İKTİSAT: BEREKETİN SIRRI, İSRAFIN İFLASI
Bugünün dünyasında insanlar bolluk içinde kıtlık yaşıyor. Pazarlar, alışveriş merkezleri ve sanal mağazalar çeşit çeşit ürünle dolup taşarken, insanın içindeki huzursuzluk ve tatminsizlik hiç azalmıyor. Gelirler artsa bile masraflar onu aşmakta, “daha fazlası” arzusu bir türlü dinmemekte. İşte böyle bir çağda, Bediüzzaman Said Nursî’nin 19. Lem’a – İktisat Risalesi bize çok yönlü bir ikaz ve yol haritası sunuyor.
İKTİSAT: BEREKETİN SIRRI, İSRAFIN İFLASI
Bugünün dünyasında insanlar bolluk içinde kıtlık yaşıyor. Pazarlar, alışveriş merkezleri ve sanal mağazalar çeşit çeşit ürünle dolup taşarken, insanın içindeki huzursuzluk ve tatminsizlik hiç azalmıyor. Gelirler artsa bile masraflar onu aşmakta, “daha fazlası” arzusu bir türlü dinmemekte. İşte böyle bir çağda, Bediüzzaman Said Nursî’nin 19. Lem’a – İktisat Risalesi bize çok yönlü bir ikaz ve yol haritası sunuyor.
İktisat nimete hürmettir
Bediüzzaman’a göre iktisat, Allah’ın verdiği nimete saygıdır. İsraf ise nankörlüktür. Bugün bizler soframızdaki ekmeğin kırıntısını çöpe atarken, dünyanın öbür ucunda, hatta gözümüzün önünde Gazze’deki kardeşlerimiz dahil milyonlarca insan açlıkla mücadele ediyor. Küresel kapitalizmin teşvik ettiği “tüket, yenisini al” kültürü nimeti değersizleştiriyor. Halbuki nimetin kıymetini bilmek, yalnız bireysel bir erdem değil, aynı zamanda küresel bir sorumluluktur.
İsraf fakirliği doğurur
Modern insanın en büyük paradoksu şudur: Daha çok kazandıkça daha çok borçlu hale geliyor. Kredi kartları, banka kredileri, lüks tüketim alışkanlıkları bireyleri zincire vuruyor. Bediüzzaman’ın ikaz ettiği gibi, israf insanı başkasına muhtaç eder; kanaat ise özgürleştirir. Bugün borç batağına sürüklenen milyonların sıkıntısı, iktisadın terk edilmesinin acı bir sonucudur.
Kanaat gerçek zenginliktir
İbn Haldun’un Mukaddime ’sinde dediği gibi, “İhtiyaçlar sınırsız, imkanlar sınırlıdır.” Modern ekonomi teorileri bile bu hakikati kabul eder. Ancak kapitalist sistem, sınırsız ihtiyaç üretip insanı tatminsizliğe sürükler. Bediüzzaman ise kanaati gerçek servet olarak görür. Az şeye razı olan, iç huzurunu kaybetmez. Çok şeye sahip olan ama doymayan kişi ise sürekli fakirlik psikolojisi yaşar. Hatta denilebilir ki, bu kanaatsizlik ve israfın neticesi olarak ne kadar mala sahip olunursa olunsun hep bir yokluk hissi ruhunda yer eder. Deyim yerinde ise varlık içinde yokluğu yaşar.
İktisat dünya ve ahiret saadetidir
Günümüz ekonomisi yalnızca dünya için kazanmayı ve harcamayı esas alıyor. Oysa Bediüzzaman, iktisadın ahiret hesabını da hafiflettiğini söyler. Çünkü nimet israf edilmediğinde şükürle karşılanır; şükür de kulluğun özü olur. Bir anlamda iktisat hem mali disiplini hem de manevi disiplini sağlayan köprüdür.
İsraf sadece malda değil, ömürde de olur
Bugünün “dijital bağımlılık” çağına bakınca Bediüzzaman’ın bu sözü ne kadar isabetlidir. Vakit tüketimi, ekran bağımlılığı, boş eğlenceler… Bunlar da iktisatsızlığın bir başka yönüdür. Ömrü ve zamanı israf eden, en kıymetli sermayesini kaybetmiş olur. Zira insanlığın en büyük sermayesi “ömür”dür.
İktisat, milletlerin de kurtuluş yoludur
Milletlerin yükselişi ve çöküşü, kaynaklarını nasıl kullandığına bağlıdır. Bugün gelişmiş ülkelerin başarısında “tasarruf kültürü” büyük rol oynar. Bizim toplumumuz ise maalesef gösteriş ve tüketim yarışına kapıldığında borçla büyüyen, kırılgan bir ekonomik yapıya sürüklenmektedir. Bediüzzaman’ın vurguladığı iktisat, sadece bireyin değil milletin de selamet yoludur. Zira toplum önüne alınamaz bir tüketim kültürü için debelenirse, tüketirken tükenir hale gelir. Bugün toplumumuz tüketirken tükenen bir toplum haline gelmiştir.
Sonuç: Bereket iktisattadır
İktisat Risalesi’nin özü şudur: İktisat, bereketi çağırır; israf, felaketi çağırır.
Bugün ne devletlerin devasa bütçeleri ne de bireylerin yüksek gelirleri, iktisatsızlıkla birleştiğinde huzur getirmiyor. Çünkü esasen huzur, “kanaatte” ve “nimeti şükürle kullanmakta” gizlidir.
Bediüzzaman’ın çağrısı, sadece bir ahlak öğüdü değil; modern dünyanın tüketim krizine verilmiş köklü bir cevaptır. Eğer birey olarak iktisadı hayatımıza geçirir, toplum olarak da israfla mücadele edersek hem fert hem millet olarak gerçek bir refaha ve huzura kavuşabiliriz.