Yasemen - Hasan Nail Canat Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yasemen kimin eseri? Yasemen kitabının yazarı kimdir? Yasemen konusu ve anafikri nedir? Yasemen kitabı ne anlatıyor? Yasemen kitabının yazarı Hasan Nail Canat kimdir? İşte Yasemen kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Hasan Nail Canat
Yayın Evi: İlk Genç Timaş
İSBN: 9789752633193
Sayfa Sayısı: 128
Yasemen Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Geçim sıkıntısı içindeki bir ailenin biricik kızları Yasemen, garip bir şekilde ortadan kaybolur. Ailesi perişan olmuştur. Uzun yıllar boyunca kızlarını aramalarına rağmen bulamazlar, ta ki kaderin garip bir cilvesi onlara gülen yüzünü gösterene kadar…
Yasemen, küçücük yaşına rağmen yalnız başına hayatta kalmaya çalışan bir çocuğun zaman zaman hüzün, zaman zaman neşe dolu hikâyesi…
Yasemen Alıntıları - Sözleri
- İnsanların görünüşüne aldanma. Umulmadık insanlar, umulmadık kötülükler yaparlar.
- "Dert, kafanı ne kadar takarsan, o kadar büyür. "
- Dert kafanı ne kadar takarsan o kadar büyür
- Gelen kalmaz ve bu dünyadan bizle ancak iyiliklerinizi, doğruluğunuz, güzel amellerimiz gelir...
- Dert, kafanı ne kadar takarsan, o kadar büyür.
- "Allah hayırlısını versin."
- Gelen kalmaz ve bu dünyadan bizimle ancak iyiliklerimiz,doğruluğumuz,güzel amellerimiz gelir...
- Dert, kafanı ne kadar takarsan o kadar büyür.
- Dünya menfaati için, işlenen sevabın da terk edilen günahın da insana hayrı dokunmaz. Kainatı yoktan var eden, insanı bir gün mutlaka hesaba çekecek olan Allah'ın rızasını kazanmak için çalışmalıyız.
- Yanlışın hayat tarzı olduğu bir memlekette doğrular nasıl garip karşılanıyor.
- Sabır, felaket zannedileni saadet yapar, bela bilineni deva yapar. Sefalete sabreden, zenginliği hazmedemeyenden daha karlıdır. Yalnızlığa sabreden, şöhreti hazmedemeyenden daha karlıdır. Hastalığa sabreden, sıhhatini hazmedemeyenden daha karlıdır.
- Acılar bir defa istila etmesin insan kalbini... Sığındığınız her yerde bulur sizi. Yorgan sizi saklayamaz bu acılardan. Uyku, ıstırapların uğramadığı bir limandır...
- Sabır, felaket zannedileni saadet yapar, bela bilineni deva yapar. Sefalete sabreden, zenginliği hazmedemeyenden daha karlıdır. Yalnızlığa sabreden, şöhreti hazmedemeyenden daha karlıdır. Hastalığa sabreden, sıhhatini hazmedemeyenden daha karlıdır.
- Yalnız, acılara, yokluklara, sefalete, ayrılıklara tahammül etmek sabır zannedilir. Zenginliğe, saadete, şöhrete, sıhhate sabretmek lazım dersem biraz şaşırırsınız. Sabır, bunlar da bitmez. Şeytana ve nefse de sabretmek lazım. Sabretmeliyiz ki Allah bizden razı olsun..
- Yanlışın hayat tarzı olduğu bir memlekette doğrular nasıl garip karşılanıyor.
