Yorgun Heykel - Üstün Dökmen Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yorgun Heykel kimin eseri? Yorgun Heykel kitabının yazarı kimdir? Yorgun Heykel konusu ve anafikri nedir? Yorgun Heykel kitabı ne anlatıyor? Yorgun Heykel kitabının yazarı Üstün Dökmen kimdir? İşte Yorgun Heykel kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Üstün Dökmen
Yayın Evi: Remzi Kitabevi
İSBN: 9789751417220
Sayfa Sayısı: 224
Yorgun Heykel Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Sergen adında bir kasaba ve kasabının kahramanı Narlı Nine'nin heykel öyküsü...
Sergen, dünyanın bir yerinde kendi yağıyla kavrulan bir kasabadır. Sergenliler kıt kanaat ama huzur içinde yaşayan insanlardır. Bir gün, uzak kasabalarda, şehirlerde, ülkelerde yaşayanların kahraman dedelerine ait birer heykeli bulunduğunu öğrenirler; kendilerinin böyle bir kahramanı olmadığı için üzülürler.
Uzun tartışmalar sonucu, kasabanın artık yaşamayan romancısı Narlı Nine'nin heykelini yapmayı kararlaştırırlar. Ancak heykel tamamlandıktan bir süre sonra çalınır. Kasabalılar, kısa süren yas döneminin ardından Almira Hala'nın önerisiyle, boş kalan kaidede birer saat süreyle, heykel gibi durmaya karar verirler. Bu çözüm kasabalıyı mutlu eder. Artık Sergenlilerin canlı bir heykeli vardır ve canlı bir heykele sahip olan bu kasaba, ülkede ve dünyada ilgi odağı olmuştur.
(Tanıtım Bülteninden)
Yorgun Heykel Alıntıları - Sözleri
- Hayat böyleydi; bazı insanlar ve toplumlar, siz ne yaparsanız yapın görmeyi beceremedikleri şeyleri görmüyorlardı.
- dedelerin öfkesi, yorulmayan bir nöbetçi kalbimizde. geçmişte kalan kavgaların talihsiz neferleri, sizi kim tarihe dikti?
- "Övdüklerimizi beğeniriz ama bizi övenleri daha fazla beğeniriz"
- "Alıp başını giden bir yılkı atı oldun mu sen hiç?.."
- Bir ihtimal, medeniyet kelimesi Medine şehrinden, 'uygarlık' kelimesi ise Uygur Türklerinden ötürü ortaya çıkmıştı.
- Einstein Almanya'da yaşayan Yahudi kökenli bir fizikçiymiş; Rölativite Kuramını ortaya atmış. O zamanlar bu kuram daha kanun haline gelmemiş. Bu Einstein demiş ki, "Eğer kuramımın doğruluğu kanıtlanırsa Almanlar, Alman olduğumu, Fransızlar ise bir dünya vatandaşı olduğumu söylerler. Eğer kuramım rağbet görmezse, Fransızlar Alman olduğumu, Almanlar ise Yahudi olduğumu ileri sürerler."
- ...Toplumlar da, biri günlük, diğeri gizli olmak üzere iki farklı belleğe sahiptir. Günlük bellekler, günübirlik etkenlerle, özellikle siyasetçilerin, basının etkisiyle yönlendirilen, zaman içinde bulanıklaşan, giderek efsanelere bürünen, güvenilmez, kaypak bir bellektir. Günlük bellekte genelde, öfkenin ya da gururun gölgesini görürsünüz.
- Yemeğe sonunda herkes doyabilir ama sevgiye doyan görülmemiştir.
- Siyaset ve futbol olmaksızın bir grup insanın birbirleriyle nasıl iletişim kurduklarını anlayabilmek, biz gelişmekte olan ülke insanları için son derece güçtür.
- Duyduk ki Michelangelo usta, "Ben heykel yapmıyorum, heykel taşın içinde; ben fazlalıkları atıyorum, heykel ortaya çıkıyor" dermiş. İnsanlar da böyledir. İnsanlığın üzerindeki fazlalıkları yani önyargıları, geçmişin yükünü ve kaygıları atarsanız, kavga etmeyen güzel insanlar çıkar ortaya.
