Yüksek Gerilim - Adalet Ağaoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Yüksek Gerilim kimin eseri? Yüksek Gerilim kitabının yazarı kimdir? Yüksek Gerilim konusu ve anafikri nedir? Yüksek Gerilim kitabı ne anlatıyor? Yüksek Gerilim PDF indirme linki var mı? Yüksek Gerilim kitabının yazarı Adalet Ağaoğlu kimdir? İşte Yüksek Gerilim kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Adalet Ağaoğlu

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9786051417516

Sayfa Sayısı: 190

Yüksek Gerilim Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bir kişinin hem ayakta duramayacak denli bitkin, hem de böyle dimdik olduğunu bir arada gördüm ilk kez. Kitaplarda anlatılır da, insan tam gözünün önüne getiremez. "Bitkin, ama dik" denir. Bu gövde de bitkindi ama, ona böyle dik bir görünüm veren, kasların, kemiklerin dışında bir şey olmalıydı.

Ne olduğunu kendim de bilemediğim için açıktan açığa söyleyemediğim bir beklentim vardı Adalet Ağaoğlu'nun öykücülüğünden. Bir şey! Başka, fazla bir şey! O beklediğimi yazmakla Ağaoğlu kendi buldurmuş oldu bana -kafamı değil- edebiyat katındaki yüreğimi kurcalayanın ne olduğunu.

-Füsun Akatlı-

Önemli, çağdaş, toplumsal içerikli aydın bir yapıt Yüksek Gerilim.

-Vüs'at O. Bener-

(Tanıtım Bülteninden)

Yüksek Gerilim Alıntıları - Sözleri

  • “Durmadan azalan şeylerin yerini durmadan artarak alan bir şey var.”
  • "Bir kişinin hem ayakta duramayacak denli bitkin, hem de böyle dimdik oluşunu birarada gördüm ilk kez."
  • "Avazım çıktığı kadar sustum."
  • Avazım çıktığı kadar sustum.
  • İnsan şurasında sürekli büyüyen bir ağrıyla baş başa kalınca o ağrıyı büsbütün taşıyamaz olur, bilirsin.
  • Epeydir çoğumuz sanki yataktan yanlışıkla kalkıyoruz. Ağzımızı çalkalıyoruz. Bir gün önceki acısını yıkıyoruz. Ağzımızı çalkalamakta bir yanlışlık buluyoruz. Kahve pişiriyoruz. Bir yudum içiyoruz. Daha yıkamak için ağzıma aldığımız suyla başlıyor acılık; kahveyle artıyor. İçtiğimiz kahveye düşman oluyoruz. Sokağa çıkıyoruz. Ağır aksak yürüyoruz. Adımlarımızda bir yanlışlık. Hızlanıyoruz. Hızlı yürüyüşlerimizdeki uçarılığa yakışmıyoruz. Bir tanıdığa rastlamak istemiyoruz. Rastlanan her tanıdığın yanlış bir tanıdık olacağını sanıyoruz. Kimseleri sevmiyoruz. Kimselersiz edemiyoruz.
  • Birbirlerimizden nice hüzünler gizliyoruz...
  • Yine üstesinden gelinecek yorgunluklar gerekiyor.
  • Sokağa çıkıyoruz. Ağır aksak yürüyoruz. Adımlarımızda bir yanlışlık. Hızlanıyoruz. Hızlı yürüyüşümüzdeki uçarılığa yakışmıyoruz. Bir tanıdığa rastlamak istemiyoruz. Rastlanan her tanıdığın yanlış bir tanıdık olacağını sanıyoruz. Kimseleri sevmiyoruz. Kimselersiz edemiyoruz. İşe gidiyoruz. Yanlış işler yapıyoruz. Yüksek Gerilim, Adalet Ağaoğlu
  • Bir daha nerde yanık bir kâğıt kokusu duyarsan, sen sen ol, bunu sor. Yalnız kendine değil, bütün kapıları tek tek çalarak sor.
  • Heey! Her şey! Gök, ay, deniz, yağmur, güneş, kuşlar, yılanlar, çıyanlar! Duydunuz mu beni ? Tarih içindeki yerimi daha da sağlamlaştırarak ben, hep yaşayacağım!
  • Her yanım anlayışsızlarla dolu. Her yanım nankörlerle dolu. Çok yalnızım. Issız bir adaya çekileceğim.
  • Acıyı ele vermemenin güçlü ve dirençli kılışı da bir öğreti olalı nice yıllar var.
  • Birbirimizden nice hüzünler gizliyoruz...