Yasemen İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bu uzun öyküde Yasemen'in yaşadıklarının nedeni annesinin ihmalkarlığıdır. Bu dünyada Tanrı sonsuz adaleti var. Kimine evlat verir ama o insanlar evlatlarının kiymetini bilmediği gibi onları hor görmeye başlarlar. Kimini de evlat vermeden imtihan eder ama o insanlardaki anaçlık ve babacanlık, evladı olan anne ve babalardan daha çok anne ve baba olmayı hak ediyorlar. Burada kutsal varlığımız olan annenin kötü yanını gösteriyor yazarımız. Asıl amacı; evlatlarını kiymetini biliniz ve anın tadını çıkarınız. Toplumdaki nice Ömer'in içki ve kumara yönelmesinin nedeni keyfi ve zenginlik olmadığını görüyoruz. Kader motifimizi belirleyen ebeveynler ve çevremizdir. Böyle bir babanın evladı olmak isterdim çünkü bataklığa batmış olsa da onun kirli bedenin içinde bir mücevher ışıldayan kalbindeki evlat sevgisi tarifi zor şekilde anlatılamaz. Dindar aileden gelen babalarda ise ibadetler sadece hobi olarak kılınır. Arkasında eşlerine zülum ederler ve gücünün göstermek için şeytanın ellerini çektiği ölülere beddua ve hakaret etme alışkanlığını edinirler. Ne de olsa ahirette onları cehennemde kurtaracak kişi dindar babaları olarak görüyorlar. Böyle evlatlardan önce Nuh (AS)'un gemiye binmeyen oğlu, baba torpiliyle cennete gitsin (!) Öyle bir dünya yoktur. Her insan kendinden sorumludur ve Tanrı'ya layık abid olmak için yaşamalıyız. Kıldığımız ibadetler hobimiz değil karakterlerimizi güzelleştiren unsurlar olsun. Öte tarafta torpil ve şike yok. Hasan Nail Canat, Halit Ertuğrul gibi edebi dilinde İslam kisvesi altında Arap kavmiyetçiliği gütmeden dinimizin ve ısrarlarla görmemek için direndiğim manevi boyutu; ruhsal ve fiziksel betimlemeler ile somutlaştırması büyük bir başarıdır. Bu başarı gelecekte onu ölümsüz yazar olarak kılacaktır. Manevi boyutu görenler her zaman galip gelenlerdir. Komaltan (namaz kılan)ları görünce içimi tarifsiz bir huzur kaplar ve animelerdeki gibi göz bebeklerimi kaybolmuş gibi his ederim. En çok da Zafer Yılmaz'ın komalttığını izlemek bana huzur veriyor. O anda onun yüzünde yaşadığını acıları görüyorum ve acılarına merhem sürülmesi için Tanrı'ya sığındığını his ediyorum. Kalbimde o kadar merhamet doluyor. O anda elimle onun yanağını okşayıp 'Ben varım. Kimsenin seni üzmesine izin vermem.' beden dilimle dercesine. Zafer Yılmaz ve Yunus Şirinoğlu ile komaltmayı çok istiyorum çünkü komaltmaları hobi değil karakterlerini güzelleştiren unsurlar olarak görüyorlar. Ortaokul yıllarımda bu betiği ağabeyim sayesinde biliyorum. O dönem okumak nasip olmadı. Betiği elime alınca beni o günlere götürdü. Bir yanda Ömer gözümün önünde İsmet İstanbuli olarak canlandı. Babacan insanlar sevilir. İslam kisvesi altında Arap kavmiyetçiliği güten ve manevi boyutları hatırlatan romanlardan sakınmalıyız. Hasan Nail Canat ile Halit