Yavuz - Namık Kemal Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yavuz kimin eseri? Yavuz kitabının yazarı kimdir? Yavuz konusu ve anafikri nedir? Yavuz kitabı ne anlatıyor? Yavuz kitabının yazarı Namık Kemal kimdir? İşte Yavuz kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Namık Kemal
Yayın Evi: Çamlıca Basım Yayın
İSBN: 9786055101510
Sayfa Sayısı: 88
Yavuz Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İbn-i Kemal’in ifadeleriyle Yavuz Sultan Selim ikindi güneşi gibiydi; vakti kısa, gölgesi uzun. Sultanlar taç ve tahtlarıyla iftihar ederdi, taç ve taht ise Yavuz’la.
O, Çaldıran’da Şah İsmail’i mağlup ederek Şiilik tehlikesini bertaraf etmiş, Mercidâbık ve Ridâniye zaferleriyle Mısır’a hâkim ve “Hâdimü’l-Haremeyni’ş-Şerifeyn” olmuştu...
Yavuz Sultan Selim hakkında ciltler dolusu kitap yazılsa yeridir ama Namık Kemal’in şu küçük hacimli kitabı ile onu kısaca bir hatırlamak ve sizlere de hatırlatmak istedik.
Yavuz Alıntıları - Sözleri
- İbn-i Kemal'in ifadeleriyle Yavuz Sultan Selim İkindi güneşi gibiydi; vakti kısa, gölgesi uzun.
- Burada (Sırbistan) hiç yoktan ordular yaratmak mümkün... Ben bu imkândan bol bol istifade ediyorum. Fakat yarattığım orduları sendeleten bir engel var: Türklerin yaşayan hatıraları!.. Üç dört yıl evvel her kudreti ve her milleti yenen Türkler,şimdi de silinmez hatıralarıyla her teşebbüsü sendeletiyorlar. Ölümden korkmayanlar bu hatıralardan korkuyorlar. Hemen her yürekte bu korkuyu seziyorum. Demek ki yalnız Türkleri değil onların tarihini de yenmek lazım. Bu vaziyette ben,Türklerin, düzinelerle milleti idare edebilmelerindeki muvaffakiyetli sırrı da anlıyorum: Onlar milletleri bir kere yeniyorlar. Fakat kazandıkları zaferi ruhlarda ve nesillerde yaşatmasını biliyorlar... Bir değil, birkaç ihtilal bile Türk'ün iliklerine işleyen gizli hâkimiyetini yıkmaya kafi gelmeyecek. Onlar da yalnız sonsuz bir cesaret değil iradeleri sersemleten bir sihirbaz zekası varmış. Zaten Avrupa'nın yarısını asırlarca hakimiyet altına almak başka türlü olamazdı.
- Dildar Olur Şiiri Sanma şâhım herkesi sen sâdıkâne yâr olur,Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur,Sâdıkâne belki ol bu âlemde dildâr olur,Yâr olur, ağyâr olur, dildâr olur, serdâr olur...Yavuz Sultan Selim Han Şahım sen herkesi kendine sadık dost sanma Sen herkesi dost sanma belki o düşmanın olur Belki o kişi alemlerde sözü geçen olur Dost olur düşman olur sözü geçen olur hükümdar olur.
- "Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen.."
- Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek..
- Yavuz Sultan Selim ikindi güneşi gibiydi; vakti kısa, gölgesi uzun. Sultanlar taç ve tahtaları ile iftihar ederdi, taç ve taht ise Yavuz'la
- "Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân, Beni bir gözleri âhuyâ zebûn etti felek.."
- " Sultan Selim Türklere lâyık oldukları derece pâdişahlık etmiştir. İşte bunun için ki bütün Türkler Sultan Selim'in meftunudur." Müverrih( tarihi yazar) Salabery
- Dünyasını köleleştirmeye çalışan acımasız canavarlar, ufukta birer birer görünmeye başladılar. Celaena gücünü toplamak zorunda. Sadece içindeki kötülükle savaşmak için değil, zincirinden kopmuş şeytanı yenmek için.
- Bir garplının dediği gibi: "Hâkimiyet mevzuunda bizim dakalarımıza (10 sene) mukabil, Türklerin asırları vardır."