- . . . Kapılar ve kitaplar birbirlerine benzer. Kapılar, aynı yerde dururlar, sürekli bir sağa bir sola gidip gelirler ve içlerinden sürekli insanlar gelip geçer. Kitaplar da böylesine aynı yerdedir, bir sağa bir sola döner sayfaları, içlerinden dünyalar, insanlar gelip geçerken. Kapılar ve kitaplar, ikisi de insan eliyle açılırlar, kapatılırlar. Bazı kitaplar, sahiplerini önyargılarla donatır, içeriye kapatır, bazıları ise bir kapı olup onları dünyaya çıkartır.
Yorgun Heykel İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Sergen de, belki geçmişte olan (Sergen` de yaşayan insanlar gibi kardeşçe, dürüstçe) fakat şimdi ve gelecekte olması zor hatta imkansıza yakın fakat olmasını isteyeceğimiz bir dünya. Güzel bir hikâye Oldukça ütopik fakat hep istenilen... (Zeynep B.)
Birlik ve beraberlik için ben yerine biz diyebilmeyi ve kadına verdiği önemi çok güzel bir dil ve kurgu ile dile getirmiş. Güzel insan ,güzel yazar. Bir solukta okunacak belki biraz ütopyası bol bir kitap ama insanların amaçları için birlik olabileceğini, sağduyu ve empati gösterirse neler yapabileceğini de gözler önüne seren bir kitap olmuş . Ellerine sağlık iyi ki yazmış... (Mehtap Akbudak)
Yorgun Heykel kitabı hakkındaki görüşüm okuyucuya hissettirilmeyen ve okuyucuyu rahatsız etmeyen düzeyde didaktik ve faydalı bulduğum bir kitaptır. (Emre AK)
Kitabın Yazarı Üstün Dökmen Kimdir?
Üstün Dökmen, (d. 1954, İstanbul). Türk akademisyen, psikolog, yazar ve televizyon programcısı. Hâlen Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi'nde profesördür.
1971 yılında Ankara'da Cumhuriyet Lisesi'ni, daha sonra Hacettepe Üniversitesi Psikoloji bölümü'nü bitirdi. 1986 yılında doktorasını Psikolojik Danışma ve Rehberlik alanında bitirdi. 1988'de doçentlik, 1995'de profesörlük derecesini aldı.
Sosyal bilimlere ilgi duyuyordu, ancak öncelikle Hacettepe Üniversitesi Fizik Bölümü'ne kaydoldu. Üçüncü sınıfa gelince fiziğin kişiliğine uygun olmadığını fark etti. Yeniden üniversite sınavlarına girerek Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü'ne geçti. Bu bölümden mezun oldu ve aynı bölümde Uygulamalı Psikoloji (Klinik Psikoloji) alanında master yaptı. Psikolojik danışma ve rehberlik alanında 1986 yılında doktora, 1988 yılında doçentlik, 1995te ise profesörlük derecesi aldı. Hâlen Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde öğretim üyesidir.
TRT'de Küçük Şeyler adlı bir programı hazırlıyor ve sunuyordu.
Dökmenin çeşitli bilimsel dergilerde yayımlanan makalelerinin yanı sıra dört bilimsel, bir de şiir kitabı vardır. Bu kitaplar sırasıyla; Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi: Kuruluşu, Gelişmesi, Çalışmaları , Okuma Becerisi İlgisi ve Alışkanlığı Üzerine Psiko-Sosyal Bir Araştırma , İletişim Çatışmaları ve Empati , Sosyometri ve Psikodrama adlarını taşımaktadır. Şiir kitabının adı Selam dır. Meslektaşı Doç. Dr. Zehra Yaşın Dökmenle evlidir; iki kızı bulunmaktadır.