Ertuğrul arasında bir seçim yaparsam Canat'ı okumayı yeğlerim çünkü edebi dili tarafsızdır. Onun Adım Yayıncılık'tan çıkan betiklerinin kapaklarını çok seviyorum çünkü kapak konusunda usta bir yayınevidir. #BetikEli #Yasemen #HasanNailCanat #AdımYayıncılık #Kitapyorumu #Roman #ManeviBoyut #EvlatSevgisi #Eşİmtihanı #Tasavvufi #HayatGibi #UzunÖykü #KitapTavsiyesi #KitapTutkusu #KitapOkumakÇokGüzelŞeydir #OkudumBitti #Bookstagram #Bookstagramer (Bleda Gəncay SÖNMƏZ)
Bu kitap sanki bir kızın yaşamını değilde, bilmeyenler için dert kavramını anlatır gibi insanı alıp götüren bir kitap. İşte bu dertleri anlatmak bir incelemeye veya bir kitaba yazmakla sığmaz. İnsan ancak yaşayabildiğini anlayabilir veya anlatabilir. Ben bu kitabı okumadan önce "Dert" kavramını beynimde canlandırmaya çalışıyordum. Çünkü ne yaşamıştım, ne de tanık olmuştum. İşte bu kitabı okuduktan sonra anladım ve anlamakla kalmayıp, kitabı okuduğum sıra yaşadım. Herşeyden önce insanın annesinin, kendi kızını istememesi ne üzücü bir durum öyle değil mi ? Ve senin, sonuna varamayacağın umutsuz bir yolda ilerlemen... Bununla yetinmeyip sevdiklerini kaybetmen, iftiraya uğraman, aç kalman, yalnız olman gibi birçok dert senin peşinden koşuyorsa artık hayat sana tatsız yönünü gösteriyordur. Ama inanmaktan vazgeçmeyip, hayallerinin peşinden koşabiliyorsan hedefine eninde sonunda varacaksınız demektir. (Cemre DOĞANTAY)
Yasemenin babasï ömerin kumara içkiye bagli oluyor BİR TÜRLÜ BU ALIŞKANLIĞI GİDEREMIYOR YASEMEN DOGUYOR BUYUYOR BABASI OMER BAZI HOCALARA GİDİP KUMARI ÏÇKİYI BIRAKMAK ISTIYOR VE BIRAKIYOR YASEME BUYUYOR YASEMENIN ONUNDE ANNESI VE BABASI HEP KAVGA EDİYOR YASEMEN BUNDAN ETKİLENIYOR........................................... BIRGUN YASEMEN BABASI ISE GIDECEKKEN TAKIP EDIYOR VE BABASINI TAKIP ETTİĞİNDE KAYBOLUYOR........ BIR KAHVEYE GIDIYOR VE ORDA BIRGUN KALIYOR ... EN SONUNDA AILESINI BULUYOR Alatmak istedigim gercekten acikli bir kitapti yani herkeze siddetli bir sekilde okumasini tavsiye ediyorum okuyanlarin 0,90 ninin hayatinda buyuk gelismeler kaydedecektir bana guvenebilirsiniz (Ayşenur Araz)
Kitabın Yazarı Hasan Nail Canat Kimdir?
25 Ekim 1943 yılında Kayseride doğan Hasan Nail Canat, Kayseri İmam Hatip Lisesi öğrencisi iken okul müsamerelerinde arkadaşları ile küçük çaplı oyunlar sahneye koyarak sanat hayatına ilk adımını attı. Mezun olduktan sonra Kayseri Hava İkmal ana tamir fabrikasında çalışırken sanatla ilgisini devam ettirmek istediği zaman her seferinde babası karşı çıkıyor; Tiyatrocu mu olacaksın, soytarı mı olacaksın diyerek Hasan Nail Canatı engellemeye çalışıyordu. O yıllarda Yalnızlar Rıhtımı isimli şiir kitabı yayınlandı. Fakat şiir kitabı Hasan Nail Canatın tiyatroya olan aşkını daha çok pekiştirdi. 