antlaşması'yla paramparça edilen, Türklere 5-6 il büyüklüğünde vatan bırakılan Türkiye toprakları üzerinde ulusal birliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması için hiçbir engel kalmadı.

23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu müjdelenmiştir. Meclisin Türk Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk devletinin kuruluşunu hızlandırdı. 1 Kasım 1922'de hilâfet ve saltanat birbirinden ayrıldı, saltanat kaldırıldı. Böylece Osmanlı İmparatorluğu'yla yönetim bağları koparıldı. 13 Ekim 1923'te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi. 30 Ekim 1923 günü İsmet İnönü tarafından Cumhuriyet'in ilk hükümeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ve "Yurtta barış cihanda barış" temelleri üzerinde yükselmeye başladı.

Atatürk Türkiye'yi "Çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak" amacıyla bir dizi devrim yaptı. Bu devrimleri beş başlık altında toplayabiliriz:

1. Siyasal Devrimler:

• Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)

• Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)

• Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)

2. Toplumsal Devrimler:

• Kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934)

• Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925)

• Tekke zâviye ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)

• Soyadı kanunu ( 21 Haziran 1934)

• Lâkap ve unvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)

• Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931)

3. Hukuk Devrimi:

• Mecellenin kaldırılması (1924-1937)

• Türk Medeni Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937)

4. Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler:

• Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924)

• Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)

• Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1931-1932)

• Üniversite öğreniminin düzenlenmesi (31 Mayıs 1933)

• Güzel sanatlarda yenilikler

5. Ekonomi Alanında Devrimler:

• Aşârın kaldırılması

• Çiftçinin özendirilmesi

• Örnek çiftliklerin kurulması

• Sanayiyi Teşvik Kanunu'nun çıkarılarak sanayi kuruluşlarının kurulması

• I. ve II. Kalkınma Planları'nın (1933-1937) uygulamaya konulması, yurdun yeni yollarla donatılması

Soyadı Kanunu gereğince, 24 Kasım 1934'de TBMM'nce Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadı verildi.

Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM Başkanlığına seçildi. Bu başkanlık görevi, Devlet-Hükümet Başkanlığı düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa gereğince dört yılda bir cumhurbaşkanlığı seçimleri yenilendi. 1927,1931, 1935 yıllarında TBMM Atatürk'ü yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.

Atatürk sık sık yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi. İlgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye'yi ziyaret eden yabancı ülke devlet başkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını komutanlarını ağırladı.

15-20 Ekim 1927 tarihinde Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatan büyük nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Yıl Nutku'nu okudu.

Atatürk özel yaşamında sadelik içinde yaşadı. 29 Ocak 1923'de Latife Hanımla evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çıktılar. Bu evlilik 5 Ağustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocukları çok seven Atatürk Afet (İnan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Mustafa adlı çobanı manevi evlat edindi. Abdurrahim ve İhsan adlı çocukları himayesine aldı. Yaşayanlarına iyi bir gelecek hazırladı.

1937 yılında çiftliklerini hazineye, bir kısım taşınmazlarını da Ankara ve Bursa Belediyelerine bağışladı. Mirasından kızkardeşine, manevi evlatlarına, Türk Dil ve Tarih Kurumlarına pay ayırdı. Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine aşırı ilgisi vardı. Tavla ve bilardo oynamaktan büyük keyif alırdı. Sakarya adlı atıyla, köpeği Fox'a çok değer verirdi. Zengin bir kitaplık oluşturmuştu. Akşam yemeklerine devlet ve bilim adamlarını, sanatçıları davet eder, ülkenin sorunlarını tartışırdı. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Doğayı çok severdi. Sık sık Atatürk Orman Çiftliği'ne gider, çalışmalara bizzat katılırdı.

Fransızca ve Almanca biliyordu. 10 Kasım 1938 saat 9.05'te yakalandığı siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yumdu. Cenazesi 21 Kasım 1938 günü törenle geçici istirahatgâhı olan Ankara Etnografya Müzesi'nde toprağa verildi. Anıtkabir yapıldıktan sonra nâşı görkemli bir törenle 10 Kasım 1953 günü ebedi istirahatgâhına gömüldü.

