Öğüt Değil de Özür mü Dilesek?

KÖŞE YAZISI

Kızıltepe’de son dönemlerde meydana gelen şiddet ve cinayet olaylarından ötürü büyük bir rahatsızlık duyulmuş olmalı ki Whatsapp durumu üzerinden ortak bir bildirinin paylaşıldığını gördüm. Böylesi bir rahatsızlığın duyulmuş olması hem gerekli hem de toplumsal olarak bazı sorular sormamızın da önünü açmaktadır. Çünkü uzun zamandır hiçbir şeyden “rahatsız olamama” gibi bir bağışıklık geliştirmiştik.

Birçok Kızıltepeli insanının paylaştığı yazı şu şekilde.

Herkes bu gece gençlerini toplasın ve şu nasihatlerde bulunsun.

  • Küçük şeyler için büyük bedeller ödemeye değmez.
  • Geri adım atmak zayıf değildir.
  • Yarın pişman olacağınız davranışlara bugün izin vermeyin.
  • Birbirimizi anlamak zorunda değiliz ama zarar vermemek zorundayız.

Bu sosyal duyarlılığı kimler düşünüp paylaşmışsa fikirlerine sağlık. Teknoloji çağında kitle iletişim araçlarıyla bazı güzel projeler yürütülebiliyor.

Ancak merak ettiğim bir şey var. Hangimiz gerçekten öğüt vermenin “ehliyetine” sahibiz?  Öğüt vermenin çok kolay ama örnek olmanın da zor olduğunu biliyoruz. Verdiğimiz öğüdün gerekliliklerine göre yaşamak, öğüdün içinde geçen ahlak anlayışına göre davranışlarımızı belirlemek ve öğüdün sorumluluklarını taşımak durumundayız.

Gençlerini toplayıp yukarıdaki öğütleri verecek olan büyükler;

* Belinden tabancasını hiç eksik bırakmadığı için

* Aracında beyzbol sopası bulundurduğu için

* Çocuğunu yıllarca o tabancayı görmeye maruz bıraktığı için

* Çocuğuna daha faydalı oyuncaklar alacağına bir sürü oyuncak tabanca aldığı için

* Her lafının başında çocuğuna “İNSAN” ol yerine “ZILAM” ol dediği için

* Erkek olmayı sertlikte, kaba kuvvette, hırçın ve asabi olmakta aradığı için

* Komşusuna, akrabasına ve köylüsüne nazik davranınca ezileceğini savunduğu için

* Bir kavganın “neden olduğuyla” değil de “kimler arasında” olduğuyla ilgilendiği için

* İnsan yaralamanın ve insan öldürmenin “Rayiç bedelini” belirlediği için

* Bütün kahramanlık hikayelerinde kime nasıl racon kestiğini ve dövdüğünü anlattığı için

* Direksiyon başındayken çocuğunun yanında yayalara ve sürücülere öfke kustuğu için

* Bugünün gençlerine “kan davalarını” kültürel bir miras olarak bıraktığı için

Ve daha sıralayabileceğimiz onlarca şeyi kendisinin bu çok sevdiği ama hiç sevmediği Kızıltepe’ye verdiği için önce Özür dilesin. Sonra sıra öğüt vermeye gelebilir.

Haşa, öğüt verdiğim sanılmasın. Naçizane bir öneri.

Mehmet Mahsum Oral