“Nükleer güç"

KÖŞE YAZISI

İran ila lanetlenmis yahudiler ve arkasındaki bir çok ülkeyle yaşanan savaş, ülkemizin ayakta kalması ve geleceği adına büyük önem taşıyan nükleer teknoloji ve onun stratejik değerini çok açık bir şekilde bize gösterdi.


Dünyanın her geçen gün daha da karmaşık hale gelen güç dengelerinde, yalnızca ekonomik veya diplomatik başarılarla ayakta kalmak ne yazık ki yeterli olmuyor. Bugün güçlü olan ülkelerin ortak noktası, enerjide dışa bağımlı olmamaları ve gerektiğinde caydırıcı bir güce sahip olmalarıdır. İşte bu noktada nükleer teknoloji, sadece enerji üretimi değil, aynı zamanda ulusal güvenliğin ve bağımsızlığın da temel taşı haline gelmiştir.


Ülkemizin jeopolitik konumu gereği birçok risk ve tehditle karşı karşıya olduğu ortadadır. Bu tehditler karşısında teknolojik olarak güçlü, bilimsel altyapısı sağlam ve kendi enerjisini üretebilen bir Türkiye, yalnızca bugününü değil, geleceğini de garanti altına alabilir. Nükleer güç sadece enerji sağlamakla kalmaz; aynı zamanda bilim, mühendislik, tıp ve savunma sanayii gibi pek çok alanda gelişmenin önünü açar.


Unutmayalım ki, güçlü olmak bir tercih değil, bir zorunluluktur. Barış içinde yaşamak istiyorsak, caydırıcı bir güce sahip olmalı ve bu gücü akılcı bir şekilde kullanmalıyız. Nükleer teknoloji, eğer doğru şekilde yönetilirse, bu gücün en stratejik aracıdır.


Bu alanda kararlı adımlar atılmasını sürdürmemiz ve bilinçlendirici çalışmalar yapmamiz gereklidir.Bu bilinclendirme halkımızın desteğine, gelecege güvenle bakmayı sağlayacaktır. Gelecek nesiller için bugünden cesur kararlar almamız, tarih önünde takdirle anılmamizi da sağlayacaktır.
çağımızın en stratejik gücü olan nükleer teknolojiye erişim hakkı ve bunun etrafında şekillenen küresel sorumluluklarımızi artık görmezlikten gelemeyiz
Dünyada hâkim olan güç dengesine baktığımızda, nükleer silaha veya nükleer enerjiye sahip ülkelerin, uluslararası arenada daha özgüvenli ve bağımsız hareket ederken diğer taraftan insani değerlerle alay ettiklerini Gazzede bize yaşattıklarıyla görüyoruz.


Bu güce ulaşmaya çalışan musluman ulkeler, baskılarla, yaptırımlarla, doğrudan tehditlerle ve hatta yıkımlarla karşı karşıya kalmaktadır. Dün Irakta bugün İran'da bunu görüyoruz. Bu adaletsiz tutum, güç tekeline sahip ülkelerin çıkarlarını koruma çabasından başka bir şey değildir.


İşte bu noktada, nükleer güce ulaşmak için çaba gösteren dost ve mazlum ülkelerle dayanışma içinde olmak, sadece siyasi değil, ahlaki bir sorumluluktur. Bu ülkeler yalnız bırakıldığında, baskıya boyun eğmeye mecbur kalmakta ya da yalnızlık içinde kendi başına bir yol aramaktadır. Oysa bizler, onların yanında durarak hem adil bir dünyanın inşasına katkı sağlayabilir, hem de bu zorlu yolda yalnız olmadıklarını gösterebiliriz.


Özellikle gelişmekte olan ülkelerin enerjiye bağımlılığını sona erdirmesi, kendi kaderlerini tayin edebilmeleri için hayati önemdedir. Bu ülkeler nükleer enerjiye ulaşmaya çalışırken, teknik, diplomatik ve gerektiğinde askeri destekle korunmalıdır. Çünkü bu mücadele sadece bir enerji meselesi değil, aynı zamanda bir bağımsızlık savaşıdır.
Bu nedenle, nükleer güce ulaşma eşiğine gelen musluman ülkelerin savunulması, sadece onların değil, bizim de geleceğimiz için stratejik bir zorunluluktur.
1Bu mücadeleye sessiz kalmak, haksızlığın ve güç tekellerinin sürmesine göz yummak olur. Oysa destek olmak, tarihin doğru tarafında yer almak demek
Musluman ulkeler icin Nükleer teknolojiye ulaşmak bir hak olduğu kadar, o hakkı savunmak da bir vebal ve sorumluluktur. Bu sorumluluğu taşıyabilecek ülkelerden biri olarak bizlere düşen görev, sadece kendi gücümüzü artırmak değil, aynı zamanda adaletin yanında durmaktır.

Mehmet Halit Demir
23. Dönem Mardin Milletvekili