- Onlar milletleri bir kere yeniyorlar.Fakat kazandıkları zaferi ruhlarda ve nesillerde yaşatmasını biliyorlar.
- İbn-i Kemal'in ifadeleriyle Yavuz sultan selim ikindi güneşi gibiydi; vakti kısa, gölgesi uzun. Sultanlar taç ve tahtlarıyla iftihar ederdi, taç ve taht ise Yavuz'la.
- hayat ne kadarda acı
- “Ulemanın atının ayağından sıçrayan çamur bile bizim için şereftir. Bu kaftan, sandukamın üstüne örtülsün.”
Yavuz İncelemesi - Şahsi Yorumlar
#OkayTiryakioğlu’nun #arslanpençelişairpadişah #yavuzsultanselimhan kitabı; #Kitap , adındanda anlaşılacağı üzere #Osmanlıİmparatorluğu’nun en şaşalı günlerini yaşayan ve yaşatan #YavuzSultanSelim’in hayatından kesitleri anlatıyor. Çocukluğuna vs. pek inmeden daha çok, zaten kısa süren hayatının en önemli anlarını anlatmış kitapta yazar. Öncelikle tahta çıkana kadar çektiği eziyletlerin, çocukluğundan gelen davranışsal özetlerle kısacıkta olsa bize aktarıldığını görüyoruz kitapta. Sonrasında ise, kendimizi savaş meydanlarında ve akıl almaz kararlarla divanlarda buluyoruz: müslüman devletlerin kendi aralarındaki bu kısa süren savaş neticesinde Avrupa’nın entrikalarını ve belki de bu savaşlar olmasaydı avrupayı yerle bir edebilirdik gerçeğini sindirmeye çalışıyoruz içimizde… Kısaca şehzadelik dönemi, babasını tahtından nasıl indirdiği, babasının vefatını anlatıyor. Bundan sonra da Yavuz’un tahta çıkışını ve saltanatı boyunca nasıl yüklü bir hazine oluşturarak devraldığı toprakları iki katından fazlasına çıkarılışı anlatılıyor. Tabii bu sırada tarihin en büyük çekişmelerinden birisi olan #Şahİsmail ile savaşları da oldukça güzel ve kısmen detaylı şekilde işlenmiş. #YıldırımBayezid kitabına göre bu kitap biraz daha detaylı olmuş ve bu kitabın sonunda Yavuz #SultanSelimHan’ın ölümü olayına da kısmen değinilmiş diyebiliriz. Osmanlı tarihinin galiba en ketum ve acımasız olarak görülen padişahı #YavuzSultanSelimHan’dır . Fakat genelde insanlar bunun nedenini düşünmüyorlar. Bu romanda Yavuz’un hem gaddar yanı gösterilmiş hem de bunun yanı sıra ne kadar yufka bir yüreğe sahip olduğu ve neden gaddar olduğuna bence çok güzel noktalar ile değinmiş. (İrfan Yusuf İlter)
Dili ağır olması sebebiyle okurken güçlük çekebileceğiniz ancak dönem ve padişah hakkında çok güzel bilgilere ulaşabilirsiniz. Her sayfasında onlarca bilgi okurunu bekliyor tavsiye ederim. (Kübra)
Dili okuduğum kitaplar arasında en ağır olanı diyebilirim. Tarihi kaynak olarak kullanabileceğiniz bir yapıt. Akıcı bir kitap olduğu kadar kavramakta zorlanacaksınızdır. Tabi bir tarihsever iseniz okumaktan haz alırsınız :) (Hakan)
Kitabın Yazarı Namık Kemal Kimdir?
Namık Kemal (d. 21 Aralık 1840, Tekirdağ, ö. 2 Aralık 1888, Sakız Adası) Türk milliyetçiliğinin öncülerinden, Genç Osmanlı hareketi mensubu, ünlü Türk yazar, gazeteci, devlet adamı, şairdir.