Yüksek Gerilim İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kitabın adı: Yüksek Gerilim Yazarın adı:Adalet Ağaoğlu Okuyanın adı:Sıdıka Topal Sayfa sayısı:207 Kitabımız öykülerden oluşuyor. Çocukları,yeniyetme kızları,erkekleri ,taşı-toprağı,kurdu-kuşu,börtü-böceği akla gelen herşeyi yazmış. Drama öyküleride var. (SIDIKA TOPAL)

▪️9 faklı hikayeden oluşan, Sait Faik ödülü alan eserde kiracıdan, sokak bileycisine, gazoz kapağı toplayan çocuklardan elektrik işçilerine kadar bize yabancı olmayan hepsinde bir parça da olsa kendimizi bulabileceğimiz gündelik konular oldukça sade ve samimi bir anlatımla işlenmiş. Her hikayede farklı bir hayat, ayrı acılar ve genellikle insanın içini burkan bir son var. ▪️Zihnen yoğun olduğunuz dönemlerde sizi daha fazla yormayacak kitaplar iyi gelir her zaman ya da yolculukta sizi sıkmayacak, bir solukta okuyup bitirebileceğiniz eserler istersiniz size yol arkadaşlığı yapacak. Adalet Ağaoğlu 'nun bu eseri tam da böyle bir kitap.Ben çok severek okudum,özellikle bazı hikayelerde yöresel ağız kullanılması çok hoşuma gitti, beni rahatsız eden tek şey yazım yanlışlarıydı ve daha önce okuduğum kitaplarda da vardı bu durum maalesef. Umarım @everstyayınları bu durumu bir an önce halleder. ▪️Kesinlikle tavsiyemdir dostlar. Kitaplar yoldaşınız olsun. (Nurgül Demiray)

Adalet Ağaoğlu'nun hafızaları epey yorup, çalıştıran ve düşünmeye iten, toplamda 9 öyküden oluşan, kafaları kurcalayan edebiyat-öykü tarzındaki kitabı, güzeldi .. Ben en çok "Duvar Öyküsü" ve "Yasemin İşçileri " öykülerini beğendim. (Nihal Gündüz)

Yüksek Gerilim PDF indirme linki var mı?

Adalet Ağaoğlu - Yüksek Gerilim kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yüksek Gerilim PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Adalet Ağaoğlu Kimdir?

Adalet Ağaoğlu (d. Nallıhan, Ankara 1929) romanlarıyla ünlü Türk yazar.

20. yüzyıl Türk edebiyatının en önemli romancılarından biridir. Türkiye'nin değişik dönemlerini ve bu dönemlerin insan hayatlarına etkisini inceleyen eserler vermiştir. Romanları dışında hikaye, oyun, deneme, anı türünde eserler verir.

13 Ekim 1929'da Nallıhan'da dünyaya geldi. Babası, kumaş tüccarı Hafız Mustafa Sümer'dir. Dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu ve tek kızıdır. Kardeşleri Dr. Cazip Sümer (1925-1975), oyun yazarı, oyuncu Güner Sümer (1936-1977) ve işadamı Ayhan Sümer (1930)'dir.

İlköğrenimini Nallıhan'da tamamladıktan sonra 1938'de ailesi ile birlikte Ankara'ya yerleşti[2] . Ortaöğrenimini Ankara Kız Lisesi'nde tamamladıktan sonra 1950 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu.

Edebiyata ilgisi lise yaşamında şiirlerle başladı, kısa bir süre sonra oyun yazarlığına yöneldi. İlk defa 1946'da Ulus gazetesinde tiyatro eleştirileri yayımlayarak yazarlığa başladı. 1948-50 arasında Kaynak Dergisi'nde şiirleri yayımlandı.