1964 yılında Rusyanın Bolşevik ihtilalinde Türk kökenli insanlara yapmış olduğu zulümden etkilenerek Moskof Sehpası isimli ilk eserini yazan Hasan Nail Canat, büyük bir heyecanla profesyonel tiyatro hayatına başlamış oldu. 7-8 inançlı, şuurlu, fedakar genç ile birlikte Anadolu turnesine çıktı. Moskof Sehpası o yıllarda çok büyük ilgi gördü ve 1200 kez sahnelendi. Hasan Nail Canat bu başarısı sayesinde muhafazakar kesimin büyük ilgi ve alakasına mazhar oldu. Soytarı mı olacaksın diyen babası, Kayseri Müftüsünün daveti üzerine Kayseri Din Görevlileri Derneğinin organize ettiği Moskof Sehpası isimli oyunu izlemeye geldi. Oyun sona erdikten sonra Oğlum, oyununu heyecanla seyrettim. Yanılmışım. Artık seni özgür bırakıyorum. Sanatını Allah yolunda kullandığın müddetçe yolun açık olsun diyerek Hasan Nail Canata dua etti. Bu duanın bereketi ile Hasan Nail Canat, artık sanata kendisini tamamen adadı. Üstad Necip Fazıl Kısakürekin sohbetlerine katılarak Allah yolunda sanatını kullanmanın püf noktalarını, mesaj kaygılarını, yol haritasını en ince ayrıntılarına kadar öğrenip sırası ile; Günahkar Baba, Dilsiz Şeytan, Bir Avuç Ateş, Afganistan Dramı, Bir Demet Gençlik, Ebabil Kuşları, Bana Mahşeri Anlat, Sokak Kızı Elif, Süper Bekçi, Mindrella, Cimcime Tavşan, Aynalar Yolumu Kesti isimli eserleri hem yazarak hem yöneterek hem de oynayarak sanatını icra etti. Ayrıca Şeytan Üssü Haber Merkezi, Efendi Hayrettin Süperstar, Kara Geceler Efendim, İnsanlar ve Soytarılar, Başkasının Ölümü, Demedim mi? ve Metropol ve Kadın isimli başkalarının yazmış olduğu tiyatro eserlerinde de başrolde oynadı.rnrnÜRETKEN BİR SANATÇIYDIrnrn12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra mecburi olarak tiyatro hayatına ara veren Hasan Nail Canat, maddi açıdan çok büyük sıkıntılar çekmesine rağmen üretken bir sanatçı olduğunu Bir Küçük Osmancık Vardı, Nur Dağındaki Çocuk, Yaralı Serçe, Günahkar Baba, Yasemen, Kırımlı Murat Destanı, Bir Avuç Ateş, Gül Yarası ve Kiralık Zindan isimli romanları yazarak kanıtladı. İlk romanı Milli Gazetede tefrika halinde günlük yayınlandıkça sevincine diyecek yoktu. Olacak, beni göremeyenler beni okuyacak ve ne olursa olsun bu insanlara mesajımı vereceğim diyerek 9 esere imza attı. Moskof Sehpası isimli ilk eserini Kırımlı Murat Destanı adında kitap haline getirdi. Bir Avuç Ateş isimli romanı Çöküş ismi ile yönetmen Mesut Uçakan tarafından beyaz perdeye aktarıldı. Bir Küçük Osmancık Vardı isimli kitabı da Milli Eğitim Bakanlığının 100 Temel Eseri arasında yer almaktadır. Ayrıca Hasan Nail Canatın Kiralık Zindan adlı eseri kayıptır ve bulunamamıştır. Hasan Nail Canat, rahmetli olmadan evvel yeni yayıncılığa başladığını belirttiği genç bir yayınevine Kiralık Zindan isimli eserini orijinal dosya halinde sözleşme yaparak teslim etmiştir. Aradan 7 yıl geçmesine rağmen ne yayıncıdan ne yayınevinden yazılı veya sözlü olarak Hasan Nail Canatın ailesine ulaşılmamıştır.rnrnİNANÇ VE AHLAK