Üstün Dökmen Kitapları - Eserleri
- Küçük Şeyler 1
- Küçük Şeyler 2
- Ladesçi
- Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati
- Kelebekler ve İnsanlar
- Küçük Şeyler 3
- Küçük Şeyler 4
- Varolmak, Gelişmek, Uzlaşmak
- Miyase'nin Kuzuları
- Mektup
- Direksiyon
- Çocuklara ve Büyüklere Masallar
- Kuzular Vadisi
- Ay Kapanı
- Menderes Irmağın Gölgesi
- Yorgun Heykel
- Metrestepe
- Komşu Köyün Delisi
- Deriden Kültüre
- Sağdıç - Cümlemiz Bir Cümleyiz
- Komşu Köyün Delisi - Nokta Nokta Hanım'ın Hayatı
- Anne - Babayı İstismar
- Uzaktaki Köyden Biri
- Sosyometri ve Psikodrama
- Selam
- Mevsimler
- Oyuncak Şehir
- Otoyolda Piknik, Padişah-ı Hali Osman, Uluğ Bey
- Küçük Gezginler
- Mimari
- Ankara Destanı
- Çocuk ve Gençlik Oyunları
- Piknikte...
- Depremzadeler Mahallesi - Pusulamı Ayarlar Mısınız?
- Nokta Nokta Hanımın Hayatı
- Yağmurda Yangın
- Bir Yumurtanın Tarihçesi veya Bir Yumurta Pişirme Tarifi
- Okuma Becerisi, İlgisi ve Alışkanlığı Üzerine Psiko-Sosyal Bir Araştırma
Üstün Dökmen Alıntıları - Sözleri
- "Çocuğa sınır koymak onu sevmemek anlamına gelmez." (Anne - Babayı İstismar)
- Çatışmak, kavga etmek, kısa vadede kârlı olabilir; ancak uzun vadede taraflara ve ilişkiye zarar verir. (Varolmak, Gelişmek, Uzlaşmak)
- Oysa canı olan her canlının canı yanar canına kastedildiğinde... (Miyase'nin Kuzuları)
- Geç fark etti insanoğlu, sönmüş bir güneşin üzerinde oturduğunu. (Yağmurda Yangın)
- İletişimde mimiklere dikkat etmek, bazı canlı türlerinde, özellikle insanlarda ilginç özellikler ortaya çıkarıyor. Örneğin, yapılan araştırmalar genelde kadınlarda empatik becerinin erkeklere oranla daha yüksek olduğunu gösteriyor. (Küçük Şeyler 1)
- İnsanların yüzlerinin ve gözlerinin rengi başka başka da olsa gözyaşlarının rengi hep aynıdır. (Küçük Şeyler 3)
- Yol yorar seni ama belki bir gün hedefe ulaşırsın. (Ladesçi)
- "Bazı anababalar çocuklarını bugün için bir ekonomik meta, bazıları ise geleceğe bir yatırım olarak görüyor. İkinci grup, çocuğunu duygusal açıdan bağımlı kılarak, 'Yaşlılığımızda bize bakar, aman iyi yetiştirelim,' düşüncesini taşıyor. Çocuğu bu şekilde geleceğe yatırım olarak görmek de, onu bir tür meta konumuna indiriyor. Bu yüzden bu tavır, en azından bir duygusal istismar, bir tür kullaştırma sayılabilir. (Küçük Şeyler 4)
- İnsanın bencilliğine sınır yok. (Direksiyon)
- Hayatınızın başlangıcından sorumlu değilsiniz ancak finalinden sorumlu olacaksınız. (Küçük Şeyler 2)
- Sanırım Ezop masallarından birinde okumuştum bu acı dolu rivayeti "Kartalın kemiğinden Ok yapmış Avcı'nın biri, ve bu Avcı başka Kartalı vurmuş. Vurulan Kartal ölmeden önce demiş ki; öldüğüme yanmıyorum da, bir Kartal kemiğiyle vurulduğuma yanıyorum" bu masal bizim için de geçerli. (Metrestepe)
- Özünde, empati ve saygı olan her şey insanlığın yüzünü ağartır. (Kelebekler ve İnsanlar)
- Felsefede her tanımlama bir yadsıma (ötekilerden/diğerlerinden ayırma) anlamı taşır. (Deriden Kültüre)
- Gerçek kölelik , köleliği kanıksamakdır. Köleliği içine sindiremeyen, gerçek köle değildir. (Küçük Şeyler 4)