1951-1970 yılları arasında TRT’de çeşitli görevlerde bulundu. Ankara Radyosu'nda göreve başladığı yıl ilk radyo oyunu olan "Aşk Şarkısı'nı" yazdı. Raddyo'da görev yaparken tiyatro oyuncusu ve yönetmen dört arkadaşı (Kartal Tibet, Üner İlsever, Çetin Köroğlu, Nur Sabuncu) ile birlikte Ankara'nın ilk özel tiyatrosu olan "Meydan Sahnesi"'ni kurdu[1]. Meydan Sahne Dergisi'ni çıkardı. 1953 yılında tiyatro konusunda görgü ve bilgisin arttırmak üzere Paris'e gitti[1]. 1953'te Sevim Uzungören'le birlikte yazdığı "Bir Piyes Yazalım" tiyatro oyunu aynı yıl Ankara'da sahnelendi. 1954 yılında mühendis Halim Ağaoğlu ile evlenen sanatçı, ilk romanını yazana kadar oyun yazarlığını sürdürdü. Üst üste yazdığı oyunlarla altmışlı ve yetmişli yılların önde gelen oyun yazarlarından oldu. TRT'nin özerkliğine el konulması gerekçesiyle TRT Radyo Dairesi Başkanlığı'ndan 1970 'te istifa eden sanatçı o tarihten bu yana yazarlıktan başka bir işle uğraşmadı. Edebiyat yaşamının bazı dönemlerinde "Remüs Tealada" ve "Parker Quinck" gibi takma adlar kullanmıştır.

İlk romanı Ölmeye Yatmak, 1973'te yayımlandı. Bu ilk romanından itibaren tüm eserleri yoğun tartışmalara konu oldu. Ölmeye Yatmak, daha sonra yazdığı Bir Düğün Gecesi(1979) ve Hayır (1989) adlı romanlarla bir üçleme oluşturdu ve birçok ödül kazandı. Bir Düğün Gecesi ve Hayır romanları yayınlanır yayınlanmaz, ikinci romanı olan Fikrimin İnce Gülü, dördüncü basımında toplatıldı[3]. "Fikrimin İnce Gülü" romanı hakkında, "askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif (küçük düşürmek)" suçlamasıyla hakkında 1981 yılında dava açılan Ağaoğlu, iki yıl süren davanın ardından aklandı. "Düğün Gecesi" ise soruşturma aşamasında kaldı[4]. Dönemin üç önemli roman ödülüne layık görülmüş olan Bir Düğün Gecesi adlı roman için ayrıca Aldous Huxley'den aşırma olduğu suçlaması ortaya atıldı ve uzun tartışmalara sebep oldu.

Öykü kitapları, denemeler, anı-roman türünde eserler de yayımlayan Ağaoğlu 1991 yılında Çok Uzak Fazla Yakın'la oyun yazarlığına döndü. 1983 yılından beri İstanbul'da yaşayan Ağaoğlu, halen yazmayı sürdürüyor.

Adalet Ağaoğlu'ile ilgili yazıları bir araya getiren arşiv eşi Halim Ağaoğlu tarafından hazırlanmış ve 2003'te Adalet Ağaoğlu'nun yazarlığının 55. yılı anısına Herkes Kendi Kitabının İçini Tanır adı ile basıldı.

1996'da ciddi bir trafik kazası geçiren ve iki yıl hastande yatan Adalet Ağaoğlu[6] için Can Yücel'insöylediği "Sen Türkiye'nin en güzel kazasısın" sözü [kaynak belirtilmeli], Feridun Andaç'ın Adalet Ağaoğlu ile yaptığı nehir söyleşi tarzında bir kitabın adı oldu. Kitap, 2006'da basıldı.

Ağaoğlu, 1986'da kurulan İnsan Hakları Derneği'nin kurucuları arasında yer almış ancak Temmuz 2005'de İHD'nin tek yanlı ırkçı-milliyetçi bir tutum takındığını belirterek ve "PKK yanlısı politika izliyorlar" diyerek istifa etti. Son olarak Ermenilerden özür dileme kampanyasına katılmıştır.