ÜZERİNE ESERLER YAZARDIrnrnŞiir, roman ve tiyatro eserleri incelendiği zaman eserlerinin sadece ve sadece inanç ve ahlak üzerine olduğu açıkça belli olan Hasan Nail Canat, insanlara hayvan sevgisi ile insan sevgisi arasındaki tezatı yani kaniş köpeğini evine alıp babasını huzur evine yatıran insanın hayvan sevgisine karşı, Allaha borcunu ödemek isteyenlerin kul hakkına riayet etmemelerine karşı ve ilahlaştırılan tabulara karşı uyguluyordu.rnrnÇOK SAYIDA FİLM VE DİZİDE OYNADIrnrnHasan Nail Canat, yaklaşık 10 yıldır Altunizade Kültür Merkezinde Üsküdar Belediyesi Tiyatrosunda oyunlarını sahneliyordu. Geleneksel tiyatronun örneklerini sunan Hasan Nail Canat, Keloğlan, Sokak Kızı Elif, Mindrella, Süper Bekçi, Cimcime Tavşan gibi çocuk oyunları ile Bir Avuç Ateş, Demedim mi?, Metropol ve Kadın adlı oyunlarını da yetişkinler için sahnelemişti. Altunizade Kültür Merkezinde çocuk ve yetişkinlere tiyatro eğitimi de veren Canat; Reis Bey, Minyeli Abdullah, Sahibini Arayan Madalya, Çizme, Sürgün, Beşinci Boyut, Bize Nasıl Kıydınız? ve Gülün Bittiği Yer adlı sinema filmleri ile Kara Bir Gün - Süleyman Nazif, Su Perisi Kayıklar, İnsanlar Yaşadıkça, Kaşağı, Müslümanın 24 Saati, Müslümanın 365 Günü, Siyah Pelerinli Adam, Hasret, Köstekli Saat, Camgöz, Deli Balta-Uçurum Adası, Evlere Şenlik, Bizim Ev, Ortaklar, Şark Kahvesi, Beyaz Savaş, Sır Kapısı, Deli Yürek, Ekmek Teknesi, Çobanın İbadeti, Kenanda Bir Kuyu ve Kalp Gözü adlı TV dizilerinde rol almıştı.rnrnHASAN NAİL CANATLAR UNUTULMAMALIrnrnHasan Nail Canat, 1994-2004 yılları arasında Üstad Necip Fazıl Kısakürekten almış olduğu Sanat, Allah yolunda nasıl kullanılır? düsturunu tiyaro öğrencisi yetiştirerek inançlı, şuurlu oyuncuları ülkemize kazandırmayı, belden aşağı olmadan komedi yapmayı, salya-sümük demogoji yapmadan dram oynamayı, adaba ve edebe uygun ortaoyunu ve müzikal sergilemeyi yüzlerce çocuğa öğretti. O gençler şimdi Hasan Nail Canatlar unutulmamalı diyor ve birçok tiyatro eserlerinde, dizilerde inançlı oyuncu, sınırları olan oyuncu olarak rol alıyorlar.rnrnSANAT HAKK İÇİNDİR FELSEFESİNİ BENİMSEDİrnrnHasan Nail Canat, Sanat sanat içindir ve Sanat halk içindir düşüncelerini hiçbir zaman dikkate almayıp Sanat Hakk içindir felsefesinden hareket ederek ülkemizdeki dini, ahlaki, sosyal eksiklikleri hem yazarak hem yöneterek hem de oyunculuğu ile sahne hayatına taşımıştır. 41 yıllık sanat yaşamında inançlı ve muhafazakar kesimin kalplerinde haklı yerini alarak 21 Ekim 2004 tarihinde Ramazan ayının ilk haftasında son oyunu olan Aynalar Yolumu Kesti isimli oyununu Üsküdar Belediyesi İftar Vapurunda son kez sahneledikten sonra Sayın Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım Beyden de son ödülünü aldı. Evine geldikten sonra aniden fenalaşarak kalp krizi sonucu sanatını Hakk için yapan Hasan Nail Canat ruhunu Hakka teslim etti.