Yurtseverlik, hürriyet, millet kavramlarına bağlı bir Tanzimat Devri aydınıdır. Bu kavramları Türk fikir hayatına ve edebiyatına sokan kişi kabul edilir. Heyecanlı, kavgacı kişiliği, akıcı, parlak üslubu nedeniyle devrinin diğer yazarlarından daha fazla tanındı. “Vatan Şairi” ve “Hürriyet Şairi” olarak anılan Namık Kemal, şiirin yanı sıra tenkit, biyografi, tiyatro, roman, tarih ve makale türlerinde eserler verdi. Özellikle "İntibah" isimli romanı ve "Vatan Yahut Silistre" isimli tiyatro oyunu ünlüdür. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü eserleri ve fikirleriyle etkiledi.
21 Aralık 1840 tarihinde Tekirdağ’da dünyaya geldi. Babası Yenişehirli Mustafa Asım Bey, annesi Fatma Zehra Hanım’dır.
Tekirdağ’daki evlerinin civarında bulunan tekkenin şeyhi Tokatlı Hafız Ali Rıza Efendi kendisine “Mehmet Kemal” adını verdi. Çocukluğu annesinin babası Abdülatif Paşa’nın yanında geçti. Abdülatif Paşa, Tekirdağ (Tekfurdağ) sancağında vali yardımcısı idi ; Afyonkarahisar sancağına tayin edildiğinde ailece Afyon’a taşındılar. 1848 yılında annesi Fatma Zehra Hanım’ı Afyon’da kaybetti. Mehmet Kemal, yaşamını büyükbabasının yanında sürdürdü.
Abdülatif Paşa’nın değişik kentlerde görev yapması nedeniyle düzenli bir eğitime devam edemedi. Özel dersler aldı ve kendi kendini yetiştirmeye çalıştı. Arapça ve Farsça öğrendi. Dedesi Afyon’daki vali yardımcılığı görevinin ardından ailesiyle İstanbul’a gelmişti. Orada, 3 ay Bayezid Rüştiyesine ve ardından 9 ay Valide Mektebi’ne devam etme fırsatı buldu. Dedesinin Kars’a mutasarrıf olarak atanması sebebiyle 1,5 yıl Kars’ta yaşadı. Karslı şair ve müderris Vaizzade Seyid Mehmet Hamid Efendiden divan edebiyatını öğrendi. Avcılık, atıcılık, cirit dersleri aldı. Kars’ta görevi sona eren dedesi ile 1854’te İstanbul’a döndü.
1855’te babasının Bulgaristan Filibe mal müdürü, dedesinin Sofya kaymakamı oluşu ile Sofya'ya gitti. Sofya’da evlerine ziyarete gelen dedesinin arkadaşı şair Binbaşı Eşref Bey, şiirlerini okuduktan sonra Mehmet Kemal’e yazıcı, kâtip anlamlarındaki “Namık” adını verdi. O günden sonra Namık Kemal olarak anılmaya başladı. 18 yaşına kadar kaldığı Sofya’da komşuları Niş Kadısı Mustafa Ragıp Efendi’nin kızı Nesime Hanım ile evlendi. Bu evlilikten Feride ve Ulviye adında iki kızı ve Ali Ekrem adında bir oğlu dünyaya geldi.
1857’de İstanbul’a döndü ve Bab-ı Ali Tercüme Odasında stajyer olarak memurluğa başladı. 1858’de büyükannesi Mahmude Hanım’ı, 1859’da büyükbabası Abdülatif Paşa’yı kaybetti. Babasının ikinci evliliğini yaptığı Dürrüye Hanım’ın Kocamustafapaşa’daki evinde yaşadı. Babasının bu evliliğinden Naşit adında bir kardeşi oldu. 1859’da Gümrük Kalemi’nde çalışmaya başladı.
İlk şiirlerini Sofya’da yazan Namık Kemal, İstanbul’a geldiğinde kısa sürede şairler arasında tanınmıştı. Henüz Batı edebiyatı ile bir teması yoktu. İstanbul’da divan edebiyatı geleneğini takip ettiren şairlerle tanıştı. Arap ve Fars edebiyatlarını öğrenmeye çalıştı. Leskofçalı Galip Bey adlı şair ile yakın dostluk kurdu. Bu şairin başkanlığında kurulan Encümen-i Şuara adlı şairler topluluğuna katıldı.