Eserleri

Tiyatro ve Radyo Oyunları

Yaşamak - 1955

Evcilik Oyunu - 1964

Sınırlarda Aşk - 1965

Çatıdaki Çatlak - 1965

Tombala - 1967

Çatıdaki Çatlak 1967

Sınırlarda Aşk-Kış-Barış 1970

Üç Oyun: Bir Kahramanın Ölümü, Çıkış, Kozalar 1973

Kendini Yazan Şarkı 1976

Çok Uzak - Fazla Yakın 1991

Duvar Öyküsü - Çocuklar ve Büyükler için Müzikli Danslı Oyun 1992

Çağımızın Tellalı 2011

Roman

Ölmeye Yatmak 1973

Fikrimin İnce Gülü 1976

Bir Düğün Gecesi 1979

Yazsonu 1980

Üç Beş Kişi 1984

Hayır... 1987

Ruh Üşümesi 1991

Romantik Bir Viyana Yazı 1993

Öykü

Yüksek Gerilim (1974)

Sessizliğin İlk Sesi 1978

Hadi Gidelim 1982

Hayatı Savunma Biçimleri 1997

Deneme

Geçerken 1986

Karşılaşmalar 1993

Başka Karşılaşmalar 1996

Öyle Kargaşada Böyle Karşılaşmalar 2002

Yeni Karşılaşmalar 2011

Mektup [değiştir]

Mektuplaşmalar (Mehmet Baydur ile birlikte) 2005

Anı

Göç Temizliği 1985

Gece Hayatım 1991

Günlük - Günce [değiştir]

Damla Damla Günler 2004

Damla Damla Günler I-II-III 2007

Ödülleri

1974- TDK Tiyatro Ödülü

1975- Sait Faik Hikaye Armağanı, Yüksek Gerilim ile

1979- Sedat Simavi Edebiyat Ödülü, Bir Düğün Gecesi ile

1980- Orhan Kemal Roman Armağanı Bir Düğün Gecesi ile

1980- Madaralı Roman Ödülü, Bir Düğün Gecesi ile

1991- Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü, Çok Uzak Çok Yakın ile

1997- Aydın Doğan Roman Ödülü, Romantik Bir Viyana Yazı ile

Adalet Ağaoğlu Kitapları - Eserleri

  • Ölmeye Yatmak
  • Bir Düğün Gecesi
  • Fikrimin İnce Gülü
  • Hayır...
  • Ruh Üşümesi
  • Üç Beş Kişi
  • Yüksek Gerilim
  • Yazsonu
  • Romantik
  • Sessizliğin İlk Sesi
  • Dar Zamanlar
  • Düşme Korkusu
  • Dert Dinleme Uzmanı
  • Hadi Gidelim
  • Göç Temizliği
  • Hayatı Savunma Biçimleri
  • Gece Hayatım
  • Damla Damla Günler I
  • Damla Damla Günler
  • Karşılaşmalar
  • Çok Uzak Fazla Yakın
  • Geçerken
  • Başka Karşılaşmalar
  • Toplu Oyunlar-2
  • Duvarların Dışında
  • Toplu Oyunlar - 1
  • Yeni Karşılaşmalar
  • Kendini Yazan Şarkı - Evcilik Oyunu
  • Duvar Öyküsü
  • Damla Damla Günler 2
  • Çağımızın Tellalı
  • Sessiz Bir Adam
  • Öyle Kargaşada Böyle Karşılaşmalar
  • Toplu Oyunlar 3
  • Damla Damla Günler 3
  • 'An'ların Uzun Soluklu Yazarı
  • Halim'e İthaflar
  • Damla Damla Günler 1 / 2
  • Damla Damla Günler 4
  • Mektuplaşmalar
  • Okurunun Yazarı
  • Toplu Oyunlar
  • Gece Hayatım
  • Sessizliğin İlk Sesi
  • Toplu Öyküler 2
  • Toplu Öyküler 1
  • Şiir ve Sinek
  • Damla Damla Günler - 3
  • Göç Temizliği

