Kürt Sorunu, Hakkari Olayı ve Suriye
Bizde bir benzetme vardır veya yakıştırma vardır.
Tilki kendi yuvasına girmekte zorlanır. Yetmezmiş gibi bir de kuyruğuna çalı çırpı bağlamış.
Türkiye çok gereksiz bir gündem ile dış politikada yani Suriye konusunda bir çıkmaza giriyor. Ülkemizi ve milletimizi gereksiz sıkıntılara sürükleyeceği gibi siyasi kariyerimiz açısından da sakıncalı görünüyor. Meselenin özü yani Kürt Sorunu göz ardı ederek macera aramaya kalkışmak çıkmaz yoldur. Kürt meselesinin çözümü kaba kuvveti ile çözülemeyeceğini düşünüyorum.
Kürt sorununu artık hiç kimse görmemezlikten gelemez. Bu ülkenin birinci sorunu Kürt sorunudur. Bu ülkede bu milletin her gün onlarca gencecik kınalı kuzu evlatlarımız çocuklarımız ölmektedir. Bu ülkede birlikte yaşama duygusu çok güçlü ve yüksek düzeydedir. Herkes eşit ve kardeşçe yaşamak istiyor.
Yıllar yılı “Kürt yok” dediniz tutmadı. Bu coğrafyada Kürtler var. Yüzyılalrdır “Kürtçe diye bir dil yok” dediniz. Kürtler varsa Kürtçe diye bir dil de vardır. Bu ülkede bu coğrafyada Artuklu Üniversitesi’nde Kürdoloji Enstitüsü kuruluyor ve Kürtçe eğitimi ile Kürtçe öğretmenleri yetiştiriliyor. Demek ki Kürt ve Kürt dilini inkar etmek büyük haksızlık.
Süleymaniye, Erbil, Duhok kentlerinde Kürtlerin kurduğu üniversitelerde yüzlerce binlerce T.C. vatandaşımız Kürtçe eğitim görüyorlar.
20-30 milyona yakın T.C. vatandaşımız Kürtçe dili seçmeli dil olsun istiyor.
Kuzey Irak’taki Kürt federasyonunun kurulmasını kabullenemiyorduk şimdi en çok ihracat ve ithalat yaptığımız ülkeler sırasına koyduk onları. Yıllarca Irak’taki Kürtleri kabul etmedik, karşı çıktık ama sonucunda Irak ve Irak Kürtlerinin olduğunu kabul ettik. Yıllar yılı Barzani ve Talabani çete reisidir, aşiret reisidir dedik. Alay ettik, hor gördük.Dün adam yerine koymadığımız terörist diye ilan ettiğimiz Celal Talabani’yi Çankaya’da devlet başkanlığı makamında devlet başkanı olarak kırmızı halıda karşılar olduk.
Bakın komşularımız olan Mısır, Libya, Tunus, Irak şimdi de Suriye için sürdürülen dış politika olumlu sonuç vermedi.
Hani Avrupa Birliği’ne alınacaktı Türkiye? Ama ne oldu Kıbrıs Rum yönetimi dönem başkanı oldu, ne oldu İsrail gemilerimizdeki yardım severlerimizi öldürdü.
Sonuç:
Tarih boyunca Suriye ilk defa uçağımızı düşürdü, İran ile Malatya’daki Kürecik füze santrali yüzünden düşman seviyesine geldik.
Sözün özü şu:
Biz bize yar olmadıktan sonra bize kimse yar olmaz. Allah (cc) buyuruyor:
Gayri müslümlerden sizlere dost olunmaz. Sizlerde menfaatları olduğu müddetçe sizden dost gibi görünürler.
Bu yüce milleti bir birine düşman eden ve kardeşi kardeşe öldürten bu zihniyetten millet olarak zarardan başka bir şey getirmez. Bize yıllardır bu coğrafyada Kürt, Türk, Süryani, Yezidi, Alevisi, Sünnisi et ve tırnak gibi kardeşçe bir arada yaşamış ortaklıklar, ticari alışverişler kız alıp kız vermeler, kirvelikler olmuş. Ne oldu da bu millet oldu?
Evet gelelim şimdi iç meselemiz olan son hafta sınır ve sınır ötesi olaya. Cumhurbaşkanımız, başbakanımız, bakanlarımız, milletvekillerimiz ve kuvvet komutanlarımız sık sık sınırdaki bölgeye ziyaretlerde bulunuyorlar. Bölgede ve sınırda Doğu ve Güneydoğu’da bir sıkıntı yok, bir sorun yok her şey yolunda tabiî ki millet olarak bizler de seviniyoruz bu tabloya.