- "... döverdi, hep böyleydi Karagöz Hacivat'ı, sevdiği korumaya çalıştığı soydaşları Don Kişot'u, Gestapo üstün ırklı kardeşini, Sovyet polisi yoldaşını, ... vatandaş doktoru döverdi. Huzursuz insanların dünyası huzursuzdu yani," (Sağdıç - Cümlemiz Bir Cümleyiz)
- Bozkırın ve onun onurlu insanlarının, birilerini beğenmek ve onlar tarafından beğenilmek gibi bir telaşları yoktu. (Direksiyon)
- "Bazen küçük çiçekler büyük işler görürler." (Anne - Babayı İstismar)
- Anasından doğduğu gibi durmuyor insanlık. günbegün uyuyor tüfeklerin ve arzuların menzilleri. Freud haklı, varsa yoksa cinsellik ve saldırganlık. İnanmayan umumi tuvaletlerin arka kapılarına baksın yada gazetelerin ön yüzlerine. Mart kedisi gibi insan oğlu. Hem doğurur, hem doğurduğunu yer. Sen benden delisi Jung Baba: ortak bir bilinci yok ki insanlığın, ortak bir bilinç dışı bulunsun. (Komşu Köyün Delisi - Nokta Nokta Hanım'ın Hayatı)
- Bebeğiniz ile müdürünüz arasındaki benzerlikler: 1. Her ikisine de sahip olduğunuzda, başlangıçta çok sevinirsiniz, ancak ileride başınıza neler açabileceklerini düşünemezsiniz. 2. İkisi de çok sabırsızdır, isteklerinin hemen yerine getirilmesini isterler. İstekleri hemen olmazsa bağırıp çağırmaya, ortalığı birbirine katmaya başlarlar. 3. İkisinin de belleği zayıftır; bir gün önce onlar için yaptığınız onca şeyin önemi yoktur. 4. Her ikisinin de arada gazını almalısınız. 5. İkisi de size teşekkür etmez. 6. Siz ikisine de çok şey verdiğinizi düşünürsünüz. Onlar ise size açıkça bir şey vermemektedir. Siz "seviyor ama belli etmiyor" diye kendinizi rahatlatırsınız. 7. İkisi de size kötü davranır, tırmalarlar, hatta fırsat verirseniz sizi ısırırlar. Siz çocuğunuza bakıp "Büyüyünce geçer", amirinize bakıp "Bir gün değerimi anlayacak" dersiniz. Ama o gün hiç gelmez; çocuk büyür ergen olur, yüzünüze kapıyı çarpar, amiriniz yaşlanır, yüzünüze dosyaları fırlatır. 8. Bebeğiniz de amiriniz de sizin empatik becerinizi geliştirir. Bebeğinizin ağlamasının gaz ağlaması mı, yoksa acıkma ağlaması mı olduğunu kısa sürede kavrarsınız. Amirinizin hoşnutsuzluğunun işten mi, yoksa kendinden mi kaynaklandığını da kısa sürede öğrenirsiniz. 9. Her ikisinin de yüzünde tebessüm belirtisi ararsınız. Bebeğiniz yüz kaslarını hafifçe oynattığında "Bana gülümsüyor!" diye bağırırsınız. Benzer şekilde amirinizin de yüzüne bakıp "Bugün bana hafifçe gülümsedi galiba" dersiniz. 10. · İkisinin de kelimelerinden anlam çıkarmaya çalışırsınız. Bebeğiniz ·A..." dediğinde 'Anne dedi", "B..." dediğinde "Baba dedi" diye heyecanlanırsınız. Müdürünüz ise ''T..." dediğinde teşekkür ettiğini düşünürsünüz . 11 . Bazen her ikisinden de bıktığınız düşüncesi geçer aklınızdan ama hemen suçluluk duyar, günah işlediğinizi düşünürsünüz, 'Allah eksikliklerini göstermesin" dersiniz. 12. Her ikiside ben merkezcidir(ego-santriktir);sizin tek işinizin kendisi olduğunu düşünür. Her ikisi de sizin kendinize ait bir özel yaşamınız olduğundan habersizdir. Gecenin bir yarısında bebeğiniz pıtır pıtır gelip eşinizle aranıza girer, müdürünüz ise cep telefonunuzu sürekli açık tutmanızı ister, böylece o da "gecedir, özeldir" demeden yatak odanıza girmiş olur. (Küçük Şeyler 2)
- Ey gidi gocu benli nine eeeyyyy, Az galsın ölüveecekti. (Komşu Köyün Delisi)