Türklerin Libya ile İmtihanı...!
Osmanlı topraklarına 1551'de katılmasına rağmen, imparatorluğun dağılması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra da Türk’lerle sıcak ilişkilerini sürdüren Libya’nın bu tutumu, Cumhuriyet dönemi boyunca devam etmiştir.
Libya; gerek İstiklal Savaşında, gerekse İngiliz kadrolarından bir başbakan yerine Türk başbakan Sadullah Koloğlu’nu tercih etmek noktasında ülkemizden yana tavrını koymaktan çekinmemiştir..
Libya Krallığı’nın, Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında da ülkemizi desteklemekle devam eden bu sıcak ilişkiler, o günden bu yana iki ülke arasında ciddi ticari ilişkilerin geliştirilmesi ile süregeldi.
Bütün bunlara rağmen Türkiye-Libya ilişkileri ilişkilerinin sıfır sorunla devam ettiğini söylemek güç tabi ki…
Libya’nın zaman zaman kendine özgü politika üslubundan Türkiye’de nasibini almıştır.
Örneğin, Türkiye-İsrail ilişkilerinin 90’lı yıllarda gelişmesinden rahatsızlık duyan Kaddafi, Türkiye-İsrail ilişkilerini eleştirmekten öteye gitmiş, Türkiye'nin yönetim şekli, bölünmez bütünlüğü, dış politikası ve tarihi aleyhinde asılsız ve tutarsız beyanlarda bulunmuş ve bunlar Türkiye'den tepki bulmuştur.
Bu beyanlar üzerine Türkiye, 1997 de Trablus Büyükelçisini geri çekmişti ki,; bu süreç bir yıl sonrasında, Trablus’a yeni bir Büyükelçi atanmasına kadar sürmüştü.
Dışişleri Bakanlığı’nın resmi sitesindeki ifadelere göre ikili ilişkilerde soğuk duş etkisi yapan diğer bir olay da; 2005’te 2 Türk vatandaşının Libya’da idam edilmeleri olmuştur.
Son olay da ise Kaddafi’nin oğlu Seyfulislam’ın yaptığı açıklama, devlet üst düzeyini rahatsız etmiş ve Cumhurbaşkanı Sayın Gül, bu açıklamaya tepki göstermiştir.
Tunus’tan ve Mısır’dan çok daha acı sonuçlarını göreceğimizi önceki açıklamalarımızda ifade ettiğimiz Libya’daki olaylara, Türklerin karışıp karışmadığı ile ilgili Libya makamlarına yöneltilen soruya tatmin edici bir cevap gelip gelmediği ile ilgili bir bilgiye sahip değiliz.
Ama İsrail’den hazzetmediği gibi, Türkiye’nin İsrail ile sıcak ilişkilere girmesini bile hazzetmeyen Libya’nın resmi gazetesi Jana News, El Fecri Cedid ve El Şems’te yayınlanan iddiasına göre: kaos ortamından dış güçler sorumlu ve ülkeyi karıştırmak ve istikrarsızlığa sürüklemek üzere yetiştirilen yabancı güçler Libya’ya sızmıştır.
İddianın devamında ise; kamu güvenliği güçlerinin bu yabancı unsurların bir kısmını yakalamayı başardıkları, yakalananlar arasında Tunuslu, Mısırlı, Sudanlı, Filistinli, Suriyeli ve hatta Türklerin olduğu belirtiliyor.
Yine şiddet eylemlerini tetikleyen bu yabancı unsurların yakalandığı ve haklarında soruşturma başlatıldığı da yazılanlar arasında… soruşturma konusu şimdilik: hastane, banka, adliye binaları, hapishane, karakol ve kamu binalarını yakmak suretiyle kaos oluşturmak….
Bir ek bilgi daha: yakalananların bir kısmının İsrail eski Askeri İstihbarat Başkanı Amos Yadlin’e bağlı çalıştığı, bunların Tunus, Fas, Sudan, Mısır, Lübnan ve İran’da görev yaptıkları ve şimdide Libya’ya sızdıkları da gelen haberler arasında…
Son mavi Marmara olayıyla birlikte Türkiye İsrail ilişkileri farklı bir boyut aldı.. Türkiye’nin meşru talepleri İsrail tarafından henüz yerine getirilmediğinden ilişkilerin eski halini alması da uzak görünüyor.
Kaldı ki İsrail’in ülkelerin politikalarına istihbaratı eliyle yön verme çalışmaları ve aynı zamanda toplum mühendisliği çalışmaları yaptığını biliyoruz.
Şimdi ortada bambaşka bir durum söz konusu… Sorun ne Tunus, ne Mısır ne de bir Yemen sorunu değil, Sorun: Türkiye ile birkaç limoni durum hariç sıcak ilişkilerini sürdüren Libya yönetimi ve Türkiye dostu Libya halkı sorunu…
Buna birde İsrail’in müdahale ettiği ile ilgili iddiaları da katarsak dış ilişkiler açısından bambaşka bir politika belirleme ihtiyacı doğmaktadır.
Zira bölge ülkeleri için model olma yolunda emin adımlar atan Türkiye’nin bundan sonra atacağı adımlar liderlik pozisyonunu daha da netleştirebilir.
Bölge ülkelerin yönetimlerinin çoğunda bir İsrail şüphesi her zaman var olmuştur. Ama bölge halkının neredeyse hepsi bu ülkeye karşı bir nefret içerisindedir.
Son Davos çıkışı ile bölge ülkelerindeki halkların kahramanı haline gelen Başbakan Erdoğan’a karşı duyulan bu sevginin sürekliliği; yine Erdoğan’ın olası iktidarları dikkate alarak atacağı çözümcü adımlarla pekiştirilebilir.
Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu’nun yaptığı açıklamda birinci önceliğin Libyalı kardeşlerimizin can güvenliği ve orada insani bir trajedinin çıkmasının önüne geçmek olduğu ve bu konuda atılacak her türlü adımın atılacağı, verilecek her türlü mesajın verileceğinin yanı sıra ilkesel tutumumuzun bu olduğunu belirterek olaya yaklaşması, toplumsal talepleri karşılayan bir yönetim, bir kamu düzeninin yenilenmesine yönelik tavsiyelerde bulunması, Türkiye’nin bu adımı dikkatli attığı yönünde olumlu sinyaller vermiştir.
Türklerin Libya imtihanı zor bir imtihan olacak.. Kazanan dostluk olsun derim…
Sağlıcakla kalın
* Bu yazı Uluslararası Stratejik Tahlil ve Araştırmalar Derneği resmi sitesinde USTAD Tahlil olarak yayınlanmıştır.