Kaynak: http://www.kultur.gov.tr/TR-96300/ataturk39un-hayati.html

Mustafa Kemal Atatürk Kitapları - Eserleri

  • Nutuk
  • Zabit ve Kumandan ile Hasbihal
  • Geometri
  • Bağımsızlık Benim Karakterimdir
  • Medeni Bilgiler
  • Karlsbad'da Geçen Günlerim
  • Hatıra Notları 1916
  • Çanakkale
  • Anafartalar Muharebatı'na Ait Tarihçe
  • Bursa Nutku
  • Türk Gençliğinin El Kitabı
  • Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri
  • Takımın Muharebe Eğitimi
  • Cumalı Ordugahı
  • Arıburnu Muharebeleri Raporu
  • Din ve Laiklik Üzerine
  • Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz
  • Mustafa Kemal Atatürk Mektuplar
  • Kürtler - Atatürk’ün Kaleminden 6
  • Sivas Kongresi
  • Vasiyetim
  • Söylev (Nutuk) II
  • 1919 Yılı Mayısı'nın 19'uncu Günü Samsun'a Çıktım
  • Atatürk'ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri
  • Hatırat Sayfaları: Cihan Harbi İttihatçılar ve Abdülhamit
  • Dumlupınar Nutku ve 30 Ağustos Zaferi
  • Türkçe Hutbeler
  • Güneş - Dil Teorisi
  • 10. Yıl Nutku
  • Eskişehir - İzmit Konuşmaları 1923
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 1
  • Emperyalizm ve Tam Bağımsızlık-Atatürk’ün Kaleminden 7
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri
  • Anılar
  • Erzurum Kongresi
  • Askeri Talim ve Terbiye Hakkında Görüşler
  • Korku Üzerine Egemenlik Kurulamaz
  • Taktik Tatbikat Gezisi 1
  • Gençlik Üzerine
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 4
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 3
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 2
  • Atatürk'ün Sözlerinde Asker ve Askerlik Mesleği
  • Edebiyat
  • Eğitim
  • Lozan Konferansı
  • Devrimcilik Üzerine
  • Suriye ve Irak
  • Ankara'ya Geliş
  • Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti - Antiemperyalizmin Osmanlıcası
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 21
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 5
  • Seyahat Notları
  • Eğitim Politikası Üzerine Konuşmalar
  • Amasya Genelgesi
  • Vesikalar
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 23
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 20
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 19
  • Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı Zafer Konuşması
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 30
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 29
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 28
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 27
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 26
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 25
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 24
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 22
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 18
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 17
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 16
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 15
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 14
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 13
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 12
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 11
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 10
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 9
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 8
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 7
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 6
  • Nutuk
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 9
  • Sivas Kongresi 3
  • Saklı Nutuk
  • İzmir İktisad Kongresi
  • Atatürkçülüğün Esasları
  • Türk Tarihi Yazıları
  • Sivas Kongresi 2
  • Sivas Kongresi 4
  • Sivas Kongresi 1
  • Vecizeler
  • Atatürk Kitaplığı
  • Nutuk Söylev Cilt: 3 Vesikalar / Belgeler
  • Tarihi Nutuklar
  • Atatürk ve Kafkasya
  • Nutuk
  • Nutuk
  • Öğrenciler İçin Nutuk
  • Öğrenciler için Nutuk Cilt 2

