Kürtler ne istiyor veya Kürtlerden ne isteniyor?

KÖŞE YAZISI

Uzun bir zamandır geçirdiğim ufak bir ameliyat sonucu yazı yazamıyordum tekrar acı ve tatlı olaylarımızı paylaşmak ve ortak olmak üzere beraberiz.

Şunu açık ve net anlamak istiyorum. Yıllardır bölge insanından yani Kürtlerin yaşadığı coğrafyada yaşayan Kürt kardeşlerimizden ne isteniyor. Yada Kürt kardeşlerimiz devletinden ne istiyor.

İlk önce buna bir teşhis koyalım. Sonrada bu olayı tedavi edelim. Kanun veya yasalar herkes için vardır. Ve hukuk karşısında herkes eşit olmalıdır. Her kim hukukun dışına çıkıyorsa o kimseler yasa dışına düşmüş olacaklar. Yani suç işlemiş olacaklar. Eğer ortaya konulan mevcut yasaya uyuyorsa bu yasaldır. Yok, eğer uyulmuyorsa buda yasadışıdır. Yasal olmaktan çıkar.

Bu da hukuka göre iki kere iki dört edercesine açık ve nettir. Yine aynı şekilde yasalar bazıları için uygulanıp bazıları için uygulanmıyorsa o ülkede haktan adaletten hukuktan ve insan haklarından bahsetmek adaletsizlik olur. Hukuk devletinin olması bunu gerektirir. Halk için devlet, adalet içinde hukuk gereklidir. Bu kadar açıklamadan sonra asıl meseleye gelmek istiyorum.

Mesele Doğu ve Güneydoğu coğrafyası toprakları, mesele Kürt kimliğinin tanınması. Konunun özünde millet olmak mı, yoksa devlet mi olmak var. Bundan dolayı soruyorum Kürtler ve bölge insanı ne istiyor ya da madalyonun diğer yüzü bölge insanı ve bölgede yaşayan Kürtlerden ne isteniyor. Bunu net görmek lazım. Burada at izi ile it izi birbirine karışmış bunu görmek ve görüşmek üzere yuvarlak masalarda samimi konuşmak ve çözümler bulmak gerekir. Yüzyıllardır bölge ve bölge halkının kanı üzerinde kirli oyunlar oynanıyor. Kürt kardeşlerimiz ile alay ediliyor. Ve ikinci sınıf statüsüne konuluyor. Bazı siyasi ve rant patronları ve taşeronların uluslararası oynadıkları karanlık güçlerin oyunları bölge insanını sefalete yalnızlığa ve teröre terk ediliyor. Bu insanlar yap-işlet-devret modelini bölgede yüzyıllardır yapıyorlar. Aydınlık ve özgürlük arayan bölge insanı karanlık güçlerin pençesinden bir türlü kurtulamıyor. Terörle mücadele anayasanın değiştirilmesi ve barışa giden bir süreçte 35 masum vatandaşımızın barbarca katledilmesi barış sürecine gölge düşürmüştür. Uludere katliamı tam bir vahşet insanlık suçu. Savunulacak konuşulacak bir tarafı olmayan sözün bittiği bir manzara bu insanlar terörist mi gerçekten yoksa kaçakçımı bunu da tam birbirinden ayırmak lazım. Kamuoyuna net bir mesaj vermek lazım. Günümüz yüzyılında son model teknoloji imkânlarıyla donatılmış bir ülkeyiz. Bu kadar imkân teknolojinin ve donanım bu kareleri tam ayıramıyorsa at ve eşek sırtında bölgenin mazlum ve fakir zavallı insanları işsizlik ve yokluk onları kaçakçılık yoluna itmiştir. Bu insanlar at katır eşek sırtında bir iki bidon mazot veya çay kahve vesaire gibi sözüm ona ticaret yapıyorlar. Çocuklarının günlük nafakasını hayatlarıyla ödüyorlar. Ve ödedilerde. Çocuklarının çıplak ayaklarına bir pabuç yada açık sırtlarına bir ceket alsın diye bunlara kaçakçı diyorlar. Birde devletin ve insanların kanını emen bir kesim var bunlara da iş adamı ve hayırsever diyorlar. Hemde tv ve gazetelerde boy boy manşetler bunlar haksız yere kazanç ve hayali ihracat ve ithalat yapıyorlar bu gibi insanlar bölgede ve dünyada hep böyle olmuş insan kanı ve insanı kullanıp paralarına para katmışlar. Ve katmaya da devam ediyorlar. Tabi ki hepsi değil. Bunlara da kimse bir şey demiyor. Peki bunlar kaçakçı olsalar bile sonu böylemi olmalıydı.

