MARİFET ANNE
MARİFET ANNE
Her insanı doğuran bir annesi vardır. Hayatta bazen öyle olaylar gelişir ki annenin rolü farklı bir şekilde tezahür eder. Bazen süt anne bazen bakımı üstlenerek ikinci anne vasfını kazanma imkanı ortaya çıkar.
İlkokulu iki km mesafede bulunan komşu köy Pirmir'de (Yaşar) okuyorsunuz. Sizin jenerasyon ilkokuldan sonra iş gücü olarak tarla, traktör, biçerdöver, kamyonun başına gönderilir. Doğuştan sahip olduğunuz sakatlık işgücünüzden yararlanmayı kısıtladığı için eğitime devam durumunuz gündeme gelir.
Okul şehirdedir ve sizin için kalacak yer gerekmektedir. Yurt ve pansiyon benzeri kalacak yer henüz yoktur. Bu nedenle bir akraba/dost evinde kalmanız tek seçenek olarak ortadadır.
Merhum Mele Hasan oğlu Davut genç yaşında kapısını açarak sizi evladı niyetiyle evine alır. Gönlünde size yer açtığı gibi evinde de yer ayırır ve sofrasını da sizinle paylaşır. Artık evin evladı ve bir ferdisiniz.
Bu arada annenizden sonra size ikinci anne olacak Haci Rukiye bir ömür unutulmayacak emeği ve hakkı üzerinizdedir. İnsanın ikinci annesi olur mu? Evet olur.
Peygamber Efendimizin hayatında “İkinci annem” “annemden sonra annem” dediği, sekiz yaşından itibaren kendisine yetimliği unutturan, annelik yapan, Hz. Ali'nin annesi Fatıma bint Esed idi.
Olağanüstü ve ilginç gelişmelerden söz ettiğinizi bilmeniz gerekiyor. Artık sizin de “ikinci anneniz” bir yıl boyunca okumanızı sağlayan, bakan, besleyen anneniz “Haci Rukiyedir.”
Kabiliyetin kaybolmasını önleyen ve zerafetin inkişaf etmesini sağlayan anonim kimliğin beslenme kaynağı anne olduğunu bütün benliğinizle idrak ediyorsunuz.
Aradan yarım asırlık bir ömür geçer. Rüzgarın bir yaprağı savurduğu gibi, hayatın sizi sürüklediği, savurduğu elli yıl. Eğitim sonrası 32 yıllık memuriyet, bir dönem parlementerlik ve nihayet son menzile doğru devam eden serüven… Adeta inişi zor bir yükseklikten indiğini anlıyorsun.
İkinci anne artık yaşlıdır, hastalıkları artmıştır. Ameliyatlar ve meşakkatli hastane süreci devam ederken oturduğunuz yer Ankara’ya geldiğini öğreniyorsunuz.
İçinizden bir ses sorumluğunu kulaklarına ve vicdanına fısıldamaktadır. Önderler önderi ve vefa abidesi Resulullah'ın Huneyn günü süt kardeşi Şeyma’ya vefasını ve jestini hatırlıyorsun.
Kaynaklarda Şeymâ’nın Hz. Muhammed’e, onu gençlik ve olgunluk çağına ulaşmış kadri yüce bir insan olarak görmek istediğini dile getiren ninniler söylediği bildirilmekte ve bazı mısralar aktarılmaktadır.
Hevâzin ve Sakīf kabileleriyle yapılan Huneyn Gazvesi’nde Hevâzin kabilesinden alınan esirler içinde bulunan Şeyma da vardır. Kendisini yakalayan askerlere Resûl-i Ekrem’in sütkardeşi olduğunu söyleyerek ona götürülmesini ister. Resûl-i Ekrem doğru söylediğine dair bir delil isteyince ona çocukluk günlerinde omzunu ısırdığını hatırlatarak hâlâ farkedilen ısırık izini gösterdi.
Bunun üzerine kendisini tanıyan Hz. Peygamber çok duygulanır ve göz yaşlarını tutamaz. Ardından ridâsını yere sererek onu oturttur ve dilerse kendi yanında kalabileceğini, dilerse kabilesine dönebileceğini belirttir.
İslâm’ı kabul eden Şeymâ kabilesine dönmek istediğini söyleyince Resûl-i Ekrem ona birçok hayvanla bir kaç köle vererek yurduna gönderir.
Hastanede ziyaret ve ilgi; insani bir sorumluluk hatta mahcubiyeti içinde barındıran duygu fırtınasına tutulmanızı sağlıyor. Size 50 yıl sonra azda olsa yükümlülüğünüzü yerine getirme fırsatı doğmuştur. O kadar mutlusunuz ki tarifi imkansızdı. Ya bu fırsatı yakalamadan ölseydin.
İnsanı yücelten iki duygu; sabır ve samimiyet. Siz isterseniz dayanma gücü ve içtenlik deyin. Yapmanız gerekenleri ayağınıza getiren iki kutsal argüman.
Reel bir durumla karşı karşıya olduğunuzu biliyordunuz ama bir mucize ile karşı karşıya olduğunuzu yeni öğrenecektiniz. Ameliyat olan bir hastaya kan lazım olması olağan bir şeydir. Ya kan gurubunuzun aynı olması bir tesadüf olabilir mi?
50 yıl önce size can olmak kan olmak üzere yedirip içiren “ikinci anneniz”e kan veriyorsunuz. Bu size sunulan bir lütuf ve ikramdan başka bir şey olamaz. Ne kadar şükretseniz azdır. Küçük meselelerde aklını büyük meselelerde yüreğini ortaya koyarak fark yaratmanızı sağlayanlara bir daha minnet ve şükran borçlu olduğunuzu anlıyorsunuz.
Rabbinin seni huzuruna kabul ettiğini ve duanı duyduğunun bilincindesin. Bu umutla duaları yüreğine kalkan yaparak rahlelere inen meleklerle beraber şifasına dua ediyorsun.
Bir kere daha hayatın enteresan bir serüven olduğunu bilinenlerden çok bilinmeyenlerin zirvede olduğunu bütün benliğinizle hissediyorsunuz. Sizi dünya piramidinin zirvesine çıkaranların hakkını eda etmenin zorluğu önünüzde duruyor. Sonu nereye varılacağını bilmediğiniz bu yolculukta akibetin güzel olması samimi dileğinizdir.