Mustafa Kemal Atatürk Alıntıları - Sözleri

  • Bizce kati olarak belli olan bir şey varsa, o da, milli sınır dahilinde Kürt, Türk, Laz, Çerkes vesair bütün bu İslam unsurların menfaatleri ortaktır. Beraber çalışmaya karar vermişlerdir. Yoksa hiçbir vakit başka bir görüş yoktur. Vicdani arzu ile kardeşçe ve dindarane bir birlik vardır. (Kürtler - Atatürk’ün Kaleminden 6)
  • İngilizlerin Halep civarındaki ordularını beslemek için İskenderun'dan faydalanmak istemeleri haklı değildir. Çünkü İngilizlerin eline geçmiş bulunan Halep vilayetinde ve yalnız Halep şehrinde milyonlarca erzak olduktan başka Mütareke Şartnamesinin 21. maddesine göre hakikaten Halep'teki İngiliz ordusuna iaşe bakımından yardım etmek gerekirse, pek çok erzak bulunan Kilis, Antep havalesinden özel bir tedbir ve tertiplerle erzak satılabilir. Sizi temin ederim ki, maksat Halep'teki İngiliz ordusunun beslemek olmayıp iskenderun'u işgal, Iskenderun - Kırıkhan - Katma yoluyla hareket ederek Antakya - Dircemal - Ahterin hattında bulunan 7. Ordu'nun geri çekilme hattını kesmek ve bu Ordu'yu 6. Ordu'ya Musul'da yaptığı gibi, teslim olmaktan kaçamayacak bir vaziyette sokmaktır. (Suriye ve Irak)
  • ... saat 9 sonraya kadar Kurmay Başkanıyla tesettürün kaldırılması ve sosyal hayatımızın iyileştirilmesi üzerine sohbet; 1) Muktedir ve hayata vakıf anne yetiştirmek, 2) Kadınlara serbestisini vermek, 3) Kadınlarla bir arada bulunmak, erkeklerin ahlakı, fikirleri, duyguları üzerinde etkilidir. Doğuştan karşılıklı sevgi çekme eğilimi. (Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 2)
  • Fakat anladım ki onların içinde bulundukları âlem başka, bizim içine girmek üzere olduğumuz âlem büsbütün başkadır. Eski âlemin kıvılcımlarını, yeni âlemin güneşlerine yaklaştırmak güçtür. Herkes parlamak, parlatmak ve parlaklığını göstermek hevesindedir. (Devrimcilik Üzerine)
  • İstenilen şeyin olanaksızlığından söz etmek; işin basite indirgenmesinden, düzenli olarak yapılmamasından, yorulmayı göze almaktan başka bir şey değildir. (Zabit ve Kumandan ile Hasbihal)
  • 1) Güçlü ve hayata vakıf anne yetiştirmek. 2) Kadınlara serbestisini vermek. 3) Kadınlarla genel ortamda bir arada çalışmak erkeklerin ahlakı, düşüncesi ve hisleri üzerinde etkilidir. Karşı tarafın sevgisini kazanmak fıtri bir eğilimdir. (Hatıra Notları 1916)
  • Bir memleketin, bir memleket halkının düşmandan zarar görmesi acıdır. Fakat kendi ırkından büyük tanıdığı insanlardan vefasızlık, felaket görmesi ondan daha acıdır. Bu, kalp ve vicdanlar için onulmaz yaradır. (Vecizeler)
  • Saraylarının içinde Türk’ten başka unsurlara dayanarak, düşmanlarla ittifak ederek, Anadolu’nun, Türklüğün aleyhine yürüyen çürümüş gölge adamlarının Türk vatanından kovulması, düşmanların denizlere dökülmesinden daha kurtarıcı bir harekettir... Efendiler, onlar yüzünden Türk vatanının ve Türk milletinin geçirdiği kederleri, elemleri hissetmemiş bir ferdimiz yoktur... Efendiler asırlardan beri inleyerek feryat eden, fakat müstebitlerin, yalancıların, cahillerin vücuda getirdikleri engellerle canhıraş sadasını milletin kulağına duyuramayan