1863’ten itibaren dört yıl yeniden Tercüme Odası’nda görev aldı. Bu yeni görevi sırasında Batı’yı tanıyan kimselerle tanışma imkânı buldu ve gözlerini batı kültürüne çevirdi. Edebiyatta batılılaşmanın ilk adımlarını atan İbrahim Şinasi ile tanışması hayatını değiştirdi. Sanat ve hayat görüşü değişti. Batı edebiyatını öğrenmeye başladı, ilgisi nesire yöneldi. Tarih ve hukuk alanında kendini geliştirmeye çalıştı. Tercüme odasının bir kâtibinden Fransızca dersleri aldı. Tasvir-i Efkar’da fıkra ve tercüme yazılar kaleme aldı. İlk defa Şinasi’de gördüğü “hak, millet, vatan, hürriyet, millet meclisi” gibi kelimeleri yaygınlaştırdı.
1865’te Şinasi, Tasvir-i Efkar Gazetesi’ni kendisine bırakarak Fransa’ya gidince Namık Kemal, tek başına gazeteyi çıkardı. Aynı dönemde İttifak-i Hakimiyet adlı (daha sonra Yeni Osmanlılar Cemiyeti adını alacak) gizli derneğin kurucuları arasına girdi (Sağırahmetbeyzâde Mehmet Beyin öncülüğündeki derneğin diğer kurucuları Menâpirzâde Nuri Bey, Kayazade Reşat Bey, Mir’at Mecmuası sahibi Mustafa Refik Bey, Suphipaşazade Ayetullah Bey ve Ziya Beydir). Derneğin amacı bir anayasa hazırlanmasını ve parlamenter bir yönetim sistemi kurulmasını sağlamaktı. Namık Kemal gazetesinde, bu görüşler doğrultusunda ve hükümet aleyhine şiddetli makaleler yayınladı. “Şark Meselesi” üzerine yazdığı bir makale, gazetenin 1867’de kapatılmasına ve kendisinin Erzurum vali muavini olarak atanmasına yol açtı.
Namık Kemal, hükümet tarafından gönderildiği Erzurum’a gitmek yerine Ziya Paşa ile birlikte Paris’e kaçtı. O ve arkadaşlarını Paris’te yaşayan Mısırlı prens Mustafa Fazıl Paşa davet etmiş ve maddi himayesine almıştı. Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunu olan ancak Sultan Abdülaziz’in bir fermanıyla Mısır yönetimindeki haklarından mahrum edilen Mustafa Fazıl Paşa, kendisini Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin reisi ilan etmiş ve Avrupa’ya davet ettiği örgüt üyelerinin finansörlüğünü üstlenmiş birisiydi. M. Fazıl Paşa’nın desteğiyle Londra’da "Muhbir" adlı gazeteyi çıkardılar ancak Namık Kemal, Ali Suavi ile yaşadığı anlaşmazlık üzerine Muhbirden ayrıldı. Aynı yıl Sultan Abdülaziz Uluslararası Paris Sergisi’ni görmek üzere şehre gelince Fransız hükümeti Genç Osmanlılar’ı ülkeyi terk etmeye davet etti. Namık Kemal, bazı arkadaşlarıyla birlikte Londra’ya gitti ve orada "Hürriyet Gazetesi"’ni çıkardılar. Bu arada Mustafa Fazıl Paşa, Paris’e gelen Abdülaziz’le ilişkilerini düzeltmiş ve onunla İstanbul’a dönmüştü. Giderken gazeteyi çıkarmaya devam etmelerini, desteğinin süreceğini söylediyse de İstanbul’a döndükten sonra fikrini değiştirdi ve geçici olarak Hürriyet’i kapatmalarını istedi. Bunun üzerine Namık Kemal ile Ziya Paşa gazeteyi kendi imkânları ile çıkarmayı denediler. Bir süre sonra arkadaşları ile arası bozulan Namık Kemal vazgeçti ve 1870’te Sadrazam Âli Paşa ile barışıp yurda döndü.