Hasan Nail Canat Kitapları - Eserleri
- Bir Küçük Osmancık Vardı
- Yasemen
- Yaralı Serçe
- Nur Dağındaki Çocuk
- Bir Avuç Ateş
- Kırımlı Murat Destanı
- Gül Yarası
- Yiğit Mustafa
- Günahkar Baba
- Cimcime Tavşan
Hasan Nail Canat Alıntıları - Sözleri
- İnsan yürekten isterse bir şeyi Allah mutlaka verir. (Bir Küçük Osmancık Vardı)
- Yüreğim buruk acılarla doluydu. (Yaralı Serçe)
- Yüreğimin çekemediği acıya, gücümün yetmediği çaresizliğe sabır... (Yaralı Serçe)
- Kırım'ın kaderi bu; güneş her akşam hüzünle terk eder Kırım'ı. Her sabah acı bir günün üstüne doğar... (Kırımlı Murat Destanı)
- -Cevap vermiyorsun.Soru sormama kızıyor musun yoksa? -Hayır kızmıyorum.Öyle sorular soruyorsun ki cevabı zor veya acı.. (Nur Dağındaki Çocuk)
- –Size soruyorum, Allah korusun mahallenizde bir evde yangın çıksa, "memlekette demokrasi var kimse kimsenin yangınına karışamaz" diyebilir misiniz? –"Hayır hocam" sesleri sınıfı doldurdu. (Gül Yarası)
- Allah'ım! Bizi sahipsiz koyma. (Bir Küçük Osmancık Vardı)
- Bugün sana gelemiyorum. Çünkü yüreğim kanarken sana gelemem. Yüzüme bakınca yüreğimi en iyi sen görürsün. Gözlerimden acımı en iyi sen okursun. Belki otuz yıl önce, bir bayram sabahı, annemin avuçlarına kapanıp aldığım gibi ağlarım bugün... O zaman sen yıkılırsın. Hayır! Görme ağladığımı, duyma hıçkırıklarımı , ben ağlayacak bir köşe bulurum... (Bir Avuç Ateş)
- "Korku mücadeleden daha tehlikelidir" (Yiğit Mustafa)
- Hani, çok sıcak günler vardır, insanı bunaltan. Serin bir gölge, ya da bir su kenarı aranır. Ekin solar, gül sararır, yer yer yarılır toprak. Bir rüzgar eser sonra. Peşinden yağmur gelir. Tekrar canlanır yeşil. İnsan ruhu dinlenir. (Bir Küçük Osmancık Vardı)
- "Allah hayırlısını versin." (Yasemen)
- " İnsan yürekten isterse bir şeyi Allah mutlaka verir. " (Bir Küçük Osmancık Vardı)
- Rızkı veren Allah'tır. (Yaralı Serçe)
- "Mahşer günü bize,
diye sormazlar Mehmet. diye sorarlar." (Bir Avuç Ateş) - Ay ışığında karlı dağların seyrine doyum olmaz. Gündüzleri güneş ısısıyla çözülen yumuşayan kar, geceleri sertleşir ve buz tutar. Sivri tepeler bir ayna gibi ışıldar. Ay ışığında seyrine doyum olmaz bu dağların, ancak sıcak bir evin penceresindeyseniz.... Sığınacak bir ev yoksa ve dağlarda kalmaya mecbursanız, çektiğiniz sıkıntılar size bu güzellikleri fark ettirmez. (Nur Dağındaki Çocuk)
- - Allah'ı zikrediyor ağaçlar. - Ağaçlar Allah'ı zikreder mi? - Bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün varlıklar zikreder. - Şu ırmak da mı? - Yaratılan her şey kendi dilinde, her an "Allah" der. (Yaralı Serçe)
- "Kendini dipsiz bir kuyuya hızla düşüyormuş gibi hissediyordu." (Bir Avuç Ateş)
- Bir ihtiyacın çaresizliği ile kıvranan insana değil, onu kurtarmayan çare sahibine acımalı. (Günahkar Baba)
- –İçin bana karşı kin dolu. Bu kinle nasıl benimle oluyorsun anlamadım.!? –Ben de anlamadım kendime saygısızlığım dan herhalde... (Gül Yarası)
- Ona dert yanacak değilim. (Yiğit Mustafa)