Ey Ahali.! Artık Gavura Gavur Demek Serbest..! -2-
Mardin gündemini Gavur meselesidir almış gidiyor…
Henüz elime geçmemekle birlikte basındaki bazı dostların köşe yazılarından edindiğim izlenime göre Mardin Artuklu Üniversitesince (bunun üniversiteden bağımsız bir araştırma olabileceğini düşündüğüm) bir anket çalışması yürütülmüş..
Ankette “Çevrenizdeki insanları kendinize göre nasıl tanımlarsınız?” sorusu sorulmuş ve “Gavur (Gayrimüslim)” şıkkı da cevap şıklarından birisi olarak yer almış..
He ne kadar Gavur dağı Nur dağı olduysa da bu memlekette, Gavur meselesi unutulmuş, tedavülden kalkmış bir meselede değil..
Türk Dil kurumu sözlüğünde “Dinsiz kimse, Müslüman olmayan kimse veya mecaz anlamda merhametsiz, acımasız” şeklinde yapılan bu tanımlamanın geçmişi ta yüzyıllar öncesine dayanır.
Anadolu’da Hıristiyan dünyası ile Müslümanlar arasında “Biz ve ötekiler” şeklinde yüzyıllarca devam eden bu mücadelenin adı “Türklük ve Gavurluk” olarak sürmüştür. Hıristiyan dünyası Türklerle birlikte İslamı tanıdığı için Müslümanlık yerine Türklük kavramını kullanmış, dolayısıyla Gavur kelimesine yüklenen anlamın karşılığı da Türklük olmuştur her seferinde..
Bu durum Hıristiyanlarla iletişim halinde olan Müslüman ahali içinde kabul görmüştür. Halen Ege’nin Yunan adalarına yakın kesimlerinde oturan Müslüman kesime dinin ne diye sorulduğunda, gayet masum ve ırkçı bir yaklaşımdan uzak bir şekilde “Türklük” cevabını verirler.
Gavur deyimi, gayri Müslim dışında, acımasız Müslümanlar içinde zaman zaman kullanılan bir deyim olmuştur.
Mardin’de başlayan bu tartışma sekiz ay önce Mavi Marmara baskını ve Türkiye’nin verdiği tepki üzerine yazdığım yazıyı hatırlattı.
İsrail’in pervasızca tutumundan dolayı bu meseleyi işlemiş “Gavura, Gavur Demek Serbest.!” demiştim.
./span>>/>
Malumunuz, Cumhuriyet tarihi boyunca bir siyasinin veya devlet adamının İsrail aleyhine sarf edeceği her bir sözcük, yapacağı her bir yorum veya alacağı her bir karar her an elinde patlayabilir, siyasi veya ticari hayatı birden sona erebilirdi.
Küçük bir eleştiri bile (altına çize çize söylüyorum) Türk basınının bir kısmı tarafından linçle karşı karşıya bırakılabilirdi.
O günlerde devletin en üst seviyesinde gösterilen bu tepki ile bahse konu tabu sona mı erdi?
Aslında değil…
Ama en azından “Gavura Gavur Demek Serbest” ti artık…
Biraz tarihe gidelim…
3 Kasım 1839'da Tanzimat Fermanı ilan edildi.
Nam-ı meşhur Gülhane Hatt-ı Hümayunu..
Son donem Osmanlı tarihinde batılılaşma ve Avrupa’nın baskıları arasında apar topar çıkartılan bu Hatt-ı Hümayunu, en ilginç olaylardan birisi olarak yakın tarihteki yerini aldı.
Avrupa baskısı altında, azınlıklıklara iltimaslar sağlayan Osmanlının, batının gelişmesini yakalayabilmek düşüncesi ve aşağılık kompleksiyle aldığı bir karardı aslında…
Ve ferman halka duyurulur..
Osmanlı ahalisi, neye yarayacağını pek bilmediği fermanın uzun metnini yaşananlara bakarak tek bir cümlede özetlemeyi tercih eder:
"Artık gavura gavur demek yasak!".
1839’dan günümüze neredeyse iki asır geçti..
Gavur tartışması için Mardin’deki bu olay ne ilktir ne de son olacak..
Küçük bir hatırlatma yapmadan geçemeyeceğim:
Yukarıda bahsettiğim kavramlar, Mardin gibi iç içe, sakin ve “senin dinin sana benim dinim bana” anlayışıyla yüzyıllarca birbirini incitmeyen bölgelerde pek kullanılmamıştır.
İşin aslında hak yiyen, zülmeden, aldatan, katleden her kim olursa olsun ,Sezar’ın hakkını Sezar’a vermekten hareketle sözlerimi tekrar şu cümle ile bitiriyorum:
"Ey Ahali..! Artık Gavura Gavur Demek Serbest..!"
Sağlıcakla Kalın