Siyasetten uzak durmak, yazı yazmamak koşuluyla affedilmiş olan Namık Kemal, İstanbul’a döndükten sonra "Diyojen" adlı mizah dergisinde imzasız fıkralar yazdı; Sadrazam Ali Paşa’nın ölümünden sonra 1872’de "İbret Gazetesi"’ni çıkararak yeniden muhalefete başladı. Gazete sık sık kapatıldı ve sonunda sadrazam Mahmut Nedim Paşa’yı eleştiren yazılar yüzünden Namık Kemal, İstanbul’dan uzaklaşması için mutasarrıf olarak Gelibolu’ya atandı.
Birkaç ay kaldığı Gelibolu’da "Vatan yahut Silistre" adlı oyunu ile "Evrâk-ı Perişan" adlı eserini tamamladı. Gelibolu’nun bazı sorunları ile ilgilendi ve su davasını halletti. Rumeli fatihi Gazi Süleyman Paşanın Bolayır’daki kabrini ziyaret etti. Ebüzziya Tevfik Beye burada gömülmeyi vasiyet etti.
Namık Kemal, bir yandan da "İbret Gazetesi"’ne “BM” (Baş muharrir) ve Ebuzziya’nın çıkardığı "Hadika" Gazetesine “N.K” imzası ile yazı göndermeye de devam ediyordu. Gelibolu’da salgın haline gelen kuduz hastalığını önlemek için köpekleri sürgün etmesi bahane edilerek Gelibolu mutasarrıflığı görevinden alındı.
Osmanlı hükümeti tarafından açığa alınan Namık Kemal 1872’nin son günlerinde Gelibolu’dan İstanbul’a döndü, İbret’in başına geçti. Çok geçmeden bir makalesi nedeniyle hakkında soruşturma açılıp gazetesi tekrar kapatılınca tiyatro ile ilgilenmeye başladı. Vatan yahut Silistre oyunu, 1 Nisan 1873 gecesi İstanbul’da Güllü Agop’un Gedikpaşa’daki tiyatrosunda sahnelendi. Oyunun sahnelenmesi halkı coşturup olaylar çıkmasına neden olmuştu. Bu konuda İbret’te yayımlanan yazılardan sonra gazete bir daha çıkmamak üzere kapatıldı; Namık Kemal ve dört arkadaşı yargılanmadan sürgüne gönderildiler. Namık Kemal Mağusa'ya, Ahmet Mithat ile Ebüzziya Tevfik Bey Rodos'a, Menapirzade Nuri ve Bereketzade Hakkı Beyler de Akka'ya sürüldü.
Namık Kemalin Mağusa (Kıbrıs) sürgünlüğü 38 ay sürdü. Mağusa'da son derece olumsuz koşullar altında yaşamak zorunda kaldı, pek çok kez sıtmaya ve başka hastalıklara yakalandı. Edebiyatçı Namık Kemal, birkaçı dışında eserlerinin tamamını bu dönemde Kıbrısta vermişti.
Sürgün dönüşü İstanbul’da bir kahraman gibi karşılandı. Tahta çıkışından 93 gün sonra akıl bozukluğu gerekçesiyle indirilen V. Murat’ın yerine Osmanlı tahtına oturan II. Abdülhamit, ilk Osmanlı Anayasası’nı oluşturmak için bir komisyon kurdu. Namık Kemal, bu komisyonun bir üyesi oldu. Ancak şair, padişahın aleyhine bir tehdit beyiti yazıp bunu mecliste okuyunca mahkemede yargılandı. Söylediği Arapça beyit, ”Bir şey, ikilendi mi, muhakkak üçlenir de” anlamındaydı ve tıpkı Abdülaziz ve V. Murat gibi Abdülhamit’in de tahttan indirilebileceğini ima ediyordu. Namık Kemal, asayişi bozduğu gerekçesiyle suçlu bulunup 6 ay hapis cezasına çarptırıldıysa da sonradan beraat etti. Girit Adası’nda ikamete mecbur edildi. Kendi isteği üzerine ikameti Midilli Adası’na çevrildi. 2,5 yıl sonra Midilli mutasarrıfı olarak görevlendirildi. Midilli'de tanıdığı genç yaştaki Hüseyin Hilmi Paşayı ömrü boyunca koruyup destekledi. Hüseyin Hilmi Paşa, yıllar sonra 1909'da sadrazamlığa kadar yükselmiştir.