zavallı vatan, bugün diyor ki, bütün can kulağınızı, harap olmuş, sinesinde en derin ıstıraplar duymuş validenizin samimi hitabını daima açık bulundurunuz. Efendiler, Asya’da, Avrupa’da, Afrika’da hükümran olmak kudret ve kabiliyetini göstermiş olan ecdadımız vaktinde bu sadayı işitmekten men edilmemiş olsalardı Türk camiasının, Türk mefkuresinin, Türk menfaatlarının korunmuş ve feyizdar olacağı anavatanı bugünkü harap olmuş şeklinde mi miras alırdık? (Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 16)
  • “İstanbul'u biz hiç unutmadık ve unutamayız! Orası bizim, yani anavatanın başıdır. İrfanımız, sanatımız, her şeyimiz oradadır, oradan yetişmiştir. İstanbul'u iyi tanırız; bilhassa orada gençlik bizimledir; bizi bekler, galeyan halindedir. Biliyor musunuz Türk neferi nasıl harp eder? Ayağı, sırtı giyinik olmayabilir Bazen gidası bile az olur; fakat o, daima ileri gitmek ister ve o Ayağı aksar, yorgundur; görürsünüz ki yine yürür ve daima ileri gider. Sorarsanız "İzmir'e gidiyoruz!" der. Askerimizin çoğu her halde İzmir'e gitmek istediği için deniz kıyısına varmadıkça kanmamış, durmamıştır. Çünkü ona verilen emir "Akdeniz'e!" idi. Türk askerinin sinesi yalnız azim ve imanla doludur. O, göründüğü gibi perişan değildir. O, kabuğu siyah ve içi bembeyaz olan kestaneye benzer; yani bir cevherdir. Onunla hasbihal ederseniz, onun mayasıni, tabiatını anlar, öğrenirsiniz; fakat biliniz ki o herkese de açılmaz. Derdine aşina çıkabilirseniz görürsünüz ki cahil sandığınız o "Mehmet" neler bilir, kalbinde ne büyük emeller, fikirler besler! Onun için iddia ederim ve son hakikatle ispat ediyorum ki harpte zafer, azim ve imanı kuvvetli olan tarafındır! Ve biz onunla muzaffer olduk. İşte siz gençler, onu takviye ediniz. Çünkü bize ancak ve her şeyden evvel o "azim ve iman kuvveti" lazımdır. Zaten biz harpten evvel fenni ve maddi vasıtaları ve şartları hesaba dahil etseydik harbi göze aldırabilir miydik?.. Fakat, terazinin bir kefesine imanımızı koyduk, maddi boşluğu doldurduk ve işte o imanımız sayesindedir ki bu büyük davayı halle cesaret ettik, başarılı da olduk; bugün kurtulmuş bulunuyoruz... Hem biz seleflerimizin yaptığıni yapıyoruz. Denizde salla, karada kağnıyla yürümüyor muyuz? Fakat, bizim bu ilkel vasıtalarımız bizi yolumuzdan alıkoymuyor ki! Düşmanın her şeyi mükemmel değil miydi? Fakat düşününüz, onda "Türk neferindeki azim ve iman" var miydi! Bulunabilir miydi? On binlerce. düşman neferine şapkalarını çıkartarak süngüsü önünde baş eğdirten, Türk'ün azim ve imanı değil de nedir?” 21 Ekim 1922 Bursa'da İstanbul Darülfünunu Gençlerine Nutuk (Gençlik Üzerine)
  • Teşkilât-ı Esasiye Kanunu öyle ceffelkalem tadil edilemez. (Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz)
  • Başarılarda gururu yenmek, felaketlerde ümitsizliğe karşı gelmek lazımdır. (Türk Gençliğinin El Kitabı)
