Geldi! yine Ramazan

KÖŞE YAZISI

          Yine aynı şekilde görsel ve işitsel medya  kanallarına çıkıp, ramazan sohbeti adına  hayır temennilerinde bulunan ,ramazan mesajı yayınlayan daha sonra bugün söylediklerinin üç gün sonra tersini söyleyen , bölgeye ve aleme nizam verme iddiasında, bulunanların yoğunlukta olduğu bir mevsim…

           Öte yandan  açlık ve yokluk içinde kıvranan fakirlerin, kimsesizlerin çektikleri sıkıntıları kendi içinde duyabilme ve bu sıkıntıları bertaraf edebilme adına toplumun huzuruna katkıda bulunma düşüncesini taşıyanların mevsimi.  İşte bu paradoks  gerçeklerle  tarihi geleneklere baktığımız da  kendi değerlerimize  ait  hasletlerimizi şöyle görüyoruz. Bu hasletlerin en başında  yardım severliğimizdir. İnsanımız fakire, yetime, dula, dara düşene yardımcı olmayı yardım etmeyi sever. Yardımını da göze batmayacak şekilde , riyadan uzak bir şekilde yapar. Sağ elin verdiğini sol eli hissettirmeyecek şekilde  yapılan yardımın  açıktan verilen sadakadan daha hayırlı  olduğunu bildiği  için  mümkün olduğunca yardımlarını gizli yapmayı tercih etmiştir.

       Hepimiz  biliriz anlatılır, geçmişin hayırsever zenginleri özellikle ramazan aylarında bakkallara uğrarlar orada borcunu ödemede zorluk çeken borçlu fakirlerin borcunu kapatıp öderler, çekip giderlermiş. Borcu ödenen, borcunu ödeyenin kim olduğunu; borcu silinen, kimi borçtan kurtardığını bilmezmiş. Çünkü hepsi sadece ve  yalnız Allahın rızasını kazanmak için yardım yaparlarmış. 

         Belki geçmişten dem vuracam ama boş yere  de geçmişi sayıklamıyorum. Örneğin geçmişte  Hasta ziyareti bir vaziefe kabul edilerek ziyaret yapıldığında düşünülen şu inceliğe bakınız. “Hasta ziyaretleri hastanın gönlünü alacak kadar uzun, hastayı rahatsız etmeyecek kadar kısa olmalı” diyen  geçmiş zamanın o güzel insanlarıydı. Evet kendilerinden feyz aldığımız geçmişin o güzel insanları vakarları, zarafetleri ve kibar tavırları ile bize medeniyetin güzelliğini hatırlatıyorlar .

Yine okuyoruz, geçmişten Osmanlıdan, Osmanlının bazı mahallelerde “fukara taşı” bulunurmuş. Mahalle sakinleri taşın kovuğuna bir miktar para bırakırlarmış. ihtiyacı olanlar taşın yanından geçerken kovuktan bir miktar para alırlarmış. İhtiyaçlarını  o şekilde giderirlermiş. Çünkü rabbanı kültürde  yardımda gizlilik esastır. Halikın bilmesi yeterlidir.

Günümüzde bu anlayış doğrultusunda yapılacaklar ile ilgili  iftar yemekleri iftar çadırları vs.ler yapılırken geçmişteki güzel hasletleri esas alarak geleceğe ışık tutacak, gençlerimize ve çocuklarımıza gösteriş ve riyadan arındırılmış hayırlı işleri yapan örnek alabilecek seçkin şahsiyetleri! gösterebilmeliyiz.

            Misyon yüklenen Kurumların Kurum idarecilerinin  bir yardımda bulunurken geçmişin adabına uygun bir yol izlemeleri gerekir diye düşünüyorum.

        Evet, “Bazılarının  derdi makam-mevkii, bazılarının derdi paradır.  Para ile her şeyin hallolacağını sananlar da var. Bazılarının derdi de :“Değer”dir. Derdi “Değer” olanın Şahsiyetleri, kimlikleri, kutsalları vardır. Manasız bir maddinin gücüne teslim olmazlar.” Vesselam…