1879'dan itibaren 5 yıl süren Midilli’deki görevi sırasında kaçakçılıkları önledi; hazine gelirini arttırdı. 20 Türk ilkokulu açtı. Türklerin hayat seviyesini yükseltti. Adalarda yaşayan Türk ahalisinin sorunlarını dile getiren bir rapor hazırlayıp Bâb-ı Âli'ye sundu. 1882’de Nişan-i Osmanlı madalyası ile ödüllendirildi. "Vaveyla", "Murabba", "Vatan Mersiyesi" gibi şiirlerini burada yazdı. Mağusa’da yazmaya başladığı Celaleddin Herzemşah adlı eserini tamamladı. Bu eser, okunmak için yazılmış 15 perdelik tarihi bir oyundur. Harzemşahlar Devleti’nin son hükümdarı Celaleddin Harzemşah etrafında gelişen oyunda İslam birliği düşüncesini işledi. Abdülhamit, bu eserinden ötürü onu bâlâ rütbesi ile ödüllendirdi.
Namık Kemal’in Midilli’de kaçakçılıkla mücadelesinden çıkarları zarar görenlerin şikâyetinden sonra 1884’te Rodos mutasarrıfı oldu. Rodos adasındaki çalışmaları da padişahın imtiyaz madalyası ile ödüllendirildi. Rodos’ta, Osmanlı tarihi hakkında eser yazmaya başladı. İngiliz ve Yunanların şikayeti üzerine 1887’de Rodos’taki görevi sona erdi. Sakız Adası mutasarrıfı oldu.
Sakız Adası’nın kuru havası nedeniyle rahatsızlanan Namık Kemal, 2 Aralık 1888 günü 47 yaşında hayatını kaybetti. Adada bir caminin haziresine defnedildi. Arkadaşı Ebüziyya Tevfik, şairin Bolayır’da gömülme arzusunu Padişah II. Abdülhamit’e iletince naaşı Gelibolu’ya nakledildi. Bolayır’da Orhan Gazi’nin oğlu Şehzade Gazi Süleyman Paşa’nın türbesinin yanına gömüldü. Birkaç yıl sonra Sultan Abdülhamit bir türbe yaptırdı. Türbenin planını Tevfik Fikret çizdi. 1912 Mürefte-Şarköy depreminde sütunlar zedelendiği için hâlen mermer kaplı bir kabirde bulunmaktadır..
Namık Kemal’in ölümünden sonra II. Abdülhamit, şairin oğlu Ali Ekrem’i sarayda görevlendirdi, babası Mustafa Asım’ı ise saraya müneccimbaşı tayin etti.
Namık Kemal Kitapları - Eserleri
- İntibah
- Zavallı Çocuk
- Cezmi
- Gülnihal
- Vatan Yahut Silistre
- Akif Bey
- Kanije Muhasarası
- Celaleddin Harzemşah
- Yavuz
- Evrak-ı Perişan
- Osmanlı Tarihi (3 Cilt)
- Renan Müdafaanamesi
- Kara Bela
- Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi
- Bir Çağdaş Öncü Namık Kemal
- Namık Kemal'in Şiirleri
- Osmanlı Tarihi 2
- Osmanlı Tarihi 1
- Fatih Sultan Mehmed Han
- Osmanlı
- Osmanlı
- Gülnihal - Akif Bey
- Vatan Yahut Silistre - Zavallı Çocuk
- Vatan Yahut Silistre - Zavallı Çocuk - Karabela
- Makalat-ı Siyasiye ve Edebiye
- Sürgünde Muhalefet-Namık Kemal'in Hürriyet Gazetesi Seti
- Silistre Muhasarası
- Osmanlı Modernleşmesinin Meseleleri
- İntibah ve Vatan Yahut Silistre
- Barnabas İncili
- Osmanlı Tarihi
- Sürgünde Muhalefet: Namık Kemal'in Hürriyet Gazetesi 1
- Sürgünde Muhalefet: Namık Kemal'in Hürriyet Gazetesi 2
- Bir Sıfır Yenik
- Emir Nevruz
- Vatan Yahut Silistre - Kara Bela
Namık Kemal Alıntıları - Sözleri
- İnsanoğlu, adımlarını hep mezardan uzaklaşmak için atar. Ama yine de attığı her adımla mezara daha çok yaklaşır... Her soluğunu ömrünü uzatmak için alır, ama alınan her soluk, kendi ömründen bir solukluk zaman harcar. (İntibah ve Vatan Yahut Silistre)