Ama birkaç gün sora bölgede yine katliam yapılıyor. Gelen şehitler, acı haberler, ağıtlar vs…
Birilerinin bir yerlere özel mesaj verdiği kesin. Bu coğrafyada bu bölgede bizim borumuz öter dediği açık ve kesin.
Hemen siyasiler ve medya kurumları köşe yazarları alışık olduğumuz, bildik mesajlar ve son dakika haberleri veriyor televizyon kanalları.
Şu kadar şehit verdik. Mehmetçik dağı taşı bombalıyor. Teröristler çembere alındı, şu kadar sağ ele geçti şu kadar ölülerimizin kanı yerde kalmayacak. Er geç intikamlarını alacağız. Ama ateş düştüğü yeri yakar ölen Mehmet öldüren Ahmet kardeş kardeşi hep aynı nakarat aynı sloganlar. Artık bu plak eskidi millet yutmuyor. Kanmıyor, inandırıcı olmuyor. Allah aşkına yeter. Birilerinin buna dur demesi lazım.
Böyle planlı projeli saldırıların ardında uluslar arası ciddi güçler ve karanlık kirli eller güçler olmazsa bu olayların yapılması sizce mümkün mü? Bu insanlar teröristler nereden ve nasıl sınırı geçip Türkiye topraklarına ellerini kollarını sallayıp girip çıkabiliyor.
Bu ülkenin istihbaratı yok mu? Bu yavrularımız nasıl böyle gafil avlanıyor? 24 saat nöbet tutulan bir yerde kameralar, heronlar, gözetleme uçakları, uydudan takip, son model teknik ve donanımlı son yüz yılın on model ordusuna sahip orduda bunlar oluyorsa burada bir eksiklik demek.
Dost ve müttefiklerimizin bu olaylarda rolü ne? Bunu araştırmak lazım Türkiye’ye samimi bunlar yeter artık kardeş kavgası son bulsun. Akan kan olursa yeter ki iyi niyet ve sağ duyu hakim olsun. Yoksa sınır ötesine yapılacak ve yapılan her operasyon Kürtlere ve Kürt halkına yapılmış bir katliamdır. Kamu oyunun da böyle düşündüğüne inanıyorum. Yaş kuru beraber yanıyor. Kürt sorununu bitirmek kandile gidip oraya Türk bayrağını dikmek ile bitecek bir mesele değil. Diyelim ki orayı yerle bir ettiniz sorun bitecek mi, hayır. Kimse kimseyi kandırmasın Kandil’in gerçek sahibi olan federal bir Kürt devleti var. Barzani yönetimi var. ABD’nin Irak ile irtibatlı olduğu güç Kürtler var yönetim var, millet olan bir coğrafya artık devlet oldu.
Ben artık inanıyorum ki Kürt meselesi çözümü kava kuvvet ile çözülmez. Evet PKK ile Kürt sorunu karıştırmamak lazım. İyi okumak lazım. PKK terör sorunu ayrı, Kürt sorunu ayrı bir kere bunları yan yana koymamak lazım. Bütün Kürtlere PKK kimliği ile bakmak doğru olmaz. Varsayalım 10-15 bin PKK militanını öldürdünüz. Sorun bitecek mi, hayır. Kürt sorunu çözüm noktasın hal olacak mı, hayır. Bu coğrafyada kaç milyon Kürt vatandaşımız yaşıyor, onları yok sayamazsınız. Görmemezlikten gelemezsiniz. Evet bölgede gündüz külahlı gece silahlı olanlar var ama bunları da iyi görmek lazım. Bu coğrafya da her ırktan her renkten her dilden ve her dinden insan var. Ve hepsi kardeş kardeş yaşıyor. Mesela Mardin’de ezan sesine çan sesi karışıyor. Hoş görü hakim. TBMM çatısı altında hepimizi millet olarak sevindiren yeni anayasa çalışmaları var. Dört partiden oluşan komisyon eğer samimi bir ortamda uzlaşma sağlarsalar umut ediyorum çok güzel şeyler olacak. Ama diğer yazımda da yazmıştım ana yasa komisyonuz uzlaşma yerine uzlaşmama üzerine toplanıyor. Ve yeni anayasa fiyasko ile sonuçlanacaktır. Çözüm ve barış istemeyenler ve bu milletin memleketin düğmesini lider ülke olmasını istemeyenler var. Leyla Zana doğru söyledi bu meseleyi çözse, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan çözer.
Yunus Emre’nin bir deyişiyle bitiriyorum:
"Yıllarca derman aradım
Meğer derdim bana derman imiş. "