Adalet Ağaoğlu Alıntıları - Sözleri

  • Sevinç, yaratıcı değildir. Acı, dürter. (Geçerken)
  • Şöyle üç gün üç gece, yerimden kıpırdamadan uyumak istiyorum. Kendimi öyle yorgun hissediyorum ki.. (Çağımızın Tellalı)
  • İnsan özlemdir. Kavuşmak için bir aranıştır. Bu yüzden, kendi varlığını tanır tanımaz kişi, bir eş ya da dosttan yoksun kaldığını anlar... (Üç Beş Kişi)
  • İnsan kendisinin yabancısıdır. (Damla Damla Günler)
  • Tarihe sorulsa çiğ ve çok atılgan elektrik ışığının bir aydınlık körlüğüne yol açtığını da söyleyebilir bize. Öyle olmasa, Batı Uygarlığı 2000'e artık sadece yedi yılın kaldığı günümüzde din ve ırk kavgalarını görmezlenir miydi? (Başka Karşılaşmalar)
  • Hem sürekli unutulmak, hem sürekli göz önünde tutulmak. (Üç Beş Kişi)
  • "Geçmişin kokusu yoktur. Geçmiş erir; kan ve alınteri buharlaşır, havaya karışır gider. Elle tutulur, gözle görülür biçimde geriye kalacak olan sadece taşlardır. Yoksullara seyirlik bir cennet sunmak için zenginlerin yaptırdığı işte bu taştan, mermerden saraylar, duvarlar, heykeller, kiliseler, manastırlar, surlar ve kalelerdir." (Romantik)
  • Genç Kadın: Ölmek mi? Niçin ölmek? İnsanca yaşamak ve yarınların daha güzel olacağına inanırken ölümü düşünmek niye? Ressam: Geçmiş artık çekici değil. Gelecekten de bir şey umulamaz. Her şey gülünç, çirkin, kaba ve budalaca. (Sessiz Bir Adam)
  • Hak var, hukuk yok. Hukuk var, hak yok. Yazar var, kitap yok. Kitap var, yazar yok. Satış var, okur yok. Okur var, satış yok. (Geçerken)
  • Gece hayatı gerçek bir yalnızlıktır. Kimse elinden tutamaz, sen kimsenin elinden tutamazsın; asıl yalnızlık gece hayatlarının yalnızlığıdır... (Gece Hayatım)
  • Yaşam, onun cebinde, hiç bozdurulmamış paralar gibi bütün bütün, yepyeni duruyordu. (Hadi Gidelim)
  • Yarın bu düzen değişince, ülkenin yine ekonomistlere, mühendislere, mimarlara, yargıçlara gereksinimi olacak. Ama siz bu alanları size karşı olanların eline bırakmak niyetindesiniz. Gerçekçi bir tutum değil bu. (Bir Düğün Gecesi)
  • Özgürlük yolu bitmez ve çok pahalı. (Yeni Karşılaşmalar)
  • Ben de roman yazıyordum ve bu arada kurup kaldırdığım sofraları, ocakta unutup yaktığım yemek tencerelerini; günlük hayatla yaratı sancıları arasında açılan uçurumu bile düşünmüyordum. Romanlık bir rüya sahnesine romanlık bir final arıyordum ve hep gökte arıyordum. (Gece Hayatım)
  • "Kadını özgür olmayan ülkenin erkeği de özgür değildir" (Ölmeye Yatmak)
  • "İnsanları sevindirmek, onları biraz gülümsetmek, onların kaygılı yaşamlarını ta içten, yürekten patlayan gülüşlere dönüştürmek isterdim," diyor. "Ama çiçeklerimiz bir demet hüzünken..." (Sessizliğin İlk Sesi)
  • Düşünüyorum da, çok değil, ama bize gerekli üç beş sağlam değer ölçüsünden giderek yoksun kalan toplumumuzda, yani “her şeyin bunca belirsizleştiği, temel değerlerin üstünü yoğun bir sisin kapladığı” şu ortamda bizim de kurcalamamız gereken nice sorun, üstünden örtüsünü kaldırmamız gereken ne kadar çok hayat var... Ve ölüm... (Geçerken)
  • "Derin sessizlik. Kuyu gibi. Şimdi beni artık bu sessizlik korkutmakta." (Gece Hayatım)
  • Bir fikri olmakla bir fikir olmanın hiç de aynı şey demeye gelmediğini anlatan fırsatlar... (Ölmeye Yatmak)
  • Ne oluyorsa benim içimde oluyordu.Dışımdaki hiçbir şeye egemen değildim.. (Yazsonu)