- İnsan olana insanca davranmak herkesin vazifesidir. (İntibah)
- Dünyada sevgiye mağlup olmayacak bir elem mi olur.? (Celaleddin Harzemşah)
- Londra'da HÜRRIYET gazetesini çikardi.Istanbula dönünce ibret gazetesini kurdu.Kendisini sürgünden sürgüne yollatacak, zindanlara attiracak çabalarini arttirdi.Makaleleri halki ve aydinlari derinden etkiliyordu.Siirleri elden ele dolasiyor, Anadolu ve Rumeli'de issiz kasabalara, köylere kadar yayiliyor, ezberlenip dilden dile geziyordu.Yöneticiler İçin onu hapsetmekten ya da sürmekten baska çare yoktu... (Bir Çağdaş Öncü Namık Kemal)
- O zaman İsa ellerini yukarı kaldırarak dedi: «Allah'ımız Rabb, tersine inanacak herkese karşı şahit olarak, senin hükmüne getireceğim inancım budur.» Ve, halka dönerek dedi: «Kâhinin, Allah'ın ebediyete kadar ahdi olan Musa'nın kitabında yazılıdır dediği şeylere bakarak tevbe edin, ki günahınızı idrak edebilesiniz; çünkü ben görünen bir insan ve yeryüzünde yürüyen diğer insanlar gibi ölümlü bir çiğnem çamurum. Ve, benim bir başlangıcım oldu, sonum da olacak ve (ben) bir sineği (bile) yeniden yaratamayan biri(yim).» (Barnabas İncili)
- Benim gözümde dünyanın ne kadar değersiz olduğunu bilmez misin? (Akif Bey)
- Terbiye görmemiş kadınların aklı bir şeye ermez. (Kara Bela)
- Ebul muzaffer melikunnasır sultan yusuf selahaddin ibn eyyub, hicretinbeş yüz otuz ikinci senesi kürdistan'da bulunan tikrit şehrinde dünyaya geldi. (Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi)
- " Basit bir insan olarak kalma..! " (Cezmi)
- “ Dert saklamak nedir, bilir misin? Gönlünden dert sakladın mı hiç? “ (Gülnihal)
- "Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen.." (Yavuz)
- “Ne efsunkâr imişsin ah, ey dîdâr-ı hürriyet Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten” (Namık Kemal'in Şiirleri)
- Dünyada ne kadar güzel şey görsem elbette senin bir yerine benzetirim.Sonra gördüğüm şeyin bir tarafında bir kusur bulurum .O da gözümden düşer, yine yalnız sen kalırsın.Uykuya rüyada seni görmek ümidiyle yatarım.Uykudan hayalini kaybetmek korkusuyla kalkarım.. (Zavallı Çocuk)
- Mümkün olsa vatanımı gönlümün içinde saklayacağım. Göğsüm parça parça olmadıkça bir taşına kimsenin elini dokundurmayacağım. (Vatan Yahut Silistre - Zavallı Çocuk - Karabela)
- Söyleyin Selahaddin Eyyûbi’ye Mescid-i Aksa ayaklar altında... (Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi)
- Deli karı! Tutar da başımı, nabızlarımı yoklar! Bir kere elini uzat da şu yüreğimin çarpıntısına bak... Bir türlü halden anlamaz ki... (Kara Bela)
- İnsan sevincinden ölmüyor; fakat çıldıracak gibi oluyor!.. (Vatan Yahut Silistre)
- "— Elden ne gelir? Cenabıhak birçok kişverlerin harabını, birçok insanların helakını irade etmiş. Zelzele gibi, taun gibi bir de Cengiz yaratmış." (Celaleddin Harzemşah)
- Aslan yavrusunun köpek yalağına su götürdüğünü kim görmüş (Celaleddin Harzemşah)
- Kadın! ''Serendib''den bir maymun getirseler de şâh hizmetine verselerdi şimdiye kadar senden ziyade terbiye olurdu. (Kara Bela)