Yok eğer bunlar terörist ise, hani mühimmat ve silahları nerde, ama vatan haini ve terörist damgası yediler. Bir kere kamuoyuna açıklasınlar. Bunlar neden niçin ve niye öldürüldü. Kim veya kimler tezgâhladı. Bu oyunun aktörleri kim ve kimler.

Aziz milletimizin ve vatandaşlarımızın ailelerinin başı sağolsun bence bu basit ve yapmacık sözler. Bunlar yetmiyor. Bu güneşi çamurla sıvazlamaktır. Mızrak çuvala sığmıyor artık. Bir hayvan ölüyor veya öldürülüyor. Sivil toplum kuruluşları ve hayvan severler dernekler yazarlar kanaat önderleri fırtınalar koparıyorlar. Ama bu olayda kimsenin kılı kıpırdamıyor.

Bir nesil ve bir millet yok edilmeye çalışılıyor. Müslüman ve masum Kürt kardeşlerimize bir zulümdür bu.  Ama inanıyorum ki aziz ve büyük devletimiz bu olayın fotoğraf karelerini ve olayla bağlantısı olan karanlık güç veya güçleri en azından bu hükümet ve devlet en kısa zamanda gün ışığına çıkaracaktır. Benim şahsi görüşüm bu. İnşallah yanılmam. Dedim ya at izi ile it izi biribirine karışmış. Doğu ve Güneydoğu coğrafyasında yaşayan Müslüman ve masum halkına atılmış bir iftira ve bölge insanını ve halkını karalamaya yönelik bir kampanya ve bir oyunu kabullenmek mümkün değil. Bölge insanının oyları ile gerek iktidar gerekse muhalefet partisinin milletvekilleri merak ediyorum neredeler.

Sadece bölge milletvekilleri değil T.B.M.M. çatısı altında bu şerefe nail olan Kürt kökenli milletvekilleri nerede ve neredeyse parlamentonun yarısından fazlası Kürt kökenli milletvekilleri onlara düşen görev ve onlardan beklenen T.C. vatandaşı olmaları, Müslüman olmaları yeter.

 Kimler nereden ve kimden gelirse gelsin mazlum haksız yere ölen 35 masum insanın insani ve İslami bir görev bilip sonuna kadar haklarını hukuk devleti ve adaleti önünde savunmak suçlu kişi ve kişileri devletin bütün güçleriyle ve imkânlarıyla Müslüman ve masum insanların haklarını savunmak değil midir?

Bunları bulmak için yasa teklifi bölgede halkın arasına karışıp net bir fotoğraf tesbit etmeleri ve gerçekleri bulup adalet önünde hesap vermelerini sağlamak değil mi? Bir insanı katleden bütün insanlığı katletmiş sayılır. Sadece kürt kökenli milletvekilleri değil insani bir görev üstlenen herkes bu olaya duyarlı olmalıdır. Başta Allah katında sonrada halklarının gönlünde şerefli izzetli ve onurlu bir şekilde hep anılacaktır. Allah’u Teala ayeti kerimede izzet Allahın Resulünün ve Müminlerindir diyerek bizlere müjdelemektedir. Kısacası Müslüman Kürt halkına yapılan bu vahşet son olsun. Müslüman Kürt halkının varlığını doğruluğunu haklılığını yıllardan beri et ve tırnak gibi içi içe geçmiş bağları inkar etmek bir kesimin ekmeğine yağ sürmekten başka şey değildir. Ümit ediyoruz ki bu kesimler yaptıklarından bir an önce vazgeçer. Ve bu güne kadar Kürt halkının içine koydukları fitne fesat asimilasyon ve yozlaşmaya son verirler. Kürt kardeşlerimizin inanç fikir ve düşüncelerine yaşam biçimleriyle barışık bir mücadele yöntemini seçerler.

Kürt, Türk, Laz, Çeçen, Arap vs. hepsi evrenin ve Allah’ın zenginliği dili-dini ırkı rengi ne olursa olsun ama insan olsun.

Sevdan beni

Terketmedi sevdan beni

Aç kaldım, susuz kaldım

Hain karanlıktı gece

Can garip, can suskun

Can paramparça ,

Ve ellerim kelepçede,

Tütünsüz uykusuz kaldım

Terk etmedi sevdan beni

bedenim Ankara’da ama aklım fikrim ve zikrim halkım ile doğduğum topraklarda

Selam ve dua ile…