Şehit Hrank Dink..!

KÖŞE YAZISI

İslami literatürde önemli bir yeri olan "Şehâdet" kavramı, kapsamı geniş olmakla birlikte, genelde Allah yolunda savaşırken öldürülenler için kullanılagelmiş bir kavramdır.

“Cihad” kavramı ise; Müslümanların kendilerine savaş açan gayr-i müslimlerle İlayı kelimetullah (Allah’ın dinini yüceltmek) adına malları ve canları ile savaşmalarını ifade etmek için kullanılmıştır.

Yine, cihad sırasında yaralanan veya cihada katılanlara, “Gazi” denmektedir.

İslam dini, cihadı sadece Allah yolunda mal ve can ile yapılan savaştan ibaret görerek dar bir kalıba sıkıştırmamış, bilakis sınırlarını oldukça geniş tutmuştur.

İlim tahsil etmek, İslam dinini öğrenmek ve öğretmek, nefisle mücadele, memleketin güven ve huzurunu sağlamak, ailesinin nafakasını temin ve insanlığa faydalı bilim, teknoloji, zenaat, ticaret vb. faaliyetlerde bulunmak gibi meşru faaliyetlerde cihad kapsamında değerlendirilmiştir.

Dolayısıyla hem cihat, hem de şehadet kavramları İslami kavramlar olduğuna göre, gelelim asıl konumuz olan şehadet meselesine..

            Ölürsem şehid, kalırsam gazi inancıyla hareket eden Müslümanların kendilerine savaş açanlarla yapacakları mücadelenin sonucu ya galibiyet ya da şehadettir..

Şehadetin tarih boyunca Müslümanlarca önemsendiğine dair en güzel örneklerden birisi, Farisilerle yapılan savaşta, Halid b. Velid'in "Sizin, hayatı ve şarabı sevdiğiniz kadar, ölümü seven bir orduyla karşınızdayım" şeklinde kullandığı sözlerdi.

Tartışmasız İslami bir kavram olan şehadet ile ilgili olarak İslam peygamberinin: "Samimi bir şekilde şehitliği isteyenin, yatağında ölse bile Allah’ın onu şehadet mertebesine ulaştıracağına” dair hadisi şerifi, şehadet mertebelerinde niyet ve samimiyetin ne denli önemli olduğunu göstermektedir.

Cihad’ın çeşitleri olduğu gibi şahadetinde mertebeleri mevcuttur.

Allah yolunda savaşırken öldürülen, evine hırsızlık veya farklı amaçlarla girilmek suretiyle zalimane öldürülen veyahut anarşistlerce kirli hesaplar uğruna öldürülenler şehidi kamil kapsamındadır ki bunlar, Kur’an-ı kerimde “kendilerine ölüler demeyiniz”  şeklinde zikredilen şehitlerdir..

İslam âlimleri, hadislerden yola çıkarak, şehidi kamil dışında şehidi uhreviden ve onun kapsamından da bahsetmişlerdir.

Doğum sırasında veya lohusa iken ölen kadından, yanarak veya suda boğularak hayatını kaybedene, ilim yolunda tahsile giderken vefat edenden, ailesinin nafakasını helalinden sağlamak üzere çalışırken iş kazası geçirip ölene,  deprem veya başka bir musibette enkaz altında kalandan, bulaşıcı bir hastalıktan ölene kadar şehadetin ayrı ayrı  mertebeleri sayılmıştır.

Şehadet kavramından da biraz bahsettiğimize göre gelelim en güncel meseleye…

Şehit ve gazi sayılmanın kapsamı kanun hükmünde kararname ile düzeltiliyor.

Yapılan düzenlemeye göre terör olayları , trafik ve yol güvenliği, tutuklu nakillerinde görev esnasında meydana gelen kazalar sonucu hayatını kaybedenler, polis okulları ve askeri okullarda yaşları 18'in altında olan öğrencileri kanun kapsamına alınacak.

Yine mülki idare amirleriyle ilgili dar kapsam genişletiliyor bu düzenlemeyle..

Terör eylemlerinde hayatını kaybeden Hatice Belgin vb. siviller şehit kategorisine alınmaktadır.

Bunlarla yetinmeyip şehadet kavramı öyle genişliyor ki, 5 yıl önce saldırıda öldürülen Agos gazetesi genel yayın yönetmeni gayri Müslim Hrant Dink için de kanun geçerli ve bu konu ile ilgili sorulan soruya Bakan Fatma Şahin “Ailesi 5233 sayılı yasadan istifade etmek için başvurursa, sivil şehitlikten doğan haklarını alabilirler. Ben aileyle konuşur, yeni düzenlemeyi anlatırım” şeklinde konuştu.

Sadece bu mu? Elbette değil..

Hayatını İslam dini ve ondan kaynaklanan örf ve geleneklerden yola çıkarak milleti aşağılayan bir inançsız her Türk vatandaşı şehadet kapsamında artık..

Bu mesele birazda deve kuşu meselesine döndü..

Hani sırf ekmeğini kazanmak gayesiyle yolculuk ederken Uludere’de öldürülerek İslami literatürde şehid mertebesine ulaşan vatandaşları tazminat kapsamına dahil etmek için çalışma yaparsınız anlaşılır...

Buna yolda yürürken veyahut işyerinde beklerken bir gösteriden dolayı kurşuna kurban giden bir masumu dâhil edersiniz anlaşılır

Hem zaten burada şehadet mertebesini İslami kimliğinden dolayı siz istemeseniz de alan bu kişiye devletçe verilecek tek şey tazminat ödemesi olacaktır.

Hrant Dink dahil savunduğu görüşleri ne olursa olsun düşüncesinden dolayı bir insanın kutsal emanet olan canına kıymak, insani bir bakışla kabulü asla mümkün olmayan bir durum olduğu gibi, laik bir yönetim tarzında Allah katında yüksek bir rütbe olan şehitliğin kapsamına dahil edilmesini anlamak ta güç biraz..

Bu meseleye pekala devlet nazarıyla bakarak tazminat hakkı veya farklı bir isim bulmak mümkün…

Hatta faili veya failleri bir an önce bulmak toplum nazarında belkide en büyük tazminat yerine geçecekken, şehitlik kapsamına dahil etmekte nerden çıktı.

Yukarıda bahsettiğim gibi şehadet kavramı, tıpkı cihad gibi tamamen İslami bir kavram olup, sadece İslam inancına sahip bireyler için geçerli bir kavramdır.

Dolayısıyla İslami bir kavram olan şehitlik, TSK’nın bir yönergesi veyahut kanun hükmünde bir kararnameyle kapsamı sınırlandırılacak veya genişletilecek bir kavram değildir.

Değerli bir dostumun ifadesi ile, ne amaçlandı bundan? Sus payı ise kime ve niye? Hem şehitlik makamı laçkalaştırılmış olmaz mı bu şekilde?  

Yok eğer bu düşüncede bir yanılgı var deniyorsa o halde buyursun nerde her kim varsa bu kanundan istifade etmek için başvursun..

Zenginlik bu işte…!

Hani güzel yurdum her yönü ile bir mozaik deyip övünüyoruz ya her seferinde..

Müsliminden gayri Müslimine, Ateistinden Yahudisine çeşit çeşit şehidimiz var der övünürüz bununla artık..

Bu vesile ile gerçek şehitleri tekrar rahmetle anıyorum

Selametle kalın.

.