Ramazan Ağabey…

KÖŞE YAZISI

Hangimizin hayatında izi yok ki…
Mardin’den yolu geçen herkesin gönlüne mutlaka dokunmuştur. Öğrencilere bir baba şefkatiyle yaklaşmış, aldığı maaşı biriktirip kitaplara yatırmış, bütün birikimini gençlerin hidayetine, istikamet bulmasına adamıştır.

O dönemler, marksist yayınların ve sol örgütlerin sokaklarda kol gezdiği, herkesin korkudan dışarı çıkmaya çekindiği günlerdi. İşte o günlerde Ramazan Ağabey, Mardin’in labirenti andıran dar sokaklarında yiğitçe dolaşır; öğrenci evlerini tek tek ziyaret eder, İslam’a ve insanlığa durmadan hizmet ederdi.

Bizim için sadece bir ağabey değildi; evimize gelip derslerimize bakar, sonra da verdiği kitapları mütalaa etmemizi isterdi.
“Bugün kaç sayfa okudun? Bugün kaç arkadaşına İslam’ın güzelliğini anlatmak için çabaladın?” diye sorardı.
Ondan öğrendik fedakârlığın öğrenciliğe, gençliğe, fakirliğe bakmadığını… Bir insanın elindeki azıcığı bile Allah için paylaşabileceğini…

Allah şahittir ki, o isteseydi diplomasıyla, bilgisiyle çok yüksek makamlara gelebilirdi. Demet demet para kazanabilir, dünyevî imkânların en genişine kavuşabilirdi. Ama o sahabice bir yol seçti; İslam’a hizmeti, yani her şeyini feda etmeyi tercih etti. Hep söylediğini önce kendi yaşadı, kendi nefsinde tatbik etti.

Bizim abimizdi…
Biz onu çok severdik, o da bizi sever, korur, kollar, sahip çıkardı. Hayata atıldıktan sonra bile Ankara’da, İstanbul’da olsak telefonla hâlimizi hatırımızı sorar, manen hep yanımızda olurdu.

Bizim kuşağın tamamı onun öğrencisiydi. O bizim hocamız, ağabeyimiz, yol göstericimizdi. Biz ondan razıyız; Rabbimiz de ondan razı olsun.

Bugün Ramazan Abi rahmet-i Rahman’a kavuştu. Mekânı cennet olsun. İnşallah salihlerle ve ilk öğretmenimiz Mus‘ab bin Ümeyr ile komşu olur.