  • “İstanbul irfan zümresi! Siz, vatanın gelecek ümidisiniz... Biliniz ki vatanı hakiki olarak kurtaracak sizlersiniz. Biz, bir fırtına gibi gelir, geçer, gideriz. Önümüzde sivrilmiş dikenleri, engelleri yakar yıkarız. Fakat arkamıza bak ğımızda bizim açtığımız o sahada irfanıyla, bedeniyle çalışan sizleri, millet görürsek vazifemizi yaptığımıza ancak o vakit kani olur ve iftihar ederiz. Bizin zaferimiz kanlıdır; fakat, sizin zaferiniz şanlıdır!” 21 Ekim 1922 Bursa'da İstanbul Darülfünunu Gençlerine Nutuktan Alıntı (Devrimcilik Üzerine)
  • Dünyada en az devam eden, saadettir. (Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 1)
  • Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara özellikle, varlığı ile, hakkı ile, birliği ile çatışan bütün yabancı öğelerle savaşma gereği ve ulusal değerleri coşku ile her karşıt düşünce önünde yeğinlikle ve özveriyle savunma zorunluluğu iyice öğretilmelidir. (Eğitim)
  • Ölçüsü 90°den fazla olan açı (Geometri)
  • Gerçekten dikkat edi­lecek olursa, Türkler'in aşağı yukarı hep aynı ahlak anla­yışına sahip oldukları görülür. Bu yüksek ahlak, başka hiçbir ulusun ahlakına benzemez. Ahlakın ise ulusun olu­şumundaki yeri çok büyüktür ve çok önemlidir. (Atatürk'ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri)
  • Alman Kolordu Kumandanı yanıma yaklaştı sordu: - Siz Vahdettin'in yaveri misiniz? - Hayır, dedim. - Ne münasebetle yanında bulunuyorsunuz? - Böyle bir vazife aldığım için... - Askerî vaziyetlerden çok iyi anlıyorsunuz, Türkiye'de herhangi bir kuvvete kumanda ettiniz mi? Müspet cevap verdim: - Mutlaka alaya kumanda etmiş olmalısınız! dedi. Alaya evvelce kumanda etmiş olduğumu söyledim. - Fırkaya da kumanda ettiniz mi? dedi. Sualine tekrar "evet" cevabını alınca: - Beni mazur görünüz, ben Kolordu Kumandanıyım. Sizin babanız yaşındayım. Lütfen son kumanda ettiğiniz kuvveti söyler misiniz? Bu temiz kalpli adamı meraktan kurtarmak istedim. - Fırka ve Kolorduya kumanda ettikten sonra, çeşitli ordulara kumanda etmiş bir arkadaşınızım. Bu cevap Alman Kolordu Kumandanını benim hiç tahmin etmediğim bir zemin üzerinde hislendirdi: - Affedersiniz, biz şimdiye kadar size yanlış hitap ediyormuşuz, demek siz ekselanssınız! Alman Ordusunda Kolordudan büyük kuvvetlere kumanda edenlere ekselans denildiğini de ilave etti. Bu güzel kalpli askerin misafirlik müddetinin sonuna kadar, yaş davasını unutarak, bize çok hürmetle muamele ettiğini zikretmek isterim. (Saklı Nutuk)
  • "Baylar ilkelere göre kurulan bir hükümetin niteliği kolaylıkla anlaşılabilir. Böyle bir hükümet, ulusal egemenlik temeline dayanan halk hükümetidir. Cumhuriyet'tir. Böyle bir hükümetin kuruluşunda ilke, Kuvvetler Birliği kuramıdır." (Söylev (Nutuk) II)
  • 8/9 akşamı saat 9.00'a kadar Kurmay Başkanı ile örtünmenin kaldırılması ve sosyal hayatımızın düzeltilmesi hakkında sohbet: 1) Güçlü ve hayata vâkıf anne yetiştirmek. 2) Kadınlara serbestisini vermek. 3) Kadınlarla genel ortamda bir arada çalışmak; erkeklerin ahlakı, düşüncesi ve hisleri üzerinde etkilidir. Karşı tarafın sevgisini kazanmak fıtri bir eğilimdir. (Hatıra Notları 1916)
  • Gerçi halk, yayını yansıtıp iletir ve düşüncelere yandaş toplar, fakat düşünceleri ortaya koyan, ortaya atan ve yayın alanının odak noktasını oluşturan halk değildir. (Atatürk'ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri)